Yalnız Mesajı Göster

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma

Eski 09-11-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Uzay Çalışmaları - Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları İçin Yapılan Araştırma



Ayrıca bu linki de inceleyebilirsinizwwwforumsinsinet (Uzay Çalışmaları Nelerdir? Uzay Çalışmaları Hakkında Bilgiler Nelerdir?)

Bütün sınırlı genişlikleri içine alan sınırsız boşluğa uzay denir Uzayın büyük bir kısmında hiçbir şey yoktur: Ne gaz, ne sıvı, ne katı; ne de herhangi bir atom veya molekül Uzaya çıktığımızda dünyanın koruyucu atmosferinin dışına çıkmış oluruz Uzay, yaşamı sürdürmenin çok zor olduğu bir yerdir 1968’de Ay’ın fethine doğru yeni bir aşama gösterildi 15 Eylülde fırlatılan SSCB uzay aracı Zond-5, ilk Yer-Ay-Yer gidiş gelişini gerçekleştirirken, ABD’nin de Apollo tasarısına başlanmıştır Temmuz 1969’da Apollo-9 içinde Armstrong, Aldrin ve Collins ile uzaya fırlatıldı 21 Temmuz’da Türkiye saati ile 0456’da Neil Armstrong, Ay üstüne ayak basan ilk insan oldu Onu hemen Edwin Aldrin izledi Bunlardan sonra Apollo-11, Apollo-12 ve Apollo-13 uçuşları gerçekleştirildiApollo-13’ün yolculuğu sırasında (Nisan 1970) pilotların büyük bir kaza atlatmalarına karşın, uzay yarışında ABD üstün görünüyordu Bununla birlikte NASA bir süre için Ay programını durdurdu SSCB ise 1970 sonunda Ay üstüne ilk otomatik yumuşak iniş gerçekleştirdi SSCB’in fırlattığı Luna 16-20 Eylül 1970’te Bolluk denizine indi Luna-17 Ay üstüne bir ay aracı olan Lunakod’u bıraktı Bu araç 3600 mlik bir taramadan sonra Ocak 1971’de Luna-17’ye geri döndü
Güneş sistemi yaşama, 4,6 milyar yıl önce, içinde kayaç ve buz parçacıkları bulunan büyük bir gaz bulutu kütlesi olarak başlamıştır Bulut kendi çekim gücü nedeniyle sıkıştığında güneş oluşmuş, tanecikler de bir araya gelerek gezegenleri ortaya çıkarmıştır
Güneşin iç bölümünde nükleer füzyonla hidrojen helyuma dönüşür ve bu dönüşüm sonucu açığa çıkan enerji, önce ışık yuvarına, oradan da uzaya gider
b) Merkür
Güneşe en yakın gezegen Merkür’dür Ortalama 57,9 milyon km olan Merkür-Güneş uzaklığı astronomideki diğer uzaklıklara kıyasla gerçekten çok küçüktür
Güneşe çok yakın olduğundan, gündüz vakti Merkür’deki sıcaklık 423 C ye kadar çıkar Ama güneş battığı zaman sıcaklığın –183 C ye kadar indiği olur Güneşe bu kadar yakın olmasına karşın bazı uzmanlar Merkürde hala kraterlerin güneş görmeyen yerlerinde buz bulunabileceğini düşünüyorlar
Bir teoriye göre Merkür, bundan milyonlarca yıl önce 2 kez hemen hemen kendisi kadar büyük gök cisimleriyle çarpıştı İlk çarpışma sonucunda Merkür neredeyse tümüyle sıvılaştı, ağır metaller dibe batarak büyük çekirdeği oluşturdu İkinci çarpışma sonucunda da kabuğun büyük bir kısmı parçalanarak ince bir kabuk kaldı
c) Venüs
Güneşe en yakın ikinci gezegendir Güneşe uzaklığı 108 milyon kmdir Dünyaya en yakın konuma geldiğinde güneş ve aydan sonra en parlak cisimdir Işığı bazen gölgeler oluşturabilir
Venüs’ün atmosferi çok yoğundur Öylesine yoğundur ki; dünyadaki en güçlü teleskopla bile yeryüzü şekillerinin görülmesi imkansızdır Atmosferinin basıncı yüzünden ezileceğinden, gökyüzünden yağan sülfürik asitten yanacağından, atmosferi nefes almaya uygun olmadığından büyük bir olasılıkla hiçbir insan Venüs’ün yüzeyine ayak basamayacaktır
Venüs çok yavaş döner Kendi çevresinde dönmesi 243 gün sürerken, güneş çevresinde dönmesi 224 gün sürer Bu nedenle bir Venüs günü bir Venüs yılından daha büyüktür
d) Yer
Dünya, güneş sisteminde yaşam olan tek gezegendir Güneşe uzaklığı ortalama 149,6 milyon kmdir Dünya, demir ve nikel bir çekirdeği saran kayaç tabakasından oluşur Derinlere indikçe sıcaklık artar
Yaklaşık 4,6 milyar yıl önce, bir gaz ve toz bulutu yoğunlaşarak güneşi oluşturmuştur Bulutun içindeki başka maddeler birleşerek dünya ve diğer gezegenleri oluşturmuştur Dünyada demir ve nikel eriyerek çekirdeği oluşturmuştur 4 milyar yıl önce dünyanın kabuğu oluşup yanardağlardan çıkan su buharı yoğunlaşarak denizleri meydana getirmiştir
e) Mars
Dünyanın yarısı büyüklüğünde olan Mars birçok yönden dünyaya benzer Mars gününden sadece bir saat uzundur Marsta da dünyadaki gibi mevsimler vardır Ama güneşe uzaklığı 227,4 milyon km olduğu için ortalama sıcaklığı –28C dir Ayrıca bir Mars yılı 687 dünya günü sürer
Marstaki nehir yatakları Mars’ın ikliminin bir zamanlar daha sıcak, atmosfer basıncının da suyun yüzeye çıkmasını sağlayacak kadar yüksek olduğunu gösteriyor Belki de bilinmeyen bir olay Mars’ın atmosferinin uzaya kaçmasına ve demirce zengin olan toprağının pas rengi almasına neden oldu
Uzay yolculuklarının ateşli taraftarları 2030 yılı civarında insanoğlunun Mars’a ayak basacağını umuyorlar Daha sonra Mars’ta üsler kurulacak, bu üsler büyüyüp gelişecek ve en sonunda uzayın daha uzak bölgelerine yapılacak yolculuklar için fırlatma rampası olarak kullanılacaktır
f) Jüpiter
Güneş sistemindeki en büyük gezegen Jüpiter’dir 16 uydudan oluşan ailesi ile minik bir güneş sistemine benzer Çok küçük olan katı çekirdeği dışında minyatür bir güneş gibi hemen hemen tümüyle gazdan oluştuğu için Jüpiter diğer gezegenlerden farklı gözükür
3 Aralık 1973 tarihinde, Jüpiter’e ulaşan Pioneer-10, dünyaya Jüpiter’in bulutlarına ait ilginç fotoğraflar gönderdi 1979 yılında Voyager araçları Jüpiter’in dünyadan görülemeyecek kadar ince 3 tane halkası olduğunu buldular
Jüpiter’deki kırmızı leke ilk kez İngiliz astronom Robert Hooke tarafından 1664 yılında gözlenmiştir Aşağıdan yukarıya doğru hızla yükselen maddenin yarattığı 8 km yüksekliğinde, 40000 km uzunluğunda ve 14000 km genişliğinde olan bir fırtınadır Saatte 500 km hızla esen bu fırtına önüne çıkan küçük fırtınaları yutarak büyür
g) Satürn
Güneş sistemindeki ikinci gezegen olan Satürn, güneşe uzaklık sıralamasında 6 dır Jüpiter gibi Satürn’de neredeyse tümüyle gazdan oluşur Kendi çapının beş katı çapa sahip olan çok güzel görünüşlü halkaları oldu için Satürn’e “Halkalı Gezegen” de denir
Satürn’ün yoğunluğu o kadar azdır ki büyük bir göle konsa batmayacak kadar hafiftir
Satürn’ün halkaları aletleri oldukça ilkel olan eski astronomların aklını karıştırmıştı Galileo 1610 yılında ilk
Satürn’ün en büyük uydusu Titan’dır Merkür’den daha büyük olan bu uydunun yoğun ve kalın bir atmosferi vardır Bir uydudan çok küçük bir gezegene benzer 21yyın başlarında Amerikan Cassini uzay
h) Uranüs
Uranüs, 1781 yılında İngiliz astronom William Herschel tarafından bulundu Daha önce iki kez gözetlenmiş ama yeni bir gezegen olduğu anlaşılamamıştı Uranüs’ün güneşten ortalama uzaklığı 2 milyar 869 milyon kmdir Uranüs, güneş çevresindeki bir dönüşünü 84 yıldan biraz daha uzun bir zamanda tamamlar
