Konu
:
Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...
Yalnız Mesajı Göster
Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...
10-10-2012
#
38
Prof. Dr. Sinsi
Türk Tarihindeki Bütün Savaşlar, Seferler Ve Antlaşmalar...
Çaldıran Savaşı (Çaldıran Zaferi)
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han ile İran Şahı İsmail arasında 23 Ağustos 1514’te Çaldıran Ovasında yapılan tarihin en büyük meydan muharebelerinden biri
Akkoyunlu Devleti'ni ortadan kaldıran Âzerbaycan Irak-ı Arab ve İran’ı ele geçirerek Ceyhun Nehrine kadar hududunu genişleten Şah İsmail 1510’da doğudaki Sünnî Özbekler'i de yendikten sonra Anadolu’ya yöneldi
Gönderdiği dâî ve halifeleri vasıtasıyla yaptığı propagandalarda Osmanlı hudutları içindeki Şiîleri kendisine bağlamaya fırsat buldukça da isyanlar çıkarmaya başladı
Yavuz Sultan Selim Han ise Anadolu’yu bölüp parçalamak ve batıya açılan her seferde Osmanlı'yı arkadan vurmak emelinde olan Şah İsmail’e kesin bir darbe indirmek niyetindeydi
Nitekim bu gaye ile şehzadeler ve dahildeki fesatçıların işini halleden Yavuz Sultan Selim Han 10
000 azab askerinin hazırlanması için Anadolu’ya hükümler gönderdiği gibi bütün kuvvetlerin Yenişehir Ovasında kendisine katılmasını emretti
Aynı zamanda Manisa valisi olan oğlu Süleyman’ı Edirne’ye getirterek Rumeli muhafazasında alıkoydu
Nisan 1514’te İstanbul’dan Üsküdar’a geçen Yavuz Sultan Selim Han Şah İsmail’in halifelerinden olup esir bulunan Kılıç adında birisi vasıtasıyla Şah’a Farsça bir name gönderdi
Yavuz Sultan Selim Han bu namede; Şah’ın Müslümanlığa aykırı hareketlerinden ve mezaliminden bahsederek kendisinin Müslümanlığı takviye ve mezalimi kaldırmak için faaliyete geçtiğini yaptığı işler sebebiyle Şah’ın katline fetva verildiğini ve kılıçtan evvel İslâmiyet'i kabul etmesi lâzım geldiğini bunun için Safer ayında İstanbul’dan hareket ettiğini ve bizzat muharebeye hazır olacağını bildirmişti
Elçi Kılıç Şah İsmail’i Hemedan’da bularak nameyi vermiş ve o da muharebeye hazır olduğunu bildirmişti
Şah İsmail bu namesinde; “Er isen meydana gelesin biz de intizardan kurtuluruz” demişti
Günlerce doğuya doğru yol alan Yavuz Sultan Selim Han Şah İsmail ve ordusundan bir haber alınamaması üzerine bu mektuba ağır bir cevap vermiş ve demiştir ki: “Davete icabet edip uzun yolları geçerek memleketine girdik fakat sen meydanda görünmüyorsun
Padişahların ellerindeki memleket onların nikâhlısı gibidir erkek ve yiğit olanlar kendisinden başkasının elini ona dokundurtmazlar
Halbuki bunca gündür askerimle memleketine girip yürüyorum hâlâ senden bir haber yok
Bundan sonra da saklanıp görünmezsen erkeklik sana haramdır miğfer yerine yaşmak ve zırh yerine çarşaf giyip serdarlık ve şahlık sevdasından vazgeçesin
”
Yavuz Sultan Selim Han bu namesiyle beraber Şah İsmail’in gönderdiklerine mukabele olarak hırka şal ve çarşaf gönderdi
Bir taraftan bu mektuplaşmalar devam ederken diğer yandan Yavuz’un ordusu harap yollarda bin bir müşkülâtla yol alıyordu
Bu durum Şah İsmail ile muharebe aleyhtarlarına fırsat verdi
Bunların yavaş yavaş askeri tahrik etmeye başlamasıyla orduda fısıltılar çoğaldı
Erzincan’a gelindiği zaman asker kumandanlar ve vezirler düşmanın meydanda olmamasından dolayı daha ileri gidilmemesini ve geri dönülmesini hükümdara söylemek istedilerse de Padişah’ın Âzerbaycan’ın merkezi Tebriz’e 40 merhale yolları kaldığını belirtip o tarafa gidileceğini beyan etmesi üzerine korkularından seslerini çıkaramadılar
Fakat bu durumu Padişah’a arz etmesi için Karaman valisi olup Padişah’ın çok sevip itimad ettiği Hemdem Paşayı gönderdiler
Hemdem Paşa bu ısrarlara dayanamayıp Padişah’a ileri gidilmemesi hakkında ordunun mütalaasını arz etti
Ancak şiddetle cezâlandırılarak yerine ümeradan Zeynel Bey Karaman beylerbeyi oldu
Padişah’ın bu hareketi vermiş olduğu katî kararın önlenmesine mani olmak içindi
Bunda bir ölçüde başarı ve orduda sükûnet sağlandı
Bu arada Bayburt’u zaptetmek üzere Trabzon sancakbeyi Mehmed Bey kumandasında bir miktar kuvvet yollandı
Ordu Eleşkirt civarına geldiği zaman bu defa yeniçeri ocağı tahrik edildi
Bunlar ayaklandıkları gibi Padişah’ın çadırına; “Düşman meydanda yok bu harap yerlerde ilerlemek askeri beyhude telef etmektir geri dönelim” tarzında yazılmış mektuplar bırakıldı
Hattâ daha da ileri giden yeniçeriler bir sabah Padişah’ın çadırına ok atacak kadar işi azıttılar
Bu hâdise üzerine Yavuz Sultan Selim Han derhal atına atladı ve yeniçerilerin içine girdi
Askere hitaben; “Biz henüz kastettiğimiz yere varmadık düşmanla karşılaşmadık dönmek ihtimali yoktur hattâ bunu düşünmek bile hayaldir
Teessüf olunur ki Şah’ın maiyeti kendi efendileri yoluna can verdikleri halde biz şerîat-ı Ahmediyye’ye muhalif hareket eden bunları yola getirmek için bu serhatlara kadar gelmişken bir takım gayretsizler bizi yolumuzdan geri çevirmek isterler
Biz katiyen yolumuzdan dönmeyeceğiz
Ülülemre itaat edenlerle kastettiğimiz yere kadar gideriz
Kalpleri zayıf olanlar ehlü ıyâllerini düşünenler ve yol zahmetini bahane edenler kendileri bilirler
Dönerlerse dîn-i mübîn yolundan dönerler
Eğer bahane 'düşman gelmedi' ise düşman daha ileridedir
Er iseniz benimle beraber gelin ve illâ ben tek başıma da giderim” diye atını ileriye sürünce yaptıklarından utanan yeniçeriler Padişah’ı takip etmeye başladılar
Hakikaten ordu yiyecekten çok sıkılıyordu
Trabzon yoluyla gelmekte olan zahire kâfi değildi
Nihayet akıncı kumandanı Mihaloğlu’yla Dulkadiroğulları'ndan Şehsuvaroğlu Ali Beyden gelen haberler neticesinde Şah İsmail’in meydana çıktığı haberi alındı
İki ordu 22 Ağustos 1514’te Çaldıran sahrasında karşı karşıya geldi
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul