Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devletinin Kuruluşu Gelişmesi Ve Çöküş Sebepleri

Eski 10-09-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devletinin Kuruluşu Gelişmesi Ve Çöküş Sebepleri



Duraklama Dönemi (1566-1699)

Kanunî Sultan Süleyman'ın ölümü ile, muhteşem padişahlar ve onların hamleleri sona ermekle birlikte, devletin henüz karalarda üstünlüğü

"Türklerin mevcut sistemini kendi sistemimizle mukayese edince, istikbalin başımıza getireceği felaketleri düşünüyor, titriyor ve akıbetimizden korkuyorum Bir ordu galip gelecek ve pâyidar olacak, diğeri de mahv olacaktır Çünkü, şüphesiz ikisi de sağlam surette devam edemez Türklerin tarafında kuvvetli bir imparatorluğun bütün kaynakları mevcut, hiç sarsılmamış bir kuvvet var, sefer görmüş askerler, zafer alışkanlıkları, meşakkatlere dayanma kabiliyeti, birlik, düzen, disiplin, kanaatkârlık ve uyanıklık var Bizim tarafta ise, umumî fakirlik, hususî israf, sarsılmış kuvvet, bozulmuş maneviyat, tahammülsüzlük ve idmansızlık var Bütün bunların en kötüsü, düşmanın (Türklerin) zafere, bizim de hezimete alışkın bulunmamızdır Sonucun ne olacağını tahminde tereddüde yer var mıdır?" (Busbecq)

4 Osmanlıların, Atlas Okyanusundan Umman Denizine ve Macaristan'dan, Kırım ve Kazan'dan Habeşistan'a kadar geniş yerlere hakim olmaları ve adaletle idare etmeleri

5 Osmanlı Devletinin bütün temel müessese ve teşkilatı, Fatih devrinde en mükemmel bir duruma geldi Fatih, teşkilatçı ve imarcı idi Devlet yönetimini tam bir intizam içinde yürütmek için lüzum ve ihtiyaç görüldükçe, kanunlar ve fermanlar yayımladı Hazırlattığı kanunnamesi, hukuk sahasında çok önemli bir mevki tutmaktadır Daha sonra Kanunî Sultan Süleyman, o güne kadar çıkarılan kanunları, "Kanunname-i Âl-i Osman" adı altında tanzim ettirdi Bu kanunname, hukukî, idarî, malî, askerî ve diğer lüzumlu mevzuları içine alan başlıklar altında, ceza, vergi ve ahaliyle askerlerin kanunlarını içeriyordu Fethedilen ülkelerde, örfî hukuk denilen, önceki yönetimden kalan kanunlar ve halkın teamülleri de, İslâm hukukuna uygunluğu şartıyla Kanunnamede yer almıştır Böylece hazırlanan kanunlar, asırlarca en iyi şekilde ve eksiksiz tatbik edilip, devletin tebaasını teşkil eden her çeşit insana huzur ve mutluluk kaynağı olmuştur

Kanunî Sultan Süleyman'ın ölümü ile, muhteşem padişahlar ve onların hamleleri sona ermekle birlikte, devletin henüz karalarda üstünlüğü, iç denizlerde hakimiyeti ve sosyal düzeni bütün kudretiyle yaşamakta idi Nitekim II Selim döneminde (1566-1574) Avusturya'nın Erdel'e küçük bir tecavüzü üzerine, şiddetli bir karşılık verildi 1570'te Kıbrıs fethedildi Türk donanması Okyanusya'ya kadar gidip Sumatra (Açe) Sultanlığıyla, yani Uzakdoğu Müslümanlarıyla temasa geçti Kurdoğlu Hayreddin Hızır Bey, 22 parça gemiyle Açe sultanı Alâaddin'e top ve topçu ustası götürdü Türk subayları, Açe ordusunda ıslahat yaptı

Diğer taraftan, II Selim Han'ın, Türk tarihinin en şuurlu ve hayatî seferi olan, Don-Volga nehirlerini bir kanalla birleştirme, böylece Karadeniz'le Hazar Denizini birbirine bağlama projesi Kırım Hanı Devlet Giray'ın ihanetiyle, başarısız kaldı Bu kanal projesi sayesinde, o sırada gitgide güçlenen Rusların güneye doğru sarkmaları önlenecek, İran kuzeyden çevrilmek suretiyle artık tehlike olmaktan çıkacak, bütün Sünnî Müslümanların halifesi olan Osmanlı sultanı, Sünnî İslâm ve Türk ülkelerinin aynı zamanda fiilî hakimi olacaktı Bütün Türk yurtlarını bir bayrak altında toplayabilecek kadar muhteşem bu tasarıdan, Ruslar dehşete kapılmışlar, ancak karşı koyamamışlardı Öte yandan Devlet Giray; bu kanal açıldığı takdirde, Osmanlının artık o taraflarda kendi askeriyle iş görüp Kırımlılara ihtiyacı kalmayacağı, böylece Kırım'ı ilhak edip merkezden valilerle idare edebilecekleri gibi bozuk bir düşünce içine düştü Bu yüzden asker arasında menfi propaganda yaptı Kış mevsiminin buralarda altı ay sürdüğünü ve kimsenin bu soğuğa dayanamayacağını söyledi Çeşitli zorluklar çıkardı Neticede kışı geçirmek üzere Azak'a dönen Osmanlı teknik heyeti ve askerleri bir daha kanal başına gidemedi Böylece Kırım, bugünlere kadar süren tarihteki talihsizliğini kendi eliyle hazırladı ve Türk tarihinin çehresini değiştirebilecek büyük ve önemli bir teşebbüs, başarısızlığa uğradı Artık, Rusya, Kafkas Türk hanlıklarını yutmaya, Osmanlıları da en fazla hırpalayacak bir güç olmaya hazırlanıyordu

Osmanlı Devletinin İkinci Selim devrinde uğradığı ikinci başarısızlık İnebahtı'da oldu Kıbrıs'ın Türkler tarafından fethi üzerine, Papa'nın teşvikleri sonucunda, büyük bir Haçlı donanması hazırlandı 1571'de İnebahtı'da meydana gelen deniz savaşında, Osmanlı donanması imha edildi Çok şehit verildi Ancak Uluç (Kılıç) Ali Paşa, kurtarabildiği 60 kadar gemi ile İstanbul'a gelebildi Bundan sonra devlet, bütün imkânlarıyla; bir kış zarfında eski donanmasını yeniden inşa ederek, Akdeniz hakimiyetini tekrar sağladı Sokullu Mehmed Paşa, Venedik elçisine: "Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik Siz ise donanmamızı yakmakla, bizim sadece sakalımızı tıraş ettiniz Kesilen kol bir daha yerine gelmez, fakat kazınan sakal daha gür çıkar" diyerek, onlara fazla sevinmemelerini söyledi Bu arada, donanmanın yetişmeyeceği endişesini taşıyan Kılıç Ali Paşaya da; "Paşa, bu millet öyle bir millettir ki, isterse bütün gemilerinin demirlerini gümüşten, yelkenlerini atlastan, halatlarını ibrişimden yapar" sözü meşhurdur Gerçekten ertesi yaz, Osmanlı donanması hazırlanıp Akdeniz'e inice, Venedikliler, barış istemek zorunda kaldı Hattâ bu anlaşmada Venedik Cumhuriyeti, Türklere, Kıbrıs Seferinde yapılan masraflar karşılığı savaş tazminatı ödemeyi bile kabul etti

II Selim Han'dan sonra Osmanlı tahtına oturan III Murad döneminden (1574-1595) itibaren Osmanlı Devletinin giriştiği harpler çok uzun sürmeye ve devletin aleyhinde olmaya başladı Nitekim 1578 yılında başlayıp çeşitli aralıklarla III Mehmed (1595-1603), Birinci Ahmed (1603-1617), II Osman (1618-1622) ve IV Murad (1623-1640) devirlerinde olmak üzere 1639'a kadar sürmüş olan İran savaşları, Osmanlı duraklamasının başlıca sebeplerinden biri olmuştur Osmanlı Devletinin zayıf anını kollayan ve Hıristiyan Batı dünyası ile birlikte hareket eden İran, devamlı olarak bu devleti uğraştırmayı gaye edinmiştir İran'a karşı koyabilmek için devamlı Anadolu'dan asker desteği verilmiş, bu durum zamanla Anadolu'da dengelerin bozulmasına yol açmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla