|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlı Devletinin Kuruluşu Gelişmesi Ve Çöküş Sebepleri
Osmanlı Devletinin, bir cihan imparatorluğu durumuna gelmesine ve yüzyıllarca dünya siyasetinde baş rolü oynamasına sebep olan maddî ve manevî kaynaklar nelerdi?
1 Kuruluş ve yükselme devrinde görülen dâhi padişahlar, cihan hakimiyeti devresinde de devam etti
İtalyan Longosto, Fatih hakkında; "İnce yüzlü, uzunca boylu, hürmetten fazla korku telkin eder, seyrek güler, şiddetli bir öğrenme arzusuna sahip ve âlicenaptır Daima kendinden emindir Türkçe, Arapça, Farsça, Rumca, Slavca, İtalyanca ve İbranice konuşur, harp sanatından çok hoşlanırdı Her şeyi öğrenmek isteyen, zekî bir araştırıcı idi Nefsine hâkim ve uyanıktı Soğuğa, sıcağa, açlığa, susuzluğa ve yorgunluğa dayanıklı idi" demektedir
Ömrü devlet ve milleti için savaşmakla geçen Fatih, Trabzon Seferine giderken, Zigana dağlarını yaya geçmek zorunda kalmış ve bu sırada büyük güçlük ve sıkıntılarla karşılaşmıştı Sefer sırasında yanında bulunan Uzun Hasan'ın annesi, onun çektiği bu eziyetleri gördükten sonra, kendisini seferden alıkoymak kasdıyla; "Ey Oğul! Bir Trabzon için bunca zahmet değer mi?" deyince, Yüce Hakan; "Hey ana, zahmete katlanmazsak, bize gazi demek yalan olur" diye cevap vermiştir
Fatih Sultan Mehmed'in sadece, dünyanın incisi olan İstanbul'u Türk milletine hediye etmesi, bu milletin ona minnettar olması için yeter
Sultan II Bayezid ise, şair, âlim ve aynı zamanda hattattı Fatih gibi bir baba ve Yavuz gibi bir oğul arasında saltanat sürmesi ve onlarla kıyaslanması sebebiyle saltanat devresi sönük görünmektedir Halbuki o, kendinden önce ve sonra gelenlerle her bakımdan karşılaştırılabilecek bir padişahtı İkinci Bayezid döneminde Osmanlı İmparatorluğu, türlü isyanlara, iç karışıklıklara, batı devletleriyle güney ve doğu komşularının Türklere karşı daha tehditkâr bir tavır takınmalarına, deprem ve sel gibi âfetlere, salgın hastalıklar gibi felaketlere rağmen, dünyanın en güçlü devletlerinden birisi olarak teessüs etti
Yavuz Sultan Selim Han ise, cihan hakimiyeti davasında çok kudretli bir simadır Kendisini Rodos seferine teşvik edenlere; "Ben cihangirliğe alışmışken, siz himmetimi küçük bir adanın fethine hasretmek istiyorsunuz" cevabı kendisini en iyi şekilde anlatmaktadır
İki büyük meydan savaşıyla Memlûk Devletini ortadan kaldıran, mübarek makamlara hizmetle şereflenen ve 'Müslümanların halifesi' unvanını alan Yavuz Sultan Selim, 25 Temmuz 1518 günü İstanbul'a ulaşmıştı Ancak, İstanbul'da halkın büyük bir karşılama hazırlığı yaptığını işitince, gece vakti yanında bir kaç kişiyle kayığa binerek gizlice Topkapı Sarayına çıktı Ertesi gün, padişahın sarayda olduğu öğrenilince hiç bir merasim yapılamadı "Biz ne yaptık ki bu kadar rağbet edilir!" diyen cihan padişahı gâyet sâde giyinir, devlet işleri dışında gösterişe rağbet etmezdi
Her bakımdan büyük bir îtina ile büyütülen Şehzade Süleyman, 25 yaşını geçerken Osmanlı tahtına oturduğunda, dünyanın en güçlü ordu ve donanması, en düzenli devlet teşkilatı, zengin ülkeler, muntazam maliye ve kabiliyetli bir millet emrinde idi Bu muazzam kaynakları kullanarak zaferden zafere koşan Kanunî Sultan Süleyman, Osmanlı ihtişam ve azametinin en yüksek temsilcisidir Kaynaklarda Kanunî, hareket ve sözleri güzel, aklı kâmil, âlim, hakîm ve şairlere dost, bütün maddî-manevî iyilikleri şahsında toplamış, emsalsiz bir padişah olarak vasıflandırılmaktadır Devletin bu devirdeki büyüklüğü, dış dünyanın merakını gitgide arttırmış, Rusya ile Avrupa'dan, görünüşte hac için Kudüs'e giden seyyahlar, Osmanlı ülkesine akın etmişlerdir Bu seyyahlar kendi hükümdarlarına sundukları arizalarda, Osmanlının büyüklük sırlarını anlatmaya çalışmışlardır
