Yalnız Mesajı Göster

Osmanlı Devletinin Kuruluşu Gelişmesi Ve Çöküş Sebepleri

Eski 10-09-2012   #12
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlı Devletinin Kuruluşu Gelişmesi Ve Çöküş Sebepleri



Gerileme ve Çöküş (1699-1923) - II

Sultan Abdülaziz Han, öncelikle ordu ve donanmanın güçlendirilmesine canla-başla çalıştı Amerika'da o sırada yeni yapılan ve seri atış yapan "Martini" tüfeklerinden getirterek, kara ordusunu bunlarla donattı

Sultan Abdülaziz Han, öncelikle ordu ve donanmanın güçlendirilmesine canla-başla çalıştı Amerika'da o sırada yeni yapılan ve seri atış yapan "Martini" tüfeklerinden getirterek, kara ordusunu bunlarla donattı O tarihte böyle kuvvetli bir silah diğer Avrupa devletlerinde bile yoktu Sonra muazzam bir donanma kurdu Denizcilikten çok iyi anlıyor, yaptıracağı zırhlıların plânlarını bazen kendisi çiziyordu Böylece meydana getirdiği donanma, İngiltere ve Fransa'dan sonra dünyanın üçüncü büyük donanması oldu Abdülaziz Hanın en büyük emeli, Rusya'yı Tuna'nın ötesine atmak ve Karadeniz'e çıkmasına kesinlikle engel olmaktı Gerçekten, Türkiye ne zaman içeride kuvvetlenmek üzere bir takım girişimlerde bulunsa, Rusya bir savaş çıkarıyor, devletin bütün malî gücü bu savaşlarda eriyip gidiyordu Padişahın yeniden kurduğu ve teşkilatlandırdığı 500000 kişilik ordu, dünyanın en modern gücü haline geldi

Osmanlı Devletinde Sultan Abdülaziz Hanın gerçekleştirdiği bu hamleleri, İngiltere, Fransa ve Rusya büyük bir endişe ile izliyordu Fakat bu safhada hiç birinin bu muazzam güce karşı çıkmak cesareti yoktu Öyleyse devlet bu kudretli elden mahrum bırakılmalı, yani Sultan Abdülaziz Han tahttan indirilmeliydi

1867 yılında, bir buçuk ay süren Avrupa gezisine çıktığı sırada Viyana'dan Budin'e uzanan yol üzerinde gittiği her yerde eski tebaası olan ve Avusturya zulmünden bıkan Macarlar, Sultan Abdülaziz'i çılgınca alkışlarla karşılarken, içerideki hâinler bu büyük Türk hakanının öldürülmesi için tertipler hazırlıyorlardı

Sultan Abdülaziz Hanı tahttan indirmek isteyen şebekenin başında, dünya bankeri Lord Rodchild ve Mısır'da hidiv olamamasının sebebini Abdülaziz Han'da gören Mustafa Fazıl Paşa geliyordu Lord Rodchild ile birlikte hareket eden Mısırlı prens bütün servetini bu yola dökerken, onların besledikleri ve devletine ihanete hazırladıkları zevat ise, Türk milletine vatanperver olarak tanıtılıyordu Bu sözde vatanperverlerin başında Midhat Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Askeriye Nazırı Süleyman Paşa, Bahriye Nazırı Kayserili Ahmed Paşa, Şâir Ziya Paşa, Namık Kemal, Ali Suâvi ve Âgâh Efendi geliyordu İçeride Osmanlıyı yiyen, dışarıda İngiliz paralarıyla kursaklarına kadar dolu olan bu zevat, ülkenin kurtuluşuna değil, bilerek batışına hizmet ettiler

Nihayet 1876 yılı Mayıs ayında Hüseyin Avni Paşa liderliğinde toplanan ihanet şebekesinin kurmayları, veliahd şehzade Murad'ı tahta çıkarmak üzere anlaştılar Harbiye Kumandanı Süleyman Hüsnü Paşa, üç yüz kadar harbiye talebesini alarak sabaha karşı sarayı çevirdi Sultan Abdülaziz'i çok sevdiği için Türk askeri devre dışı bırakıldı Onun yerine, o sırada İstanbul'da bulunan ve hiçbiri Türkçe bilmeyen bir bölük çöl askerini "Padişahı korumak için" diyerek sandallara bindirip sarayın çevresine getirdiler Dışarıdan bakanlar, bunları Türk ordu birlikleri sanırdı

Böylece tahttan indirilen Abdülaziz Han, özellikle Hüseyin Avni Paşanın bitip tükenmez kini yüzünden çok kötü muâmelelere mâruz kaldı Önce Topkapı Sarayına ve oradan Ortaköy'deki Fer'iye Sarayına götürüldü Sultan, buraya götürülüşünün dördüncü günü, ihtilalci paşaların tuttuğu katiller tarafından, bilek damarları kesilerek şehid edildi (1876) Bu işi yapanların intihar süsü vermek istedikleri belliydi, ancak bir adamın her iki bilek damarını birden kesmesine imkân yoktu Ortada acemice bir cinayet mevcuttu Ayrıca, Hüseyin Avni Paşanın, doktor muayenesi bile yaptırmadan aceleyle cenazeyi kaldırtmasından da bu işin bir cinayet ve tertipleyenin de kendisi olduğu anlaşılıyordu

