Yalnız Mesajı Göster

20. Yüzyil Türkiye Madencilik Sektörüne Genel Bakiş

Eski 10-10-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

20. Yüzyil Türkiye Madencilik Sektörüne Genel Bakiş



Türkiye’de son 10-15 yıl içerisinde önemli ölçüde altın rezervleri tespit edilmiş olmasına rağmen kamuoyunun siyanür kullanılmasını gerekçe göstererek yapmış olduğu baskı nedeniyle bu rezervlere ilişkin yapılmış projeler gerçekleştirilememiştir Türkiye her yıl yasal olarak 16 Milyar ABD dolar düzeyinde altın ithal etmektedir Ayrıca, yılda yaklaşık 2500 ton siyanür ithal edilmekete, bu siyanürün 1000 tonu ETİ Holding Gümüşköy Tesislerinde gümüş üretiminde kullanılırken, geri kalan 1500 tonu madenciliğin dışındaki değişik sektörlerce kontrolsüz olarak tüketilmektedir
Bu kapsamda;
Altın madenciliğinin diğer madencilik faaliyetlerinden soyutlanması bilimsel açıdan yanlıştır Doğal kaynaklarımız ülkemiz için en yararlı olacak şekilde ulusal ekonomimizin hizmetine sokulmalıdır Madencilik faaliyetleri özünde bir kamu hizmetidir ve kalkınmamızın vazgeçilmez bir parçasıdır Madenlerin aranması, işletilmesi ve çevre ile ilişkilerinin düzenlenmesi için mevcut mevzuat yetersizdir Bu nedenle, günümüzdeki tereddütleri ortadan kaldıracak, çağdaş, ülkemiz çıkarlarını ön planda tutan yeni yasal düzenlemelerin demokratik katılımla ve ivedilikle ele alınması gereklidir
Dünya mermer rezervi bakımından önemli bir yeri olan Türkiye, 650’ye varan renk ve doku kalitesine sahip mermer çeşitleri ile pazar şansı çok yüksektir Ancak ihracat düzeyi olması gereken düzeyin çok altındadır 1985 yılı sonrası, mermerin 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamına alınması ile sektörde yatırım güvencesi için gerekli ortam sağlanmıştır Çeşitlilik, kalite ve rezerv açısından zengin olan mermerlerimiz, son 10 yılda gelişen üretim teknolojilerinin ülkemizde uygulanması ile uluslar arası pazarlarda söz sahibi olmaya başlamıştır 1985 yılından bu yana değer olarak yaklaşık 25 kat artarak 1998 yılında da 128 milyon dolar ihracat ile maden ürünleri ihracatı içinde ilk sıralardaki yerini korumuştur Mermer sektörü çok yakın zamanda, maden ihracatında ilk sırayı almaya adaydır
Mermercilik sektörünün, altyapı, ara eleman eksikliği, üretimde standartlaşma, dış pazarlarda tanıtım eksikliği, ihracatın yeteri kadar profesyonelce yapılamaması, sektörün üst düzeyde örgütlenememiş olması gibi sorunları vardır Bu sorunların devlet-sektör işbirliği içerisinde çözümlenmesi gerekmektedir
Cam, Seramik ve Çimento sektörleri üretim bazında Dünya ve AB bazında önemli bir yere gelmiştir Ancak, Endüstriyel Minerallerin rezerv durumları, dünya piyasalarındaki talep artışı dikkate alındığında, üretim değerleri rezerv değerleri ile kıyaslanamayacak ölçüde azdır Gelecek de daha fazla ihtiyaç duyacağımız endüstriyel hammaddeler, haksız rekabet nedeni ile yok pahasına ihraç edilmektedir Ayrıca endüstriyel hammaddeler sektörümüzün yıllardır devam eden liman problemleri en kısa zamanda çözümlenmelidir
