Prof. Dr. Sinsi
|
Dar-Ül Hikmet-Ül İslamiye (Yüksek İslam Şurası)
DÂRU’L-HİKMETİ’L-İSLÂMİYE’NİN KURULDUĞU DÖNEMDE MEŞİHAT KURUMUNUN YAPISI
Meşîhat, başında Şeyhülislâm’ın bulunduğu kurumdur Bu teşkilâtın bünyesinde, zaman içerisinde ilim ile uğraşan âlimlerin yanı sıra, dinî görevler ile yükümlü müftü, kadı, müderris, imam, hatip, vâiz, nakîbu’l-eşrâf ve meşâyih gibi dinî ve ilmî görev yapan kişiler görev almıştır Şeyhülislâm ünvanı X asırda, yüksek âlim ve fakihler için kullanılmıştır Osmanlılardan önce İslâm devletlerinde bu unvanı alan kişiler olmasına rağmen, bunlar Osmanlılardaki gibi ilmiye sınıfının en yüksek makamı olarak kabul edilmemişlerdi Başkent Müftüsüne verilen Şeyhülislâmlık unvanının, İstanbul Müftüsüne verilmesinden sonra, tarihî süreçte bu kurum için Meşîhat, Makam-ı Meşîhat, Meşîhat Dairesi, Meşîhat-ı İslâmiye, Bab-ı Meşîhat, Bab-ı Fetva, Şeyhülislâm kapısı gibi isimler kullanılmıştır Osmanlı Devleti’nde ilk Şeyhülislâm olarak, II Murad devrinde yaşayan Molla Fenarî bilinmektedir Meşîhat: adalet, ilmiye, din ve vakıflar gibi günümüzde çok sayıda kurumun yürütmüş olduğu görevi, Osmanlı Devleti’nde, tek başına üstlenmiştir Osmanlı Devleti’nde geniş yetki ve nüfûza sahip olan Şeyhülislâm ve başında bulunduğu Meşîhat Makamı’nın görev ve sorumluluklarında zaman içerisinde değişiklikler meydana gelmiştir XIX yüzyıla girerken, siyasî, sosyal ve kültürel hayatta önemli bir etkinliğe sahip olan Meşîhat Kurumu’nun, bu dönemden sonra başlayan yenileşme hareketleri çerçevesinde, nüfuzu kademeli olarak azaltılmıştır II Mahmud ve Tanzimat dönemlerinde, Şeyhülislâmlığın faaliyet alanları ve fonksiyonları sınırlandırılmıştır Bu dönemde Şûrâ-yı Devlet’in kurulmasıyla Şeyhülislâmlık kazaî fonksiyonlarının bir kısmını kaybetmiştir Tanzimat döneminde laikliğe doğru gidiş şeklinde devam eden hareket ve teşebbüsler 1876 Kanun-ı Esasîsi’nde anayasa teminatına kavuşmuştur 1876 Kanun-ı Esasîsi’nde Meşîhat Makamı bir nezâret durumunda kabul edilmiştir Fakat Şeyhülislâm atamasının, diğernezâretlerden farklı olarak yine Padişah tarafından yapılacağı belirtilmiştir Tanzimat’ın son dönemlirinde adlî konularda sadece şer’î mahkemeler, Meşîhata bağlı kalmıştır Yine bu dönemde Maarif Nezâreti’nin kurulmasıyla, Meşîhat’ın kontrolündeki eğitim görevi de sınırlandırılmış, sadece medereseler kuruma bağlı kalmıştır İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra, yenileşme ve batılılaşma çerçevesinde çoğu kurumda olduğu gibi Meşîhat’ın yapısında da değişiklikler yapılmıştır Bu dönemde Meşîhat Kurumu’nun yapısı ve fonksiyonları ve yeniden ıslahı üzerine çok sayıda tartışmalar yaşanmıştır 1916 yılında, şer’î mahkemeler Adliye Nezâreti’ne, Medreseler ise Maarif Nezâreti’ne bağlanmıştır 1916 yılı ve sonrasında, Meşîhat Kurumu’nun yapısı ve fonksiyonlarında yapılan değişikliklerin, Ziya Gökalp’in etkisiyle olduğuna dair kanaat hâkimdir Ziya Gökalp İslâm mecmuasında yayınlanan makalelerinde Şeyhülislâmlık müessesesinin sadece dinî konular ile meşgul olan bir kurum haline gelmesini ve dolayısıyla, dinî müesseselerin devlet işlerinden ayrılmasını tavsiye etmiştir Gökalp diyanet ve kazanın birbirinden tamamıyla ayrı olduğunu, bu nedenle Şeyhülislâmlığın sadece din, itikat ve ibadet ile ilgilenmesi gerektiğini, kaza konularının Adliye Nezâreti’ne bırakılmasını istemiştir Ziya Gökalp’ın Meşîhat Kurumu ve Diyanet hakkındaki görüşleri, İttihat ve Terakkî Partisi kongresinde kabul edilmiştir İttihat ve Terakkî hükümetince, 1916 yılından itibaren yapılan değişiklikler çerçevesinde, Şeyhülislâmlık kabineden çıkartılmış, şer’î mahkemeler Adliye Nezâreti’ne bağlanmış, Evkaf İdaresi Meşîhat’tan ayrı bir daire haline getirilmiş, medreseler Maarif Nezâreti’ne bağlanmıştır
Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde Meşîhat’ın yapısında ve görevlerinde yapılan değişiklikler sonucunda, kurumun faaliyet alanı sadece itikat ve ibadet gibi dinî konularla sınırlandırılmıştır Bu dönemde yapılan değişiklikler çerçevesinde Meşîhat Kurumu’na bağlı yeni bir teşkilât olarak, Dâru’l-Hikmeti’l-İslâmiye kurulmuştur Tanzimat’tan itibaren görev ve yetkilerinde kısıtlamalaryapılan Meşîhat Kurumu’na bağlı olarak, 1918 yılında kurulan bu yeni teşkilâta din, eğitim, sosyal yaşam ve ahlâkî yapı gibi birçok alanda faaliyet gösterme yetkisi verilmiştir
ZEKERİYE AKMAN
|