Prof. Dr. Sinsi
|
Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !
Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı ve İlk Türk Devletleri
A TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI
1 Türk Adının Anlamı
Türk adının ne anlama geldiği konusunda ileri sürülen görüşler şunlardır:
Wambery, 1879'da Türk adının Türemek (çoğalmak) fiilinden geldiğini ileri sürmüştür
Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati't Türk adlı eserinde Türk'e Olgunluk Çağı anlamını verir
Ziya Gökalp, Türk adını Türeli (töre sahibi) diye açıklar
Türk adı, Orhun Yazıtları'nda Türük olarak geçer
Turkhia şeklinde ise Bizans kaynaklarında görülür
12 yüzyıldan itibaren Anadolu'ya Türkiye ismi verilmiştir
2 Türklerin İlk Ana Yurdu
Türklerin tarih sahnesine çıkışları Orta Asya'dır
Orta Asya'nın sınırları;
Doğuda Kingan Dağları,
Batıda Hazar Denizi,
Güneyde Himalaya Dağları,
Kuzeyde Sibirya'dır
3 Türklerin Tarih Boyunca Yayıldıkları Bölgeler
Türkler, M Ö 1700'den itibaren Orta Asya'dan göç etmeye başladılar
Göçlerin Sebepleri
Nüfus artışı ve toprakların yetersiz kalışı,
Olumsuz iklim şartları(Kuraklık, şiddetli kışlar)
Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan mücadeleler
Salgın hastalıklar
Türklerin Cihan hâkimiyeti düşüncesi (Güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri fethetme arzusu)
Atı evcilleştirmeyi başaran Türkler Orta Asya'nın değişik yerlerine gitmişlerdir
Göç Yönleri
Kuzeye Gidenler; Sibirya'ya
Doğuya Gidenler; Çin ve Uzakdoğu ülkelerine
Güneye Gidenler; Hindistan, Afganistan ve Çin'e
Batıya Gidenler; İki yol izlemişlerdir:
Bir kısmı Hazar Denizinin kuzeyinden Karadeniz'in kuzeyine ve Avrupa'ya;
Diğer kısmı ise Hazar Denizinin güneyinden İran, Irak, Suriye, Mısır ve Anadolu'ya göç etmişlerdir
Göçlerin Sonuçları
Orta Asya Kültür ve Medeniyeti dünyanın değişik bölgelerine taşınmıştır
Göç etmeyip, Orta Asya'da kalan Türkler, ilk Türk Devleti olan Asya Hun Devleti'ni kurmuşlardır
Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk Devletleri kurarlarken, oralardaki bazı devletleri de yıktılar
4 İskitler (Sakalar)
MÖ VII yüzyılda batıya doğru göç ederek Karadeniz'in kuzeyinden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara yerleştiler
Batı kaynakları bu topluluğa İskitler, İranlılar ise Sakalar adını vermişlerdir
Medler, Persler, Asurlular ve Urartularla savaşmışlardır
Anadolu, Suriye ve Mısır'a kadar akınlar yaptılar
İskitlerin yönetici kesimi Türklerden meydana geliyordu
Yaşayış ve inanışları Türklerle aynıydı
En önemli edebiyat eserleri Alp Er Tunga Destanı’dır
B İLK TÜRK DEVLETLERİ
1 Büyük Hun Devleti (Asya Hun Devleti)
Baykal gölü Orhun ve Selenga ırmaklarının bulunduğu coğrafyada siyasal varlık gösteren Hunlar tarafından kurulmuştur
Bilinen İlk Türk Devleti
Devletin kurucusu Teoman'dır
Mete, babası Teoman'a karşı yaptığı iktidar Savaşı’nı kazanarak hakan oldu
İlk Düzenli Ordu
Mete Türk tarihindeki ilk düzenli orduyu onlu teşkilata göre kurdu Bu orduya dayanarak Orta Asya'yı egemenliğine aldı ve Çin hanedanlıklarını vergiye bağladı İpek ticaretini denetledi
Çin Seddi
Çinliler, Hun akınlarından korunmak amacıyla Çin Seddi’ni inşa ettiler
İkili Sistem
Mete İmparatorluğu kolay yönetmek için "ikili sistem" denilen bir teşkilat kurdu Bu teşkilatta merkezde hakan, doğuda veliaht batıda ise hanedandan biri görev yapmıştır
Çin Politikaları
Mete'den sora Çin hanedanları Hun egemenliğinden kurtulmak için şu politikaları geliştirdiler:
Hun sarayındaki Çinli prensesler ve görevlilerle entrikalar çevirmek,
Hunlara bağlı boyları birbirine karşı kışkırtmak,
İpek ticaretini Hun egemenliğinden almak,
Bölünme
Çin askeri saldırıları sonucu, Hun Devleti M Ö 58 yılında ikiye ayrıldı Bir kısım Hun boyları Çin egemenliğine girdi
Hunlar daha sonra birleşmişlerse de Çinlilerin yaptığı yeni saldırılar sonucu Kuzey Hunlar ve Güney Hunlar olmak üzere ikiye ayrılmışlardı (M S 48)
Güney Hunlar, Çinlilerin egemenliğine girdi Kuzey Hunlar Çinlilerin egemenliğine girmemek için Hazar Denizine doğru göç ettiler
Kuzey Hunlar sonraları Karadeniz'in kuzeyi ile bugünkü Romanya'daki Tuna dolaylarına egemen oldular Buralarda yaşayan Germen kökenli kavimleri egemenliklerine aldılar Hun egemenliğine girmek istemeyen Germen kökenli kavimler Avrupa'nın batısına göç ederek Roma İmparatorluğu topraklarında Kavimler Göçü denilen olaya neden oldular
(MS 375)
2 Kavimler Göçü, Asya ve Avrupa'nın Yeni Çehresi, Avrupa Hun Devleti (375–469)
Kavimler Göçü (375)
Batı Hunları, Çin'in ve Doğu Hunları'nın baskısıyla Aral Gölü civarına göç etmişlerdi Burada 200 sene hayatlarını sürdüren Batı Hunlarının nüfusları arttı