Sultan Abdülaziz Han, Türk tarihinin önemli devlet adamlarından biridir Meşrutiyetçilerle arası iyi olmadığı için, muhalifler onun hakkında pek çok dedikodu çıkararak yıpratmaya çalışmışlar, Avrupa kamuoyu da bu yolda bir imaj meydana getirdiği için, sonraki yıllarda onun şahsiyeti hayli silik gösterilmiştir Bu padişah için çıkarılan horoz dövüştürmesi ve deve güreştirmesi gibi şeyler tamamen hayal mahsulü olup, hiç utanılmadan uydurulmuş şeylerdir Kendisi güçlü kuvvetli olup; ava, güreşe, cirit atmaya meraklıydı Türk milleti, çok sevdiği bu büyük padişahın ardından günlerce ağladı Hattâ ona yapılanlar yüzünden, bu memleketin lanetlendiği sözleri halk arasında söylenmeye başladı

Hüseyin Avni Paşa, Sultan Abdülaziz ortadan kaldırıldıktan sonra daha yüksek mevkilere çıkmanın hesapları içindeyken, kolağası (yüzbaşı) ve Sultanın kayınbiraderi Çerkes Hasan Bey tarafından katledildi İhtilalci liderler tarafından tahta çıkarılan V Murad, amcasının işkenceli ölümünü işitmesiyle aklî dengesi bozuldu Bu sebeple 31 Ağustos 1876'da tahttan indirildi Yerine şehzade Abdülhamid Efendi, Osmanlı sultanı oldu

Sultan Abdülhamid Han'ın 33 yıllık saltanat süresi üç devrede incelenebilir 1) İlk bir buçuk yıllık dönem (I Meşrutiyet dönemi), 2) 31 yıllık dönem (Şahsî idaresi dönemi), 3) Son bir yıllık dönem (II Meşrutiyet dönemi) Padişah, saltanatının ilk bir buçuk yıllık dönemi içerisinde devlet idaresine karıştırılmadı Ülkeyi Sadrazam Midhat Paşa ve arkadaşları idare etti 23 Aralık 1876'da I Meşrutiyet ilan edildi Meclis, 24 Nisan 1877'de Rus Harbinin çıkmasına sebep oldu Malî 1293 senesine rastladığı için 93 Harbi de denilen bu savaş Edirne Mütarekesine kadar dokuz ay sürdü Gazi Osman Paşanın Plevne'de ve Gazi Ahmed Muhtar Paşanın doğu cephesindeki başarılarına rağmen savaş umumi bir bozgunla neticelendi Bu bozgunda özellikle İttihatçı liderlerin benlik kavgaları önemli rol oynadı Ruslar ve Bulgarlar, binlerce Türk kadın ve çocuğu kestiler Bir milyondan fazla Türk Bulgaristan'dan İstanbul'a göç etti Bu faciaları gören Abdülhamid Han, İngiliz Kraliçesi Victoria'ya çektiği telgraf ile, barışın yapılmasını sağladı Mütarekeden on gün sonra da Meclis-i Mebusânı kapattı 3 Mart 1878'de imzalanan Ayastefanos Antlaşması, Türkiye için büyük kayıplara yol açtı Kars, Ardahan ve Batum Ruslara geçti Bulgaristan prensliği diye iç işlerinde bağımsız, dışta Türkiye'ye bağlı yeni bir devlet kuruldu Ruslar, Bulgaristan'ı tamamen Osmanlı Devletinden ayırma projelerini yapmışlardı 93 Harbi öncesi Bulgaristan'da Türk nüfusu çoğunlukta idi Ruslar bu yerleri işgal ettikçe halkı toptan kurşuna dizmek, süngülemek, camilere doldurup yakmak suretiyle Türk nüfusunu sistemli şekilde azalttılar Abdülhamid Han, Ayastefanos Antlaşmasının hükümlerini hafifletmek için diplomatik yollara başvurdu ve İngiltere'nin desteğini aradı İngiltere Berlin'de bir konferans toplayarak Ayastefanos'un hükümlerini kaldırabileceğini, buna karşılık Rusya'nın Türkiye'den herhangi bir toprak isteğine engel olabilmek için, Kıbrıs'a yerleşmesi gerektiğini bildirdi Padişah bu isteği kabul etmedi ve Meclis-i vükelâ'da (Bakanlar Kurulu) yaptığı bir konuşmada, Avrupa devletlerinin Türk'e hayat hakkı tanımayacağını, onların asıl maksadının Türk Devletini Konya ve civarında küçük bir prenslik hâline indirmek olduğunu söyledi Bu sözleriyle o, kırk iki yıl sonraki Sevr Antlaşmasını daha o zaman sezmiş bulunuyordu Fakat vekiller heyetinin ısrarı üzerine, Kıbrıs İngiltere'ye bir nevi kiralandı Ada hukuken Türklere âit olacak, fakat İngilizler tarafından yönetilecek ve İngilizler uygun bir tarihte çekileceklerdi Böylece Berlin Antlaşması 13 Temmuz 1878'de imzalandı Bu antlaşma aslında Türkiye'ye hiçbir şey kazandırmadı Fakat Balkanlardaki Rus nüfuzunu önemli ölçüde kırıp bu statüyü Avrupalıların garantisi altına sokması bakımından önemlidir

Alıntı Yaparak Cevapla