Prof. Dr. Sinsi
|
Edebi Sanatlar - Edebi Sanat Yıllık Ödev Edebi Sanatın Şiirleri Üzerinde Örnkleri
1 Giriş Genelde edebiyat, daha özelde ise şiir, sözü etkili, çarpıcı, yoğun anlamlı ve güzel söyleme sanatıdır İnsanlar yüzyıllar boyunca dili işleye işleye zenginleştirmişler, ifade imkânlarını genişletmişler ve iletişimi daha güzel sağlayacak bir araç konu*muna getirmeye çalışmışlardır Zaman içinde edebiyatçılar, dili işleye işleye tek bo*yutluluktan, tek bir anlamın ya da şeklin karşılığı olmaktan çıkarıp, birden fazla an*lamı karşılayabilecek bir biçime sokmuşlardır Böylece dil, kuru bir iletişim aracı ol*mak yerine sesiyle ahenkli, anlamıyla derinlikli, zengin, yoğun içerikli ve görüntü*süyle hoş bir kompozisyon hâline gelmiştir
Edebî sanatlar, dilin gerçek ve sembolik her türlü anlamını karşılamak, az sözle çok şey ifade etmek, anlam ve çağrışım ilgileri kurmak, harf ve sözcüklerin şekil olarak görüntülerinden ve ses değerlerinden yararlanmak amacıyla üretilmiş söz söyleme sanatlarıdır
Edebî sanatlar, ince duyguların, keskin zekâların ve estetik duyarlığın ürünü olarak doğmuştur
Türk edebiyatında en eski dönemlerden günümüze kadar, özellikle Klâsik (Divan) Türk edebiyatında edebî sanatlara büyük önem verilmiştir Bu sanatları belli başlı şu başlıklar altında topluyoruz : 1 Mecazlar, 2 Anlam Sanatları, 3 Söz Sanatları
2 Mecazlar
Mecaz, yol, geçecek yer, gerçeğin zıddı gibi anlamlara gelir Terim olarak ise sö*zün, sözcüğün asıl anlamıyla değil, benzerlikler kurma yoluyla başka anlamlarda kullanılmasıdır
Kaç tür mecaz vardır?
Mecazlar başlıca altı alt bölüme ayrılır :
2 1 Benzetme (Teşbih)
Sözcük anlamı : Benzetme Terim anlamı : Aralarında bazı özellikleri açısından ilgi kurulabilen iki unsurdan benzerlik bakımından güçsüz olanı güçlü niteliklere ve özelliklere sahip olan diğer unsura benzetmektir Benzetme (teşbih) sanatı dört ben*zetme unsurundan oluşur :
Benzetilen: Aralarında benzerlik kurulan unsurlardan özelliği ve niteliği bakımından zayıf olun unsur
Kendisine benzetilen: Benzerlik kurulan unsurlardan nitelik ve özelliği bakımından üstün, güçlü olduğu için kendisine benzetme yapılan unsur
Benzetme yönü: Benzerlik kurulan unsurlar arasındaki benzeşme ilgisi ve yönü*dür
Benzetme edatı: Unsurlar arasında benzerlik ilgisi kuran edat ya da edat görevini yüklenmiş sözcükler, ekler Bunların başlıcaları şunlardır : gibi, bigi, tek, andırır, ben*zer, niteki, nitekim, sanki, çü, çün, mânend, gûyâ, gûne, gûnâ, sıfat, misâl, misl, kadar, -veş, -âsâ, -vâr, âdetâ, nisbet, meğer ki, tıpkı
Bu dört unsurundan birinin ya da birkaçının yer alıp almamasına göre benzetme üçe ayrılır :
2 1 1 Ayrıntılı Benzetme
Her dört unsurun da bulunduğu benzetme