Uranüs güneş çevresindeki yörüngesinde yan yatmış olarak döner, tıpkı yuvarlanan bir varil gibi BuBu garip dönüşe, milyarlarca yıl önce dev bir gök taşının gezegene çarpması neden olmuş olabilir
Uranüs’ün halkaları 1977 yılında, astronomlar gezegenin arkasından bir yıldızı gözledikleri sırada bulundu Yıldızın ışığı beklenenden 5 dk önce sönükleşince yıldızın ışığını engelleyenin bir uydu olabileceği düşünüldü Aynı şey gezegenin öbür yanında da tekrarlanınca bunun bir halka sistemi sonucu olduğu anlaşıldı
i) Neptün kez teleskopla Satürn’e baktığında, sanki üçlü bir gezegen sistemiymiş gibi, her iki yanında birer uydu gördüğünü sanarak şaşırmıştı İki yıl sonraysa uydular görünmez olmuştu sondasından ayrılacak olan Avrupa yapımı bir sondanın, uydunun atmosferine sokulması planlanıyor nedenle de zaman zaman her iki kutbu da bize doğru döner
j) Plüton
k) Onuncu gezegen
a) Kuyruklu Yıldızlar
Kuyruklu yıldızlar, Güneş sisteminin oluşum döneminden arta kalmış kayaç ve buz kütleleridir Gök bilimciler, bu buzlu kayaçların, Hollanda’lı gökbilimci Jan Oort’un adıyla anılan ve Güneş Sisteminin en dışındaki Oort bulutu bölgesinde yer aldığını düşünmektedirler
b) Meteorlar
Gökte kısa bir an için görülen ışık çizgilerinin nedeni meteorlardır Kuyruklu yıldızlardan kalan kayaç ya da toz parçacıklarının saniyede 70 km yi bulan hızlarla atmosfere girip yanmaları sonucu oluşurlar Kuyruklu yıldızlar, yörüngelerinde dönerken kopan parçacıkların atmosfere girip yanmasıyla gökte “meteor yağmuru” denilen görüntü-yü yaratırlar
c) Asteroitler:
Asteroitler, güneş çevresindeki yörüngelerde dönen ve gezegenlerden daha küçük olan gökcisimleridir Günümüze kadar keşfedilenlerin sayısı 4000’i geçmektedir Boyları küçük taş parçaları ile yüzlerce km çaplı kütleler arasında değişir Asteroitlerin çoğu Mars ile Jüpiter arasında uzanan Asteroit kuşaklarında yer alır Ancak “Truvalılar” adı verilen, iki grup halinde Jüpiter’in yörüngesini izlerler Öbürleri güneşin çevresinde dönerler
En büyük Asteroit 1801 yılında keşfedilen Ceres’tir 930 kmlik çapıyla dünyaya getirilirse Fransa yüzölçümü kadar bir yer kaplardı
4 YILDIZLAR
Evren, atomlardan galaksilere kadar var olan her şeydir Astronomlar evreni incelemeye başladıklarından beri onun nasıl ortaya çıktığını merak ettiler Çevremizdeki galaksilerin bizden uzaklaştığını ve evrenin genişlediğini buldular Eğer bu doğruysa evren geçmişte, günümüzden çok daha küçüktü Buna dayanarak “Büyük Patlama” (big-bang) teorisini geliştirdiler Bu teori her ne kadar tüm sorulara cevap vermese de astronomların yaptıkları gözlemlerle büyük bir uyum içindedir
Büyük patlama teorisine göre evren, bundan 15 milyar yıl önce çok büyük, hayal bile edilemeyecek kadar şiddetli bir patlama ile ortaya çıktı Büyük patlamadan önce neyin varolduğunu soramazsınız, çünkü her şey büyük patlamadan sonra ortaya çıktı Büyük patlamadan önce nelerin olup bittiğini de soramazsınız, çünkü zamanın kendisi de büyük patlamayla başladı

2 Dünya Savaşı’ndan sonra SSCBABD uzay çalışmalarına hız verdiler Silahlanma çerçevesinde yapılan bu soğuk savaş teknolojinin gelişmesine imkan sağladı SSCB 4 Ekim 1957’de Sputnik-1 adlı yapay uyduyu, daha sonra da 3 Kasım 1957’de Layka adlı köpeği taşıyan Sputnik-2’yi uzaya gönderdi Sputnik’leri ABDSSCB, içinde insan bulunan ilk uyduyu yörüngeye oturtarak yeni birilk ABD’li astronotlardan John Glenn’in bulunduğu Friendship ile ABDilk çıkışı gerçekleştirdi, bunu 3 Haziran 1965’de Edward White izledi Mariner-4 (ABD) Kasım 1964’de Mars gezegeninin ilk fotoğraflarını iletti Buna karşılık Lunik-9 (SSCB) ay üzerine ilk yumuşak inişi Şubat 1966’da gerçekleştirdi Bunu aynı yılın Haziran ayında ABD’nin Surveyor’ı izledi
2 UZAY ARAÇLARI ve uydusu Explorer-1 izledi (1 Şubat 1958) 12 Nisan 1961’de aşama yaptı Yuri Gagarin’i taşıyan Vostok-1 yörüngeye oturtuldu Bunu Şubat 1962’de içinde izledi Sonra da Lovell ve Borman 14 gün süreyle yörüngede kaldılar(4-18 Aralık 1965) Aleksey Leonov, 18 Mart 1965’de uzayda araç dışına
a) Füze motoru
b) Fırlatıcılar
3 ASTRONOTLAR
Astronotlar, uzaya çıkabilmek için aylar süren eğitimden geçerler Uzayda yön bulmak bu eğitimlerin en önemlilerindendir Uzay araçlarının içinde astronotların yerine yön bulmasını sağlayan çok gelişmiş bilgisayarlar vardır Bu bilgisayarlar hasar gördüğü zaman astronotların aracı kullanması gerekebilir
Uzayda yapılacak tüm çalışmalar daha önce yerde bir simülatörde denenir Burada telsiz kullanmayı, yer kontrol merkeziyle haberleşmeyi ve gerekirse arızaları nasıl giderileceği öğrenilir Bu simülatörlerde ayrıca yangın, güç kesilmesi, paraşüt arızası, yörüngeden sapma halinde küçük roket motorlarını kullanma öğrenilir
Uzaydaki yer çekimsiz ortama alışmak astronotlar için zor olur Görev sırasında uzayda yürümek gerekebile-ceğinden, su altında bazı çalışmalar yapılır Çünkü su altında hareket etmek yer çekimsiz ortamda hareket etmeye çok benzer
Kalkış sırasında astronotlar, kendilerini dünyadakinden 3 kat daha fazla ağır hissederler Bu çekime yer çekimin 3 katı anlamında kısaca 3g denir Astronotların bu çekime alışabilmeleri için merkezkaç aracı denen bir araca binerler Bu araç astronotların kendilerini dünyadakinden 3 kat daha fazla ağır hissetmelerini sağlar Astronotlar yola çıkmadan önce 2 hafta süresince karantinaya alınırlar Çünkü uzayda hastalanırlarsa en yakın hastaneye gitmek için 900km yol gitmeleri gerekir
Genelde bir ekipte 3 kişi bulunur Ekipte bir pilot, uzay aracının içine verilen havadan sorumlu bir kişi ve bilgisayarları kullanan bir uzman bulunur Güvenlik nedeniyle, herkes tüm görevleri yapabilecek şekilde eğitilir
4 ASTRONOMİ
Astronomi tüm bilimlerin en eskisidir Dünyada ilk insanın ortaya çıktığı günden bu yana insanlar gökyüzünü ve orada gördüklerini merak ettiler Gördükleri şeylerin resimlerini mağara duvarlarına çizdikleri için mağara adamlarının gökyüzünü gözlediklerini biliyoruz Ürün ekme ve hasat için en uygun zamanın güneş, ay ve yıldızların hareketleri incelenerek bulunabildiğini gördüklerinden beri insanlar gökyüzünü gözlemlemenin yararlı olduğunu anladılar
Her ne kadar eski Mısırlıların festival ve bayram günlerini belirlemek için güneş ay ve yıldızları kullandıkları biliniyorsa da gökyüzünü incelemeyi bir bilime dönüştürenler eski Yunanlılardır Örneğin eski Yunanlı Hipparkhos, çok doğru yıldız haritaları çizmişti
Her ne kadar astronomlar evrenin doğası ve yapısı konusunda oldukça çok bilgi biriktirmişlerse de, her şeyin ayrıntıları ile birlikte anlaşılması için teleskopun icadını beklemek gerekti 1608 yılında Hans Lippershey iki merceğin art arta yerleştirilmesinin uzaktaki cisimleri büyütebildiğini gördü Mercekleri daha rahat kullanmak için onları uzun bir borunun ucuna monte eden Lippershey ilk teleskopu yapmış oldu Lippershey’in icadı dünyada çabucak yayıldı Galileo daha gelişmiş bir teleskop yaparak gökyüzünü incelemeye başladı Galileo gördüklerine çok şaşırdı Ayda dağlar ve kraterler vardı Güneşte, oynayan küçük lekeler vardı Jüpiter’in bir sürü küçük uyduları vardı ve Venüs’ün görünüşü zaman geçtikçe değişiyordu En son keşif hepsinin en önemlisiydi Çünkü bu Venüs’ün dünya çevresinde değil de güneşin çevresinde döndüğünü ispatlıyordu
5 İNSANLARIN VE DİĞER CANLILARIN UZAYDAKİ TEPKİLERİ
Uzayda olmak insanları ve diğer canlıları etkiler Örneğin, uzaydayken insanların boyu birkaç cm uzar Bunun nedeni ise, dünyadayken yerçekiminin omurgalar arasındaki kıkırdakları sıkıştırmasıdır Ağırlıksız ortamda bu kıkırdaklar genişleyerek boy uzar
İnsanlardaki bir başka değişim ise kanın beyne fazla miktarda pompalanmasıdır Dünyada kalp, beynin aşağısında olduğundan kalbin beyne kan pompalaması için daha fazla uğraşması gerekir Ağırlıksız ortamda böyle bir durum söz konusu olmadığı için kalp beyne dünyadaki gibi kan pompalamaya devam eder Fakat yer çekimi olmadığı için beyne daha fazla kan gider Bu da dünyada baş aşağı birkaç saat durmaya benzer
İnsanlar ağırlıksızlığa çabuk alışırlar Öteki canlılar ise farklı farklı tepkiler gösterirler: kurbağalar uzayda sıçramaya çalıştıklarında takla atarlar ve neye uğradıklarını şaşırırlar Uzayda sebze ve meyvelerin nasıl yetiştirilebi-leceğini bilmiyoruz Astronotlar bu konuda çeşitli deneyler yapıyorlar, ama şimdilik vitamin ihtiyaçlarını yanlarında götürdükleri hazır yiyeceklerden karşılamak zorundalar
Arabella adı verilen bir örümcek uzayda ağ örmeyi başardı; ama yine de alışılmış bir ağ örene kadar birkaç gün geçti
Uzayda yumurtadan çıkan bazı kuşlar düzgün uçmayı hiçbir zaman başaramadılar Dünyada, kuşlar kanatlarını çırptıkları zaman yukarıya doğru bir kuvvet üretirler bu kuvvet onları havada tutar Ağırlıksız kuşlar ise, kanat çırptıklarında havada daireler çizecek biçimde dönüp dururlar
Bitkiler ilginç bir biçimde büyürler, yeşil kısımlar uzay aracındaki herhangi bir ışığa yönelir, ama kökler ne tarafa yöneleceklerini bilemezler

Türk uzay programı gösterişe değil,
ulusal çıkarlara ve bilime katkı amacına yönelmelidir
A M Celal Şengör
"Sakın ha uzaya bir Türk gönderme hevesine kapılmayın Bu çok pahalı ve çok gereksiz bir iş olur Sizin en verimli olarak yapabileceğiniz şey robotik sistemler geliştirmeğe ve bunların yazılımlarını üretmeğe yönelmeniz olacaktır"
16 Aralık 2003 tarihinde bu yılki Ketin Konferansını veren dünyaca ünlü jeolog Prof Wasserburg, 25 Aralık tarihinde bir konferans da Hava Harp Okulu'nda verdi Konferansının başlığı, "Bilim Kurgu Bilimi: Spekülasyon, Dürtü ve Gerçek Buluş" idi Bu konferansında Prof Wasserburg 19 yüzyıldan itibaren insanoğlunun uzayın keşfi için bilim kurgu alanında neler düşlediğini anlattı, Jules Verne'den, kendi çocukluğunda popüler olan Buck Rogers gibi çizgi romanlardan örnekler verdi ve bunları gerçek uzay uçuşları başlayınca karşılaşılan gerçeklerle karşılaştırdı



Vermek istediği mesaj, toplumda bilim kurgunun ve onun yarattığı dürtünün önemini vurgulamak, ancak hayal gücünün tek başına gerçek keşifler yapmaya yetmediğini, mutlaka gözlemin de hayal gücünün ortaya attığı varsayımları ve yaratıcı fikirleri kontrol etmesi gerektiğini göstermekti Kendi çocukluğunda nelerin hayal edildiğini, ancak gerçekle karşılaşılınca ne büyük sürprizlerin ortaya çıktığını vurguladı Bu sürprizlerin de daha sonra ne tür dürtüler ortaya çıkarttıklarını, hayal gücüne ne gibi yeni genişleme alanları yarattıklarını anlatarak A B D'de uzay programlarının şimdi nasıl planlandıklarına değindi

Prof Wasserburg'un konferansını dinleyen Harbiyeliler ve subaylar konferanstan sonra çok güzel, konunun püf noktasına dokunan sorular sordular Bu soruların bazıları Türkiye'nin, Türk Hava Kuvvetleri'nin girişimiyle başlatılan uzay programında ne gibi öncelikleri olması gerektiğini gündeme getirdi
Bu noktada Wasserburg A B D'de ve diğer bazı "süper güçlerde" uzay programı ile ilgili yapılan hatalardan bahsetti "A B D", dedi, "insanlı uzay uçuşları ve uzayda yaşam arama aşkına diğer programları gündemden kaldırdı O kadar ki, haberleşme uydularımız için Avrupalılardan uçuş zamanı satın alma durumuna düştük Hâlbuki insanlı uçuşların net getirisi, insansız uçuşlara kıyasla çok düşüktür Uzayda son zamanlarda en önemli keşifler robotik sistemlerle donatılmış insansız uçuşlar sayesinde gerçekleştirilmiştir Şimdi de bir uzayda yaşam arama hevesi başladı A B D'de tüm diğer programlar bu programa feda ediliyor Hâlbuki bu büyük ve çok pahalı bir yanlıştır Öncelik, her şeyden önce, kâinatı oluşturan malzemenin köken ve evrimini anlamakta olmalıdır Bunu anlamadan, rastlanılan bir yaşam izini anlamak bile olanaksız olabilir"





Wasserburg daha sonra Türkiye'nin uzay araştırmalarındaki rolünün ne olabileceğine değindi "Sakın ha uzaya bir Türk gönderme hevesine kapılmayın" dedi "Bu çok pahalı ve çok gereksiz bir iş olur Sizin en verimli olarak yapabileceğiniz şey robotik sistemler geliştirmeğe ve bunların yazılımlarını üretmeğe yönelmeniz olacaktır Bu hem Türkiye'de büyük eksikliğini gördüğüm teknoloji üretiminde önünüze yeni ufuklar ve yeni iş imkânları açacak, araştırma kurumlarınızı ve sanayinizi kamçılayacak ve sonunda hem uluslararası bilime bir şeyler katabileceksiniz, hem kendi savunmanıza hem de ihracatınıza önemli katkılar yapabileceksiniz Biz bunun tersini yaptık ve şimdi ağır bir fatura ödüyoruz Columbia'nın başına gelen önceden tahmin edilemeyecek bir şey değildi Ama biz gösteriş uğruna pek yanlış işler yaptık Bunun kavgasını ben kendi ülkemde yıllardır veriyorum Türk uzay programı gösterişe değil, ulusal çıkarlara ve bilime katkı amacına yönelmelidir" Wasserburg'a soru cevap kısmının sonunda Hava Harp Okulu komutanı Hv Plt Tümg Şevket Dingiloğlu tarafından bir anı madalyası sunuldu İkinci Dünya Savaşında gönüllü piyade eri olarak çarpışmış olan ve onbaşı rütbesiyle terhis olduğunu söyleyen 77 yaşındaki Wasserburg, komutandan madalyasını Harbiyelilerin tüm salonu inleten alkışları arasında çakı gibi bir asker selamıyla aldı Türkiye'nin uzay çalışmalarında kendinden öncekilerin yanlışlarından ders alması çok mühimdir
A B D'nin, Rusya'nın veya Çin'in her yaptığını doğru sanmak bize pek pahalıya mal olabilir Yapılacak iş kendimizden önce yapılanları geniş bir bilgi çerçevesi içerisinde eleştirel bir şekilde gözden geçirmektir Yeşilköy'de sorulan sorular genç Harbiyelilerin bu mesajı iyi aldıklarını gösteriyordu


Alıntı Yaparak Cevapla