Yalnız Mesajı Göster

Tarihte Türklere Yapılan Katliamlar

Eski 10-07-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarihte Türklere Yapılan Katliamlar



Bu işin nasıl organize edildiğini, ben üç yıl kitap yazdım Sırf üç yıl için, Rumeli'den Türk göçleri ve bu olayı anlatan, sırf bu olayla ilgili, yani 93 Harbi'ndeki Bu annemin anlattığı, ben sonra tarihçi oldum güya, tarihçi olacağım, asistan oldum, bakıyorum, karıştırıyorum o dönemin kitaplarını, işte Şıtka var, askeri tarihte Plevne var, siyasi tarihte de Ayastefonos Anlaşması var, Berlin Anlaşması var Bizimkiler hiç yok, insan yok Sanki boş bir alanda iki ordu savaşıyor, fakat insan yok Halbuki bunu araştırmayı yaparken de Fransa dedi Fransızlar tarihin sosyal tarafına bakıyorlar, mesela büyük ihtilalde Bastiy zindanına saldırırken, şöyle bakıyorlar: "Vay o tarihte Bastiy Bölgesinde ne kadar ekmek fırını vardı, ne kadar nüfus vardı, kaç kişi açtı, nasıl yaşıyorlardı?" Bunları anlatıyorlar, halbuki bizde bu taraf hiç yok ve Yunan ayaklanmasında, o Yunan ayaklanmasında bütün Mora'daki Türkleri kılıçtan geçirdiler Bizim ne sanatımıza yansımıştır, ne edebiyatımıza yansımış, ne de tarihimize yansımıştır Ver De Laukre diye ünlü bir Fransız ressamı vardır, o savaşta, güya o da imajına hayalin "Sakız Adası'nda Rumları katletmişiz" diye, "Sakız Katliamı" diye bir tablosu vardır, Louvre Müzesinde sergilenir Hani bizim tablolarımız? Hani bizim edebiyatımız? Şair Azam Hamit, yarı uzun ömründe, mesela bir örnek olarak söylüyorum, uzun ömründe 85 yıl yaşamıştır, Allah rahmet eylesin, yarım asırda altı tane savaş görmüştür Altı savaşta altı satır yazmamıştır, ama Endülüs'ü anlatmıştır, Pencap'ı anlatmıştır, Tarık'ı anlatmıştır, hayal dünyasında dolaşmıştır Bu mudur edebiyatımız? Bu mudur? Yani Rus edebiyatına bakıyoruz, Harp ve Sulh'u yazıyor, kendi tarihinden örnek alıyor Benim tarihim havalarda dolaşıyor, benim edebiyatım Müziğimde yok, edebiyatımda yok, kültürümde yok ve bu kitabı da okuyan yok "Kerpiç keper kitap yazılmıyor, Reedable Size'lı kitap yaz da okuyalım" diyorlar