Toprakları yetersiz kalmaya başladı Ve başka Türk Boylarının katılmasıyla güçlendiler
MS 374 yılında Volga (İtil) nehrini aşarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru ilerlemeye başladılar
Türklerin bu ilerlemeleri karşısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot, Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim hareketlenerek Türklerden kaçmaya başladılar
Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu bu olaya tarihte Kavimler Göçü adı verilir
Kavimler Göçünün Sonuçları
Roma İmparatorluğu, Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrıldı (395) Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında bu Germen kavimleri tarafından yıkıldı
Avrupa'nın etnik yapısı değişti Germen kavimlerinin Avrupa'daki yerli kavimlerle karışması sonucu yeni milletler ortaya çıktı
Türkler Avrupa'da Batı Hun Devleti'ni (Avrupa Hun) kurdular
İngiltere, Fransa gibi Avrupa devletlerinin temeli atıldı
Avrupa'da feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıktı
İlk çağ kapandı, Ortaçağ başladı
Avrupa Hun Devleti (375–469)
Bugünkü Romanya'nın bulunduğu topraklarda Kuzey Hunlar tarafından kuruldu
Avrupa Hun Devleti’nin en güçlü olduğu dönem Atilla zamanıdır
Bizans'a karşı yaptığı seferler sonucu Bizans'ı vergiye bağladı
Batı Roma devletine karşı ilk önce Galya Seferi’ni düzenledi Ancak bu seferde belirli bir sonuca ulaşamadı Daha sonra yaptığı İtalya seferiyle Batı Roma'ya üstünlüğünü kabul ettirdi
Atilla'dan sonraki hakanlar başarılı bir yönetim göstermediler Bu süreçte Bizans saldırıları başladı
Bizans, ayrıca Hunlara bağlı Germen kökenli kavimleri ayaklandırdı Sonuçta Avrupa Hun Devleti yıkıldı
3 Göktürk Devleti (552–630)
Göktürk boylarını birleştiren Bumin Han, kendilerini yöneten Avarlara karşı yaptığı bağımsızlık Savaşı’nı kazandı ve devleti kurdu
Avarlar, Göktürk saldırıları Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldılar Göktürkler Çin hanedanlıklarına üstünlüklerini kabul ettirdiler
Hindistan'a giden ipek yolunu kazanmak için İran'daki Sasanilerle işbirliği yaparak Akhun Devleti’ni yıktılar
Akhun Devleti’nin yıkılmasından sonra Hindistan'a giden ticaret yolundan yararlanma konusunda Sasanilerle anlaşmazlığa düştüler Bunun üzerine Göktürkler ilk defa Bizans (Doğu Roma) ile ittifak yaptılar ve Sasanileri zayıflattılar
Göktürk Devleti taht kavgalarıyla Doğu Göktürk ve Batı Göktürk olmak üzere ikiye ayrıldı (582)
Her iki devlete Çinliler son verdi (630)
II Göktürk Devleti (Kutluk Devleti) (682–744)
Kutluk Han, Çinli olan Veziri Tonyukuk ile birlikte Göktürk boylarını birleştirerek II Göktürk Devleti’ni kurdu
Kutluk Han, Çin egemenliğine giren Türklere bağımsızlıklarını kazandırdı
Bilge ve Ordu Komutanı Kültigin zamanında devlet Orta Asya'da etkinliğini sürdürdü
Kültigin ve Bilge Han'ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı Uygur, Basmil, Karluk ve Uygur Türkleri birleşerek II Göktürk devletine son verdiler
Uygurlar (745–840)
Kutluk (II Göktürk) Devleti’nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurmuşlardır
İlk zamanlarda Çinlilere karşı fazla etkili olamamışlardır
Çinlilerin Talas Savaşı’nda yenilmesi, Uygurların kuvvet-lenmesine yaramıştır
Çinliler Tibet saldırıları uğrayınca Uygurlardan yardım istemek zorunda kaldılar Bu süreçte Çinlilere yardım eden Uygurlar Maniheizm ve Budizm dinleriyle tanıştılar
Uygurların bir bölümü Maniheizm ve Budizm’i benimseyerek hayvancılığa dayalı atlı göçebe yaşayışı bıraktılar ve yerleşik hayata geçtiler Çünkü bu dinler savaşçı geleneklere ve hayvancılığa karşı olan prensiplere dayanmıştı
Uygurlar, Kırgız Türklerinin saldırılarıyla siyasi varlıklarını kaybettiler
Uygurlar Kırgızların yıkılışından sonra Cengiz Han'ın kurduğu Moğol İmparatorluğu’nun egemenliğine girdiler Bundan sora Uygurlar Moğol devlet yönetiminde önemli görevler aldılar
Uygurlar Çin'de geliştirilen matbaa tekniğini öğrenerek, kendilerine özgü bir matbaa yaptılar
Uygurlar 14–18 harften oluşan bir alfabe geliştirdiler
Uygurlar matbaayı kullanan ilk Türk boyu olmuşlardır
C DİĞER TÜRK DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI
Avarlar
Orta Asya'da büyük bir imparatorluk kurdular
Göktürk isyanı nedeniyle bağımsızlıklarını kaybettiler
Göktürklerin saldırısı sonucu bugünkü Macaristan'a göç ettiler Macaristan'da etkili bir devlet kurdular
Sasanilerle birleşerek iki kez Bizans'ı kuşattılar, ancak başarılı olamadılar
Avarlar, Frankların saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybettiler ve Slav kavimleri arasında eriyip siyasi ve kültürel kimliklerini yitirdiler
Kırgızlar
Uygur devletine son vererek tarih sahnesine çıktılar Cengiz Han'ın başlattığı saldırılar sonucu bağımsızlıklarını kaybettiler
Sibirler
Sibirya’nın batısından başlayan ve Kafkasya'ya uzanan coğrafyada yaşamışlardır
Sasani ve Avar saldırılarıyla bağımsızlıklarını kaybettiler
Akhunlar (Eftalitler)
Kökenleri Çinlilerin baskısı üzerine İran'ın doğusuna ve Afganistan'ın güneyine göç eden Hunlara dayanmıştır
Hindistan'a giden ipek ticaretinden yararlanmışlardır Göktürk ve Sasani saldırıları sonucu bağımsızlıklarını kaybetmişlerdir
Hazarlar
Karadeniz'in kuzeyinden başlayarak, Kafkasya ve Hazar denizine kadar uzanan topraklarda yaşamışlardır
Karadeniz kıyılarına giden ipek ticaret yolundan büyük kazanç elde etmişlerdir
Hazar hakanları ve çevresi Museviliği benimsemişlerdir
Hz Osman ile Emeviler zamanında Kafkasya'ya yönelen İslam ordularının ilerleyişini engellemişlerdir
Peçeneklerin saldırılarıyla zayıflayan Hazarların siyasi varlığına Ruslar son vermiştir
Bulgarlar
Karadeniz'in Kuzeyinde büyük bir devlet kurdular Hazarların saldırısıyla Tuna Bulgarı ve Volga (İtil) Bulgarı olmak üzere ikiye ayrıldılar
Tuna Bulgarları zamanla Slav kavimleri arasında eridiler Volga (İtil) Bulgarları ise Abbasilerin yardımlarıyla İslâmiyet’i benimsediler Volga Bulgarları daha sonraları Moğol egemenliğine girdiler
Türgişler
II Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurdular
Emevilerin Orta Asya'ya yaptıkları saldırıları engellediler
Karlukların saldırılarıyla bağımsızlıklarını kaybettiler
Karluklar
Uygurların yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını kazandılar Talas Savaşı’nda İslam ordusuyla birlikte Çinlilere karşı savaştılar
İslâmiyet’i kabul eden ilk Türk boylarındandır
Peçenekler
Balkanlara yerleşenleri Bizans'a karşı savaştılar ve sonraları Bizans ordusunda ücretli askerlik yaptılar
Bizans ordusundaki Peçenekli askerler Malazgirt Savaşı’nda Büyük Selçuklu ordusuna katıldılar
Oğuzlar
Maveraünnehir'in doğusunda bir devlet kurdular
Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni kurdular
İslâmiyet’i seçen Oğuzlara Türkmen denilmiştir
Kumanlar (Kıpçaklar)
Balkaş gölü ile Ural dağlarına kadar uzanan coğrafyada etkili oldular ve Ruslarla savaştılar
Moğolların egemenliğine girmek zorunda kaldılar
Ç İLK TÜRK DEVLETİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
1 Devlet Yönetimi
Devlet: İslamiyet'ten önce Türkler devlete il veya el demişlerdir
Hükümdarların Unvanları
Türkler Hükümdarlarına Şanyü, Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, Erkin gibi unvanlar vermişledir
Tarih Boyunca Türk Hükümdarlarının Tahta Çıkış Biçimleri
Hanedan üyeleri arasında siyasi ve askeri mücadeleyi kazanan hükümdar olarak tahta çıkar (En sık rastlanan durum)
Hükümdarın rakipsiz aday olması Bu durumda taht kavgası olmadan başa geçiyordu
Seçim Usulü: Kengeş, toy veya kurultay denilen devletin ileri gelenlerinden oluşan meclisin toplanarak hanedan üyelerinden birini tahta geçirmesi
Ekber ve Erşed Sistemi: En yaşlı ve olgun olanın başa geçmesi Bu yöntem, III Ahmet zamanından itibaren sadece Osmanlı Devleti'nde uygulanmıştır
Hakanın Görevleri
Hükümdarlık güç ve yetkilerini Tanrı'dan (Tengri) alan hakanların önde gelen görevi, milletini refah ve barış içinde özgür olarak yaşatmaktı
Ayrıca ülke çapında asker toplamak, orduyu idare etmek, devletin yüksek meclisini yönetmek, hakanın görevleri arasındaydı
Hükümdarlık Sembolleri
Otağ (hakan çadırı), taht, tuğ (sancak, bayrak), davul (nevbet) ve sorguç (serpuş)'tur
Sonraki dönemlerde para bastırmak ve adına hutbe okutmak da bağımsızlık sembolü sayılmıştır
Hakan'ın belirli zamanlarda devlet ileri gelenlerine ve halka, törenlerde resmî ziyafet vermesi hükümdarlık gereğiydi
Hatun (Katun)
Hakanın eşine hatun denirdi Türk devlet idaresinde hatun da söz sahibiydi Savaşlarda hakanın yanında yer alan hatun, devlet adamı gibi eğitilir ve yetiştirilirdi Böylece devlet idaresi ve komşu devletler hakkında bilgi sahibi olur, gerektiğinde devlet başkanlığı yapar, elçi kabul eder ve devlet meclisine katılabilirdi
Veliaht
Hakanın ölümünden sonra onun yerine geçen veliahtın büyük oğul olması gerekli değildi Tahta geçecek kişinin çoğunlukla faydalı ve başarılı olabilecek yeteneğe sahip bir hanedan üyesi olması, ön planda tutulmuştur Ayrıca veliaht küçük yaşta ise, amcasının tahta geçmesi mümkün olabiliyordu
Tanrı tarafından hakana verildiği düşünülen yönetme hakkının kan aracılığıyla hakanın bütün evlatlarına da geçmiş olduğu düşüncesi, her prensin (tegin) tahtta hak iddia etmesine yol açabiliyordu
Bu suretle kardeşler arasında doğan taht mücadelesi, üstün gelen tarafın hakan olmasına kadar sürerdi Ancak bu mücadeleler devletin zayıflaması, hatta parçalanmasına dahi yol açabilmektedir
Kimler Türk Devletlerinde Hükümdar Olabilirdi?
Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı (Kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri)
Kut Anlayışı
Türkler devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına kut diyorlardı Kut'un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanıyorlardı
Kut Anlayışı Türk Devletlerini Nasıl Etkilemiştir?
Bütün hanedan üyelerinde kut olduğundan kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen kişi tahta kavgasına girebiliyordu Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu
Türk töresinde ana-babaya itaat esas olmasına rağmen, hükümdar bunun dışında tutulmuştur Devletin devamı için baba-oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanmıştır Çünkü bu sayede en güçlü ve en yetenekli kişi devletin başına geçecektir
İkili Yönetim (Çifte Krallık) Nedir?
Türk Devletlerinde hükümdar yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi Sol (Doğu) ve Sağ (Batı) olmak üzere ikiye ayırırdı Ortada (Merkezde) ise asıl hükümdar bulunurdu Sağ ve Solda ise Hanedan üyelerinden Yabgu'lar bulunurdu
Eski Türklerde siyasi teşkilatlanmanın en üst kademesini "il" meydana getiriyordu
Bodun'lar ve Boy'ların merkezden idare edilmesi sayesinde İl'de birleşmiş olan halk, "töre" denilen ortak idari ve hukuki düzenle yönetilirdi Demek ki Türk"il"i yurdu koruyan, milleti huzur ve barış içinde yaşatan bir siyasi kuruluştur
Türk ilinin özellikleri şöyle özetlenebilir:
1 İstiklâl
Bu konuda Asya Hun Devlet meclisindeki şu konuşma (Çin yıllıklarından alıntıdır) Türklerin bağımsızlık hakkındaki bütün görüşünü kısaca özetler:
"İstiklale karşı hayranlık duymak ve bağımlı olmayı yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir Atalarımızdan toprakla beraber devr aldığımız devletimizi; Çin ile uzlaşmak pahasına feda edemeyiz Mücadele edecek savaşçılarımız mevcut iken devletimizi korumalıyız"
* Çiçi'nin konuşması M Ö 58
2 Ülke
Yine bu madde şu güzel örnekle açıklanabilir:
Asya Hun Tanhu'su Motun, komşu Tung-Hu'ların vergi olarak at ve kadın istemelerine fazla itiraz etmemişti Fakat devlet arazisi isteğiyle karşılaştığı zaman, devlet meclisinde, toprağın devlete temel olduğunu, kendisinin kimseye arazisini terk et demeye yetkisinin bulunmadığını söylemişti (MÖ 209)
3 Halk
Halk deyiminin eski Türkçe karşılığı “kün” idi
Özel mülkiyet kişi haklarının ve hürriyetin teminatıdır İnsan şahsi mülke sahip olup onu istediği gibi kullanabilir
4 Töre
Türk devletinde halkın hak ve hürriyetini istemesi tabiidir Halkın bu isteği, törenin uygulanması ile karşılanıyordu Töre, eski Türk hayatını düzenleyen hukuki kaidelerin bütünüydü
B) Meclis ve Hükümet:
Türk Meclislerine toy, kurultay veya kengeş denirdi
Kurultay'da devletin ana meseleleri görüşülür, hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı
Aygucı: Hükümet başkanı
Buyruk: Bakan
Tamgacı: Dış siyaset görevlileri
Tigin (Tekin): Hükümdarın çocukları
Şad: Diğer hanedan üyeleri
Diğer Görevliler: İnal, Tarkan, bağa, tudun, çor, külüg, apa, ataman 
Ordu
Türk Ordusunun Özellikleri
Türk ordusu, ücretli değildir
Türk ordusu, daimîdir
Atlı askerler çoğunluktadır
Kadın-erkek herkes savaşa hazırdır
Not: Türk ordu teşkilâtını ilk kuran Mete Han’dır Mete, orduyu onluk sisteme göre düzenlemiştir Onluk sistem daha sonra tüm Türk devletlerinde kullanılmıştır Bu düzen Avrupa'ya Attila ile girmiştir
Türk Ordusunu Silahları
Ok, yay, kement, kılıç, mızrak, kargı, süngü, kalkan vb
Savaş Taktikleri:
Turan Taktiği
Sahte Ricat (sahte çekilme)
Hilal
Pusu
Bu taktikle Malazgirt, Niğbolu, Mohaç gibi büyük meydan savaşları kazanılmıştır
Savaş stratejileri "keşif seferleri" ve "yıpratıcı savaşlar"a dayanır Sınır boylarında tampon bölgeler bırakmışlardır
Türk ordusu; Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğol Ordu teşkilatı üzerinde etkili olmuştur
Hukuk
Türklerde yazılı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı Bu hukuk kurallarına töre denilirdi
Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye yargu adı verilirdi
Yarganlar (yargucu) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı
Hunlar ve Göktürklerde, göçebe hukuku, Uygurlarda yerleşik hukuk anlayışı görülür
