Yalnız Mesajı Göster

Pontos Sorunu...

Eski 10-06-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Pontos Sorunu...



Pontos Yürütme Konseyi'nin 2111921 tarihli ve Yunan Dışişleri bakanlığına gönderdiği metinde hayatta kalmayı bir şekilde basarmış bazı Pontos’luların şahitliklerine yer verilmektedir[55]

Türkiye’nin Birinci Dünya Savasında yenilmesi üzerine Pontus bölgesine, İngiliz ordusu (İngiliz komutanların başında olduğu Hint askerler) konuşlanır İngilizler kendi çıkarlarının mutlak şekilde isleyeceğini garantiye almak için Pontus’lu gerilla gruplarından silahlarını Türk askeri birliklerine teslim etmelerini ister[56]

Gerillalar bu tuzağa düşmezler ve silahlarını da teslim etmezler Kemalist hareketin gelişmesine kadar ki bütün bir süreç boyunca Pontos nüfusu Pontos Cumhuriyeti düşlerini olduğu gibi korurlar Rusya ya göçmüş olan yaklaşık 100000 Pontoslu Bölgeye döner Gerillalar dağlardan yavaş yavaş şehirlere inmeye baslar Amasya gibi yerlerde gece gündüz yollarda dolaşmaya başlarlar Pontus hareketi tehlikeli bir asamaya geldiği içindir ki Osmanlı yönetimi Mustafa Kemal'i Pontus hareketini bastırmak için bölgeye gönderir[57]

Mustafa Kemal, Pontos hareketini bastırmak için başladığı gezisine İngilizlerin istekleri, sultanin maddi manevi destekleri ve yardımlarıyla baslar “Samsun'a gelir gelmez İngiliz temsilci Yüzbaşı Hurst'la görüşen Mustafa Kemal, toplulukların başkanlarını karargahına davet etti Rumların önderi Garmanos bu davete icabet etmedi Mustafa Kemal, bölgenin durumuyla ilgili olarak İstanbul'a gönderdiği 22 Mayıs 1919 tarihli raporlarda; Germanos'un idaresindeki Rum çetelerinin siyasi bir mahiyetleri olduğunu belirtmektedir Raporda otuz üçü Samsun'da, kırk kadar Rum çetesi sayılmakta, buna karşılık altısı Samsun'da bulunan on üç kadar Türk çetesi olduğu bildirilmektedir[58] Mustafa Kemal 5 Haziran 1919'da Havza'dan gönderdiği raporlarla, Rum faaliyetleriyle ilgili yeni bilgiler verir Ona göre azınlıkta olmalarına rağmen Sivas Vilayeti'nin Amasya ve Tokat Sancaklarında da, aynı Canik Livası'nda olduğu gibi Rumlar çetecilik ve siyasi amaçlı çalışmalar yapmaktadırlar… Mustafa Kemal Paşa'ya göre, Samsun ve güneyindeki asayişin sağlanması için mevcut jandarma ve birlikler yetmeyeceği için birkaç bin erin silah altına alınması uygun olacaktır[59] Ayrıca Samsun'daki Ortodoks Piskoposunun da bölgeden uzaklaştırılmasının yerinde olacağını düşünmektedir Yunan Hükümeti'nden emir alan Mavri Mira adlı örgütün, Samsun ve Trabzon mıntıkasında ihtilaller çıkarmak için silah ve cephane dağıtımı yaptığını belirten Mustafa Kemal, Harbiye Nezareti'nden bunlara karşı tedbir alınmasını da istemektedir[60] Karadeniz Bölgesi'ndeki Rum faaliyetleri karşısında, İstanbul Hükümetlerinin de duyarsız kalmadıkları gözlenmektedir[61] Nitekim, 15 Temmuz 1919'da Vakit Gazetesi ile bir mülakat yapan Nafıa Nazırı Ferid Bey, Anadolu'dan ne maksatla çıktıkları bilinen Rumların tekrar geri dönmelerine engel olacaklarını, bu konuda Trabzon ve Samsun'daki yetkililerin, daha önce Ali Kemal Bey zamanında böyle kesin emirler aldıklarını da belirterek; bu konuda İtilaf Devletleri temsilcilerinin de aydınlatıldığını ifade etmektedir”[62] 19 Mayıs’ta Samsuna ayak basar basmaz Pontos özgürlük hareketine karşı Türk çetelerini örgütleyerek ise baslar İlk görüştüklerinden birisi de Topal Osman olduğu söylenir Türk devletinin kendi arşivlerinden de çıkan değerlendirmelere bakılırsa Mustafa Kemal Pontus gerilla hareketine Yunan devletinden daha çok önem verir Bu yüzden de gerilla birliklerinin dağıtılması için iki kolorduyu harekete geçirir 30 bin Türk askeri 18 bin gerilla ve basındaki 300 gerilla önderine karsı harekete geçirilir

M Kemal Nutuk’ta Pontos hareketinden söz ederken verdiği önem gözlenmektedir[63]

Pontus gerilla hareketinin en önemli zaafı ortak bir kumanda merkezinden yoksun oluşudur Yunan ordusunda komutanlık yapan Pontus kökenli X Karaiskos aslında bunu yapmaya yeltenir Atina Pontus Kurulu da aslında bunu gerçekleştirmeye çalışır

Gerillalar, Rum nüfusun tehcirini önlemeyi başaramamış olmakla beraber, özellikle yakılan köylerden kaçan Rumları bir araya getirerek dağlarda "kurtarılmış bölgeler" oluşturarak, yeni birliklerin kurulması ve Türk ordusunun bu ayaklanma karşısında etkisiz kalması karşısında, yerel bir uzlaşma sağlanır ve Türk köylüleri kendi güvenliklerini sağlamak üzere silahlı gerilla birliklerinin ve Yunan sürgünlerinin yiyecek gereksinmelerini karşılamayı kabul ederler Savaş bittiğinde bu "modus vivendi" hala geçerlidir ve 1918'de tehcire uğrayan Rumlar yavaş yavaş kendi köylerine dönmeye başladıklarında, tabii ki, şehirli ve kırsal kesimden Müslümanlar, tehcire uğrayan Rum ve Ermenilerin mallarını geri vermekten hiç memnun olmazlar Çatışmalar yeniden başlar[64]

Kurtarılmış bölgelerde Gerillalar kendi yönetimlerini ve hukuklarını oluşturma faaliyetlerine geçerler, Gerilla komutanlarından Stilianos Kosmidis’in çabalarıyla üst askeri konsey oluşturulup birbiriyle çatışan gruplar arasındaki ilişkileri düzenleyen bir ceza hukuku ardından da kurtarılmış alanlarda mahkemeler oluşturulur, silah taşıma hizmeti devreye sokulur Bölgedeki Çerkes gerillaları ile dayanışma grupları oluşturulur Pontos Bölgesindeki Çerkeslerin faaliyetleri hakkında yazılanlar bölge Çerkeslerinin de Batı Anadolu’daki gibi bir tehlike olarak algılandığını görüyoruz: “Çerkezlerin yıkıcı etkileri Merkez Ordusu Bölgesi'nde [Pontos] de görüldü Ordu mıntıkasının çeşitli yerlerinde bulunan Çerkezler, daha yoğun olarak Çarşamba, Bafra, Tokat ve özellikle Sivas Uzun Yayla ile Aziziye (Pınarbaşı) kazasında yaşıyorlardı Osmanlı Devleti'nin mütarekeden sonra içinde bulunduğu zaaftan yararlanmak isteyen çeşitli unsurlar gibi Çerkezler de, merkezi Anadolu'da karışıklık çıkardılar Daha 6 Haziran 19l9'da 15 Fırka 3 Kolordu yazısında Alaçam ve Bafra yöresinde geniş bölücü Çerkez çeteleri hareketi görüldüğünü bildirerek, uyarmaklaydı”[65]

Bu başarılı çalışmalardan sonra daha önce de bahsini ettiğimiz Yunan ordusunda komutanlık yapan Pontus kökenli X Karaiskos İstanbul’a gidip oradan Pontus’a silah sevkıyatı için Yunanlı yetkililerle görüşür, ancak çabalar boşunadır, Yunanlı yetkililer buna yanaşmadıkları gibi Karaiskos’un Pontos’a geçişini de engellerler

Hareketin Sonu ve Kovulma

Gerillalar Yunan hükümetlerinden - Hem kralcılardan hem de Venizelostan - defalarca yardım talebinde bulunurlar Ancak başvurular faydasızdır, yanıt alamazlar Pontoslu gerillaların 1681919 da yazdıkları ve en son Yunan dışişlerine ulasan aşağıdaki mektup oldukça dikkate değerdir

Pontos’un bağımsızlığı ve özgürlüğü için savaşan gerilla önderlerinin emirleri doğrultusunda sizlere aşağıdakileri belirtmek isteriz:

Bilindiği üzere Pontos’un evlatları kendi önderleri etrafında Türkçülüğe karsı son 5 yıldır başkaldırmış durumda Maalesef bunlar sadece mavzer ile savaşıyorlar ki bunları bile Türklerden satın almakta zorlanmaktalar, keza yiyecek sorunu başlı başına bir sorun Kışa kadar kendilerini zor çıkarırlar, bu yüzden Ekime kadar gıda tedariki için bir şeyler yapılmalıdır Bunların yanında giyecek ve kuşanacak malzeme eksikliği de yaşanmaktadır Yaralılar için ilaç ve gerekli malzemeler de bir başka sorun Mitralyöz ve diğer silah eksikliklerimiz tam teçhizat giderilmelidir Bu yüzden kendimiz masraflarını karşılamak üzere iki kişiyi buraya askeri eğitim için göndermek istiyoruz Ülkelerinin bağımsızlığı için umutsuzca çarpışan sevgili ülkemizin mücadeleci çocuklarının ihtiyaçlarını sizlere bildiriyoruz[66]

Yunan devleti Pontos Bağımsızlık Mücadelesini kavramamış ya da anlamak istememiştir Bu yüzden, Pontoslu gerillalara Yunanistan’dan hiç bir yardım gönderilmemiştir Pire limanında Amasya’ya gitmek üzere silah ve cephaneliğin bir gemiye doldurulduğu söylense de bu gemi asla hareket etmeyecektir “Eskişehir'in Yunanlılarca işgal edilmesinden sonra İstanbul'daki Pontus Komitesi, o sırada İzmir'de bulunan Yunan Başbakanı Gunaris'i ziyaret ederek Pontus'a asker çıkarılması yolunda son bir talepte bulunduysa da bu talep Ankara yönünde ilerlemeyi yeğleyen Yunan Genelkurmayı tarafından reddedildi Bir defa daha Yunanlılar Pontus Rumlarını yalnız bırakmışlardı”[67]

Bu durum ilk başlardaki başarılara ve gerillaların birleşme, ortak komuta merkezinden yönetilmelerine büyük bir darbe vurur Gerilla gruplarında moralsizlik hızla yayılmaktadır Türk ordusu Bolşeviklerin yardımıyla yeniden toparlanır ve Fransızlar ile İtalyanların yardımlarını da alarak üstün duruma geçer Bu durum gerilla gruplarının ortak kumanda merkezince yönetilmesi eğilimini zayıflatır ve gerilla grupları kendi başlarına ve bazen de kendi aralarında boğuşmaya başlarlar Sonuç ise trajiktir

Yunan devletinin mesafeli duruşuna rağmen Pontus hareketinin her zaman Yunan devleti ile özdeşleşir tavırları vardır Romantik bağlılık devam eder Örneğin 1922 yılında Yunan ordusu Ege’den içlere doğru ilerleyince Pontus gerilla hareketinden Kiriakos Papadopoulos (diğer ismiyle Parasukli kısa bacak) 500 gerillayla birlikte Pontostan kalkarak Yunan ordusu ile birleşmek ister

Pontus gerilla hareketinin otonom yapısının bedeli çok ağır ödenir Batum’da General Anonya tarafından oluşturulan birlik Bolşevikler tarafından dağıtılır Hatta Rusya’da Bolşeviklerce tutuklanıp Türklere teslim edilen Pontos gerillalarının olduğuna dair tanıklıklar bulunmaktadır Keza Türk - Sovyet yakınlaşması Bolşeviklerin Anadolu’daki ulusal kurtuluş hareketlerine karsı olumsuz tavrıyla sonuçlanır Hatta Pontoslu gerillaların ticari amaçla bölgede bulunan Amerikalı denizcilerce tutuklanıp Amasya’daki Türk askeri birliklerine teslim edildiğine iliksin şikâyetler söz konusudur

Ankara Hükümeti Bölgedeki gerilla faaliyetini önlemek için gerillanın lojistik destek aldığı köyleri boşaltarak tekrar sürgüne başvurur Ankara kontrol bölgesindeki istikrarı bozabilecek her türlü unsuru askere alarak sorunu çözümleme kararındadır, Gayrimüslimleri de askere alarak, Pontoslulardan gelebilecek tehlikeyi bertaraf etmek için Osmanlı gibi yeniden Amele taburları oluşturulmuştur Pontosluların bir kısmı davete uymadılarsa da, celbe uyanlardan amele taburları oluşturularak, bir kısmı da etkisiz hale getirilirler

Merkez Ordusunun 12 Mart 1921 tarihli detaylı emrinde bu amele taburları teşkili, saka arabaları ve koşumlu hayvanların temini ile birlikte zikredilmektedir[68] Peyderpey celp edilen Hıristiyanlarla her taburun mevcudunun 800’e çıkarılması için çalışmalara devam edileceği kaydedilmektedir

Bu taburlara numaralar verilmiştir Tespit edebildiğimiz Amele taburlarının numaraları 8 den başlayıp 13 de bittiğine göre başka amele taburları da söz konusu olmalıdır

Ardından Bölgede silah toplanmasına geçilir, silah toplanmasına önce Gayrimüslimlerden başlanır Samsun ve diğer bölgelerde silah toplayan müfrezelere karşı konulur Ordu birliklerinin silah toplama faaliyeti sırasında Tokat,Çarşamba ve Bafra’da Nebiyan bölgesi en çok karşılık gördüğü bölgelerdir

6 nisan 1921 tarihinde başlayan harekat yoğun şiddete rağmen başarılı olamaz Ordu birlikleri ve Giresun alayından takviyeli birlikler Nebiyan ve Çarşamba’da varlık gösteremezler Çarşamba’daki birliklerin komutanı Kemal Bey Divan-ı Harbe verilir Çarşamba’da gösterilen başarısızlık üzerine, buraya şiddeti ile tanınan Giresun Alayına bağlı takımlar gönderilir Gönderilen alayın şiddeti ve terörü, Mülki amirlerin bile şikâyetlerine maruz kalacaktır Bu birliklerden bir kısmı halkın baskısıyla geri çekilirler Ankara 12 haziran 1921 de bütün Karadeniz mıntıkasını savaş bölgesi ilan ederek bölgedeki Pontos’luların sürgününe karar verir Kırsal bölgeler zaten daha önce boşaltılmış, köyler yakılmıştır Bu kararın ardından, 16 Haziran'da İcra Vekilleri Heyeti Samsun'a bir Yunan çıkarması ihtimalinin arttığı gerekçesiyle 16-50 yaş arasında eli silah tutan Rumların bölge dışına şevklerini kararlaştırılır[69]

Kararın alınmasıyla birlikte Samsun, Bafra ve Alaçam şehirlerindeki 15 ile 50 yaş arasındaki erkeklerin tutuklanmasına başlandı Ertesi gün, ilk göçmen kafilesi iç bölgelere gitmek için Samsun'dan yola çıkarıldı Kafile ilk durak yeri olan Kavak'ta Türk kaynaklarına göre Rum çetelerinin, Rum kaynaklarına göre Türk Muhafızlarının ateşine maruz kaldı ve pek çok insan öldü Haziran ayı içerisinde yapılan sevklerde de benzer olaylar meydan geldi[70] Böyle olayları meydana getirenler, daha çok muhafızların tutumundan da istifade eden Türk Çeteleriydi Bunların başında da Topal Osman Çetesi ile Tokat yöresindeki Şaki Ali Çetesi vardır[71] Olayın tepki çekmesi karşısında 25 Haziran tarihli Dahiliye Vekaletinden gelen yazıda Karadeniz şeridindeki Rumların sürgününün Ordu'nun güvenliği için alınmış bir tedbir olduğu, tehcir olmadığı belirtilmektedir Ayrıca 15-50 yaş arasındakilerin dışında ve bilhassa kadın ve çocukların sürgününün katiyen doğru olmayacağı vurgulanan yazıda, Rumların mal ve gayr-i menkullerine tecavüz, çapul ve gayr-i meşru hareketler de uygun görülmemektedir Erkeklerin şevki üzerine, yalnız kalacak olan çocuk ve kadınların ırz ve namuslarının korunmasına fevkalade itina gösterilmesini isteyen Dahiliye Vekaleti, bu hususlarda suistimali görülecek bütün memurların cezalandırılması, saldırılara meydan verilmemesi verilen emirlere aykırı hareket edenlerin derhal azlini ve haklarında Kanuni işlem yapılmasını ister[72] Ancak Uygulamaların öyle olmadığını Dönemin Sağlı Bakanı Rıza Nur’dan öğreniyoruzRıza Nur Hatırat’ında Topal Osman’la aralarında geçen bir konuşmayı aktarır: “Ağa, Pontusu iyi temizle! dedim «Temizliyorum dedi Rum köylerinde taş taş üstünde bırakma dedim «Öyle yapıyorum ama, kiliseleri ve iyi binaları lâzım olur diye saklıyorum» dedi Onları da yık, hattâ taşlarım uzaklara yolla, dağıt Ne olur ne olmaz, bir daha burada kilise vardı diyemesinler» dedim Sahi öyle yapalım Bu kadar akıl edemedim dedi Topal Osman yeni bir Koroğlu'dur”[73]

Alıntı Yaparak Cevapla