Örnek:
Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana
Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana
Zâtî
(Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı Ey servi boylu güzel, sen de akar sudan yana akmaya eğilimli ol )
Benzetilen : gönül
Kendisine benzetilen : su
Benzetme edatı : gibi
Benzetme yönü: Suyun akması ile sevenin sevilene eğilim, ilgi göstermesi, ona doğru yönelmesi, arasındaki ilişki
2 1 2 Kısaltılmış Benzetme
Teşbihin dört unsurundan benzetme yönünün söylenmediği benzetme
Örnek:
Âb-gîne içinde mey gibidir
Leb-i la’lin hayâli dilde müdâm
Bâkî
(Devamlı olarak gönülde kırmızı dudağının hayali billûr kadeh içindeki şarap gibi*dir )
Benzetilen : leb-i la’l
Kendisine benzetilen : mey
Benzetme edatı : gibi
Benzetme yönü belirtilmemiş Aşıkın gönlünde sevgilinin kırmızı dudağının haya*li, düşüncesi, tasavvuru, kırmızılığından ve zevk vericiliğinden dolayı billûr kadeh içindeki şaraba benzetilir
2 1 3 Pekiştirilmiş Benzetme
Benzetme edatına yer verilmeyen benzetme
Örnek:
Aşk bir şem-i ilâhîdir benem pervânesi
Şevk bir zencîrdir gönlüm anın dîvânesi
Hayâlî
(Aşk, ilahî bir mumdur Onun etrafında dönen pervanesi, kelebeği de benim Şevk bir zincirdir, gönlüm de onun delisidir )
Burada aşk ilâhî bir muma , şevk de zincire benzetilmiş; ancak benzetme edatı kulla*nılmamıştır
2 1 4 Uz Benzetme (Teşbih-i Beliğ)
Yalnız benzetilen ve kendisine benzetilen unsurlarıyla yapılan, benzetme edatı ve benzetme yönüne yer verilmeyen benzetme
Örnek:
Göz yaşı encümünü reh-ber edinmezse eğer
Şeb-i gamda eremez âşık-ı güm-râh sana
Necâtî
(Yolunu şaşırmış âşık, eğer gözyaşı yıldızlarını kılavuz edinmezse, gam gecesinde sana ulaşamaz )
Benzetilen : gözyaşı
Kendisine benzetilen : encüm (yıldızlar)
2 1 5 Yaygın Benzetme
Benzetilenle kendisine benzetilen arasındaki birden fazla özelliğin anlatıldığı ben*zetme Benzetilen ile kendisine benzetilen arasındaki benzerlikler aktarıldıktan sonra, temel benzerlik unsuru belirtilir
Örnek:
Nevha
I
Feminin rengi aks edip tenine
Yeni açmış güle misâl olmuş
İn’itâfile bak ne âl olmuş,
Serv-i sîmin safâlı gerdenine
O letâfetle ol nihâl-i revân
Giriyor göz yumunca rüyâma
Benziyor, aynı kendi hülyâma
Bu tasavvur dokundu sevdâma
Âh böyle gezer mi hiç cânân ?…
Gül değil arkasında kanlı kefen…
Sen misin, sen misin garîb vatan?…
(Namık Kemal – Vâveylâ)
(Ağzının rengi tenine yansıyıp yeni açmış güle benzemiş Gümüş servinin safalı boynuna dönüp bir bak, ne kırmızı olmuş O güzellikle su gibi akıp giden o fidan, gö*zümü yumunca rüyama giriyor Aynı kendi hülyama benziyor Bu düşünce sevda*ma dokundu Ah, sevgili hiç böyle gezer mi ? Gül değil arkasında, kanlı kefen sen misin, sen misin garip vatan?)
Bu metinde “vatan” bir sevgiliye benzetilmiş Şair vatana âşık oluşunu bir kadına âşık olmayla özdeşleştiriyor Sevilen kadınla vatan arasında benzerlikler kurup, so*nunda da benzetilen unsur olan “vatan”ı belirtiyor
2 2 İğretileme (İstiare)
Sözcük anlamı : Ödünç, iğreti alma Terim anlamı : Bir sözcüğün anlamını geçici ola*rak başka bir sözcük hakkında kullanma Bir şeyi gerçek anlamının dışında bazı ba*kımlardan benzerlik kurulan başka bir şeyin ismiyle belirtmektir İstiarede söz, ken*di gerçek anlamının dışında kullanılır ve benzetme amacı güdülür İstiare sanatı, benzetilen ile kendisine benzetilen unsurlarından sadece birinin belirtilmesiyle ya*pılır ve ikiye ayrılır:
2 2 1 Açık İğretileme (Açık İstiare)
Kendisine benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme
Örnek:
Aceb ne bezmde şeb-zindedâr-ı sohbet idin
Henüz nergis-i mestinde bûy-ı hâb kokar
Nedim
(Acaba hangi dost meclisinde sabaha kadar sohbet ettin Nergis[e benzeyen mah*mur, sarhoş gözün]den hâlâ uyku kokusu geliyor )
Burada “nergis” ile “göz” kastedilmiştir Benzetilen “göz” söylenmemiş kendisine benzetilen unsur olan “nergis” doğrudan göz anlamında kullanılmıştır Beyitte ge*çen “kokar” kelimesiyle de nergisin asıl anlamı arasında ilişki vardır
2 2 2 Kapalı İğretileme (Kapalı İstiare)
Sadece benzetilen unsuruyla yapılan iğretileme
Örnek:
Eşcâr-ı bâğ hırka-i tecrîde girdiler
Bâd-ı hazân çemende el aldı çenârdan
Bâkî
(Bahçenin ağaçları tecrit hırkasına girdiler, tüm varlıklardan sıyrıldılar Sonbahar rüzgârı, çimenlikte, bahçede çınardan el aldı )
Burada sonbaharda yapraklarını döken ağaçlar, dünya varlıklarından sıyrılan mutasavvıflara benzetilmiş Benzetilen unsur olan ağaç belirtilmiş, ancak kendisine benzetilen unsur olan mutasavvıf söylenmemiştir
2 3 Mecaz-ı Mürsel
Bir sözü, gerçek anlamından başka bir anlamda ve benzetme amacı gözetmeden kullanma Bu sanatta sözün kendi gerçek anlamının dışında olmasına ve gerçek an*lamının düşünülmesine engel bir şey bulunmasına dikkat edilir Mecâz-ı mürsel sanatı genellikle şu yollarla yapılır : Parça belirtilerek bütün, bütün belirtilerek par*ça ; durum söylenerek yer, yer belirtilerek durum ; sebep söylenerek sebep olan şey , sebep olan şey belirtilerek sebep ; genel vurgulanarak özel, özel vurgulanarak genel kastedilir
Örnek:
Aldın hezâr büt-gedeyi mescid eyledin
Nâkûs yerlerinde okuttun ezânları
Bâkî
(Binlerce puthaneyi alıp mescide dönüştürdün Çan yerlerinde ezanları okuttun )
Burada parça-bütün ilişkisi bağlamında, “nâkûs” parçasıyla Hristiyanlık dini ; “ezan” parçasıyla da İslâm dini vurgulanmak istenmiştir
2 4 Kinaye
Asıl maksadı dolaylı va kapalı bir şekilde ifade eden söze denir Sözün gerçek anla*mı kastedilmiş olabilir; ancak asıl amaç mecazlı anlamı vermektir Söz hem gerçek hem de mecazî anlamıyla birlikte kullanılır Türkçedeki deyimler genellikle kinaye*li sözlerdir
Örnek:
Gönlüm gibi ey nâme gidip yârda kaldın
Baş üzre yerin var ham-ı destârda kaldın
Nâilî-i Kadîm
(Ey mektup, gönlüm gibi gidip sevgilide kaldın Baş üzre yerin, var sarığın büklüm*lerinde, kıvrımlarında kaldın )
