Yalnız Mesajı Göster

Konya'yı Tanıyalım (Adaydır)

Eski 10-06-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Konya'yı Tanıyalım (Adaydır)



KONYA' NIN TARİHİ



Cennet Yurdumuzun, adı eski devirlerden beri değişmeyen şehirlerinden biri de Konya'dır Konya adının "Kutsal Tasvir" anlamındaki "İkon" sözcüğüne bağlı olduğu iddia edilir Bu konuda değişik rivayetler bulunmaktadır Bunlardan biri; kente dadanan ejderhayı öldüren kişiye şükran ifadesi olarak bir anıt yapılır ve üzerine de olayı anlatan bir resim çizilir Bu anıta verilen isim, "İkonion" dur

İkonion adı, İcconium'a dönüşürken, Roma döneminde İmparator adlarıyla değişen yeni söyleniş biçimlerine rastlanır Bunlar; "Claudiconium, Colonia Selie, Augusta İconium" dur Bizans kaynaklarında "Tokonion" olarak geçen şehrimize yakıştırılan diğer isimler şöyledir:

"Ycconium, Conium, Stancona, Conia, Cogne, Cogna, Konien, Konia"

Arapların Kuniya dedikleri güzel kentimiz, selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde bir daha değişmeyerek günümüze kadar gelen ismine kavuşmuştur: Konya

Konya İli, MÖ 7 bin yılından beri yerleşim yeri olmuş, pek çok medeniyete beşiklik etmiştir Yazının MÖ 3500'de kullanılmaya başladığı hatırlanacak olursa, Konya'nın, ülkemizin en eski yerleşim merkezleri arasında yer aldığı söylenebilir

Çumra Çatalhöyük, sadece ülkemizin değil, Dünya ölçüsünde yemek kültürünün ilk defa başladığı, tarımın yapıldığı, ateşin kullanıldığı, yerleşik hayata geçildiği, vahşi hayvan saldırılarına karşı ortak savunmanın yapıldığı merkez olarak tanınır

Çatalhöyük, Neolitik, Erbaba ve Karahöyük Kalkolitik, Alaeddin Tepesi, Eski Tunç Devri merkezleridir

Tarih devirlerinde Hititler ve Lidyalılar, MÖ 6 yüzyılda Persler, MÖ 4 yüzyılda Büyük İskender, Selevkoslar, Bergama krallığı, MÖ 2 yüzyılda Roma, MS 395'te Konya ve çevresine hakim oldular

7 yüzyıl başlarında Sasaniler, bu yüzyılın ortalarında Muaviye komutasındaki Emeviler, şehri geçici olarak işgal ettiler

10 yüzyıla kadar bir Bizans eyaleti olan Konya; Müslüman Araplar'ın akınlarına maruz kaldı Malazgirt Zaferi'nden önce Konya'ya ilk gelen, Türk akıncıları Selçuklular oldu (1069)

Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan, 1071'de Bizans İmparatoru Romen Diyojen'i Malazgirt' te kesin bir yenilgiye uğratarak, Türkler'e Anadolu'nun Kapılarını açtı Sultan Alparslan, zaferden sonra komutanlarına Anadolu'nun tamamen fethedilmesi görevini verdi Konya; Anadolu Fatihi, Selçuklu Kutalmışoğlu Sultan Süleymanşah, tarafından fethedildi Fetih tarihi hakkında değişik eserlerde farklı görüşlere yer verilmektedir (1072, 1074, vb) Ama şu bir gerçektir ki, Kutalmışoğlu Süleyman Şah I, Konya'yı fethettikten sonra batıya yönelmiş, merkez olarak İznik'i seçerek, Anadolu Selçuklu Devleti'ni 1074 yılında kurmuştur Buna göre Konya'nın fetih tarihi kesinlikle 1074'ten daha öncedir Fetihle Şehrimizde Türk-İslam egemenliği dönemi başlamıştır

1074' te Anadolu Selçuklu devleti, Başkenti İznik olmak üzere kuruldu 1097'de 1 Haçlı Seferi sırasında İznik kaybedilince Başkent, Konya'ya taşındı Böylece tarihinde yeni bir sayfa daha açılan Konya, günden güne gelişti, pek çok mimari eserle süslendi ve kısa zamanda Anadolu'nun en mamur şehirlerinden biri oldu

Bu, bizim özelliğimizdir: Atalarımız, fethi, bir yeri "Yaşamaya Açmak" için yapardı Çünkü kendinden emindir En adaletli yönetim, Türk ülkesindedir Öyleyse bu yönetim, neden başka yerlere, başka insan gruplarına taşınmasın! Keyfilikten uzak, herkese eşit muamele uygulayan Türk Devletleri, fethettikleri ülkelere kültürel, ekonomik, sosyal, dini kurumlarıyla gitmişler, yerli kültürler içinde erimemişler, Türk Kültürü'nü hakim kültür yapmışlardır Kalıcılığın sırrı da işte buradadır Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması da bu siyaset takip edilerek sağlanmıştır İnanç özgürlüğü verilerek, yerli halkın devlete sadakatle bağlanması temin edilmiş, Anadolu mozayiği daha o yıllarda mükemmel görüntü zenginliğine kavuşturulmuştur

3 Haçlı Seferi'nde Almanya İmparatoru Friedrik Barbarossa, Konya'yı kuşattıysa da (18 Mayıs 1190), 2 Kılınç Arslan'ın savunduğu kaleyi alamadı, beş gün sonra çekilmek zorunda kaldı Selçuklular'ın düşmesine kadar (1308) Konya, Başkent olarak kaldı Sonra Karaman- oğulları Beyliği'nin en büyük şehri olarak, Karamanoğulları’nca yönetildi

1387' de Osmanlı Padişahı 1 Sultan Murad, şehrin önlerine geldi 1398'de oğlu Yıldırım Beyazıd, şehre girip Karaman Devleti’ne son verdi Ancak, 1402 Ankara Savaşı felaketinden sonra Karamanoğulları Beyliği yeniden kuruldu Konya, Fatih Sultan Mehmet'in Karamanoğulları Beyliği'ni ortadan kaldırdığı 1465 yılına kadar Osmalı-Karaman mücadelelerine sahne oldu

Fatih, 1470'te İmparatorluğun Rûmeli (Sofya), Anadolu (Kütahya), Rûm (Tokat) Eyaletlerinden sonra 4 Eyalet olarak Karaman eyaletini, merkezi Konya şehri olmak üzere kurdu Eyalete ilk zamanlarda, Osmanlı şehzâdeleri vali olarak atandı Sırasıyla, Fatih'in ortanca oğlu Şehzâde Mustafa, küçük oğlu Şehzâde Cem, 2 Beyazîd'ın büyük oğlu Veliahd Şehzâde Dâmât Abdullah, bunun kardeşi (annesi Karamanoğlu olan) Şehzâde Şehenşah, onun oğlu Şehzâde Mehmet Şâh, 1470'ten 1513'e kadar eyaleti yönettiler Hanedan dışından ilk beylerbeyi ancak 1513'te atandı Kanunî devrinde Veliahd Şehzâde 2 Selim de bu görevde bulundu

17yüzyılda eyalet 11 sancaklı ve 80000 km2'ye yakın büyüklükteydi Tanzimat döneminde eyalet için Karaman adı yerine "Konya" dendi 1910'da 102000 km2 büyüklüğündeki Konya eyaletinin nüfûsu 1380000'di 11 ilçeli Konya Merkez, 7 ilçeli Niğde, 2 ilçeli Burdur, 5 ilçeli Teke (Antalya), 5 ilçeli Hamîd (Isparta) sancaklarına (İl) ayrılıyordu

Şehrin nüfusu 1825 Türkiye'nin 11 ve dünyanın 69 şehriydi Sonra nüfus geriledi; 1875'te 50000 oldu 1927'de 47000 olarak sayılan nüfus, 1960'ta 123000, 1975'te 247000, 1980'de ise 329000'i buldu 22 Ekim 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımında Konya’nın nüfusu merkez 1387507 ilçe ve köyler 993214 toplam nufus 2380721 olmuştur 22 Ekim 2000 tarihinde yapılan genel nüfus sayımında Konya’nın nüfusu Merkez 1387507, İlçe ve Köyler 993214, Toplam nüfus 2380721 olmuştur

Tarihi eserleri bakımından Türklük'ün sayılı şehirleri arasında yer alan Konya, Selçuklulara iki asırdan fazla başkentlik yapması sebebiyle, Türk mimarisinin gözde eserleri sayılan âbidelerle süslenmiştir Bu yönden Selçuklu devrinde Konya, Bursa, Edirne ve İstanbul'dan önce "En Muhteşem Türk Şehri" mertebesine yükselmiştir Konya'da Türk-İslâm döneminden önce yapılan eserlerin günümüze ulaşamadığı söylenir Yapılan kazılar neticesinde Hitit, Roma ve Bizans kalıntıları bulunmakla beraber, Konya'da ayakta kalan âbidelerin hepsi "Türk Çağı"nda yapılmıştır Bu eserlerin başında Konya'nın sembolü sayılan Mevlânâ Müzesi gelir Mimar Bedrettin Tebrizî tarafından yapılan ve Kubbe-î Hadra (En Yeşil Kubbe) denilen 16 dilimli bu muhteşem âbide firuze çinilerle kaplıdır ve bugünkü görüntüsüne Cumhuriyet döneminde kavuşturulmuştur

Alaeddin Camisi, Sahip Ata Külliyesi, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese Selçuklu dönemi eserlerindendir Selçuklu ve Beylikler dönemine ait pek çok cami, hamam, çeşme, köprü, tekke, kervansaray, hastane, su yolu ve diğer altyapı kuruluşlarına sahip bulunan Konya'da Osmanlı dönemine ait eserlerin en tanınmışı ise Sultan Selim ve Aziziye Camii'leridir

Konya 12 Yüzyılın ilk yarısında Sultan Alaeddin Keykûbat (1219,1236) devri ve sonrasında, Dünyanın ilim ve san'at merkezi özelliğini kazanmıştır Türk-İslam Dünyası'nın her tarafından gelen bilim ve san'at adamları Konya'da toplanmışlardır

Bahaeddin Veled, Muhyiddin Arabî, ve Mevlânâ Celaleddin Rûmî, Sadreddin Konevî, Şemsî Tebrizî, Kadı Burhaneddin, Kadı Siraceddin, Urmemi gibi bilgin, mutasavvıf ve filozoflar kıymetli eserlerini Konya'da hazırlayarak, dünyaya ışık tutmuşlardır "Konya'nın Altın Çağı" denilebilcek bu özelliği, 12 yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir

Bu şahsiyetlerin ve Anadolu'nun yeni sahiplerinin engin hoşgörüleri, bilim, san'at ve teknik alanlardaki üstünlükleri, köklü kültürel ve sosyal yapıları, Anadolu'nun "Ana Yurdumuz" olmasında büyük etken olmuştur Böylece ne Bizans saldırıları, ne Moğol istilâsı, ne Haçlı orduları, ne İtalyan, ne Yunan işgalleri, Türk'ün Anadolu'daki egemenliğini yok edememiştir

Konya ve millî kültürümüzün manevi mimarları, Mevlânâ Celâleddin Rûmî; yaşama sevinci, dünya görüşü ve hayat felsefesi ile dünyaya ışık tutarken; Nasreddin Hocamız, Türk Mileti'nin hazır cevaplılığını nükteleriyle dile getirmiş; Yunus Emre ise insan ve insanlık sevgisiyle adeta Ortaçağ karanlığındaki Avrupa'ya "medeniyet dersleri" vermiştir

Modros Ateşkes Anlaşması'ndan sonra İtalyanlar, Antalya ve çevresinden başka Konya'yı da işgal ettiler Ekonomik çıkar sağlamak ve sömürge olarak kullanmak amacında olan İtalyan askerleriyle silahlı mücadele yapılmamıştır Akşehir'e kadar gelerek devriye görevi üstlenen İtalyan askerleri Konya kent merkezinde kayda değer bir faaliyette bulunmamışlardır Batı Cephesi'nde Yunanlılar'a karşı İnönü Savaşlarını kazandığımız günlerde İtilaf Devletleriyle anlaşmazlığa düşen İtalya, işgalden vazgeçerek 12 Mart 1920'de Türkiye'den ayrılmaya başlamıştır 20 Mart 1920'de Konya, işgalden tamamıyla kurtulmuştur



Anadolu Selçukluları Devrinde Konya

Konya'nın 1071 Malazgirt savaşından sonra Selçuklu Türklerinin eline geçmesiyle (1076-1080) kurulan Anadolu Selçukluları Devletinin Başkentliği (1096-1277) döneminde Kültür ve Sanatta altın çağını yaşar Devrin ünlü Bilginleri, Filozofları, Şairleri, Mutasavvıfları, Hoca, Musikişinas ve diğer sanatkarlarını bağrında toplamıştır Bahaeddin Veled, Mevlâna Celaleddin başta olmak üzere Kadı Burhaneddin, Kadı Sıraceddin, Sadreddin Konevi, Şahabeddin Sühreverdi gibi bilginler, Muhyiddin Arabî gibi mutasavvıflar Konya’da yerleşmişler, verdikleri eserlerle şehri bir kültür merkezi haline getirmişlerdirBilhassa Hz Mevlâna fikir ve felsefesi ile insanlığı aydınlatmış Mesnevi, Divan-ı Kebir gibi eserleri ile de bu etki halen devam etmektedir

Yine Nasreddin Hoca da güldüren ve düşündüren fıkraları ile Konya’nın kültür ve sosyal hayatının gelişmesinde asırlardır devam eden bir bilge kişidir

Selçuklular dönemi Konyası’nda Kütüphaneler açılmış, bu dönemde Tarih, Edebiyat, Felsefe, Sanat, Tıp, Kozmoğrafya, Hukuk ve Din alanında büyük tarihi ve kültürel atılımlar yapılmış, buna bağlı olarak Medreseler, Camiiler, Kütüphaneler, türbeler, çeşmeler, kaleler, hanlar, hamamlar, çarşı ve bedestenler, köprüler, saraylar yapılmıştır

Karamanoğulları Devrinde Konya

Konya da Karamanoğulları (1277) devrinde de bilim ve kültür alanındaki gelişmeler devam etmiş, Ulu Arif Çelebi ve oğulları Adil ve Alim Çelebiler ile Ahmet Eflâkî ve Sarı Yakup gibi bilgin ve Mutasavvıflar yetişmiştir

Karamanoğulları Devri Tarihî ve Kültürel Eserler;

Ali Gav Zaviye ve Türbesi, Kadı Mürsel Zaviye ve Türbesi, Ebu İshak Kazeruni Zaviyesi, Hasbey Dar-ül Huffazı, Meram Hasbey Mescidi, Şeyh Osman Rûmi Türbesi, Ali Efendi Muallimhanesi, Nasuh Bey Dar-ül Huffaz, Turgutoğulları Türbesi, Kalenderhane Türbesi, Tursunoğlu Camii ve Türbesi, Burhaneddin Fakih Türbesi, Siyavuş Veli Türbesi,

Osmanlılar Devrinde Konya

Konya, 1467 yılında Osmanlı sınırlarındadır Doğu seferlerine çıkan Osmanlı Sultanlarından Yavuz Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman ve IIMurat'ın uğrak yeridir İlim, kültür ve sanat hareketleri kesintisiz devam eder Ünlü şairler, bilginler, tarihci ve filozofların toplandığı merkez halindedir Bu dönemde de mimarî yönden; Camiiler, Çeşmeler, Medreseler vs eserler meydana getirilir

Osmanlı Devri Tarihî ve Kültürel Eserleri

Selimiye Camii, Yusufağa Kitaplığı, Piri Mehmet Paşa Camii, Şerafettin Camii, Kapu Camii, Hacı Fettah Camii, Nakiboğlu ve Aziziye Camiileri, Şeyh Halili Türbesi ile Mevlâna Külliyesi dönemin mimarî eserlerinden bazılarıdır

Osmanlının son döneminde Tanzimat hareketiyle Konya'da da yenileşmeler başlamış Medreselerin yanında İlkokullar (İptidai), Öğretmen Okulu (Darülmualimin) ve Ortaokul (Rüştiye) açılmıştır İlk Lise (idadi) 1889 yılında, yine aynı yıllarda Konya Sanat Okulu da Vali Ferit Paşa tarafından hizmete açılmıştır 1900 yılında Konya'daki medrese sayısı ilçeler dahil 530'a ulaşmıştır

Cumhuriyet Devrinde Konya


29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı ile eskilere ilave yeni okullar açılarak, yeni gazete ve dergiler yayınlanmaya başlanır Yurt genelinde olduğu gibi Konya'da da İlk, orta, Lise ve Yüksek Öğretim devlet yönetimine geçer, okul yapma ve okuma seferberliğine başlanılarak öğretmen yetiştiren okullar ile teknik ve sanat okulları, yüksek okullar memleketin ihtiyacına göre yenilenerek çoğaltılmıştır

Kültür Bakanlığının kurulması ile kütüphaneler ve müzeler, Kültür ve Tabiat Varlıklarımızın korunması 2863 ve değişik 3386 Sayılı " Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurumu " çerçevesinde Kültür Bakanlığının denetimine verilmiştir Tüm illerde Bakanlığı temsil edecek İl Kültür Müdürlükleri teşkilatlandırılarak Cumhuriyet dönemi kültür ve sanat hareketleri sistematik hale getirilmiştir



GEZİLECEK YERLER

ANITLAR

Eflatunpınar

Eflatunpınar , Hititler döneminde kurulmuş kutsal Hitit Anıtıdır Beyşehir'e 22 km mesafededir Anıt, göğü taşıyan ve yerle gök arasında ilişki kuran Tanrıları tasvir etmektedir

Fasıllar Anıtı

Dünyanın en büyük kaya anıtlarından biridir Fasıllar Anıtı, tanrıyı bir dağ tapınağında iki arslan arasında gösterir

Eflatunpınar Hitit Anıtı

Konya- Beyşehir ilçesindedir Anıt bir su kaynağının kenarında dikdörtgen taşlar üzerinde kabarmalardan oluşmaktadır Niteliğini koruyan kabartmalar ön kısımda 14 adet taş bloklar üzerine oyulmuştur

İvriz Kabartması

Halkapınar ilçesinde İvriz köyündedir Hititler tarafından yapılmış bir kabartmadır

ANTİK KENTLER

Saint Paul Kilisesi


Çatalhöyük

Konya'ya 60 km uzaklıktadır Arkeolojik kazılar devam etmektedir En erken yerleşim katı MÖ5500 yıllarına tarihlenmektedir İnsanlık tarihinde ilk yerleşme, ilk ev mimarisi, ilk kutsal yapı Çatalhöyük'te olmuştur Yapılarda kullanılan malzeme kerpiç, ağaç ve kamıştır Bulunan bazı eserler Konya Arkeoloji Müzesine teslim edilerek bir kısmı teşhir edilmektedir

Kilistra Antik Kenti

Konya'nın güney batısında 55 km mesafededir Kral yolu üzerinde bulunan ve İsa'nın havarilerinden Saint Paul'ün ilk vaaz verdiği yerlerdendir Arkeolojik kazıları devam eden bölgede Hac Plank Şapel, Sümbül Kilise, Çiftli Sırahane, Büyük Su sarnıcı gibi yerler ortaya çıkarılmıştır

Sille Aya-Elana Kilisesi

Sille şehir merkezine 8 km mesafede bir yerleşim yeridir MS 327 senesinde Bizans İmparatoru Constantin'in Annesi Helena, Hac için Kudüs'e giderken Konya'ya uğramış ve ilk Hıristiyanlık çağlarına ait oyma mabetleri görmüş, burada bir mabet yaptırmaya karar vermiştir Kilisenin vaaz kürsüsü ve duvarlardaki renkli figürler birer sanat şaheseridir

CAMİLER

Aziziye Camisi (Karatay)


Konya’da Çarşı içerisinde bulunan Aziziye Camisi’nin olduğu yer, Bezirgânlar Hanı arsası idi Burada Sultan IVMehmet’in kızlarından Hatice Sultan’ın eşi Musahib Mustafa Paşa tarafından XVIIyüzyılın ikinci yarısında yaptırılmış ve altında dükkanları bulunan yüksek cami bulunuyordu Bu cami 1867-1868 yıllarında yanmış ve Sultan Abdülaziz ile annesi Pertevniyal Valide Sultan’ın maddi katkıları ile Aziziye Camisi’nin yapımına 1872 yılında başlanmış,1874 yılında da tamamlanmıştır

Aziziye Camisi klasik Osmanlı mimarisi ile Barok mimari üslubunun karışımı ile yapılmış bir camidir Aziziye Camisi XIXyüzyıl Türk mimarisine egemen olan bir üsluptadır Bununla beraber Osmanlı mimarisi içerisinde belirli bir üsluba dahil edilemediği gibi, değişik yeniliklerin denendiği bir yapıdır

Kesme taştan yüksek bir kaide üzerinde olan camiye merdivenle çıkılmaktadır Caminin geleneksel avlusu bulunmamaktadır Bu nedenle şadırvanları minare kürsülerine bitişik olarak yapılmıştır Son cemaat yeri altı sütunlu ve üç kubbelidir İbadet mekânı kare planlı olup, üzerini merkezi bir kubbe örtmüştür Kubbe kasnağının çevresinde sivri külahlı ağırlık kuleleri ile dört köşeli alışılagelenden farklı biçimde dört büyük ağırlık kulesi daha bulunmaktadır Bu ağırlık kuleleri caminin dış görünümüne farklı bir biçim vermektedir Caminin iki yan duvarında beşer giriş bulunmaktadır Bu duruma Osmanlı mimarisinde pek karşılaşılmamaktadır

İbadet mekânı her cephedeki yuvarlak kemerli büyük pencereler ile aydınlatılmıştır Mihrap ve minber Konya yöresinde Göktaşı olarak isimlendirilen mavimtırak mermerden yapılmıştır Özellikle mihrap kapıları üzerinde de iyi bir hattat elinden çıkmış yazılar bulunmaktadır

Caminin çifte minaresi taş bir kaide üzerinde yivli gövdelidir Şerefeleri Türk minarelerine göre oldukça değişik biçimde olup, şerefe üzerinde kemerlerle birbirine bağlanan sütunlu bir balkon konumundadır

Alaeddin Camii


Anadolu Selçuklu Devri Konya'nın en büyük ve en eski camiisidirŞehir merkezinde yüksekçe bir hüyük olan Alaeddin Tepesi üzerine inşa edilmiştirSelçuklu Sultanı Rükneddin Mesud I'in son zamanlarında başlanılmış,Kılıçaslan I I (1156-1192) devrinde inşatına devam edilmiş,Sultan Alaeddin Keykubad I tarafından 1221 yılında tamamnalarak hizmete açılmıitır

Camii İslam mimarisi yapı tarzında inşa edilmiştirÜzeri ağaç ve toprakla örtülmüştürİçerisi Sütunlar ormanını andırmaktadırBizans ve klasik devirlere ait 41 taş mermer sütundan ibarettirCamii'nin en ilginç taraflarından birisi de minberidir

Minber abanoz ağacından birbirine geçmiş olup,Anadolu Selçuklu ahşap işlemeciğinin en güzel örnekleridir1155 yılında Ahlat'lı Mengum Berti tarafından yapılmış bir şaheserdirÇinilerle süslü mihrabın önünde çini süslü kubbesi ile örtülmüş bir saha mevcutturMihrab ve kubbelerin çinileri kısmen sökülmüştür

İplikçi Camii

Alaeddin Caddesi üzerindedirŞemseddin Altınoba tarafından 1201 yılından sonra yaptırılmış,Somuncu Ebubekir tarafından genişletilmiş,yenilenmiştir(1332) Cami İplikçiler Çarşısında bulunduğu için İplikçi Camii ismini almıştır

1951-1960 yılları arasında Klasik Eserler Müzesi olarak kullanılan camii 1960 yılında tekrar ibadete açılmıştır

Sahip Ata Camii ve Külliyesi

Anadolu Selçuklu Devleti Vezirlerinden Sahip Ata tarafından 1258-1283 yılları arasında inşa edilmiş olan mescid türbe hanigâh ve hamamdan ibarettirMimarı Abdullah Bin Kellük'tür

Sadrettin Konevi Camii ve Türbesi

Konya'nın Şeyh Sadrettin mahallesindedir1274 yılında yapılmıştırGiriş kapısındaki kitabede adı geçen Sadrettin Konevi aslen Malatyalı olup,Konya'ya yerleşmiş,zamanın tanınmış bilginlerindendirMuhiddin İbni Arabi'den tahsil ve terbiye görmüş,Konya'daki hanikâhında hadis ilimleri okutulmuşturMevlâna'ya derin bir sevgi ile bağlanmıştır

Türbe,Camiinin doğusundaki avluadırAçık türbeler tipinin ayakta kalan tek örneğidirTürbenin şekli Selçuklu kümbetlerine benzerGövde açık,kaidesi mermer işlme olan türbenin üzerinde,köşeli bir tambura oturan,kafes şeklinde ahşap bir külah vardır

Selimiye Camii


Mevlâna Dergâhının batısında inşaatına Sultan Selim II'nin şeyhzadeliği zamanında başlanmış (1558-1567) arasında tamamlanmıştırCamii Osmanlı klasik mimarisinin Konya'daki en güzel eserlerindendirKuzeyinde altı sütuna istinat ettirilmiş yedi kubbeli son cemaat yeri ve mermer süverli geçme basık kemerli cümle kapısı mevcutturAhşap kapı kanatlarından sağdakine "Mescitte Mümin,suda balık gibidir",ibareleri mevcutturSon cemaat yerinin sağ ve solunda tek şerefeli iki minaresi vardır

Şerafettin Camii

Hükümet konağının güney cephesindedirCamii ilk defa XIIyüzyılda Şeyh Şerafettin tarafından yaptırılmış,1336 yılında tamamen yıktırılarak Çavuşoğlu Mehmet Bey tarafından inşa ettirilmiştirCamii gövdesi kesem taşlardan büyük bir kubbe ile örtülmüştürKubbeyi 10 fil ayağı tutmakta,güneyinde bir yarım kubbe ile desteklenmektedirMihrabın bulunduğu kısmı dışarıya taşmaktadırYarım bir kubbe ile örtülmüştürGüney kısmı hariç diğer yönlrdeki iknci kat mahfellri bulunmaktadır Camii iç yazıve nakışlarla dekorize edilmiş olup,mermer işlemeli mimber ve mihrabı takdire değer bir sanat eseridirSonradan ilave edilmiş tek şerefeli bir de minaresi vardırOsmanlı camii mimarisinin en mümeyyiz vasıflarından birisi olan cemaat yerine yer verilmiş olup,altı mermer sütun üzerine oturmuş yedi küçük kubbeyle örtülmüştür

Kapu Camii


Konya'da merkezde sarraflar (çıkrıkçılar) caddesi üzerindedirAsıl adı İhyaiyye olup eski Konya Kalesinin kapılarından birinin çevresinde yer aldığında Kapı Camii adıyla anılır

Camiilk defa 1658 yılında Mevlevi Dergahı Postnişinlerinden Pir Hüseyin Çelebi tarafından yaptırılmıştırBir süre sonra yıkılan bu camii 1811 yılında Konya Müftüsü Esenlilerzade Seyyit Abdurrahman yenilemiş,1867 yılında bir yangın camiyle birlikte bu civarda vakıf dükkanları da yok etmişBu olaydan bir yıl sonra camii üçüncü defa yeniden yapılmıştırBu yeni inşaasına dair 1285 H(1868 M) tarihli kitabesi taç kapısı üzerinde yer almaktadır

Kapı Camii Konya'da yer alan Osmanlı dönemi camilerinin en büyüğüdürKuzeyinde on mermer sütuna istinat eden yüksek bir son cemaat mahalli ve basık kemerli bir cümle kapısı vardırAyrıca doğu ve batı yönlerinde de birer kapısı bulunmaktadır

Kesme taşlardan inşa edilen camiinin üzeri dıştan çatı,içten büyüklü küçüklü 8 kubbe ile örtülüdürTaş Mihrabı ve ahşap minberi sadedir

KAPLICALAR

Ilgın Termal Turizm Merkezi

Yeri: Ilgın kentinin doğusunda ve belediye sınırları içinde yer alır

Ulaşım: Konya şehir merkezine 88 km uzaklıktadır Ilgın-Akşehir yolunun 2 kilometresinde bulunmaktadır

Suyun Isısı: 42°C

PH Değeri: 70

Özellikleri: Hipertermal, hipotonik ve radyoaktif bir maden suyudur Bikarbonat, kalsiyum, sodyum, karbondioksit

Yararlanma Şekilleri: İçme, banyo, inhalasyon kürleri

Tedavi Ettiği Hastalıklar: Kombine uygulamalar romatizmal sendromlar, karaciğer, safra yolları, metabolizma hastalıklarında etkilidir

Konaklama Tesisleri: Konya Ilgın Kaplıca Tesisleri ( 570 Yataklı) Ilgın- Konya

KORUNAN ALANLAR



BEYŞEHİR GÖLÜ MİLLİ PARKI

KONYA TABİAT ALANLARI

Konya-Fosil Ardıç

Yeri: Konya

Özelliği: 500 yaşında, 45 m çevre genişliğine sahip ardıç ağacı

Konya-Meke Gölü



Yeri: Konya

Özelliği: Maar adı verilen bir volkanik patlamayla meydana gelen çukurda oluşan göl

Konya-Titrek Kavak

Yeri: Konya, Beyşehir

Özelliği: 100 yaşında, 25 m boyunda 25 m çap ve 8 m çevre genişliğinde kavak ağacı

KOCAKORU TABİAT PARKI

Yeri: Konya ili,Seydişehir ilçesi, Taraşçı Belediyesi sınırları içerisindedir

Ulaşım: Konya ili, Seydişehir ilçesi, Taraşçı belediyesi hudutları dahilinde yeralan saha, Taraşçı Belediyesinin batısında bulunmaktadır

Özelliği: Taraşçı ve civarı genel olarak bozkır ormanı dediğimiz, Torosların kuzeye bakan eteklerinde bulunan ve iklimsel faktörlere göre iç kısımlara kadar uzanan bir vejetasyon yapısına sahiptir Anadolu karaçamı(Pinus nigra ssppallasiana) ve Toros Göknarı (Abies cilicica ssp isaurica) ile birlikte bazı meşe ve ardıç türleri buradaki ekosistemin en belirleyici türleridir Bulunduğu bölgenin iklim koşulları (düşük nem oranı ve yağış miktarı) göz önünde bulundurulduğuda bozkır ormanlarının hassas bir yapıya sahip olduğu söylenebilir Taraşçı ve civarındaki ormanların büyük kısmı gerek işletim gerekse yerel nüfusun kullanım baskısı yüzünden ekolojik karakterini ve çeşitliliğini kaybetmiş durumdadır Bölgede, tüm bu etkilerden belli oranda uzak kalabilmiş ve doğal orman parçası özelliği taşıyan tek saha burasıdır Bölge floristik açıdan oldukça zengin bir yapıya sahiptir Odunsu tür zenginliği ise özellikle üzerinde durulacak niteliktedir

Ayrıca bu bölge önemli bir doğa adası konumundadır Bu sahanın korunması ile sadece küçük bir bölgenin korunması değil, aynı zamanda bu özelliğe sahip başka ekosistemlerinde korunmuş olması sağlanacaktır

Sahada günübirlik kullanıma uygun olan ve halen düzensiz bir şekilde kullanılan Küçük Oluk, Gudal ve Hacıhasan Oluğu olarak adlandırılan üç adet açıklık mevcuttur Taraşçı Belediyesi civarındaki ormanların büyük bir kısmı gerek işletim gerekse yerel nüfusun kullanım baskısı yüzünden ekolojik karakterini ve çeşitliliğini kaybetmiş durumdadır Bölgede tüm bu etkinliklerden belli oranda uzak kalabilmiş, doğal orman parçası özelliği taşıyan tek saha burasıdır

Civardaki bozulmuş doğal yapının zaman içerisinde kendini toparlaması ve rehabilite olması açısından, kaynak olarak kullanılabilecek eş özellikteki alanların bulunması oldukça önem arz etmekte ve doğal yapısı bozulmamış adacıkların bu yapı içerisinde korunuyor olması çalışmalarında oldukça önemli bir kriter olmaktadır 329-5 hektarlık kesim 1998 yılında Tabiat Parkı olarak ayrılmıştır

AKGÖL TABİATI KORUMA ALANI

Konya ili,Seydişehir ilçesi, Taraşçı Belediyesi sınırları içerisindedir

Konumu: İç Anadolu Bölgesi'nde, Konya ili, Ereğli ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır

Özellikleri: Akgöl ve çevresi ihtiva ettiği su kuşu türlerinin çeşit ve miktar itibariyle zenginliği ve içlerinde nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türlerin mevcutiyeti ile ulusal ve uluslararası düzeyde öneme sahip nadir bir ekosistem göstermektedir Saha; 6787 Ha büyüklüğündedir

Akgöl ve çevresi alüvyal bir sahadır Aktüel Akgöl, çevresindeki alüvyal ovadan bir kaç metrelik seki eşikleri ile ayrılır Akgöl, bugün geniş açık aynalardan sazlık kamışlık alanlardan, irili ufaklı çok sayıdaki kum ve çamur adalarından oluşmaktadır

Ormitolojik açıdan son derece zengin olan Ereğli Sazlıklarından şimdiye kadar 200'den fazla kuş türü gözlenmektedir Gölgede bulunan ve kuluçkaya yatan başlıca kuş türleri; Flamingo tepeli batağan, kızıl boyunlu batağan, kara boyunlu batağan, karabatak, küçük karabatak, tepeli kutan, küçük balaban, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, küçük ak balıkçıl, büyük ak balıkçıl, erguvan balıkçıl, çeltikçi, kaşıkçı, kuğu, kaz, angut, suna, yaz ördeği, macar ördeği, mısır akbabası, yılan kartalı, saz delicesi, turna, dikkuyruk, uzunbacak, kılıçgaga, kocagöz, batak kırlangıcı, mahmuzlu kırlangıç, ince gagalı martı, büyük cılıbıt, gülen sumru, küçük sumru, büyük sumru, kara sumrudur

Akkutan, öküz balıkçılı, puhu kuşu ve uludoğan ise kuluçkaya yatmamakta, yılın belli bir döneminde sahada konaklamaktadır Göç sırasında ve kışın gölgede gözlenen türlerden; küçük batağan,tepeli batağan, büyük akbalıkçıl, sakarca kazı, boz kaz, angıt, çamurcun, kılördek, boz dalağan, dikkuyruk, sakarmeke ve turna sahada yoğun olarak bulunmaktadır

KUŞ GÖZLEM YERLERİ

Akşehir ve Eber Gölü

Konya ve Afyon illeri içerisindedir Akarçay kapalı havzasında yer alan birbirine bağlı iki göldür Alan küçük karabatak ve tepeli pelikan için önemli bir üreme alanıdır Akşehir Gölü'ndeki saz adalarında balıkçıllar karışık koloniler halinde ürerler, bunların arasında alaca balıkçıl, erguvani balıkçıl, çeltikçi ve kaşıkçı da bulunur Pasbaş patka ve Gülen sumru sazlıkların arasındaki kum odacıklarında, büyük cılıbıt ise göl çevresinde kuluçkaya yatar Kışın çok sayıda sakarcaya rastlanır Alan ak pelikan ve çeltikçi için göç sırasında konaklama bölgesi olarak da önemli kuş alanı statüsü kazanır Üreyen diğer türler arasında küçük ak balıkçıl ve gece balıkçılı vardır

Çavuşçu Gölü

Battal ve Çebişçi dereleri tarafından beslenen bir tatlı su gölüdür Alan, üreyen bıyıklı sumru popülasyonu ve Macar ördeğinin de dahil olduğu büyük sayılarda kışlayan su kuşu ile ÖKA statüsü kazanır Diğer üreyen kuşlara sumru örnek verilebilir

Uyuz Gölü

Çöl Gölü'nün güneyinde yer altı suyu ile beslenen ve en derin yeri 15 m olan kıyıları sazlıklarla kaplı küçük bir tatlı su gölüdür Alan burada üreyen dik kuyruk popülasyonuyla ÖKA statüsü kazanır Alanda üreyen diğer kuşlar arasında kara boyunlu batağan, yeşilbaş, pasbaş, patka ve sakarmeke sayılabilir Bataklık su tavuğunun da ürediği tahmin edilmektedir

Samsam Gölü

Yer altı suyu, birkaç küçük dere ve yağışlarla beslenen küçük sığ bir tatlı su gölüdür Suyu güneyindeki bir kanal yoluyla Kozanlı Gök gölle oradan da güneydoğu yönüne akarak Tuz Gölü'ne ulaşır Alan göç sırasında büyük sayılarda bulunan kılıçgaga ile önemli kuş alanı statüsü kazanır Alanını orta anadolu tuz göllerinin tipik kuş türleri olan ince gagalı martı, Akdeniz martısı Gülen sumru gibi türler için önemli bir üreme yeri olduğu düşünülmektedir Bugün gölde kış aylarında, binlerce su kuşu ve yüzlerce turna görülebilir

Kozanlı Gökgöl

Kulu ilçe merkezinin 20 km batısındaki Kozanlı Kasabası ile bu göl arasında yer alan yüzlerce hektarlık çayır ve bataklıktan oluşurAlanda önemli sayıda dik kuyruk ve küçük kerkenez ürer Üreyen oliper türler arasında kara boyunlu batağan, alaca balıkçıl, çamurcun, elmabaş batka, sakarmeke, bıyıklı sumru sayılabilir Tuz Gölünde ki koloriden gelen sayısı bazen 2000 ‘e ulaşan flamingo düzenli olarak bataklıkta beslenir

Kulu Gölü

Kulu Gölü, Tuz Gölü'nün kuzey batısında Kulu ilçe merkezinin 5 km doğusunda yer alan sığ bir göldür Alan önemli sayıda üreyen yaz ördeği, Macar ördeği, pasbaş patka, dikkuyruk, kılıçgaga, büyük cılıbıt, Akdeniz martısı ve gülen sumru barındırır Üreme dönemleri öncesi ve sonrası, büyük sayılarda karaboyunlu batağan , angıt, dikkuyruk, uzunbacak, kılıçgaga ve, akça cılıbıt bulunur Kışın göl genellikle donar, ama bazen önemli sayılarda sakarca görülebilir Diğer üreyen türler arasında kara boyunlu batağan, bataklık kırlangıçı, uzunbacak, ince gagalı martı ve karabaş martı sayılabilir

Ereğli Sazlığı

Alanı Konya ve Karaman il sınırları içerisindedir Ereğli ilçe merkezinin 30 km batısında, Ereğli Kapalı Havzası'nın ortasında yer alan, kuzeyde karacadağ, güneyde ise Toroslar’ın Bolkar Dağları ile sınırlanan, sığ bataklık, sazlık, tatlı su gölleri ve tuzcul stepten oluşan bir alandır Ereğli sazlığında, küçük karabatak, ak pelikan , tepeli pelikan, alaca balıkçıl, erguvani balıkçıl, çeltikçi, kaşıkçı, flamingo, boz ördek, yaz ördeği, Macar ördeği, Pasbaş patka, dikkuyruk, küçük kerkenez, kılıçgaga, bataklık kırlangıcı, büyük cılıbıt, Mahmuzlu kızkuşu ve küçük sumru önemli sayılarda ürer Ak pelikan göç boyunca büyük sayıda, dikkuyruk ise üreme dönemi öncesinde kalabalık gruplar halinde gözlenir Bölgede kışlayan türlere, turna ve angıt örnek gösterilebilir Diğer üreyen türler arasında küçük ak balıkçıl, gri balıkçıl, bozkaz, akça cılıbıt ve sumru bulunur

Karapınar Ovası(Sultaniye Sazlığı)

Merkezinde maksimum 6000 ha yüzölçümlü, sığ ve tuzlu bir göl bulunan geniş, kıraç bir ovadır Alan üreyen büyük cılıbıt popülasyonu ve kışın önemli sayılarda bulunan sakarca ile angıt sayesinde ÖKA statüsü kazanır

Beyşehir Gölü


Alan, Konya ve Isparta il sınırları içerisindedir Konya’nın 75 km batısında yer alır ve Türkiye’nin en büyük tatlı su gölüdür En derin yeri 10 m‘dir Alan, aralarında Macar ördeği, elmabaş patka ve sakarmekenin de bulunduğu büyük sayıda kışlayan su kuşu ile ÖKA statüsü kazanır

Suğla Gölü

Bir zamanlar yüzölçümü 16500 ha’a ulaşan suğla gölü, kış ve bahar aylarında yaklaşık 2500 ha’lık bir alan kaplamaktadır Çok yağışlı dönemlerde ise alanı 8000 ha’a kadar çıkabilmektedir 1996 yılında yapılan sayımda 24852 su kuşu tespit edilmesi gölün potansiyelini ortaya koymaktadır

Tuz Gölü

Alan Konya, Aksaray, Ankara illeri içerisindedir Türkiye’nin ikinci büyük ve en tuzlu gölüdür Tuz Gölü'nün güneyindeki bir grup adacığın üzerinde ülkemizdeki en büyük flamingo kolonisi yaşar 1992’de havadan yapılan bir sayımda, koloninin 14000 çift flamingo barındırdığı belirlenmiştir Küçük kerkenez, göl çevresindeki köylerde yaygın olarak üreyen bir türdür Kılıçgaga ve büyük cılıbıt da kuluçkaya yatar Kışın sakarca görülür

Hotamış Sazlığı

Konya Ovası'nın güney ucunda, sönmüş Karadağ volkanının kuzeyinde yer alan geniş bir tatlı su bataklığıdır

Alan üreyen küçük karabatak, küçük balaban, alaca balıkçıl , çeltikçi, yaz ördeği, Macar ördeği, dikkuyruk, bataklık kırlangıcı, büyük cılıbıt ve Mahmuzlu küçük kız kuşu popülasyonlarıyla ÖKA statüsü kazanır Üreme sezonu dışında da önemli sayılarda pasbaş patka, dikkuyruk ve uzunbacak bulunur Diğer üreyen kuşlar arasında bahri, küçük ak balıkçıl, gri balıkçıl elmabaş patka ve saz delicesi bulunur

Bolluk Gölü

Tuz Gölü'nün batısında yer alan, suyu yoğun sodyum sülfat içeren tuzlu bir göldür Alan göldeki adalarda kukuçkaya yatan kaşıkçı, kılıçgaga, Akdeniz martısı ve gülen sumru popülasyonlarıyla ÖKA statüsü kazanır Az sayıda büyük cılıbıt göl çevresinde kuluçkaya yatar

İnce gagalı martı ve karabaş martıda adalarda kuluçkaya yatar Diğer üreyen kuşlar arasında suna, Mahmuzlu kızkuşu, uzunbacak ve kızılbacak sayılabilir Flamingo gölde büyük gruplar halinde sıkça görülür

Tersakan Gölü

Tuz Gölü'nün batısında yer alan pınarlar yüzey akımlarıyla beslenen tuzlu bir göldür

Alan üreyen kılıçgaga popülasyonuyla ÖKA statüsü kazanır Kışın sakarca başta olmak üzere önemli sayıda su kuşu bulunur

MAĞARALAR

Pınarbaşı Mağarası (Beyşehir)


Konya Beyşehir ilçesinde, Beyşehir Gölü’nün güneyinde Kızılova’nın güneybatı yamacında, Pınarbaşı Köyü’nün de hemen yakınında bulunmaktadır

Pınarbaşı Mağarası kireç taşlarının belirgin bir fay hatlarının gelişmesi sonucu meydana gelmiş yatay bir mağaradır Mağara içerisinde büyük bir karstik kaynaktan çıkan göller bulunmaktadır Mağara içerisinde damlataşlar bulunmaktadır

Balatini Mağarası

Yeri : Konya, Beyşehir ilçesi

Mağara Beyşehir'e bağlı Çamlık Beldesi ile Derebucak ilçesi sınırlarında yer almaktadır Konya-Beyşehir-Üzümlü-Manavgat yolunun 45 kmsinden ayrılan yolla Çamlık veya Derebucak üzerinden, bu iki yerleşim merkezini bağlayan stabilize karayolu ile ulaşılmaktadır Çamlık'a 5 km, Derebucak'a 6 km uzaklıkta bulunmakta olup Körükini ile Suluin Mağaralarının 3 km kuzey batısındadır

Özellikleri : Toplam uzunluğu 1830 m olan mağaranın düden ve kaynak konumunda iki girişi vardır Yola yakın olan ağız küçük bir uvalanın sularını çalar ve 2 km güneyde derince yarılmış bir vadinin kenarından, Uzunsu deresi tarafındaki yamaçtan boşaltır

Balatini mağarası üst üste bulunan iki farklı seviyeden oluşmuştur Üst katı oluşturan fosil kolun zemini tamamen mağara kili ile kaplıdır ve gelen ziyaretçilerin yapıp bıraktığı heykelciklerle dolu Heykel odası ile sonlanmaktadır Alt kat olan su taşıyan asıl galeri de ise suyun aza olduğu dönemlerde su içinden yürünerek ilerlenebilmektedir Sadece biri 5 mden daha derin olan üç adet dev cadıkazanı geçiş tekniği ya da bot kullanılarık geçilebilir Travertenler, heykel odası ve dev cadı kazanları mağaranın görülmeye değer güzellikleridir

Körükini Mağarası

Yeri : Konya, Beyşehir ilçesi

Beyşehir'e bağlı Çamlık Beldesinin 500 m güneybatısında bulunan mağaraya stabilize yolla ulaşılmaktadır

Özellikleri : Toplam uzunluğu 1250 m olan Körükini Mağarasının içinden Uzunsu Deresi geçmektedir Mağaradan çıkan su değirmen vadisine daha sonra da Değirmenini Mağarasına girmektedir Tamamıyla aktif olan mağarada bot kullanımı hatta büyük kaya blokları arasından şelaleler yapan suyu geçmek ayrıca bir deneyim gerektirmektedir Mağaraya giriş için yaz ve sonbahar ayları en uygun zamanlarıdır Bahar ayları aşırı su, sifonlar, şelaleler nedeniyle tehlikeli olabilir

Büyük Düden Mağarası

Yeri : Konya, Derebucak ilçesi

Mağara Konya-Beyşehir-Derebucak yolundan sonra, Derebucak'dan İbradi yönünde, 18 kilometresinde, Kembos Ovası batı kıyısında yer almaktadır

Özellikleri : Genişliği 1 km uzunluğu 15 km olan Kembos Ovası, bahan aylarında eriyen kar suları ve özellikle Uzunsu Deresi ile gelip toplanan suları bir başka düden olan Feyzullah Düdeni ile birlikte drene etmektedir Bu düdenlerden batan su Altınbeşik Düdensuyu Mağarasından geçerek Manavgat Çayına karışmaktadır Mağaranın turistik bir önemi olmamakla birlikte, speleolojik açıdan önem taşımaktadır 714 m uzunluğundaki düden de çok sayıda göller, dev cadı kazanları ve sifonlar bulunmakta, mağarayı zorlu hale getirmektedir

Tınaztepe Mağara Sistemi


Yeri : Konya, Seydişehir ilçesi

Tınaztepe Mağara Sistemi Seydişehir'in 35 km güneybatısında Keçili Köyü mevkiindedir Mağara Mortaş boksit yatağının 5 km batısındadır Seydişehir-Manavgat karayolu mağaranın hemen yakınından geçer

Özellikleri : Kretase kireçtaşları içinde gelişen mağara sistemi, üst üste bulunan üç seviyeden meydana gelmiştir En üstteki 100 metre uzunluğundaki kat tamamen fosilleşmiştir 1015 metre toplam uzunluğu olan orta seviye ise yarı aktiftir Yağışlı dönemlerde içinden bol su akan bu kat'ın, sonu sifonla biter Alttaki seviye ise büyük bir fay üzerinde gelişmiş aktif bir koldur ve düden mağara özelliğindedirYağışlı dönemlerde geniş bir alanın yüzey suları buraya girer Bu sular daha güneydoğuda bulunan Susuz Güvercinlik Mağarası'ndan geçerek Suğla Gölü kenarındaki kaynaklar dan çıkarlar Bu aktif kolun günümüze kadar araştırılan bölümünün uzunluğu 527 mdir Ancak tam uzunluğu henüz tespit edilememiştir İçinde bulunan derin fakat dar göller ve sifonlar araştırmaları zorlaştırmaktadır

MESİRE YERLERİ

Meke Krater Gölü

Karapınar ilçesine 8 km mesafede çift volkan patlaması ile oluşmuş bir krater gölüdür Bu özelliği zeminde olmasından dolayı jeolojik açıdan oldukça ilgi çekicidir Ayrıca bölgede Acıgöl, Çırak Göl ve Meyil Gölü adında bir çok krater bulunmaktadır

Yerköprü Şelalesi


Hadim İlçesindedir Şelale olmasının yanında bazı cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir

MÜZELER

MEVLANA MÜZESİ

KARATAY MÜZESİ

SIRÇALI MEDRESESİ

AKŞEHİR MÜZESİ

ARKEOLOJİ MÜZESİ

ETNOGRAFYA MÜZESİ

İNCEMİNARE MÜZESİ

KOYUNOĞLU MÜZESİ

ATATÜRK MÜZESİ

EREĞLİ MÜZESİ

MEVLANA MÜZESİ









Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Mevlana Dergahının yeri, Selçuklu Sarayının gül bahçesi iken bahçe, Sultan Alaadin Keykubat tarafından Mevlana'nın babası Sultanü'l Ulema Bahaeddin Veled'e hediye edilmiştir Sultanü'l Ulema 12 ocak 1231 yılında vefat edince türbedeki bugünkü yerine defnedilmiştir Bu defin gül bahçesinde yapılan ilk defindir Sultan'ül Ulema'nın ölümünden sonra kendisini sevenler Mevlana'ya müracaat ederek babasının mezarının üzerine bir türbe yaptırmak istediklerini söylemişlerse de Mevlana "Gök Kubbe'den daha iyi türbe mi olur? Diyerek bu isteği reddetmiştir Ancak kendisi 17 Aralık 1273 yılında vefat edince Mevlânâ'nın oğlu Sultan Veled mevlana'nın mezarının üstünde türbe yaptırmak isteyenlerin isteklerini kabul etmiştir "Kubbe-i Hadra" Yeşil Türbe denilen türbe dört fil ayağı (Kalın sutun) üzerine 130000 Selçuki Dirhemine mimar Tebrizli Bedreddin'e yaptırılmıştır Bu tarihtensonra inşaat faaliyetleri hiç bitmemiş, 19yy ın sonuna kadar devametmiştir Mevlevi Dergahı ve türbe 1926 yılında "Konya Asar-ı Atıka Müzesi" adı altında müze olarak hizme başlamıştır 1954 yılında ise müzenin teşhir tanzimi yeniden elden geçilmiş ve müzeni adı "Mevlana Müzesi olarak değiştirilmiştir Müze alanı bahçesi ile birlikte 65000 m2 İken, yeni istimlak edilerek Gül bahçesi olarak düzenlenen bölümlerle birlikte 18000 m2 ye ulaşmıştır Müzenin avlusuna "Dervişan Kapısı" ndan girilir Avlunun Kuzey ve Batı yönü boyunca Derviş hücreleri yer almaktadır Güney yönü, Matbah ve Hürrem Paşa Türbesinden sonra, Üçler Mezarlığına açılan Hamuşun (Susmuşlar) kapısı ile son bulur Avlunun doğusunda ise Sinan Paşa, Fatma Hatun ve Hasan Paşa Türbeleri yanında Semâhâne ve Mescit bölümleri ile Mevlana ve aile fertlerinin mezarlarının da içerisinde bulunduğu ana bina yer alır Avluya Yavuz Sultan Selim'in 1512 yılında yaptırdığı üzeri kapalı Şadırvan ile Şeb-i Aruz (Düğün Gecesi) havuzu ve avlunun kuzey yönünde yer alan selsebil adı verilen çeşme, ayrı bir renk katmaktadır

KARATAY MÜZESİ



Karatay Medresesi, Sultan İzzeddin Keykavus II Devrinde Emir Celaleddin Karatay tarafından, 649 Hicri (1251 Miladi) yılında yaptırılmıştır Mimarı bilinmemektedir Osmanlılar Devrinde de kullanılan Medrese XIX Yüzyılın sonlarında terk edilmiştir Anadolu Selçuklu devri çini işçiliğinde önemli yer bulunan Karatay Medresesi 1955 yılında "Çini Eserler Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır Karatay Müzesinde, Beyşehir Gölü kenarındaki Kubat-Âbad Sarayı kazı buluntuları arasında olan duvar çinileri, çini ve cam tabaklar ile Konya ve yöresinde bulunan Selçuklu ve Osmanlı Dönemlerine ait çini ve seramik tabaklar, kandiller ve alçı buluntuları sergilenmektedir

SIRÇALI MEDRESE


Müzesi, Konya'daki Selçuklu Dvri eski eserlerinden Sırçalı Medrese'de 1960 yılında açılmıştır Sırçalı Medrese, 1242 yılında Bedreddin Muslih tarafından yaptırılmış, çinilerle süslü açı (avlulu) medreselerden birisidir Konya şehrinde kamulaştırılan mezarlıklardan toplanan tarih ve sanat tarihi yönünden değerle mezar taşları selçukluluar Devri, Beylikler ve Osmanlılar Devri'ne göre tasnif edilerek teşhir edilmişlerdir Ayrıca Mezar taşları, şekil, motif ve yazı karakterleri de gözönüne alınarak değerlendirilmiş ve kronolojik bir sıraya konulmuştur

AKŞEHİR MÜZESİ


Akşehir Arkeolog Müzesi: Hitit, Frigg Lidya, Roma ve Bizans dönemi eserleri teşhir edilmektedir Atatürk Müzesi: İstiklal Savaşı sırasında Garp Cephesi Komutanlığının karargahı olarak kullanılan tarihi bina, Atatürk Müzesi olarak o günkü özellikleri koruyarak bugünde hizmet vermektedir

ARKEOLOJİ MÜZESİ


Konya Arkeolojik Müzesi, 1901 yılında Karma Orta Okulunda açılmıştır Daha sonra 1927 yılında Mevlana Müzesine 1953 yılında İplikçi Camii'ne taşınmıştır 1962 yılında ise bugünkü müze binası kurularak hizmete girdi Müzede, Neolitik, Eski Tunç, Orta Tunç (Asur ticaret kolonileri), Demir (Frig, Urartu,), Klasik, Helenistlik, Roma ve Bizans çağlarına ait eserler sergilenmektedir Neolitik eserler Çumra, Çatalhüyük, Erbaba ve Süberde kazılarında, Eski Tunç Eserler; Sızma ve Karahöyük kazılarında, Asur ticaret kolonileri çağı Karahöyük kazılarında ele geçen eserlerdir Konya Alaaddin tepesi kazılarında bulunan Frig çaı kap parçaları ile Konya Karapınar Kıckışla höyükte bulunan çeşitli formlarda Frig çağı kapları ve Lidya kapıları da sergilenmektedir Yine Kıcıkışla höyükten Klasik Çağ Alabastron, Aryballos, Lekythos ve Kylixler bulunmaktadır Arkeoloji Müzesinin görülmeye değer eserleri Roma lahitleridir Roma ve Bizans çağından sunak mezar stel ve Ostotekler müze iç teşhirinde ve bahçede sergilenmektedir Sille Tatköy ve Çumra Alibeyhöyük'de müzemizce yapılan kabartma kazılarında MS 6yy, ait kilise taban mozaikleri yerinden kaldırılarak müzemizde teşhir edilmektedir

ETNOGRAFYA MÜZESİ


Bölge Müzesi tarzında eğitim amaçlı olarak inşaa edilen bina 1975 yılında Etnografya Müzesi olarak hizmete açılmıştır Üç katlı binanın bodrum katında fotoğrafhane, arşiv ayniyat ve etütlük eser depoları, kaloriferhane ile halen çalışmaları devam etmekte olan ve 1999 yılı içerisinde açılması planlanan Halı Kilim seksiyonu bulunmaktadır Bu bölümde Etnografya Müzesi depolarında bulunan başta Selçuklu Halı örnekleri olmak üzere, Dünyanın bilinen birkaç halı-kilim dokuma merkezinden birisi olarak kabul edilen Konya Bölgesi'ne ve Türkiye sınırları içersinde kalan meşhur halı-kilim dokuma merkezlerine ait halı ve kilimler sergilenecektir Zemin katta teşhir salonu ve Dr Mehmet ÖNDER Konferans Salonu; birinci katta bürolar, idari hizmet servisleri, kütüphane ve eser depoları bulunmaktadırTeşhir salonunda satın alma, hediye ve başka müzelerden devir yolu ile müzeye kazandırılan daha çok Konya ve çevresine ait etnografik eserler sergilenmektedir

İNCE MİNARE MEDRESE


Selçuklu Vzeiri sahip Ata Fahreddin Ali tarafından hadis ilmi okutulmak üzere (Hicri 663) 1254 yılında yaptırılmıştır Mimarı Abdullah oğlu Kelük'tür Selçuklu taş işçiliği Şaheserlerinden olan taç kapısı üzerinde kabartmalı geometrik ve bitkisel bezemelerle birlikte Selçuklu sülüsüyle yazılmışı "Yasin ve Fetih" sureleri vardırBinanın iç mekanları avlu, eyvan, dershane, ve öğrenci hücrelerinden oluşurMinare kaidesi kesme taşla kaplı tuğla malzeme kullanılarak yapılmış ve ön cephede akant yaprağı ile bezelidir Yarı piramit formlu üçgenle ve oniki köşeli, gövde köşeleri turkuaz mavi sırlır tuğladan yapılmış çift şerefelidir 1901 'de yıldırım düşmesiyle birinci şerefeye kadar yıkılmıştır 1956 yılında müze olarak açılmış olup Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemine ait taş ve ahşap eserler teşhir edilmektedir

ÖZEL KOYUNOĞLU MÜZE VE KÜTÜPHANESİ


Konya'nın köklü ailelerinden AR İzzet KOYUNOĞLU, Topraklık mahallesindeki evinde yıllarca toplamış olduğu tarihi eserlere özel bir müze ve kitaplık kurmuştur Daha sonra kurmuş olduğu müze ve kitaplığı Konya Belediyesi'ne bağışlanmıştır Konya Belediyesi'nce modern müzecilik anlayışının her türlü ihtiyacına cevap verecek şekilde yaptırılarak bugünkü durumuna getirilmiştir Müzede arkeolojik eserler ile etnografik eserler sergilenmektedir Müze bahçesinde bulunan İzzet Koyunoğlu'na ait ev restore edilerek tipik Konya evi örneği olarak ziyarete açılmıştır Binada eski ve yeni sivil mimari arzı bir arada bulunmaktadır Müze yazma, basma eserler bakımından çok zengindir

ATATÜRK MÜZESİ


Atatürk caddesinde yer alan yapı 1912 yılında yapılmıştır Bina XX Yüzyıl ulusal mimari örneklerinden olup 1928 yılında Konyalılar tarafından Atatürk'e bağışlanmıştır 1954 yılında Müze olarak açılmıştır Müzenin teşhirinde Atatürk'ün kullandığı elbise ve eşyaları ile Konya'nın kurtuluş savaşındaki yerini anlatan belge, fotoğraf ve gazete küpürleri sergilenmektedir

EREĞLİ MÜZESİ


Arkeoloji ve Etnoğrafik eserlerin beraber sergilendiği bir müzedir Türk İslam Eserleri, Etnografya, Hitit, Frig, Yunan, Roma ve Bizans dönemi eserleri ise Arkeoloji seksiyonlarında teşhir edilmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla