Prof. Dr. Sinsi
|
Atatürk'ün Sözleriyle Atatürk Şiirlerinden Oluşan Bir Antoloji Nasıl Oluşturulur?
Atatürk'ün Sözleriyle Atatürk Şiirlerinden Oluşan Bir Antoloji Nasıl Oluşturulur?
Atatürk'ün Sözleriyle Atatürk Şiirlerinden Oluşan Bir Antoloji Nasıl Oluşturulur?
Bu Atamızın kendi şiiridir
Gafil, hangi üç asır, hangi asır,
Tuna ezelden Türk diyarıdır
Bilinen tarih söylememiş bunu,
Kalkıyor örtüler, örtülen doğacak,
Dinleyin sesini doğan tarihin,
Aydınlıkta karaltı, karaltıda şafak
Yaşanan tarihi gömüp doğru tarihe gidin
Asya'nın ortasında Oğuz oğulları,
Avrupa' nın Alpler' inde Oğuz torunları,
Doğudan çıkan biz, batıda yine biz;
Nerde olsa, ne olsa kendimizi biliriz
Hep insanlar kendini bilseler,
Bilinir o zaman ki hep biriz
Türk sadece bir milletin adı değil
Türk bütün adamların birliğidir
Ey birbirine diş bileyen yığınlar!
Ey yığın yığın insan gafletleri!
Yırtılsın gökteki gafletten perde,
Hakikat nerede?
Mustafa Kemal ATATÜRK
KALPAKLI SÜVARİ
Gecenin arkasında bir yerde,
Ufaldıkça gaz lambaları,
Nehrin omuzlarına yaslanıp
yaşlı ve dindar
Yalnızlıktan soğumuş dağlar,
Kalpaklı bir süvari dolaşırmış gizlilerde,
Köylüler böyle diyorlar,
Yatsıları
Nal sesleri duyulur mu yağmur olursa
Ne mümkün
En usul havalarda duyulacak
Erzurum'a doğru şah damarın oynar gibi,
Gören eden yok, her nasılsa
Kalpaklı olduğunu biliyorlar
Bir elinde kılıç, bir elinde sancak,
Kemah köylüğünde,
Fakir fukaraya azık dağıtasıymış,
Üçer arşın kefenlik,
İçlik ve mintan,
Birer kese sarı lira cep harçlığı,
Olur mu olmaz mı
Orası bilinmiyor 
Tılhasta bir kağnıya dokunmasıyla
bir ne halsa,
Araba traktöre tebdil olmuş
Allah tarafından
Tercan toprağındaki kerametini
Anlata anlata bitiremiyorlar
Köylüler böyle diyorlar 
Gecenin arkasında bir yerde,
Ufaldıkça gaz lambaları,
Nehrin omuzlarına yaslanıp
yaşlı ve dindar,
Yalnızlıktan soğumuş dağlar,
Kalpaklı bir süvari dolaşırmış
gizlilerde,
Köylüler böyle diyorlar
yatsıları 
Kemal Paşa'dır diyorlar  
Attila İLHAN
ATATÜRK'Ü DİNLERKEN
Yay yine gerilmede, fırlayacak yine ok;
Yine vatanımızın yeryüzünde eşi yok;
Bozkurt, Ergenekon'u yeni delmiş gibidir:
Her biri ihtiraını seyre gelmiş gibidir
Kalpler ellerde çarpar gibi alkış kopuyor;
Her ruh bir tutam ışık ve her göz bir damla kor:
En büyük, en sevgili, en genç, en mert geliyor;
Dünya imtihanını veren tek fert geliyor;
Kürsüye her çıkışta, Türk daha yükselecek,
Dinle: Her cümlesinde doğuyor bir "gelecek"
Aslan, insan ve Tanrı bir arada bu başta,
Kıvılcımlar doğuyor bastığımız her taşta
Önümüzde mesafe ve zaman çökmekte diz;
Bir İnönü azmiyle ardındayız hepimiz
Yerine getirmeye yeni dileklerini,
Koymuş on yedi milyon, yola yüreklerini
"Marş! Marş! Öz yurdu fethe!" Şimdi manen, yeniden:
Deliyor dağı taşı öncümüz gibi tren,
Fabrikalar kalemiz, kanallar siperimiz
Ve bu fetih olacak bizim şaheserimiz  
Behçet Kemal ÇAĞLAR
RESİM
Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince
Yanda, bir uçtan bir uca
Mavi deniz
Odanın içinde güneşleri bulunca
Isınırız
Enginlerin engini deniz olsa
Deniz ufak!
Yücelerin yücesi güneş olsa
Güneş küçük!
İlk günü gördük, nerden geldi:
Duvardaydı
Denizleri, güneşleri
Küçülten büyüklük
Kürsünün üstünde bir resim:
Gözleri denizlerden mavi
Bakışları güneşlerden sıcak
Dört mevsim
Kürsünün üstünde:
Atatürk'üm, arkasında al bayrak
Kolları kavuşturmuş göğsünde
Bu resimle başlar bizim günümüz
Karşımızda Atatürk'ü gördükçe
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz
Öğretmenimizin kürsüde
Verdiği dersi
Dinler bizimle birlikte
Atatürk'ün resmi
Çalışkanız, çünkü
Çalışınca
Bakarız, Atatürk güldü
Bir yanlışlık yapsak
Bulutlanır gözleri
Anlarız Atatürk üzüldü
Gelsek kürsünün dibine
Görür bizi
Eğilince
Kalksak, gitsek gerilere
Otursak arkalarda;
Başımızı kaldırmadan duyarız:
Atatürk orada
Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata'mın
Atatürk'üm artık ömrüm oldukça
Bu resminle karşımdasın!
Yok hiç birinde
Bundaki tılsım
Değişen çizgilere
Canlı gibi bu resim
Öyle canlı ki sanırım
Bende bir gün okulu bitirince
Uzanan ellerinle
Okşanacak sırtım
Öyle canlı ki, sanırım
Karanlık bile olsa
Aydınlanır yollarım
Tıpkı sınıftaki gibi
Yapacağım bir işte
Bu resmindir rehberim:
Kötülüğe uzanırsam
Çat kaşlarını
Tutulsun ellerim 
Tıpkı sınıftaki gibi
Bütün ömrüm boyunca
Yaptığım her işte
İyi, doğru oldumsa
Sevincini belli et
Gülümse !
Yaprak yaprak dökülürken önümde
Her yıl dört mevsim;
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf
Resimler içinde yalnız bu resim !
Behçet NECATİGİL
BENİ SEVMEK DEMEK
Yaşatıyor musun devrimlerimi,
Götürebiliyor musun yeni çağlara?
Yazıyı, kılığı, hür düşünceyi
Örnek ediyor musun uluslara?
Atabiliyor musun zihinlerden
Softalık, gerilik, tüm karanlığı?
Adın var mı en yeni buluşlarda?
Köye sokabildin mi aydınlığı?
Sevebiliyor musun düşmanını?
Bolluk mu bir uçtan bir uca vatan?
Derim ki yolumda yürüyorsunuz,
Büyüğünden küçüğüne o zaman  
Halim YAĞCIOĞLU
BÜYÜK TAARRUZ
Dağlarda tek tek
ateşler yanıyordu
Ve yıldızlar öyle ışıltılı öyle ferahtılar ki
şayak kalpaklı adam
nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
güzel, rahat günlere inanıyordu
ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
birden bire beş adım sağında onu gördü
Paşalar onun arkasındaydılar
O, saati sordu
Paşalar `üç' dediler
Sarışın bir kurda benziyordu
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı
Yürüdü uçurumun kenarına kadar,
eğildi durdu
Bıraksalar
ince uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı  
Nazım Hikmet RAN
|