Prof. Dr. Sinsi
|
Tarihimize Şan Verenler
Sultan Murad Hüdâvendigar
Orhan Gazi zaferlerle dolu ömrünü ikmal edip beka âlemine göçünce, fetih sancağını oğlu Murad Hüdâvendigâr devir almıştı Sultan Murad, atasından devraldığı mirasa layık olduğunu göstermiş, Anadolu ve Balkanlardaki fetihleriyle Osmanlı Devletini muhteşem bir imparatorluk haline getirmiştir 27 yıllık saltanatı müddetince 37 muharebeye iştirak etmiş ve maharetle idare ettiği bu muharebelerin hepsini kazanmıştır
Balkanlar fâtihi olarak tarihe geçen Sultan Murad Hüdâvendigâr 1326'da doğmuştur Annesi Nilüfer Hatun'dur
Mükemmel bir tahsil gören Şehzade Murad, küçük yaşından itibaren babası Orhan Gazi ile birlikte savaşlara katılmıştır Kardeşi Şehzade Süleyman'la birlikte Rumeli fütuhatında bulunmuş, kardeşinin vefatı üzerine fetih harekâtını kendisi idare ederek büyük başarılar kazanmıştır
Orhan Gazi'nin 1362'de vefatı üzerine, Devlet ricali tarafından Bursa'ya davet edilmiş ve hükümdar ilan olunmuştur
Bursa'ya giden Murad Gazi'nin Rümelinden ayrılmasını fırsat bilen Bizans kuvvetleri Burgaz, Çorlu ve Malkara'yı ele geçirmiş, Ahiler de ayaklanarak Ankara'yı geri almışlardı
Murad Hüdâvendigâr ilk olarak Devlet idaresini düzene koydu Ankara'yı tekrar ele geçirdi İsyan eden kardeşleri Şehzade Halil ile İbrahim'i bertaraf etti
Anadoluda hakimiyyeti tesis ettikten sora yeniden Rumeline geçerek fetih harekâtına başladı Bizanslıların eline geçmiş olan yerleri geri aldı Çorlu ve Lüleburgaz'ı 1363'te zaptederek buraya Anadolu'dan göçmenler getirterek yerleştirdi Bu suretle ele geçirdiği her yerde sağlam temeller atıyor ve oraya kök salıyordu
Bu esnada Evranos; Malkara, Keşan ve İpsala'yı, Hacı İlbeyi ise Dedeağacı ve Dimetoka'yı fethetmişti Daha sonra Edirne'nin fethi kararlaştırıldı Babaeski ile Pınar Hisar arasındaki Sazlıdere'de Rum ve Bulgar askerlerinden oluşan düşman ordusu perişan edildikten sonra Edirne fazla karşı koyamadı ve teslim oldu
Edirne'nin fethinden sonra fetih hareketleri süratle devam etti Beylerbeyi Lala Şahin Paşa Filibeyi; Batı Trakya taraflarının fethine memur edilen Evrenos Bey de 1364'te Gümülcine'yi fethetti
Osmanlı Devletinin Balkanlardaki muazzam fetihlerinden telaşa kapılan haçlı dünyası bir ordu teşkil ederek, Edirne'ye doğru yola çıktı Yüzbin kişilik bu haçlı ordusunu Sırp-Sındığı mevkiinde yakalayan Hacı-İlbeyi on bin kişilik kuvvetiyle üç koldan baskın yaptı ve haçlı ordusunu tamamen imha etti
1367'de Kara Timurtaş Bey Bulgarlara ait, Kızılağaç ve Yanbolu'yu, Lala Şahin Paşa, Samakov'u, Sultan Murad da, Bulgarların elindeki, Aydos, Karnâbâd, Sözebolu kasabaları ile Bizanslılara ait Hayrebolu şehrini fethetti
1371'de Çirmen zaferi kazanıldı Böylce Mekadonya yolları da açılmış oldu Makedonya ve Trakya'nın bir kısmı fethedildi Vezir Hayreddin Paşa Kavala, Drama, Zihne ve Serez'i fethetti
1372'ye doğru Trakya fütuhatı tamamlanmıştı Bulgaristan krallığı da Osmanlı Devletine bağlanmak mecburiyyetinde kalmıştı Bu suretle, on yılda Gelibolu'dan Sırbistan'a gelinmiş ve Adriyatik'e kadar nüfuz ve tesir sahası oluşturulmuştur
1376'da Bursa'ya giden Sultan Murad, Anadolu Beylikleriyle temaslarda bulunarak devletin nüfuzunu arttırmak için teşebbüslerde bulunmuştur Bu maksatla oğlu Yıldırım Bayezid'e Germiyanoğlu Süleyman Şah'ın kızını aldı Germiyanoğlu kızına çeyiz olarak Kütahya ve mülkiyatını, Simav, Eğrigöz ve Tavşanlı ile mülkiyatım verdi Bu suretle Osmanlı Devleü Anadolu içlerinde yeni topraklar kazandı
Sultan Murad Anadoludaki temaslarını tamamladıktan sonra tekrar Balkanlara yöneldi Mükemmel hazırlanmış plan gereğince kararlaştırılan yerler birer birer fethedildi
1380'de İştip, 1382'de Sofya, 1385'te Manastır ve Ohri fethedildi
Vezir-i Azam Çandarlı Halil Hayreddin Paşa 1385/1386'da Arnavutluk üzerine sefere çıktı II Balşa'mn kumandasındaki Arnavutluk ordusunu yenilgiye uğrattı 1386'da, Akçahisar, İşkodra başta olmak üzere bütün Kuzey Arnavutluk fethedildi Sultan Murad merkezden uzak yerde ordunun Venediklilerle harbe girmesini istemediğinden İşkodra Venediklilere geri verildi
Sultan Murad 1388'de Bulgaristan üzerine sefere çıktı ve Bulgaristan'ın büyük kısmını fethetti
Bütün bu fetihler neticesinde bütün Balkanlar Osmanlı nüfuzuna girmişti Sultan Murad Batıda fetihlerle meşgulken fırsatı ganimet bilen Karamanoğlu Alâeddin Bey, Osmanlı Devleti aleyhine faaliyetlere başlamıştı Bunun üzerine Sultan Murad Anadoluya döndü ve süratle Karamanoğlu üzerine yürüdü 1386'da Konya yakınlarında Karaman kuvvetlerini perişan etti Bunun üzerine Karaman Beyi, zevcesi Sultan Murad'ın kızı Melek Hatun'u ricacı göndererek affını istedi ve Sultan Murad'm elini öperek özür diledi Böylece Anadoludaki huzursuzluk da bertaraf edilmiş oldu
Avrupa'daki Osmanlı fütuhatından dehşete kapılan haçlı dünyası bir araya gelmeye karar vermiş ve bu maksatla bir haçlı ordusu teşkil etmişlerdi Macaristan, Lehistan, Sırbistan, Bosna Krallığı, Eflak, Boğdan, Hırvatistan, Bohemya ve Bulgaristan Krallığından müteşekkil bu büyük ordu ilerlerken, Sultan Murad da beylere ve kumandanlarına haber salarak ordusunu topladı İki ordu Kosova'da karşı karşıya geldi
Sultan Murad, savaştan bir gün önce yatsı namazını kıldıktan sonra Dergâh-ı İlâhiye el açarak şöyle dua etti:
"Ya Rabbi! Sen ol padişahlar padişahısın ki yeryüzündeki insanların sığınağısın ve bütün kulların ümit kapışısın İslâm sancağını düşman elinde parçalatma ve bu zayıf, kuvvetsiz kulunu cihan içinde adı kötüye çıkmış bir insan etme  " Şanlı padişah'ın dudaklarından daha sonra şu mısra'lar dökülmüştür:
"Âb-i rûyi Habib-i Ekrem için,
Kerbelâ'da revan olan dem için,
Ehl-i İslama ol muin-u zahir,
Dest-i a'dâyi bizden eyle kasîr
Bakma ya Rab, bizim günahımıza,
Nazar et can-u dilden âhımıza
Mülk-i İslâmı payimal etme,
Menzil-i fırka-i dalâl etme
Din yolunda beni şehîd eyle,
Âhirette beni saîd eyle 
Keremin çoktur ehl-i İslama
Dilerim kim irişe itmama  "
Bu muharebe neticesinde Balkanların hâkimiyeti ya Osmanlılarda kalacak veya Haçlıların eline geçecekti Mağlubiyet halinde Osmanlı Devletinin Anadoludaki durumu da tehlikeye düşecekti
20 Haziran 1389'de Kosova ovasında başlayan muharebe 8 saat bütün şiddetiyle devam etti
Osmanlı ordusu bütün kanatlarda Haçlı ordusunu darmadağın etmiş, çembere aldığı düşman ordusunu imha harekâtına başlamıştı Bu savaş hengâmesinde Sultan Murad'a yaklaşan Miloş isimli bir Sırplı aniden kolundan çıkardığı hançeri Sultan Murad'ın kalbine saplamıştı
Sultan Murad, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini kurban adamış ve bir gün önceki duasında da bunu taleb etmişti Muharebenin zaferle neticelendiğini görmüş, fakat kendisi şehid düşmüştü
Sultan Murad'ın şehid olması üzerine Yıldırım Beyazıd çağrılarak padişah ilan edildi
Şehit padişahın cenazesinin çürümeden Bursa'ya getirilebilmesi için iç organlarının çıkarılması gerekiyordu
20 Haziran 1389'da şehadet şerbetini içen Gazi Hünkârın iç organları Kosova Sahrasına gömüldü Bugün de "Meşhed-i Hüdâvendigâr" diye bilinen bu mekan ziyaretçilerle dolup taşmaktadır
Padişahın cenazesi Bursa'ya nakledilerek Çekirge'deki türbesine defnedildi
Sultan Hüdâvendigârın şehâdeti bütün İslâm âleminde üzüntüyle karşılandı Çünkü şehid padişah, ömrü boyunca İslâmiyeti fethettiği beldelerde hâkim kılmak için çalışmıştı İslâm âleminin meseleleriyle yakından ilgilenmiş ve onlarla sıkı dostluk kurmuştu
Saltanatı müddetince zaferden zafere koşan Sultan Murad devletin hudutlarını Anadolu'da ve Rumeli'de çok genişletmiş ve babasından bir beylik halinde aldığı ülkeyi imparatorluk halinde oğullarına bırakmıştır
Adliye, maliye ve orduya ehemmiyet vererek, devrin en mükemmel teşkilatını kurmuştur
Sultan Murad azim ve irade sahibi, vakur, cesur, müşfik, açık sözlü mizacıyla herkes tarafından sevilirdi En tehlikeli anlarda bile, soğukkanlılığını muhafaza ederek, ne suretle hareket edilmesi icap ettiğini bilirdi Bütün işleri devlet ricaliyle danıştıktan sonra karara bağlardı Herhangi mühim bir işte, ileri sürdüğü fikre karşı yapılan itirazları dinler ve münasip olanı tatbik ederdi
Neşri, eserinde bu şanlı padişah hakkında şunları söylemektedir:
"Gazi Murad Han dahi atası gibi sâhib-i hayr idi, âdil ve kâmil, din-Perver, âlî himmet, fakir-dost, düşkünlere yardımcı, rey ve tedbir sahibi, pehlivan idi Bütün ömrünü gazaya sarfetmiştir Nesl-i Osmanîde bu etdüğü gazayı hiçbir padişah etmedi şol kadar himmet ve sahâ-i nefsi var idi ki, hiç bir ahad kapısına gelip, mahrum gitmez idi Fethedilen beldelerdeki ahaliye mülâyemetle (yumuşaklıkla) hareket ederek etrafındaki tesiri, muhabbete tebdil etti ve bunun neticesinde zaptedilen yerlerdeki halk, kendisine bağlılık göstererek, imparatorun idaresini aramaz oldu "
|