Yalnız Mesajı Göster

Atatürk'ün Devrimleri - Atatürk'ün Devrimleri Ve Nedenleri Nelerdir? Atatürk Devrimi

Eski 09-11-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Atatürk'ün Devrimleri - Atatürk'ün Devrimleri Ve Nedenleri Nelerdir? Atatürk Devrimi



Atatürk'ün Devrimleri - Atatürk'ün Devrimleri Ve Nedenleri Nelerdir? Atatürk Devrimi



Atatürk'ün Devrimleri - Atatürk'ün Devrimleri Ve Nedenleri Nelerdir? Atatürk Devrimi

ATATÜRK DEVRİMLERİ

Siyasal devrimler

Toplumsal devrimler

Eğitim ve kültür alanındaki devrimler

Ekonomi Alanında Devrimler

Hukuksal devrimler

Atatürk'ün devrimlerinin Nedenleri

Atatürk'e göre bu devrimlerin amacı; Türk Milletinin son asırlarda geri kalmasına neden olan bütün kurumları kaldırarak yerine milletin karakterine, şartlara ve çağın gereklerine uygun ve ilerlemeyi sağlayacak yeni kurumlar kurmak ve Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesine çıkartmakdır
Osmanlı Devleti'nin içte ve dışta saygınlığını yitirmiş, vatandaşın sorunlarını çözmekten uzak hale gelmiş, ekonomisi bozulmuştu Büyük devletler, Osmanlı Devleti'ne verdikleri borçların karşılığı olarak, üretilen malların çoğuna el koymaktaydılar
Birbiri ardı sıra yapılan savaşlar ve ayaklanmalar halkı bezdirmiş, toplum düzeni bozulmuştur Vergiler adaletsizdi Kanun karşısında kimseye eşit davranılmıyor ve halk gittikçe daha da fakirleşiyordu
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşından da yenik çıkınca, ülke diğer devletlerce işgale uğradı Artık Osmanlı Devleti, fiilen çökmüş, sadece ismen varlığını devam ettirmekteydi Padişah kendi canının ve tahtının kaygısına düşmüş, işgal devletleri ile işbirliği içerisindeydi Vatanın ve milletin kurtarılması gerekiyordu Bu da ancak yeni bir devlet ve rejimi kurarak yapılabilirdi
Atatürk ve arkadaşları Türk Milletini bu durumdan kurtarmak için Kurtuluş Savaşını başlatmış, Samsun'a çıkışından sonra Erzurum ve Sivas Kongrelerini yaparak Anadolu'nun dört bir yanından gelen temsilciler ile birlikte vatanı kurtarmak için çalışmaya başlamışlardır Sonunda 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM açılmış ve yeni bir Türk Devleti, Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş oldu Bu yeni devlet içte padişah hükümetine, dışta işgalci düşmanlara karşı büyük bir mücadele başlattı Vatan toprakları düşmandan temizlendi Sonra da padişahlık yönetimi kaldırıldı Yerine, akılcı, gerçekçi, ilerici bir yönetim kuruldu Atatürk'ün yaptığı devrimlerle bugünkü çağdaş Türk toplum düzeni oluşmuş oldu
SİYASAL DEVRİMLER

Saltanatın Kaldırılması
Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
Halifeliğin Kaldırılması

Saltanatın Kaldırılması

Dünyada saltanatların devrinin kapandığına dair yaygın kanı Türk kamuoyunu da etkilemiştir Birinci Dünya Savaşı'nın sonunda sırasıyla Rus Çarlığı (1917), Avusturya-Macaristan ve Alman İmparatorluk hanedanları (1918) ihtilallerle devrilmiştir
Nihayet İstanbul'daki padişah hükümeti ile Ankara'da Mustafa Kemal önderliğindeki Ulusal Hareket arasında 1919'dan beri tırmanan mücadele ikincisinin zaferi ile sonuçlanmıştır Bu aşamada Ankara'da yaygın olan görüşlerden biri Vahidettin'i tahttan indirip yeni bir padişah seçmek yönünde iken, Mustafa Kemal'in güçlü müdahalesi sonucunda padişahlığın kökten kaldırılması yoluna gidilmiştir

Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)

23 Nisan 1920'de TBMM'nin açılışı ile milli egemenliğe dayalı yeni bir devlet kurulmuştu Ancak Kurtuluş Savaşı devam ederken, milli birlik ve beraberliğin bozulmaması için rejimin adı konulmamıştı
Saltanatın kaldırılmasının ve Lozan Antlaşması'nın ardından TBMM'de en çok tartışılan konulardan biri, yeni devletin niteliği sorunuydu Hükümetinin dayandığı prensipler demokratikti ama bir taraftan da adı "Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti" idi Kendisi bir hükümet olan TBMM'nin ayrı bir hükümeti ve bu hükümeti yönetecek bir başbakanının bulunmaması, meclis içinden bakanların seçiminde adayların gerekli oyu sağlamakta güçlük çekmeleri, sürekli sorunlara yol açmaktaydı Bu şekil demokrasi idarelerinden hiç birine benzemiyordu
Bazı yabancı ülkeler, Lozan Antlaşmasını imzalamak ve onaylamak için yeni devlet rejiminin daha açık bir şekilde belirlenmesini istiyorlardı Devlet Başkanlığı görevini, o güne kadar, TBMM başkanı olan Mustafa Kemal Paşa yürütmüştü Yeni devletin şeklinin belirlenip başkanının da seçilmesi gerekiyordu

Halifeliğin Kaldırılması

Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924), son olarak Osmanlı Hanedanı elinde bulunan halifelik sıfatının, Türkiye Cumhuriyeti tarafından kaldırılması olayıdır
Devletin laikleştirilmesi yolunda yapılmış siyasi bir devrimdirHalife sözcüğü Arapça kökenli olup Peygamber'in dünya işlerine vekaletini anlatır Hilafet (veya Halifelik), İslami siyasi ve hukuki yönetim makamına ve yönetime verilen isimdir 16 yüzyılın başında Yavuz Sultan Selim'in Memluklar'a son vermesiyle birlikte halifelik Osmanlı Devleti'ne taşınmıştı Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti dini esaslarla yani şeriatla idare edilmeye başladı
Saltanatın kaldırılmasından ve VI Mehmet'in (Padişah Vahdettin) İstanbul'dan ayrılmasından sonra, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan güç alan Abdülmecit Efendi de, yeniden törenler düzenlemeye, demeçler vermeye, bazı İslam ülkelerinin kendisine bağlılık bildirmeleri üstüne, İslam dünyası'nın siyasi bir önderi gibi davranmaya başlamıştı
Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabileceğini kavrayan Atatürk, İzmir'deki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırdıHilafet yürürlükte kalsın saltanat kaldırılsın iddasını savunanlara karşı Mustafa Kemal, hilafet kalırsa bir gün saltanatın dirilme ihtimalinin olduğunu söyleyecekti

TOPLUMSAL DEVRİMLER

Seçme ve Seçilme Hakkı
Şapka Kanunu
Tekke, Zaviye ve Türbelerin Kapatılması
Soyadı Kanunu
Lakap ve Ünvanların kaldırılması
Uluslararası Ölçülerin Kabulü

Kadınların seçme ve seçilme Hakkı
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, 1926 - 1934 yılları arasında gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir
Bu konuda yapılan yasal düzenlemeler, Türkiye Cumhuriyeti'nde toplumsal alanda yapılan en önemli yeniliklerdendir ve birçok Avrupa ülkesinden daha önce gerçekleştirilmiştir Fransa ve İtalya’da kadınlara 1946’da, İsviçre’de ise 1971’de seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır
Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çıkarılan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralık 1934'te Anayasa'da yapılan bir değişiklikle de milletvekili seçme ve seçilme hakları tanınmıştır
Eski Türk Devletlerinde kadınlar aile hayatında, mirasta, devlet yönetiminde hak sahibiydiler Osmanlı Devleti’nde ise İslamiyet'in de etkisiyle kadınlar birçok sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrumdu Örneğin; nüfus sayımında toplama dahil edilmiyorlardı, aile hayatında haremlik-selamlık vardı, yüzlerini peçeyle örtmek kanunlar nedeniyle zaruriydi, evlenme, boşanma ve miras işlerinde ikinci plandaydılar ve devlet memuru olamıyorlardı
Çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyen başta Mustafa Kemal Atatürk, dönemin hükümetleri ve TBMM, kadınların insan haklarından eşit olarak yararlanması için gerekli düzenlemeleri yapmışlardır

ŞAPKA DEVRİMİ
Şapka kanunu yoluyla halk, psikolojik olarak değişime hazırlanacaktı Muhtemelen şapka kanunu, tepkileri ölçecek bir barometre işlevi görecek, bu sayede toplumun reformlara tahammül sınırı ölçülerek, reformların çapı ve düzeyi tespit edilecekti Kıyafet, kendi başına insan davranışına da etki edebilirdi Kıyafetin taşıdığı sembolün anlamı insanın psikolojisine etki ederek onu yönlendirebilirdi Geleneksel giysiler, doğu toplumlarının sembolü olarak aynı zamanda batının ve batıcıların bakış açısından geri kalmışlığı hatırlatan bir karaktere sahipti Reformcu devlet adamlarının bakış açısından mistisizmle ve kadercilikle özdeşleşmiş doğu kıyafetleri giyen bir toplumun, o kıyafetleri giydiği sürece, kendisiyle özdeşleşen ruh halini terk etmesi mümkün olmazdı Batının ruh halini ve davranış biçimini benimsemenin yollarından biri, batı insanının psikolojisini temsil eden giysileri giymekti Atatürk’ün şapka devrimini yapmaktaki maksadını şu sözlerinden çıkarmak mümkündür: “Bayların ulusumuzun giymekte bulunduğu ve bilgisizliğin, aymazlığın, bağnazlığın, yenilik ve uygarlık düşmanlığının bir simgesi gibi görünen ‘fes’i atarak onun yerine, bütün uygar dünyanın kullandığı şapkayı giymesi ve böylece Türk ulusunun uygar toplumlardan anlayış yönünden de hiçbir ayrılığı olmadığını göstermesi gerekiyordu” Cumhuriyet reformlarıyla gelen şapka ve kravat, moda unsuru olmanın ötesinde; dinsel, etnik ve toplumsal (kentli-köylü) farklılıkları eritip ortadan kaldıran bir nitelik kazanmış ve devlete sadakati gösteren bir laiklik üniforması haline gelmiştir

TEKKE, ZAVİYE VE TARİKATLARIN KAPATILMASI

Osmanlı toplum ve eğitim hayatında önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla yozlaşmış ve toplumsal alanda bölünme ve gruplaşmalara sebep olmuştu Milliyetçilik ideolojisini benimseyen, Türk milletini "ileri" bir millet yapma hedefini batı uygarlığına uyum sağlayarak gerçekleştirmeyi amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi İslam medeniyetine ait kurumların kaldırılması gerekiyordu Atatürk, Kastamonu’da 30 Ağustos 1925’te söylediği bir nutukta türbedarlıkların, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılacağının ve tarikatların kaldırılacağının işaretini verdi: “Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, şindir(lekedir) Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır

SOYADI KANUNU

Cumhuriyet öncesi Türk toplumunda ailelerin dinî, sosyal, ailevî ve asalet kaynaklı lakaplar taşımaları, gerek insanlar arasında ayırıma yol açmakta, gerekse toplumsal ilişkilerde (nüfus işlemleri, askerlik vb) karışıklıklara neden olmaktaydı Bu durum, cumhuriyetin millî sınırlar içinde tüm insanları eşit kabul etme mantığıyla bağdaşmıyordu Dolayısıyla hızla modernleşen Türk toplumunda böyle bir bölünmüşlüğe yer verilmemeliydi Bu gaye ile 21 Haziran 1934’te “Soyadı Kanunu” kabul edilmiştir

Lâkap ve Unvanların Kaldırılması

Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Bey, Beyefendi, Paşa, Hanım, Hanımefendi, ve Hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır Erkek ve kadın vatandaşlar, kanunun karşısında ve resmi belgelerde yalnız adlarıyla anılırlar

Uluslararası Ölçülerin Kabulü

Osmanlı Devleti'nde kullanılan saat, takvim ve ölçüler, Avrupa devletlerinde kullanılanlardan farklıydı Bu durum, sosyal, ticarî ve resmî ilişkileri zorlaştırıyor, bazı karışıklıklara sebep oluyordu Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde bu farklılığı gidermek için bazı çalışmalar yapıldı Fakat yeterli değildi Cumhuriyetin ilânından sonra bu zorluklan ortadan kaldırmak için çalışmalara başlandı Önce 26 Aralık 1925'te çıkarılan bir kanunla, o zamana kadar kullanılmakta olan, Hicrî ve Rumî takvimlerin yerine Milâdî takvim kabul edildi, 1 Ocak 1926'dan itibaren de kullanılmaya başlandı Böylece devlet işlerinde karışıklık önlendi Takvimdeki bu değişikliğin yanında, alaturka denilen, güneşin batışına göre ayarlanan saat yerine, çağdaş dünyanın kullandığı saat sistemi kabul edildi Batıdan alınan zaman ölçüsü ile bir gün 24 saate bölünüp, günlük hayat düzene sokuldu 1928 yılında yapılan bir değişiklikle milletlerarası rakamlar kabul edildi 1931'de kabul edilen bir kanunla eski ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirildi Eskiden kullanılan arşın, endaze, okka gibi ölçü birimleri kaldırıldı Bunların yerine uzunluk ölçüsü olarak metre, ağırlık ölçüsü olarak kilo kabul edildi Uzunluk ve ağırlık ölçülerinde yapılan bu değişikliklerle ülkede ölçü birliği sağlandı Bu yeniliklerin yanında millî bayramlar ve tatil günleri de yeniden düzenlendi 1935'te çıkarılan bir kanunla, cuma günü olan hafta tatili değiştirilip, cumartesi öğleden sonra ve pazar günü hafta tatili olarak kabul edildi

Alıntı Yaparak Cevapla