Yalnız Mesajı Göster

Ata Sporlarımız Nelerdir Ata Sporlarımız Hakkında Bilgi

Eski 09-11-2012   #11
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ata Sporlarımız Nelerdir Ata Sporlarımız Hakkında Bilgi



Ata Sporlarımız Nelerdir? Güreş Hakkında Bilgi

Güreş

Türklerde en eski spor türlerinden biride GüreştirGüreş,zorlu bir doğa içinde insanların güçlerini ve güvenlerini kolları ile denedikleri ve aradıkları bir mücadele türü olmuşturDindirilmez bir yaşam isteği insanları birbirine saldırmaya ve devirmeye zorlamıştırTürkler doğaya ve kuvvete düşkün kişilerdirDoğudan batıya yelpaze gibi yayılan Türkler,yakın mücadeleyi her zaman ön planda tutmuşlardırGüreşte insanların üstün olduklarını kanıtlamak güçlerini topluma kabul ettirmek için uyguladıkları bir mücadele biçimidirBöylelikle bir kişinin kuvvetini öteki kişilerle oranlama imkanı bulunur

İlk çağlarda güreş, elbette bir tür boğuşmadır Orta Asya devirlerinde Türkler arasında yapılan güreş müsabakalarında güreşin sporculardan birinin ölümü halinde sona erdiği bilinmektedir Manas Destanı'nda kaydedilen güreşler bu gerçeği aydınlığa kavuşturmaktadır

Kaşgarlı XI Asır DLT’de “Çalış” ve “Çelme” kelimesinin karşılığı olarak “Güreş” (küreş) diye tanımlanmıştır Aynı sayfada “çalışçı” kelimesi “Güreşçi” olarak açıklanmıştır (Kaşgarlı, 1985) Bu büyük yazar eserinin bir başka yerinde “Kız ila küreşme kısrak ile yarışma” (Kaşgarlı, 1985) diye bir deyişle örnekleme yapmaktadır

Aynı dönemlere (XI Asır) tekabül eden ve temel eserlerden biri olan KB’de Yusuf Has Hacip; “Güreş” sözcüğünün karşılığı olarak “Küreşmek = Boğuşmak” olarak vurgulamaktadır (Yusuf Has Hacip, 1979)

Bu iki temel eserlerden yarım asır sonra (1127 - 1144) yazılmış olan ME’de de El-Havarizmi güreşe “küreş” derken bu sporun bu isim altında Oğuz, Kıpçak ve diğer Karahanlı Türk’lerinin severek yaptıklarını vurgulamaktadır (El-Havarizmi, 1993)

Günümüz Orta ve diğer Asya Türk toplumlarından Azeriler “gülaş”, Başkurtlar “köraş”; Kazaklar “küres”; Kırgızlar “küröş”; Özbekler “kuraş”; Tatarlar “köraş /küreş; Türkmenler “göreş”; Uygurlar’ın “küraş/küreş” (KTLS, 1992) dedikleri görülmektedir Diğer Türk’lerden Gagouzlar “küreş”; Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslar ise “küraş” demektedirler (BRSMSTS, 1988)
Yukarıda da görüleceği gibi güreş sözcüğü bütün Türk toplumlarında birbirine benzer ya da aynı şekilde telaffuz ediliyor Bilindiği gibi Anadolu’da da güreş sözcüğü halk arasında “güleş” ya da “küleş” (Afşin, 1988) diye telaffuz edilmektedir Görülen o ki, eski ve yeni bütün Türk toplumlarında bu sözcüğün kökeninin “kür” olduğudur

“Kür” sözcüğü eski Türk yazıtlarında (Orhun ve Yenisey) da sık sık geçmektedir ve manası “güçlü”, “sarsılmaz”, “kuvvetli” anlamına gelmektedir (Orhun, 1987) “Eş” ise eski ve yeni Türkçe’de ”arkadaş” anlamına gelmektedir “Kür-eş-mek” ME:’de kendisine denk başka biriyle aynı mücadeleyi paylaşmak ve yarışmak anlamına gelmektedir (El-Havarizmi, 1993; Kahraman, 1989) Sımakov, bu konuyu daha sade şekilde şöyle yorumlar “Türkler de 7 ve 8 Asırlarda güçlü kuvvetli kişilerin karşılıklı eşleşerek at üzerinde ve yerde saatlerce kür-eş yaparlardı” (Sımakov, 1984) demektedir

Her toplumun kültür hayatında farklı boyutlarda görülen güreş sporu, Türk spor geleneğinde çok zengin bir yere sahiptir Buna rağmen eski Türk toplumları daha ziyade göçebe hayatı yaşadıklarından, konuyla ilgili MÖ Somut belgelere ulaşmak oldukça zordur Belli bir coğrafyada değil üç kıtaya yayılmış olan Türkler hakkında tarihi vesikalar daha ziyade yabancı müelliflerden faydalanılarak aydınlatılmaya çalışılmaktadır (Safran, 1993)
Güreş ve türleriyle ilgili ilk vesikalar da, Çin kaynaklarından tasvir edilebilmektedir Hanname, Can Çiyan Teskeresi’nde Türkistan’ın güreşini açıklamakta olup, “güreş” kelimesini “jiao Çu” şeklinde iki karakter ile ifade etmektedir Aynı eser güreşlerin yapıldığı esnada güreşçilerin başlarında ve üzerlerinde giysilerin olduğunu ve halk arasında sevilerek yapıldığını vurgulamaktadır (Almas, 1986)
MÖ Türk güreşleriyle ilgili ilk belgeler yeni Çin kaynaklarında ve vesikalarında görülmektedir 1983 yılında Barçuk (Maralbaşı)’un Cona Tim harabelerinde; Çin Fen Bilimleri Akademisi, Arkeoloji Araştırmaları Bölümü’nün 1955 - 1957 yıllarında Şien (Congen) şehri civarındaki Şonglinten isimli bölgede Han sülalesi dönemine ait 140 numaralı özel bir mezarda bulunan kap ve heykellerde Türk güreşlerinin ilk figürleri tasvir edilmektedir (Şinjan Daşü, 1982; Rahman, 1996)

İlk Türk güreşlerini, ilk Batı medeniyeti güreşlerinden ayıran birçok özellik bulunmaktadır Bunlardan birisi Türkler de namahrem yerlerinin her zaman giyimli ve kapalı olmasına rağmen Batılıların çırılçıplak güreştikleri net olarak görülmektedir (Umminger, 1990; Minkowski, 1963 ) Diğer bir ayırıcı özellik ise geleneksel tarzda yapılan Türk güreşlerinin hepsinde müzik bulunmaktadır Diğer toplumlarda bu gelenek sadece İranlılarda vardır ki bu da bunlara IX Asırlarda Türklerden geçmiş olduğu bildirilir (Lvov, 1989)

Ancak şu ana kadar tespit edilen belge ve bulguların hiç birisi, Türk güreş geleneğinin zengin boyutlarını yansıtmamaktadır Çünkü güreş, atlı (binicilik) sporlarından sonra Türk’lerin sosyal yapı ve yaşayışlarının her safhasında görülebilen diğer bir spordur (Türkmen, 1996; Rahman , 1996; Almas, 1986; BRSMSTS, 1988)

Pehlivan
Bu sözcüğün aslı Farsça olup “Pehlevan”dır Pehlivan “güreşçi, yiğit ve bahadır” anlamına gelmektedir (Develioğlu, 1993) “Pehlevan - ane” (Pehlivanlıkla = pehlivancasına = yiğitlikle = yiğitçesine) “Pehlivani” (pehlivanlık = güreşme = yiğitlik) ile ifade edilmektedir (Develioğlu, 1993)

XI (11) Asrın sonlarına kadar Türk dilinde olmayan pehlivan sözcüğü, İranlılarla savaş ve barış anındaki münasebetlerle Türklere geçmiştir Önceleri sadece sıfat olarak kullanılan bu sözcük, sonradan özel isim olarak da kullanıldığı olmuştur (Kahraman, 1989)
Aslında mitolojiden genellikle uzak, sosyal yapı ve yaşayışı yansıtan Türk destanlarındaki “Alp” tipi, İran destanlarında “Pehlevan” olarak geçmektedir Diğer yabancı destanlarda olduğu gibi İran destanlarının da mitolojik yönü çok ağır basmaktadır Buna rağmen “Şahname”’de Turanlılardan (Türklerden) Peşeng, Efransiyab ve Ercasb hem hükümdar hem de pehlivan olarak sıkça geçer Yine Şahname’de adı İranlıların efsane güreşçisi Rüstem’inki kadar çok geçen Turanlı (Türk) güreşçi Efransiyab; güçlü-kuvvetli ve kolay yenilmeyen bir yiğittir İranlılara göre düşman pehlivanlarının en ünlüsü Efransiyab’tır Diğer düşman saydıkları Arap, Rum vb kavimlerin pehlivanları, İranlılara göre çok kolay yenilenleridir ve bunları fazlaca ciddiye almazlar (Demirel, 1995)

Türk destanlarında ve gerçek hayatta eskiden ve günümüz Orta Asya Türk toplumlarında güreşte galip gelene “Baatır” (Bahtiyar - Kahraman) denir ve o gözle bakılırdı (Savalayev - Bukayev ve Membetkaliyev, 1995) Türk destanlarında pehlivan sözcüğü “alp” sıfatıyla geçmemektedir Fakat, savaşlarda güreş (küreş) geçmektedir Örneğin, iki düşman ordusu karşılaştığı zaman çoğunlukla iki tarafın alp’i veya savaşçısı güreşir, kim yenerse zafer o tarafın sayılır Manas’ta Türk güreşçici Koşay Han’ın Çinli Coloy Han’la güreşip yenmesi gibi (Demirel, 1995; Saralayev-Bukayev ve Membetkaliyev, 1995)
XII Asırdan itibaren özellikle Selçuklularda pehlivan hem isim hem de sıfat olarak geçmeye başlar Bunda önemli sebep de Tuğrul beyin resmi dil olarak Farsça’yı kabullenmesi de gösterilebilir Selçuklu emiri Şemsettin İldeniz’in oğlunun adı “Nusret üd din Muhammed Pehlivan” idi (Kahraman, 1989) Konya Selçukluları döneminde şimdiki Niğde ilinin adı “Dar ül Pehlivaniye” olarak geçmektedir (Taneri, 1977)
Daha sonraları Şecere-i Terakime/Türk’lerin Soy Kütüğü (Ebülgazi Bahadır Han, 1663/1972) ve diğer eserlerde pehlivan adı ve sıfatının geçtiği görülebilmektedir (BRSMSTS, 1988; Ciley, 1986; Liu, 1987)

Bilindiği gibi bugün Türkiye’de pehlivan sözcüğü güreşçi manasına gelmektedir Hatta güreşçiler arasında “sen güreşçi olabilirsin ama pehlivan olamazsın” esprisi yaygındır Bunu demekle pehlivanlığın çok iyi bir güreşçilik gerektirdiği ya da daha iyi meziyetlere sahip olunduğu vurgulanmaktadır

Bugün Azeriler’in “pahlavan”, Kazaklar’ın “baluvan” Kırgızlar’ın “balban”, Uygurlar’ın “palvan” (KTLS, 1992) dedikleri ve güreşçiyi, hatta iyi güreşçiyi kastettikleri anlaşılmaktadır Aynı terimi güreşçi için kullandıkları gibi güreş içinde kullanmaktadırlar (Balgambayev, 1985; Bahtiyavov, 1993; Kılıçov, 1995)

Orta Asya Türk halklarının ata sözleri ve deyimlerinde pehlivan sözcüğü sık sık geçmektedir Örneğin, Kazaklar “palwağa on tersi birdey” (Pehlivana ters-doğru birdir); “Balwandıgtı al al biledi, mırzalıgtı mal biledi” (Pehlivanlık güçtendir, efendilik maldandır) vb artırılabilir (İsmail ve Gümüş, 1995) Trükmenler de buna benzer sözler sarfederler “Gaharını yuwdan-, palwan” (Kahrını gizleyen pehlivandır) vb söylemektedirler (Kürenov ve Gümüş)

Güreşte de fütüvvetin remizleri görülmektedir Şed, üç kez bağlanır Kispete de üç düğüm atılır Birinci düğüm; Ahde vefa kılmak Allah için, ikinci düğüm; Bey’ate vefa kılmak Hz Muhammed için, üçüncü düğüm;Vasiyeti şereftir(buna Mühr-i şed denir) HzAli için Kispetin kemerin içerisinden geçen ipi, düğüm atıldıktan sonra sağa uzatılırsa; HzHasan’a; sola uzatılırsa; Hz Hüseyin’e işarettir İpin sol ucu diğerine nazaran biraz uzunca bırakılır Bu Hüseyin evladının galipliğine işarettir Bazılarınca sağ üstada, sol yol ataya işarettir Şed’in uçları da aynı şekilde uzatılır
Paça bent üç kat sarılır: Bu şeriat, tarikat ve hakikate işarettir: Şeriatte üstüvar ol, tarikatte paydar ol, hakikatden haberdar ol Ayağa sarılan bu paça-bent/pâ-bend, şed’din mukabilidir Şed’din yedi adı vardır Bunlardan birisi de Miyân-bend’dir Paça bent’in bağlanmasının manası; vefa ve teslîmdir Paça’ların da bağlanmasıyla harama karşı bir sed çekilmiş olur Cebrail (ss) Nuh Peygamber’in ayağını ve Ibrahim Peygamber de İsmail Peygamber’in ayağını bağlamışlardı

Güreşlerin giriş ve çıkışları arasındaki merasimlerde dinî ritüelleri görmek mümkündür Yağlı güreşte göbek-diz altı arası kispetle örtülüdür Kispet bu yasak bölgeyi örterek haramı önler Kispet edebin sembolü olan bir işlevi de yerine getirmektedirKispet sağ yana alınarak, sağ tarafta taşınır

Pehlivanlar kullandıkları kispet, paça-bent ve edavata, zembile, güreştikleri çayıra ayrı ayrı hürmet gösterirler Kispeti taşıdıkları zembilin üzerine kimseyi oturtmazlar Unvanını kazandığı kıyafete saygı gösterirler Kispetiyle birçok meydanda şeref kazanmıştır Bu bağlamda kispetinin de şerefini korur ve zedelenmesine müsaade etmez Pehlivanlıkta, kispet te en az pehlivan kadar önemlidir Onunla vücudunun uyum sağlaması gerekir Güreşi bıraktıkları zaman bile bu saygılarını devam ettirirler Kispetlerini evlerinde misafir odalarının duvarına asarak muhafaza ederler

Kispetin siyah renkli yapılmasının da bir anlamı vardır Kispetin siyah olmasının nedeni; Fütüvvet-nâmelerde Yaratılış Efsanelerinde yer verildiği gibi, gökten inen elbiseler anlatılırken; “Adem oğlanınca beş dürlü ton endi: Evvel Adem’e ak endi Mûsa’ya saru endi Isâ’ya gök endi Nûh’a yeşil endi Ali’ye sihay endi” denmektedir Hz Muhammed , Hz Ali’ye şed kuşatır ve icazet verir Hz Ali’de, Hz Muhammed’den aldığı icazetle bu mahalde on yedi kişinin/kemer-bestenin belini kuşatıp icazet verir Bunlar da sehabelerden diğerlerinin bellerini kuşatır(89)

Güreşçiler abdestsiz güreşe çıkmazlar, pirlerini anmadıkça vazifelerini bitirmiş saymazlar Kispeti iki rekat namaz kıldıktan sonra, yere diz çöküp şu duayı okuyarak: “Ya kâyimen alâ nefsin bimâ kesebet râhiynetûn” giyerler Kıbleye doğru kispetinin ön kasnağını öperek başına korlar Önce sağ ayağını, sonra da sol ayağını geçirerek giyer Kispeti çıkarırken de önce sol ayağını, sonra da sağ ayağını çıkararak kispetinin kasnağını öperler Kispet giyilirken ve çıkarılırken uzuvlar gösterilmez Ustasını yense dahi elini öpme, usta çırak ilişkilerinin saygı kurallarındandır Kendini üstün görme yoktur Bu törenler daha güreşe yeni başlarken bütün pehlivanlar tarafından öğrenilirdi

Bir pehlivanın, güreşe başlamadan önce meydana girdiği zaman, sağ eli ile üç defa toprağı öpmesi farzdır Teyemmüm gibi bu ritüeli yaparlar Pir’inin ayağını öpmüş gibi vazifeyi yerine getirir Aynı işlemi güreşten çıkarken de yapar

Pehlivanlar güreşe başlamadan önce el tutuşurlar Rakibin kispetinin ön kasnağının üstüne değecek şekilde sağ eli ile rakibinin sağ elini tutar Diğer sol elini de rakibinin sol eli ile tutmak suretiyle kispet sıvanır Cazgır isimlerini okuduktan sonra pehlivanlar hürmet ifadesi olarak önce sağ ayağını ileri atar ve başını eğerek önce sağ eliyle sağ tarafını, sonra sol tarafındaki seyircileri selamlar Seyirciyi selamladıktan sonra arkasını dönmeden geri geri gelir ve tekrar rakibi ile el tutuşur

Pehlivanlar peşrev yaparken topluca kıbleye, pirlerinin kabrine doğru önce sağ ayaklarını ileri atarak giderler ve bir mesafeden sonra dururlar Sonra tekrar geri geri üç adım gelerek dururlar Sol dizi çökerek sağ dizi dik tutarak temenna ederler Birinci adımı Allah adına, ikinci adımı Cebrail adına ve üçüncü adımı da HzMuhammed adına atarlar

Peşrev bittikten sonra, alanda dolaşmaya başlayan güreşçilerden birisi elini kispetine vurarak hasmına işaret verir Bu sesi duyan diğer güreşçi ona doğru gelir ve karşılaştıklarında el sıkışırlar Sonra ters yönde yürümeye başlayınca ellerini ağızlarına ve alnına götürerek selâm verirler Kısa bir süre dolandıktan sonra, yine kispetlerine ellerini vurarak yürüyüp karşılaşınca iç tarafta kalan sağ ayaklarını yan yana getirip paçalarının şirazelerini sağ elleri ile yoklar Bu bir nevi ahilikte şeddin sıvanmasıdır Şiraze yoklamasından sonra çiftler ayrılarak, diğer yapılması gereken hareketleri yaparak güreşe başlarlar

Eski pehlivanlar normal yaşantıdaki kıyafetlerinde bellerine yünden yapılmış bir kuşak/şed bağlarlardı Bunlara ait bir çok fotoğraf mevcuttur

KIRKPINAR GÜREŞLERİNİN TARİHÇESİ
Güreş, geleneksel Türk sporları içinde ön sıralarda yer alan ve yaşlı güreşçilerle gelenekselliğini sürdüren bir spor türüdür

Kırkpınar güreşleri ile de bu geleneksellik devam etmekle ve devam ettirilmeye çalışılmaktadır
Edirne 'nin 1361 yılında fethinden önce, Anadolu 'da bulunan Osmanlılar, Orhan Gazi devrinde oğlu Süleyman Paşa Komutasında 1356-1357 yıllarında Rumeli 'ye geçerler Burada yaptıkları akınlar sırasında savaş yapmadıkları ve mola verdikleri günlerde zamanlarını aralarında çeşitli sporlar yaparak değerlendirirlerdi Bir keresinde güreşe tutulan 40 yiğit içinden ikisi tutuştukları güreşi gece yarısına dek sürdürdükleri halde sonuçlandıramazlar ve ikisi de güreştikleri yerde can verirler Arkadaşları bu iki yiğidi güreş yaptıkları yerde bulunan bir incir ağacının altına gömdükten sonra Edirne 'ye doğru akınlarına devam ederler Edirne 'nin fethinden sonra Ahırköy Çayırlığına geldiklerinde, o incir ağacının civarında billur kaynaklı bir suyun Kırkpınar çayırlığına doğru aktığını görmüşler, bu nedenle de "Kırktı bunlar Bu yakaya ilk ayak basanlardır bunlar" diyerek o yere Kırkpınar demişlerdir

IMurat Edirne 'nin alınmasından sonra, Edirne 'de bir güreşçiler tekkesi kurmuş ve bundan böylede her sene güreş yapılması bir gelenek haline gelmiştir
Kırkpınar Edirne 'yi Ortaköy 'e bağlayan 35 kmlik yolun üzerinde, Simavina (Samona) ile Sarı Hızır Köyleri arasında bulunan ve Balkan savaşından sonra (1913) Yunanistan 'a bırakılan Nazif Ağa tarlası denilen Çimenlik bir yerin adıdır Bu yerin bir tarafı Topçu Ali Ağa 'nın tarlası, bir tarafı çayırlık, bir tarafı Tikio 'lu (Totio 'lu) Recep Ağanın tarlası, bir tarafı Çilingiroğlu 'nun sebze bahçesi ve bir tarafıda Kırklar çeşmesidir Bu Yiğitleri anmak ve güreş geleneğini sürdürmek için de güreşler 1923-1924 tarihlerinden itibaren Edirne 'nin "Sarayiçi" denilen yöresinde yapılmaya başlanmıştır

YAĞLI GÜREŞ KAİDELERİ

Kırkpınar güreşleri tarihi taşıyan ne önemli bir spor dalı ve yarışmasıdır
Şu bir gerçektir ki, yağlı güreşlerin yapıldığı ilk yıllarda bir süre söz konusu değildi ve kıran kırana güreşler saatlerce sürerdi
Bu günkü güreşlerde, ufak tefek ayrılıklar görülürse de eskisinden pek farkı bulunmamaktadırVe eskisinin yaşatılmasına itina gösterilmektedir
Kırkpınar güreşlerine gün geçtikçe artan ilgi nedeniyle katılan güreşçi sayısının artması karşısında bazı kaidelerin değiştirilmesi ve süre kısıtlaması konulması bir zorunluluk haline gelmiştir
Güreş yarışmaları Baş, Başaltı, Büyük-Orta,Küçük-Orta, Deste(Ayak)ve teşvik boyu kategori üzerinden yapılmakta olup,bunlar ayrıca pehlivan sayısının çokluğuna göre de Boy’lara ayrılmaktadırBaş, Başaltı, Büyük Orta, Küçük Orta-Büyük Boy,Küçük Orta-Küçük Boy,Deste Büyük Boy,Deste Orta Boy, Deste Küçük Boy ve Tozkoparan gibi
15 Mayıs 1991 yılında yayınlanan ‘Yağlı Güreş Yönetmeliği’ uyarınca güreşçiler kur’a ile eşleşirlerTeşvik Boyundan Büyük Orta Boyuna kadar olan (Büyük Orta Hariç) sıkletteki güreşçilerin yarışma süreleri yarım saat, Büyük Orta, Başaltı ve baş Boyu güreşlerinde ise bir saat olarak sınıflandırılmış olup bu süre sonunda yenişemeyenlere,meydan baş hakemi 10 dakika puan güreşi yaptırır, kule hakemleri sonucun belirlenmesine yardımcı olurlar
Bir saatlik güreş sırasında pasif ve faullü güreşi nedeniyle üç ihtar alan güreşçi yenik ilan edilir Üç ihtardan daha az ihtarlar, puan güreşinde dikkate alınır
Yağlanan pehlivanlar tek sıralı saha kenarına yakın olarak dizilir, rakipleri ile el ele tutuşurlar, güreş duasını dinlerler ve peşreve başlarlar

YAĞLI GÜREŞLERDE OYUNLAR
Evliya çelebi seyahatnamesinde de anlatıldığı gibi keseme, şirasi, kesebend, ters çekme, piş kabzu, yanbaşa, serkelle, cezayir sarması, boğma, karakuş gibi eski güreş oyunlarının yanında künde atmak, ters sarma, ters şak, ters kepçe, paça kasnaktan savurma, sarma, dış kazıkta gerdane, elense, tırpan, çift çaprazda, burun kakması, boyunduruk, karşılıklı paça kasnak, gibi yaklaşık 33 güreş oyunu vardır

YAĞLI GÜREŞ ARALIĞI
Şimdilerde Ağa seçiminde geleneksel kurallar işlememektedirArtık para söz konusu olmuştur Önceleri ise; yörede sözü geçen saygınlığı olan, hali vakti yerinde olan kişiler belirleni, seçilen adaylar iyi niyete ve karşılıklı anlayışa dayalı olarak aralarında bir kişiyi seçerlerGüreşlerin bitim günü bir kuzu arttırma ile satışa çıkarılır adaylar kısa bir attırma yaparlar ve kuzu daha önce belirlenen aday önüne bırakılır ve Ağa seçilmiş olur

GÜREŞLERİN BAŞLAMASI
Kırkpınar güreşlerine ayrılan bir haftalık sürede ilk dört günde çeşitli Eğlenceler, Konserler, Halk Oyunları gösterileri düzenlenmekte,bu arada güreşlere katılacak güreşçilerin kayıtları yapılarak, güreşlerin başlangıcı olan haftanın son üç gününe hazırlık yapılmaktadırEskiden güreşlerin ilk günlerinde at koşuları, merkep ve çuval yarışmaları yapılmaktaydı
Davetliler güreşlere, eski bir geleneğe uyularak kırmızı dipli mumla davet edilirler(önceleri kırmızı dipli balmumu)Sahaya çeşitli eğlence yerleri ile birlikte satıcılar için dükkanlar ve teşhir yerleri yapılırKırkpınar Ağasının eskiden padişahların av sahasına Tavuk Ormanında vereceği yemeğin hazırlıkları da sürdürülürdü
Güreşlerin başlangıcının ilk günü olan Cuma günü, tüm güreşçiler pehlivanlar mezarlığını ziyaret ettikten sonra, Selimiye Camiinde okutulan Mevlütten sonra Sarayiçi’ne gidilerek küçük boylardan itibaren cazgırın duası ile güreşleri başlatırlar
Ünlü cazgırlar arasında,Edirne Ayşekadın Camii imamı Sadık Hoca (Atılgan), Şirin Mustafa sayılabilir

Kaynak:
Türk spor Tarihi Doğan yıldız
Edirne belediyesi web sitesi
Güreş federasyonu web sitesi
SnOsman Gürsesoğlu nun internette bulunan araştırma notları
Dr Musammet Başaran Serbest ve Grekoromen Güreş
YrdDoçDr Mehmet Türkmen

Aba Güreşi

Türk Milleti tarihin her döneminde kendine has gelenek ve görenekleriyle birer kültür merkezi oluşturmuşturOluşturulan bu kültürlerin başında Spor ve Güreş kültürü gelmektedirGüreşin içerisinde ise Türklere özgü bölgelere göre farklılık gösteren "YAĞLI-KARAKUCAK-KISA ŞALVAR GÜREŞİ-ABA ve SİNSİN GÜREŞLERİ vardır
Toplumları anlamak ve değerlendirmek için önce onların değerlerini , örflerini, Gelenek görenek ve toplumsal değerlerini tanımak gerekirBütün toplumların kendine has kültürleri vardırBu kültürel değerler ülkelerin gücü ve propagandasını yapabildiği ölçüde evrensel bir niteliğe kavuşmuşlardır
Bu gün unutulmaya yüz tutan Güreş türlerimizden biriside Aba GüreşleridirAba güreşi : Güreşçilerin sırtlarına ABA giyerek , bellerine kuşak bağlayarak yaptıkları güreştirGünümüzde Hatay ve Gaziantep yörelerinde yapılırAncak her iki yörenin de Aba güreşi arasında uygulanış bakımından farklılıklar vardırt
Önceleri büyük şenliklerle yapılan güreş artık maalesef unutulmaya yüz tutmuş olup ancak yılda bir iki defa yapılmaktadırÖzellikle köylerde yapılan güreşlerde Düğün sahibi çevre köylere haber salarak "OKUNTU YOLLAYARAK" güreşçileri düğün güreşine davet ederdi
Çevre köylerden gelen güreşçiler köyde düğün süresince misafir edilirdiGüreş köy meydanında yapılırdıBazen bir hafta sürdüğü olurduKöylüler meydanın etrafına halka kurarak güreşi izlerlerdiBu güreşin diğer güreşlerden en önemli farkı yenen ve yenilen güreşçi hakkında lehte veya aleyhte tezahürat yapılmamasıdırEğer herhangi birisi için bir tezahürat yapıldığında köylüler tarafından bu durum yadırganır ve çok ayıplanırdıAba güreşlerinde genel manada tezahürat yapılmaz tavrı yıllardan bu yana yerleşik gelen bir adettir

ABA :

Günlük yaşamda kullanılan çoğunlukla yünden dokunmuş sağlam , kaba ve kalın bir giysidirYakasız olup ,uzun kısa boz işlemeli , kırmızı sırmalı Aba gibi bir çok çeşitleri vardır

KÖYNEK :

İçten giyilen uzunca gömlektirAçık renkli basit keten bezinden yapılmıştırUzun ve kısa kollu olabilirGüreş esnasında kolun serbestçe hareket edebilmesi , kolun hareketini engellememesi iiçin omuzdan koltuk altına kadar yırtılmaktadırUzun olan köynekler genellikle dize kadar inmektedirBolca ve yakasızdırDüğme kullanılmayan köynek baştan giyilip baştan çıkarılırnormal günlerde gömlek donun üzerinden giyilmektedir

DAVUL VE ZURNA :

Bir çok şenliklerde , düğünlerde çeşitli mevsim eğlencelerinde , bayramlarda , törenlerde ve kaynaşmalarda Müzik olarak özellikle davul zurnanın etkinliğin görmekteyizDavul zurna bu güreşin vazgeçilmez unsurlarıdırGüreş esnasında çalınan ezgilere ve kendine has usluba HARBİLEME denirHarbileme harbten gelip cenk havası , harb havası anlamına gelirYiğitçe, mertçe Güreşe davettirOlağanüstü durumlarda ritim ve vuruşlar artar ve bazende azalır

ABA GÜREŞİNDE ÇUKUR

Aba güreşinin yapıldığı alana çukur adı verilirKöy meydanı, harman yeri, çimenlik bir alan , yumuşak topraklı bir alan çukur için arzu edilen uygun olan bir yerdirÇukurlar genellikle düğünün durumuna göre tesbit edilirGüreşe ilgi ve kalabalık çok olur ise geniş alanlar çukur olarak belirlenirAba güreşleri genellikle düğünlerin yoğun olduğu Sonbahar da organize edilirÖzellikle köylüler harmanlarını kaldırdığı hasatlarını bitirdiği zaman ve gelirlerini elde ettikleri ay olan sonbahar ayında düğün merasimlerini yaparlarEğer çukur çamur olursa saman serpilmektedirAyrıca çukur bölgesi taş çakıl ve insan bedenine zarar verecek şeylerden tertemiz temizlenir ve tam güreş yapacak evsafa getirilir
DOLANMA
Güreşin yapıldığı çukurda gezinmeye dolanma adı verilirTaraftarlar tarafından çukura salınan güreşçi kendine rakip bulabilmek için dolanırBu dolanma karakucak ve yağlı güreşteki dolanmaya benzemezRakip taraf çukurda gezinen güreşçiye denk bir güreşçi bulduğu zaman hemen soyunup çukura çıkarDolanan güreşçi çukurda gezinen güreşçiyi kendine denk bulursa hemen güreş başlarEğer dolanan güreşçi rakibi kendine eş görmez ise güreş başlamadan çukurdan çıkar ve giyinirFakat genellikle korkmuş havası vermemek için ilk evvela rakibi kabul edip ondan sonra giyinirDolanan güreşçi kendine güvenen gururlu cesur güreşcidirBu sebeple kendinden daha ağır rakiplerle mücadele etmekten çekinmezAba güreşinde özellikle bilhassa düğün güreşinde güreşçileri kilolara göre eşleştirerek güreştirmek pek görülmez İsteyen isteyenle güreşirBur tür güreşlerde rakibe itiraz genellikle güreşçinin taraftarları tarafından yapılmaktadırRakip uygun görürse güreş başlar rakip uygun görmez ise yukarıdada belirtmiş olduğumuz gibi güreş başlamaz

TOP (ödül)
Diğer güreşlerde Yol (Yolluk) adını alan ödül aba güreşinde "TOP" adını alırGüreşte düğün sahibi tarafından ortaya konan ödüldürBu ödül düğün sahibi tarafından çukura getirilen beş metrelik bez, halı , koç vb gibi olabilirTopun maddi değeri pek fazla yokturManevi değeri vardırDiğer güreşlerdeki gibi para toplama işi aba güreşinde kesinlikle yokturBu töre yıllardan beri süregelmektedirTop şampiyon için en büyük zenginlik büyük bir zenginlik ve gururdurAncak son zamanlardaki büyük organizasyonlarda ise altın ve para ödülleri verilmeye başlanmıştır

OKUNTU
Yöredeki köylüleri ve misafirleri güreşe davet, cağrının adıdırŞimdiki modern anlamda davetiye denen çağrı pusulasına halen anadolunun bir çok yerinde okuntu denmektedirOkuntuyu düğün sahibi listeler halinde tanzim ederek gönderir
EŞLEŞTİRMELER
Gaziantep'te yapılan tüm Aba güreşlerinde Pekmezciler, Fıstıkçılar, Dereköylüler diye üç gruba ayrılırBağcılıkla uğraşanlara pekmezci ,Fıstıkçılıkla uğraşanlara ise Fıstıkçı adı verilmiştirBöylelikle kimin fıstıkçı kimin pekmezci olduğu anlaşılırBir fıstıkçı ile pekmezci eşleştirilirAyrıca burada güreşçilerin beslenme tipinide burada görebiliriz
HAKEM SEÇİMİ
Hakem seçiminde de fıstıkçılar ve pekmezciler göz önünde bulundurulur
Önceden Aba güreşi yapmış her iki tarafında saygı duyduğu yaşlı kimselerden bir heyet oluşturulurBu heyet seçilirken kişinin sosyal ve dini yaşantısı dikkate alınırYalan söylemeyen,doğru,dinine bağlı kişiler heyete kabul edilirHeyet her iki tarafında kabul edeceği,Eski Aba ustalarını hakem
olarak tayin eder
ABA GÜREŞİNİN BAŞLAMASI
Güreş yazı tura ile başlar,genellikle iki kez yapılırBeraberlik durumlarında üç kez yapılırGüreşe başlamadan önce aba giyilirÜstünden kuşak bağlanırGüreşçilerden birisi rakibin kuşağını sağ eli rakibin omzunun üzerinden yakalarKuşak sırasıyla önce bir güreşçi sonra diğer güreşçi tarafından sırasıyla tutulurKuşaktan tutmaya, aşırma yada el atma denirBu pozisyon dezavantaj olduğu için yazı turayı bilemeyen önce aşırırGüreş esnasında kuşak bırakılırsa güreşçi yenik sayılırYenik düşme göbeğin gün görmesidirGöbeğin güneşe karşı gelmesi sırtın yere gelmesidirYerde pek güneş olmaz
Oyunlar genellikle ayaktan yere düşürmeyle sonuçlanırİki defa yenen güreşçi çukurdan galip ayrılır
Berabere kalmaya "Toy gelme" denirÇukurda dolanan güreşçi yenilinceye kadar çukurdan çıkmayabilirRakibi yenen güreşçi alkışlanmaz,yenende yenilende erdemlidir
TEMEL TEKNİKLER

YAN BAĞDA:El atan (Aşıran)Güreşçi tarafından rakibin yan tarafından,sağ bacağa yapılan ayak
hareketidirYan bağda en etkili tekniklerden biridir

BOŞA KALDIRMA : En önemli tekniklerden biridirAşırılan güreşçinin rakibin bağdalarını etkisiz kılarak iki bacağı arasından yoklayıp göğüs hizasına kadar kaldırıp yere vurduğu oyundur

İÇ BAĞDA : Aşıran (el atan) güreşçinin , sağ bacağı ile rakibin sol bacağına yapılan hamlenin adıdır

SONUÇ OLARAK Kültürel varlığın vazgeçilmez bir parçası olarak bilinen Aba Güreşimizde gün geçtikçe önemini maselef kaybetmektedirNedeni medyanın ve yazılı basının her şeyi futbola endekslemesi bunun en tipik örneğidirJaponların sumosu gibi temennimiz bu güzelim güreşimizin Ata ecdad yadigarı olarak nesiller boyu sürdürülmesi yaşatılması ve dünyaya tanıtılmasının sağlanmasıdır

KAYNAKÇA
Geleneksel spor dalları federasyonu…
Enver KESKİN "ABA GÜREŞLERİ" 1978 Ankara
***Selli Hasan (Canlı Kaynak eski Aba ustası)
***Osman Mehmet (Canlı kaynak eski aba ustası
***Kekeç halil 'Canlı kaynak eski aba ustası Gaziantep - Nizip-Kilis-Oğuzeli

Kısa Şalvar Güreşimiz

Genellikle Kahraman Maraş İl merkezi ve ilçelerinde icra edilen bu Güreş çeşidi yıllardır yapıla gelmektedirŞalvar güreşi çok eski geleneklere dayanan ve Türkmenler tarafından yapılan bir güreş türüdürKısa şalvar adından da anlaşılacağı gibi keçi yününden yapılırŞalvarın ağız kısmına kösele deri dikilirBağı ise kalın örme ipten yapılırKısa şalvar diz üstünde baldırın orta yerine gelecek uzunlukta dizayn edilirKahraman Maraş yöresinde yapılan tüm güreşlerde bu tür şalvar kullanılagelmiştirYapılışı çok eskilere dayanan bu güzelim Güreş şimdi sadece Kahramanmaraş'ın Bertiz , Baydemirli ve çevresinde yılda bir defaya mahsus olmak üzere Festival şeklinde tanzim edilerek bu ananenin yaşatılmasına çalışılmaktadır

ŞALVAR GÜREŞİNDE TEKNİK UYGULAMA

1-Kısa şalvar güreşinde tüm teknikler ayakta yapılır
2-Rakip alta düştüğü anda bir tek hamle şansı verilirBu hamlede sonuç olmaz ise genelde ayağa kaldırılır
3-Dengenin son derece önemli olduğu güreş sporunda Ayakta muazzam bir denge unsuru oluşturan kısa şalvar güreşleri ata sporumuza bir çok şampiyonunun kazandırılmasında bir hayli büyük yararları olmuştur

KAHRAMANMARAŞ'TA YAPILAN KISA ŞALVAR GÜREŞLERİNDE UYGULANAN TEKNİKLER

1-YANBAŞI
2-İÇ ÇANGAL
3-DIŞ ÇANGAL
4-BAĞDA
5-TIRPAN
6-DOMUZ TOPU
7-DÖŞ ÇANGALI
8-ALDANGAÇ
9-KÜNDE (ŞARK VE BEL KÜNDESİ)
10-DİLKİDEN ATMA
11-YAN BAĞDA
12-DİLKİ ÇANĞALI
Yöresel şive ile adlandırılan bu teknikler hala daha yapılagelmektedirBilhassa Ayakta yapılan güreşlerde çangal fonksiyonunun ne kadar sonuca gidici bir hadise olduğu bilinmektedirTürk güreş tarihinde Çangalın yaygınlaşmasında Bilhassa Bekir Büke ismi ön plana çıkmaktadırTürk güreşinde
Maraş çangalı diye bilinen çangalın mücitlerindendirİzlemiş olduğumuz bir çok güreşlerde bir güreşçi çangal attığı zaman "AHADA MARAŞ" DİYE ESPRÜTEL bir şekilde güreşimize yerleşmesine sebebiyet vermiştir

KISA ŞALVAR GÜREŞİNİN YAPILDIĞI ZEMİN

1-YUMUŞAK ELENMİŞ KUM ZEMİN
2-ÇELTİK KABUĞU YERE SERİLEREK ÜZERİNDE YAPILIR
3-ÇİM ZEMİN
4-KAR ÜSTÜNDE
5-Genelde açık alanda yapılan bu önemli güreşlerimiz için 1970-2001 dönemini hatırlamaktayımGenelde Kahraman Maraş Merkez -İlçelerden
Afşin-Elbistan-Türkoğlu-Pazarcık-Göksun-Andırın-Çağlayancediü
Kasabalardan İse :Çardak-Arıtaş Altın elma ve ismini sayamadığımız birçok köyünde yıllarca kısa şalvar güreşleri yapılagelmiştirKısa şalvar güreşinden uzun pırpıt güreşine geçiş intibakı bir hayli zor olmuşturHalk yüksek risk içeren teknikleri ve bilhassa güreşte heyecanlı sahneleri sevdiğinden karakucak güreşlerine geçilip rakip alta düştüğü zaman çok tepki göstermişlerdirSeyirciler hep bir ağızdan kaldır diyerek hakeme tepki göstermişlerdirFakat zamanla bu güzel anane kaybolmaya yüz tutmuş ve şimdilerde ise sadece KMaraş merkez Bertiz ve baydemirli dışında hiç bir yerde malesef yapılmamaktadırTarihi miras olan ve güreşimizin alt yapısına büyük fayda sağlayan böylesine önemli bu güreşlerin yaşatılması için mutlaka yetkililerin çaba sarfetmeleri teşvik unsurları ortaya koymaları ve en azından ananenin kaybolmaması için girişimlerde bulunmaları şarttır

Kaynak:
Geleneksel spor dalları federasyonu

Kuraş

Özbek halkının geleneksel güreş türleri 3500 yıl öncesine dayanan dönemi kapsamaktadır “Kuraş” sözcüğü Özbekçe’den tercüme edildiğinde “Güreş” anlamına gelmektedir Kuraş ile mücadele ve toplumsal spor olarak çoğu eski doğu literatür kaynaklarında karşılaşmak mümkündür Bin yıl önce ortaya çıkan “Alpomış” Destanında bile “Kuraş” en sevilen ve saygıyla karşılanan, ayrıca söz konusu dönemlerde Özbekistan’ın tarihi topraklarında yaygın olan bir spor türü olarak ifade edilmektedir
Çoğu eski ve orta çağ filozof ve tarihçileri kendi el yazmaları ve kitaplarında “Kuraş”dan bahsetmektedir Doğunun büyük alimi ve fikir adamı İbni Sina, “Kuraş”ın vücudu ve ruhu desteklemenin en iyi yöntemlerinden biri olduğunu yazmıştır Ancak Kuraş’ın ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığı ile ilgili net bir bilgi şu ana kadar yoktur Buna rağmen, Kuraş’ın en eski güreş türlerinden olduğunu birçok uzman desteklemektedir
Milattan sonra IX yüzyılda Kuraş’ın yeni gelişme aşaması başladı O dönemlerde günümüzün Özbekistan Bölgesine yerleşen insanlar tarafından bayram ve düğün gibi büyük toplumsal olaylar düzenlendiğinde eğlence türü olarak Kuraş kullanılmıştır Sonradan Kuraş normal eğlenceden bağımsız bir spor türü ve fiziksel hazırlık yöntemlerinden birine dönüşmüştür
XII yüzyılda yaşamış Pehlivan Mahmud gibi büyük güçlü güreşçilerin isimleri halk içinde efsaneye dönüşmüştür Günümüze kadar Hivada yerleşen mezarı kutsal yer olarak kabul edilmekte ve çoğu ibadet edenleri kendisine çekmektedir XIV yüzyılda tüm insan tarihinde tanınmış başkomutan ve devlet erbabı Amir Temur, kendi askerlerini fiziksel yeteneklerini geliştirmeleri için “Kuraş”ı kullanmıştır Bilindiği gibi, Amir Temur’un ordusu o dönemin yenilmez ve dünyanın en güçlü ordusu olmuştur
Yıllar geçti ve “Kuraş” günümüzün Özbekistan bölgesinde yerleşen halkın en sevdiği ve önem verdiği geleneklerinden biri haline gelmiştir Kuraş, Özbek’lerin kanında vardır dersek de hata yapmış olmayız Çocuklar, bu güreş türüne olan sevgiyi babalarından miras almaktadır Günümüzde sadece Özbekistan’da iki Milyona yakın kişi “Kuraş” ile uğraşmaktadır Ayrıca bu güreş türünün meraklısı ve takipçilerinin sayısını belirlemek zorlaşmıştır
1980’li yılların başında Kuraş’ın meşhur Özbek ustası, Judo ve Sambo, ayrıca Kuraş’ın gelişmesinde öncülük eden Kamil Yusupov, Kuraş’ın uluslararası standartlara uygun olacak yeni evrensel kuralların hazırlanması amacıyla miras olan Özbek güreşi öğrenilmesi konusunda araştırmayı başlatmıştır 90’lı yılların başında bu zor araştırmayı tamamlamıştır ve Özbek Kuraş’ını dünya arenasına çıkarmayı hedeflemiştir İlk başta kendisi tarafından hazırlanan Kuraş kurallarını uzman ve sevenler arasında kamu görüşüne havale etmiştir Yeni kurallar, uluslararası spor standartlarına uygun olacak üniforma, güreş yapılacak yer, güreş süresi ve kostüm iyi yönlerini kapsayan Özbek güreş kurallarını birleştirmiştir
Kuraş kurallarının önemli bir üstünlüklerinden biri de yatık durumunda, yani parter olarak güreş yapmanın yasak olmasıdır Güreşçilerin birisinin dizi yere deydiği zaman hakem güreşi durdurur ve güreşçilerin ilk pozisyonu almasını sağlar Bu durum Kuraş’ın spor seyircileri açısından dinamik, hızlı ve ilginç olmasını sağlamaktadır Bunun dışında Kuraş kuralları bel kemerinin aşağı kısmında tutulması, ayrıca diğer tüm acı veren ve boğucu hareketleri kesin olarak yasaklamaktadır Bu ise sporcuların sakatlanma oranını en aza indiren Kuraş’ı güvenli bir güreş türü yapmaktadır

Kuraş’ın yeni dönemi eski Sovyet cumhuriyetleri içinde Özbekistan’ın ilk olarak bağımsızlığı ilan ettiği 1991 yılında başladı Ülke Hükümeti, 70 yıllık totaliter rejiminde engellenen ulusal değerleri ve Özbek halkının gelenekleri yeniden yaşatmak hedefini koydu Milli güreş türü Kuraş’ın yeniden hayata geçirilmesi konusu öncelikli hedeflerden biri oldu Kuraş’ı modern uluslararası bir spor olması ve o¬nun Olimpiyat Oyunları kapsamına dahil edilmesi önemli amaçlardan biri olmuştur ve olmaya devam etmektedir
Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Karimov’un desteğiyle bu Özbek güreşinin uluslararası kapsamda bir takımın faal grup üyeleri aracılığıyla geliştirme çalışmaları başladı Bu grup tarafından büyük bir başarılara imza atılmış ve Özbekistan’ın çeşitli bölgelerinde bir kaç büyük turnuvalar düzenlenmiştir Ülkenin her köşesinden binden fazla güreşçi bu turnuvalara katılma isteğinde bulunmuştur Milyonlarca meraklı seyirci güreş keyfini tatmak için ülkenin tüm stadyumlarını doldurdu
Kuraş’çıların faaliyetleri sadece Özbekistan bölgesiyle sınırlı kalmamıştır 1992 yıldan başlayarak bu grup tarafından Türkiye, Güney Kore, Kanada, Japonya, Hindistan, ABD, Monako ve Rusya gibi resmi spor forumlarında Özbek güreşinin uluslararası platformda bir kaç defa sunumu yapılmıştır Bu çalışmalar sonucunda Eylül 1998 tarihinde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen ilk uluslararası Kuraş turnuvasına dünyanın 30 ülkesinin katılımı sağlanmıştır Turnuva büyük bir ilgiyle karşılandı Taşkent merkezinde yerleşen ve 30 bin kişi kapasiteli açık stadyum tamamen doldu Özbekistan’daki ve dışındaki milyonlarca kişi TV aracılığıyla turnuva gidiş hattını izlemiştir Cumhurbaşkanlığı Ödülü için düzenlenen 1Uluslararası Turnuva büyük başarıyla geçti Meşhur Türk güreşçi Salim Tataroğlu turnuvada galip oldu
1Uluslararası Turnuvanın düzenlenmesi yeni bir tarihi bir olaya neden oldu 6 Eylül 1998 tarihinde Avrupa, Asya ve Amerika gibi 28 ülke temsilcilikleri uluslararası arenada Özbek güreşini temsil eden Uluslararası Kuraş Birliği adıyla (kısaca UKB) resmi bir organın oluşmasını sağladı Bu organın ilk kurultayında uluslararası Kuraş kurallarını kabul eden ve UKB yönetim kurulunu belirleyen (İcra Komitesi) yeni uluslararası spor organizasyonun tüzüğü o¬naylandı Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Karimov, Kuraş’ın uluslararası arenada gelişmesinde önemli gayretler gösteren birisi olarak tam oyla UKB’nin “Onur Başkanı” görevine seçildi İcra Komitesinde 15 üye olup, UKB kurultayında oy çoğunluğu alma yoluyla dört yıllık süre için tekrar seçilebilme hakkı saklı kalmak koşuluyla seçilmektedir
1999 yılının Mayıs başlarında Taşkent yeni bir olayın şahidi oldu – Avrupa, Asya, Afrika, Doğu ve Güney Amerika gibi beş farklı kıtanın 48 ülkesinden gelen güreşçilerin katılımıyla I Dünya Kuraş Şampiyonası düzenlendi Özbek Devleti Başkanı ve UKB’nin o¬nur Başkanı İslam Karimov, bu şampiyonanın açılış konuşmasında Özbek Kuraş’ı Özbek halkının kendine özgü ruhi ve karakterini, özellikle kendi rakibine göre cesur, kararlı ve merhametli, adil, dürüst ve insani olmayı benimseyen özelliklerini kapsadığını ifade etti Bununla beraber sözü geçen özellikleri kapsayan bu spor türünün tüm dünyanın desteğini ve sempatisini kazanma şansının çok yüksek olduğunu vurguladı
Günümüzde Kuraş, hemen hemen tüm dünya tarafından kabul görmüştür Bolivya, Kanada, ABD ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nden Hollanda, Türkiye, Rusya ve Japonya’ya kadardır Şu anda UKB, beş kıta Federasyonu ve 70’den fazla Asya, Avrupa, Amerika, Okean ve Afrika Kuraş Milli Federasyon’larını tek çatı altında birleştirmektedir Gün geçtikçe uluslararası spor organizasyonu olarak UKB’nin itibarı artmaktadır UKB Başkanı ve diğer İcra Komitesi üyelerin çeşitli uluslararası spor kurumları ve teşkilatların yöneticilerle olan buluşması ve görüşmeleri bunun kanıtıdır
Kuraş, en eski güreş türü olarak bilinir Aynı zamanda hiç kuşkusuz ki, bu kadar eski tarihi sahip olmasına rağmen dünya arenasında en genç spor türüdür Kuraş, 1998 yılında uluslararası arenada kendi yoluna başladı Kolay ve kısa olmayan bir yoldur Baştan itibaren bu yolun hedefi net olarak belirlenmiştir Yani, Özbek Kuraş’ının uluslararası bir spor dalı olmasını sağlamaktır

Kaynak: Özbekistan BaşKonsolosluğu web sitesi

Alıntı Yaparak Cevapla