Örneğin; işlenen adi suçlarda hapis cezası 10 gündür Bunun temel nedeni, göçebe yaşam koşullarıdır
2 Din ve İnanış
Göktanrı Dini
Türklerin İslamiyet'ten önceki dini Göktanrı diniydi Bu dine göre Türkler;
Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı
Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından, ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte gömüyorlardı
Cennet'e uçmağ, cehenneme ise tamu diyorlardı
Mezarlara ölünün, sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal adı verilen küçük heykeller dikerlerdi İnanışa göre, yeniden dirilecek kişi atıyla cennete gidecek ve öldürdüğü düşmanlar sonraki yaşamında ona hizmet edeceklerdir
Ölüleri için yuğ adı verilen cenaze törenleri yapar ve ardından yas tutarlardı
En Eski Türk Dini (Şamanizm)
Türklerin eski devirlerinde Gök kutsal sayılmıştır
Bunun yanında bazı dağ, ırmak, vadi gibi varlıklarda gizli güçlerin olduğuna inanıyorlardı
Güneş ve Ay'da kutsal sayılmıştır
Şamanizm’in Özellikleri
Dağ, vadi, göl gibi tabiattaki bazı varlıklar kutsallıklarını korumaya devam etmiştir
Gök asıl tapılan unsur haline gelmiştir Gök için "Tengri" kelimesini kullanmışlardır
Atalarının ruhlarını da kutsal kabul etmişlerdir
Bu nedenle ataların mezarlarına dokunma savaş sebebi sayılmıştır
İyi ve kötü ruhlara, fal ve büyüye inanmışlardır
Ölülerin kötü ruhlardan kurtulması için uzun süre bekletmişlerdir
Cesedin kokmasını önlemek amacıyla mumyalamışlardır
Göktürklerde Din
Evrenin üst üste gelen katlardan oluştuğuna inanılmıştır
Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu
Tek tanrı inancına bu dönemde ulaşılmıştır Bütün evren göğün en üst katında oturan Tanrı'ya itaat ederdi
Göktürkler Tanrı'ya "Türk Tanrısı" adını vererek onu millileştirmişlerdir
Tanrı'ya; Ugan, Bayat, Ulu Yaratgan da demişlerdir
Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir
Uygurlarda Din
Önceleri Şamanizm' e inanmışlardır
Bögü Kağan döneminde Mani dinini daha sonaraları da Budizm’i kabul ettiler
Hazarlarda Din
Önceleri Şamanizm’e inanıyorlardı Daha sonra devlet yöneticileri ve halkın bir bölümü “Museviliğe” inanmıştır Derin bir hoşgörüleri vardır Müslüman, Hıristiyan ve Museviler birlikte yaşamışlardır
Kam (Şaman-Baksı)
Türklerin din adamlarına verdikleri isimdir Şamanlar, fala bakar, büyü yapar, gelecekle ilgili haber verir, doktorluk yaparlardı Diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı bir sınıf değillerdi
Yuğ
Ölü gömme törenine verilen isimdir Yedi gün sürerdi Ölenin silahları, eşyaları ve kurban edilen atı da mezara birlikte konurdu
Balbal
Ölen kişinin hayatta iken öldürdüğü düşman sayısı kadar taşın mezarın başına dikilmesi ile oluşan anıtlar Bu kişiler, öbür dünyada ona hizmet edeceklerdir
Kurgan
Türklerde mezara verilen isimdir
Günümüzde Şaman Dini’nden Kalma Gelenekler
Evli çiftlerin üzerine para, buğday, şeker vb atılması (Saçı) "Darısı başına” deyimi
Kapı eşiğine basmama (Ölen atalarının ruhlarının eşikte durduğuna inandıklarından)
Sadaka verirken başı çevirme
Türbe, ağaç ve mezarlara çaput bağlama
Ölen kişinin evine yemek götürme
Tarihte Türklerin Kabul Ettiği Dinler
Şamanizm,
Manihaizm,
Musevilik,
Hıristiyanlık,
Mazdeizm (Zerdüştlük),
Budizm,
İslâmiyet
3 Sosyal ve Ekonomik Hayat
Sosyal Hayat
Hun ve Göktürklerde sosyal yapı, göçebe hayata dayalıydı Bu nedenle Türkler çadırlarda (yurt, otağ) yaşarlar ve bu çadır Türk aile birliğinin kutsal bir sembolü sayılırdı
Türk devletleri genel olarak iki sosyal birliğe, aile ve ordu'ya dayanmaktaydı
Hun toplumu ordu düzenine göre teşkilatlanıyordu Bu toplulukta herkes savaşçıydı Hunların savaş tekniği, göçebe hayatın gerektirdiği özelliklerden doğmuştu
Hun ve Göktürk devletlerinde, bir başkent kurarak oraya yerleşme isteğine karşı çıkılmıştır
Bilge Kağan'ın surlarla çevrili bir şehir inşa etmesi üzerine, vezir Tonyukuk; "Eğer, surla çevrili bir şehirde yerleşir ve bir kere yenilirsen esir olursun" demiştir
Türklerde yerleşik hayatın başlangıcı, kışlak hayatıdır Bu nedenle sürekli kışlaklar, şehir hayatına geçişin temelini oluşturmuştur
Türkler göçebe hayat gereği, hayvancılık ve avcılık yaparlardı Yarı göçebe topluluklarda çiftçilik de görülmektedir
