Yalnız Mesajı Göster

21.Yüzyılda Türkiye'de Zirai İşletmeciliği'nin Konumu Ve Gelişmesi İçin Yapılanlar

Eski 10-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

21.Yüzyılda Türkiye'de Zirai İşletmeciliği'nin Konumu Ve Gelişmesi İçin Yapılanlar



Tarımsal Üretim

Bitkisel Üretim

Ülkemiz sahip olduğu büyük tarım potansiyelinden (gerek tarımsal arazi varlığı bakımından gerekse iklim çeşitliliği bakımından) dolayı Dünya tarımında önemli bir paya sahiptir

1999 yılı üretim rakamlarıyla ülkemiz; buğday üretiminde Dünya’da 7, arpa üretiminde 8, mercimek ve nohut üretiminde 2, taze sebze üretiminde 4, sert kabuklu meyve üretiminde 2, incir üretiminde 1, kayısı üretiminde 1, tütün üretiminde 4, limon üretiminde 6, portokal üretiminde 13, pamuk üretiminde 7, ayçiçeği üretiminde 10, patates üretiminde 11, şeker üretiminde 16 ve sığır sayısında ise 18 sırada yer almaktadır

Ülkemizdeki tarımsal ürünlerin verimleri genelinde gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında düşüktür Ancak aynı özellikteki arazilerdeki verimler karşılaştırıldığında ülkemizdeki verimlerin üstünde olmadığı görülmektedir Hayvansal ürünlerde verim bitkisel üretime göre düşüktür

1999 yılı verilerine göre ülkemizin tarımsal üretim değeri yaklaşık 13,5 katrilyon TL’dir Bu miktarın yaklaşık 9,8 katrilyonu (%73’ü) bitkisel üretimden, 3,7 katrilyonu ise (%27’si) hayvansal üretimden oluşmaktadır

Bitkisel üretim değerinin %48,3’lük kısmı tarla ürünleri üretiminden (%22’si tahıllardan, %12,6’sı endüstri bitkilerinden, %8,3’ü yumru bitkilerden, %3,2’si baklagillerden ve %2,2’si yağlı tohumlardan), %27,9’u meyve üretiminden ve %23,8’i de sebze üretiminden meydana gelmektedir

Hayvansal Üretim

Türkiye’de 1980’li yıllardan itibaren hayvan sayılarında düşüşler başlamıştır 1980 yılında 16 milyon civarında olan sığır varlığının, 1997 yılında 11 milyona düştüğü görülmektedir Düşüş oranı %30 gibi çok yüksek bir değere denk gelmektedir

Ülkemizde sağılan toplam hayvan varlığından (inek, manda, koyun, ve keçi) yıllara göre ufak değişiklikler göstermekle birlikte son yıllarda 10 milyon ton civarında süt üretilmektedir Bu sütün yaklaşık %88,6’sını ise inek sütü teşkil etmektedir

Sanayi tesislerinde geçerek üretilmiş olan et miktarı esas alındığı ve dış ticaretin her iki üründe de önemsiz düzeyde olduğu gözönüne alındığında, kırmızı ve beyaz et toplam üretiminin tüketimi de yansıtacağı, böylece Türkiye’nin kişi başına et tüketiminin 1990-99 yılı döneminde beyaz etteki üretim artışı nedeniyle 16 kg’dan 18 kg’a yükseldiği görülmektedir Toplam kasaplık hayvan gücünden gidilecek olursa kişi başına tüketim rakamlarının aynı düzeyde (24 kg) kaldığı izlenebilcektir

Üretilen toplam süt miktarı, 1990-99 döneminde artmasına karşın yine aynı kabullerle kişi başına üretim (tüketim) 171 kg’dan 157 kg’a düşmüştür

Türkiye’de karşılaştığımız bu değerleri AB ve diğer gelişmiş ülkelerden gelen istatisteklerle karşılaştırdığımızda ortaya korkunç bir sonuç çıkmaktadır Bu ülkelerde, kişi başına et üretimi, domuz ve ürünleri hariç 45-50 kg (Türkiye’de 24 kg) iken kişi başına süt üretimi 200-240 kg (Türkiye’de 157 kg) civarındadır

Tar
ımın Sürdürülebilirliği

Erozyon:

Ülke topraklarının %22’sinde ciddi boyutlarda erozyon olup, tarımın sürdürülebilirliğini etkileyecek boyuttadır

Fazla Girdi Kullanımı:

Ülkemizde tarımın entansif olarak yapılmış olduğu alanlarda sürdürülebilir tarım yapılmasının önemli olduğu ortaya çıkmaktadır Özellikle fazla azotlu ve fosforlu gübre kullanımı toprakların fiziksel ve kimyasal yapısını etkilemekte olup, kirliliğe yol açmaktadır Benzer şekilde pestisit kullanımından dolayı topraklarda mikrofloranın değişmesi nedeniyle oraganik madde birikimi zor olmaktadır, tüm bunlar nihayetinde verimliliği düşürmektedir

Genetik olarak değiştirilmiş (GMO) tohum kullanımı nedeniyle tarım yapılan alanlardaki doğal ortamın, bazı ülkelerin deneyimleri de gözönüne alınırsa, değişmesi riski bulunmaktadır

Çevre Kirliliği:

Türkiye’de belli tarım alanlarında Ege Bölgesi’nde Gediz Havzası’nda olduğu gibi, sanayi ve evsel atıklar nedeniyle kirlilik başlamış olup, toprak ve su kaynakları kirlenmekte ve burada yapılan üretim risk altına alınmaktadır Örneğin ülkemizdeki bazı havzalarda görülen ağır metal kirliliğinin boyutları buradaki üretimi olumsuz yönde etkilemektedir

