Prof. Dr. Sinsi
|
Entomoloji Ders Notları
Psoroptes equi atların yele kısmında, sırt bölgesinde ve kuyruk tarafında yerleşir Deride kıl dökülmesi, kepeklenme ve kaşıntı vardır Yele kısmında fazla sayıda bulunduklarında akarlar olurlar Atlarda vücut uyuzuna yol açar, Koyunlarda bulunan ve vücut uyuzuna neden olan P ovis türü koyunların psoroptik uyuzuna yol açar, Bu tür koyunların yünlü kısımlarında yerleşir, Parazitler lenf emmek için deriyi delerler ve deri yangısal olarak şişer Dışarı sızan serum pıhtılaşarak kabuk oluşturur, Daha sonra ise kaşıntıdan dolayı yünler yolunur ve hayvanlar yerinden ayrılan bu yünleri kopararak ya da kenarlara sürterek düşmesine neden olurlar Lezyonlar vücudun yanlarında, omuz bölgesinde, sırtta, kuyruğun dorsal kısmında ve stenum bölgesinde görülebilir Keçilerde bulunan P caprae türü de keçilerde aynı belirtilere yol açar Yine P bovis sığırlarda atlarda anlatılan vücut kısımlarına yerleşir ve aynı lezyonlara yol açarlar Tavşanlarda bulanan P cuniculi bu hayvanların kulak kepçesi içine yerleşir Klinik olarak dış kulak içinde kabuklanmalar ve kalınlaşmalar oluşturur Meydana gelen bu kalınlaşmadan dolayı hayvanın kulak kepçesi aşağı doğru sarkar Şiddetli kaşıntı vardır Bunun içinde hayvanlar arka ayakları ile kulak kepçesine mütemadiyen vururlar Bu durum podal refleks adı verilir
Psoroptik uyuzun teşhisi Sarcoptes 'ler gibi yapılır Ancak etkenler tünel açmadıklarından yüzeyde oluşan kabuklar altında bulunurlar Bunun için kazıntının derin alınmasına gerek yoktur Lezyonların kenar kısmlarından kazıntı alınır Tavşanlarda ise kulak kepçesi içindeki kabuklar kısmından kazıntı yada kulak kiri alınarak hazırlanıp incelenir
Genus: Chorioptes (Chorioptik uyuz)
Psoroptes cinsine benzerler Ancak erkeklerin bütün ayaklarının uçlarında, dişilerin ise 1 ,2' ve 4 çift ayak uçlarında eklemsiz ve kısa olan bir sapa bağlı huni şeklinde vantuzlar bulunur Ağız yapıları yuvarlaktır Erkeklerde abdominal tüberküller köşelidir Psoropteslerin ağız organelleri sokucu -çiğneyici tipte olduğu halde bunların ağız organelleri çiğnemeye elverişlidir Bunun içİn deri yüzeyinde bulunan ölmüş doku artıkları ve kabuklarla beslenirler Chorioptik uyuz ruminant ve tektırnaklıların ayak kısımlarında tavşanların ise kulak içinde görülür Bunun için memelilerin ayak uyuzuna neden olurlar Chorioptes 'ler konak özelliği gösterirler ve insanlarda yaşayamazlar Bulunan türler ve konakları şunlardır
Chorioptes bovis: Sığır C ovis: Koyun C caprae: Keçi
C texanus: Keçi C equi: At C cuniculi: Tavşan
Chorioptes türleri deri yüzeyinde yaşarlar ve bulundukları bölgede kaşıntı, kepeklenme ve kıl dökülmelerine neden olurlar Konaklarının vücudunun yan taraftarında ve bacaklarında bulunurlar Atlarda topuk bölsiesinde ayak uyuzuna sebep olurlar Özellikle uzun topuk kılları olan atlarda kaşıntı ve kabuk benzeri lezyonlar görülür Enfeste atlar ayaklarını kaşır, yere sürter, ısırır ve özellikle geceleyin sık sık tekme atarlar
Chorioptes ovis koyunlarda kuyruk ve ayak uyuzuna neden olur Koyunlarda kuyruk ve ayaklarda, koçlarda scrotum bölgesinde uyuz belirtilerine yol açarlar Sığırlarda lezyonlar bacaklarda, kuyruk dibinde görülür, Tavşanlarda bulunan C cuniculi türü ise kulak içinde yaşar ve lezyonlara neden olurlar
Genus: Otodectes (Otodektik uyuz)
Otodectes türleri kanıivonların dış kulaklarının içinde bulunur ve kulak uyuzuna neden olurlar Morfolojik olarak Chorioptes'lere benzerler Ancak bunların dişilerinde 4 çift ayaklarının uçlarında vantuz yoktur Diğer ayaklarda bulunan vantuzları taşıyan saplar kısa ve eklemsizdir Bu cinse bağlı önemli tür, Otodectes cynotis'dir Bu tür köpek ve kedilerin dış kulak yolunda bulunur Kulak akıntısı ve dış kulak yangısına neden olurlar, Enfekte hayvanlar başlarını sallarlar ve kulaklarını arka ayakları ile vurarak kaşırlar (podal refleks), Hayvanlar kulaklarını aşağı sarkıtırlar Sekunder bakterilerin işe karışması ile de irinleşme ve yangılar oluşur Bu irinli yangı orta iç kulağa ve hatta beyine kadar yayılabilir Kulakta kanamalardan dolayı çeşitli traumalar görülür Otodectes cynotis türü ender olarak insanlara geçebilir
Otodectes cynotis' den ileri gelen kulak uyuzunun teşhisi otoskopla yapılır Bu muayene ile etkenler görülebilir Ancak kesin tanı için kulak kiri ve deri kazıntısı gibi işleme tabi tutulduktan sonra mikroskopta incelenmesi gereklidir
Psoroptidae ve Sarcoptidae ailelerindeki uyuz etkenlerinin ayak uçlarındaki vatuz durumları:
UyuzEtkeni E r k e k D i Ş i
Cinsi 1 2 3 4 1 2 3 4 Sarcopfes sp + + -+ + + -- Notoedressp + + -+ + + --
Cnemidocoptes sp + + + + Psoroptessp + + + -+ + -+
Chorioptes sp + + + + + + -+ Otodectessp + + + + + + --
Familya: Acaridae (= Tyroglyphidae)
Bu ailedeki akarlar buğday, un ve peynir gibi gıdalarda bulunurlar İnsan ve hayvanlar tesadüfen bu akarları gıdalarla alırlar Acarus sira ( Tyroglyphus siro ) ve Acarus farinae türleri bulunur Peynir güvesi olarak bilinirler Buğday, peynir ve depolanmış gıdalarda bulunan bu akarlar insanlar tarafından tesadüfen alındığında gastrit ve intestinal cataritise sebep olurlar Gıdalarla el ve kollara bulaştığında ise papüler eruptionlara yol açarlar Yüzeysel olarak epidermisin altına girerler ve devamlı kaşıntıya neden olurlar
Familya: Cytoditidae
Bu ailede Cytodites nudus türü önemlidir Bu türün vücudu beyazımtrak, yuvarlak ve tamamen kılsızdır Bu akarlar endoparazit olarak yaşamaya adapte olmuşlardır Tavuk, bindi, sülün ve güvercinlerin solunum yollarında ve özeklikle de hava keselerinde koloniler halinde bulunurlar Kanatlıların hava keseleri akariasis'ini meydana getirirler Çok sayıda olduklarında bronşları tıkayarak hayvanın asfeksiden ölümüne neden olabilirler Akarlar mukusla yayılabilirler ve pulmoner bozukluklara zemin hazırlarlar Akciğerlerde milier nodüller içinde etkenler bulunurlar
Familya: Laminosoptidae
Laminosoptes cysticola türü bulunur Bu tür kümes hayvanlarının deri altında bulunur ve kanatlıların deri altı akarı olarak adlandırılır Deri altında akarların ölmesi ile etrafında kazeöz ve kalsifıye oluşumlar meydana gelir Bunlar deri altında küçük, oval nodüller şeklinde ya da açık sarı renkte kabartılar şeklinde görülürler Yaşlı ve zayıflamış kanatlılarda bu lezyonlara çok rastlanmaktadır ve bunlar tüberküloz lezyonları ile karışabilir Fazla sayıda olduklarında etler değerini kaybeder
Familya: Epidermoptidae
Bu ailede bulunan Epidermoptes cinsindeki akarlar kanatlıların ve özellikle de piliçlerin ciltlerinde yaşarlar Bunlar dermatitise yol açarlar Diğer bir cins olan Dermatophagoides’lerin ise insanların ev tozu allerjisi ile ilişkili akarlar olduğu kaydedilmiştir
Familya: Listrophoridae
Laboratuvar hayvanları ve dağ gelinciğinin kıllarında bulunan akarlardır Listrophorus gibbus türü tavşanlarda, Chirodiscoides caviae türü kobaylarda, Myocoptes musculinus türü ise fare ve kobaylarda uyuz benzeri lezyonlara neden olurlar
Familya: Analgesidae
Bu ailedeki akarlar kanatlıların ciltlerinde yaşarlar ve bu konakların tüyleri arasında bulunurlar
Familya: Dermoglyphidae
Bu akarların erişkinleri kanatlıların büyük tüyleri arasında yaşarlar Gelişme dönemindeki formları olan nymph 'leri subcutaneus dokulara ve hatta peritracheal dokulara gidebilirler
Dokulara göç eden bu formlara hypopial nymph adı verilmektedir Tüylerin dökülmesine sebep olabileciği iddia edilmektedir
Familya: Proctophyllodidae
Bu ailedeki akarlar da güvercinlerin üzerinde yaşarlar
Pentastomida sınıfı
Bu sınıfta yer alan parazitlerin erişkinleri omurgalıların solunum organlarında yaşarlar Sistematikteki yerleri tam olarak bilinmemektedir Bu parazitler oldukça uzun yapılı olup, dil şeklindedirler Kütikula üzerinde enlemesine çizgiler ve bazen derin çentikler bulunur Parazitin ön nihayeti daha geniştir ve ventral yüzü ise düzdür Ön uçlarının ventral yüzünde oval bir ağız deliği ve bunun her iki yanında da iki çift kuvvetli kanca bulunmaktadır Dişi parazitler erkeklerden genel olarak daha büyktürler Bu sınıftaki parazitlerin dişileri içinde larva bulunan yumurtatarını son konakta bulunduğu solunum organlarına bırakırlar Yumurtalar konaklarını burun akıntısı veya dışkıyla terkederler Arakonaklar bu yumurtaları yediğinde yumurtadan çıkan kanca biçiminde rudimenter ayakları olan larvalar bağırsak duvarını geçer ve kanla lenf yumrularına, karaciğere, akciğere giderler ve buralarda kistlenerek birkaç gömlek değiştirirler Bu dönemde ayaklarını kaybederler ve nymph dönemi adını alırlar Karnivor olan sonkonaklar bu nimfleri taşıyan organları yiyerek enfekte olurlar Bu sınıfta bulunan aileler şunlardır,
Familya: Linguatulidae Familya :Porocephalidae
Familya: Linguatulidae
Bu ailede önemli olan cins Linguatula cinsidir Bu cinse bağlı olarak bulunan ve önemli olan tür ise Linguatula serrata' dir Lingafula serrafa türünün vücutları yassılmış, ön ucu daha geniş, arka ucu incelmiş, spatül şeklinde yada dil şeklinde parazitlerdir Linguatula soyundaki türlerin büyüklükleri 2-10 cm arasında değişir Erkekleri 1 8 -2 cm, dişileri 8 -13 cm uzunluğundadır Yumurtaları 90 x 70 mikron boyutlarındadır Linguatula serrafa türü kozmopolit bir parazit olup, ülkemizde de yaygın olarak bulunmaktadır Parazitin erişkinleri köpek, tilki ve kurtların, nadiren de insan, at, keçi ve koyunların burun ve solunum yollarında yaşarlar Larva ve nymph’leri ise ot yiyen hayvanlarda yani at, koyun, keçi, sığır, tavşan ve farelerde bulunur
Son konakların solunum yollarında yumurtalar çıkar ve bu yumurtalar öksürükle, burun akıntısıyla dışarı çıkabildiği gibi yumurtaların yutulması ile de dışkı vasıtasıyla atılabilirler Yumurtalar arakonakçı olan herbivorlar yani sığır, koyun ve tavşan gibi hayvanlar tarafından alındığında yumurtalar sindirim kanalında açılır ve çıkan larvalar mesenterik lenf yumrularına giderler Buralarda kistlenerek enfektif nymph olurlar Kesin konak olan karnivorlar pişmemiş bu tip organları yiyerek enfekte olurlar Enfekte hayvanlarda aksırık,öksürük, burun akıntısı, burun yollarında irrtasyon ve solunum güçlüğü görülür Köpeklerde burundan içinde kan çizgileri bulunan mukuslu bir akıntı gelir
Parazitler 15 ay kadar canlı kalabilirler Enfeksiyonda kendiliğinden iyileşme olur İnsanlarda nymph'leri boğazda bademciklerde ve burun boşluğunda bulunmuştur Ayrıca larvaları mezenteriyal lenf bezlerinde, akciğer ve karaciğerde, erişkinleri de burun yollarında bulunmuştur İnsanlarda bulunan bu rastlansal parazit laringo-farengite neden olmaktadır Linguatulosis enfeksiyonunda teşhis klinik bulgulara bakılarak, burun akıntısı veya dışkıda içinde larva bulunan yumurtaları görerek, yada burun yollarında erişkin parazitleri otopsi sonucu görerek tanı konulur Tedavide organik fosforlu ilaçlar kullanılır Erişkin parazitler cerrahi müdahale ile çıkarılırlar
Familya: Porocephalidae
Bu ailedeki parazitlerin erişkinleri sürüngenlerin akciğer, trachea ve burun yollarında yaşarlar Vücutları silindirikal ve segmentlidirler Bu ailede Porocephalus ve Armillifer cinsleri bulunur Porocephalus cinsinde P crotali, P clavatus, P subulifer türleri bulunur Bunların erişkinleri yılanların solunum organlarında yerleşir Larvalar ise herbivor, karnivor ve insanların mesenterik lenf yumruları ve değişik organlarında bulunur P crotali türünün erişkinleri yılanların akciğerlerinde nymphleri ise geyik, rat ve farelerin iç organlarında bulunur Enfeksiyon son ve arakonaklar için patojenik değildir Ancak ağır enfeksiyonlarda yılanların ölümüne yol açabilirler Armillifer cinsine bağlı bulunan tür ise Armillifer armillatus'dur Erişkinlerin 30 -50 mm uzunluğunda olup, yılanların akciğer ve trachealarında bulunur Nymph safhaları ise insan ve rodentlerin iç organlarında yerleşir
EKTOPARAZİTER MÜCADELE
Zararlı artropodlara karşı mücadele ve korunmada üç yol uygulanır Bunlar;
1 Mekanik Önlemler
2 Biyolojik Mücadele
3 Kimyasal Maddelerle Mücadele'dir
Mekanik Önlemler: Artropodun konağa ulaşmasını engelleyici tebdirler alınır Bunun için evlere, ahırlara ve kümesIere sineklerin girmesini engellemek için pencerelere sinek tellerinin takılması gerekir Ayrıca çiftlik hayvanlarının otladığı ve bulunduğu meralara artropodlarla enfeste yabani hayvanların girmesini engellemek için, çitlerin çekilmesi gibi önlemler de alınarak mekanik önlemlerdir
Biyolojik Mücadele: Bu mücadelede başarıIı olabilmek için artropodun yaşadığı ve ürediği ortamlar ile biyolojilerinin ve varsa arakonaklarının iyi bilinmesi gerekir Sivrisinek mücadelesinde göl veya nehir gibi mecburi su bulunan yerlerde sivrisinek larva ve pupalarını yiyen Gambusia cinsi balıkların üretilmesi veya böyle su birikintilirine sivrisinek gelişme formlarına engel olan ve zararlı olan bakterilerin bırakılmasıyla yapılan mücadele bir biyolojik mücadeledir Ayrıca hayvan dışkılarının veya çöplerin gömülmesiyle buralarda üreyebilecek olan Muscidae ailesindeki sineklerin yaşama ortamları bozulmuş olur
Kimyasal Maddelerle Mücadele: Artropodlarla mücadelede kullanılan ilk kimyasal maddeler inorganik arsenik bileşikleri, kükürt gibi inorganik maddeler olmuştur ilk kullanılan insektisit ve akarisit madde DDT ( Diklorodifeniltrikloretan ) olmuştur Zararlı artropodun yumurta, larva, pupa ve erişkinlerini öldüren yani böceklere etkili olan kimyasal maddelere insektisit, akarları öldürenlere de akarısit adı verilir Ancak genelolarak bir insektisidin akarisit etkisi ve bir akarisidin de insektisit etkisi görülebilir Bununla beraber akarisitlerin çoğu böcekleri öldürdüğü halde, insektisitlerin çok azı akarlara etkilidir Ektoparazit ilaçlardan yumurtalara etkili olanlar ovisit, larva ve nymphlere etkili ilaçlara larvicid, pupalara etkili olanlara pupicid, erişkinlere etkili olanlara adulticid adı verilir Bunlardan ovisit etkiye sahip olan ilaçlar daha az sayıdadır ilaçlar daha çok larva, nymph ve erişkin dönemlere etkilidirler Yani genel olarak insektisit ve akarisitlerin ovisit ve pupisit etkileri daha azdır Bazı ilaçlar ise artropodları öldürmezler ancak onların bulundukları ortamdan uzaklaşmasına sebep olurlar ki bu grup ilaçlara repellent ilaçlar (kovucular) adı verilir Bazı insektisit ve akarisit ilaçların yapıları konakta veya doğada uzun süre bozulmaz Bu ilaçların etki süreleri ilaçlara göre değişmek üzere uzun veya kalıcı etkilidirler Bunun için ilaçların hayvanlara verilmesinden sonra belli bir süre beklenilmeden sütleri veya etleri tüketilirse insanlara geçmektedir Ayrıca ilaçların tarımsal amaçla kullanılması ilede doğada uzun süre kalmalarından dolayı çevre kirlenmelerine yol açarlar Bazı insektisit ve akarisitlerin etki süreleri çok kısadır ve kısa sürede bozulurlar Bunlar hayvanlarda artık bırakmaz ve çevre kirlenmesine de yol açmazlar Ancak bunların yapıları çok kısa sürede bozulduğundan uzun süre etkisi kalmaz Fakat kısa sürede kesime gönderilecek olan hayvanlarda ve sağımdaki hayvanlarda tercih edilmelidirler Yine sağılan hayvanlarda banyo tarzında ilaç kullanılmasından kaçınılmalıdır çünkü besin kirlenmesine neden olurlar Bunun için eti, sütü ve yumurtası için yetiştirilen hayvanlarda kullanılan ilaçlar için yasal bekletme süreleri dikkate alınarak kullanılmalıdır Ayrıca aynı etken maddeyi içeren zirai ilaçlar hayvanlarda kesinlikle kullanılmamalıdır
Kenelere karşı ilk olarak kullanılan akarisitler arsenik tuzları olmuştur Yine uzun süre bit ve uyuz mücadelesinde kükürtten yaralanılmıştır DDT'nin ilk olarak 1874' de sentezi yapılmasına rağmen insektisit etkisi ancak 1939'da ortaya konulmuştur Kullanılan bu ilaç ile birçok artropodun kontrolü sağlanmıştır Ancak sonradan çıkarılan sentetik ilaçlardan dolayı artık kullanımamaktadır
insektisit ve akarisitler kullanılmadan önce prospektusları dikkatlice okunmalıdır Bu ilaçlar uygulanırken lastik eldiven ve pulverizasyon sırasında ise maske kullanılmalıdır Kullanılan solüsyonların boş kutularının imhaları yine prospektuslarında yazıldığı gibi yapılmalı ve hiç bir zaman akarsu ve göllere atılmamalıdır
İdeal bir dış parazit ilacının özellikleri
İdeal bir ektoparazit ilaçta bulunması gereken özellikler şunlardır:
1 Artropodların biyolojik gelişmeleri sırasında görülen tüm evrelerdeki formlara etkili olmalı,
2 Etkileri yeteri ölçüde hızlı ve belli süre kalıcı olmalı,
3 Uygulandığı konak için yan etkileri çok az veya hiç olmamalı,
4 Ucuz olmalı ve kolay bulunmalı,
5 Kullanılan katkı maddeleri ve taşıtlarla geçimli olmalı,
6 Konaktan elde edilen besinlerde kalıntı bırakılmamalı ve çevrede hızla parçalanmalı ve çevre kirlenmesine neden olmamalı,
7 Artropodlarda kendisine karşı dirençli suşlar veya türler geliştirmemelidir
Ektoparaziter ilaçların sınıflandırılması:
Ektoparaziter ilaçlar etki sürelerine, konaklarına giriş yollarına ve kimyasal yapılarına göre 3 grupta toplanırlar
|