Konu
:
İstiklal Savaşımızın En Küçük Askeri
Yalnız Mesajı Göster
İstiklal Savaşımızın En Küçük Askeri
10-09-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
İstiklal Savaşımızın En Küçük Askeri
Cumhuriyet tarihinin ilk İstiklal Madalyası bir çocuğa verilmişti
Dokuz yaşında savaşan Nezahet Onbaşı o madalyayı hiçbir zaman alamadı
İşte onun kahramanlık öyküsü
Nene Hatun Halide Edip Erzurumlu Kara Fatma Adile Onbaşı Kara Ayşe ve daha nicesi
Onlar İstiklal Harbi'nin sembol kadınlarıydı
O listede adı çok anılmayan; ama daha küçük bir kız çocuğu iken cephelerde at süren çarpışan bir de Nezahet Onbaşı vardı
Babasıyla Geyve Savaşı Konya İsyanı I
ve II
İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz muharebelerinde gösterdiği kahramanlıklarla anılacaktı
Yaşı küçük olduğu için Cumhuriyetin kadın kahramanlarının listesine bile çok sonraları girecekti
Çünkü o Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirmeye karar verdiği ilk çocuktu
Nezahet Onbaşı'nın hikâyesi aslında Çanakkale Savaşı günlerine kadar uzanıyor
Savaş yıllarında annesi Hadiye Hanım daha 24 yaşındayken ince hastalığın (verem) kurbanı olur
O günlerde İstanbul işgal altındadır küçük kızın babası Albay Hafız Halit Bey ise cepheden cepheye koşmaktadır
Hafız Halit Bey bir müddet sonra komutasındaki 70
Alay ile Anadolu'daki Milli Mücadele saflarına katılma kararı alır
Tabii kızını da yanında götürmek zorunda kalır
Böylece kader Küçük Nezahet'i daha 9 yaşındayken cephelerle tanıştırır
At sırtında geçen ilk günün gecesinde donma tehlikesi atlatır
El bebek gül bebek büyüyeceği bir dönemde öksüz kalmıştır çünkü
Hafız Halit Bey küçük kızını kimseye emanet edemeyeceğini düşünerek adeta cephelerde büyütür
Küçük Nezahet askerlerden at binmeyi silah tutmayı öğrenir
Tam üç sene cephelerde bilfiil babasının katıldığı her muharebeye katılır
70
Alay'ın simgesi olur adeta
Cephede Mustafa Kemal Atatürk'ün ve İsmet İnönü'nün de dikkatini çeker
BEN BABAMLA ÖLMEYE GİDİYORUM SİZ NEREYE GİDİYORSUNUZ?
İstiklal Savaşı başladığında Alay Komutanı Albay Halit'e Yunan askerleriyle en çetin çarpışmaların yaşandığı Gediz hattını müdafaa görevi verilir
Minik Nezahet yanı başında süngü süngüye çarpışan Mehmetçik'in şehit oluşunu görecek kadar savaşın içindedir artık
Gediz Cephesi Yunanlılara karşı ilk yenilginin alındığı cephelerden biridir
Ancak Türk askeri düşmanın lojistiğini kesmek için verdiği mücadeleyi sonuna kadar sürdürür
Zor anlar yaşanır
Tarihe kaybedilen muharebe olarak geçen Gediz Cephesi'nde sadece bir alay başarılı olmuştur
O da Hafız Halit Bey'in kumandasındaki 70
Alay'dır
Küçük Nezahet'i onbaşı yapacak daha sonra onu Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsülerindeki tartışmalara taşıyacak en önemli olaylardan biri de bu sırada vuku bulur
Türk askeri Yunan saldırıları karşısında zor anlar yaşamaktadır
O sırada cepheden kaçmayı düşünenler bile olur
Yaklaşık 600 kişilik alayı ile en zor sınavı veren Hafız Halit umutların tükendiği noktada atıyla askerlerin önünü kesen küçük kızı Nezahet'i bulur
Minik ama vatan sevgisiyle dolu yürek cephe gerisine kaçmaya çalışan askerlerin karşısına duvar gibi dikilir ve ağzından şu sözler dökülür: "Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum siz nereye gidiyorsunuz?"
Babasına destek olmak isteyen bir çocuğun çırpınışlarının ötesindedir gayreti
Atın üstündeki küçük kız askerlerin yüzüne tokat gibi bir gerçeği 'vatan sevgisini ve şehadeti' haykırınca hepsi geri döner
Çoğu cephede şehit düşer ancak Gediz muharebesi kaybedilse de Yunan askerinin Anadolu'nun içlerine kolay sızması geciktirilir
Küçük Nezahet sınavı kazanmıştır
Artık o elinde oyuncaklarıyla askerin arasında gezen bir kız çocuğu değil 70
Alay'ın Nezahet Onbaşısı'dır
İLK İSTİKLAL MADALYASI’NI BU ÇOCUĞA VERELİM
Bu kahramanlık hikâyesi Cumhuriyet'in ilânından hemen sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin en hararetli tart ışmalarından birine konu olur
tarih
30 Ocak 1921'dir
Bir milletvekili Meclis Riyaseti Celilesi'ne (başkanlık) Nezahet Onbaşı'ya ilk İstiklal Madalyası’nın verilmesini önerir: "Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin muhtelif harp cephelerinde bilfiil müsademata iştirak eden (çatışmalara katılan) 12 yaşlarındaki Nezahet Hanımın İstiklal madalyasıyla taltif edilmesine dair takriri
Muhtelif harp cephelerinde bilhassa son Gediz ve İnönü meydan muharebelerinde bilfiil müsademata iştirak ve her an efrat ve hatta zabitanı teşci eden (cesaretlendiren) yetmişinci alay Kumandanı Hafız Halid Beyin kerimesi on iki yaşlarında Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının itasını teklif ve teklifi vakım Heyeti Umumiye'nin tasdikine arz edilmesini rica ederim
(30 Kanunusani 1337 - Bursa Mebusu Operatör Emin Bey
)"
Erzurum Mebusu Celaleddin Arif Bey izahat verilmesini ister
Operatör Emin Bey söz ister ve Nezahet Onbaşı'nın cephelerdeki kahramanlıklarını bir bir anlatır
Babasını ve askerleri nasıl cesaretlendirdiğini söyler: "Bu çocuk mutlaka muhtac-ı taltiftir
İlk İstiklal madalyasını bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık gösteririz
Ha onu arzedeyim bütün askerlerimiz buna (Türk Jandark'ı) namını vermişlerdir
" İzmit Vekili Hamdi Namık Bey itiraz eder İstiklal madalyalarının Yunan madalyalarına benzetilmemesi için 12 yaşında bir çocuğa verilemeyeceğini sadece hediye ile taltifini önerir
Bolu Mebusu Tunalı Hilmi Bey araya girer İstiklal Madalyası’nın da ötesinde küçük Nezahet'in asker yapılmasını mirimiran (tuğgeneral) rütbesiyle ödüllendirilip paşa hanım olmasını teklif eder
Meclis başkanı hem hararetli hem latifelerle dolu konuşmaların sonunda Emin Bey’in teklifi gereği ilk İstiklal Madalyası'nın minik kıza verilmesi gerektiğini söyler
Meclis zabıtlarına bu aynen geçirilir
Tartışmalar sürer ordu kumandanlığına sorulması bile gündeme gelir
Meclis'teki bu tartışmalar aslında küçük Nezahet'in ömrü boyunca peşini bırakmayacak iç burkan bir hikâyenin temelini oluşturur
Hem Kurtuluş Savaşı gazisi babası Albay Hafız Halit Uzel Bey hem kendisi defalarca başvurmasına rağmen İstiklal Madalyası'nı bir türlü alamaz