Sulama:

Tarımda aşırı su kullanımı çoraklaşmaya neden olmaktadır Bazı bölgelerde (Ege Bölgesi) sulama amaçlı kuyuların fazla olması taban suyu seviyesinin süşmesine sebep olmakta olup tarımı risk altına sokmaktadır

Jeotermal Enerji Kaynaklarının Bulunduğu Alanlar:

Jeotermal enerji kaynaklarının bulunduğu yörelerdeki sulanan tarım arazileri, bor ve kükürt içeriği yüksek olan kaplıca sularının yer altı sularına karışması nedeniyle kirlilik teklikesi altındadır

Sanayileşme, Kentleşme ve Turizm:

Tarım alanlarının arazi rantının yüksek olması nedeniyle sanayiye kayması, tarım alanlarının amaç dışı kullanımına yol açmaktadır Sadece Çukurova’da sanayi tesislerinin %92’si Isınıf tarım arazisi üzerinde yer almaktadır Halen tarım arazilerinin tarım dışı alanlarda kullanımını engelleyen yasanın iptal edilmesi de bu alanda yasal boşluk doğurmuştur

Mera ve Çayırların Islahı:

Mevcut mera alanlarının büyük kısmında, erozyon ve aşırı otlatmaya bağlı olarak dejenerasyon söz konusu olup, meraların ıslahı sürdürebilir tarım konusundan önemli bir yer turmaktadır Bu konuda çıkan Mera Kanunu etkili olacaktır

Sektörün Başlıca Sorunları ve Öneriler

Türkiye’nin, kalkınmak için bel bağladığı en önemli sektör grubu olan Tarım Sektörü’nde de, diğer sektörlerde olduğu gibi bazı zorluklar ve sorunlarla karşılaşılmaktadır Bu sorunlar ancak akılcı ve planlı bir yol izlenerek çözümlenme zorunluluğu taşımakta ve sahip olunan tüm kaynaklar en üst düzeyde kullanılarak eski haline getirilmekle kalmamalı, daha da ileri bir düzeye getirlmesi gerekliliği su götürmez bir gerçektir

Türkiye gibi, Dünya üzerinde söz sahibi ve alınacak genel kararlarda yetkisi bulunan bir devletin, her alanda olması gerektiği gibi tarım alanında da hiçbir koşulda yetinmek gibi bir lüksü olmamalıdır Kolay ve daha az masraflı olan yetinme olgusu, medeni bir devlet olma yolundaki Türkiye ve medeni bir halk olma çabasındaki Türk Halkı’nı tatmin etmemek zorundadır Yapılması gereken, sektörde sağlanan koşulların ve konulan ve gerçekleştirilen hedeflerin, diğer devletleri kıskandıracak ve kendi projelerinde bizim hareketlerimizi takip edecek kadar başarılı olması gerekmektedir

Bu anlamda öncelikle yapılması gereken, mevcut sorunların doğru ve tam olarak saptanması, bu sorunların en akılcı, kalıcı ve bir daha tekrarlanmayacak şekilde, en ekonomik olarak düzeltilmesi son derece önemlidir Birinci basamak olarak mevcut sorunların tespiti ve bu sorunlara getirilecek çözüm önerilerinin saptanmasını ele alabiliriz Mevcut sorunlar, Devlet Planlama Teşkilatı Özel İhtisas Komisyonları’nın hazırladıkları raporlardan takip edilerek buradaki yerini almıştır

Yatırımların Finansmanı ve Teşviki:

Sektörde kapasite fazlalığı bulunmakta ve Kapasite Kullanım Oranı’nın düşüklüğünden kaynaklanan sorunlar yaşanmaktadır Bu nedenle;

Yerli ürün gamında bulunan ürünler için yeni kapasite yaratılmasına yönelik yatırımlar teşvik edilmemelidir

Bu şekilde kapasite fazlalığından kaynaklanan stoklar eritilerek, çalışma kapasitelerin tekrar eski düzeye yükseltilmesi söz konusu olabilir

Ancak, Tarım Makineleri İmalat Sanayii’nde ürün çeşitliğinin azlığından kaynaklanan yüksek italat söz konusudur Üretilen ürün yelpazesinin, dar ve neredeyse tüm firamaların aynı makine üzerinde çalışması nedeniyle ortaya çıkan bu sorun, ihtiyaç olan ayrıntılı ve ülkemizde üretilemeyen makinelerin yurtdışından ithal edilmesine yol açmakta ve yurtdışına döviz akışına neden olmaktadır Bu durumun önlenmesi için;
Yerli üreticilerin, sektörde bulunamayan Tarım Makineleri’ne yönelik kapasite yatırımları,
Modernizasyon ve Ar-Ge (Araştırma ve Geliştirme) yatırımlarıteşvik edilmelidir

Yurt Dışı Yatırım ve İşbirliği İmkanları:

Ülkemizdeki traktör dalındaki sektör, gelişmekte olan ülkelere proje ve üretim teknolojisi transferi, üretim tesisi yatırımı yapabilecek düzeydedir Tarım Makineleri dalında ise; pulluk, gübre dağıtma makinesi, ön yükleyici, pülverizatör vb bazı ürünlerde önemli birikime sahiptir Ancak bu potansiyelin gerçekçi bir değer alabilmesi için;
Traktör İmalar Sanayii’nin, Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere gelişmekte olan ülkelere yapacağı proje ve üretim teknolojisi transferi, tesis yatırımları teşvik edilmelidir
Tarım Makineleri Sanayii’nin gelişmiş ülkelerdeki üreticilerle Ortak Üretim (Joint Venture) girişimleri desteklenmeli ve teşvik edilmelidir

Standartlar, Kalite Kontrolü ve Tüketicinin Korunması:

Sektör üretiminde, yapılan ürünlerinin kalitesinin arttırılması ve buna bağlı olarak müşteri memnuniyetinin ve kalite güvencesinin sağlanması, iç pazarda tüketicinin korunması, dış pazarda ise gerekli rekabet gücünün kazanılması açısından hayati önem taşımaktadır Bu amaçla;
Sektördeki bütün üreticilerin ve üretici kuruluşların ISO 9000’ne uygun kalite güvencesi almalarını özendirici tedbirler alınmalıdır

Sektördeki ürünlerine ilişkin Türk Standartları’nın AB ile ortak bir zeminde buluşmaları sağlanmalı

Pulluk vb tarım makinelerin imalatında ihtiyaç duyulan özel malzemelerin piyasada bulunması sağlanmalı ve bu malzemeleri üreten kuruluşlar teşvik edilmelidir

Sektörde üretilen ürünlerin ithalatları sırasında, ISO 9000 (veya eşdeğeri) kalite güvencesi koşulu aranmalıdır

Kullanılmış traktör ve tarım makineleri ithali engellenmelidir (Yurt dışından getirilen kullanılmış traktör ve makinelerin ekonomik ömürleri kısa olmakla birlikte, yüksek onarım maliyetleri ekonomiyi olumsuz etkiilemektedir

Test ve laboratuar hizmetleri yürütücek servisler oluşturulmalı ve bunlar yeterli donanıma kavuşturulmalıdır

Dizel yakıtların yurt genelinde standart kalite güvencesi altında satılması sağlanmalıdır (Özellikle kırsal kesimlerde yaygın kullanılan ucuz mazot, araçların arızalanmasına ve fazlada ekonomik maliyete yol açmaktadır)

4) Pazar İmkanları ve Pazarlama Sorunları:

Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri, kaliteli ve ucuz üretim yapılmasına neden olabilecek ayrıca modern üretim tekniklerini kullanılan mekanizasyon araçlarının azlığıdır AB ülkeleri ile aramızdaki değerler son derece dengesizdirAncak, ülkemizde yaşanan ve ortaya çıkan sorunlar ve bazı özel durumlar, bu açığın kapanmasını zorlaştırmakta ve özellikle tarım sektörünün gelişmesine engel teşkil etmektedir
Tarım Bakanlığı yetkisinde bulunan fiyat belirlemeleri uygun ve serbest piyasaya düzenle aktarılmalıdır Hazırlanan planlar ve politikalar kararlılıkla uygulanmalıdır

Belirsizlik oratadan kaldırılarak, istikrarlı ve gerçekçi bir büyümeyi hedefleyen kalkınma politikaları izlenmelidir

Hukukta yapılacak düzenlemeler, arazilerin parçalanmasını önlemelidir

Ziraat Bankası’nın Traktör ve Tarım Alet ve Makineleri edindirme kredilerinde, alınma teşvik ettirecek düzenlemeler yapılmalıdır

Çiftçilerin güçlü traktör ve uygun ekipman kullanmaları teşvik edilmelidir (Birden fazla işlemin bir geçişte yapılması ve böylece önemli düzeyde enerji, maliyet, zaman tasarufu ayrıca toprağın korunması sağlanabilir)

5) İç ve Dış Rekabet, İhracatın Geliştirilmesi:

Enflasyonun maliyetleri yükseltmesiyle, üreticilerin zarar etmesine neden olan koşullalın önüne geçilmesi gerekmektedir

Ana ve yan sanayi firmaları arasında kordinasyonlu bir üretim sağlanmalı

Küçük ve orta ölçekli firmaların dış rekabet gücünü arttırmalarına yardımcı olunmalı

Traktör ithalinde damping girişimlerine karşı hızlı ve etkin antidamping politikaları uygulanmalı

Diğer Sorunlara İlişkin Tedbirler:

Ülkemizde traktör parkının güvenilir biçimde belirlenmesi gerekmektedir

Trafikte traktörlerle ilgili istatiklerin açıklanması gerekmektedir

Traktör ve tarım makineleri ihracatına ilişkin istatistikler düzenli olarak yayınlanmalıdır

“Ortak Makine Kullanım Modelleri Makine Birlikleri” oluşturukması için gerekli tedbirler alınmalıdır

Tarımda mekanizasyon araçlarının kullanımında sigorta uygulaması teşvik edilmelidir

Mevcut Yap
ıdan Kaynaklanan Sorunlar

Ülkemizde tarımsal destekleme politikalarının en önemli aracı olan fiyat müdahaleleri, üretimin piyasa koşullarına uygun gelişimi engellemiş, gelir dağılımını bozmuş, bazı ürünlerde değerlendirilemeyen ürün stokları oluşurken, bazı ürünlerde yetersiz üretime yol açmıştır Genel bir yaklaşımla, politika araçları ile hedeflenen amaçların uyumlu olması gerekmektedir Ancak, temel politika uygulamalarında; hangi ürünlerin destekleneceği, uygulamaların nasıl gerçekleştirileceği, fiyatlar gibi uygulamaya yönelik belirsizlikler karar alma sürecinde çiftçiyi olumsuz olarak etkilemekte ve destekleme politikalarının yönlendirici özelliğini zayıflatmaktadır

