Yalnız Mesajı Göster

Deyimler'in Açıklaması

Eski 10-10-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Deyimler'in Açıklaması



Hatırını kırmamak: Onun ricasını, isteğini yerine getirmek
Hatırını saymak : Bir kimseye gereken saygıyı göstermek
Hatırı sayılır : -1 Sözü geçen, saygı gören (kimse) -2 Oldukça çok
Hatır için : Onu sevindirmek için, onun gönlü olsun diye
Hatır sormak : “Nasılsınız, iyi misiniz?” diye sormak
Hava almak : -1 Açık havaya çıkıp dinlenmek -2 İçine hava dolmak -3 Eline bir şey geçmemek, umduğunu bulmamak
Hava atmak (basmak): Üstünlük taslamak (Kars Çalım satmak)
Havada kalmak : -1 İstenilen sonuca ulaşmamak -2 Bir düşünce ka­nıtlanmadığı için tutarlı olamamak
Havadan sudan konuşmak : Belli bir konudan değil de, günlük gelişi­güzel konulardan konuşmak (Kars Dereden tepeden konuşmak)
Hava hoş : “Bir kimseye göre bir işin şöyle ya da böyle olması pek bir fark yaratmaz” anlamında
Havanda su dövmek : Hiçbir yarar sağlamayan, sonuca bağlanma­yan işler yapmış olmak
Hava parası: Bir yeri kiralamak ya da satın almak için, o yerde otu­ranlara açıktan verilen para
Hava vermek: Bir şeyin, yerin etkileyici duruma gelmesine yardımcı olmak
Havaya gitmek : Hiç bir işe yaramamak; boşa gitmek
Havaya savurmak (bir şeyi) : Onu savurganca harcayıp tüketmek
Havaya uçmak : Bir patlama sonucu dağılmak, param parça olmak
Havsalası almamak (havsalasına sığmamak) (bir şeyi) : Onu, onun olabileceğini aklı bir türlü kabul etmemek; kafası almamak
Hay ağzına sağlık : bk Ağzına sağlık
Hay aksi şeytan : bk Aksi şeytan
Hayale dalmak : Yaşadığı ortamdan uzaklaşıp düş dünyasına dalmak
Hayale kapılmak : Hayallerin etkisinde kalmak
Hayal gücü : bk Düş gücü
Hayalinden geçirmek (bir şeyi, birini): Onu düşünmek
Hayal kırıklığı: Düşünülen bir şeyin gerçekleşmemesinden duyulan üzüntü; düş kırıklığı
Hayal kurmak: Gerçekleşmesi istenen bir şeyi düşünmek; düş kur­mak
Hayal meyal: -1 Betti belirsiz bir biçimde -2 Açık seçik olmayan
Hayata atılmak : Geçimini sağlamak üzere çalışmaya başlamak
Hayat adamı: Günün koşutlarına ayak uydurabilen, her işi başarabi­*** kimse
Hayata geçirmek : bk Yaşama geçirmek
Hayata gözlerini kapamak (yummak): Ölmek
Hayata küsmek: Yaşama sevincini yitirmek
Hayat arkadaşı: -1 Eş, kadın için koca, erkek için kadın -2 Birlikte
yaşamaya başlayan kimselerden (kadın ve erkek) her biri
Hayatı kaymak : Yaşama düzeni alt üst olmak
Hayatına girmek (biri): Biri onun yaşamında yer almak
Hayatına (yaşamına) son vermek (biri, bir şey): -1 Kendini öldür­mek, intihar etmek -2 Kapatmak, bitirmek
Hayatını borçlu olmak (birine): -1 Biri tarafından ölümden kurtarıl­mış olmak -2 Yaşamını bir kimsenin desteğiyle kazanmış olmak
Hayatını kazanmak :Geçimini sağlamak
Hayatını yaşamak : Yaşamını dilediği gibi geçirmek
Hayat kadını: Genel kadın, ******, ******
Hayat kavgası (mücadelesi): Yaşamak için harcanan çabalar
Hayat memat meselesi: Hayati önemi olan sorun konu; ölüm kalım meselesi
Hayat pahalılığı: Gelir ile gider arasındaki dengenin gelir aleyhine bo­zulması; temel gereksinmelerin pahalı olması
Hayatta olmaz : “Hiçbir zaman olmaz” anlamında; dünyada olmaz
Hayat vermek (bir şeye, bîrine) : Onu canlandırmak, ona canlılık ka­zandırmak