Rusların bu 93 Muharebesini, 93 Savaşını 1877…Savaşını hazırlarken, başka Türk-Rus savaşlarında olmayan bir şey yapıyorlar Biliyorsunuz, bir düzine savaşımız vardır Güney Türkleri olarak Kazan Türkleri'nin de 25 tane savaşı vardır Ruslarla, bizim de 12 tane savaşımız var, ama ötekilerde olmayan bir şey yapıyorlar 76 yılında daha savaşa bir yıl varken, Bulgaristan Mülki İdari Teşkilatı diye bir teşkilat kuruyorlar Bir taraftan Başkomutanlık var girecek, ama Başkomutanlığın yanı sıra bir tane sivil örgütleme şeyi var Bunun başında da gayet gaddar bir Pandislavist adam koymuşlar, Prens Vladimir Çaykaski diye Bunlar daha savaş başlamadan önce masaya yatırıyorlar Osmanlı İmparatorluğu'nun Tuna ve Edirne vilayetlerini Tuna vilayeti, biliyorsunuz Balkanın kuzeyinde, Tuna'yla Balkan Sıradağları arasında, Edirne vilayeti de, Balkan Sıradağlarından Ege'ye kadar bölüm Bir yatırınca şunu görüyorlar: Tuna vilayetindeki nüfus 1130000 Bulgar var, 1125000 Türk var Tuna'da Güneyde Edirne vilayetinde ise, Bulgarların nispeti daha az, Türkler daha da yoğun Bir de toprak mülkiyetine bakıyorlar, toprak mülkiyetini inceliyorlar, Tuna vilayetinde işlenebilen toprakların yüzde 75'i Türklerin elinde, yüzde 25 Bulgarların Birinci prensip; "Böyle bir yerde üniter bir Bulgar Milli Devleti kurulamaz" Bunu yazıyorlar, Rus belgelerinden kendi konuşmalarından bunları inceledim Fransa'da bunların hepsini buldum, Rusçalarını da Rusça, Bulgarca da biliyorum ben Onların orijinal kaynaklarından yararlandım
Diyorlar ki; Prens Çaykaski "Bu nüfusu buradan ya def etmek lazım, ya yok etmek lazım" Mutedil insanlar da var grupta "Nasıl olur, olacak şey mi, Avrupa ne der?" diyor Çaykaski'nin aynen lafı "Avrupa'nın bana söyleyeceği sigara dumanı kadar gelmez" Vız gelir, tırıs geçer demek, yani Türkçe'si bunun ve ekliyor "Yumurta kırmayı göze alamayan, omlet yiyemez" diyor ve devam ediyor "Tarihi anlarda, tarihi kararlar vermek lazımdır Türkleri, ilk akla gelen şey nüfus mübadelesi yaparsın, madem ki kuracağın Bulgar devletinin içinde bu kadar Türkleri istemiyorsun, güneydeki Bulgarları kuzeye al, kuzeydeki Türkleri de güneye gönder"diyor, Bu kafalarında hiç yok İki şey düşünüyorlar Birincisi ve uygulamaya da başlıyorlar; Tuna vilayetinden ve Edirne vilayetinden Türkleri, Rusya içine dağıtmak Bunun küçük çapta uygulamasına da başlıyorlar Savaşın ilk aylarında esir aldıkları askerlerle birlikte sivil halkı da toplayıp gönderiyorlar Buna Savunma Bakanı Milutın engel oluyor "35 milyon insanı sen sürebilir misin? Sen söyle olacak iş miydi senin yapacağın şey?" diyor Daha sonra sürgün kalıyor

Bu defa bunları göç ettirmek Ama göç ettirmek için de toprağına bağlı bir insan, kitle kolay kolay göç etmez, yani kolay değildir bir insanı göç ettirmek Bir berber olsa, küçük sanatkâr; çantasını alır her yerde sanatını icra eder Ama toprağa bağlı kişinin göç ettirilmesi zor Bunun için üç aşamalı bir şey hesaplıyorlar İlkönce Bulgar Gönül Tavırları kuruyorlar, bunları silahlandırıyorlar; Türklerin üzerine bunları saldırıyorlar, ama emin değiller, "Bulgarların gücü yetmez buna, bu Türkleri buradan söküp atmaya" diyorlar

İkinci aşama; Türklerin üzerine Don Kazaklarını salıyorlar Don Kazakları süvari ve mızraklı insanlar; bunlar büyük ordu birliklerinden ayrılıp, 30 kilometre, 40 kilometre, 50 kilometre içerlere dalıyorlar, köylüleri vuruyorlar Bunun izahını da şöyle yapabiliriz diye düşünüyorlar: "Bunların nasıl olsa başı bozuk, bunlar kontrolden çıkmış, yani Başkomutanlık bunlara hükmedemedi falan" diye bunu tevhil etme yolunu da önceden düşünüyorlar, ama bu da yetmezse o zaman büyük Rus ordusu devreye giriyor ve Rus ordusu Türkleri defetmek için birkaç kere devreye giriyor Önce, bir gece yarısı Ziştovi'den Tuna'ya atlıyor Ruslar Tuna kıyısında bulunan Ziştovi kasabasındaki Türleri temizliyorlar Rus Ordusu Daha sonra birçok köy ahalisi Ruslar'dan kaçarak Bela Ormanı'na sığınıyor Rus Ordusu Bela Ormanındaki kitleleri de temizliyor, ondan sonra daha büyük bir katliam 1878 Ocak'ında Edirne-Harmanlı arasında büyük bir göçmen kafilesi Edirne'ye ulaşmaya çalışıyor -Yabancı gözlemcilerin, muhabirlerin tahminine göre 50-60 bin insan var bu göç kafilesinde- General Burkov ordusu öncü kuvvetleri bu kafileyi, bu kitleyi top atışıyla imha ediyor ve sonra da "Soran olursa, bunları asker zannettik" diyor Bazı fotoğrafları da, gravürleri de yayınladılar o zaman

