Yalnız Mesajı Göster

Çanakkale Savaşı - Gazilerimiz

Eski 10-07-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Çanakkale Savaşı - Gazilerimiz



AHMET FEHMİ TÜRKAN

Çanakkale - Sarıcaeli Köyü'nden

1313 (1897) de doğdum 84 yaşındayım Beni şubeden Sarıcaeli Köyü'nün yanındaki tepenin üzerindeki Çanakkale Müstahkem Muharebe Okulu'na gönderdiler Asker olarak Okulda iki bölük kurdular Ben 2 Bölükle Kilitbahir'e gittim Kilitbahir'deki Askeri Telgrafhane'de 15-16 ay kadar bulundum Seferberlik yeni açıldığında Mecidiye Kalesinde talim terbiye görmüştüm Sabah kaleye giderdik akşama kadar talim yapar sonra köye dönerdik

AHMET FEHMİ TÜRKAN

Kilitbahir'deki Askeri Telgrafhane limanda denizin kenarındaydı Arıburnu'nda harp yeni bitmişti Fakat denizde düşman gemileri vardı

Telgrafhanedeyken şöyle bir şey olmuştu Aklımdayken anlatayım

Yavuz'la Midilli çıktı bir akşam boğazlardan o şifreyi ben aldım O geçişle ilgili şifreyi Miralay Talat Beye götürdüğümde gözlerinden yaşlar akmaya başladı Emir verdi:

-Bu gece Lapseki'den Kumkale'ye Gelibolu'dan Seddülbahir'e kadar her taraf karanlık kalacak Gemiler dış denize çıkacaklar Hiçbir ışık yanmayacak dedi Ekledi:

-Bu emri iki tarafa da telgrafla yaz

Seddülbahir'de Yüzbaşı Kadir Bey vardı İyi konuşurduk Ona dedim ki: "Gemiler geçerken ben sana bildiririm Sen de dönerlerken bildirirsin"

O gece akşam karanlığından bir saat sonra gemiler boğazdan dışarıya çıktılar Üzerlerinde hiçbir ışık yoktu Öylece sessiz ve karanlıkta geçip gittiler

Kadir Beye bildirdim gemilerin çıktığını O gece sabaha karşı iki gemimiz Yavuz ve Midilli İmroz Adası'ndaki İngiliz karargahını bombalamışlar Midilli bir torpile çarpıp batıyor Yavuz da geri dönerken bir serseri torpile çarpıp yaralanıyor

Seddülbahir'den Yavuz dönerken Kadir Bey telefonda hem ağlıyor hem konuşuyor:

-Gemide bir hal var sallanarak geliyor

Yavuz'un birkaç bölmesi su almış Gelirken hepimiz sahile çıktık Ağır ağır gelişini takip ediyoruz Soğandere'nin önlerinde bir düşman tayyaresi Yavuz'a ateş etti Yavuz'da uçaksavar toplarıyla tayyareye ateş açtılar Bu arada Kilitbahir'in üzerindeki top da ateş etti Tayyareler dağıldılar

Yavuz sol tarafından yaralıydı Yavaş yavaş geldi Kilitbahir'in önünden Nara Burnu'na yöneldi Gitti Kıyıya baştan kara yaptı

Birkaç gün orada kaldı Yavuz Düşman tayyareleri gelip Yavuz'a ateş ederlerdi 20 kadar tayyaresini gördüm düşmanın ateş ederlerken Yavuz'a

Sonra Yavuz İstanbul'a gitti

Kilitbahir'den İstanbul Pendik'teki Harp Okulu'na gönderdiler Orada karargahta 7 ay kaldım O sırada Arabistan'da ordularımız bozulmuş Mütareke yapıldı Ben hava değişimine köye geldim Çanakkale'de İngilizler vardı

Ben İdadinin 2 sınıfından ayrıldım Bursa Ziraat Mektebine gitmek için Gidemedik Kilitbahir'de subay adayıydım Pendik'te de subay adayı olarak talim terbiye gördüm Kendim de ders verdim Din hocaları gelmişti talim yerine Ben onlara öğretmen olarak ders verdim

Neyse bir sene geçince köyde hava değişimim bitti

Başvurdum Çanakkale Müstahkem Mevkii Jandarma Kumandanlığında tekrar göreve başladım Bir tabur Jandarma vardı Kumandan olarak başımızda Tabur Kumandanı Binbaşı Ali Rıza Bey vardı

Akköy Bezirganlar Kumarlar gibi karakollarda çete takibine çıkan kuvvetlerin başında da bulundum Anadolu Harbi yeni başlamıştı Karakollarda bulunduğum sırada Yunanlıların zalimliğini yakından gördüm

Bir görevle Sarıçalı köyüne gitmiştim Orada Yüzbaşı Niyazi Bey Üsteğmen Hüsamettin Teğmen Suphi Beyler çete takibi için kuvvetleriyle bulunuyorlardı

O akşam ezandan sonra köyü Yunanlılar sarmışlar Arkadaşlar da kahveye gitmişlerdi Gitmeyin filan dedimse de dinletemedim Gittiler Yanımda Yusuf isminde bir arkadaş kalmıştı Yusuf ev sahibinin ufak bir çocuğu var 7-8 yaşlarında onu gönderdi aşağı kahveye Çocuk geldi "Jandarmaların silahlarını topluyor gavurlar" dedi Yusuf'a dedim: "Sür atları" Köyün dışında yol kenarında bir evdi Alçak avlulu bir ev Atlara bindik sürdük atları Ben önde Yusuf arkadan geliyor Yunan askerleri köyün etrafını sarmışlar Biz gürültüyle iki atla çıkınca bir takur takur oraya buraya koşturmalar oldu Yunanlılar bizi üzerlerine hücuma geçmişiz diye kaçışırlarken

Köyün etrafını saran Yunan askerlerinin paniğe kapılmalarından yararlanıp köyün dışına çıktık

Çınarlı Köyü'ne gelip karakoldaki Cafer Çavuş'a haber verdim

-Belki buraya da gelirler Boş bulunma Ben gidip Tabur Kumandanına haber vereceğim

Olayı Tabur Kumandanına söyledim Tabur Kumandanımız Ali Rıza Bey:

-"Ne kadar askerimiz varsa etraftaki köylere dağıtın" diye emir verdi

Dağıttık askerleri yakın köylere

Tabur Kumandanımız daha sonra Çanakkale'deki İngiliz Kumandanı ile konuşup Yunanlıların aldıkları silahları geriye almıştı

Benim rütbem filan yoktu Fakat başçavuş gibi bana vazife verirlerdi Askerin başında giderdim

Çanakkale Jandarma Taburunda iken Yunanlılar Çan'ı yaktıklarında bir İngiliz Heyetiyle beraber Çan'a da gitmiştim Heyette bir general bir binbaşı ve de bir yüzbaşı vardı Çan'a girdiğimiz de dumanlar tütüyordu Biz heyetin yanında 20 süvariydik Heyettekiler Çan'a Yunanlıların yaptıkları hareketleri sordular rastladıkları insanlara Tercümanları da vardı Biga'dan Karabiga'ya gittik İngiliz heyeti İstanbul'a gideceklerdi Vapura bindiler Biz Lapseki üzerinden Çanakkale'ye döndük

Bizim taburda iki tane Cemal Bey vardı Biri yüzbaşı Cemal Bey diğeri Tabur Doktorumuz Cemal Bey o da yüzbaşıydı

Yüzbaşı Cemal Bey beni çağırtmış dedi ki:

-Oğlum biz Kuvayi Milliye'ye geçiyoruz gelecek misin?

Onlarla beraber Kuvayi Milliye'ye katıldım Taburdan 5 kişiydik Sivillerle filan 30 kişi olduk Taburun cephanesini iki katıra yükledik Bayramiç tarafından gidiyoruz Yiğitler köyüne geçtik Evciler köyüne geldik Kazdağı'nın eteklerinden saracağız dağı İngilizlerden haber getirdiler bize:

-Dönsünler yoksa sivil halkı cezalandıracağız

Bayramiç'te Yunanlılar vardı Türk Jandarmalarını silahsız olarak yanlarında çalıştırıyorlardı Bize haberi getiren de Hafız Abdullah ile İzzet adında iki Jandarmaydı

"Gidin şu kağıdı Kuvayi Milliye'ye giden arkadaşlarınıza verin" deyip ellerine bir kağıt vermişler Evcilerde bu iki kişi bize kağıdı yetiştirdiler

Doktor Cemal Bey bize yeni gelmişti Ankara'dan göndermişler Kuvayi Milliye'ye asker toplasın diye Kuvvet toplamak için çok uğraştık ama başaramadık

Cemal Bey kağıdı aldı okudu yırttı attı

Bana dedi ki:

-Bunları bırakma

Kazdağı'na sardık Gidiyoruz yukarı Abdullah'la İzzet başladılar yalvarmaya:

-Bizi götürmeyin Bizim çocuklarımıza Yunanlılar eziyet edecekler Bizi bırakın

Kumandana söyledim

-"Dağın içine girince bırakırsın" dedi

Dağın içine girdiğimizde bıraktık onları geri döndüler

O gece dağın üzerinde sabahladık Sabah şafakla beraber tekrar yola koyulduk Havran'ın üst taraflarında Ormanlar Köyü var Orada Yunanlıların karakolu olduğunu duyduk Otmanlara geldiğimizde karakol Yunan askerleri kaçmışlar Yoktular Bu sırada Anadolu'da harp devam ediyordu tabii

Otmanlar'dan bir kılavuz bulduk Balıkesir'in solundan geçtik Oralarda Boşnak Hamza Arslan Çetesi gibi çetelere rastladık Her ikisi de 10'ar kişi ile geziyorlardı Cemal Bey'in gözü tutmadı bunları Sonra Mustafa Efendi çetesine rastladık Mustafa Efendi bize "Yunanlıları İzmir'de deniz döktüler" dedi Bunun üzerine Balıkesir'den Yunanlılar kaçmışlar Balıkesir'de karakol kurduk Bir ay falan düzeni sağlamaya çalıştık Hükümet binasında çalışıyorduk Cemal Bey Binbaşı oldu Edirne'ye gitti Doktor Cemal Bey kaldı Bir çok subaylarla beraber Halil Fikri Bey isminde yeni bir kumandan gelmişti

Beni o sırada Çanakkale'ye gitmek üzere hazırlanan Jandarma Taburuna verdiler İnegöl taraflarında taburu buldum Kumandanını gördüm Tabura takıldım Çanakkale Taburunun başında Şevki Bey adında bir önyüzbaşı vardı Çanakkale2ye gelmekte olan ziraat maliye savcı gibi memurlarda vardı Teşkilat olarak geliyorlar taburla beraber Gönen üzerinden Biga'ya geldik

Biga'da ben atımı savcı Ramiz Bey'e verdim Mutasarrıf Vahap Bey'de var Biga'dan çok yağmurlu bir havada yola çıktık Çanakkale'ye geliyoruz Geceyi Karacaören'de geçirdik Sabahleyin Çanakkale'nin işgal kumandanı geldi Saçaklı sırmalı rütbeleri var Yanında da tercümanı Vahap Bey'in bulunduğu eve götürdük İngiliz Kumandanını Sonradan öğrendiğimize göre Vahap Bey'le İngiliz işgal kuvvetleri arasında şöyle konuşmalar olmuş;

İngiliz Kumandanı:

-Çanakkale'ye girecek misiniz?

-Evet gireceğim

-Ama bana bu konuda bir emir yok

Vahap Bey:

-Bana kesin emir var

İngiliz Kumandan Vahap Bey'den bir saat izin istemiş Vahap Bey'de peki demiş Bizim tabur 200 kişi "Kuvayi Milliye gelmiş" diyerek köylerden inen genç yaşlı insanlarla biz olduk 10000 kişi O kadar kalabalık olduk

İngiliz Kumandanı ayrıldıktan hemen sonra Vahap Bey hareket emri verdi

Geldik Çanakkale'nin kenarına Tel örgüler var Uzaktan görüyoruz İngilizlerde bir kargaşa vardı Neyse İngiliz Kumandanı geldi Saatine baktı Ne söylediğini biz sonradan öğrendik Saatine bakınca:

-Acele ettiniz Daha bir çeyrek saat var

Vahap Bey de:

-Benim saatim geldi diye söylemiş

Orada bir anlaşma yapıldı Askerin bir kısmı ile toplanan sivil halkı içeri girmeyecek dışarıda bekleyeceklerdi Biz içeri memurlar kumandanlar ve 60 jandarma girdik Hastane bayırına geldik Çanakkale'den ileri gelenler hocalar Bey kısımları geliyorlar Yanlarında koçlar filan var Kurbanlık Kurbanlar kesildi Dualar edildi Vahap Bey:

"Vali Konağına gideceğiz" dedi

Çanakkale'de Alayın önüne geldik Müstahkem Mevkii Kumandanlığının binalarına girip yerleştik 1923 senesinin Eylül ayında askerliğim sona erdi 85 sene sürdü Askerlik bitince köyüme yerleştim

Yaşlılık aylığı alıyorum Hanımın adı Hacer Sağ Yaşıyor İkisi erkek biri kız iç çocuğum oldu Çocuklardan da sekiz tane torunum var

Alıntı Yaparak Cevapla