Maden aramacılığı yıllardır ihmal edilmiştir 1935 yılında bu amacı gerçekleştirmek üzere kurulan Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) özellikle 1980’lerden sonra uygulanan yanlış politikalar sonucu bu görevi yerine getiremez hale gelmiştir Maden aramacılığı konusunda daha çok şeylerin yapılması gerektiğine inanıyoruz Riski yüksek bir altyapı hizmeti olan maden aramacılığının kamu denetim ve kontrolünde yapılmasının en doğru yol olduğunu düşünüyoruz Ancak yıllardır idari, teknik ve teknolojik yönden erozyona uğrayan bu kuruluş, bugünkü konumuyla bu işlevi yerine getirmesi mümkün görülmemektedir MTA idari, personel, teknoloji ve finansman yönünden yeniden ele alınmalı, sadece “geçmişteki başarıları ile övünen bir kuruluş” olmaktan çıkarak, gelecekle ilgili nelerin yapılabileceğini planlayan programlayan bir kurum haline getirmelidir MTA ülkemizin madensel hammadde potansiyelini ortaya çıkaracak, teknik ve teknolojik özelliklerini saptamak amacıyla kurulmuştur Ancak günümüzde ağırlıklı olarak sıcak ve soğuk su arayan bir kuruluş haline getirilmiştir Bu kuruluş yeni bir anlayış çerçevesinde yeniden yapılandırarak asli görevine dönmelidir
Madencilik Fonu 3213 sayılı Madden Kanunun 34Maddesine göre ve sektörün finans yönünden desteklenmesi amacıyla kurulmuştur Madencilik sektöründen bilanço karları üzerinden kesilen %5’ler fonun asıl kaynağını teşkil etmektedir
Ayrıca maden ihracattan %1 ithalattan ise %25 oranında kesilen miktarlar 111996 dan itibaren kaldırılmıştır Madencilik sektöründen kesilen %5 ler tamamen bütçeye aktarılmakta, aktarılan miktarın küçük bir oranı fona ayrılmaktadır Madencilik Fonu bütçe kapsamından çıkarılmalıdır Çünkü bu miktarlar sadece madenciler tarafından ödenmektedir 12041999 da çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararı ile Fon hesabından yerli demir cevherinin tren yolu ile taşınmadan doğacak giderlerin %40’ının Fondan karşılanması yaklaşık 105 milyon dolar gibi bir miktara ulaşmaktadır Fonun bu gideri karşılaması halinde madencilere tahsis ettiği kredi miktarlarında ciddi bir azalma yaratacaktır Aynı zamanda bu kaynak geri dönmeyeceği için Fon gelirleri de zaman içerisinde erime noktasına gelir
Kamu İktisadi Teşekküllerinde yıllardan beri devam eden işlevsel ve yönetsel erozyon sürmektedir Bu kuruluşlar, yıllardır yapılması gereken yatırımların yapılmaması sonucu tam kilitlenme noktasına gelmişlerdir Çalışanlar da geleceklerinin belirsizliği nedeniyle ciddi motivasyon bozukluğu yaşanmaktadır Özelleştirme “her derde devadır” anlayışı terk edilerek, sektörün kendine has özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır Bu anlayış devam ederse sektörün gelecekte daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağı gerçeğini unutmamak gerekir
Madencilik sektöründe gerek kamu gerekse özel sektörde çalışan meslektaşlarımız ciddi ekonomik sıkıntı içerisindedirler Genellikle özel sektörde, arz talep dengesi bozulduğundan meslektaşlarımız düşük ücretlere mahkum olmaktadır Özel sektör madencileri mühendis istihdamını kanuni vecibelerin yerine getirilmesi şeklinde değerlendirmemelidir Bir çok maden işletmesinde hala ilkel yöntemlerle üretim gerçekleştirilirken, hala mühendisin üretime katkısının anlaşılmadığını belirtmek isteriz
Kamuda çalışan üyelerimizin, ücretleri de bir çok mesleğin çok gerisinde kalmıştır 657 sayılı kanun kapsamında çalışan mühendisler yoksulluk sınırının altında bir ücrete mahkum edilmişlerdir Bu komik tablonun mutlaka düzeltilmesi, ülke ekonomisinde, sanayide önemli yeri olan mühendisin eşit iş ve eşit ücret ilkesi dikkate alınarak maaş ve tazminatlarında iyileştirilmeler yapılması kaçınılmaz bir gerçektir
