10-06-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıda Devlet Ve Seçim
“Padişahların her isteği kanundu” derdi, “Cumhuriyetle birlikte Meclis geldi ve bu sayede bir kişinin keyfi ile yönetilme kten kurtulduk   ”
Neden sonra çuval çuval belge okuyarak anladım ki, Osmanlı Devleti, bizim Başöğretm en’in sandığı ya da göstermek istediği gibi, padişahın emir ve yasakları yla yönetilmi yordu
Kuruluşun dan başlayıp gelen bir “meşveret” (danışma) sistemi vardı Hemen her konu görüşülüp tartışılı r, ondan sonra karara bağlanır ve uygulamay a konurdu
Padişahın her an görüştüğü iki başdanışm anı vardı: Sadrazam ve şeyhülisl âm 
Hukuka ilişkin problemle ri şeyhülisl âma, muamelata (uygulama) ilişkin olanları sadrazama danışırdı
Zaman zaman padişah bu ikisini birden davet eder, devlet yönetimiy le ilgili konuları derinleme sine tartışırl ardı
Herhangi bir konuda küçük bir tereddüt hâsıl olması halinde ise “Divan” (Bakanlar Kurulu) toplantıy a çağrılır, tartışma daha geniş bir zemine taşınırdı
Bazen de şeyhülisl âm ve sadrazam, konuyu önce alt kadroları nda olgunlaşt ırır, padişaha ondan sonra getirirle rdi
Padişahla r gerçi sarayda yaşarlard ı, ama halkın nabzını tutmak, tepkisini ölçmek için sık sık “tebdil” (kılık değiştiri p halkla buluşmak) çıkar, kimi zaman ise “Ayak Divanı” denilen sistemle halkla yüz yüze görüşürle rdi
Toplantı günü önceden belli olan “Ayak Divanı”na ülkenin her tarafında n halk temsilcil eri katılır, “umumi ahval” hakkında bilgi verir, talepte bulunurla rdı
Bu yüzdendir ki, Romanya eski Başbakanl arından meşhur tarihçi Iorga başta olmak üzere bazı yabancı tarihçile r, “Türk cemiyetin e demokrasi zihniyeti nin hakimiyet i ilk günlerind en itibaren hiçbir fasılaya uğramadan devam etmiştir” (Les voyageurs Français dans I’Orient Europeen, 1928, Paris, s 44) demekten kendileri ni alamamışl ardı
Tabii Iorga’nın kasdettiğ i demokrasi, bugünkü anlamda, seçimle işbaşına gelmiş bir “parlamenter sistem” değildir Daha ziyade, insanın değeri ile yaradılış hikmetini kavrayan yöneticil erin “kul hakkı” korkusund an ve “adalet” duygusund an yeşeren dini, hukuki ve ahlâki prensiple r bütünüdür 
Yani bir “Sandık Demokrasi si” değil, “Eşref-i Mahlükat” olan insanın saadetini amaçlayan bir “Vicdan Demokrasi si”dir
Tabii bu “Vicdan Demokrasi si”nden yalnız Müslüman “teb’a” nasiplenm emiş, Hıristiya n, Musevi ve sair “zımmî”ler de nasipleri ni almıştır
Dünya “Sandık Demokrasi si”ni daha önce keşfedebi lmiş olsaydı, Osmanlı’da ürpererek hatırladı ğımız “kardeş katli” belki hiç olmayacak, kardeşler den biri seçimle işbaşına gelecekti 
“Sandık” şimdiki halde beşerin keşfedebi ldiği en iyi seçim araçların dan biridir
Hazin ki, Osmanlı, ilk seçimini ancak 1876’da yapabildi ği “Kanun-i Esasi” (ki, ilki Fatih, ikincisi Kanuni tarafında n yapılan anayasala r hesaba katıldığı nda, 1876 Anayasası Osmanlıla rın üçüncü anayasası oluyor) çerçevesi nde 1877 yılında gerçekleş tirebildi 
Tabii bu seçimler şimdi yapılan seçimlerd en oldukça farklıydı: Halk “müntehib-i sâni” denilen “ikinci seçici”leri seçiyor, onlar da oylarıyla meb’usları (milletvek ili) belirliyo rdu
|
|
|