Yalnız Mesajı Göster

Atatürk Ve İnsan Haklari

Eski 10-09-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk Ve İnsan Haklari



Atatürk, milliyetçiliğe önem veren bir devlet adamı olarak, bütün başka milletleri hor gören, aşağılayan saldırgan bir tutumda asla olmamıştır O, bu konuda;
“Baylar dış politikamızda dost bir devletin hukukuna saldırı yoktur Ancak hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu müdafaa ediyoruz, edeceğiz
Türkler bütün medeni milletlerin dostudur demiştir

Atatürkçü düşünce sistemi, Türk Milleti’nin iç kavgalara sürüklenmeden, milli ve sosyal dayanışma içinde kalkınmasını amaçlar Milli beraberlik, milli bütünlük, milli dayanışma, Atatürkçü düşünce sisteminde önemli bir yer tutar
Atatürk her toplumda olduğu gibi, Türk toplumunda da işbölümünün zorunlu şekilde mevcut olduğunu kabul ediyor, ancak çeşitli işlerde çalışan yurttaşlar arasında sınıf kavgasının bilerek körüklenmesine karşı çıkıyor ve bunun iç barışı tehdit ettiğini belirtiyordu

Türk milletini oluşturan bireylerin doğum yerleri ayrı da olsa, vatanları birdir Meslekleri, mezhepleri ayrı da olsa, mensup oldukları millet birdir
Atatürk’ün ısrarla belirttiği gibi ortak bir tarihin, ortak sevinçlerin, ortak kederlerin ve ortak bir kaderin aralarında sayısız bağlar ördüğü yurttaşlar, ırk, mezhe** sınıf kavgalarıyla bölünüp parçalanmamalıdır Yurtta barış ancak böyle sağlanabilir
Atatürk’ün barışçılık anlayışında, teslimiyetçi, boyun eğmeye hazır, hayalci, pasifist bir tutum asla yoktur Bir milletin barış içinde yaşaması için kendinin savunacak güce ve iradeye sahip olması gerektiğini ifade etmiştir Pek çok savaş, felaketi geçirmiş olan Türkiye’nin barış ihtiyacının büyük olduğunu belirtirken, barışın ancak güçlü olmakla korunabileceğini söylemiştir

Sömürgeciliğin yeryüzünden er geç silineceğini belirten, “Yurtta barış, dünyada barış” ilkesiyle geleceğe ışık tutan Atatürk, çağının ilerisinde bir liderdi Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı (UNESCO) doğumunun 100 Yıldönümünde Atatürk’ü anma kararı alırken şöyle diyordu:

“Kemal Atatürk, dünya milletleri arasında devamlı barış ülküsünün ve karşılıklı anlayış ruhunun olağanüstü bir öncüsüdür Bütün hayatı boyunca insanlar arasında hiçbir renk, dil ve ırk ayrımı tanımayan bir ahenk ve işbirliği çağının açılması uğrunda çalışmıştır
1938 yılında Milletler cemiyeti Atatürk hakkında;

“Barışın Dahi Hizmetçisi” deyimini kullanarak uluslararası barışa yaptığı hizmetleri anlatmıştır
Atatürk uluslararası barışın devamlı ve kalıcı olmasını istemiş ve şu sözleri söylemiştir
“Eğer devamlı barış isteniyorsa insanların, insan kütlelerinin durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemler alınmalıdır İnsanlığın bütününün refahı açık ve baskının yerine geçmelidir Dünya vatandaşları haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak biçimde eğitilmelidirler

Türk Milleti Atatürk’ten bu yana tarihinde en uzun barış dönemini yaşadı Kalkınmasını barış içinde sürdürmeye çalıştı 1923 ile 1937 yılları arasında tam 26 dostluk anlaşması imzaladı Bunlarla karşılıklı ilişkiler dostluk üzerine kuruldu Barış için atılan bu adımlar Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çağdaşlaşmasında etkili olmuş ve Türkiye’ye huzur ortamını sağlamıştır

Atatürk’e göre barış, toplumun bağımsızlık ve özgürlük ortamında yaşadığı durumlarda gerçekten vardır; özgürlük ve barıştan yoksun bir toplum için barış bir erdem olmaktan çıkar Bu gibi durumlarda ulusun kendisini savunması, ülkesinin bütünlüğünü korumak uğruna savaşması bir insanlık görevidir ve barışseverliğe ters düşmez Kısacası bağımsızlığı ve özgürlüğü korumak için savaşmak bir haktır

