Prof. Dr. Sinsi
|
Arıların Hayatı
İşçi Arıların Hayatlarındaki Önemli Dönemler
Birinci Dönem: Kuluçka Temizleyicisi Arılar
İşçi arılar dünyaya gözlerini açar açmaz şaşırtıcı bir şekilde kovan içindeki işlere destek olmaya başlarlar Onlara yapacakları işi öğreten, yol gösteren eğitmenler bulunmaz Yumurtadan ilk çıktıkları andan itibaren bilinçli bir şekilde hareket ederler Her arının görevi bellidir Hiçbir karışıklık çıkmadan, on binlerce arı tam bir uyum içinde hareket eder ve kovandaki düzeni kısa bir süre içinde sağlar
Bir işçi arının kovandaki ilk görevi temizliktir Pupadan çıkan arı hemen temizliğe başlar Öncelikle kendi hücresinden başlayarak ilk iki gün boyunca kuluçka hücrelerini temizler Kraliçe arı sürekli yumurtladığı için yeni hücrelere ihtiyaç vardır Bu nedenle boşalan hücrelerin hemen temizlenerek yeni yumurtalar için hazırlanması gerekmektedir İşçi arı temizleyeceği hücrenin içine girer bazen dakikalarca içeride kalır Bütün hücre duvarlarını yalayarak özenle temizler İşçi arılar kovandaki ilk iki günlerini temizlik dışında kovanı tanımak için içeride dolaşarak da geçirirler Yaşamlarının daha sonraki bölümlerinde de işçi arılar kovanın genel temizliğinden sorumlu olacaklardır

Hücresine ilk çıktığında arının vücudu adeta suya düşmüş gibi ıslaktır Tüyleri birbirine yapışıktır Öncelikle ayaklarıyla bu tüyleri düzene koyar Bundan sonra hemen temizliğe girişir İlk olarak kendisinin çıktığı hücreden başlamak üzere kuluçka hücrelerini temizleyerek, kraliçenin yeniden yumurtlayabileceği hale getirir
İşçi arıların en önemli görevlerinden biri kovan temizliğidir
Yandaki resimde larvaların boşalttıkları hücrelerin kapaklarını açarak, kraliçenin yumurtlaması için bu hücrelerin uygun olup olmadığını kontrol eden ve temizlik işiyle ilgilenen işçi arılar görülmektedir

İkinci dönem: Larva Bakıcısı Arılar
İşçi arılar hayatlarının 3 gününden itibaren larvaları besleme işini üstlenirler Bu konuyla ilgili her türlü detayla özenli bir şekilde ilgilenirler
Arı larvalarının bakımı diğer pek çok canlı türüne oranla daha fazla özen ve dikkat ister Burada önemli olan nokta larvaların beslenme şekillerinin şartlara göre değişiklik göstermesidir Larvanın yaşı, ileride kovan içinde ne gibi bir görevinin olacağı gibi etmenler bu beslenme üzerinde rol oynar Dadı arılar özel bir beslenme listesine uyarak larvaların bakımını yaparlar
Arılardaki larva bakımı, larvaların yaşlarına göre iki aşamalı olarak gerçekleşir
1) İşçi arılar hayatlarının 3 -5 günlerini "larvalardan üç gününü doldurmuş olanları" beslemekle geçirirler Onları, polen ve balı karıştırarak yaptıkları 'arı ekmeği' adı verilen besin ile doyururlar
3 günlük olmayan larvalar arı ekmeğini sindiremedikleri için, onları da farklı bir yiyecekle beslerler

Kovanda bulunan larvaların her birinin beslenme şekli, yaşlarına ve kovan içinde alacakları göreve göre değişiklik gösterir Buna rağmen işçi arılar binlerce arı larvasını hiç karışıklık çıkmadan bir düzen içinde beslerler Hücrelerdeki larvaları gün boyunca ziyaret eden işçi arılar, larvalara son derece özenli bir bakım uygularlar

2) Yumurtadan yeni çıkmış larvaların besinleri işçi arıların salgıladığı bir tür süttür İşçi arılar gelişimlerinin 6 gününe girdiklerinde kafalarının üzerinde bulunan bir çift bez faaliyete geçer Dadı bezi olarak adlandırılan bu organdan "arı sütü" veya "royal jelly" (kraliyet jölesi) adı verilen bir sıvı salgılanır İşte bu sıvı 1-3 günlük arıların besinidir Arı sütü bilim adamlarını hayretler içinde bırakan çok özel bir maddedir Çünkü bir larvanın kraliçe veya işçi arı olması tamamen işçi arıların salgıladıkları bu maddeye bağlıdır Bakıcılar, larvaları sadece yumurtadan çıktıkları ilk 3 gün arı sütü ile beslerler Larva -yukarıda da belirttiğimiz gibi- daha sonra arı ekmeği verilerek beslenir Ancak kraliçe adayı olan larvalara hiçbir zaman arı ekmeği verilmez Kraliçelere diğer arılardan farklı olarak larva dönemi boyunca (6 gün süreyle) arı sütü verilir
Üçüncü Dönem: İnşaat İşçileri Görev Başında
10 günden itibaren arılar kovan dışına çıkarak çevre hakkında bilgi edinirler Bu onların kovanı ilk terk edişleridir Bu arada işçilerin karnındaki balmumu bezleri gelişmeye başlar ve günlerinde olgunlaşarak balmumu üretecek hale gelirler Dadı bezleri ise artık faaliyetlerini durdurmuştur günlük olan işçiler, arı yavrularını beslemeyi keserler ve birbirine eşit altıgenlerden oluşan peteğin inşaasına koyulurlar (Bu konu son derece önemli olduğu için kitabın bundan sonraki bölümlerinde ayrıntılı bir biçimde incelenecektir )
Arıların kovan içinde sürekli olarak petek inşa etmeleri gerekmez Ancak yaşadıkları yer ihtiyaçlarını karşılamadığında veya başka bir yere göç ettiklerinde yeni petekler örerler Bunun dışında balmumunu genellikle petek tamiratında kullanırlar ki, bu iş çok fazla vakitlerini almaz Bu dönemde arılar çok önemli üç iş daha yaparlar
Besinle yüklü bir şekilde kovana dönen arılar, topladıkları besinleri diğer arılara dağıtır ya da peteklere depolarlar

Bunlardan ikisi, dışarıdan getirilen yiyecekleri diğer arılara dağıtmak ve petek hücrelerine depolamaktır Arılar kovana dönen nektar toplayıcılarından balı alır, bunu aç arkadaşlarına bölüştürür veya duruma göre bal odalarına depo ederler
Kovandaki Büyük Temizlik
İşçi arıların aynı dönemde yaptıkları üçüncü iş ise kovan temizliğidir Temizlik, kovan sağlığı açısından çok önemlidir Bu yaştaki arılar, hücrelerden yeni çıkan arıların geride bıraktıkları parçaları, işi biten petek kapakçıklarını, kovan içinde ölmüş olan arıların cesetlerini ve buna benzer pek çok yabancı maddeyi kovanın çıkışına sürükler ve metrelerce uçarak kovandan uzağa atarlar
Ancak eğer kovan içinde bulunan şey taşıyamayacakları kadar büyükse bunu "propolis" adı verilen bir madde ile kaplarlar Arılar propolisi bazı ağaçların yapışkan tomurcuklarından alt çeneleri yardımıyla kemirdikleri reçineye ağız salgılarını ekleyerek üretir Daha sonra arka ayaklarındaki özel keselere yerleştirerek kovana taşırlar Arı reçinası da denen propolisin özelliği içinde bakteri barınamamasıdır
Arılar propolisin antibakteriyel özelliğinden çok isabetli bir şekilde yararlanırlar Kovan içinde öldürdükleri ve dışarı taşıyamayacakları kadar büyük olan böcekleri propolisle kaplayarak bir nevi mumyalama işlemi yaparlar

Arılar reçineyi yandaki çizimlerde ve yukarıdaki resimde görüldüğü gibi çenelerini kullanarak ağaçlardan kazır Son cümle dikkatle üzerinde düşünülerek okunduğunda şaşırtıcı ayrıntılar taşıdığı görülecektir Bu ayrıntıların tam anlaşılması için arıların propolosi kullanma şeklini ve yaptıkları işlemleri sırasıyla düşünelim
Öncelikle arılar bir canlı öldüğünde bedeninde bozulmaların olacağını ve ortaya çıkan maddelerin kovandaki canlılara zarar verebileceğini bilmektedirler Ayrıca bu bozulmayı engellemek için ölen canlının özel bir kimyasal işleme tabi tutulması gerektiğinin de farkındadırlar Mumyalama işlemi için de bakteri barındırmama özelliğine sahip bir madde olan propolisi kullanmaktadırlar

Buraya kadar sıralanmış olan bilgiler ışığında düşünerek şu soruları soralım: Acaba arılar bir canlıda meydana gelebilecek bozulmaları ve bu bozulmanın zararlı etkilerini nasıl yok edebileceklerini nereden bilmektedirler? Üstelik sadece bunları bilmekle kalmayıp propolis gibi bir maddeyi kullanıma geçirmeyi nasıl akletmiş olabilirler? Arılara bunu öğreten kimdir? Bu maddeyi arılar nasıl keşfetmişlerdir? Formülünü nasıl bulup, üretime nasıl geçmişlerdir? Bu formülün bilgisini diğer koloni üyelerine ve kendilerinden sonra gelen nesillere nasıl aktarmışlardır?
Mumyalama işlemi, antiseptik maddenin içeriği ve üretimi veya nerelerde kullanılacağı gibi konularda arıların bir bilgisinin olamayacağı ve vücutlarında bunları üretebilecekleri bir sistemi de kendilerinin meydana getiremeyeceği açıktır Bütün bunları arılar kendi kendilerine akledemezler Her aşamasında belli bir akıl ve bilgi gerektiren bu işlemleri arılar tesadüfen de öğrenmiş değildirler Çünkü tesadüfler, şuurlu ve akılcı hareketler ortaya çıkaramazlar
Bunlar, tüm bu işlemlerin nasıl yapılacağının arılara başka bir Akıl tarafından öğretilmiş olduğunu gösterir Bu bilgilerin tümü arılara yaratıcıları olan Allah tarafından ilham edilmektedir Yeryüzündeki herşey gibi arılar da Melik (bütün kainatın sahibi ve mutlak surette hükümdarı) olan Allah'a boyun eğmişlerdir:
Hak Melik olan Allah pek yücedir O'ndan başka ilah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbi'dir (Mü'minun Suresi, 116)
Propolisin Çok Yönlü Kullanımı
Arı reçinesinin (propolisin) diğer bir kullanım yeri ise kovan inşaatıdır Arılar kovandaki çatlak ve delikleri bu maddeyle sıvarlar Ayrıca sıcaklığın çok yüksek olduğu bazı volkanik arazilerde (İtalya'nın güneyindeki Salerno arazileri gibi) peteklerin erimemesi için, petek hammaddesi olan balmumuna reçine ekleyerek balmumunun dayanıklılığını artırdıkları da gözlenmiştir
Kovan içinde değişik alanlarda kullanılan propolisin toplanması ve taşınması gibi konularda arılar arasında tam anlamıyla bir işbölümü vardır Propolis taşıyan arının kovana dönüşü polen taşıyan bir arınınkinden farklıdır Polen taşıyıcısı yükünü koymak için boş bir hücre arar Propolis taşıyıcısı ise hemen bu maddeye ihtiyaç duyulan inşaat alanına gider ve topladığı maddeyi diğer arılara gösterir İşçiler propolise ihtiyaç duyduklarında, taşıyıcının yanına giderler ve gereken miktarda maddeyi torbanın içinden alırlar Hemen balmumu ile karıştırarak yapışkan bir tutkal haline getirirler ve inşaat işlemlerinde kullanırlar Burada dikkat çekici olan nokta propolis taşıyıcısı arının inşaat işine karışmaması ve bu işle uğraşan arkadaşlarının yükünü almalarını beklemesidir 24 Arı kolonilerindeki her üyenin belli bir işi vardır Herkes kendi göreviyle ilgilenir, sadece bir iş aksadığında diğer arılar aksayan işlere destek olur Bu nedenle arı reçineyi hem toplayıp hem yamamakla veya mumyalamakla, hem de mumyaladığını dışarı taşımakla uğraşmaz Kovandaki işçi arıların tümü bu işlerin her birini yapabilecek yeteneklere sahip olsalar da, sadece kendi işlerini en iyi şekilde yapıp, diğer işleri o konuda görevlendirilmiş arkadaşlarına bırakırlar
İşçi arıların hayatları incelenirken unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır 5-6 haftalık yaşamları boyunca işçi arılarda gerçekleşen görev değişikliklerinin tümü vücutlarında meydana gelen değişimlere bağlıdır Bazı bezler etkisizleşirken, yeni bezler ortaya çıkmakta ve farklı bir görev için harekete geçmektedir Örneğin arıların petek yapma dönemlerinde balmumu bezleri gelişir, dadılık dönemlerinde ise larvalar için besin üreten bezleri gelişir Gardiyanlık dönemleri geldiğindeyse işçi arıların vücutlarındaki salgı bezleri birdenbire zehir salgılamaya başlar Eğer tesadüfi bir gelişim söz konusu olsaydı, pek çok problem yaşanırdı; daha doğrusu tesadüfi bir gelişimle böyle düzenli bir sistemin meydana gelmesi asla mümkün olmazdı Örneğin larva besleme döneminde işçi arıların vücudundan arı sütü yerine zehir salgılanabilirdi Bu durumda larvaların tümü ölür ve arıların da soyu tükenirdi Ama bütün bu görev değişimleri sırasında hiçbir problem çıkmaz Herşey çok kontrollü bir şekilde, kusursuz bir düzen içinde gerçekleşir
İşçi arılar hayatlarının dördüncü dönemlerinde yine bir görev değişikliği yaşarlar
Dördüncü Dönem: Kovan Bekçileri
Arılar hayatlarının dördüncü dönemlerinde kovan girişinde nöbetçilik yaparlar Vücutlarında bir değişim olur; iğne bezleri gelişir ve zehir üretmeye başlar İşte bu dönemdeki arılar, kovan kapısında nöbet tutarak davetsiz misafirlerin içeri girmesini engellerler Gelen her canlı -arılar bile- kapıdaki nöbetçinin kontrolünden geçerek içeri girebilir Nöbetçi arının yerinden ayrılması durumunda ise hemen başka bir işçi arı gelir ve kovan kapısındaki nöbeti devralır
Arıların kovan bekçiliğini, sınır kapılarında giriş yapmaya çalışanlara uygulanan kontrollere benzetebiliriz Bir ülkenin sınır güvenliği çok önemlidir Bu nedenle alınan güvenlik önlemleri son derece fazladır Aynı şekilde kovanlardaki güvenlik önlemleri de son derece sıkıdır Gardiyan arılar kovana yabancı girişine hiçbir şekilde izin vermezler

Solda; Kovan kapısı önünde bekleyen bir gardiyan arı
Sağda; Saldırı kokusunu kovana yayan işçiler

Bütün arılar dış görünüş olarak birbirlerine çok benzemelerine rağmen kovana giren yabancı arılar hemen teşhis edilir Bu ayrımı arıların nasıl yaptığını araştıran bilim adamları şaşırtıcı sonuçlar elde etmişlerdir Arıların birbirini tanımasındaki en önemli etken kovan kokusudur Her arı kolonisinin kendine özgü, diğer kovanlardan onları ayıran bir kovan kokusu vardır Arılar birbirlerini bu koku sayesinde ayırt ederler Kovan kokusunu taşımayan canlılar kovan için tehlike demektir Bu nedenle kovandan olmayan her canlı, hiç ayrım yapılmadan, kapıdaki nöbetçilerin saldırısına uğrar
Başka bir kovana girmeye çalışan arılar farklı kokuları nedeniyle nöbetçiler tarafından hemen teşhis edilirler ve yine nöbetçiler tarafından kovandan dışarı atılırlar ya da öldürülürler
Yabancı bir canlı, kovan girişinde göründüğü zaman, nöbetçi arılar hemen sert tepkiler vermeye başlarlar Kovan dışından olduğu tespit edilen davetsiz misafire karşı nöbetçiler zehirli iğnelerini kullanırlar Nöbetçi arıların ilk hamlesinin hemen ardından genelde diğer kovan üyeleri de saldırıya katılırlar
Kovan kokusunu taşımamasına rağmen kovana girmeye çalışan canlılar gardiyan arıların saldırısına uğrar ve kovandan atılır Kovandaki kitlesel saldırıyı ateşleyen sinyal, yabancıya saldıran nöbetçi arının iğnesinden salgılanan kokulu bir kimyasaldır Bazı durumlarda saldırıyı başlatan kokuların salgılanmasının yanısıra huzursuz olan hayvandaki karakteristik duruş ve uçuş tipleri de kovandaki diğer arılar için alarm sinyali anlamına gelir Alarm sinyallerinin yayılmasının ardından yüzlerce arı kovan kapısına birikir Nöbetçi arıdan yayılan koku ne kadar kuvvetli olursa, arılar da o kadar heyecanlı ve savaşçı olurlar
Kovan saldırıya uğradığında gardiyan arılar hemen kokulu bir madde salgılar (yanda) Bu koku ve arıların duruş biçimi tüm kovanı harekete geçirir İşçi arılar kendi hayatları pahasına savunur Arıların anlaşmasında son derece önemli bir yeri olan bu özel kokular, arılar ilk ortaya çıktıklarından beri kullanılmaktadır Arılar Allah'ın kendileri için yaratmış olduğu özel tasarımlara sahip bedenlerinde bu kokuları üretmekte ve bu yolla aralarındaki iletişimi sürdürebilmektedirler
İşçi Arıların Fedakarlığı
Bir balarısı soktuğu zaman, iğnesindeki çengeller kurbanın etine saplanır ve sonuçta tüm iğne takımı yerinden sökülür ve arı ölümcül şekilde yaralanır Saldıran arı ayrıldıktan sonra bile, kaslar çengelleri daha da içeri sokacak ve yaranın içine zehir pompalayacak şekilde kasılmaya devam edecektir Sağdaki resimde arınının bıraktığı iğne görülmektedir Gardiyanlık yaptıkları bu dönemde işçi arılar aslında kendi hayatlarını riske atmaktadırlar Çünkü düşmana saldıran arı, iğnesini geri çekemediği zaman ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalır Balarılarının iğnesi bir kirpinin dikeni gibi küçük oklara sahiptir Bu yapısı nedeniyle iğne birçok hayvanın etinden geri çekilemeyebilir Nöbetçi arılar iğnelerini ancak başka bir arıyı ya da bazı hayvanları soktuklarında geri çekebilirler ve kendilerine bir zarar gelmez Ama özellikle insanları soktuktan sonra uçmaya çalışırken arıların iğneleri soktukları yerde takılı kalır ve arının karnının arka tarafı yırtılır Karnın yırtılmış kısmında, zehir salgısı ve onu kontrol eden sinirler vardır İç organlarındaki bu tahribat sonucunda arı ölür Ölen arıdan kopan salgı bezinin başka bir özelliği de, arının vücudundan ayrılmış olmasına rağmen kurbanının yarasına belli bir süre daha zehir pompalamaya devam etmesidir

Yandaki çizimde, kaslar, zehir kesesi gibi yapıların bulundugu, arının iğne takımı görülüyor Kovanın korunması bütün koloniyi ilgilendiren önemli bir sorumluluktur Nöbetçi arılar da bu sorumluluğu kendi hayatlarını tehlikeye atarak yerine getirirler Kovandaki her arı, zamanı gelip de nöbetçilik görevini devraldığında aynı şekilde hareket eder ve kendi canı pahasına da olsa kovanı korur
Arıların bu fedakar tavırları, evrim savunucularının doğada bir "yaşam savaşı" olduğu, her canlının yalnızca kendi soyunu korumaya çalıştığı yönündeki iddialarını yalanlamaktadır
Arıların Fedakar Davranışlarının Gerçek Nedeni
Evrim teorisinin "hayatta kalma mücadelesi" tezine göre fedakarlık, açıklanması imkansız bir davranıştır Evrimcilerin iddiaları canlıların kendilerini korumak ve hayatta kalabilmek için savaştıkları doğrultusundadır Oysa doğanın sadece savaşan bireylerden oluştuğunu söylemek mümkün değildir Çünkü canlılar arasında yardımlaşma, fedakarlık gibi pek çok davranış vardır Bu durum karşısında bazı evrimciler canlıların tüm neslin devamı için kendilerini feda ettiklerini, yani bu işten çıkarları olduğu için fedakarlık yaptıklarını iddia ederler Elbette bu iddia kendi içinde pek çok çelişkiyi barındırmaktadır
Örneğin nöbetçi arılar çoğu zaman kendilerinden çok daha büyük olan eşekarısı gibi canlıların üzerine hiç düşünmeden atılırlar ve savaşırlar Arıların bütün bunları kendi kendilerini düşünerek yaptıklarını ve bundan bir çıkarlarının olduğunu iddia etmek cevaplanması gereken bazı soruları da beraberinde getirecektir Arılar bunu yaparken acaba "kolonideki yavruların korunması" gibi bir mantık yürütebilirler mi? Arıların geçmiş-gelecek gibi kavramları, bunlara yönelik kaygı ve beklentileri olabilir mi? İşçi arıların kovan savunması yaparken ölmelerinde ne gibi bir çıkarları olabilir?
Elbette ki arıların mantık yürütmesi söz konusu değildir Arıların bu işten hiçbir çıkarları da yoktur Zaten çıkarları olsa bile kendi hayatlarını tehlikeye atmalarının bir anlamı yoktur Nöbetçi arılar sadece kovanı koruma görevi kendilerine verildiği için böyle yaparlar
Hiçbir akla ve şuura sahip olmayan canlıların bir plan belirleyip, ona göre hareket etmesi, örnek yardımlaşmalar sergilemesi, özveride bulunması tesadüfen meydana gelecek davranışlar değildir Bunların o canlıya öğretilmiş, diğer bir deyişle Allah tarafından ilham edilmiş olması gerekir
Bu kitabın konusu olan arılar da yeryüzündeki diğer canlılar gibi Allah'ın ilhamıyla hareket eder Evrendeki tüm canlılar, atlar, kuşlar, böcekler, ağaçlar, çiçekler, kaplanlar, filler Allah'a boyun eğmişdir Yaptıkları her hareketi Allah'ın ilhamıyla yapmaktadırlar Allah Hud Suresi'nde canlılar üzerindeki hakimiyetini bize şöyle bildirmektedir:
  O'nun alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur Muhakkak benim Rabbim, dosdoğru bir yol üzerindedir (dosdoğru yolda olanı korumaktadır) (Hud Suresi, 56)
Beşinci Dönem: Besin Toplayıcısı Arılar
İşçi balarılarının hayatlarının son dönemlerindeki görevleri besin toplamaktır İhtiyaçları olan tüm besin maddelerini çiçeklerden temin ettikleri polen (çiçek tozu) ve nektar (bal özü) sayesinde karşılarlar Polen protein yönünden zengin bir maddedir, nektar ise hem enerji kaynağıdır, hem de balın ana maddesidir Arılar kışın besin bulamayacakları için kovanlarına bal depo ederler Kış için ayrıca polen depo edilmez, yalnız yağmurlu havalarda kullanılmak üzere yavru arılara yetecek kadar polen biriktirilir 28
BALARILARINDA SAVUNMA STRATEJİSİ: DÜŞMANI YOK ETMEK İÇİN ISI KULLANMA


Avrupa'dan getirilen balarıları için, Japonya'daki eşek arıları tam bir baş belasıdır Yağma için kovana saldıran 30 eşek arısı, üç saat içinde tam 30 000 balarısını öldürebilir Ancak yerli balarıları yaban arılarına karşı mükemmel bir savunma mekanizmasına sahip olarak yaratılmışlardır Bir eşek arısı, yeni bir arı kolonisi keşfettiğinde, bunu hemcinslerine duyurmak için özel bir koku salgılar Kokuyu balarıları da algıladığından, kovanı savunmak üzere hemen girişe toplanmaya başlarlar Bir eşek arısı yaklaştığında 500 balarısı havalananıp hemen eşek arısınının etrafını sararlar Bedenlerini hızla titreştirmeye başlarlar Bu hareket arıların vücut ısılarınının artmasına neden olur Bu esnada eşek arısı adeta bir fırında pişiriliyormuşçasına ısınır ve sonunda kavrularak ölür
Bu türden bir saldırının, ısıya duyarlı filmle çekilmiş fotoğrafında, görünen beyaz bölgelerdeki sıcaklık 50 °C'ye kadar çıkmaktadır Balarılarının dayanabildiği bu sıcaklık eşek arıları için ölüm demektir


Arılar çiçeklerden topladıkları poleni doğrudan doğruya kullanmaz, "arı poleni" veya "arı ekmeği" adı verilen bir maddeye dönüştürürler Bu dönüşüm çiçeklerden toplanan polenlere nektarla birlikte bazı enzimlerin eklenmesiyle sağlanır Elde edilen bu madde sadece beslenme için kullanılır
Polen ve nektar toplama görevi 21 günlük işçi arılara düşmektedir Bu aşamada artık balmumu yapmaya yarayan mum bezleri mum salgılamayı durdurur İşçi arılar kovan dışına çıkarak yeni ve tehlikeli görevlerine başlarlar Çiçekler arasında dolaşma görevi tehlikelidir çünkü arıların bütün düşmanları (örümcekler, yusufçuklar gibi) dışarıdadır Aynı zamanda arılar, kovan ve yiyecek kaynağı arasında sürekli uçuş halinde oldukları için de bu görev oldukça yorucudur Uçuş kasları yıpranan arılar kısa bir süre sonra ölürler
Arıların vücutları polen ve nektar toplamak için tasarlanmış özel sistemlerle donatılmıştır Arılar, nektarı bal kesesine doldurmak için yutar Polenler ise nektar gibi yutulmaz, kümeler halinde arıların arka bacaklarının yan taraflarına yapışık olarak açıkta kovana taşınır
|