10-09-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Sualtı Arkeolojisi
BODRUM SUALTI ARKEOLOJİSİ MÜZESİ
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde, çeşitli üniversite ve bilim kuruluşlarının yaptığı arkeolojik kazılarda bulunmuş, önemli cam eserler yer almaktadır Bunların yanı sıra az miktarda satın alma yoluyla müzeye kazandırılmış cam buluntular vardır
Kazı buluntuları arasında en erken yapıtlar, Texas Üniversitesi adına Sualtı Arkeoloji Enstitüsü tarafından Prof Dr George F Bass ve daha sonra Dr Cemal Pulak başkanlığında yapılan, Kaş-Uluburun Batığı kazısında bulunmuş cam külçelerdir Bu külçeler bilinen en eski hammadde kaynaklarıdır 1984 yılında başlayıp 1995 yılında biten kazılarda bulunmuş ve Geç Bronz Çağı’na M Ö 14 yüzyılın ilk yarısına tarihlenen ve sayıları 150’yi aşan, kobalt mavisi, turkuvaz ve lavanta renklerindeki yuvarlak, yassı ham cam külçeler o çağda Suriye’den Ege’ye cam ticareti yapıldığını ispatlamıştır
Uluburun kazısında 150’den fazla cam külçe ve külçe parçası bulunması, bunların Tell el Amarna kazısında bulunmuş tabletlerde geçen mekku ve ehlipakku taşları olabileceği savının ileri sürülmesine neden olmuştur
Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nde, 2 tanesi halen müze Cam Salonunda sergilenen, diğerleri depo ve laboratuarda korunan bu külçeler, Türkiye müzelerindeki bilinen en eski cam buluntu olmalarının yanı sıra M Ö 2 bin ticareti, taşımacılığı ve doğu-batı ilişkileri açısından da büyük öneme sahiptir 
Uluburun sualtı kazısı’nda bulunmuş cam külçeler dışında M Ö 2 bine tarihlenen önemli bir buluntu da Bodrum Müzesi’ne bir kara kazısından gelmiştir 1963 yılında Bodrum yakınlarındaki Müskebi’de, Ankara Üniversitesi DTCF Arkeoloji Bölümü adına Prof Dr Yusuf Boysal başkanlığında kazılan Miken mezarlığında, C mezarlığı 22 nolu mezarda, bazı boyalı Miken çömlekleri ile beraber 33 adet cam boncuk bulunmuştur Olasılıkla bir kadın mezarına gömü armağanı olarak bırakılan bu boncukların her biri, üst kısmı ip delikli yatay çubuk biçimli, alt kısmı kabartma yivli spiral biçimli, kıvrımlı ve ucu deniz kabuğu görünümlüdür Kalıp baskı tekniğinde yapılan bu boncukların benzerlerine Mikenai ve Thebai’de, Yunanistan dışında da Girit ve Rodos’taki çeşitli merkezlerde rastlanmaktadır Müskebi boncukları M Ö 1400-1250 yılları arasına tarihlenmiştir
Robert H Brill’in cam külçelerden aldığı örneklerin analizleri sonucunda Mısır şişeleri ile Miken boncuklarının aynı özellikleri taşıdığı konusunda fikir birliğine varılmıştır
Bodrum Müzesi’ndeki M Ö 2 bin buluntuları, Geç Bronz Çağı üretim merkezleri, ticareti, camın işlenişi gibi bilgilerin yanı sıra mezar hediyesi olarak da kullanıldıklarını belgelemektedir
Kronolojik olarak değerlendirildiğinde, Bodrum Müzesi’nde M Ö 2 bin ile Arkaik Çağ arasındaki döneme ait herhangi bir eser bulunmamaktadır Koleksiyonlar arasında Arkaik-Klasik Çağa tarihlenen kum kalıp tekniğinde yapılmış küçük amphoriskos ve alabastronlar yer almaktadır Bu yapıtlar M Ö 6-5 yüzyıllara tarihlenen, Milas’ta bulunmuş bir alabastron ile bir amphoriskos ve buluntu yeri bilinmeyen başka bir kırık amphoriskostur Bu eserlerin bulunuş biçimleri ile ilgili hiçbir bilgi yoktur Ancak çok kıymetli olan altın kaplardan sonra camdan yapılanların en değerli olarak kabul edildiği o çağda bunlar, büyük bir olasılıkla mezar armağanı şeklinde kullanılmış olmalıdırlar (Aristophanes, Akherneis 74)
Klasik Çağ buluntularının kazı sonucu müzeye kazandırılmış olanları hiç kuşkusuz tarihleme ve belgeleme açısından büyük öneme sahiptir Örneğin Danimarka Aarhus Üniversitesi adına Prof Dr Kristian Jeppesen başkanlığında gerçekleştirilen 1973 yılı Mausoleum kazılarında ele geçen grotesk kuşbaşları ile boncuklar, ilginç sonuçlara ulaşılmasını sağlamıştır Mausoleum’da güney merdiveni üzerindeki bir çöp çukurunda bulunmuş, kum kalıp tekniğiyle yapılmış kuş başlı pendatlar, Fenike-Kartaca kökenli yapımlardandır Klasik Çağa tarihlenen bu pendant ve boncuklar Kuzey Afrika ve Suriye’den Halikarnassos’a ithal edilmiş olmalıdır (S Goldstein 1979:38 fig 12; Monique Seefried’in yaptığı çalışmada bu türlü eserlerin Kartaca yapımlı olduğu belirtilmiştir)
Türkiye'de sualtı arkeolojisinin geleceğini etkileyecek en önemli faktör insan faktörüdür Evet, denizlerimizde çok önemli kazı ve araştırmalar gerçekleşmiştir, fakat bunlar bir avuç insanla oluşmuştur ve bu insanlar, kabul etmesi ne kadar güç de olsa, yaşlanmaktadır T I N A 'in ilk etkinlik olarak bir Türk öğrenciye mali destek vererek faaliyetlerine başlaması son derece sevindiricidir Aksi taktirde büyük heyecanla tutuşturulmuş meşale, sönmeye mahkum olacaktır
|
|
|