Uygulamada yaşanan belirsizlikler yanında, sistemden kaynaklanan sorunlar tarıma aktarılan kaynakların tamamının çiftçi eline geçmesini engellemektedir Tarıma yapılan toplam transferleri incelediğimizde, alım yapan kuruluşların görev zararları ve sermaye girişlerini de içerdiği görülmektedir Ancak, sistemden kaynaklanan ve çiftçi eline geçmeyen bu tutarın tarıma yapılan destek olarak değerlendirilmesi yanıltıcı olmakta, destekleme miktarını yapay olarak yükseltmektedir

Verilen desteklerden küçük işletmeler ve verimin düşük olduğu bölgeler yeterince yararlanamaktadır İşletme yapısı ve koşullardan kaynaklanan sorunlar, yapısal problemler, bilgi akışının yetersizliği, eğitim düzeyi, koordinasyon eksikliği gibi nedenlerin yanısıra, çiftçi örgütlenme sinde ki yetersizliklerden kaynaklanan sorunlar nedeniyle desteklerin adil dağılımı ve etkinliği azalmaktadır

Türkiye'de bugüne kadar uygulanan tarımsal destekleme politikaları; tarımsal üretimin ve verimin artırılması ve üreticiye belirli bir gelirin sağlanması açısından bir çok bakımdam etkili olmuştur Ancak, yanlış ve amaç dışı uygulamalar marjinal verimlilikteki işletmelerin varlığını devam ettirmelerine, dolayısıyla belli bir nüfusun marjinal verimlilikte ve asgari geçim düzeyinde varlığını sürdürmesini sağlamış, bu ise tarımsal yapının bozulmasına neden olmuştur

Tarımsal destekleme politikalarının belirlenmesinde ülkemizde karmaşık bir örgütlenme yapısı dolayısıyla çoğunlukla ekonomik rasyonellikten uzak olan siyasi tercihler etkili olmaktadır Özellikle işletme bazında tarımsal yapının iyileştirilmesine yönelik iyi organize edilmiş ve kurumsal nitelikteki önlemlerin alınmadığı gözlenmektedir

Tarımsal destekleme politikalarının, amaçları doğrultusunda uygulanmaması nedeniyle üretim yapısının bozulduğu, bazı ürünlerde üretim açığı meydana gelirken, bazı ürünlerde ise istenmeyen stokların oluşması dolayısıyla devlete ilave bir finansman yükü geldiği ve uluslararası ticaretimizin destekleme politikalarından olumsuz yönde etkilendiği gözlenmiştir Türkiye'nin bugün tarımda kendi kendine yeterli bir ülke olduğu tartışılır duruma gelmiştir Özellikle hayvansal ürün üretim ve tüketimi yetersiz seviyelerdedir Girdi desteklerinden istenen sonuç alınamamıştır Girdi fiyatlarının ürün fiyatına göre daha hızlı artışı, üreticinin satın alma gücünün azalmasına yol açmıştır Ancak, tohumluk ve damızlık hayvan kullanımında gelişmeler kaydedilmiştir

Sektörde yer alan kamu kurumlarının sayıca fazlalığı, yetkilerin dağınık olması ve buna ek olarak kuruluşlar arası koordinasyon eksikliği, uygulamaların etkinliğini azaltmakta, hizmetlerin bir bütünlük içinde sunulmasını engellemektedir

Destekleme politikalarında tarımın alt sektörleri itibariyle denge kurulamamış, bitkisel üretim sektörü öncelikle desteklenmiş ve hayvancılık sektörü ihmal edilmiştir Uygulanan politikalar nedeniyle, mera ve otlaklar bitkisel üretime kaydırılmış ve denge bozulmuştur Böylece, doğal kaynakların yanlış kullanımı ve israfı yanında hayvancılık sektörü de olumsuz olarak etkilenmiştir Gelişmiş ülkelerde tarım sektörü geliri içinde hayvancılık sektörü geliri % 70 ler civarında pay alırken, Türkiye'de bu oran % 27 ler civarındadır

Hayvancılık sektöründe yaşanan darboğaz, yüksek maliyetlerden kaynaklanan fiyatların da etkisiyle iç ve dış pazarda üreticiyi ve tüketiciyi zorlamaktadır

Tarım sektöründe, yapısal özellikleri nedeniyle sermaye birikiminin az ve yetersiz, sermaye dönüşüm hızının düşük olması ve uzun süreçte gerçekleşmesi bu sektörde yatırımları engelleyici rol oynamaktadır

ÖNER
İLER

Tarım politikaları, geniş bir etki alanına sahip olması nedeniyle, ülkelerin; ekonomik, sosyal ve siyasal politikalarının en önemli parçası olup sektörel yapısı gereği tarım sektörü devlet müdahalelerini zorunlu kılmaktadır Bu müdahalelerin ülkelere göre amaç ve araçları farklılık arz etmekteyse de, esas hedef; üreticilere adil ve yeterli bir yaşam standardı sağlanmasının yanı sıra, tüketicilere uygun fiyatla yeterli ürün arzının garanti edilmesi şeklinde özetlenebilir

Dünyada yaşanmakta olan küreselleşme sürecinde, bîyoteknoloji, bilgi akışı, teknolojik gelişmeler, uluslararası ticarette kaydedilen gelişmeler, üretimin talep doğrultusunda gerçekleşmesini sağlayacak politikaların belirlenmesi ve mevcut durumun iyileştirilmesi gerekliliğini gündeme getirmiştir Bu kapsama, gittikçe azalan doğal kaynakları etkin kullanım gerekliliği de eklenerek, kuralları anlaşmalarla belirlenen yükümlülükler çerçevesinde reformların yapılması hız kazanmıştır Mevcut durumun iyileştirilmesi için yasal düzenlemeler dahil bir dizi önlemin alınması yanında, Dünya ile özellikle aday konumunda olduğumuz Avrupa Birliği ile uyum sağlayabilecek, tarım sektörünün yapısal sorunlarına çözüm getirebilecek etkin alternatif politikaların ve bu politikalara destek olabilecek hukuksal altyapının ivedilikle oluşturulması gerekmektedir

Tarımın içinde bulunduğu sorunlara çözüm getirebilecek ve belirlenen temel unsurlar ve ilkeleri yansıtacak öneriler şu şekilde özetlenebilirler:

Kurumsal ve Yasal Düzenlemeler:

Tarımsal destekleme politikaları ve uygulamaları “Tarım Kanunu” ile belirlenmeli ve tarım politikaları entegre bir biçimde ele alınmalıdır
Tarım sektörünün serbest piyasa ortamında faaliyet göstermesi, Dünya ile özellikle AB ile entegrasyonunun sağlanması öncesinde; kurumsal yapının düzeltilerek, tarımsal politikalarla doğrudan ilgili kurumların belirlenmesi, bu kurumların etkinliği ve üretkenliği arttıracak şekilde yeniden yapılanması sağlanmasıdır Uygulamada görev alacak kuruluşların görev ve yetkileri yasada yer almalı, yetki az sayıda kuruluşa bırakılarak, yetki kargaşası engellenmelidir
Tarımın finansman ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla, TC Ziraat Bankası yanında diğer finans kuruluşlarının kredi sağlamasının gerekli olduğu düşünülmektedir Ayrıca, Tarım Kredi Kooperatiflerinin de kredi verebilecek konuma getirilmesi ve bu maksatla gerekli yapılanmanın sağlanması, ancak tarımsal üretim için verilecek kredilerin piyasa şartlarından ucuz olması veya en azından piyasa şartlarında olması öngörülmektedir
Tarımsal girdilerde Katma Değer Vergisi oranları yeniden gözden geçirilerek düşürülmelidir AB'nde tarımsal ürünlerde üretici ve tüketici KDV oranlan düşük uygulanmaktadır Kimyasal gübrede, destekleme oranlarının % 20 oranına düştüğü gözlenmektedir Desteklemenin KDV yükü de tüketici fiyatına yansıtıldığından, gerçekte kimyasal gübrenin %16-17 oranında desteklendiği görülmektedir Bu oranın uygulanan KDV ile aynı olduğu, ancak karmaşık uygulamaların mali yükünün yüksek olduğu, sektörel bazda sıkıntılara yol açtığı bilinmektedir Belirli bir süre sonunda kaldırılması öngörülen gübre desteğinin, bu uygulamaya geçilinceye kadar KDV oranının % l'e çekilerek uygulanması yerinde olacaktır Ancak, bu durumda üretici ve ithalatçılarla ilgili fazladan ödedikleri KDV iadelerini alabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır
Türkiye tarımının gelişmesi için gerekli finans ve girdi; tüketiciye uzanan zincire kadar, hatta tarımsal ihracat ve ithalat kararları değişik alanlarda özel bilgi gerektirmektedir Kamu ve özel sektör kurumsal insan kaynaklarının etkili koordinasyonu mutlaka sağlanmalıdır
Tar
Politikaların Değişimi:

Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması ve AB ile yapılan anlaşmalar sonucunda tarımın olumsuz yönde etkilenmesini önlemek amacıyla tedbirler alınmalıdır Örneğin, fiyatlarda meydana gelecek azalma nedeniyle sonuçlanabilecek gelir düşüklüğünü telafi etmek amacıyla, geçiş döneminde doğrudan gelir ödemeleri ve fark ödeme sisteminin uygulanması gerekmektedir
Destekleme uygulamaları ülke tarım politikalarına uygun olmalı, kalkınma planları ile belirlenen hedeflere ulaşılmasında etkin bir araç olarak kullanılabilmeli ve politika hedefleriyle çelişen uygulamalara yer verilmemelidir Hedefleri ve araçları iyi tespit edilmiş, siyasi amaçlardan arındırılmış, uzun vadeli bir tarım politikası ve bu çerçevede dinamik, şartlara uyum sağlayabilecek ve ihtiyaçlara cevap verebilecek destekleme politikaları tespit edilmelidir
Destekleme politikası uygulamalarındaki belirsizlik ve istikrarsızlık ortadan kaldırılmalıdır Kuralları belirlenmiş, ne yapılacağı önceden bilinen şeffaf, hedefe yönelik, esnek politikalar izlenmelidir
Alternatif Tarımsal Destekleme Politika araçlarının değerlendirilmesi ve doğrudan gelir ödemeleri sistemine geçilmesi önem arz etmektedir Ancak, uygulama öncesi belirlenen amaçlar doğrultusunda; hedef bölge, hedef kitle, hedef ürün, uygulama şekli, uygulama süresi, uygulama koşulları açıklıkla ortaya konmalı ve bu koşullarda sistemin uygulanabilirliği araştırılmalı ve eksiklikler giderilmelidir Bu sistemin, piyasada fiyat oluşumu üzerinde olan nispeten düşük etkisi ve belirli hedef kitleye yönelik uygulama kolaylığına sahip olması sağlanılmalıdır
Doğrudan gelir desteği ödeme sisteminin uygulanabilmesi için yasal ve kurumsal düzenlemeler yapılmalıdır Bu uygulama bazı ürünlerde geçiş döneminde belli ölçüde üretime bağlı doğrudan ödemeler şeklinde veya diğer politika araçları ile birlikte kullanılabilir AB ve ABD destekleme politikaları incelendiğinde, doğrudan ödemeler yıllar itibariyle artış göstermekle beraber diğer destekleme modellerinin de halen uygulandığı gözlenmektedir
Desteklemelerin kaynağının belirli olması, her bir uygulamaya ayrılan kaynak miktarının önceden açıklanması ve araç sayısının sınırlandırılması gerekmektedir Diğer taraftan, desteklemenin mali yükünü azaltmak, finans sorununa çözüm getirmek amacıyla bir fonun oluşturulması veya mevcut fonlardan hukuksal çerçeve içersinde belli bir payın destekleme faaliyetlerine ayrılması öngörülmektedir
Kayıtlı ekonomiye geçişi sağlamak üzere ülke çapında kayıt sisteminin geliştirilerek çiftçilerle ilgili bilgilerin derlenmesi ve veri tabanının oluşturulması gerekmektedir Çiftçi tanımı yanında ürün bazında işletme büyüklüklerinin tespit edilmesi gerekmektedir Oluşturulacak veri tabanı, dinamik günün koşullarına uyum gösterebilecek bir yapıda olmalı ve değişimler sürekli izlenmelidir
Doğal afetlerin önemli bir etkiye sahip olduğu tarım sektöründe tarım sigortası yasasının çıkartılması bir an önce gerçekleştirilmelidir
Halen Tarım Reformu Genel Müdürlüğü’nce uygulama alanlarında olmak üzere kısıtlı bir alanda ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce de ülke genelinde yürütülen “Arazi Toplulaştırma” çalışmaları dikkate alınarak “Toplulaştırma Yasası” ile sağlam bir zemine kavuşturulmalıdır
Avrupa Birliği'ne uyum çerçevesinde doğru yönlendirme olan işletme tanımının teknik ve bilimsel ölçütlere göre tanımının yapılarak, gerçek işletmeler bazında tarımın desteklenmesi, kırsal alan nüfusunun sorunlarının tarım kapsamından çıkarılarak sosyal politikalar çerçevesinde sağlık, eğitim, kültürel etkinlikler ve sosyal güvenceler olarak Anayasanın ilk üç maddesinde tanımlandığı şekilde değerlendirilmesi yapılmalıdır
Devlet destekleme alımları yanında bu ürünlerle ilgili yükleme, taşıma, depolama, saklama ve işleme gibi çeşitli harcamaları da üstlenmektedir Bu durum, fiyat yanında desteklemenin maliyetini artıran diğer unsurlar olarak ortaya çıkmaktadır Bu nedenle destekleme alımları aşamalı olarak azaltılmalı, destekleme fiyat politikasında prim sistemi (fark ödemesi sistemi) iyileştirilmelidir Ürün borsaları sistemi yaygınlaştırılmalı, yurtdışı piyasalarla entegre bir duruma getirilmelidir Tarım ürünlerinin yurtiçi ve yurtdışı arz ve talep projeksiyonları ve fiyat/maliyet analizleri yapılarak, göreli üstünlüğümüz olan ürünlerin üretimi özendirilmelidir Yurtiçi ve yurtdışı piyasaları kapsayan etkili bir pazar-enformasyon ve analiz sistemi oluşturulmalıdır
Tarımsal faaliyetlerde bulunanların sosyal güvenlik kurumlarına ve İlgili mesleki kuruluşlara kayıt olmasını ve belirli büyüklükteki tarım işletmelerinin kayıt sistemine geçmesini özendirici sistemler geliştirilmelidir Tarım politikalarının hedef kitlelerinin belirlenmesi amacıyla çiftçiliğin ve diğer tarımsal faaliyetlerde bulunanların meslek grubu olarak tanımlamalarının yapılması gereklidir Tarımsal faaliyetlerin belirli bir meslek tanımı çerçevesinde kayıtlı ve sertifikalı kişiler tarafından yürütülmesini sağlayıcı teşvik mekanizmaları geliştirilmelidir Bu kapsamda, çiftçilere, kendi faaliyet alanları ile ilgili belirli bir eğitim imkanının sağlanması ve önemli potansiyel bir kitle olan ziraat mühendisi ve teknisyenleri ile veteriner hekimlerin, çiftçi olarak tarımsal üretime katılmalarını teşvik edecek mekanizmaların oluşturulması gereklidir
Tarımsal faaliyetlerin bütün aşamaları (üretim, işleme ve pazarlama) ile ilgili tarımsal kooperatifçilik ve mesleki örgütlenme teşvik edilmelidir Kooperatifler yönetim ve finansman bakımından daha bağımsız bir yapıya kavuşturulmalı ve devletin bu alandaki müdahaleci rolü azaltılmalıdır Mesleki örgütlerin tarım politikaları ile ilgili karar verme mekanizmasında rolü artırılmalıdır Kamu kuruluşları tarafından sağlanan girdi temini, tarımsal kredi temini, pazarlama hizmetleri, araştırma, yayım, eğitim gibi hizmetlerin yerine getirilmesinde kooperatiflerin, mesleki kuruluşların, yerel yönetimlerin ve özel sektörün katkısı arttırılmalıdır
Sözleşmeli çiftçilik hukuki alt yapısı oluşturularak teşvik edilmelidir
Organik tarım, özellikle ihracat imkanları göz önüne alınarak teşvik edilmelidir
Entegre kırsal kalkınma projeleri az gelişmiş yörelerden başlamak üzere hızlı ve etkili bir şekilde yaygınlaştırılmalıdır