O bu konuda “ Bizim için barış demek, gerçek ve özgür yaşayışımızı sağlayabilecek nedenleri elde ediş demektir Bu nedenleri sağlayamadan barış yapmaya yanaşmak, barış oldu demek, kendi kendimizi aldatmak olur” Demiştir İç işlerimizde belirleyici faktör olan Misak-ı Millinin aynı zamanda dış ilişkilerimizin de belirleyici temel ilke olduğunu ifade ederek “Özgürlüğünü ve bağımsızlığını korumak yolunda savaş vermeyi bilmeyen uluslar için yaşama hakkı yoktur Bu uğurda savaş gereklidir” demiştir Başka bir değişle Atatürk’ün barış anlayışı, tarihte birçok örneği görüldüğü gibi, düşçü bir barış anlayışı değil, gerçekçi bir barış anlayışıdır Her zaman kardeşlik ilişkilerimizin pekiştirilmesini dış politikamızın temeli olduğunu vurgulayan Atatürk, kesinlikle başka ulusların toprağında ve egemenliğinde gözümüzün olmadığını ve barışında temel noktasının bu olması gerektiğini söylemiştir

Atatürk’ün barış anlayışı, gerçekçi, akılcı, insancı ve uygarlıkçıdır Hem ulusumuzun, hem de tüm insanlığın esenlik ve mutluluğu bu anlayışın odak noktasıdır Dünya çapında, uluslar arası yazgı ortaklığının başka anlatımı olamaz Öte yandan, ulusçuluk da bu bağlamda yepyeni bir anlam, özgün bir içerik kazanır, barışçı ve uygarlıkçı bir yörüngeye oturur Tüm bencillikten uzak, başka uluslarında hakkını tanıyan bir anlayıştadır Ulu önder, başka alanlarda olduğu gibi barış konusunda da yalnız kuramsal düşüncelerle yetinmemiş daha öncede belirtildiği gibi bunları uygulamaya koyarak düşünce eylem işbirliğini uygulamıştır

Bağımsızlık savaşının kazanılmasıyla varlığını, şerefini, yaşama hakkını kazanan yüce Türk milleti, Cumhuriyetten bu yana milli tarihinin en uzun barış dönemini yaşamıştır Kalkınmasını barış içinde sürdürmeğe çalışmıştır Bunu da ulu önder Atatürk’ün başlattığı ve en iyi uygulattığı “Yurtta barış cihanda barış” ilkesi çerçevesinde gerçekleştirmiştir

Atatürkün insan hakları ve hürriyete verdiği önem

Atatürk'ün bu konuda bazı sözlerine yer verelim:

- Bence bir millette şerefin, haysiyetin,namusun ve insanlığın vücut ve beka bulabilmesi mutlaka o milleti hürriyet ve istiklâline sahip olmasıyla kaimdir

- Heyet-i içtimaimizde, devletimizde hürriyet bipayandır ancak onun hududu, onu bipayan yapan esasın mahfuziyetiyle kaim ve mahduttur

- Hudud-u milliyemiz dahilinde mücdahele-i ecnebiyyeden azade olarak her medeni millet gibi hür yaşamaktan başka bir gayesi olmayan türk milletinin hakk-ı meşruu nihayet alem-i insaniyet ve medeniyet tarafından teslim olunacaktır

- Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve izmihlâl vardır her terakkinin ve kurtuluşun anası hürriyettir

- Hürriyet ve istiklal benim karakterimdir ben milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mevrusatından olan aşk-ı istiklâl ile meftur bir adamım

- Kemal-i azim ve ısrar ile idame ve müdafaa edilen istiklal, hak ve hürriyet davalarının muvaffakiyetini külliyen menedecek hiçbir kuvvet mutasever değildir

- Kendi hükümetimizin idaresi altında bedbath ve fakir yaşamak ecnebi esareti pahasına nail olduğumuz huzur ve saadete bin kere müraccahtır

- Medeni eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan kavimler hürriyet ve istiklallerinden tecrid olunmaya mahkumdurlar

- Milletimiz hayatını ve hukuk ve vezaif-i insaniyesini müdrik ve vatanına tamamen sahip ve hürriyet ve istiklâline aşk ve sadakatle merbuttur

- Millî istiklâl bence bir hayat meselesidir millet ve memleketin menfii icap ettirdiği taktirde beşeriyeti teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet muktezasından olan dostluk ve siyaset münasebatını büyük bir hasassiyetle takdir ederim

- Nihayetsiz bir hürriye kabil-i tasavvur değildir, hakların en büyüğü olan hakk-ı hayat bile mutlak değildir; intahara karar veren bir zatın netice-i cümrü, hududu yalnız şahsına maksur olduğu halde zabıta ona men’ ile mükelleftir

- Türkiye devleti ve türkiye’de yaşayan halk bilâkaydüşart müstakilidir ve bilâkaydüşart istilâlini muhafaza etmek için mücadele eder

Alıntı Yaparak Cevapla