Burada mektubun sarığın kıvrımları arasında kalması gerçek anlamıdır Onun baş üzre yeri olması da hem gerçek anlamıyladır, hem de saygı gördüğünü ifade eder
2 5 Tariz
Sözcük anlamı : Dokundurma, dokunaklı söz söyleme, sataşma, ilişme, taşlama Te*rim anlamı : Sözün gerçek ya da mecazlı anlamıyla kullanılmayıp, tamamen bunla*rın zıddı bir anlamın kastedilmesidir Amaç, sözü ters anlamıyla kullanmaktır Bu sanat iğnelemek, alaya almak ve taşlamak için kullanılır
Örnek:
Ters Öğüt Destanı
Bir yetim görünce döktür dişini
Bozmağa çabala halkın işini
Günde yüz adamın vur kır dişini
Bir yaralı sarmak için yeltenme
Huzûrî
Şair burada aslında söylediklerinin tam tersini kastetmektedir ve bu türlü davra*nanları taşlamaktadır
2 6 Kişileştirme (Teşhis ve İntak)
Teşhis “kişileştirme”, intak “konuşturma” demektir İnsanın dışındaki canlıları, hayvanları, bitkileri ve cansız varlıkları insan gibi düşündürüp konuşturmaya, in*san gibi davrandırmaya, kişileştirme ya da teşhis ve intak sanatı denir Bu sanata en çok masallarda, özellikle hayvan masallarında rastlanır
Örnek:
Hârdur tahrîk-i bâd ile libâsın çâk eden
Yoktur ey hâce güle hergiz ziyânı bülbülün
Zâtî
(Elbisesini rüzgârın tahrikiyle yırtan dikendir ey hoca, bülbülün güle asla zararı yoktur )
Burada gül, bülbül ve diken kişileştirilmiştir
3 Anlam Sanatları
Bu bölümde, bir edebî metinde sözlerin gerçek anlamlarıyla ilgili sanatlar yer alır
3 1 İham
Sözcük anlamı : Vehme düşürme Terim anlamı : İki ve daha fazla anlamı olan bir sözcüğü tüm anlamlarıyla birlikte kullanma sanatıdır
Örnek:
Şemîm-i kâkülün almış nesîm gülşende
Demiş ki sünbüle sende emânet olsun bu
Figânî
(Sabah esen hafif tatlı rüzgâr, gül bahçesinde senin kâkülünün güzel kokusunu almış ve sünbüle demiş ki, sende emanet olsun bu -koku- )
Bu beyitte “bu” sözcüğü, hem koku hem de işaret sıfatı anlamlarıyla birlikte kullanılmıştır
3 1 1 İham-ı Tenasüp
Sözün söylenmemiş anlamıyla mısra ya da beyitteki öteki sözcükler arasında anlam ilgisi kurulan ihamdır
Örnek:
Sür sâkiyâ kümeyt-i sebük-seyr-i sâgarı
Gezdirmedir ilâcı su inmiş ayağına
Emrî
(Ey saki, kadehteki çabuk içiliveren şarabı ortaya sür; ayağına su inmiş, ilacı gezdir*medir )
Bu beyitte “ayak” sözcüğünün hem organ ismi, hem de kadeh anlamı vardır Birinci anlamı vurgulanmış, ikinci anlamı olan “kadeh”in “kümeyt”, “sakî” ve “sâgar” söz*cükleriyle ilgisi kurulmuştur
3 1 2 İham-ı Tezat
Birden fazla anlamı olan bir sözcüğünün mısra ya da beyit içinde söylenmeyen anla*mıyla karşıt anlamı olan bir sözcük arasında ilgi kurularak yapılan iham sanatıdır
Örnek:
Vakt-i iftâr kühen sözlere karnım toktur
Vehbiyâ aç elini hayr duâ eyle hemân
Seyyid Vehbî
(İftar vakti modası geçmiş sözlere karnım toktur Ey Vehbi, elini aç ve hemen hayır dua eyle )
“Aç” sözcüğü hem “açmak” eyleminin emir şeklidir; hem de karnı acıkmış, yeme ihtiyacı duyan kimse anlamındadır Burada sözcüğün ilk anlamı kullanılmış, kullanıl-mayan ikinci anlam ise “toktur” sözcüğüyle karşıtlık oluşturmuştur
3 2 Tevriye