Ürün Desteği:

Ürün arzının yetersiz olduğu ürünlerin arz fazlası ürünlerin yetiştiği alanlara kayması sağlanabilir Bu konuda, kota sistemi ile azaltılan tütün ekim alanlarında alternatif ürünlerin yetiştirilmesine ilişkin alınan karar uygulanamamıştır Özellikle yurtiçi talebe karşılık veremeyen yağlı tohumlar ve yem bitkilerinin üretimine yönetim sağlanabilir
Son yıllarda büyük gelişim gösteren, özellikle ihraç ürünü olarak yerini alan organik tarım İhracat imkanları dahilinde göz önüne alınarak desteklenebilir
Özel ürün olarak adlandırılan tütün tarımı, ticareti ve endüstrisindeki gelişmeleri ve dünya çapındaki koşulları göz önünde bulunduran , yeni yapılanmaları içeren ve bunların hukuki mevzuatını ortaya koyan, tütün üreticisinin, sektör çalışanlarının hak ve çıkarlarını koruyan, ülkemizde yabancı menşei olarak üretilen tütünlerin tarımını, satışını, kooperatifleşmesini, borsasının oluşmasını ve işlemesini göz önüne alacak bir Tütün Yasası ivedilikte çıkarılmalıdır

Örgütlenme:

Katılımcılığın artırılması ve tabana yaygınlaştırılmasını tcminen destekleme politikaları örgütlü tarıma dayandırılmalıdır Örgütler sektörel gelişimin belirleyici unsuru olmalıdır
Üretici Birlikleri ve tarımsal amaçlı kooperatiflerin, yönetimlerinde bağımsız ve demokratik ilkelerin geçerli olduğu, üretim-tüketim zinciri içerisinde üreticilere hizmet verebilecek bir örgütlenmenin sağlanmasına ilişkin hukuksal altyapının tamamlanarak İşlerlik kazandırılması gerekmektedir Diğer taraftan, örgütlenme desteklenirken, mevcut örgütlere de desteklemelerde öncelik tanınmalıdır
Tarımda üretici ve üretimin karşı karşıya olduğu risk unsurlarını azaltma amacına yönelik mekanizmalar geliştirilmelidir Bu kapsamda, mevcut ürün borsalarının geliştirilmesi, vadeli işlem borsalarının işlerlik kazanması, ürün pazarlamasının ürün borsaları aracılığı ile yapılması için önlemler alınması, sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılması, tarım ürünleri sigorta sisteminin uygulanmasına yönelik yasal sürecin tamamlanarak en kısa zamanda uygulanması gerekmektedir Bununla ilişkili olarak, tarım sigortasını yaygınlaştırmak amacıyla geçici bir süreyle üreticilere sigorta primi desteği yapılması uygun olacaktır
Tarım Satıl Kooperatifleri’nin yeniden yapılandırılarak özerk bir yapıya kavuşturulması ve işlevselliğini arttırmak gerekli göülmektedir

Doğal Kaynakların Yönetimi:

Sulama yatırımlarının desteklenmesi; küresel olarak meydana gelmesi beklenen iklim değişikliklerini dikkate alarak, elverişli alanlarda sulama yatırımlarının ve sulama ağının küçük alanlara da hizmet verecek şekilde yaygınlaşmasının mevcut potansiyelde ürün artışını sağlayacağı öngörülmektedir
Doğal kaynakların yönetimi, kullanımı ve korunmasına ilişkin teşvik edici tedbirlerin alınması; doğal çevrenin korunması ve devamlılığının sağlanmasında, belirlenen hedeflere yönelik ülke düzeyinde önlemler, araştırma-geliştİrme ve işbirliği yaklaşımları ile desteklenmeli ve teşvik edilmelidir Bu kapsamda, erozyon önleyici tedbirlerin alınması, gittikçe azalan orman alanlarımızı dengeye getirecek ağaçlandırma faaliyetleri de önem arzetm ektedir
Ülkemizde, ekilebilir tarım arazîlerinin sınırına gelinmesi gerçeğine rağmen, engellenemeyen şekilde tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve erozyon, topraklarımızın her geçen yıl azalmasına neden olmaktadır Diğer taraftan, artan nüfus ve refah seviyesine bağlı olarak değişen gıda tüketim artışının karşılanabilmesi ve uluslararası pazarlar, birim alan ve hayvan başına verimin artırılmasını gerektirmektedir Bu kapsamda, tarımsal yapının dönüşümünü sağlamak ve tarım sektörünü kaynak yaratan bir sektör haline getirmek amacıyla destekleme politikalarının diğer politikalarla entegre olabilecek bir yapıya sahip olması sağlanmalıdır
Yapısal dönüşüm ve işletme optimİzasyonu için uygulanacak toprak düzenlemesi çalışmalarıyla görevli "Arazi Edindirme Ofisi" kurulmalıdır Özerk bîr yapılanma İle işleyecek söz konusu kurumun görevleri yasa ile belirlenmelidir
Gelişme ve kalkınma gözetilerek, yoğun teknoloji ve girdi kullanımı ile doğal kaynaklarımızın yanlış ve bilinçsiz kullanılması sonucu oluşabilecek çevre kirliliğine karşı her türlü önlem alınmalı ve buna yönelik stratejiler geliştirilmelidir
Tarım arazilerinin (I, II ve III sınıf tarım arazilerinin) tarımsal amaçlar dışında kullanımı, tarım yapılamayacak şekilde aşırı ve yanlış kullanımı engellenmelidir Arazi varlığını büyük ölçüde tehdit eden erozyonun önlenmesi için bütün tarımsal ve tarım dışı önlemler etkili bir biçimde ve derhal uygulamaya konulmalıdır
Anayasal yaptırımların işletilerek toprağın kullanım hakkını tanımlayan mülkiyetin, miras hukuku gerekçe gösterilerek Anayasa’yı ihlal etmesi engellenmelidir
Toprak ve su kaynakları ile çevre ve kırsal peyzaj belirli bir plan esas alınarak, ülke, bölge ve havza bazında korunmalı, geliştirilmeli ve etkili bir şekilde kullanılmalıdır Sulama yapılan alanlarda tuzluluğa ve çoraklığa neden olan sulama teknikleri yaygın bir şekilde uygulanmaktadır Halen sulama yapılan alanların önemli bir bölümü, tekrar kazanılamayacak ölçüde tuzlanma sorunu ile karşı karşıyadır Mevcut sulama sistemleri, suyu en verimli şekilde değerlendirecek ve tuzlanmaya neden olmayacak sulama teknikleri ile ıslah edilmeli, GAP bölgesi başta olmak üzere diğer sulanabilir alanlar hızlı bir şekilde sulu tarıma açılmalıdır
Toprak haritaları gözden geçirilerek, bütün tarım alanlarında, özellikle sulamaya açılan alanlarda, arazi kullanım planları hazırlanmalıdır Çeşitli özendirici mekanizmalarla arazi sahiplerinin gönüllü katılımını da sağlayacak şekilde bir toprak toplulaştırması politikası izlenmelidir Bu alanlarda işletmelerin tekrar bölünmesini engelleyici şekilde hukuki, idari ve teknik önlemler alınmalıdır
Türkiye deniz ve iç suları ve iklim kuşağı bakımından su ürünleri yetiştiriciliğine son derece elverişli bir ülkedir Su ürünleri üretimi konusunda etkin önlemlerin başında, kaynak kullanımında rasyonelliği yakalamanın en önemli unsuru, bilgi birikimini ön planda tutan, eğitilmiş insan gücünün girişimciliğini destekleyen araçların kullanılmasıdır Mevcut kaynakların korunması, geliştirilmesi ve etkin bir şekilde kullanımı için gerekli önlemler alınmalıdır Bu amaçla çevre kirliliği önlenmeli, özellikle kıyılarda ve iç sularda balıkçılık ihtisas işletmeleri desteklenmelidir Ayrıca su ürünleri konusunda tüketiciler aydınlatılmalı ve su ürünlerinin tüketimi artırılmalıdır

Hayvancılık:

Mera ve otlakların bitkisel üretime kaydın iması ve bu alanların korunamaması, hayvancılığın içinde bulunduğu koşulları zorlaştırmıştır Bu sektörde, kırmızı ete alternatif olarak son yıllarda artış gösteren kümes hayvanlan etinde maliyetlerin yüksek olması İç ve dış pazarda sektörü çıkmaza götürmekte olup, gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir
Hayvancılık sektöründe üretim maliyetlerinin düşürülmesine yönelik teşvik unsurları getirilmeli, bu teşviklerin hayvancılık sektörünün en etkin girdisi olan karma yem ve kaba yem kullanımını kapsaması sağlanmalıdır
Türkiye’nin 2000 yılında protein açığı ile karşılaşmaması isteniyorsa; hayvansal gıdaların, bitkisel gıdalara göre daha fazla tüketildiği gelişmiş ülkeler seviyesine çıkması hedefi ile tutarlı bir hayvancılık politikası ve buna yönelik stratejilerin ortaya konması gerekmektedir

Biyoçeşitlilik:

Henüz çok azı değerlendirmeye alınmış parasal olarak değer biçilemeyecek toplanmış genetik materyallerden elde edilen sonuçlar, bugüne kadar yapılan harcamaları karşıladığı gibi, gelecek yılların bütçelerine kaynak yaratabilecek bir durumdadır Bu nedenle; koruma, yönetim ve denetim mekanizmaları geliştirilmeli ve yurt dışına çıkarılmaktan kurtarılmalıdır
Halen, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde bitki gen kaynaklarını sahiplenecek iki birim bulunmaktadır Yetersiz kalan bu birimlerin artırılması için gerekli fınanssal kaynaklar yaratılmalıdır
Pek çok bitkisel ve hayvansal ürüne gen kaynağı olan ülkemiz, bu gen kaynaklarının araştırılması, geliştirilmesi ve etkin bir şekilde kullanımı için gerekli önlemleri almalıdır Bu önlemlerin başında bitki ve hayvan gen kaynaklarına ait envanterin çıkarılmasıyla başlanarak, hem ekolojik hem de gelecek için yararlan sağlanmalıdır
Diğer ülkelerden ithal edilecek damızlık ve tohumlarla yeni gen kaynakları sağlanmalı ve etkin bir şekilde kullanılmalıdır Yurt dışından sağlanacak gen kaynaklarının belirlenmesi ve ülkemiz koşullarına uyumu için hızlı ve etkili şekilde işleyen bir araştırma-geliştirme sistemi oluşturulmalıdır Hayvancılıkta suni tohumlama teşvik edilmelidir
Hızla gelişen transgenik bitkilerin denetim ve kontrolü için bir yönetmelik ve kontrol laboratuvarı kurulmalıdır

Alıntı Yaparak Cevapla