Nezahet Onbaşı bir çeyizlik hediye ile de taltif olunur
Çeyiz de tıpkı İstiklal Madalyası kararı gibi zabıtlara geçmesine rağmen gerçeğe dönüşmez
Aradan yıllar geçer
Tam 65 yıl sonra bir gazetecinin köşe yazısında konuyu gündeme getirmesiyle dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Necmettin Karaduman tarafından bir takdir beratı verilir
Nezahet Onbaşı 6 Temmuz 1986'da Dolmabahçe Sarayı'nda sessiz sedasız bir törenle şükran plaketini aldığında 78 yaşındadır
Aradan 6 yıl geçer ve madalyasını göremeden 84 yaşında hayata gözlerini yumar
Nezahet Onbaşı şimdi Anadolu yakasındaki Karacaahmet Mezarlığı'nda İstiklal Madalyası sahibi kocası emekli Albay Rıfat Baysel ile yan yana yatıyor
İstiklal Mücadelesi'nin çocuk kahramanı Nezahet Onbaşı'dan geriye iki kızı İnci ve Oya hanımlar torunu Şebnem ile onun kızları Didem ve Gizem kaldı
Bir de İstiklal Madalyası ile taltifini onaylayan TBMM tutanakları
ATATÜRK'TEN İLTİFAT
Küçük Nezahet'in birbirinden ilginç anıları da var tabii ki
Padişah yanlısı Kuvvay-ı İnzibatiye askerleri Albay Hafız Halit'in sorumlu olduğu alayın Anadolu'daki Milli Mücadele Orduları'na katılmasını (1919) istemez
İşte küçük Nezahet o çatışmalarda bir askerin yanı başında şehit oluşuna şahit olur
Yüreğini sarsan bu anıyı çocuklarına sık sık anlatır
İlk asker elbisesini 1920'de giyer
Erlerin kullanılmayan kıyafetlerinden minik kıza bir haki elbise dikilir
Çerkes Ethem ile cephede karşılaşır
Asker elbiseli bu küçük kızı merak eden Çerkes Ethem niye bu kıyafetleri giydiğini sorar
Nezahet'in cevabı "Ben askerim
" olur
Askerin silahı olmazsa asker olmaz diyen Çerkes Ethem çatışmalarda ele geçen bir Yunan filintasını ona silah olarak verir
70
Alay'ın adı 'Kızlı Alay' diye anılmaya başlar
Birinci İnönü Muharebesi'nde cepheye gelen Atatürk alayın sembolü Nezahet'le tanışır
Atatürk'ün sebeb-i ziyareti aslında Alay Komutanı Hafız Halit'i denetlemektir
Atatürk komutan çadırında kulaklarında küpe asker elbiseli olarak Nezahet Onbaşı ile karşılaşınca çok şaşırır
Yanındakilere sorar "Kim bu?" diye
Komutanımız Albay Halit'in kızı cevabını alınca daha da şaşırır
Sonra ona sorar "Ne arıyorsun sen burada?" O da vecize haline gelen sözünü söyler: "Ben askerlerin kalesiyim dönmek isterlerse karşılarında beni bulurlar
" Cevap Atatürk'ün çok hoşuna gider
Küçük kızı sever
Bursa Ahudağ eteklerinde Bozüyük'te Atatürk'ün özel vagonunda ve Akşehir'de olmak üzere üç kez daha cephede karşılaşırlar
ASKER KIYAFETLERİ İÇİNDE MİNİK BİR KIZ
Asker kıyafetleri içindeki küçük kız Garp Cephesi Kumandanı İsmet Paşa'nın da gözünden kaçmaz
At üstünde onu gördüğünde "Kim bu küçük asker niye bu kadar küçükleri askere alıyorsunuz?" diye yanındakileri fırçalar
Sonra sarı sarı küpelerini fark eder minik kızın
"Aç bakayım şapkanı?" der saçlarını okşar iltifat eder: "Kimsin sen? Parola ne?" "Onbaşı Nezahet
" İnönü gülümser: "İyi o zaman ben seni kurmay yapıyorum
" Sonra Alay Komutanı Hafız Halit'in kızını cephelerde büyütmek zorunda kaldığını öğrenir
Paşanın kurmay iltifatı karşılıksız kalmaz Nezahet Onbaşı karargâh binasının bahçesindeki asma (üzüm) yapraklarından yaptığı sarmayı Paşa'ya ve babasına ikram eder
İstiklal Harbi sona erer Nezahet Onbaşı babasıyla birlikte İstanbul'da yaşamaya devam eder
13 yaşındayken adının ilk duyulduğu o meşhur tartışmalı TBMM oturumu yapılır
Küçük Nezahet Fransız İhtilali'nin simge ismi 16 yaşındaki Jan Dark (Jeanna D'Arc) ile özdeşleştirilir
Ama madalya rüyası bir türlü gerçekleşmez
İstanbul Kumkapı'da açılan Jan Dark Enstitüsü'nün de en başarılı öğrencisi olur
Ancak bir aile kararıyla ortaokuldan sonra okuldan alınır
Okuma sevgisi ve asker olma isteği yüreğinden hiç çıkmaz
İstiklal Harbi'nin genç kahramanlarından Yüzbaşı Rıfat ile 1931'de evlenir
Uzel soyismi artık Baysel'dir
Yüzbaşı Rıfat da Alman Mektebi'ni okurken 17 yaşında okulunu terk edip Kuleli Askerî Lisesi'ne kaydını yaptırmıştır
Daha okulunun birinci yılında o da kendini Milli Mücadele cephesinde bulur
Mehmet Rıfat (Asım) İstiklal Madalyası alan ilk genç askerlerdendir
Nezahet Hanımla evlendikten sonra Atatürk'ün yaverlerinden biri olur
Nezahet Onbaşı ve ailesi Atatürk'e çok yakın oldukları halde hiçbir zaman alamadıkları İstiklal Madalyası’nı şikâyet konusu yapmaz
Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen devlet törenlerinde balolarda Nezahet Onbaşı da vardır
Dönemin asker ve lider eşlerinin tamamıyla iyi ilişkiler kurar
En büyük üzüntüsü okuyamamak olur
Ama hayalleri yarım kalır
Evliliğinin yedinci yılında ilk kızı İnci daha sonra Oya dünyaya gelir
Evinin kadını ve iyi bir anne olur
Çocuklarını Kurtuluş Savaşı'nın hikâyelerini anlatarak büyütür
Hayat arkadaşı Rıfat beyi de 1974'te kaybeder
SON İSTEĞİ TÜRK BAYRAĞINA SARILMAKTI
Annesinin son günlerinde yeniden Milli Mücadele günlerini yaşamaya başladığını söyleyen büyük kızı İnci Üçok (Baysel) Nezahet Onbaşı'nın ölüm anını şöyle anlatıyor: "Çok rahatsızlanmıştı
Gülhane Askerî Tıp Akademisi'ne kaldırdık
Hastanede 'Bak gördün mü Alay geldi
Karşıda askerler
Bak kızım babam beni almaya geldi
Alayın hepsi burada
' diyordu
Onlar son sözleri oldu
"
Büyük kız İnci "Askerler onun her şeyiydi
Ay yıldızlı bayrağı ve askerleri gördüğünde gözleri dolardı
" diyor
Annesinin intizamlı bir hayatı olduğunu Atatürk ve Kurtuluş Savaşı ile ilgili hatıralarını hep coşkuyla anlattığını söylüyor
İstanbul Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi Felsefe öğretmeni küçük kızı Oya Baysel ise tek bir isteğini yerine getiremediklerini dile getiriyor: "Onun son dakikasına kadar hep yanında olduk
Tek isteği var yapamadığımız
Öldüğümde Türk bayrağına sarın demişti
Bir takım asker geldi cenaze törenine
Ama tabutuna al bayrağı koyamadık