Benim tahminim, tabii kesin rakam bulmak zor, biz Osmanlı istatistiğini gerçek anlamda Cumhuriyet'te yerleştirdik Parasının hesabını bilmeyen hacı ağa gibi, nüfusunu da tam bilmeyen, sayımını suyumunu bilemeyen, bir de o kargaşa içinde tam sayıyı tespit etmek zor, ama yabancı belgelerde, -bu kitapların çoğu yabancı belgelere dayanıyor- benim tespit edebildiğim kadarıyla, yani yaklaşık olarak 15 milyon kişi, yani bunlar göç edenlerle birlikte, fakat yarım milyonu geçiyor

Bana 15 dakika veriliyor, yalnız Ermeni meselesinde benim 16 cilt kitabım var Bunların adlarını söylemek bana yetmez
Peki, teşekkür ederim

OTURUM BAŞKANI- Sayın Şimşir çok teşekkür ederim 15 dakika değil, tam 20 dakika verdim size; çünkü o kadar heyecanlı ve güzel konuşuyordunuz ki kesmeye kıyamadım

Şimdi, Sayın Sarınay meslektaşımıza söz vereceğim 15 dakika tabii Devlet Başbakanlık Arşivi Genel Müdürü; arşivlerimizde bulunan Ermenilerle ilgili çok değerli dokümanlar yayınladı cilt cilt Böylece Ermenilerin "Türkiye Cumhuriyeti arşivlerini açmıyor, çalışamıyoruz falan" yaygaraları bir ölçüde bitirilebildi Bilmiyorum bize karşı yapılan katliamlarla ilgili çalışmalar oldu mu, yayınlar oldu mu? Şimdi kendisinden bizzat bu konuları alacağız
Buyurun efendim

Doç Dr YUSUF SARINAY (Başbakanlık Devlet Arşivi Genel Müdürü)- Sayın Rektörüm, değerli konuklar; bu dağıttığımız çizelge bizzat biraz önce Hikmet Özdemir hocamın da bahsettiği belgeli, tutanaklara bağlı olan katliamların listesidir Hemen peşine de doğrudan tespit edilemeyen, yani kimin öldürüldüğü tespit edilemeyenlerin listesi vardır, aşağı yukarı tespit edilebilen sivil Türk'ün ölümü Anadolu'da bir milyon civarındadır aslında O gerçeğin altını çizdikten sonra konuma dönmek istiyorum

Efendim, çok değerli konuşmacılardan sonra söz almak benim için elbette bir dezavantaj Ben biraz teorik bir yaklaşımdan belgelere geçmek istiyorum

Hepimizin bildiği gibi, tarihin amacı sebep-sonuç ilişkisi içinde olayları belgelere dayanarak, gerçeklere mümkün olduğu kadar yaklaşarak ortaya koymak ve değer yargısını okuyucuya bırakmaktır Hele yazılan tarih geçmişi olduğu kadar, toplumların bugününü de ilgilendiriyorsa ve de etkiliyorsa; çok daha dikkatli, çok daha objektif olmak zorundayız İşte bu, genel tarih metodolojisiyle olaya yaklaştığımızda bugün Batı'da Ermeni ve Yunanlının gözüyle yazılan tarihler gerçekten bilimsel temellerden ziyade, tamamen sübjektif bir zemine kaymaktadır Bir anlamda tarih, olayları belli bir sebep-sonuç ilişkisi içerisinde ortaya koyan, kendi içinde tutarlı olan bir bilim olmaktan çıkmış, Ermeni ve Yunan propagandacılarının önyargılı birtakım Batılıların işlerine gelen argümanları çekip çıkardıkları bir bilgi ambarı olarak kullanılmakta, âdeta tarih tutsak edilmektedir İşte şu anda tartıştığımız konu, bir anlamda dünyada yaratılan bu suni tarihin bir sonucudur Buna nereden gelinmiştir? Elbette, 19-20'inci Yüzyıl dünyasında Batılı büyük devletlerin, emperyalist devletlerinin Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak amacıyla yürüttükleri politika çerçevesinde ele alanların azınlıkları, Gayrimüslimleri, o dönemdeki Gayrimüslimleri kullanmak için yarattıkları Türk imajının bir sonucudur

Burada İmparatorluğun içinde bulunan çeşitli ırk, dil ve inançlara sahip topluluklar, bir yandan işletilen bu propagandanın konusu, diğer yandan da yaratıcısı ve yapıcısı durumuna gelmiştir Osmanlı ülkesindeki çıkarları için bu toplumu kullanan Batılılar Osmanlı İmparatorluğunu paylaşırken de; "Doğu'da kurtarılması gereken Hıristiyanlar var, Barbar, medeniyetten yoksun Türklerin elinden bunları kurtarmak için bölgeye gidiyoruz" propagandasıyla bütün dünyayı kandırmışlardır Bu yaygın propaganda, Birinci Dünya Savaşı sonunda vahşi, medeniyetten uzak Barbar Türklerin önce Avrupa'dan, atılması, daha sonra da Anadolu'da yaşamalarına dahi izin verilmemesi gereken bir toplum olarak tasvir edilmektedir Bunu maalesef Sevr'in hazırlık aşamasında, Paris Barış Konferansı'nda, Londra konferanslarında açık bir şekilde görüyoruz, İngiliz Başbakanı Lloyd George'un Fransız Başbakanı Clamenson'un söylemlerinde açık ve net bir şekilde görmek mümkündür

1821-1922 arasında hemen hemen nüfusunun 1/5'şini kaybeden, büyük bir kısmını ölümle kaybeden bir millet olarak kendi şehitlerimize, ölülerimize karşı herhangi bir hak iddia edemeden; bir de dünyada katliam yapan, değişik ulusları soykırıma uğratan bir toplum durumuna düşürdü propaganda ağı bizi Halbuki, baktığımız zaman Ermeni konusunda durum nedir? 1915 Ermeni tehciri, bir defa Batılıların söylediği gibi ihtimal dahilindeki bir isyana karşı yapılmış bir şey değildir, zaten Van'da başlamış bir isyan vardır, Sarıkamış'ta Türk Ordusunun dağılması üzerine Rus Ordusunun bu boşluktan ilerlemesi, hemen hemen tamamıyla Ermeni komitacılarının, Ermeni gönüllü birliklerinin Rus Ordusuna yaptığı öncülük ve rehberlikle biliyorsunuz, Rus Orduları Doğu Anadolu'yu işgal etmiştir İşte sevk ve iskân böyle bir ortamda karar alınmıştır, kaçınılmaz bir karar olarak alınmıştır

Diğer taraftan baktığımızda, zaten katliam ve soykırım için gerekli olan siyasi, sosyo-psikolojik önyargılar, küçümseyici yaklaşım ve ifadeler, ayrımcılık Osmanlı Türk kültüründe zaten yoktur Batı'da var olan bu ayrımcı, sömürgeci, asimilasyoncu yaklaşım eğer Osmanlı Türk kültüründe olsaydı, 600 yıl içerisinde Türkiye'de Ermeni veya Rum'un kalmaması gerekirdi Galiba Batılı'lar kendi kültürlerinde varolan bu anlayışı bir anlamda kendi suçluluklarını örtbas etmek, yanlarına Türkleri de alarak belki de, günahlarını hafifletmek istiyorlar

Alıntı Yaparak Cevapla