Sonuç olarak Madencilik sektörü yılların ihmal edilmişliğinin sıkıntısını yaşamaktadır Devletin yeni stratejiler oluşturarak hem bugünü hem de geleceği planlamasına ihtiyaç olduğu bir gerçektir Gerekli müdahaleler yapılmazsa kan kaybı devam edecektir
Gelir dağılımındaki adaletsizlik artarak devam etmekte ekonomik sıkıntıların faturası çalışan kesimlere yüklenmektedir Bu olumsuz tablodan mühendislerde kendilerine düşen payı almaktadırlar Çağdaş dünya ile ilişkilerini geliştirirken, Ekonominin girdiği dar boğazdan ve kısır döngüden kurtulması için alınan kararların, sadece IMF ve Dünya Bankası önerileri doğrultusunda faturanın ağırlıklı olarak yıllardır ekonomik sıkıntı çeken çalışanların sırtına yüklenmesi ciddi sosyal problemler oluşturulacağı görüşündeyiz Uzun senelerden beri devam eden bu anlayış terk edilmelidir Bankaların içini boşaltılarak trilyonları götüren kesimlere öncelikle hesap sorulmalıdır Odamız sektörümüzün ve meslektaşlarımızın sorunlarının çözümü doğrultusunda elinden gelecek çabayı ve katkıyı koymaya hazırdır Yıllardır bu sektörün sorunlarının çözümü doğrultusunda yüzlerce aktivite gerçekleştirdik Sektörün sorunları bellidir Zaman kaybedilmeden adımlar atılması gerektiğine inanıyoruz Şayet geç kalınırsa ülkemiz kısa vadede ciddi hammadde sıkıntısı ile karşı karşıya kalabilir
Önümüzdeki dönemde en çok gündemde olacak konu, Türk mevzuatının AB mevzuatına uyarlanmasıdır Bekleme süresi kaç yıl süreceği tam olarak kestirilememektedir Elbette AB gerçeği özellikle tam demokratikleşmenin sağlanması açısından olumlu görülmektedir Ancak tam demokratikleşme AB için değil 40-50 yıl önce kendi halkımız için gerçekleştirilmesi gerekmekte idi Ayrıca kamu ağırlıklı Türkiye Madencilik Sektörünün AB mevzuatı karşısında durumunu tespit etmek öncelikle yapılması gereken bir çalışmadır AB, Devlet Yardımları Sübvansiyonlar, Kamu İhaleleri, Rekabet Koşulları ile çevreye ilişkin alınması gereken önlemler direktifler ile kurallara bağlamış olup, üye ülkelerin bu direktiflere uymak zorunluluğu bulunmaktadır Bu kapsamda, madencilik sektörüne ilişkin tüm Yasa ve Yönetmelikler ile kamu kuruluşların ve mühendislerin durumu AB mevzuatına göre karşılaştırılarak gerekli stratejiler oluşturulması gerekmektedir
MADENCİLİKTE HUKUKİ GELİŞMELER
Cumhuriyet Dönemi’nde devletin yeniden yapılandırılmasına paralel birçok yasal düzenlemeler getirilmiştir 1950 Demokrat Parti iktidarı ile özel sektörün ve yabancı sermayenin de sıcak bakacağı bir maden kanunu hazırlama çalışmaları başlatılmıştır 1954 yılında 6309 sayılı Maden Kanunu çıkarılmıştır Uzun yıllar tartışmalara neden bu yasa, 1985 yılında 3213 sayılı Maden Kanunu’nun çıkışı ile yürürlükten kaldırılmıştır 3213 sayılı yasa da çıktığı günden beri tartışılmaktadır Aralıklı olarak yeni tasarılar hazırlanmakta, ancak bir sonuç alınamamaktadır
Gerek 6309 ve gerekse 3213 sayılı yasaların sonlarında, “Maden Dairesi, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra ülke düzeyinde teşkilatını kurar” denmesine rağmen, 1954’den günümüze kadar 45 yıl geçtiği halde, bu Teşkilat; hangi sebeplerledir bilinmez kurulamamıştır 22 bin ruhsatlı sahanın denetimi; bina sorununu çözememiş, yeterli kadrosu olamayan, baskıların ve politik müdahalelerin had safhaya ulaştığı bir ortamda 40-50 mühendis tarafından yürütülmeye çalışılıyor Tabii ki hiçbir şey istenen boyutta yürümüyor
1906 yılında çıkarılmış Taşocakları Nizamnamesi hala yürürlüktedir Patlayıcı maddenin kullanılmadığı, inşaat sektörünün gelişmediği, ülkede mühendis sayısının sayılı olduğu bir ortamda çıkarılan bu nizamname, günümüz Türkiye’sindeki katrilyonlara varan para boyutuna ve milyonlarca tonluk üretimine nasıl cevap verecektir; Tabii ki veremiyor Birçok problemler,ölümcül kazalar, çevre problemleri devamlı gündemdedir
1984 yılında çıkarılan “Maden ve Taşocakları İşletmelerinde, Tünel Yapımında Alınacak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Önlemlerine İlişkin Tüzük” ün de günümüz ihtiyaçlarına cevap vermediğini belirtmek isteriz Tüzüğün ismini kapsayan alanların içinde yeterli düzeyde olmadığı, 6309 sayılı Maden Kanunu’nun yürürlükten kalkmasına rağmen, hala bu kanun hükümlerine atıfta bulunması, ağırlıklı olarak kömür konusunun işlenmesi gibi konular sıralanabilir
Türkiye, her dönem, maden kanununu tartışıyor Herhangi bir sonuca varılamıyor Ne 6309 sayılı yasa, nede 3213 sayılı yasanın lâyığı ile uygulandığı söylenemez 3213’ün birçok maddeleri formalitelerin yerine getirilmesi şeklinde değerlendiriliyor Yasanın iyi uygulanabilmesi için, iyi bir denetim mekanizması olmalıdır Maalesef bu mekanizma kurulmamıştır Hayali arama raporları, buna bağlı olarak hayali rezervler ve bu rezervler üzerinde gerçekleri yansıtmayan işletme projelerinin bolca olduğu, bir gerçektir
Maden sahalarını teknik yönden denetleyen fenni nezaretçilerin, yetki ve sorumlulukları yeterli düzeyde açık değildir Teknik elemanın maaşını veren patronunu denetlemesi kolay olmasa gerek
Herşey işverenin iki dudağı arasında Ancak, sahada herhangi bir iş kazası olduğunda sorguya ilk alınan, tutuklanan ve mahkeme sonucu maddi olarak cezalandırılan kişi de maden mühendisidir Bu konunun üzerinde düşünülmesi, daha sağlıklı zemine oturtulması gerektiğine inanıyoruz
Madencilik sektörünü ilgilendiren yasa, tüzük ve yönetmelikler çeşitli kuruluşlar tarafından çıkarılmaktadır Bazen bu tüzük ve yönetmeliklerde, madenciliğin yapılmasını engelleyen maddelerle karşılaşıyoruz Bir doğal kaynak için gösterilen hassasiyet başka bir doğal kaynağın üretilmesi engeller boyuta varıyor Kurumlar arasında yeterli koordinasyonun sağlanmaması sonucu birçok madenci sıkıntıya girmekte ve üretimi gerçekleştirememektedir
Yürürlükteki 3213 sayılı yasanın aksayan maddeleri değiştirilmeli, taşocakları, Maden Kanunu kapsamına alınmalı, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmeli Ayrıca madencilik sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler iyi incelenmeli, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı çıkılmalıdır Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için yasal altyapı hazırlanmalıdır
MADENCİLİK SEKTÖRÜNDE EĞİTİM
Cumhuriyet dönemi öncesi Osmanlı İmparatorluğu’nda maden mühendisi yetiştiren kurum yoktur O dönemde çok az sayıda olan mühendisler, Avrupa’ da tahsil görmüş kişilerdir İlk maden mühendisi İbrahim Ethem Paşa’dır Osmanlı Dönemi’nde maden üreten ustalara “Taş Ustası” tabiri kullanılmaktadır İlk maden mühendisi yetiştiren okul 1924 yılında Zonguldak’ta kurulmuştur Bu okuldan 70 civarında meslektaşımız mezun olmuş ve okul 1932 yılında, bu kadar maden mühendisi yeter gerekçesiyle, kapatılmıştır Cumhuriyetin 30’lu yıllarında özellikle Avrupa’ya gönderilen öğrenciler, Maden Mühendisliği tahsili görmüşlerdir İhtiyaç bu mühendislerle karşılanmaya çalışılmıştır Gerek Zonguldak’daki yüksek okuldan mezun olan ve gerekse yurt dışında okuyan değerli mühendislerin madenciliğin gelişmesine büyük katkıları olmuştur Maden mühendislerinin sektöre girmesiyle plan proje fizibilite kavramaları yerleşmiş, madencilik yeni bir boyut kazanmıştır İTÜ Maden Fakültesinin kuruluşunu, ODTÜ ve HÜ Maden Mühendisliği Bölümleri izlemiştir 70’li yıllarda Eskişehir ve Zonguldak’dan sonra, diğer bölümlerin açılışı ile bugünkü 15 bölüme ulaşmıştır
Bu bölümlere her yıl 1000 civarında öğrenci alınmaktadır Odamıza da yılda ortalama 300 civarında meslektaşımız katılmaktadır
Madencilik sektörü özellikle son yıllarda ciddi sıkıntılar içerisindedir Yeterli düzeyde aranmadığını belirtmiştik Kamu yatırımlarının yapılmadığı ve özel sektörün de kamunun boşluğunu dolduracak yatırımı gerçekleştirmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz Gerekli altyapı hazırlanmadan açılan bu bölümler, şu anda, ciddi sıkıntılar yaşamaktadır Madencilik sektörünün bugünkü ihtiyacından çok fazla sayıda meslektaşımızın aramıza katıldığını belirtmek isteriz Yeni bölümler açılmamalı ve açılmış, ancak öğretim kadrosu ve altyapı hizmetlerini veremeyen bölümlere zaman geçirilmeden gereken yatırımlar yapılmadır Belli düzeye ulaşamayan bölümler kapatılmalı, öğrenciler diğer maden mühendisliği bölümlerine aktarılmalıdır Bugün sayıları 6500’e yaklaşan meslektaşımızın arasında, madencilik sektöründe iş bekleyen ve iş bulamadığı için başka alanlarda iş arayan yüksek oranda meslektaşımız mevcuttur Bazı bölümlerde eğitim programları yeniden ele alınmış ders programları yeniden düzenlenmiştir Bütün bölümlerin, ders programlarını çağın gereklerine göre, yeniden düzenlemesi kaçınılmazdır
Teknikerlik ve teknisyenlik mesleklerinin görev, yetki ve yükümlülükleri iyi tarif edilmemiştir Madencilik sektöründe ara elemana gerçekten ciddi ihtiyaç olduğu görüşümüzü tekrarlamak isteriz
1935 yılında ve daha sonra kurulan madencilik sektöründeki kamu kurumlarının meslek içi eğitim konusunda çok önemli katkıları olmuştur Bunların başında MTA gelmektedir Ancak bugün bu görevleri çeşitli nedenlerle yerine getirmedikleri, getiremediklerini de üzülerek belirtmek isteriz Bu hususta çok ciddi bir boşluk doğduğu bir gerçektir Odamız elinden gelenleri yapmaya çalışıyor Ancak beklenen desteği gördüğünü maalesef söyleyemeyiz
SONUÇ VE ÖNERİLER
Türkiye, Madencilik Sektörüne ilişkin gerekli stratejileri geliştirmesi durumunda sektörün GSMH içindeki payı % 4-5 düzeylerine çıkacağı bir gerçektir Ancak;
a-Madencilik Sektörüne ilişkin Yasa ve Yönetmelikler yetersiz ve birbirleriyle çelişki içermesi; bürokrasiyi artırmakta, anlaşmazların çözümünde zaman kaybedilmekte, farklı Kanunlara tabi olan Bakanlıklar ile Kurumlar ve Kurumların birbirleri arasındaki koordinasyon eksikliği yatırım tutarını ve iş programını önemli ölçüde etkilemektedir Böyle dağınık yapıdaki madencilik sektöründe stratejiler geliştirilemez
b) Yürürlükteki 3213 sayılı yasanın aksayan maddelerinin değiştirilmesi, taşocakları, Maden Kanunu kapsamına alınması, 1984 yılında çıkarılan İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, günün koşullarına göre, yeniden düzenlenmesi, ayrıca madencilik sektörünü ilgilendiren, değişik bakanlıklar tarafından çıkarılan kanun, tüzük ve yönetmelikler iyi incelenerek, üretimi engeller boyuttaki maddelere karşı çıkılması, Maden İşleri Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde teşkilatlanması için yasal altyapı hazırlanması gerekmektedir Ancak, bugün gelişmekte olan Türkiye’nin ucuz, güvenilir ve yeterli miktarda enerji talebinin karşılanması yönelik politikalar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nı aşmış olup ETKB’nin gündeminde her zaman enerji sorunu bulunmaktadır ETKB bugünkü yapısıyla madenciliğin sorunlarının çözümüne ilişkin yasa ve yönetmelik değişikliklerini gerçekleştirememektedir