İklim şartlarıyla bağlantılı olarak yaşayan göçebe Türkler, kışı geçirmek için ormanlık veya rüzgârlardan korunan bir vadiyi seçerlerdi Kışlak denilen bu yerlerde nisan ayı ortalarına kadar kalıyorlardı Yazın ise, yaylak adı verilen, sulak ve açık otlaklara doğru göç ederek, göl ve ırmak kenarlarında yaşarlardı
Türklerde at, göçebe hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır Etini yemeleri, sütünden kımız denilen içki yapmaları, derisini giyimde kullanmaları açısından at büyük önem taşımıştır
Küçük yaşta ata binmeyi öğrenen Türkler, at üstünde alışveriş yapmışlar, yemek yemişler, uyumuşlardır Attan başka deve, merkep ve katır da göçebe toplulukların ulaşım araçlarını oluşturmuştur
Başlıca gıda maddeleri, koyun eti ve süt ürünleridir Eti uzun süreli koruyabilmek için konserve yapmışlar, Besledikleri hayvanların deri, yün, kıl vb ürünlerini değerlendirmişlerdir
İktisadi (Ekonomik) Hayat
Ekonominin temeli hayvancılığa dayanır At, koyun, sığır, katır, deve beslenilen hayvanlardır
Demir madeni ve işçiliğinin de ekonomide önemli etkisi olmuştur
İpek yolu, ticari gelirlerin sağlandığı önemli bir ekonomik kaynaktır
Hayvancılık, ziraat (tarım), alınan vergiler, hediyeler diğer ekonomik kaynaklardır
Ticaret
Canlı hayvan, deri, kösele, kürk, hayvani gıdalar satmışlar; tahıl ve giyim eşyası almışlardır
Asya Hunları, Göktürkler, Uygurlar Çin'le, Avrupa Hunları Bizans'la ticari anlaşmalar yapmışlardır
İpek yolu, ticari hayatın canlı olmasını sağlamıştır Bu nedenle ipek yolu egemenliğini sağlamak önemlidir
Kürk yolu'nda ise (Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Çin'de sona ererdi) sincap, sansar, tilki, samur, kunduz, vaşak kürklerinin ve bunlardan yapılan giyim eşyalarının ticareti yapılırdı
Ziraat
İklim ve coğrafi şartların uygun olduğu bölgelerde Tarım yapmışlardır
Buğday, Darı, Kendir, bezelye, bakla, üzüm, bostan yetiştirmişlerdir
Tarımda en çok gelişmeyi uygurlar göstermişlerdir
Türk Toplumu
Oguş: Aile
Urug : Soy (Aileler Birliği)
Bod (Boy): Kabileler
Budun: Millet denilen birimlerden oluşuyordu
Boyların başında bulunan beyler, töreye göre boyu idare ederlerdi Boyların bir araya gelmesiyle devlet kurulurdu
Eski Türklerde Aile
Eski Türk sosyal hayatında aile bütün sosyal bünyenin çekirdeği durumundaydı Kan akrabalığına dayanıyordu Türk ailesi "küçük aile" tipindeydi Bu yönü ile Yunan, Roma, İslav ailelerinden ayrılmaktadır Eski Yunanistan'da ve Roma'da aile reisi, ailenin diğer fertleri üzerinde mutlak hâkim iken, İslav'larda ise aile büyüğü bütün aile halkına kölesi gibi hükmederdi Bu ailelerde mülkiyet kolektifti
Türklerde ise mülk ortaklığı yalnız otlaklara ve hayvan sürülerine aitti Hatta sürülerde çok kere şahsi mülk halindeydi
Evlenen erkek veya kız, baba ocağından hisselerini alarak ayrılır, yeni bir aile kurardı Baba evi ise en küçük oğla kalırdı
Türklerde tek eşlilik yaygındı
Kadın hürdü ve Türk topluluğunda saygı görürdü Ata biner, ok atarlardı Namus ve iffetine düşkün olan Türk kadınının savaşta düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı
Urug
Bu ifade soy, sop manasına gelmektedir
Boy
Aileler veya soy'lar bir araya geldiği zaman boy teşkil ediyordu Başında Bey bulunurdu Bey'in görevi, boydaki iç dayanışmayı muhafaza etmek, hak ve adaleti korumak ve düzenlemekti
Budun
Boylar birliğine budun denmekteydi Başında han bulunuyordu Budunlar, boylar arasındaki sıkı işbirliğinin meydana getirdiği siyasi topluluklardır
Türk Toplumunun Özellikleri
Halk hürdü Herkes aynı işi yaptığından (hayvancılık) aralarında kesin olarak sınıfların ortaya çıkması imkânsızdı
Yaşam biçimleri göçebe olduğundan savaşta elde ettikleri esirleri çalıştırmaya elverişli değildi Bu yüzden Türk toplumunda köle sınıfı yoktu
Din adamları, diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı değildi
4 Yazı, Dil Ve Edebiyat
Türk Dili ve Yazısı
Türkçe, Ural-Altay dilleri ailesindendir
Türk yazısının ilk örneğine VIII yüzyıl başlarından itibaren Orhun Yazıtları'nda rastlanılmaktadır Bu yazıtlarda görülen Türkçe gelişmiş bir dildir
Türklerin Tarih Boyunca Kullandıkları Alfabeler
Göktürk Alfabesi
Uygur Alfabesi
Soğd Alfabesi
Brahmi Alfabesi
Süryanî Alfabesi
Tibet ve Çin Alfabesi
Arap Alfabesi
Kiril Alfabesi
Latin Alfabesi
Göktürk Yazısı
En eski Türk yazısı olma özelliğini taşır V ve IX yüzyıllar arasında Yenisey mezar taşları ve Orhun Yazıtları'nda görülmektedir
Göktürk harflerinin karakteri, işaretlerin esas olarak keskin düz çizgilerden meydana gelmiş olması ve bitişmemesidir
Yazı sağdan sola yazılır, kelimeler, aralarına üst üste iki nokta konarak birbirinden ayrılır
Orhun alfabesi 38 harften oluşur Bunların 4'ü sesli, 34'ü ise sessiz harflerdir
Bu alfabenin ilk örneklerine Orhun Yazıtları'nda rastlandığından Orhun alfabesi de denilmektedir
Uygur Yazısı
Eski Türklerin yazıda kullandıkları ikinci millî alfabesi Uygur alfabesidir
Uygur yazısı, Soğd alfabesinden alınmıştır Uygurlar, Soğd alfabesini geliştirerek, bazı küçük ilave ve değişikliklerle kendilerine özgü bir alfabe haline getirmişlerdir
Uygur yazısı, sağdan sola doğru yazılırdı Alfabede 18 harf vardır ve harfler genellikle birbirleriyle bitiştirilir
VIII yüzyılın ilk yarısında kullanılmaya başlamış, öteki Türk kavimleri arasında da yayılmıştır X yüzyıldan itibaren yerini Arap alfabesine bırakmakla birlikte hemen önemini kaybetmedi
Moğol hâkimiyetinin kurulmasıyla (XIII yüzyıl) yeniden canlanmış, uzun süre Moğolların resmî yazısı olmuştur
Matbaa
Kâğıt ve baskı tekniği Uygurlarca bilinmekte idi Baskı tekniğini (matbaa) ilk kullananların Çinliler olduğu görüşü yanında, bir kısım araştırmacılar da matbaanın ilk önce Uygurlarda kullanıldığı görüşündedirler
Matbaanın, batıya yayılmasında Uygurların büyük rolü olmuştur (Avrupa, Moğollar aracılığı ile XIII yüzyılda Uygur baskı tekniğinden haberdar olmuştur ) Gutenberg matbaanın mucidi değil sadece geliştiricisidir
Uygurlar, Avrupa'dan yüzyıllar önce kâğıdı biliyorlardı
Kâğıdı, önce Araplar, VIII yüzyılda ele geçirdikleri esirlerden öğrendiler ve Semerkant' ta bir kâğıt imalathanesi kurdular
Kâğıt, XI yüzyılda Arap fetihleriyle İspanya'ya, dolayısıyla Avrupa'ya yayılmıştır
Edebiyat
Türklere ait ilk yazı dili örnekleri, Orta Asya'da ortaya çıkıp gelişen Türk edebiyatının temelini oluşturur
Bunların en eski örnekleri, çoğunlukla Göktürk alfabesiyle yazılmış olan mezar taşları üzerindeki yazıtlardır
Bu taşlar, Orhun Yazıtları ile Talas ve Yenisey yazıtlarıdır
Orhun Yazıtları
VIII yüzyılda dikilmiş olan Orhun Yazıtları, Yadrinsef (N M Jadrincev) tarafından XIX yüzyılda (1889) keşfedilmiş, ilk olarak, 1893 yılında Danimarkalı dil bilgini Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur
En önemlileri, II Göktürk Devleti'nin önemli devlet adamları Bilge, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiş olanlarıdır
Yazıtların bir yüzü Çince olup, diğer tarafları Göktürk alfabesiyle yazılmıştır
Orhun Yazıtları üçü büyük olmak üzere birtakım dikili taşlar halindedir
1 Tonyukuk Yazıtı
İki ayrı taş sütun üzerine, 720-725 tarihleri arasında dikilmiştir
Yazılar soldan sağa doğru yazılmıştır Burada Göktürklerin ünlü devlet adamı Tonyukuk, önce İlteriş Kağan zamanını anlatmakta, son olarak kendisinden bahsederek, öğütler vermektedir
Yazıtın etrafında başları kırılmış sekiz adet heykel bulunmaktadır
2 Kültigin Yazıtı
Bilge Kağan tarafından, kardeşi Kültigin adına 732 yılında dikilmiştir
Bu anıt, birkaç parçadan meydana gelen birleşik bir yapı halindedir
Taşın her tarafında, yukarıdan aşağı doğru Göktürk alfabesiyle yazılmış yazılar bulunur Batıya bakan yüzünde Çince yazı yer almaktadır
3 Bilge Kağan Yazıtı
Bilge Kağan adına 735 yılında dikilmiştir
Kültigin ve Bilge Kağan yazıtları, Kültigin'in atabeyi olan Prens Yollug Tegin tarafından yazılmıştır
Yazıtlarda Göktürk Devleti'nin kuruluşu ve yükselişi, Kültigin ve Bilge Kağan'ın kahramanlıkları, başarıları anlatılmakta, Türk milletine öğütler verilmektedir
Göktürk Devleti tarihi bakımından en değerli kaynak olma özelliğini taşımaktadırlar
"  Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye babam hakanı, annem hatunu yükseltmiş (olan) Tanrı onlara ülke veren Tanrı (kendilerini) Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye beni o Tanrı hakan olarak (tahta) oturttu Muhteşem bir kavmin üzerine hakan olmadım İçte aşsız, dışta elbisesiz korkak ve zavallı bir kavmin üstüne hükümdar oldum Küçük kardeşim Kültigin (ve iki şad) ile sözleştik Babamızın ve amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım Gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile ölesiye kadar çalıştım
Bu kadar cehd edip (çalışıp) müttehit (birlik olan) milleti ateş, su (yani vahdetsiz) kılmadım Ben kendim hakan olduğumda etraftaki yerlere varmış olan kavim ölü ve bitik bir halde yayan ve çıplak olarak geri geldi
Kavmi yükselteyim diye yukarı (kuzey) Oğuz kavmine karşı, ileri (doğu) Kıtan, Tatabı kavimlerine karşı, beri (güney) Çinlilere karşı büyük ordu (ile) on iki (defa) sefer ettim, muharebe ettim Ondan sonra Tanrı buyurduğu ve talim olduğu için kısmetim olduğu için ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak kavmi elbiseli, fakir kavmi zengin kıldım, az kavmi çok kıldım Gayrı (başka) ülkelerden, gayrı (başka) hakanlardan daha iyi kıldım Dört taraftaki kavmi hep muti kıldım Düşmansız kıldım (Bunlar) hep bana itaat etti      "
Hüseyin Namık Orkun,
Eski Türk Yazıtları, Ankara 1987, s 41-44
4 Orhun Bölgesindeki Diğer Yazıtlar
Orhun bölgesinde, Orta ve Kuzey Moğolistan'da bunlardan başka birçok yazıt da yer almaktadır
Orhun Yazıtları'nın Türk Tarihi Açısından Önemi
Türk tarihi hakkında bilgi veren bu anıtlar, Türkler tarafından yazılmış ilk belgelerdir
Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin özelliğini taşırlar
Yazıtlarda, Türk adı ilk olarak bir milleti ifade etmek üzere kullanılmıştır
Türk dili ve edebiyatının en eski örneğidir
Türk yazısının en eski alfabesiyle yazılmıştır
Orta Asya kültürünün en açık olarak ifade edildiği belge özelliğini taşırlar
Yazıtlarda, Türklerin tarihlerinin araştırılmasına imkân veren, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır
Yazıtlar, sadece mezar taşları olmayıp, bütün Türk boylarına seslenen siyasî bir beyanname karakterini taşımaktadır
Talas ve Yenisey Yazıtları
Orhun Yazıtları'ndan başka, Talas ve Yenisey nehirleri civarında da Türk yazıtları bulunmaktadır
Yenisey Yazıtları, Orhun Yazıtları'ndan daha eskidir
Yazıtların birkaçı hariç, diğerleri mezar taşları halindedir
Uygur ve Kuman Edebiyatı
Uygurlar da Türk edebiyatına seçkin örnekler vermişlerdir Göktürklere ait edebî eserlerin çoğu yazıtlar halinde iken, Uygurlara ait olanlar yazma şeklindedir
Bulunan eserlerin çoğu Budizm ile ilgili dinî metinlerdir Türk dili ve edebiyatının en önemli hazinelerinden biri de Kodeks Kumanikııs (Codex Cumanicus) adlı Kuman lügatidir Kumanlar, Kırım yarımadası ve Don civarındaki Cenevizlilerle yakın ticarî ilişkiler kurdular Bu ilişkilerin sonucu olarak, İtalyan misyonerlerin kaleme aldıkları bu eser; Kumanca, Latince ve Farsça olmak üzere muhtemelen XIII yüzyılda yazılmıştır
Başlıca Türk Destanları:
Hunların (Oğuzların): Oğuz Kağan Destanı
İskitlerin (Saka): Alper Tunga Destanı
Göktürklerin: Ergenekon Destanı
Uygurların: Göç ve Türeyiş Destanları
Kırgızların: Manas Destanı
Destanlar ve efsaneler, Türklerin İslamiyet'ten önceki, adet, inanç ve hayat biçimleri hakkında bilgi veren zengin kaynaklardır
5 Bilim ve Sanat
Türkler 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplayarak, 12 Hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır (Türklerin gök bilim ile olan ilgilerinin açık bir kanıtıdır )
Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kâğıdı yapmışlardır
Madencilikte özellikle de demircilikte ileri gitmişlerdir (Kazakistan'ın başkenti Alma Ata yakınlarında bir kurgandan çıkarılan "Altın Adam Heykeli" Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini gösterir)
Eşya ve binalarda hayvan üslûbu denilen, hayvan figürlerini kullanmışlardır
Halı, Türklerin Dünya medeniyetine bir katkısıdır (Altaylarda Pazırık Kurganı'nda bulunan halı dünyanın en eski halısıdır )
D Türk Kültürünün Çevre Kültürlerle İlişkileri
1 Türklerin Çin Kültürüne Katkıları
Askerlik alanında
Devlet Teşkilatında
At kültüründe(Atı evcilleştirmede)
Gök Tanrı inancıyla  Çinlileri etkilemişlerdir
2 Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar
Tarım
Yerleşik hayat
Felsefe (Taoizm, Konfiçyüs ve Budizm)
Giyim konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir
|