Sözcük anlamı : Meramını gizlemek, bir şeyi örtmek, arkaya gizlemek Terim anla*mı: Birden fazla anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını vurgulayıp, uzak anlamını kastetmektir
Örnek:
Bir bûse mi bir gül mü verirsin dedi gönlüm
Bir nîm tebessümle o âfet gülü verdi
Zâtî
(Gönlüm [o güzele] bir öpücük mü, bir gül mü verirsin diye sordu O âfet sevgili ise yarım bir tebessümle gülü verdi )
Burada “gülü verdi” sözcükleriyle “gül çiçeğini verdi” anlamı söylenmiş; fakat sev*gilinin tebessüm ettiği, bu teklif karşısında hafifçe gülümsediği anlatılmak istenmiştir
3 3 İstihdam
Sözcük anlamı : Kullanma, hizmete kabul etme Terim anlamı : Bir sözcük veya deyi*mi gerçek ve mecazlı anlamlarının tümünü kastederek, işaret ettiği anlamları ayrı ayrı kullanmak sanatıdır Sözcüğün her anlamı için ayrı işaretler bulunmaktadır
Örnek:
Zâhidâ sâgarı çekmek eğer olduysa günâh
Sen sevâb içre bulun biz bu günâhı çekelim
Hayâlî
(Ey Zahit, kadeh çekmek eğer günah olduysa, sen sevap içinde bulun, biz bu günahı çekelim )
“Çekmek” sözcüğünün gerçek anlamı tahammül etmek, katlanmak, üstlenmek, ka*bullenmektir Mecazî anlamı ise içki içmektir Birinci mısrada içki içmek anlamına işaret eden sözcük “sagar”, ikinci mısrada üstlenmek anlamına işaret eden sözcük ise “günah”tır
3 4 Tenasüp
Sözcük anlamı : Uyma, uygunluk, birbirini tutma, yakışma Terim anlamı : İçki ve iç*ki âlemi, peygamber ve mucizeleri, din ve ibadet, mitoloji, tarih ve mesnevi kahra*manları, dil ve edebiyat, müzik, kimya, tabiat gibi belli bir konuyla ilgili olarak ara*larında bazı bakımlardan ilgiler bulunan birden fazla sözcük, terim veya deyimi mısra ya da beyit içinde bir arada kullanmaktır
Örnek:
Sensin bizi muhlis yine gark-âb-ı fenâdan
Ne zevrak u ne Nûh u ne tûfân biliriz biz
Nâilî-i Kadîm
(Fânilik, yok olup gitme suyunda boğulmuş olan bizleri kurtaracak yine sensin Biz ne kayık, ne Nuh, ne de tufan biliriz )
Bu beyitte Nuh peygamber, onun hayatı ve mucizeleriyle ilgili olarak “gark-âb”, “zevrak”, “Nuh”, “tufan” sözcükleri tenasüplü olarak bir arada kullanılmıştır
3 5 Leff ü Neşr
Sözcük anlamı : Dürüp sarma ve yayıp dağıtma, toplama ve yayma Terim anlamı : Beyit içerisinde birinci mısrada bulunan birden fazla unsurla ikinci mısrada benzer*lik ya da karşıtlık kurmaktır
Örnek:
Yanağın u dudağın u teninle sûretin olmuş
Biri rengîn biri şîrîn biri nâzük biri ra’nâ
Ahmedî
(Yanağın, dudağın ve teninle yüzün; biri renkli, biri tatlı, biri nazik, biri güzel olmuş )
“Yanağın” – “rengîn”, “dudağın” – “şîrîn”, “tenin” – “nâzük”, suretin” – “ra’nâ” sözcük*leri birbiriyle ilintili ve paralel bir şekilde düzenli olarak verilmiş
3 6 Tecahül-i Arif
Arif “bilen”, tecahül “cahil gibi, bilmez gibi görünme” demektir Terim anlamı, kişinin bir durumu, gerçeği bildiği hâlde, nükte yaparak bilmezlikten gelmesi, bilmiyormuş gibi davranmasıdır
Örnek:
Göz gördü gönül sevdi seni ey yüzü mâhım
Kurbânın olam var mı benim bunda günâhım
Nahîfî
(Göz gördü, gönül sevdi seni ey ay yüzlüm Senin kurbanın olayım, bunda benim bir günahım var mı ?)
3 7 Hüsn-i Talil
Sözcük anlamı : Güzel yorumlamak, güzel bir sebebe bağlamak Terim anlamı : Ger*çek bir olayın meydana gelişini, gerçek sebepleriyle değil de söze güzellik katmak için, şairin kendince bulduğu hayalî nitelikli güzel bir sebebe bağlamasıdır
Örnek:
Seni seyr etmek için reh-güzer-i gülşende
İki cânibde durur serv-i hırâman saf saf
Bâkî
(Nazla salınan serviler, gül bahçesinin yolunda seni seyretmek için iki yanda saf saf durur )
Yolun iki yanında servilerin dikili duruşları tabiî bir olaydır Bunun başka bir sebebi yoktur Ancak şair güzel bir hayal meydana getirmek için, onların sıra sıra duruşla-rını gelen sevgiliyi seyretmek için bekledikleri şeklinde yorumlamaktadır
3 8 Sihr-i Helâl
Sözcük anlamı : Helâl olan büyücülük Terim anlamı : Bir beytin birinci mısraının sonunda yer alan bir sözcük ya da sözcük grubunun, hem birinci mısraın sonuna hem de ikinci mısraın başına getirildiğinde anlamlı olacak şekilde kullanılmasıdır
Örnek:
Âkil isen vahş u tayrın şâhı ol Mecnûn gibi
Başına mürg âşiyanından külâh-ı devlet al
Hayâlî
(Akıllı isen Mecnun gibi vahşi hayvan ve kuşların şahı, padişahı ol Başına kuş yuvasından devlet külâhı al )
Birinci mısraın sonundaki “Mecnun gibi” ifadesi, hem birinci mısraın sonunda, hem de ikinci mısraın başına getirildiğinde anlamlıdır
3 9 Mübalağa (Abartma)
Sözcük anlamı : Abartma, aşırı büyütme Terim anlamı : Bir durumu, özelliği olduğundan ya çok fazla ya çok az göstermek, bir olayı olamayacak şekilde zarif ve nük*teli bir şekilde abartarak anlatma
Örnek:
Donar soğuktan efendi semender âteşte
Bir iki gün dahi böyle eserse bu sarsar
Nedim
(Efendi, bu kasırga böyle bir iki gün daha eserse, ateşte yaşayan masal hayvanı olan semender soğuktan donar )
Rüzgârın aşırı soğukluğunu vurgulamak için hiç olmayacak olan bir şeyi, ateşte ya*şayan bir hayvan olan semenderin bile donacağını söylüyor
3 10 Tezat (Karşıtlık)
Sözcük anlamı : Birbirine zıt olma, karşıt olma Terim anlamı : Birbirine zıt özellikle*rin, duygu, düşünce ve hayallerin bir arada söylenmesidir
Örnek:
Ne efsûnkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyyet
Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
Namık Kemâl
(Ah ey hürriyetin güzel yüzü, sen ne büyücü imişsin Esaretten kurtulduk, ancak bu kez de senin aşkının esiri olduk )
“Hürriyet” ve “esaret” kavramları arasında tezat (karşıtlık) vardır
|