09-11-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir? Cahit Sıtkı Tarancı'nın Hayatı Ve Eserleri Hakkında Bilgi
Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir? Cahit Sıtkı Tarancı'nın Hayatı Ve Eserleri Hakkında Bilgiler Nelerdir?
Cahit Sıtkı Tarancı Kimdir? Cahit Sıtkı Tarancı'nın Hayatı Ve Eserleri Hakkında Bilgi
CAHİT SITKI TARANCI

Tarancı, 1946 CHP Şiir Yarışması'nda birincilik kazanmıştı 'Otuzbeş Yaş' şiirinin yazarı Cahit Sıtkı Tarancı, 1956'da tedavi gördüğü Viyana'da 46 yaşında öldü
Türk şiirinin en büyük ustalarından Cahit Sıtkı Tarancı, 1 ocak 1910'da Diyarbakır'da doğdu
Mülkiye Mektebi'nde başladığı yüksek öğrenimini, Paris'te Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamlamak istediyse de, İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesi üzerine, yurda dönmek zorunda kaldı
Çevirmen olarak çalıştı Ağır bir hastalığa yakalandı Tedavisi için gönderildiği Viyana'da 12 ekim 1956'da öldü Ankara'da toprağa verildi
Şiir yazmaya lise yıllarında başlayan Tarancı, 'Otuz Beş Yaş Şiiri'nin 1946 CHP Şiir Yarışması'nda birincilik kazanmasıyla ününü pekiştirdi Şiirlerinde yaşamın ve aşkın güzelliğini öven, ölümün üstünlüğünü vurgulayan şair, anlatım gücüyle dikkat çekti
'Ömrümde Sükut', 'Otuz Beş Yaş', 'Düşten Güzel', 'Sonrası' adlı şiir kitapları ile arkadaşı Ziya Osman Saba'ya gönderdiği mektupların toplandığı 'Ziya'ya Mektuplar' adlı kitapları yayımlandı
Ölümünden sonra yayımlanan 'Yazılar' isimli kitabı, gazetelerde kalmış 22 öyküsünü, hikayeciliği ve hikayeleri ile makalelerini ve konuşmalarını içerir
Otuz Beş Yaş Şiiri
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder
Dante gibi ortasındayız ömrün
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında
|
|
|