2 Osmanlı padişahlarının büyük ilim, din, kültür ve sanat adamlarını ülkelerinde topla****** medeniyetin ilerlemesine ve müsbet ilimlerin gelişmesine çalışmaları Nitekim Fatih devrinde İstanbul, medeniyetin ve dünyanın en yüksek merkezi haline geldi Molla Gürani, Akşemseddin, Hocazâde, Molla Husrev ve Hızır Bey gibi dinî ilimlerdeki âlimlerin yanında, matematik ve astronomi âlimi Ali Kuşçu, Yusuf Sinan Paşa, tıp dalında Muhammed bin Hamza, Sabuncuoğlu Şerefeddin ve Altuncuzâde, bu devre mensup en mühim simalar idi Fatih Sultan Mehmed, Türk-İslâm âlimleri gibi Rum ve İtalyan âlimlerini de himayesine alarak, çalışmalarına destek verdi Rum bilgin Yorgo Amirukis'i, Batlamyus coğrafyasına göre bir dünya haritası yapmağa memur etti Harita üzerine ülke, şehir ve mevkilerin Türkçe isimlerini de koydurdu Fatih'in bilime olan hizmetlerine işaret eden eserlerden en önemlisi, hiç şüphesiz, camiinin etrafında yaptırdığı medreselerdir Sahn-ı semân denilen bu medreselerden dinî ilimlerin yanısıra matematik, astronomi ve tıp okutulduğu ilmiye salnamelerinde yazılıdır
Fatih Sultan Mehmed devrinde İstanbul'un ilim merkezi yapılması için başlatılan çalışmalar; Bayezid Han, Yavuz Sultan Selim ve Kanunî Sultan Süleyman devirlerinde de devam etti İkinci Bayezid Han, kendi ülkesinde olduğu gibi, doğu İslâm ülkelerindeki âlimlere dahî maaşlar dağıttı Yavuz Sultan Selim'in etrafı âlim ve şairlerle doluydu Seferleri bir görev sa****** bütün kudretini onlara harcıyor, fakat bu zamanlarda bile ilim ve edebiyatı terk etmiyordu Yanında bulunan âlimleri dâima telif ve tercümelere memur etti Kendisi de her fırsatta kitap okur ve şiir yazardı Kemal Paşazâde bir gün atını sürerken, Padişahın üzerine çamur sıçratınca çok üzülmüş, fakat Yavuz; "Üzülmeyiniz, âlimlerin atının ayağından sıçrayan çamur, bizim için süstür Vasiyet ediyorum, bu çamurlu kaftanım, ben öldükten sonra, kabrimin üzerine örtülsün" diyerek ilim adamlarının, yanındaki değerine işaret etmiştir
Kanunî Sultan Süleyman da âlimlere çok saygı gösterir, her birine hallerine göre izzet ve ikramlarda bulunurdu Onlara danışmadan hiç bir işe girişmezdi İstanbul'da kendi camii etrafında yaptırdığı Sahn-ı Süleymaniye adındaki tıp ve riyaziye fakülteleri dünyanın en ileri ilim merkezleriydi Devrinde kültür ve sanat faaliyetleri doruk noktasındaydı Kanunî'nin himayesinde değerli şahsiyetler yetişip, her biri eşsiz eserler verdiler Sultan İkinci Murad'la temeli atılıp büyüyen ve genişleyen bu ilim ve kültür hareketleri, ondan sonraki padişahlar tarafından da en iyi şekilde devam ettirildi Bu durum, Osmanlılarda ilmin gelişmesi ve ilim adamlarının yetişmesinde başlıca âmil olmuştur
3 Osmanlı ordusunun, padişah ve komutanlara itaat, düzen, disiplin, kabiliyet, ahlâk, nefse hakimiyet, silaha alışkanlık ve kahramanlıkta en yüksek noktada bulunması Nitekim yabancıların söyledikleri şu sözler, Türk ordusunun durumunu göstermesi bakımından önemlidir:
"Bizde (Fransız ordusunda) 10 kişi, Türklerde 1000 kişinin yapacağından fazla gürültü yapar " (Bertrandon de la Brocquiere)
"Mâhir bir kumandan, Türk askeriyle dünyayı kutuptan kutba kadar katedebilir " (Vandal)
"Seleflerinin gayretleri sayesinde, Sultan Süleyman öyle bir orduyu emri altında bulunduruyordu ki, kuruluşu ve silahları bakımından bu ordu, dünyanın bütün diğer ordularından dört asır ilerideydi  Her Türk askeri yalnız başına seçkin bir Avrupa taburuna bedeldi " (Benoist Mechin)
"Kudretli Türk ordusu, bir tek emirle, tek vücut ve iyi kurulmuş bir makine halinde harekete geçiyordu " (Henri Hauser)
|