c) Madencilik farklı Bakanlıklar bünyesinde ayrı Yasalar ile yürütülse de madenciliğin sorunları ortaktır Ülke içi taşıma maliyeti ocak içi üretim maliyetinin çok üzerinde gerçekleşmekte, arama çalışmaları finansman ve teçhizat yetersizliğinden yapılamamakta, MTA’nın aramalarda işlevsiz hale getirilmiş olması nedeniyle gerekli rezerv geliştirme ve teknolojik araştırma çalışmaları yapılamamaktadır Önemli ölçüde enerji üreten ve tüketen bir sektör olan Madencilik Sektörüne; elektrik, su, yol, liman ve pazarlama gibi altyapı hizmetlerinde hiç bir teşvik sağlanmamaktadır
d) Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı Bakanlıklar altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ; KBİ gibi büyük madencilik Kuruluşlarına yeterli düzeyde sahip çıkılamamaktadır

1935 Yılında 2804 ve 2805 Sayılı Yasalar ile MTA ve Etibank’ın kurulması ile birlikte Madencilik kısa bir zaman içerisinde her alanda patlama yaptı 1978 Yılında 2172 Sayılı Yasa ile Linyit Ruhsatlarının birleştirilerek havza madenciliğine geçilmesi ile linyit üretimi 5 kat arttı Yine aynı Kanun kapsamında Bor ruhsatlarının Etibank’a devredilmesi ile birlikte Bor ihracatı 10 kat arttı 1985 yılında Mermerin 3213 Sayılı Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla Mermer Üretimi değer bazında 25 kat arttı Ayrıca, 1960’lı yıllarda, 1961 Anayasa’sının getirdiği demokratik ortamda, Madenciliğe dayalı sanayi yatırımlarının büyük bir kısmı o yıllarda gerçekleştirildi
Bu gelişmeler göstermektedir ki, Siyasi oteritenin Madenciliğe sadece yasal ve kurumsallaşma bazında ilgi göstermesi halinde çok kısa bir zaman içerisinde Sektör patlama yapabilecektir
Bu nedenle, Madenciliğin bütün kamu ve özel sektör kuruluşlarını bünyesinde toplayan bir “MADENCİLİK BAKANLIĞI’NIN” kurulması, kurumlar arasında koordinasyonun sağlanması, gelecekle ilgili stratejilerin tek elden oluşturulması olasılığını sağlayacaktır
Ancak, bu Bakanlığın kurulması Maden İşleri Genel Müdürlüğü gibi sürümce de bırakılmamalı, tüm teşkilat yatayda ve düşeyde en kısa zamanda yapılandırılmalı, kurulmadan önce her boyutuyla tartışılmalıdır

Madencilik sektörü istihdam yaratır, kırsal kesimden büyük şehirlere göçü büyük oranda önler, madencilik yapılan bölgeler sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan oldukça hızlı kalkınır Madencilik yol, elektrik, haberleşme gibi altyapı hizmetlerini kırsal kesime taşır Madencilik sanayinin itici gücü olup hem madenciliğe dayalı sanayileşmeyi teşvik eder hem de teknoloji kullanılarak yapıldığından imalat sektörlerini geliştirir
Önümüzdeki dönemde Madencilik, başta bor, trona, krom, bakır, mermer, demir, endüstriyel hammaddeler ve kömür gibi madenlerin üretimini ve bunları uç ürüne dönüştüren kimya, metalurji, inşaat ve enerji sektörlerini geliştirecektir
MADEN MÜHENDİSLERİ ODASININ MADENCİLİK SEKTÖRÜNÜN YAPILANDIRILMASINA İLİŞKİN TEMEL PRENSİBİ
Madencilik Sektörü fiyat dalgalanmalarına ve işletme risklerine çok duyarlı bir sektör olup sadece özelleştirme ile maden işletmeleri verimli hale gelmez ve bu nedenle de küçültülmüş şirketlerin uluslar arası piyasalarda yaşayabilmesi mümkün değildir Geniş ürün çeşidi olan, bu kapsamda makine ve teçhizatı ile personelinin hareket esnekliğine sahip, alternatif piyasalar yaratabilen, meslek içi eğitim programları uygulayabilen, aramadan-pazarlamaya kadar AR-GE yatırımlarına kaynak yaratabilen büyük madencilik şirketleri uzun süre varlıklarını sürdürebilmektedir Ancak, özel sektör madenciliği, güçlü kamu madenciliğinin güvencesi altında istikrarlı üretim yapabilir Bu kapsamda, Cumhuriyet ile birlikte gelişmiş, kurumsallaşmış kurumlar olan ve bugün farklı Bakanlıklar altında çalışan TKİ; ETİ HOLDİNG, TTK; MTA, TDÇİ gibi büyük madencilik Kuruluşlarının küçültülerek özelleştirilmesinin ve/veya kapatılmasının ne özel sektöre ne de ülke madenciliğine bir faydası olabilir Bu nedenle, hangi işletmelerin geliştirileceği hangilerinin kapanacağını veya tatil edileceği ile hangi yatırım ve işletme modellerinin uygulanacağına ilişkin sağlıklı politikaların oluşturulabilmesi ancak öncelikle “TEK BİR BAKANLIK ALTINDA YAPILANDIRILACAK KAMU MADENCİLİK KURULUŞLARININ ÖZERKLEŞTİRİLMESİ” ve her bir özerk kurumun kendi yapısına ve faaliyet alanına göre kendi politikalarını oluşturması ile mümkün olabilir
Son söz olarak, biz Maden Mühendisleri Odası olarak, ülkemiz için yeni temiz sayfaların 21yüzyılda açılmasını temenni ediyoruz Barış, özgürlük, kardeşlikten yana, mühendislerin denetim ve kontrolünde bilim ve teknolojilerin uygulandığı üretimden yana, hukukun üstünlüğünün yerleştiği, demokratik, insan haklarına saygılı bir yönetim anlayışında sanayileşmiş aydınlık bir Türkiye özlemi içerisinde umutlarımızı çalışma azmimiz ile birlikte 21yüzyıla taşıdığımızı belirtmek isteriz
Şubat 2000
Maden Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu
REFERANSLAR :
ProfDrGülten Kazgan, “Yeni Ekonomik Düzende Türkiye’nin Yeri” Nisan 1995, 2Basım, Altın "Kitaplar Yayınevi
PeterFDrucker “Yeni Gerçekler” ,Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 1992, Ankara
Server Tanilli,” Devlet ve Demokrasi”, Say Yayınları, 5Baskı, 1988
TC Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, “Türkiye 2Madencilik Şurası”, 11-13 Kasım 1993, Ankara
TMMOB, “KİT ve Özelleştirme Sempozyumu” Ankara, 23-24 Temmuz 1993, TMMOB Yayınları,
TÜRKİYE-AT Mevzuatı Uyumu Sürekli Özel İhtisas Komisyonu Raporları, DTP, Kasım 1995
TMMOB, “Küreselleşmenin Ekonomik,Sosyal, Siyasal, Kültürel Boyutları” Mayıs1998, TMMOB Yayınları
TMMOB Maden Mühendisleri Odası, “Cumhuriyet Dönemi ve Madenciliğimiz” Ocak-Şubat 1999, Madencilik Bülteni Sayı 56, TMMOB Maden Mühendisleri Odası Yayını
TUSİAD-"21Yüzyıla doğru Türkiye: Geleceği dönük bir atılım stratejisi" Kasım 1992, Yayın No: TÜSİAD T/921155
TMMOB Maden Mühendisleri Odası “2000’e 5 Kala Dünya Madencilik Sektörünün Genel Görünümü”, TMMOB Birlik Haberleri, Mart 1996
Yalçın ÇİLİNGİR, Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik 4 Kongresi
Burhan ULUTAN, Etibank (1935-1985)
Kadri YERSEL, Madencilikte Bir Ömür
DoçDr Oğuz OYAN, Türkiye Madencilik Bilimsel ve Teknik 12 Kongresi
Savaş DİLEK,TMMOB Jeoloji MühOdası Bülteni Sayı 98/1-2
Fuat İ KARAYAZICI, Mining in Türkiye Minerals Industry International Bulletin of the Institution of Mining and Metallugy, Kasım 1997
Türkiye 1Enerji Şurası 3Alt Komisyonu Raporu, 1999,İstanbul

Alıntı Yaparak Cevapla