Haybeye kürek çekmek: Boşu boşuna uğraşmak, hiçbir olumlu so­nuç alamamak
Haydi canım sen de: “Haydi oradan, olmaz öyle şey, bu ciddiye alı­namaz” anlamrnda
Haydi haydi: -1 “Fazla uzatma, kısa kes’ -2 Kolay kolay ,bol bol -3 Olsa olsa, en çok
Haydi oradan : -1 “Olmaz öyle şey” -2 “Çekil git oradan” anlamın­da
Hayır beklememek (bir şeyden, birinden) : Ondan yarar ummamak, onun iyi olacağını sanmamak
Hayırdır inşallah : -1 “Gördüğün düş iyi bir olayın habercisi olsun” -2 (Şaşkınlık yaratan durumlarda) “O da ne?” anlamında söylenir
Hayır etmemek : -1 Yararı olmamak -2 İşe yaramamak
Hayır gelmemek (bir şeyden, birinden) : Onun bir yararı dokunma­mak
Hayır görmemek (bir şeyden, birinden): Ondan yarar sağlayama­mak
Hayır İşlemek : Yararlı bir davranışta bulunmak
Hayır kalmamak (bir şeyden, birinde) : O şey işe yaramaz, o kimse iş göremez duruma gelmek
Hayır ola (hayrola): “Ne var, ne oluyor?” anlamında merak bildirir
Hayır sahibi: İyilik yapmayı seven kimse
Hayır yok (bir şeyde) (birinde): -1 “O şey artık işe yaramaz” -2 “O kimseye güvenmeyin, İstediğinizi yapamaz” anlamında
Hayra yormak (bir şeyi) : Bir olayı, bir düşü iyi bir durumun belirtisi olarak saymak
Hayrete düşmek : Şaşmak, şaşırıp kalmak
Hayrı dokunmak (bir şey, birine): -1 O şey bir işe yaramak -2 Ona iyilikte bulunmak, onun İyiliğini görmek
Hayrını görmek (bir şeyin) : Onu iyi günlerde kullanmak
Hazıra konmak : Hiçbir emek harcamadan başkasının yaptığı bir şey­den yararlanmak
Hazırdan yemek : Çalışmadan eski kazandıklarını yemek
Hazırlık görmek : -1 Bir iş için gereken şeyleri hazırlamak -2 Bir yol­culuk için gerekenleri tamamlamak
Hazır yiyici: Çalışmayan, daha önce kazanılmış olanları harcayan tembel (kimse)
Hedef almak (bir şeyi) (birini) : -1 O şeye nişan almak -2 Bir şeyi ona yöneltmek -3 Yermek, eleştirmek yıpratmak düşüncesiyle onu karşısına almak
Hedef olmak (bir şeye) : İstenmeyen, hoş olmayan bir davranışla kar­şılaşmak
Helak etmek (birini, kendini) : -1 Onu öldürmek, ortadan kaldırmak -2 Onu çok yormak, bitkin duruma getirmek
Helak olmak : -1 Ölmek, yok olmak -2 Çok yorulmak, bitkin düşmek
Helal olsun : -1 “Bu şeyi ona verdim, güle güle kullansın” -2 “Verdi­ğim şeyin karşılığını istemiyorum, ona bırakıyorum” -3 “Büyük bir ye­teneği var” anlamında
Helal süt emmiş : İyi ahlaklı, temiz karakterli (kimse)
Hele bir: “Yap da göreyim, bak o zaman sana gösteririm” anlamında tehdit sözü
Hele şükür: “Çok şükür istenen sonuca ulaşıldı” anlamında
Hemen hemen : Yaklaşık olarak; aşağı yukarı
Hem kel, hem fodul: Hem yeteneksiz, hem de üstün olduğunu iddia eden (kimse)
Hem nalına hem mıhına (vurmak) : Birbirine karşı olan iki yanı da destekleme (destekler biçimde konuşmak)
Hem suçlu hem güçlü : Suçlu olduğu halde karşısındakini suçlamaya kalkışan (kimse)
Hep bir ağızdan: Aynı anda pekçok kişi beraberce (söylemek, konuş­mak)
Her Allah’ın günü : Her gün; Tanrı’nın günü
Her boyaya girip çıkmak:Çeşitli işlerde belirli süreler çalışmış olmak
Her dem taze : -1 Yaşlı olduğu halde her zaman genç görünmeye ça­lışan (kimse), -2 Bütün yıl yeşil kalan (bitki)
Her derde deva : Birçok şeye çare olan, birçok hastalığa iyi gelen
Her gördüğü sakallıyı babası sanmak: Görünüşe aldanmak
Her işe burnunu sokmak: İlgisi olsun olmasın her şeye karışmak; burnunu sokmak
Her kafadan bir ses çıkmak : Bir konuda konuşurken herkes aynı an­da düşüncesini söylemek
Herkese şapur şupur da, bize gelince ya Rabbi şükür mü? : “Baş­kalarına cömertçe verdiğiniz şeyleri sıra bana gelince niçin esirgiyor­sunuz?” anlamında
Her keseye uygun : Herkesin sıkıntıya düşmeden atabileceği ucuzluk­ta olan
Herkes gider Mersin’e, biz gideriz tersine : “Herkes bu işi yoluyla yöntemiyle yapıyor, biz İse bu konuda yanlış bir yol izliyoruz’ anla­mında
Herkesin ağzına düşmek (herkesin ağzına sakız olmak) : Dedikodu konusu olmak
Her nasılsa : “Nasıl olduysa” anlamında, beklenmedik bir durum karşı­sında kullanılır
Her ne hal ise : “Uzatmayalım, geçelim” anlamında
Her ne ise : -1 “Ne olursa olsun” -2 “Tutan neyse” -3 “Olan olmuş, uzatmayalım artık” anlamında
Her nedense : Nasıl olduğu anlaşılmayan durumlar için kulanılır
Her ne kadar: Şart cümlelerinin başına gelerek yargının* doğallığını, yetersizliğini bildirir
Her tarafı buz kesmek : -1 Çok üşümek -2 Şaşırıp kalmak, ne yapa­cağını bilememek
Her tarakta bezi olmak : Birbirinden farklı işlerle uğraşır olmak; kırk tarakta bezi olmak
Her telden çalmak: Her işi yapabilir, her şeyden anlar olmak
Hesaba almak (katmak) (bir şeyi, birini): Onu göz önünde bulun­durmak, düşünmek; önemsemek
Hesabı kesmek: Bir kimseyle ilişkiyi ya da alışverişi kesmek, buna son vermek
Hesabını bilmek: Tutumlu olmak
Hesabını görmek: -1 Borcunu ödemek -2 Onu öldürmek
Hesap etmek (bir şeyi): -1 Onu hesaplamak -2 Onu kendi kendine tartışıp düşünmek
Hesap sormak (birine, birinden): Bir kimseyi yaptıklarından dolayı sorguya çekmek
Hesaptan düşmek (bir şeyi, birini): -1 Bir alacağı ya da borcu hesaptan çıkarmak -2 Bir şeyi, bir kimseyi yok saymak
Hesapta olmamak : Daha önce hiç düşünülmemiş olmak
Hesap (hesabını) vermek: -1 Bir işin, harcamanın durumunu göster­mek -2 Sorumlu olduğu bir konuda sorgudan geçmek, savunma yapmak
Hevesi kursağında (içinde) kalmak: İstediği şeyi elde edememiş ol­mak
Hevesini almak (bir şeyden): İstediği şeyi elde etmiş olmak
Heyheyleri tutmak (gelmek, üstünde olmak) : Çok sinirlenmek, bağı­rıp çağırmak
Hık demiş (anasının, babasının) burnundan düşmüş : Pekçok yönü, özelliği anasına, babasına benzeyen (kimse)
Hık mık etmek (demek) : -1 Sorulan bir soruya belli belirsiz karşılık­lar vermek -2 Bir işi yapmamak için çeşitli nedenler İleri sürmek
Hıncını (birinden) çıkarmak (almak): Öfkesini başkasına kötü davra­narak çıkarmaya çalışmak, öcünü (ondan) almak
Hınç almak: bk Öç almak
Hır çıkarmak, (hırgür çıkarmak) : Olur olmaz şeylerden kavga çıkar­mak
Hırsından çatlamak: Çok kızmak, öfkelenmek
Hırsım almak: Bir davranışta bulunarak öfkesini yatıştırmak (Kars Acı­sını çıkarmak)
Hırsını alamamak: Öfkesini yenememek
Hırsını çıkarmak (birinden, bir şeyden): Öfkesin i bir başkasına ya da bir başka şeye sataşarak yenmeye çalışmak
Hırsını yenmek : Öfkesini belli etmemeye çalışmak
Hışmına uğramak: Birinin öfkesi, kızgınlığı kendisine yönelmek
Hıyar ağa (ağası): Kaba, görgüsüz, saygısız (kimse)
Hızır gibi yetişmek; Bir kimse, bir başkasının sıkışık, çaresiz duru­munda yardımına yetişmek
Hiç değilse (olmazsa): -1 “Başka bir şey olmasa bile” -2 “Bari” -3 “En azından? anlamında
Hiç yoktan : Durup dururken, boş yere, hiç yüzünden
Hiddete gelmek (kapılmak): Kızmak, öfkelenmek
Hilesi hurdası yok : -1 Yalanı dolanı olmayan (şey), -2 Hile ile iş gör­meyen (kimse)
Hin oğlu hin : Çok kurnaz, çıkarını ve işini bilen (kimse) (Kars Anası­nın gözü)
Hislerine kapılmak: Duygularına göre davranmaya başlamak
Hisse çıkarmak (bir şeyden) : -1 Kendisiyle ilgili bir yön bulmak -2 Pay çıkarmak
Hisse kapmak : Bir olaydan yararlı bir ders çıkarmak
Hissi vermek (uyandırmak) (bir şey): O şey sözü edilen şeye ben­zer bir duygu uyandırmak, o izlenimi uyandırmak
Hizaya gelmek: -1 Düzgün olarak sıraya dizelmek -2 Davranışlarını düzeltmek, doğru yola yönelmek
Hizaya getirmek: -1 Bir çizgi üzerinde düzgün olmasını sağlamak -2 Bir kimsenin davranışlarını çeşitli yollarla düzeltmek, onu doğru yola getirmek
Hodri meydan : “Kendine güvenen ortaya çıksın” anlamında meydan okuma
Hokka gibi: Ufak ve düzgün (ağız)
Hokka gibi oturmak : Giysi, vücuduna uygun gelmek, tam olmak
Hop oturup hop kalkmak: Öfkesinden yerinde duramaz olmak, çok sinirlenmek
Hora geçmek : İşe yaramak, beğenilmek; makbule geçmek
Hor bakmak (hor görmek) (bir şeye, birine ) : Ona değer vermemek; aşağı görmek
Hor kullanmak (bir şeyi) : Onu hırpaiarcaşına kullanmak
Horozlar ötmek : Sabah olmak
Hor tutmak (birini) : Bir kimseye karşı kalbini kırarcasına davranmak
Hoşafına gitmek (bir şey): Onu beğenmek, hoşuna gitmek
Hoşafın yağı kesilmek: Güzel bir şey karşısında söyleyecek söz, yapacak bir şey bulamaz duruma gelmek
Hoşbeş etmek (biriyle): Onunla sohbet etmek
Hoş bulduk (safa bulduk): “Hoş geldiniz” sözüne karşılık olarak söylenir
Hoşça kal (kalın): Bir yerden ayrılan kimsenin kalanlara söylediği iyi dilek sözü
Hoş geldiniz (safa geldiniz): Konukları karşılarken söylenen nezaket sözü
Hoş görmek (bir şeyi, birini) : Bir kimsenin kusurunu anlayışla karşı­lamak
Hoş tutmak (birini): Ona iyi davranmak, onu kırmaktan, incitmekten kaçınmak
Hoşuna gitmek : Bir şeyden, kimseden hoşlanmak, onu beğenmek
Höt demek (birine): Onu korkutmak, ona çatmak (Kars Gözdağı vermek)
Hurdası çıkmak : İşe yaramayacak duruma gelmek çok eskimek bo­zulmak
Hurdaya çevirmek (bir şeyi): Artık onu işe yaramayacak, kullanıla­mayacak duruma getirmek
Huyuna suyuna gitmek: Bir kimseyi kızdırmayacak davranışlarda bu­lunmak, onun isteğine uygun hareket etmek
Huyu suyu (birinin): Onun mizacı, karakteri
Huzuru kaçmak: Rahatsız olmak tedirginlik duymak
Huzurunu kaçırmak: Onu rahatsız etmek, ona tedirginlik vermek
Huzur vermek (birine): -1 Onu rahat bırakmak -2 Onu dinlendir­mek
Hükmü geçmek (hüküm yürütmek) : Sözü geçmek, sözü dinlenmek
Hükümet kapısı: Devlet dairesi
Hüküm giymek: Bir kimsenin hakkında ceza hükmü verilmek (Kars Ceza yemek)
Hüküm sürmek: -1 Bir yerin sahipliğini yapmak orada görevini sür­dürmek -2 Yaygın olmak, sürüp gitmek, devam etmek
Hüküm vermek: -1 Yargıç bir karara varmak ya da bir suçlu hakkın­da ceza vermek -2 İyice düşündükten sonra vardığı kararı bildirmek
Hülya kurmak (hülyaya dalmak) : Hayal kurmak
Hürya etmek : Bir yere girerken ya da bir yerden çıkarken hep birlikte hücum etmek
Hüsnü kuruntu : Herhangi bir durumu kendisi için İyi olarak yorumla­ma
Hüsrana uğramak: Bir işten beklenilen sonucun elde edilememesi yüzünden zarar görmek

Alıntı Yaparak Cevapla