10-09-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Ecelden Kaçılmaz
Hz Süleyman'ın sarayına kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer
Nöbetçilere, hayati bir mesele için Hz Süleyman'la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır
Hz Süleyman (a s) benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
- Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin?
Derdin nedir? Söyle bana  
Adam telaş içinde:
- Bu sabah karşıma Azrail (a s) çıktı
Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı
Anladım ki, benim canımı almaya kararlı 
- Peki ne yapmamı istiyorsun?"
Adam yalvarır:
- Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman!
Sen her şeye muktedirsin Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde
Rüzgarına emret de beni buradan ta Hindistan'a iletsin
O zaman Azrail (a s) belki beni bulamaz
Böylece canımı kurtarmış olurum Medet senden!
Hz Süleyman, adamın haline acır Rüzgarı çağırır ve:
- Bu adamı hemen al Hindistan'a bırak!" emrini verir
Rüzgar bu  Bir eser, bir kükrer
Adamı alır ve bir anda Hindistan'da uzak bir adaya götürür
Öğleye doğru Hz Süleyman, divanı toplayarak gelenlerle görüşmeye başlar
Bir de ne görsün, Azrail (a s ) da topluluğun içine karışmış,
divanda oturmaktadır Hemen yanına çağırır:
- Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın?
Neden o zavallıyı korkuttun?" der
Azrail (a s) cevap verir:
- Ey dünyanın ulu sultanı! Ben, o adama öfkeyle,hışımla bakmadım
Hayretle baktım O yanlış anladı Vehme kapıldı
Onu, burada görünce şaşırdım Çünkü Allah (cc) bana emretmişti ki:
- "Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan'da al!"
Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan'da olamaz
Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm İşte ona bakışımın sebebi bu idi
|
|
|