O günün telaşıyla birileri Bayrak Kanunu var deyip engellemişti
Biz de unuttuk
"
Nezahet Onbaşı 24 Eylül 1993'te GATA'da vefat eder
Ve eşinin yanına Karacaahmet Mezarlığı'na defnedilir
O ardında birçok kimsenin bilmediği
tarih
kayıtlarına not düşülen bir kahramanlık hikâyesi bıraktı
Nezahet Onbaşı'nın alamadığı İstiklal Madalyası TBMM'nin 69 numaralı Kanunu mucibince Cumhuriyet'in ilk yıllarında 6 bin 920 kişiye verildi
Madalya alanlar arasında 70
Alay Komutanı Hafız Halit Bey ve Nezahet Onbaşı'nın eşi Rıfat Baysel de vardı
Bugün Meclis Kütüphanesi'nin raflarında yer alan 6 defterin kayıtlarına göre İstiklal Madalyalı kahramanların ilk 1500'ü Atatürk'ün silah arkadaşları milletvekilleri ve cephede yer alan komutanlara verilmiş
Sonra erlere halk kahramanlarına Maraş'a Antep'e Urfa'ya İstiklal beratı ve madalya verilmesi kararlaştırılmış
Kayıtlara ilk İstiklal Madalyası olarak geçen tek taltif Nezahet Onbaşı'ya yani bir çocuğa aitti
Ancak o madalyasını alamadan hayata gözlerini kapadı
TBMM'NİN İLK İSTİKLÂL MADALYASI TARTIŞMASI
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 140
oturumunun 1
Celsesi'nde Nezahet Onbaşı'ya İstiklal Madalyası verilmesi şöyle gündeme gelir
Gündem Maddesi 4
- Bursa Mebusu Operatör Emin Beyin muhtelif harp cephelerinde bilfiil müsademata iştirak eden (çatışmalara katılan) 12 yaşlarındaki Nezahet Hanımın İstiklal madalyasiyle taltif edilmesine dair takriri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine
Muhtelif harp cephelerinde bilhassa son Gediz ve İnönü meydan muharebelerinde bilfiil müsademata iştirak ve heran efrat ve hatta zabitanı teşci eden (cesaretlendiren) yetmişinci alay Kumandanı Hafız Halid Beyin kerimesi on iki yaşlarında Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının itasını teklif ve teklifi vakım Heyeti Umumiye'nin tasdikina arz edilmesini rica ederim
(30 Kanunusani 1337- Bursa Mebusu Operatör Emin Bey
)
CELALEDDİN ARİF BEY (Erzurum) - İzahat verirlerse iyi olur efendim
OPERATÖR EMİN BEY (Bursa) - Efendim bu Nezahet Hanım denilen küçük hanım mini mini hanım sekiz yaşında öksüz kalmış
Babasından başka kimsesi olmadığı için onun kucağına düşmüş ve harbi umumide muhtelif cephelerde bu çocuk harp içinde büyümüştür
Hafız Halit Bey denilen zat da gayet kahraman bir kumandanımızdır
O kahramana layik bir çocuktur
O çocuk kendi eliyle yüzü mütecaviz bir zabitan sarsıldığını görse hemen yanına koşar haydi beraber çarpışalım der onunla beraber çarpışır
Babasında ufak bir tereddüt görse hemen babasına koşar aman baba hiç müteessir olma annem vakıa ölmüştür seni de vururlarsa ben yetim kalmam
Bana millet bakar haydi babacığım diyerekten bu suretle teşvik eder ve kim bir parça sendelerse Nezahet Hanım mutlaka onun yakasına yapışır
Bu çocuk mutlaka muhtacı taltiftir
İlk İstiklal madalyasını bu çocuğa verirsek büyük bir kadirşinaslık gösteririz
Ha onu da arzedeyim bütün askerlerimiz buna (Türk Jandark'ı) namını vermişlerdir
HAMDİ NAMIK BEY (İzmit)- Efendim Emin Bey biraderimizin buyurdukları Halit Beyle kerimesini bendeniz de tanırım
Hakikaten böyledir
Türklerin bir Jandark'ı addolunabilir
Yalnız bendeniz diyorum ki; pek kıymettar addettiğimiz İstiklal madalyalarını Yunan madalyalarına benzetmemek için 12 yaşında bir çocuğa verilmesini caiz görmüyorum
Bendeniz; muvafıksa Büyük Millet Meclisi namına bu kıza büyüdüğü zaman cihazını temin edecek bir hediye (çeyiz kastediliyor) takdim edelim
(Hay hay sesleri)
TUNALI HİLMİ BEY (Bolu) - Efendim bendeniz ilk defa olarak olmak üzere Osmanlı tarihinde bir paşa hanım görmek istiyorum
Kendisine mirimiran rütbesinin tevcihini teklif ediyorum
Yalnız nişan değil bir rütbe
(Handeler)
REİS - Operatör Emin Beyin teklifi veçhile Nezahet Hanıma ilk İstiklal madalyasının şimdiden tevcihini
HAMDİ NAMIK BEY (İzmit) - Efendim izahat vereceğim
Malumu aliniz İstiklal madalyası tevdiinde Divan-ı Riyaset'in tetkikat icrası kanun iktizasındandır
Bir defa ordu kumandanlığından sorulsun tetkik edilsin doğrudan doğruya Meclis karar vermez
REİS - Kanunu mahsusu mucibince Divan-ı Riyasete havalesini tensip buyuranlar el kaldırsın
Efendim bir daha arzediyorum
Anlaşılmadı
Takririn Divanı Riyasete tevdiini kabul buyuranlar lütfen el kaldırsın
Kabul edilmiştir
DR
SUAT BEY (Kastamonu) - Evvela kabülünü nazarı itibara alalım
TUNALI HİLMİ BEY (Bolu) - Efendim benim de teklifim nazar-ı dikkate alınsın mirimiran olsun
MEHMET RAGIP BEY (Amasya) - Aksini reye koymaya mecbursunuz
Yok ayağa kalkacaksınız diyeceksiniz efendim
YAHYA GALİP BEY (Kırşehir) - Riyasete karşı bu kadar itap edilmez
REİS - Beyefendi; sükuta davet ediyorum
Nizamname beni mecbur etmez
Şüphelenirsem aksini reye korum
Şüphe yoktur ekseriyet vardır
Tartışmalar bu şekilde noktalanır
Ancak Divan Başkanlığı'na sevk edilen İstiklal Madalyası'nın takdimi meselesi Nezahet Onbaşı'nın ömrü boyunca hayata geçirilemez
*Kaynak TBMM Tutanakları 7
Cilt 440
sayfa
İLK HARP HEYECANI
Nezahet Hanım Milli Mücadele'ye katılışının ilk safhalarına ait anılarını
tarih
ve Coğrafya Dünyası Mecmuası'na şöyle anlatmış:
"Gelinkondu Köyü'nde kurduğumuz karargah benim için yeni bir hayata başlangıç teşkil etti
Artık talim devresini bitirmiş acemilikten kurtulmuş muallem bir asker olmuştum
Cephelerde sükunet olduğu için çadırda babamın hizmetine bakıyordum
Babamın elbiselerini temizliyor söküklerini dikiyordum
Bir akşam üstüydü
Çadırın önünde oturmuş babamın ceketindeki sökükleri dikiyordum
Birden silah çatırdıları duyuldu
Bütün bölükler silah başı yaptılar ileriye keşif kuvvetleri gönderildi
Babam da hazırlıklarını bitirerek yanıma geldi:
- Haydi dedi; benimle gel
-Nereye gidiyoruz?
-Askerlikte sual sorulmaz
Verilen emirler yapılır
-İyi ama ben asker miyim?
-Şu dakikadan itibaren askersin
Hiçbir cevap hayatımda bu derece beni sevindirmemişti
Demek ki babam beni artık asker olarak kabul ediyordu
İçimde sevinç bulutları dalgalana dalgalana hazırlıklarımı bitirdim bölüklerin toplandıkları yere doğru koştum
Silah sesleri hâlâ duyuluyordu
Bölükler emir aldıktan sonra yürüyüş koluna geçtik
Birkaç saat sonra keşif bölüğü döndü
Yanlarında çopurlu poturlu ve silahlı bir sürü insan vardı
Bunlar çetelermiş
Reisleri de Gavur Ali diye anılan biri
Biraz evvel silah atanların bunlar olduğu anlaşılmıştı
Meğer bu adamlar bir köy civarından geçerlerken hep böyle yaparlarmış
Gavur Ali'yi babamın yanına getirdiler
Babam sordu:
-Kimsiniz siz? Bu silah sesleri nedir?
-Ben Gavur Ali; biz de sizdeniz
Baskın yapmak için cephanemiz kalmadı
Bize cephane verin
-Ya duyduğumuz silah sesleri neydi?
-Köy kenarından geçiyordum bizimkiler aşka geldi
-Ben aaaif için mermi yakanlara cephane vermem
Bir tek kurşunun bile bugün için kıymeti vardır
Çeteciler babamın bu sözlerinden memnun olmadılar homurdana homurdana uzaklaştılar
Sonradan öğrendiğime göre bu çetelerin çoğu Milli Mücadelemize hizmet etmişler
Fakat bir kısmı da köyleri basıp talan etmişler
ÇERKES ETHEM SİLAH HEDİYE ETTİ
Gelinkondu Köyü'nden şafakla beraber ayrıldık
Geyve istikametine doğru ilerliyorduk
Ben atımla babamın yanında gidiyordum
İkinci karargahımızı Geyve Akhisarı'nda kurduk
Burada benim için çok mühim yeni bir hadise oldu; bölüklerimizden biri zararlı faaliyette bulunan çetecilere karşı gönderilmişti
Bir haylilerlemiş olan bu bölüğe bir emir götürülmesi gerekiyordu
Bu iş için iki atlı hazırlandı
Babama beni de bu atlılarla göndermesi için yalvardım razı oldu
İki atlı ile birlikte karargahtan yel gibi uzaklaştık
Tarlalardan geçerken başka bir atlı grubun bize doğru geldiğini gördük
Askerlerden biri bu grubu tanıyormuş
-Bursa grubu diye bağırdı
Ben:
-Ne yapacağız şimdi? Diye sordum
-Hiç dediler; Kuvayı Milliyecidir
Bizimle birliktir
Bir şey yapmazlar
Atlı grup bize yaklaşınca önlerindeki adam attan indi
Doğru bana yürüdü ve atımın yularını tutarak sordu:
-Sen kimsin küçük?
-Nezahet
-Baban kim senin?
Yanımdaki asker cevap verdi:
-Bizim kumandanımız Halit Beyin kızıdır bu
Çete Reisi beni okşadı:
-Sen dedi; iyi bir asker olacaksın ama birşeyin noksan
Üstüme başıma göz gezdirdim; herşeyim tamamdı
-Benim hiçbir şeyim eksik değil
-İyi düşün bakalım küçük
-Herşeyim tamam benim
-O halde nasıl harp edeceksin?
Silahsız olduğumu ima etmek istediğini anladım
-Bana göre silah yok ki
Güldü:
-Ben sana silah bulurum
Sonra adamlarından birini çağırdı
Ver şu silahını dedi
Adam omuzundan çıkardığı silahı reise verdi
O da bu silahı bana uzatarak:
-Al bakalım küçük dedi; işte şimdi tam asker oldun
Görüştüğüm ve bana silah hediye eden bu çete reisinin Çerkes Ethem olduğunu sonradan öğrendim
O zamana kadar hiç böyle küçük silah görmemiştim
Meğer bu Yunanlılardan alınmış bir filinta imiş
Çok sevinmiştim; aylarca hasretini çektiği oyuncağa kavuşan çocuk gibiydim
(Nezahet Onbaşı'nın bu silahını daha sonra babası Hafız Halit alır
Kendini yaralayabileceği düşüncesiyle mermilerini boşaltır
Nezahet onbaşı aylarca sırtında bu filintayla cephelerde gezer
)
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul