10-06-2012
|
#3
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Pontos Sorunu...
Sorunun kaynağının birincisi, her ulusal harekette olduğu gibi, ekonomik güç ile siyasi güç arasındaki çelişkidir 19 yy’ın ortalarından itibaren Karadeniz’deki ticaret büyük bir gelişme gösterir Tütün, Fındık gibi ürünlerle kapitalist Pazar için üretim yapılmaktadır Deniz ulaşımının kolaylığı da ticaretin gelişmesine ve ürünlerin pazarlara ulaşımında sağladığı kolaylıklar dolayısıyla Pontos’lu tüccarlar bütün Karadeniz kıyılarındaki ticari yasamda egemenlik kurarlar
Ekonomik güç ister istemez siyasi talepleri de harekete geçirecektir Pontos aydınlarının ulusal Helen ideallerini benimsemeleri 19 yüzyılın ikinci yarısına dek gider ve 1870'te İstanbul'da yayınlanan Pontos'la ilgili bir kitapta bu inancın hayli kökleştiği görülür Pontos hareketini 19 yy’ın ilk yarısına kadar götürenler de bulunmaktadır “1840 yılından başlayarak, Rize’den İstanbul Boğazına kadar Anadolu’nun Karadeniz havzasında, eski Yunanlılığın ihyası için çalışan ve dışarıdan yönlendirilen ayrılıkçı bir Rum Grubun varlığı bilinmektedir ”[25]
M Kemal, Nutuk’ta Pontos’tan söz ederken aynı ifadeleri kullanmaktadır, Pontos’taki gelişmeleri anlatırken soruna verdiği önem belirgindir
Başlangıçta kültürel kulüpler olarak kurulan Pontos kulüplerinde, Pontos’ta siyasi bir eylemin mümkün olduğu fikri, 1908 Jöntürk devriminden sonra doğacak, 1912 Balkan savaşıyla gelişecek ve 1914'te 1 Dünya savaşının başlamasıyla siyaset gündemine girecektir [26]
Pontos Hareketinin başını çekenler, gerek mizaçları gerek siyasi bağlılıkları bakımından birbirlerinin tam zıddı olan iki din adamıdır Amasya Metropoliti Ghermanos (Germanos) Karavangelis ve Trabzon Metropoliti Chrisanthos (Khrisantos) Germanos Yunanistana bağlı bir Pontos fikri geliştirirken, Barışçıl ve uzlaşmacı bir çizgi izleyen Khrisantos diğer halklarla birlikte bağımsız ya da eşitlikçi-otonom bir Pontos fikrinin savunucusu olarak mücadele etmektedir Pontos Cumhuriyetinde sosyalistlerin de var olmasına rağmen, harekette belirleyicilik daha çok bu iki din adamının kişiliğinde şekillenmiştir
Balkan savaşları, İmparatorluğun olduğu gibi Bölgenin kaderinde de bir dönüm noktasıdır Mehmet Akif, Beyazıt Camiindeki bir vaazında, Balkan Savaşlarını, Allahın, kendisini toparlamayı bilmeyen topluma ilahi bir cezası olarak nitelemektedir [27]
Balkan savaşları sonunda Jöntürkler artık Osmanlıcılık maskesini çıkarmış Türkçülük temelinde toparlanmaya başlamışlardır Balkan savaşları, Türk Milliyetçiliğinin zincirinden boşalmasına etken olacaktır
Meşrutiyetle beraber Gayrimüslimlere de askerlik yükümlülüğünün getirilmesiyle birlikte bölge halkının askerliğe tavrı göze batmaya başlar Zaten Bölge halkının zenginliği de İttihatçıların gözlerini kamaştırmaktadır Bölge halkı da askere gidip amele taburlarında kırılmak istememektedir Aslında asker kaçakları her millette ne kadar varsa Pontos’lularda da aşağı yukarı aynıdır
Balkan savaşlarıyla birlikte başlayan ve Anadolu köylüleri tarafından bir bütün olarak hiç de iyi karşılanmayan seferberlik, kilise ve okulun propagandasının kurtarıcı olarak tanıttığı ordulara karşı savaşmaları söz konusu olduğundan Pontos’lular tarafından daha da kötü algılanmıştır
O tarihe kadar silah altına alınmamış, sadece donanmada angarya hizmetlerinde çalıştırılan Pontos halkının düzenli orduya besledikleri nefretle, ulusal duyguların bunda ne kadar etkili olduğunu birbirinden ayırmak zorsa da, savaşın ilk aylarında askerlerin ordudan kitlesel bir biçimde kaçtıkları bir olgudur Silahlarıyla ya da silahsız olarak memleketlerine dönen köylüler, köylerinde yaşamaya cesaret edemezler ama, yine de ailelerini korumak ve tarla işlerine yardımcı olmak amacıyla köylerinin civarında kalırlar Böylece bölgede silahlı birlikler kendiliğinden kurulur [28]
Hükümetin bölgede Balkan göçmenlerinin bir bölümünü yerleştirmeye çalışmasıyla, olayların ikinci bir aşamasına geçilir Pontos köylülerinin, göçmenleri kendi köylerine kabul etmemekte kararlı olmaları, otoritelere ilk başkaldırı eylemlerini başlatır
Bu durum karşısında hükümet 1915 sonbaharında, olaylara en fazla karışan ve göçmenlerin yerleştirilmesini önlemiş olan köylere karşı ( Ökse, Çirahman ve Tevkeris) ilk cezalandırma harekâtına girişilir Köyler ateşe verilir, nüfus dağıtılır ve işe yarar erkekler, en tanınmışı Vasilis Anthopoulos-Vasil Usta olan şeflerin etrafında örgütlenmeye başlayan silahlı gruplara katılırlar Çok sayıda silahlı gruplar Bafra Nebiyan bölgesinde toplanırlar
Balkan savaşlarına kadar da Pontos’lu aydınlarda hakim olan görüş: Türklerle barış içinde ve işbirliği ile bir Türk Pontos Birliğinin yaratılmasına ilişkin yanılsamadır Bu düşüncelerin yayılmasında Trabzon Metropolitani Khrisanthos’un Doğu Partisinin[29] görüşlerinin katkısı önemlidir
Balkan savaşlarından sonra özellikle de Birinci Dünya Savaşı öncesinde Jöntürkler 1911 yılında Selanik Kongresinde kararlaştırdıkları gibi Anadolu’daki ulusal sorunları diğer ulusları imha ederek "çözme"ye başlarlar[30] Savaşla birlikte de tehcir uygulaması başlatılır
1916 yılında bağımsız bir Pontus Cumhuriyetinin kurulması düşüncesinin kolaylıkla taraftar bulmasının bir nedeni de Jöntürklerin uyguladıkları bu politikaya olan tepkidir Neredeyse bütün Pontos yerleşim yerlerinde Pontos’luların politik haklarını savunmayı öncelikli hedef sayan örgütlenmeler dönemi baslar Pontos’lu devrimciler arasında küçük de olsa Yunanistan ile birleşmeyi savunan bir grup da vardır Bunlara birlikçiler denir Ancak somut şartlar (coğrafik mesafe) bağımsızlıkçıların, yani Pontos ta bağımsız bir devlet düşüncesine daha elverişlidir Pontos’un bağımsızlıkçı çizgisini savunanlar arasında Trabzon’da çıkan Epoxi (Mevsim) gazetesinin sahibi Kapetanidis de bulunmaktadır, Kapetanidis 1921 yılında Amasya da öldürülmüştür Pontos’un bağımsızlığını hedefleyen Pontus Ulusal Merkez Konseyi, Güney Rusya da Ekim 1917 de kurulur Ayni ay, Elefterios Venizelos ile görüşen K Konstantinidis kendisine Pontus hareketinin hedefleri hakkında bilgiler verir
Pontos’lulara yaptığı bir konuşmada Konstantinidis söyle der: Yurttaşlar, ulusal istemek ve başarmak isi bize düştü Gelin bağımsızlık amacı altında birleşelim ve ümit edelim ki himayeci devletler Rusya, İngiltere ve Fransa yüzyıllardır içimizde büyüttüğümüz bu yüce isteğimizi ve hukukumuzu tanısınlar ve Pontus cumhuriyetimizi desteklerler[31
|
|
|