Prof. Dr. Sinsi
|
Entomoloji Ders Notları
isterseniz linkten de indirebilirsiniz
http://www 4*****d com/file/12003710  ntomoloji html
Entomolojiye Giriş
Entomoloji; hayvanlarda ve insanlarda zararlı olan, direkt olarak bozukluklara neden olan, indirekt olarak ise hayvanlara ve insanlara patojen etkenlerin naklinde rol alan artropodların morfolojisi, biyolojisii ve ekoloji ile ilişkilerini ve bunların bizzat kendilerinin yaptıkları hastalıkların klinik belirti, epidemiyoloji, patogenez, bulaşma, teşhis, tedavi, kontrol ve mücadele yöntemlerini inceleyen bilim dalıdır
Entomoloji bilimi Parazitoloji Anabilim Dalı’nın bir alt bilim dalıdır İncelediği konular içerisinde artropodlar olmasından dolayı zooloji bilimi ile, hastalık etkenlerini naklinden dolayı viroloji, bakteriyoloji, protozooloji ve helmintoloji bilim dallarıyla, neden olduğu hastalıklar nedeniyle de patoloji, epidemiyoloji, immünoloji ve diğer bilim dallarıyla yakın ilişkisi vardır Ayrıca insanlarda ve hayvanlarda zararlı etkileri görülen bir kısım artropodlar ise bu konaklarda ortak görülmesinden ve artropozoonotik karakterde olmasından dolayı da tıbbi entomoloji ile ortak ilişkisi bulunmaktadır
Artropodoloji bilimi aslında zoolojinin bir alt bilim dalı olup, tüm artropodları tanımak (taksonomik, morfolojik, biyolojik v s ) amacını güder Veteriner ve Tıbbi artropodoloji bunlardan sadece hayvanlara ve insanlara zararlı olan artropodları ve hastalık durumlarını inceler
Artropodoloji ( Arthors: Eklem, Podos: Ayak, Loji: Bilim) vücutları segmentli, eklem bacaklı, omurgasız hayvanları konusu içine alır Omurgasız hayvanlardan sadece insectleri (Insecta sınıfı) inceleyen bilim dalı Entomoloji, akarları (Arachnida sınıfı) inceleyen ise Akaroloji bilim dalıdır Entomoloji Medikal veya Tıbbi, Veteriner, Zirai veya Tarım ve Orman entomolojisi olarak değişik bilim dalları şeklinde de sınıflandırılır
Birçok araştırıcı artropodoloji kelimesi yerine entomoloji terimini kullanmaktadır Entomoloji kelimesi canlılar aleminin artropoda filumu içinde yer alan "Entomo" (Syn: Insecta, Hexapoda ) sınıfı adıyla "loji" kelimesinden oluşmuştur Bu nedenle entomoloji dar anlamda sadece insecta sınıfını inceleyen bir bilim dalını ifade eder Ancak eskiden beri yaygın olarak kullanılmakta ve tüm artropodları içine almaktadır Ayrıca Arachno-Entomoloji terimi de kullanılmaktadır Bu bilim dalı arachnoidea ve insecta sınıfındaki artropodları inceler Bu iki sınıf veteriner ve tıbbi bakımdan önemli olan hemen bütün parazitleri içine almaktadır Arachnoidea sınıfında bulunan akarina takımındaki artropodları inceleyen bilim dalına ise akaroloji adı verilmektedir
Artropodlar parazit tanımlaması içine girmektedir Ancak artropodların birçoğu zararlı olmayıp tam aksine ekolojik denge için faydalı olanlar (Coleoptera sp ) yanında gıda olarak tüketilenler (Yengeç, Istakoz) veya ürününden yararlanılan (Apis mellifera) türlerde vardır Parazit olarak bulunan ve konaklarda hastalık oluşturan artropod türleri ise çoğunlukla ektoparazit olarak tanımlanır Bu ektoparazitlerin yani artropodların insan ve hayvanları istila etmesine sonucu oluşan hastalık tablosuna enfestasyon adı verilmektedir
Veteriner artropodolojinin önemi ve amacı:
Evcil ve yabani hayvanlarda önemli hastalıklara neden olan artropod türleri bulunmaktadır Örneğin Hypoderma sp türlerinin neden olduğu hypodermosis, kene enfestasyonları, mallophagosis, uyuz gibi hastalıklar artropodal enfestasyonların başında gelmekte ve hayvanlarda önemli ekonomik kayıplara neden olmaktadır Artropodların diğer tıbbi önemlerinden biri de insanlar ve hayvanlar da hastalık etkenlerini taşımalarıdır Örneğin kenelerin Babesia sp , Theileria sp gibi protozoer hastalık etkenlerini ve arboviruslar gibi (Kırım Kongo Kanamalı Ateşi gibi) viral etkenleri taşımalarıdır
Artropodların bu zararlı etkilerinden dolayı amaç; öncelikle hayvanlara zarar veren artropodları en ideali çok zor olmakla beraber ortadan kaldırmaktır Ancak eradikasyonun mümkün olmadığı veya ekonomik olamayacağı durumlarda amaç zararlı olan bu artropodları sayıca kontrol altına almak, hayvanları bunlardan korumak, bunların mümkün olmadığı durumlarda ise enfeste hayvanları tedavi etmektir
Eradikasyonda eğitilmiş personel, iyi bir ekip çalışması, ekonomik olarak para araç ve gerecin tam ve kesintisiz olarak sağlanması, halkın bilinçlendirilmesi, sınır ve gümrüklerin kontrolü, göçmen hayvan hareketleri ve taşımacılık sorunları gelmektedir Ayrıca eradike edilecek artropodun doğada yabani hayvanlarda yuvalanma imkânı bulamayacak türden bir parazit olması şarttır Eradikasyon tamamlandıktan sonra bu hastalığa karşı direnç ve bağışıklık olmayacağı için hastalık meydana çıkarsa büyük ekonomik kayıplara sebep olacaktır Bu nedenle sürekli kontrol gereklidir Bu şartların tamamen uygulanabildiği durumlarda eradikasyonda başarı sağlanabilir
Artropodolojinin Tarihçesi
Artropodların fosillerine, üzerlerini örten sert ve kalın kitin tabakası dolayısıyla, çok eski kara parçalarında bile rastlanmaktadır Artropodların insanlardan daha eski zamanlarda bulunduğunu ileri süren araştırıcılar vardır Bunların fosilleri üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda yaklaşık olarak on iki bin türün bulunduğu bildirilmektedir
Milattan önceki kavimlerde yapılan araştırmalarda ilkel insanların pire, bit, tahtakurusu, kene ve sivrisinek gibi dış parazitleri iyi tanıdıkları kaydedilmiştir
Eski bir tıp eseri olan Susruta Samhita'da (M S 500) sivrisineklerle sıtma arasında ilişki olabileceği kaydedilirken, tahtakurularının yutularak sıtma tedavisinin mümkün olacağı gibi yersiz bazı görüşlere de yer verilmektedir
Mısır'da parazitler ile ilgili bilgiler papürüslere dayanmaktadır Bunlardan Kahün papürüs'ü (M Ö 1900) veteriner hekimlikle, Ebers papürüs'ü (M Ö 1550) ise tıpla ilgilidir Bu tarihlerde Mısırlıların çeşitli endoparazitleri tanıdıkları, ektoparazitlerden ise pire ve sivrisineklere karşı mücadele yöntemleri geliştirdikleri görülmektedir Milattan önce Mısır' da bir orduda uyuz salgını görüldüğüne dair kayıtlar bulunmaktadır
Sümer, Babil ve Asur'da diğer medeniyetlerde bilinen bütün parazitler tanınmaktadır Özellikle Asur-Babil hekimlerinin uyuzu ve bitleri tanıdığı, uyuzu kükürtle tedavi ettikleri, hastalıkların yayılmasında bazı küçük böceklerin rol oynadığına inandıkları görülmektedir Ancak yine bu dönemlerde hastalıkların insanların günahlarının bir cezası olarak verildiği fikri de kabul ediliyordu Bu görüşler Filistin' dede devam etmiştir Burada da belli başlı ektoparazitler tanınmakta ve bitlerin terden meydana geldiğine inanılmakta idi Ancak Hipokrat'la gözlem ve deneye önem verilmeye başlanmış ve parazitlerde hastalık sebepleri arasında belirtilmiştir Aristo' da bu dönemde yaşamış ve hekim olmamakla beraber bitler konusunda değerli bilgiler vermiştir
Roma' da veteriner parazitoloji alanı önem kazanmış olup, çeşitli hayvanlardaki uyuz ile bu hastalığın sağaltımları üzerinde durulmuştur Galen ise (M S 131 - 201) insan ve hayvanlardaki birçok paraziti tanıyan önemli bir kişi olmuştur
İslam ülkelerinde M S 6 yüzyılda islamiyetin yayılması ile uygarlık aleminde yeni bir devir başlamıştır Bu devir "Arap devri" ya da Arap diliyle "hekimlik devri" olarak adlandırılmaktadır Bu dönemde Araplardan başka, İranlı, Hintli ve Türkleri de görmekteyiz Hz Muhammed'in doktoru İbn Çalda ve diğer başka hekimler sivrisineklerle bazı hastalıklar arasındaki ilgiyi biliyorlardı M S 10 Yüzyılda Al-Tabari ilk kez uyuz böceğinden bahsetmiştir Aynı yıllarda yaşayan İbn-i Sina ortaçağın en büyük hekimi olup, "Kanun" adlı eseri 18 yüzyıla kadar Avrupa Tıp Okullarında okutulmuştur
Ektoparazitlerle ilgili çalışmalarda ortaçağda bir duraklama görülmüştür Ancak 1600'lü yıllarda tekrar ilerleme başlamıştır Merkurialis veba etkeninin sineklerle taşındığını ileri sürmüştür Francesco Redi "Spontaneus generatio" ( etkenlerin yoktan varoluşu, kendiliğinden varoluş) fikrini çürütmüş ve Leeuwenhoek'un mikroskobu buluşuyla da bu bilimde ilerleme olmuştur 18 yüzyılda Linnaeus=Linne "Sistema Naturae" adlı kitabında (1758) Zoolojide ilk klasifikasyonu yapmıştır 1700'lü yıllarda Linne entomo sınıfında ikili nomenkulatur uygulamıştır Parazitolojide priorite kuralı uygulanmaya başlamıştır 19 yüzyılda Rudolphi parazitolojide klasifikasyona gitmiştir
1877'de Patrik Manson sivrisineklerin Wuchereria bancrofti adındaki filaria'yı naklettiğini ileri sürmüş, daha sonra Bancroft (1884), Low'unda işbirliği ile bu iddiasını deneysel olarak ispat etmiştir Artropodların salgın hastalıkların taşınmasında rol aldıkları, 1881 yılından sonra anlaşılmıştır
Smith ve Kilbourne 1893'de Teksas humması etkeninin Babesia bigemina olduğunu ve Boophilus annulatus'un bu kan parazitinin taşıyıcılığını yaptığını bildirmiştir 1895'de Bruce Nagana (Trypanosoma brucei) hastalığının çeçe sineği ile taşınmasını kaydetmiştir 1897'de Ross Anopheles' de sıtma zigotlarını saptamıştır Bundan sonra artropodların vektörlük rollerine ilişkin çalışmalar başlamıştır Bu dönemlerde böceklere karşı mücadele yapılması ve önlem alınması ile ilgili çalışmaları görmekteyiz Bu amaçla insektisitlerin sentezi yapılmış ve 1939'da DDT'nin insektIeri öldürdüğü Paul Müller tarafından belirlenmiştir Türkiye'de Entomoloji alanında ilk bilimsel çalışmalar İsmail Hakkı Çelebi'ye aittir Daha sonra Nevzat Tüzdil ve Hasan Şükrü Oytun'un çalışmaları olmuştur
Artropodların Zararlı Etkileri
Artropodların konaklarına (Konak: Artropodları üzerinde veya içinde taşıyan omurgalı canlılar yani insan ve hayvanlara verilen isimdir ) zararlı etkileri 2 grupta toplanmaktadır Bunlar;
A) Artropodların direkt olarak neden olduğu zararlı etkiler:
a-1) Konaklarını rahatsız etmeleri:
Ektoparazit artropodlar genellikle konak üzerinde gezerken ya da yakınında uçarken onu rahatsız eder ve normal fonksiyonlarını görmesini engeller Örneğin Mallophaga takımındaki bitler kanatlıların üzerinde gezerken onları huzursuz eder, yeterli besin almasını engeller, stres ve verim düşüklüğüne sebep olur Meradaki ineklerin çevresinde uçuşan Hypoderma ve Tabanus cinsi sinekler onları huzursuz eder ve hayvanların sağa sola kaçışmasına neden olur ve dolayısı ile özellikle sığırların meradan yararlanmasına engel olduğu için verim kaybına ve hatta bu kaçışmalar esnasında abortlara neden olabilirler
a-2) Soyucu sömürücü etkileri:
Artropodun konakçısından kan, lenf ve doku sıvılarını emmesi veya kan emme sırasında böcek tarafından çıkarılan antikoagülant madde etkisiyle kanamanın uzun süre devam etmesiyle olur Artropod az sayıda olduğunda bu etki önemsenmeyebilirse de çok sayıda olduğunda (Ör: Kene, Tabanus cinsi sinekler gibi) kan emme sonucu anemi meydana gelmekte ve hatta hayvanların ölümüne neden olabilmektedir Bütün hayatları boyunca kan emmek zorunda olan kenelerin, yumurtlamak için kan emmek zorunda olan dişi sivrisineklerin konaklarından kan emmeleri sömürücü bir etkidir
a-3) Dermatozlara neden olmaları:
Artropodların konakçısını ısırma ya da sokması sonucu veya konak derisini istila etmesi neticesinde değişik derecede deri irritasyonlarına ve dolayısıyla dermatozlara neden olurlar İrritasyonlar artropodların allerjik ve toksik etkileri sonucunda meydana gelebilir Deri irritasyonu ya sivrisinek, pire, kan emici bitler gibi sokucu artropodlardan ya da uyuz etkeni olan ve deri içinde oyuk ve tüneller açan artropodlardan meydana gelir Tabanus’ların hayvanlardan kan emerken deride oluşturdukları yaralar ve Hypoderma sineklerinin larvalarının sığırların vücudunda göçleri sırasında sırt derisi altına yerleşip deriyi delmeleri sonucu oluşan bozukluklar bir traumatik etkidir
a-4) Myiasis ve bununla ilgili bozukluklar:
İnsecta sınıfı Diptera takımındaki bazı sinek larvalarının insan veya hayvanların organ veya dokularını istila etmelerine myiasis adı verilir Zorunlu, fakültatif ve rastlansal myiasis olarak ya da larvaların yerleştiği anatomik bölgeye göre cuticol, gastricol, cavicol myiasis olarak sınıflandırılır Bu larvalar direkt olarak kendileri doku ve organlarda zararlı olduğu gibi larvalar konakta biyolojik gelişmeleri esnasında da yan etkiler oluşturabilirler Hypodermosisde parapleji, meteorismus görülmesi, tek tırnaklılarda gastricol myiasisde vakalarında stomatitis ve peritonitis görülmesi bunlara örnek verilebilir Yine Hypoderma larlavarının özellikle sığırların sırt derisi altında açmış olduğu deliklerden dolayı dericilik sektöründe meydana gelen ekonomik kayıplar sinek larvalarının neden olduğu diğer zararlı etkilerdir Ayrıca özellikle koyunlarda yaygın olarak görülen görülen cavicol myiasisde ise Oestrus ovis larvalarının sinüsler ve burun konhalarına yerleşerek tahribat yapması, hatta ethmoid kemiği de delerek beyine gitmesi ve sinirsel bozukluklara sebep olması önemli zararlı etkilerdir
a-5) Artropodların zehirli etkileri:
Parazit olan ve olmayan artropodların toksik etkileri olmak üzere iki grupta incelenir
1) Parazit olan artropodun beslenmek için konakçısını soktuğunda bıraktığı sekretlerden oluşan toksikozlar Örneğin; bazı kene türlerinin kan emme esnasında salgıladıkları tükrük hayvanlarda sinir sistemini etkileyerek felçlere ve hatta ölümlere bile neden olabilmektedir Ayrıca insecta sınıfındaki sivrisinek ve tahta kurularının kan emmeleri esnasında deride oluşturdukları zayıflık ve şiddetli kaşıntı da toksik etkidir
2) Parazit olmayan arı, çıyan, örümcek ve akrep gibi artropodların özel zehir bezlerinde bulunan zehirlerle meydana gelen toksik etkidir Bu zehir artropodun saldırı veya savunma araçlarından olup, özelliği ani etki yapması ve şiddetli acı vermesidir
a-6) Artropodların allerjik etkileri:
Bazı artropodlar, konakları üzerinde gezinme ve kan emmeleri esnasında allerjik bozukluklara yol açarlar İnsanlarda tahta kurularının deride gezinmeleri sonucu bütün vücutta şiddetli kaşıntı ve deride kırmızı kabarcıklar (ürtikerlere) oluşması allerjik bir etkidir Allerjik reaksiyonların şiddeti kişinin dispozisyonuna bağlıdır Aynı tür artropoda maruz kalan değişik fertlerde değişik şiddette ortaya çıkar Ayrıca allerjik reaksiyonlarda allergenle daha önceki temas süresi ve allergene maruz kalma şeklide önemlidir Artropodal alerjik etkiler eksternal veya parenteral yola göre de değişir Artropodlardan ileri gelen allerjik reaksiyonlar 2 şekilde görülür
a) Parazit olmayan artropodlardan ileri gelen allerjik reaksiyonlar Bunlar artropodun vücutları veya sekretleriyle ilgilir Hamam böcekleri ve Dermatophagoutes cinsine bağlı ev tozu akarları örnek verilebilir
b) Parazit olan artropodlardan iler gelen allerjik reaksiyonlar Örneğin; sivrisinek ve pire gibi insektlerin kan emmek için konakları soktuklarında bıraktıkları tükrük salgısından ileri gelir Ayrıca tırtılların oluşturduğu etkiler toksik, mekanik veya allerjik bir nedenle oluşmaktadır
B) Artropodların hastalık etkenlerini taşımaları (vektör veya arakonakçı) ile ilgili olarak yaptığı zararlı etkiler:
Hastalık etkenlerini aynı veya farklı konaklar arasında aktif olarak nakledip bulaştıran omurgasız canlılara yani artropodlara vektör adı verilir Burada dikkat edilmesi gereken husus bütün artropodların vektör olmadığı ancak vektör tanımlaması içinde geçen türlerin artropod olduğudur Arakonak ise hastalık etkenlerinin daha çok genç şekillerini veya larva formlarını vücudunda taşıyan ve omurgalı konaklara pasif olarak bulaşmasını sağlayan artropodlardır Theileria sp etkenlerinin vektörü keneler, Dipylidium caninum adlı cestodun arakonağı pirelerdir
Artropodlar hastalık etkenlerini bulaştırmaları yönünden 4 gruba ayrılır
1) Mekanik taşıyıcı: Bu gruptaki artropodlar hastalık etkenlerini yoğun olarak bulunduğu yerlerden vücutlarına bulaştırmak süratiyle çevreye ve hatta gıdalara mekanik olarak yayarlar Nakil olayı az çok tesadüfe bağlıdır Mekanik taşıyıcılar patojen etkenlerin bulaşmasında tali bir rol oynarlar Örn : Dışkı ile temasta bulunan hamam böcekleri ve kara sinekler amipli dizanteri etkeni olan Entamoeba histolytica kistlerini gıdalara naklederler Bu tip bulaşık gıdaların insanlar tarafından yenilmesi ile de kistler sindirim kanalına girerek hastalığın oluşmasına yol açarlar
2) Biyolojik vektör: Bu tip vektörlerde, patojen etkenler artropod vücudunda biyolojik gelişme geçirdikten sonra başka bir konağa aktif olarak nakledilir Örn : Sivrisineklerin sıtma etkeni olan Plasmodium 'ları, bulaştırması ile lxodidae ailesindeki mera kenelerinin Babesia ve Theileria türlerini bulaştırması örnek olarak verilebilir Sivrisinekler malaryalı insanlardan kan emerken sıtma etkenlerinin erkek ve dişi gamontlarını alırlar Bunlar sivrisineğin midesinde bir gelişim devresi geçirdikten sonra oluşan sporozoitler tükrük bezlerine yerleşir Sivrisineğin başka bir insandan kan emmesi ileverilen sporozoitler ile enfeksiyon oluşur Bu tip biyolojik vektör olarak hastalık etkenini taşıma olayı; artropodun vücudunun ön tarafından olan biyolojik nakildir (salivarial) Chagas hastalığı etkeni olan Trypanosoma cruzi ise konik burunlu tahta kuruları olan Triatoma ve Rhodnius cinsi artropodlar tarafından ve bunların arka tarafından (dışkının deriye bırakılması ile) biyolojik olarak bulaştırılır (sterkorariyal)
3) Mekanik vektör: Patojen etken vektör de bir biyolojik gelişme geçirmeden diğer konaklara bulaşabiliyorsa bu tip vektörlere mekanik vektör adı verilir Yani vektör hastalık etkenini aldıktan kısa bir süre sonra başka bir konağa bulaştırılır Örn : Kan emen sineklerden Tabanus veya Stomoxys'lar sığırlardan kan emmeleri esnasında Trypanosoma evansi'yi alırlar Kısa bir süre içinde bu insectler diğer bir sığırdan kan emerken hortumlarına bulaşık bulunan trypanosomaları ona naklederler Hastalık etkenlerinin bu tip taşınması olayı kan emme süratiyle olan mekaniksel nakildir
Yukarıda Anlatılan biyolojik ve mekanik vektörler hastalık etkenlerini bulaştırma yönleri dikkate alındığında zorunlu vektörler olarak da tanımlanırlar
4) Arakonakçı (Arakonak): Bir parazitin bir gelişme dönemini taşıyan ve sonkonağa ulaşmasında pasif olarak görev yapan artropodlardır Örn: Köpek piresi olan Ctenocephalides canis'in köpek şeritlerinden Dipylidium caninum'a arakonaklık yapması Arthropodolojide erişkin form omurgalıdaysa omurgalı sonkonak, erişkin form omurgasızdaysa omurgasız sonkonak olarak tanımlanır Ancak bu tip adlandırmaya karşı görüşlerde vardır Erişkin form omurgasızda ise daha yüksek yapılı olan canlı yani omurgalı insan veya hayvan sonkonak olarak adlandırılır
Artropodların taşıyıp bulaştırdıkları enfeksiyon etkenleri:
Artropodlar; protozoonlar, bakteriler, helmintler, riketsiyalar ve viruslar olmak üzere bakteriyel ve paraziter hastalık etkenlerini arakonak, vektör veya mekanik taşıyıcı olarak taşırlar
Artropodların enfeksiyon etkenlerini konakçıya veriş biçimleri:
a) Mide içeriğinde bulunan patojen etkenleri ağız organelleri ile kusma şeklinde konağa verme şekliyle olur Örn: Fare piresi (Xenopsylla cheopis) veba hastalığı etkeni olan Pasteurella (Yersinia) pestis'i ve Phlebotomus'ların (tatarcık sineği) Leishmania'ları konaklarına veriş biçimi gibi
b) Tükrük bezleri salgısındaki etkenleri ağız organelleri yardımı ile sokmak süratiyle konağa verme Örn : Sivrisinekler Plasmodium 'ları, keneler Babesia ve Theileria 'ları bu şekilde verirler
c) Patojen etkenlerin vücut duvarından özellikle de ağız organelleri kenarından dışarı sızması ile konağa bulaştırılması Örn : Sivrisineklerin filariyal nematodları bulaştırması
d) Artropodların bulaşık vücut kısımlarıyla etkenlerin konaklara bulaştırması Örn : Sivrisineklerin kanatlı çiçeğini, Chrysops türlerinin tularemiyi bulaştırması
e) Patojen etkenlerin artropodun ekskresyon sıvılarıyla konaklara bulaşması Örn : Argasidae ailesindeki mesken keneleri virus ve spiroketaları coxal bezleriyle dışarı atarak konaklara bulaştırırlar
f) Enfekte dışkının konakçı derisi üzerindeki sıyrıklara veya konjuktivalara bırakılmasıyla bulaştırma Örn : Triatoma cinsi uçan tahta kurularının Trypanosoma cruzi'yi bulaştırması
g) Patojen etkenle enfekte artropodun konak tarafından yenmesi veya artropodun konakçı üzerinde ezilmesiyle etkenlerin konaklara bulaşması Örn : Farelerin pireleri yiyerek Trypanosoma lewisi ile enfekte olması, köpeklerin pireleri yiyerek Dipylidium caninum 'la enfekte olmaları gibi
Artropodların hastalık etkenlerini nakletme şekilleri:
a) Transstadiyal nakil: Artropodun gelişme dönemlerinin herhangi bir safhasında iken aldığı enfeksiyon etkenlerini daha sonraki gelişme dönemlerine geçirmesi ve bu gelişme döneminde iken başka bir konaktan beslenirken etkenleri nakletmesine transstadiyal nakil ya da trasstadiyal bulaşma adı verilir Örn : Ixodidae ailesindeki kenelerin theileriosis etkenlerini bulaştırması
b) Transovariyal nakil: Artropodun, bir jenerasyonda konaktan beslenirken aldığı etkenleri daha
sonraki jenerasyonlarına aktarması ve bu jenerasyonda başka bir konaktan kan emerken etkenleri bulaştırmasına transovariyal nakil ya da transovariyal bulaşma denir Bu bulaşma şekli bazen 8-10 jenerasyon devam edebilir Örn : Kenelerin (Boophilus sp) babesiosis etkenlerini bulaştırması Kene bir konaktan kan emerken etkenleri alır Bu etkenler kene vücudunda gelişme dönemi geçirerek kenenin ovaryumlarına geçer Kene enfekte yumurtalar bırakır Yumurtalardan çıkan larvalar da enfektedir Bu durum nesil boyu devam eder ve kan emerken etkenleri başka konağa nakleder
c) Monohomostadiyal nakil: Artropodun aynı gelişme dönemi içinde konaktan aldığı etkenleri başka bir konağa bulaştırması Örn : Sivrisineklerin Plasmodium 'ları bulaştırması
d) Transsexuel nakil: Dişi artropod kan emerken aldığı etkenleri transovariyal olarak larvalarına geçirir ve bu larvalardan erişkin hale gelen erkekler etkenleri başka bir dişi artropoda bulaştırır Bu dişi böcekde başka bir konaktan beslenirken etkenleri bulaştırır
Artropodların Yararlı Etkileri:
Doğada mevcut milyonlarca tür artropod dikkate alındığında bunların zararlı etkilerinin yanında birçok yararlı etkileri de vardır Dünyadaki böcek faunasının ancak % 5 kadarı zararlıdır Geriye kalan %95’lik kısım faydalı türleri içermektedir Böcekler; bitkilerin döllenmesinde, toprakta biyolojik ortam ve gübre oluşmasında, ekolojik dengenin korunmasında ve devamının sağlanmasında, doğal dengenin sağlanmasında, erozyon önlenmesinde, salgınların ortaya çıkmasına engel olmada, birçok adli vakalarda olayların aydınlatılmasında artropoda filumundaki türler önemli yer tutarlar Bunlara ilaveten arı ve ipek böceği gibi direkt yolla faydası olan ve istakoz, karides gibi gıda olarak tüketilen artropodlar da besin değeri yönünden önemlidir
Artropodlarda çoğalma (Reproduction): BURADA
Artropodlar genel olarak eşeysel çoğalırlar Ancak nadiren bazı türlerde partenogenetik çoğalma (döllenmemiş yumurtalardan yeni fertlerin meydana gelmesi) görülür Arı ve ipek böceği gibi
Artropodlarda partenogenetik çoğalma görülür Artropodlar eşeyli çoğalmada çiftleşmeden sonra
çoğunlukla yumurtalarını, ender olarakta larvalarını bırakırlar Artropodlarda cinsiyet ayrıdır ve farklı bireylerde bulunur Bazılarının dişi ve erkekleri birbirlerine benzemez Buna dimorfizm adı verilir Döllenme sonunda bazı artropodlarda (sinekler) sırası ile larva, pupa ve erişkin (imago) formlar gelişir Bunların larva ve pupası erişkin forrnlara hiç benzemez, bu duruma tam metamorfoz adı verilir Bit, kene ve uyuz etkenleri gibi artropodlarda ise yumurtadan çıkan larva erişkin forma bazı eksiklikleri dışında genel olarak benzer ve bu form nymph adını alır Bu tip gelişmeye ise tam olmayan metamorfoz adı verilir
Artropodların Genel Morfolojik Özellikleri
Artropodlann yapısı halkalardan oluşmuştur Vücutları bilateral simetriktir Vücutlarını oluşturan
halkalar bazı özellikler kazanarak vücudun bölümlerini meydana getirirler Artropodların vücudunun dış kısmı genellikle kitin tabakası ile kaplıdır Çok sert olan bu tabaka artropoduniskeletini oluşturur Kitin tabakası artropoda bir dış iskelet (eksoskelation) görevi yapar Omurgalıların aksine artropodlarda iskelet vücudun dışındadır Ayrıca bu kitin tabakası artropoda belirli bir şekil ve dayanıklılık kazandırır Dış iskeleti oluşturan kitin tabakası her bir segmentin üzerinde kalınlaşarak plakları meydana getirir ki bu plaklara sclerit adı verilir Dorsalde bulunan sclerite tergum, ventraldekine sternum ve yan taraftakine pleuron adı verilir ScIeritler birbirlerine yumuşak kısımlarla bağlanmışlardır Artropod gelişirken ancak esnek olan kısımların müsaade ettiği kadar büyüyebilir Plaklar artropodun vücudunu tamamen kapattığında alttan yeni bir gömlek oluşturulur ve artropod gömlek değiştirir Bu işlem belirli periyotlar içinde meydana gelir Artropodlar iki yanlı simetrik olan segmentlerden oluşmuştur Bu segmentler bazan gruplaşmalar gösterir Böylece ön taraftaki segmentlerden baş (caput), ortadakilerden göğüs (thorax) ve
arkadakilerden karın (abdomen) meydana gelir Bazı artropod türlerinde ise segmentasyon ve hatta bu üç vücut kısmı belirgin olmayıp birbiriyle kaynaşmış, yekpare bir haldedir Artropodlarda hareketi sağlayan çizgili kaslar kitin tabakasının içindedir Kitinin iç tarafı vücut boşluğunu oluşturur ki buna hemosel (haemocoele) adı verilir Bunun içini artropodun iç organlan doldurur Bunlar arasında da artropodun kanı olan hemolenf bulunur (Hemolenf: kan ve lenf sıvısı) Kitin tabakası iskelet görevi yanısıra bu hemolenfin de uçmasına engel olur Çok sert ve kalın olan kitin dolayısı ile artropodun büyümesi ancak gömlek değiştirme ile olur Hareket organellerininde kolaylıkla hareket edebilmesi için eklem yerlerinde bu kitin tabakası incelmeler gösterir Artropodlara karşı kullanılan öldürücü ilaçların vücuda girmesi ancak bu ince olan eklem yerlerinden olur Artropodların dolaşımı açık olarak olur Yalnız bir dorsal arter kanın hareketini sağlar ve kalp ödevi görür Kalp ilkel olup duvarlarında delikler vardır Bu delikler yardımı ile çevredeki kanı emer Emmiş olduğu bu kanı vücut boşluğuna açılan kısa damarlardan pompalar Böylece kan dolaşımı sağlanır
Artropodlarda solunum organları stigmata veya spiracle adı verilen deliklerden başlar Bu delikler vücut yüzeyinde olup, thorax ve abdomenin her halkasında bulunur Bu delikler içte trachea adı verilen ince hava borularına açılır Bu borular daha ince dallara ayrılarak bütün vücuda yayılır Hava vücut dışındaki deliklerden girer ve borulardan geçer Böylece havadaki oksijen hücrelere taşınır Karbondioksit ise ters yolla dışarı atılır Solunum organları bakımından artropodları 5 gruba ayırabiliriz
I) Solungaçlarla solunum yapanlar Bu tip solunum organları daha çok sularda yaşayan artropodlarda görülür
2) Trachea'larla solunum yapanlar: Insecta sımfindaki artropodlarda ve Arachnoidea sımfindaki bazı türlerde görülür Trachea ince, elastik ve kitinli ipliklerle desteklenrniş tiptedir Dışa açılan deliğine stigma adı verilir Buralar stigmadan başlayarak vücudun içine doğru dağılan ve gittikçe incelen birtakım kollara ayrılmıştır Böylece bu borucuklar vasıtasıyla hava vücudun iç kısmına kadar girer Bu borucuklardaki kitini iplikler helozon tarzında görülür 3) Kitap akciğerler: Bu solunum organı örümceklerde görülür
4) Kitap solungaçlılar : Yengeçlerde görülen solungaç şekli olup, bunlarda solunumu sağlarlar
5) Özel solunum organı olmayanlar: Bu tip artropodlarda solunum vücudun dış yüzeyi ile yapılır Acarina takımındaki bazı türlerde solunum organı bulunmaz Artropodlarda sindirim sistemi 3 ana bölümden oluşur Bunlar ön, orta ve arka bağırsak bölümleridir
a) Ön bağırsak (Stomodeum) : Farenks, proventriculus (kursak) ve taşlıktan meydana gelir
b) Orta bağırsak (Mezenteron): Artropodlarda orta bağırsak gerçek bir mide görevi yapar
Gıdayı biriktirir ve sindirim için enzim salgılar
c) Arka (son) bağırsak (proctodeum) : iIeum ve rektumdan oluşur Rektum dışkıdaki suyun emiliminden sorumludur
Orta ve son bağırsağın birleştiği yere malpigi tubullerı açılır Bu tubuller filtre görevi görür ve kandan aldıkları artık maddeleri bağırsağa boşaltırlar Ayrıca gerek ön bağırsak ve gerekse arka bağırsak helozon tarzında kitini ipliklerle desteklenrnişlerdir
Artropodlarda boşaltım (ekskresyon) değişik tipteki organlarda yapılır Crustacea sınıfındakilerde
boşaItım bir çift nefrida (ilkel böbrek) tarafindan yapılır Insecta sımfindakilerde ise boşaItım işlemi malpighi kanallarıyla gerçekleştirilir Bu kanallar sindirim kanalının etrafını halka şeklinde sarmış olup, arka bağırsağın ön kısmına açılırlar Arachnoidea sımfindakilerde ise malpighi kanallanna ilaveten ayakların coxae civarına açılan ve birer gerçek nefrida olan coxal bezlerde boşaItımda görev alır
Erkeklerde iki testis, vasa deferentia ve bunların her birinde birer vesicula seminalis bulunur Dişilerde ise iki adet ovaryum vardır Ovaryumdan çıkan yumurta kanalları birleşerek vajinayı oluşturur Vajina reseptaculum seminisden köken alır ve ovipositor ile sonlanır Dıştan bakıldığında erkeklerde bir adet penis ve bir çift klasper adı verilen organel bulunur
Artropodlarda sinir sistemi başta bulunan bir sinir yumağından (baş ganglionu) oluşmuştur Bu
yumaktan çıkan ve vücut boyunca uzanan ve ventral olarak seyreden iki sinir kordonu bulunur Bu
sinir kordonları üzerinde her segmentte birer çift ganglion ve ganglionlar arasında da sinir bağlantıları vardır Sinir sistemi göz, duyu organları ve hareket sistemiyle bağlantılıdır Yani göz, dokunma ve işitme organları mevcuttur Gözler kenelerde olduğu gibi bazı türlerde yoktur Bitlerde ise gözler küçülmüştür (Kenelerin bazı türlerinde göz yoktur) Diptera takımındaki sineklerde ise iki tip göz bulunmaktadır Bunlardan bir tanesi petek göz yada bileşik göz adını alır ve hareketi algılamaya yarar Diğeri ise basit göz olup başın tepesinde bulunur ve görevi bilinmemektedir Artropodlarda gıda maddeleri antenlerde, bacaklarda ve ağız kısımlarında bulunan kimyasal algaçlar vasıtası ile tanınır
İnsecta sınıfında bulunan artropodların çoğunluğu ovipardır Ayrıca larvipar olanlarda vardır Yine bu sınıftaki türlerin çoğu bir veya iki çift kanada sahiptir Ancak hayvan sağlığını ilgilendiren türlerin bulunduğu diptera takımındakilerde bir çift kanat bulunur Bunlarda ikinci çift kanat küçülmüş olup, tokmak şeklindedir ve halter adını alır Bu organel duyu organı olarak görev yapar
Artropodlarda kanatlar thorasik segmentten çıkar ve damar adı verilen içi boş borular ile desteklenir Bu borular kanat üzerinde uzunlamasına seyredebildiği gibi birbirini kesebilir Damarlar arasında kalan boşluklara hücre adı verilir Kanat üzerindeki bu damarların seyri ve hücrelerin şekli dipteraların tür teşhisIerinde kullanılır
Artropodlarda ağız organelleri:
Veteriner hekimlik yönünden önemli olan artropodları içeren insecta ve arachnoidea sınıflanndaki
türlerde ağız organelleri farklı tiptedir
İnsecta sınıfındaki türlerde ağız organelleri:
Böceklerde besin alış biçimlerine göre ağız organelleri üç tiptedir
a) Çiğneyici tip: Sert gıda maddeleri ile beslenen artropodlarda görülür Örn :Hamam böcekleri
Ağız organelleri labrum ve üst dudak, bir çift mandibula veya çene, bir çift maxilla ve hypopharynx'den oluşur
b) Yalayıcı -emici tip: Bu tip ağız organelleri Musca domestica (ev sineği) ve myiasis etkenleri
gibi hazır gıda ile beslenen artropodlarda görülür Tabanuslarda da bu tip ağız organelleri bulunur
Ancak bunlarda bıçak gibi keskin mandibulaların bulunması ile diğerinden ayrılır Tabanuslar bu
mandibulalar yardımı ile bulunduğu konağın derisine yara açar ve yaradan çıkan kanı emer
c) Sokucu -emici tip: Kan emen böceklerin çoğunluğunda bu tip ağız organeli bulunur Bunların ağız organelleri değişikliğe uğrayarak hortum adı verilen oluşumu medana getirir Bu hortumun
tavanını labrum tabanını ise labium oluşturur Bunların arasında ise bir çift maxilla, mandibula ve
hypopharinx bulunur Hypopharinx'de ise tükrük kanalları bulunur Kan emme sırasında labium
hariç diğer tüm organeller deriye sokulur ve kan emerken antikoagülan bir madde deriye şırınga edilir Kan emen bitlerde hortum bulunmaz, Ancak ağızda 3 adet kıla benzer ince organ (stilet) vardır Pirelerde ise ağız organelleri kesici olan bir çift maxilla ve delici görevi olan epipharynxden ibarettir
Arachnoidea sınıfındaki türlerde bulunan ağız organelleri:
Veteriner hekimlik yönünden önemli olan archnida 'larda (keneler ve uyuz etkenleri) ağız organelleri bir çift chelicer, pedipalp ve hypostomdan ibarettir Chelicer'ler makas gibi keskindir ve kesici ödevi görür Böylece üzerinde dişleri olan hypostomun içeri girmesi sağlanır Kenelerin hypostomunda diş bulunduğu halde uyuz etkenlerinkinde bulunmaz
Artropoda Filumunun Sınıflandırılması
Artropoda filumuna bağlı olarak 5 sınıf bulunur Bunlar;
Crustacea
Myriapoda
Insecta
Arachnida (Arachnoidea)
Pentastomida' dır Bunlardan insecta ve arachnida sınıftan veteriner hekimlik ve hayvan sağlığı yönünden önemli olan artropodları içerir Bu iki sınıf altında bulunan türler gerek hayvanlarda ve gerekse insanlarda önemli hastalıklara sebep olurlar ya da çeşitli hastalıklara vektörlük yaparlar
|