Yalnız Mesajı Göster

Edebi Sanatlar - Edebi Sanat Yıllık Ödev Edebi Sanatın Şiirleri Üzerinde Örnkleri

Eski 09-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Edebi Sanatlar - Edebi Sanat Yıllık Ödev Edebi Sanatın Şiirleri Üzerinde Örnkleri



İSTİARE (EĞRETİLEME)

İstiare, bir varlığın geçici olarak başka bir varlığın adını ya da özelliğini almasıdır

Örnek:

1) Açık İstiare

Benzetmenin öğelerinden yalnız kendisine benzetilenin söylenmesiyle oluşturulur
Örnekler:
"Ceylanım gel, gel!" dizesinde sevgili, "ceylan"a benzetilmiş ve yalnızca kendisine benzetilen (ceylan) söylenmiştir

Korkusuz birine "arslan", terbiyeli birine "koç", çok kurnaz biri için "tilki" denilmesi birer açık istiare örneği oluşturur

"Hangi dağda bulsam ben o maralı?"
2) Kapalı İstiare
Benzeyen söylenir, kendisine benzetilen söylenmez; kendisine benzetilenin bir özelliği belirtilir
Örnekler:
"Gözlerinden içti gönlüm neşeyi"

Bu dizede "neşe" içilebilecek bir şeye benzetilmiş, ama neye benzetildiği söylenmemiştir Kendisine benzetilenin özelliği (içilebilecek olması) verilmiştir

Benzeyen (neşe) ve kendisine benzetilenin özelliğinin (içti) söylendiği bu sanat kapalı istiaredir

"içimde damla damla bir korku birikiyor"

Bu dizede de "korku", damla damla olabilecek bir şeye benzetilmiş, ama neye benzetildiği söylenmemiştir

Aşağıdaki dizelerde de kapalı istiare vardır:
  • "Minik fare kükredi"
  • "Zamanın nabzını dinle"
  • "Kaçırdım fırsatı gelmez elime"
Temsili İstiare
Bir kavramın kendisiyle benzerlik ilgisi olan varlık ya da kavramlarla anlatılmasına denir
Yahya Kemal'in "Sessiz Gemi" adlı şiiriyle "ölüm" kavramını anlatması bir temsili istiare örneğidir

KİŞİLEŞTİRME (TEŞHİS)

Cansız varlıklara ve soyut kavramlara insana ait özellikler kazandırıp onları canlandırma, hareketlendirme sanatıdır
Örnekler:

"O gün bugün, hep sessiz ağlaşırlar geceler,
Ruhumla bir dost gibi anlaşırlar geceler"
"Gecelerin ağlaşması" ve "ruhla anlaşması" kişileştirme örnekleridir
"Senin tutkunla mecnun geziyor, güneş ve ay"
Gezmek insanın özelliğidir; güneş ve ayın gezmesi kişileştirme örneğidir
Aşağıdaki dizelerde kişileştirme örnekleri vardır:

"Bahçemizde açılmaz, seni görmezse çiçekler
Sahil seni, akşam seni, rüzgâr seni bekler"
İNTAK (KONUŞTURMA)

İntak kişileştirmeye bağlı bir sanattır Hayvanların ve cansız varlıkların konuşturulmasıdır
Örnekler:
"Serilip hak-i hakarette vatan can veriyor
Yetişin son nefesimdir, gelin imdada! diyor"
ikinci dizede vatan konuşturulmuştur
Yunus Emre'nin,
"Benim adım dertli dolap,

dizelerinde de bir su dolabı konuşturulmuştur
MECAZ-I MÜRSEL (DÜZ DEĞİŞMECE)

Aralarında benzerlik ilgisi olmaksızın, bir sözün başka bir söz yerine kullanılmasıdır
İki söz arasında, benzerlik ilgisi dışında "parça-bütün, neden-sonuç, yer-içindekiler" gibi ilgiler vardır
Örnekler:
"Erzurum, olimpiyatlara katılacak üniversiteli sporcuları bekliyor"
Bu cümlede geçen "Erzurum" sözcüğü "Erzurum halkı" yerine kullanılmıştır

- Bir sanatçı söylenip eseri kastedilebilir:
"Namık Kemal'in birinci sınıfta okutulması doğru değil"

"Dükkân" sözü, içindekiler yerine kullanılmıştır

Aşağıdaki örneklerde mecaz-ı mürsel sanatı vardır:
  • Herkes tabağını bitirecek
    Ankara, görüşmelere katılacak
    Listedeki kitapların hepsi edebiyatımızın ünlü kalemlerinin eserleri idi
Örnek Soru:

Tarlasındaki taze salataları övmek için, "Badem bunlar, badem!" diye bağıran satıcı, aşağıdaki söz sanatlarından hangisine başvurmaktadır?
A) Benzetme B) Tenasüp C) Kinaye
D) Hüsn-i talil E) Mecaz-ı mürsel
(1995/ÖYS)

Yanıt: E

HÜSN-İ TALİL (GÜZEL NEDENLEME)

Anlatıma güzellik katmak için doğal bir olayı gerçek nedeninin dışında hoşa gidecek bir nedene bağlamadır
Örnekler:

(Faruk Nafiz ÇAMLIBEL)
Bu dizelere göre çoban çeşmesi, Ferhat dağları yardığı için, ona yardım etmek amacıyla akmaya başlamıştır
"Güzel şeyler düşünelim diye,
Yemyeşil oluvermiş ağaçlar"
Ağaçlar, bahar gelince yeşillenir Onların yemyeşil olması, bizim güzel şeyler düşünmemiz için değildir, doğal bir sonuçtur
Aşağıdaki dörtlükte de hüsn-i talil sanatı vardır

(Kemalettin KAMU)
Şaire göre, denizdeki dalgaların çıkardığı ses bir ağlama sesidir; deniz, şairin acısını paylaşmakta, şairin annesinin ölümüne ağlamaktadır
MÜBALAĞA (ABARTMA)
Anlatılan bir durumun olduğundan çok fazla ya da çok az gösterilmesidir
Örnekler:
"Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır"

Bu dizede mübalağanın en aşırı biçimi vardır İnsanın "of çekmesi" ile dağ yıkılmaz Böyle bir şey hem düşünce, hem de hayal olarak mümkün değildir
"Sana milyon kere söyledim, mübalağa yapma diye" cümlesi de iyi bir abartma örneğidir
"Her aşkın sonunda gözyaşı vardır,
Akar damla damla sel olur gider"
İkinci dizede abartma sanatı vardır Akan gözyaşlarının sel olması olası değildir, ileri derecede bir mübalağa yapılmıştır
"Burada sıcaktan piştik" cümlesinde geçen "piştik" sözünde de abartma vardır
"Havada uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil"
Şair, kendisinin havada uçan tüyden bile hafif olduğunu söylüyor Bu örnekte olduğu gibi, kimi zaman, abartma bir durumu olduğundan çok az, çok küçük gösterme şeklinde de olabilir

Aşağıdaki örneklerde abartma vardır:

"Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

"Uçtuk, Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle"

"Sözün şiirlerin mükemmelidir

TEVRİYE

Bir sözü iki anlama gelecek biçimde kullanmaktır

İki anlamı olan bir sözcüğün yakın anlamını kullanır görünerek, gerçekte uzak anlamını kastetmektir

"Baki, çemende hayli perişan imiş varak
Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan"

(Yaprak, bahçede oldukça zor durumdaymış; rüzgârdan bir şikâyeti var sanki)
Rüzgâr: 1) Yel, 2) Zaman

"Gül gülse, daim ağlasa bülbül acep değil

"Kadrini seng-i musallada bilip ey Baki!

TEZAT (ZITLIK)

Aralarında bir ilgi olan karşıt kavramları bir arada kullanmaktır

"Esir-i aşkın olduk, gerçi kurtulduk esaretten"
"kurtulmak" ile "esir olmak" karşıt kavramlardır

Aşağıdaki dizelerde de tezat sanatının örnekleri vardır:

"Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm;
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm!"

"El çek tabip, el çek; yaram üstünden

"Yıkıl git diyorsun, kolay mı gitmek?
Sen getirdin beni gel diye diye"
TENASÜP (UYGUNLUK)
Aralarında konu, tür gibi ilgiler bulunan sözleri bir dizede ya da beyitte kullanma sanatıdır
Örnekler:
"Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip
Kılma derman, kim helakim zehr-i dermanındadır"

"Dert, ilaç, tabip, derman, zehir" hastalıkla ilgili kavramlardır; bu kavramların bir arada kullanılması tenasüp sanatını oluşturur

"Geçsin günler, haftalar,
Aylar, yıllar, mevsimler;

Zamanla ilgili kavramlar (gün, hafta, ay, yıl, mevsim, zaman) bir arada kullanılarak tenasüp sanatı yapılmıştır
KİNAYE

Gerçek anlamı da düşünülebilecek bir sözü, gerçek anlamının dışında bir anlamda kullanmaktır Kinayede mecazlı kullanım söz konusudur
Örnekler:

"Fatih Bey'in herkese kapısı açıktır"
Kapının açık olmasının gerçek anlamı vardır; ama bu cümlede kapısı açık "konuksever" anlamında kullanılmıştır

(Pir Sultan ABDAL)
(anınçün: onun için)
Tamburanın içi oyuktur, ancak bu dörtlükte asıl söylenmek istenen dertli, üzüntülü olmaktır
Ayrıca, tamburanın konuşması intak sanatının örneğidir
* Pek çok atasözünde ve deyimde kinaye sanatı vardır:
Ağaçtan maşa olmaz

Bu atasözünün gerçek anlamı da doğrudur, akla uygundur Ancak bu atasözü "yeteneksiz, beceriksiz insanların riskli, önemli işlerde kullanılamayacağını" belirtmek için söylenir

"Gözü kara" deyiminin gerçek anlamı vardır; ancak bu deyim "cesur, korkusuz" anlamında kullanılır
Örnek Soru:

Aşağıdakilerin hangisinde bir kinaye vardır?

A) Gönül sevdiğinden soğur Görülmeyi görülmeyi
B) Gölgesinde dinlendiğim Koca çamlar yerinde mi
C) Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın
D) Elbet bir devasız dertten Doğan göz bir zaman ağlar
E) Uçtu kuşların kervanı Her biri bir dala gider
(1992/ÖYS)

Yanıt: C
TECAHÜL-İ ARİF (BİLMEZLİKTEN GELME)

Söz söyleyenin, bir incelik ortaya koymak için bildiği bir durumu bilmezlikten gelmesidir
Örnekler:
"Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var?
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz?"
Şairin saçları beyazlamıştır; o, bunu bilmiyor değildir Böyle bir şeyi açıkça söylemek yerine, durumu bilmezlikten gelerek "Şakaklarıma kar mı yağdı?" demiştir İkinci dizede de aynı şekilde tecahül-i arif vardır

"Bulutlar mı geçiyor başımın üstünden
Ben mi gidiyorum bulutların altında?"
Aşağıdaki dizede de tecahül-i arif vardır:
"Aynalar söyleyin bana, kimim ben?"
CİNAS

Yazılışları ve söylenişleri bir, anlamları ayrı iki sözü bir arada kullanma sanatıdır
Örnekler:
"Eyleme vaktini zayi; deme kış yaz, oku yaz"

I "yaz" isim, II si "yazmak" fiilinin emir biçimidir

"Bülbül eder güle naz
Gül eder bülbüle naz
Bugün bir şehre vardım
Ağlayan çok gülen az"
"Güle naz" ile "gülen az" sözcükleri cinas oluşturacak biçimde kullanılmıştır

"Bizimle saltanat lafın idermiş ol Karamani,
Hûda fırsat verirse ger kara yire karam anı"

(Fatih Sultan Mehmet'in Karaman Bey'i için söylediği söz)
Aşağıdaki dizelerde de cinas vardır:

"Kısmetindir gezdiren yer yer seni
Gafil olma akıbet yer, yer seni"

TARİZ (İĞNELEME)
Birini küçük düşürmek ya da iğnelemek için, bir sözü gerçek anlamının tam tersi bir anlamda kullanmaktır
Örnekler:
Dersin bitmesine yakın sınıfa gelen bir öğrenciye, "Ne kadar erkencisin!" denilmesi tariz örneğidir

Nef'i'nin Şeyhülislam Yahya'nın kendisine "kâfir" demesi üzerine yazdığı şu dörtlük güzel bir tariz örneğidir:
"Bize kâfir demiş Müfti Efendi,
Tutalım ben ona diyem müselman;
Varıldıkta yarın ruz-i cezaya
İkimiz de çıkarız anda yalan"

TELMİH (ANIMSATMA)
Söz arasında, bilinen bir olaya, tarihten veya mitolojiden bir kahramana, bir atasözüne işaret edip onu hatırlatma sanatıdır
Örnekler:
"Leyla gelin oldu, Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok, şimdi dağlarda"
Birinci dizede geçen "Leyla" ve "Mecnun" herkesin bildiği "Leyla ile Mecnun" hikâyesinin kahramanlarıdır

"Seyretti hava üzre denir taht-ı Süleyman
O saltanatın yeller eser şimdi yerinde"

Birinci dizede geçen "taht-ı Süleyman", 900 yıl yaşadığı söylenen Süleyman Peygamber'in havada uçtuğuna inanılan tahtıdır

"Afrodit olmadan ilah,
Dağdan inerdi her sabah;
Elde gümüş hamam tası"
İlk dizede geçen "Afrodit", Yunan mitolojisinde aşk ve güzellik tanrıçasıdır

TEKRİR (TEKRARLAMA)

Sözün etkisini güçlendirmek için bazı sözcük ya da sözleri aynı dizede veya art arda gelen dizelerde tekrarlamaktır
Örnekler:

"Gidiyor, rast gelmez bir daha tarih eşine;
Gidiyor, on yedi milyon kişi takmış peşine
Gidiyor, sonsuz olan kudreti sığmaz akla;
Gidiyor, göğsünü çepçevre saran bayrakla"
(Orhan Seyfi ORHON)

ALİTERASYON

Ahenk oluşturmak için aynı sessiz harfin ya da hecenin bir dizede veya beyitte sürekli tekrarlanmasıdır

(Dostlar, onun(sevgilinin) elini öpemeden ölürsem, meza-rımdaki topraktan su testisi yaparak onunla sevgiliye su verin)

"Bir büyük boşlukta bozuldu büyü" dizesinde "b" seslerinin tekrarı aliterasyon oluşturmuştur

"Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın"

"Karşı yatan karlı kara dağlar karıyıptır otu bitmez" dizesinde "kar" hecelerinin tekrarı aliterasyon oluşturmuştur

SECİ (İÇUYAK)

Nesirdeki (düzyazı) kafiyedir Cümlelerde birbiriyle kafiye oluşturacak sözler kullanılır
Dedim: Beratımın mazmunu ne için suret bulmaz
Dediler: Zevaiddür husulü mümkün olmaz
(Fuzuli)

Sinan Paşa'nın "Tazarruname" adlı yapıtından alınan aşağıdaki cümlelerde seci vardır:
"Ey gözlerin nuru, gönüllerin sürûru; başımızın tacı, ehl-i dilün miracı! Gönül hanesinin ziyası, dil hastasının şifası

Hayret denizine gark olanın elin alıcı, dalalet vadisinde kalanı kurtarıcı; azmışlara yol gösterici, az isteyene bol göstericil Bilmeyene bildirici, görmeyene gördürücü; doymayanı doyurucu, içmeyeni kandırıcı; Hak sarayının kapıcısı, gönül evinin yapıcısı!"
Örnek Soru:
İlâhi, kabul senden, ret senden, şifa senden dert senden İlâhi, iman verdin, daim eyle; ihsan verdin, kaim eyle

Bu parçadaki altı çizili sözcükler aşağıdakilerden hangisine örnektir?
A) İmale B) Seci C) Aliterasyon
D) Redif E) Cinas
(1989/ÖYS)

Yanıt: B

Alıntı Yaparak Cevapla