Konu
:
Marmara Bölgesi'nde Yapılan El Sanatları Nelerdir? Marmara Bölgesi'nin El Sanatları
Yalnız Mesajı Göster
Marmara Bölgesi'nde Yapılan El Sanatları Nelerdir? Marmara Bölgesi'nin El Sanatları
09-11-2012
#
1
Prof. Dr. Sinsi
Marmara Bölgesi'nde Yapılan El Sanatları Nelerdir? Marmara Bölgesi'nin El Sanatları
Marmara Bölgesi'nde Yapılan El Sanatları Nelerdir? Marmara Bölgesi'nin El Sanatları
Marmara Bölgesi'nde Yapılan El Sanatları Nelerdir? Marmara Bölgesi'nin El Sanatları
Marmara Bölgesi İlleri El Sanatları El Sanatları
Geçmişten yansıyanlar
İnsanoğlunun çağlar boyunca izlediği gelişim süreci incelendiğinde ortaya çıkan el sanatlarının hep bir ihtiyacı karşılamak üzere üretildiği sonucuna varılır
Anadolu topraklarında üretilen el sanatları için de bu durum geçerlidir
Anadolu insanı yün pamuk tiftik keten gibi hammaddelerden barınağını (çadırını) dolabını (çuvalını) yaygısını bebeğini taşıyacağı malzemeyi (çarpana) dokumuştur ve dokuduğunu kesip dikerek giysisini yapmıştır
Ahşap maden cam deri toprak kemik ve boynuz gibi maddeleri de beceriyle şekillendirip mutfak araçlarını tarım ve hayvancılıkta kullanacağı aletleri mobilyasını ve süslerini tasarlayıp üreterek ve ürettiğini kullanarak yaşamını sürdüre gelmiştir
Bir ulusun kültür değerlerini en iyi yansıtan öğeler olan el sanatları asırlar boyu toplumların sanat anlayışlarını ve yaşam tarzlarını aktarmada etkin bir rol oynamıştır
Aynı zamanda eğitim bilim teknik ve diğer alanlardaki gelişme düzeyi ile el sanatlarındaki gelişim düzeyi paralellik gösterir
İnsan topluluklarının ürettikleri ürünlerin el sanatları içinde değerlendirilebilmesi için; estetik değerler taşıması o topluluğun duygu ve düşüncelerini yansıtabilmesi maddi karşılığı olmadan üretilmiş olması eser halinde ortaya çıkışından sonra çevresinde bir takım gelenek ve görenekler meydana getirmiş olması gerekir
Anadolu birçok uygarlığa beşiklik ettiği ve bu uygarlıkların kültür varlıklarını yeni bir sentez içinde sürdürerek her köşesinde yaşatmakta ve bu nedenle Anadolu el sanatlarının kökleri çok eskilere gitmektedir
Ağaç İşleri Oymacılığı
Barınma gereğinden doğan mimari bölgelerin coğrafi koşullarına göre biçimlenmiş çeşitlenmiştir
Buna bağlı olarak gelişen Ahşap işçiliği Anadolu'da Selçuklu döneminde gelişip kendine özgü bir niteliğe ulaşmıştır
Selçuklu ve Beylikler dönemi ağaç eserler daha çok mihrap cami kapısı dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup üstün işçilik içermişlerdir
Osmanlı döneminde sadeleşerek daha çok sehpa kavukluk yazı takımı çekmece sandık kaşık taht kayık rahle Kur'an muhafazası gibi gündelik kullanım eşyaları ve pencere dolap kapağı kiriş konsol tavan mihrap minber sanduka gibi mimari eserlerde uygulanmıştır
Ağaç işçiliğinde kullanılan malzeme daha çok ceviz elma armut sedir abanoz ve gül ağacıdır
Kakma boyama kabartma-oyma kafes kaplama yakma gibi tekniklerle işlenen ahşap eşyalar günümüzde de kullanılmaktadır
Bu teknikler İlimizde halen devam eden hammaddesine göre değer kazanan baston ve asaların kullanımı yüzyıllar boyunca sürmüş 19
yüzyılda iyice yaygınlaşmıştır
Müzik aleti olarak “Kemençe” Akyazı İlçesi-Altındere Beldesi’nde “Davul” ise Geyve ilçesinde yapılmaktadır
Bu aletler ağaç bitki ve hayvanların; deri bağırsak kıl kemik ve boynuzlarından yararlanılarak yapılmaktadır
Akyazı İlçemizde ağaç işlerinde geçme tekniği kullanılır
Geçme; diğer adıyla Kündekari sekizgen baklava yıldız ve benzeri geometrik şekillerin bir çatma tekniği ile birbiriyle bağlanmasıyla oluşturulur
Ağaç parçaları oluklu ağaç kirişleri ile iç içe geçirilerek bağlanır
Bunları bağlamak için çivi veya tutkal kullanılmaz
Malzeme olarak en çok ceviz armut çınar ıhlamur ve meşe ağacının kullanılır
Maket Taraklı Evleri
Yörede yer alan sekseni aşkın koruma altına alınmış Osmanlı Dönemi Türk Mimarisi’nin en güzel örnekleri olan evlerin son dönemde maketleri Sıtkı ve Naim BULUNTEKİN kardeşlerce üretilmektedir
Kaşıkçılık
Taraklı İlçesi’nde yüzyıllardan bu yana sürdürülen çok yaygın geleneksel bir el sanatıdır
İlçenin Alballar Kemaller Esenyurt ve Uğurlu köylerinde yaşatılan bu gelenek bugün halen onlarca “Kaşık Evi/Kaşık Odası”nda sürdürülmektedir
Bu köylerimizde özellikle kış aylarında yoğun bir üretim yapılmaktadır
İkiyüze yakın aktif ustası ile kaşıkçılık ilin en yaygın geleneksel el sanatları arasındadır
Daha önceki yıllarda Taraklı İlçe merkezi ve tüm köyler kaşık kepçe yaba maşa semer ve tarak işleriyle uğraşırken son zamanlarda ham madde bulmak zorlaşınca bu işleri meslek edinen köylerin dışında uğraşan insan sayısı oldukça azalmıştır
Kaşıklar özel olarak inşa edilmiş kaşık evlerinde/odalarında yapılır
“Kaşık Evi/Odası” kaşık yapımı için evlerin bitişiğine 15 metre yüksekliğinde ve 3m_ genişliğinde kaşık odaları yapılır
Bu kaşık odasında 3 kaşık ustası birlikte çalışır
Kaşık ustaları haftanın 6 günü çalışıp yalnızca cumartesi günü dinlenirler
Kaşık yapımında çeşitli bıçak ve keskiler kullanılır
Kaşıklar kepçe yemek kaşığı ve mama kaşığı olarak üç boyda imal edilir
Kaşık imal aşamaları şöyledir:
Birinci safha: Ağaç iki kaşık boyunda tomsak halinde kesilir
Tomsak halindeki ağaç nacakla taslak haline getirilip kaşık formuna sokulur
Bu işe “taslama” denir
İkinci safha: Nacakla baş ve sap kısımları düzeltilir
Bu safhaya “iğinnek” denir
Üçüncü safha: Kaşık yapımı için özel olarak yapılmış “kaşık tezi” üzerinde keserle ağız kısmının içi oyulur
Bu işleme “keserlek” denir
Dördüncü safha: Özel olarak yapılmış bıçakla sapı ve arkası düzeltilir
Beşinci safha: Kaşığın içi “iğdi” denen özel bıçakla keser izleri düzeltilip inceltilir
Bu safhaya “yalaklama” denir
Altıncı safha: Törpü ile kaşığın dışı düzeltilerek bıçak izleri kaybedilir
Yedinci safha: Bu aşamada kaşık zımparalanıp yün veya keçe ile perdahlanır
Bu aşamadan sonra kaşık kullanıma hazırdır
Kaşık yapımında şimşir ve kayın ağacı kullanılır
Şimşir ağacından yapılan kaşık diğer ağaçların kaşıklarına göre daha değerlidir
Kaşık odalarında kaşığın yanında kepçe şekerlik çerezlik ve çeşitli hayvan figürleri (at deve kartal fil) de yapılır
Yani çeyiz sandığı sehpa telefonluk resim çerçevesi tepsi rahle (sini) mihale (altlık) abajur ekmek sepeti peçetelik vb
ev kullanım ve süs eşyası bu geleneksel sanatçılarının ürünleri arasında yer almaktadır
Tarakçılık
Taraklı’ nın geleneksel el sanatlarından olan “tarakçılık” günümüzde 80-90 yıl öncesine kadar Taraklı Çarşısı’nda 2-3 dükkanda yapılmaktaymış
Tarakçı Mehmet ve Tarakçı Ahmet bu sanatın 80-90 yıl öncesinin tanınmış ustalarıdır
Yörede yaşayan yaşlılar tarak kullanma alışkanlığının saçta kepeklenmeyi dökülmeyi bitlenmeyi önlediğini söylemektedir
Yörede tarak; Şimşir Gürgen Armut ve iyi cins Ceviz ağacından yapılırmış
Şimşir ağacı beyaz renk sert ve dayanıklı olduğundan daha çok tercih edilmektedir
Şimşir aynı zamanda tespihçiler tarafından tespih yapımında da kullanılmaktadır
Semercilik
Sakarya'da 30-40 yıl öncesine kadar “At” ve “Eşek” gibi hayvanların binek ve yük taşıyıcı olarak önemli bir yeri vardı
Tarlalardaki ürünler eşeklerle ile kente getirilirdi
Tarlada el ile biçilen buğday sapları diğer ürünler eşeğin üzerinde toparlanıp bağlanarak harman yerine getirilirdi
Önceden şehir içerisinde her çeşit yük taşımacılığı da “Eşeklerle” ya da “At Arabaları” ile yapılırdı
Günümüzde taşımacılığın motorlu araçlarla yapılması yani traktörlerle kente ulaştırılması neticesinde at ve eşek gibi hayvanlar önemini yitirmiş dolayısıyla “Semercilik” zenaatı 3-5 dükkan dışında hemen hemen terkedilmiştir
Bu sanat günümüzde Geyve Taraklı ve Pamukova’daki 2-3 dükkanda yaşatılmaktadır
Yük ve binek hayvanı olarak kullanılan at eşek ve katır gibi hayvanların taşıyacaklar yükün hayvanın sırtına zarar vermemesi için ağaç iskelet üzerine deri ile keçe arası kamış otları ile doldurulup sarılarak dikilen semer çok özen isteyen bir sanat dalıdır
Dengesiz yapılmış bir semer hayvanın sırtının yaralanmasına neden olur
Taraklı Geyve ve Pamukova ilçelerinde eski geleneksel anlayışla (usta-çırak ilişkisiyle) yetişmiş birkaç usta tarafından halen sürdürülen semer yapımı; günümüzde turistik amaç kapsamında minyatür biçimde de üretilmektedir
Süpürgecilik
93 Harbi sırasında (1877-1878 yıllarında) başta Balkanlar ve Rumeli’nden gelen Muhacirler (göçmenler) tarafından yöreye taşınmış bir geleneksel el sanatıdır
Süpürge gelişen teknoloji karşısında temizlik aracı olarak önemini yitirmekte olup geleneksel bir sanat ürünü olarak değerini korumaktadır
Nişan ve düğün geleneklerinde aynalı veya süslü süpürge diye de anılan çeşidiyle birlikte farklı ebatlarda ve aksesuarlarla üretilen süpürgeler Türkiye’nin dört bir yanında rağbet görmektedir
1957’de Süpürgeciler Borsası’nın ilde faaliyete geçmesi ile birlikte daha örgütlü bir yapıya kavuşmuştur
Günümüzde hem geleneksel hem de modern araç ve gereçlerle üretimi yapılmaktadır
Geçmişte küçük dükkanlarda süpürge üreten esnafı bugün daha modern bir üretim tekniğiyle belli alanlarda (Eski garajlar ve Ticaret Borsası içindeki bölgede) üretim yapmaktadır
Geleneksel süpürge üretiminde; tarladan toplanan süpürge telleri süpürge yapımına uygun uzunlukta kesilir
Tohumları ve yaprakları ayıklanıp demetler haline getirilerek üretici tarafından Borsada satışa çıkarılır
Üreticinin belirlediği fiyatlar üzerinden açık arttırma ile süpürge yapımcıları tarafından satın alınan süpürge telleri yumuşak olması ve kükürtün kolay ıslanması için su ile ıslatılır
Islatılan teller küçük kapalı ve bir ocağı bulunan penceresiz bir odaya konarak kükürtle ağartılır
Ağartılan bu süpürge telleri "ayıklayıcı" diye anılan kişi tarafından bıçakla ayıklanır
Kalın dolgun ve etli olanlar tepelik ince ve cılız tellerde işlik olarak ayrılır
Kısa kırık koyu renkte düzgün olmayan teller ayıklanarak küçük el süpürgeleri ve top süpürge yapımında kullanılır
Teller "sarıcı" larca (taslakçı) temizlenir
4-9 ya da daha çoğu bir araya getirilip yavru demetler yapılır
Bunların ikisi birleştirilir pamuk ipliğiyle bağlanarak süpürge taslağı oluşturulur
"Bağlayıcı"larca (tepeci) bu taslağın sapına 4-5 tel yerleştirilerek tepelik yapılır
"Ayakcak" denilen ayak mengenesinden yararlanılarak sap üç ya da daha çok yerinden galvanize telle bağlanır
Süpürge taslağına "el mengenesi" (falaka) yardımıyla süpürge biçimi verilir
Tokmakla vurularak bu biçim pekiştirilir
Üç ya da daha çok yerinden çuvaldızla dikilir
Evlenme geleneklerinde önemli yer tutan ve sapına kabara denilen iri başlı özel bir çivi çakıldığında kullanan bayanın kız olduğunun göstergesi; evin kapısı dışına asıldığında ise burada evlenecek çağda kız bulunduğunu belirten simge olan ve aynalı şekliyle evlenen kızın çeyiz eşyaları arasında vazgeçilemez konumdaki süpürge yukarıda sözü edilen işlemlerden sonra kullanıma sunulmak üzere satışa çıkarılır
Sakarya’ya üretilen farklı ebat ve özellikteki süpürgeler yurt içi ve dışında alıcı bulmaktadır
Sepetçilik
Günümüzde işlevini henüz kaybetmeyen sepetçilik atalardan öğrenildiği gibi halen; saz söğüt ceviz ve fındık dallarından örülerek yapılmaktadır
Eşya yiyecek vb
Taşıma amacından başka ev içi dekorasyonunda da kullanılmaya başlanmıştır
Hayvancılıkla uğraşan kırsal kesimlerde yaygın olarak kullanılan keçe çul ve ağaçtan yapılan semer kullanıldığı dönem boyunca geleneksel sanatların bir kolunu oluşturmuştur
Özellikle Sapanca Kestanelik Mevkii Adapazarı-Abalı ve Geyve’de meyve sepeti çamaşır sepeti ekmeklik gazetelik masa sandalye ve abajur gibi birbirinden farklı çeşitleri de içeren ürünler yöremizde yapılmaktadır
Son yıllarda Çanakkale Biga’dan gelen Romanların da etkisi ile yerleşik Romanların ürün çeşidi bir hayli artmış ve zenginleşmiştir
Başlıca ustaları: Yaşar Kurt Seyit Ali Karaçoban Hasan Göncel Selim İpek Mustafa Tunç Remziye Gülüm Yaşar Gülüm Mustafa Karaçoban Abdullah Bakır Salih Bakır Ali Doğulu Dursun İldiz Zekeriya Tunç Demir Tunç ve Bekir Çubuk
Hasırcılık
Hasır zembil diye de adlandırılan bu geleneksel ürün suyun ve sazlığın bol olduğu Sapanca ve Adapazarı-Abalı çevresinde günümüzde Romanlar tarafından üretilmektedir
Çömlekçilik
Yörede Roma ve Bizanslılar dönemi kalıntılarda çok sayıda çömlek bulunmuştur
Ancak Çömlekçilik sanatı Adapazarı’na 93 Harbi’nde (1877-1878 yıllarında) gelen Muhacirler tarafından getirilmiş ve yerleştirilmiştir
Sakarya Poyrazlar Gölü çevresinde toprak çömlek ve tuğla yapımına çok elverişlidir
Çömlek imalinde kullanılan “Cimil” çamurun Poyralar Gölü ve çevresinde bulunuşu Adapazarı’ndaki tek çömlek atölyesinin de Karasu-Kaynarca yol ayrımında Dağdibi Mahallesi’nde (Köyü’nde) olmasında etkili olmuştur
Yılın 8 ayı faaliyet gösteren bu atölyede "Aralık Ocak Şubat Mart" aylarında çalışmazlar
Nedeni ise kışın çömlek üretiminin yapılamamasıdır
Yapılışı ve Çeşitleri:Çevreden alınan çamur çamur yalağına koyulur
Buradan çıkarılarak silindirden geçirilir ve yabancı maddelerden arıtılır
Daha sonra çırak alır ustanın önünde topaç yapar ve usta çamura işler
İşlenen çamurun hava Şartlarına göre bekleme süresi ortalama 20 gündür
Daha sonra fırına istif olunur
3 gün 3 gece odunla yanar
Ayar deliklerinden bakılarak pişip pişmediği kontrol edilir
Piştikten sonra kapıları açılır 2 gün soğumaya bırakılır ve ocak boşaltılır
Bu esnada ıskartalar sağlamlarından ayrılır
Normalde bir fırında 1500-2000 parça malzeme çıkar
Hasbi Uluç ve Süleyman Kurtanoğlu ilerlemiş yaşlarına rağmen çömlekçilik yapmaktadırlar
Karasu-Kaynarca yolu üzerinde Dağdibi Mahallesi’nde kendilerine ait atölyede saksı ibrik testi şamdanlık bakraç biblo şekerlik küp vb
çömlek çeşitlerini üretmektedirler
Hasbi Uluç’un oğlu Muharrem Uluç ve torunu da bu atölyede çalışıp çömlekçiliğin son temsilcileri olarak aynı atölyede bu sanatı yaşatmaktadırlar
Sıcak demircilik
Altay Orhon ve Yenisey dolaylarında yapılan kazılarda Türk maden işçiliğinin en eski örnekleri bulunmuştur
Altın bakır ve tunçtan yapılmış eşyaların yanı sıra demir işçiliğinin de özel bir yeri vardır
Orta Asya Türkleri için eski bazı kaynaklarda “demir üreten ve bu madeni en iyi işleyen kavim” olarak söz edildiğine rastlanmıştır
Orta Asya maden sanatını Selçuklu ve Osmanlılar çok ileri bir düzeye getirmişlerdir
Maden işçiliği silahlar gündelik eşyalar ve süs eşyaları olarak üç ana gruba ayrılabilir
Türklerde maden işçiliğinin gelişmesinin nedeni olarak Selçuklu ve Osmanlı gibi Türk devletlerinin sürekli savaş halinde olmalarını gösterebiliriz
Demir ve çelikten yapılmış zırh miğfer kalkan gibi savunma silahlarına dövülerek hazırlanan yüksek kalitede kılıç ve bıçaklara da sıkça rastlamaktayız
İlimizde bu el sanatının en güzel örneklerine Taraklı İlçesi Yenidoğan (İğdelik) Mahallesi’nde yaşayan Abdallarda rastlanmaktadır
Geleneksel olarak yalnız sergilemeye yönelik miğfer zırh kalkan gibi savaş araçlarının yanı sıra günümüz modern araç ve gereçleriyle de sürdürülen süsleme sanatı açısından göze hitap eden sıcak demircilik ürünleri arasında; kartal tavşan at yılan yaprak ve üzüm vb
gibi hayvan ve bitki figürlerinin birebir örnekleri sehpa fener şamdan ahize duvar apliği dekoratif merdiven korkuluğu vb
birçok süs ve kullanım eşyası sıcak demir ustaları tarafından yapılamaktadır
Ayrıca demir atölyelerinde balta keser kazma vb
ürünlerde üretilmektedir
Başlıca ustaları: Gülağ Yanık Ahmet Yanık (Abdal kökenli) ve Sadık Tanyel İsmail Özçekiş Bayram Görgel Yaşar Akyıldız (Roman Kökenli)
Bakırcılık
İnsanoğlunun bakırı bulması ve işlemesini öğrenmesi ile Bakır Çağı'nı (Kalkolitik Çağ M
Ö
5000-3000) başlattığı günden bu yana devam eden bakırcılık sanatının çok eski bir geçmişi vardır
Anadolu’da yapılan arkeolojik kazılarda bakırcılık sanatının en eski örneklerinden bakır kaplar ok ve mızrak uçları işlemeli havanlar siniler kazanlar çeşitli kaplar ile iğnelere rastlanılmıştır
İlimizde bakırcılık sanatı 1960'lı yıllara kadar önemini korumuş “Uzun Çarşı”daki dükkanlarda çok sayıda usta tarafından sürdürülmüştür
1960'lı yıllarda Alüminyum Plastik ve daha sonraları Çelik'ten imal edilmiş fabrikasyon türü mutfak gereçlerinin piyasaya hakim olması ile bu sanat önemini yitirmiştir
0
70 milim ile 1
5 milim arası kalınlıklardaki düz ya da disk (yuvarlak) pirinç veya bakır levhalar işlenerek çeşitli formlarda şekillendirilmektedir
Bakır eşya olarak mutfak gereçleri zengin bir çeşitlilik gösterir
her yemek türü için ayrı bir kazan ayrı bir tencere ayrı bir sahan türünün gelişmesine neden olmuştur
Bugün Orhan Camii’nin yanında “Bakırcılar İçi” adlı sokakta günümüzde de yaşatılmaya çalışılan bir geleneksel el sanatıdır
1930’larda 15 kadar bakırcıdan oluşan sokakta bugün birkaç tane bakırcı kalmıştır
Bastonculuk
Tamamen el emeği göz nuru olan ve başta Taraklı Akyazı ilçeleri ve Kayalar Memduhiye Köyü’nde olmak üzere yaşatılan bastonculuk özellikle Akyazı’da yapılan geçme ağaçlı ve çok motifli baston çeşitleri ile Kayalar Memduhiye Köyü’nde biçim ve işleme zenginliği bakımından nitelikli bir biçimde baston üretimi yapılmaktadır
Hammadesinin tamamı ya da büyük bir bölümü ağaçtan imal edilen bu bastonlarda Yılan baş Kurtbaş atbaşı Balıkbaşı Kartal başı ve Arslan başı gibi motifler yer almaktadır
Baston ve asaların sap kısımları; gümüş altın kemik sedef gibi malzemelerden gövde kısımları ise gül kiraz abanoz kızılcık bambu kamış vb
ağaçlardan yapılmaktadır
Günümüzde değişik biçim ve malzemeden yapılmış sapları ve gövdesinde boya metal işlemeli motifler elle tutulan bölümünde birçok farklı materyal kullanılan değişik amaç için bastonlar yapılmaktadır
Bastonlara yerli ve yabancı turistlerin özel bir ilgi göstermesi el sanatlarına olan ilginin yurtdışına da sıçraması Baston Ustalarını özel siparişler hazırlanma yoluna sevk etmiştir
İlimizde de baston yapımı gelenek ve göreneklerine bağlı olmakla birlikte zamanın gerektirdiği tüm yeniliklere açık ve bu yeniliklere çok kısa zamanda uyum sağlayabilen bir yapıya dönüşmüştür
Ağaç bu ustaların elinde ağaç olmaktan çıkmakta bir hanım parmağına dolanan iplik misali her defasında “bir benzeri daha olmayan“ bastonlar üretilmektedir
Bu bastonlar el sanatları ustalarının işine olan sevgi ve saygısını simgelemektedir
Sakarya Kayalar Memduhiye’deki Nihat ÇAKINER yörede yaşayan en önemli baston ustasıdır
Pabuççuluk
İlimizde ayakkabıcılığın tarihçesi çok eskilere dayanmakla birlikte günümüzde modern atölye ve fabrikaların açılması sonucu değişen üretim teknikleri karşısında bu geleneksel sanat dalı yok olmaya yüz tutmuştur
Eskiden tabakhaneden hayvan derileri alınan ve işlenen ve de daha ziyade mest yemeni türü ayakkabı yapımı yörede yaygınmış
Zamanla teknolojinin de ilerlemesi ile birlikte mest ve yemenilerin yerini iskarpin almış halen mevcudiyeti az sayıda da olsa İlimizde el işçiliği güz nuru ile yapılan ayakkabılarımız yapılmakta ve sıhhat bakımından da tercih edilmektedir
Günümüz adıyla ayakkabıcılık diye anılan bu geleneksel el sanatı teknolojinin etkisiyle modern teknoloji ile üretime geçse de Adapazarı-Uzun Çarşı’da ve Taraklı’da halen geleneksel el sanatı olarak yaşatılmaya çalışılmaktadır
Yorgancılık
Özellikle Balkan Muhacirleri ve Karadeniz’den yöreye göç edenler tarafından ilde etkin ve geleneksel olarak yürütülen yorgancılık ürünleri Türkiye’nin bir çok yerine satılmakta ve rağbet görmektedir
İşlemeler
Dokuma sanatı ile çok kaynaşmış olan işleme kumaşın ve nakış ipliğinin cinsine göre çeşitlenir
Bu işlemeler teknik bakımdan bir yüzlü veya iki yüzlü olmak üzere iki gruba ayrılır
Her iki teknikte de kumaş dikdörtgen biçimindeki ayaklı gergef veya çember biçimindeki kasnağa gerilerek işleme yapılabilir
Bir yüzlü olanlar “hesap işi” adını alır
Pesend mürver iğnesi müşabbak susma ciğer deldi kesme verev iğne gibi yedi türde yapılır
Bunların yanı sıra göçlerin etkisini yansıtan Astragan Rumen Girit ve Slav gibi iğne örneklerini de Sakarya işlemelerinde görmekteyiz
Hesap işi; motifler seyrek dokunmuş kumaşların atkı ve çözgüleri sayılarak işlendiği için bu adı almıştır
İki yüzlü işlemelerde ise işlenecek bezemelerin desenleri dokumalara çizilerek yapılır
Bu türde renkli ipliklerle yapılanlara anavata kasnak kanaviçe sırmalarla yapılanlara da dival adı verilir
Türk el işlemeleri; işlendikleri yer ve bölgelere göre de adlandırılırlar
Saray çarşı ev işi Sakarya işleri gibi
İşlemeler mendil peçete başörtüsü (çevre) havlu seccade terlik yatak örtüsü Kur’an kılıfı kuşak peşkir ile kadın ve erkek giysilerinin çeşitli yerlerinde kullanılır
Çevreler; işlemeler arasında önemli bir yer tutmaktadır
Sırma ile işlenmiş mendil anlamına gelen çevreler büyük kare biçiminde olup dört kenarı işli köşelerinde ise ayrıca birer motif bulunan oya veya nakışlarla süslü parçalardır
Çevrelerin mendil olarak kullanılanlarına “Yağlık” adı verilir
İnce işlerde çok renkli nakışlarda kumaşın rengi olarak genellikle beyaz tercih edilir
İşlemede kullanılan renkler ise kırmızı yeşil mavi sarı ve beyaz’dır
Bu renklerin yanı sıra altın ve gümüş teller de kullanılır
Geometrik desenler hayvan figürleri stilize edilmiş bitkisel formlar işleme sanatında genellikle desen olarak kullanılmıştır
Anadolu’nun bir çok yerinde genç kızlar ve kadınlar kasnaklarındaki bezlere sevgilerini özlemlerini isteklerini dokuyarak bunları motif ve renklerle anlatırlar
Örneğin; selvilerle bezenmiş bir çevre hasretinden ölmeyi düşünen bir aşığı sevgilisine sarı bir çevre gönderen aşık ise sararıp solduğunu anlatır
Sakarya işlemeleri günlük ihtiyacı karşılayan en küçüğünden en büyüğüne kadar her türlü eşyaya uygulanabilir
Anadolu insanının duygu düşünce ve yaşam biçimini yansıtmasının yanı sıra estetik beğenisini de işlemelerle göz önüne serer
El sanatlarımızın zarif örneklerinden olan oyalar; süslemek süslenmek amacından başka taşıdıkları anlamlarla bir iletişim aracı olarak da kullanılmaktadır
Günümüzde Anadolu'da tığ iğne mekik firkete/filkete gibi araçlarla yapılan oyaların ya bordür ya da bir motif olarak tasarlanmış olanları kullanılan araç doğrultusunda ve tekniklerine göre değişik adlar almaktadır
Bunlar; iğne tığ mekik firkete/filkete koza yün mum boncuk ve kumaş artığı olarak sıralanabilir
İlimizde işlemeler eski önemini kaybederek çeyiz sandıklarında varlığını korumaya çalışmaktadır
Geleneksel kıyafetlerle birlikte kullanılan oyalarımızın yanı sıra takılarda dikkat çekici aksesuarlardandır
Anadolu'da yaşamış tüm uygarlıklar değerli ve yarı değerli taşlarla metalle birlikte veya ayrı işleyerek sanatsal nitelikli eserler üretmişlerdir
Eskiden beri sürdürülen el işlemeciliği yöre kadınlarının becerilerini beğenilerini yansıtır
Günümüzde yemeniler yağlıklar kefiyeler çevreler para tütün ve saat keseleri bunların özgün örnekleridir
Keseler pembe başta olmak üzere sarı yeşil al ve ak işlemlidir
Yer yer krem bej ve gri kullanılmıştır
Çevre bindallı yağlık kefiye vb
eşyada altın ve gümüş ipliklerle çeşitli motifler işlenmiştir
Yazmalar; pamuklu kumaşlar üzerine boya fırça ve tahta kalıpla çizilerek veya basılarak yapılan bir el sanatı dalıdır
Genellikle ıhlamur ağacından oyulan kalıplar kullanılır
Kalıpların ıhlamur ağacından yapılmasının nedeni ise; bu ağacın yumuşak dayanıklı boyayı emici özelliğe sahip olmasındandır
Kumaş üzerine beş ayrı teknikle uygulanır: 1)El İşi 2)Kalem İşi 3)Baskı İşi 4)Daldırma İşi 5)Kara Kalem İşi
Yazmalarda en fazla dört renk kullanılır
Bu renklerden beyaz; saflığı kırmızı; kan ve suçu yeşil; ümit ve ilkbaharı siyah da matemi ifade eder
Yaşlılar ve dullar genellikle az çiçekli içi boş ve siyah yazma gençler ise açık renkli ve çok çiçekli yazmaları tercih ederler
Kaynanasından hoşnut olmayan gelinin derdini anlatmak için “kaynana yumruğu” motifli yazma taktığının söylenmesi yazmaların da bir iletişim aracı olarak kullanıldığına işaret eder
Yazmalarda; geometrik şekiller geyik insan gibi figürlü bezemeler sütun kazan kulbu gibi nesneli bezemeler vardır
Oyalar; ince örgüler sınıfında yer alan kumaşlara kenar süsü olarak işlenen süslemek ve süslenmek ihtiyacı ile yapılan el sanatlarımızın zarif örneklerindendir
Oyalar değişik şekillerde sınıflandırılabilir; a) Oya yapımında kullanılan aletlere göre; iğne oyası tığ oyası mekik oyası firkete oyası b) Kullanılan malzemeye göre; boncuk oyası koza oyası mum oyası yün oyası deniz kabuğu gibi
c) Kullanıldıkları alana göre; mendil oyası yazma oyası çamaşır oyası kese oyası ve sehpa örtüsü gibi
İğne oyacılığı; ipek böcekçiliğinin olduğu yerlerde gelişmiş ve ana malzeme olarak ipek iplik kullanılır
Bütün iğne oyalarında başlangıç aynıdır
Oyalanacak kumaşın kenarı önce “zürafa” adı verilen düğümlerle çevrilir
Bu işlemden sonra eşit aralıklarla asıl motifin yapımına geçilir
Sırasıyla önce kök sonra yaprak ve ana motifin yapılmasıyla iğne oyaları tamamlanır
İğne oyalarında motiflerin dik durmasını sağlamak amacı ile at kılı misina saç kullanıldığı gibi yumurta akı şekerli su veya jelatinle de kolalanabilir
İğne oyacılığı genellikle danenin çevresini süsleyen bir sanat olarak gelişmiştir
Oyaları biçimlerine göre beşe ayrılır
Bunlar gül menekşe zambak papatya karanfil haşhaş gibi çiçeklere benzeyen oyalar ıtır şeftali söğüt karanfil yapraklarına benzeyen yaprak motifli oyalar Gönül Dolabı Mecnun Yuvası Yar Yare Küstü gibi soyut adlı oyalar Süreyya Diba gibi özel yaşamları bilinenlere yakıştırılan oyalar ve Kaynana Oyası Elti Küstü Ana Güldüren Malak Sattıran gibi övgü yergi niteliği taşıyan oyalardır
Oyalar da renklerine ve motiflerine göre çeşitli anlamlar taşımaktadır
Örneğin; yeşilin değişik tonlarıyla işlenen bir oya gelinin yeni evinden ve eşinden memnun olduğunun sarı ile işlenen oya ise mutsuzluğun ve bezginliğin ifadesidir
Nikah töreninden bir gün sonra okutulan geleneksel Mevlüt’te kayınvalideye takılan “Çakır Dikeni” isimli oya gelinin kayınvalideye bana diken gibi batma mesajını iletir
Başına “biber” motifli oya bağlayan gelin ise “aramız biber gibi acı” demektedir
Evlenecek kızların çeyizine konulmak üzere hazırlanan bu geleneksel el işleri; bugün geçim kaynağı olarak da üretilmektedir
Özellikle Ferizli Hendek Kaynarca Akyazı Geyve ve Adapazarı Merkez ilçe ve köylerinde el işleri yapılmaktadır
Bu alanda isim yapmış olanları: Akız Pehlivan Zekiye Tanyel Sevcan Umay Semra Cihanker Mine Tunç Netiye Yavuz Gürcü Adağ Yıldız Yavuz Canan Yavuz Hanife Yavuz Aysel Özkırcan Bahar Bakır Sevcan Bakır Döndü Yavuz Filiz Yaman Tülay Kılıç Neşe Meşe Derya Adağ
Çorap ve Eldivenler
Geleneksel giysilerimizin içinde çorap ve eldivenin önemli bir yeri vardır
Çoraplardaki renkler ve motifler Anadolu insanının duygu ve düşüncelerini dışa vurmada kullandıkları ögelerdir
Çoraplar ve eldivenler 5 şiş yardımıyla örülür
Şişlerden 4’ü ilmikleri tutmaya yararken 5’i şişle örme işlemi gerçekleştirilir
Çoraplarda kullanılan malzemelerin kendine özgü özellikleri vardır
Tiftik örgüde inceliği sağlarken yün çoraplar boyandığı renklerle desenleri daha alımlı gösterir
Bitki hayvan insan figürleri geometrik şekiller ile yazı ve simgeler çoraplardaki motifleri oluşturur
Kullanılan her motifin yöredeki kişiler tarafından algılanan bir anlamı vardır
Örneğin; “eli belinde” motifi analık ve doğurganlığı “küpe” motifi evlenme isteğini “köstek” bağlılığı “yıldız” mutluluğu “akrep” düşmanlığı simgeler
Çorap ve eldivenlerde motifler konu olarak mitoloji doğa olayları aile yaşamı gibi geniş bir yelpaze sunar
Örneğin; “akıtmalı çorap” taki pembe çizgiler örenin kız çocuğu sayısını siyah çizgiler erkek çocuğu sayısını verir
Eğer kız çocuklarından evli olan varsa pembe çizgilerin yanına bir siyah çizgi eklenir
Kadınların erkeklerin evlilerin dulların bekarların genç ve yaşlıların çoraplarındaki motifler ve dolayısıyla verdiği mesajlar farklıdır
Örneğin; köylerde bekar erkekler “Küçük Ağa” motifli çorapları evliler “Büyük Ağa” motifli çorapları giyerler
Aşık Kirpiği Fincan Göbeği İnce Tütün Dallı Abani adlı motifler arasında “Dallı”yı gelinler “Abani”yi damatlar giyer
Bu çoraplar altın ve gümüş tellerle işlenir
Ayrıca çoraplar Ak Kara Alaca Kınalı Nakışlı Buruncaklı Tüylü olarak gruplandırılabilir
Çorapta kullanılan malzeme istenirse boyanır
Boyamada ceviz kabuğu soğan asma ayva ve yaprağı patlıcan kabuğu gibi maddeler kullanılır
Bazı yörelerde çorap üzerine çeşitli adet ve inanışlar da vardır
Örneğin; beyazı çok olan bir çift çorabın hediye edilmesi hayra siyahı çok olan bir çift çorabın hediye edilmesi şerre yorumlanırken dul bir kadının erkek çorabı giymesi evlenmek istediğini anlatır
Kaybolan çorap teki o evdeki evli ya da nişanlıların ayrılık habercisi iken uzakta çalışan eşe gönderilen çorapla gebelik ya da yeni doğan çocuğun cinsiyeti bildirilebilir
Kumaş Dokumacılığı
Dokumacılık konusunda belirleyici etken olan iklim şartları ve ihtiyaçlar farklı kültürlerde farklı malzemeyle dokumanın yapılmasına neden olmuştur
Dokuma alanında kullanılan malzemeler; önceleri dallar ve kamışlardır
Bunların basit bir biçimde örülmesiyle başlayan süreçte daha sonraki aşamalarda yün pamuk tiftik ipek keten ve kenevir gibi bükülebilirliği yumuşaklığı daha fazla olan malzemeler kullanılmıştır
Dokumalar; kalın-ince ya da kumaşlar- yaygılar olarak ikiye ayrılır
Yaygı olarak kullanılan dokumalar “kirkit” adı verilen tarakla sıkıştırıldığı için “kirkitli dokumalar” olarak da adlandırılır ve halı kilim cicim zili (sili) sumak bu grupta değerlendirilir
Bu tür dokumalar iki veya dört pedallı tezgahlarda birbirine paralel olarak bağlanan ve “çözgü” adı verilen iplerin arasından “atkı” denilen diğer ipin geçirilmesiyle meydana getirilir
Dokumada kullanılan ipler bitkilerden (pamuk keten
) hayvanlardan (yün tiftik ipek
) metallerden (altın gümüş
) ve diğer materyallerden (naylon perlon
) elde edilir
Bu iplerin boyanması iki biçimde yapılır: Doğal ve sentetik boyama
Doğal boyamada ceviz kabuğu ve yaprağı çay soğan yabani erik siyah meşe palamudu saman turşu ve peynir suyu yakılmış bitki külleri pas boyama özelliği olan çamur ve toprak ayva ve yaprağı patlıcan kabuğu domates ve asma yaprağı yumurta boyası (kök boya) gibi maddeler kullanılır
Katalizör olarak da tuz ve şaptan yararlanılır
Anadolu’da yapılan kirkitli dokumalarda motifleri; geometrik desenler bitki motifleri stilize edilmiş hayvan figürleri ile küfi yazılar oluşturur
Bunlar zenginleşerek günümüze kadar gelmiştir
En sık kullanılan motifler; insan el eli belinde koç boynuzu bereket saç bağı pıtırak göz im bukağı ejder akrep canavar ayağı kurt izi kuş ve sandıktır
Sakarya’da “düzen” adı verilen tezgahlarda çoğunlukla keten-pamuk karışımlı olarak veya Kandıra Bezi’nden dokuma günümüzde birkaç kişi tarafından yapılmaktadır
İlde el dokuma tezgahlarının sayısı günden güne azalmaktadır
Ancak bu tezgahlarda önceden dokunan halı kilim ve bez dokuma örnekleri bazı evlerde çeyiz sandıklarında saklanılmaktadır
Taraklı İlçesinde ise dokumacılık çok eski tarihlere dayanmaktadır
Evlerde kurulu ağaç dokuma tezgahlarda yer döşemesi olarak pala bezi dokunmaktadır
Yörede eskiyen giysiler yaklaşık 1 santimetre genişliğinde şerit halinde kesilerek birbirine eklenir
Önce yumak sonra çile haline getirilir
Kök boyalarla boyanıp dokuma tezgahında dokunarak yer döşemesi (pala bezi) yapılır
Kadınların baş örtü olarak kullandıkları “örtü bezi” giysi olarak kullandıkları “bezdon” dokunur
Bezdondan şalvar gömlek çarşaf ve yastık örtüsü yapılır
Kilim Dokumacılığı
Kilim iki iplik sistemine dayanılarak yapılan tersi ve düzü aynı olan havsız bir dokumadır
Yer sergisi (yaygı) duvar örtüsü (duvar kilimi) yük örtüsü perde yastık ve bunun gibi amaçlarda kullanılmaktadır
Halıcılıktan çok daha önce gelişmiş bir dokumacılık dalı olan kilimcilik; hafifliği katlama kolaylığından dolayı çadırlı medeniyetin vazgeçilmez bir eşyası haline gelmiştir
Malzemesi yün olan kilimde kullanılan desenler halıya göre daha zengindir
Çünkü kilimin serbest bir işleme tekniği ile yapılır
Bazen deseni zenginleştirmek için tıpkı zili ve cicim dokumalarda olduğu gibi araya renkli yün boyanmış keçi kılı (tiftik) kumaş parçaları saç teli boncuk gibi malzemeler katılır; bazen de kilim dokuma arasına kuşaklar veya parçalar şeklinde cicim zili sumak tekniklerinden biri veya birkaçı işlenebilir
Anadolu kilimlerinde motifler parça parça işlenir
Motifler arasında boşluklar bırakılırsa bu boşluğa “ilik” tekniğine de “ilikli dokuma” denir
Dokuma sırasında bir desenden diğerine atlama yapmadan bağlanırsa buna da “iliksiz dokuma” adı verilir
Kilimde ne kadar çok ilik bulunursa kilimin yapısı o ölçüde zayıflar
Bu nedenle iliksiz kilim daha makbüldür
Ancak desenler ilik tekniği ile daha iyi ortaya çıkar
İlimizde yerle-yerleşik Manavlar tarafından kök boya ve saf yün ipliklerle dokunan kilimlerin adları; “Nakışlı” “Yeni Dünya” “Sofralı” “Çubuklu” “Dik Ağaç” “Aykırı Ağaç” “Parmaklı” “Halı Kilim” “Yeşilli” ve “Küpçü” isimleriyle anılmaktadır
Mutafçılık/Keçecilik
Bugün Taraklı’da yaşayan ve nadirde olsa bu işi zaman zaman yapan iki-üç usta vardır
Keçi kılından kılçan (kilim) çuval heybe yem torbası urgan kolan ve benzeri eşyaların dokunarak üretilmesidir
Günümüzde bu eşyaların sentetik ve benzeri maddelerden yapılması ve yörede keçi sayısının da azalması nedeniyle “mutafçılık” eskiye oranla çok az sayıda yapılmaktadır
Saraçlık
“Kösele” denilen kalın deri ve ince deri ile hayvan koşum takımları kemer silah kılıfı mermi kılıfı çanta gibi avcı gereçlerinin yapıldığı sanata saraçlık bu işle uğraşanlara da saraç denilmektedir
Yörede deri ve köseleden hamut (koşum atlarının boynuna takılan düzenek) dizgin ve yular yapımı anlamında kullanılmaktadır
Atçılık At’a verilen önem dolayısıyla Saraçlığın eski Türk sanatları arasında önemli bir yeri vardır
Bilhassa At’ın toplum hayatındaki yeri kaybetmiş olması Saraçlık sanatının gerilemesine neden olmuştur
Saraçlıkta kullanılan kalın deriler düz kösele sabunlu kösele yağlı köseleve glase (kundura derisi-ince deri) olmak üzere dört sınıfa ayrılır
Bu deriler eskiden tabbakhanelerden sağlanırdı
Kaba işlerde tosun (öküz) ve manda derisi ince işlerde dana derisi (glase deri) kullanılmaktadır
Saraçlık sanatında deri malzeme yanında toka düğme çıt çıt gem üzengi zincir çapraz (maşa) gibi metal malzemeler de kullanılmaktadır
Bel kemeri eğer livan başlığı üzengi takımları sabunlu kösele ve düz kösele ile yapılmaktadır
Sabunlu kösele daha sağlam oluğundan tercih edilmektedir
Dizgin ve benzeri koşum takımları da yağlı kösele ile üretilmektedir
“Glase” denilen deri ile tabanca kılıfı ve tüfek rahtı yapılmaktadır
Modern tarım aletlerinin yaygılaşması nedeniyle tarlada olsun harmanda olsun artık önceden atla görülen işler traktörle yapıldığından bu mesleğe rağbet azalmaktadır
Ancak birkaç usta Taraklı İlçesi’nde bu işle uğraşmaktadır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul