Prof. Dr. Sinsi
|
Cumhuriyet Öncesi Ve Sonrasında Türk Kadınını Arasındaki Fark Nedir Neler Olmuştur?
4 Kurtuluş Savaşı ve Sonrasında Türk Kadını ve Atatürk(cumhuriyet sonrasında Türk kadını)
Tanzimat’tan sonra düşünce dünyasında ve siyasal yaşamda kimi geriye
dönüşler olmakla birlikte , imparatorluk sosyal yaşantısında, dünyada gelişen yeni
siyasal akımlarında etkisiyle özellikle II Meşrutiyet döneminde radikal kırılmalar
görülmüştür Kadın sorunları açısından ilk ciddi gelişmeler bu dönemde
yaşanmıştır Kadının toplum içindeki etkinliği arttıkça, kadınla ilgili olarak
toplumda oluşturulan rol de önem kazanmıştır Türkiye Cumhuriyeti’nde siyasal
teoriler açısından tepeden inme ve devlet merkezli bir zorlama olarak görülse de,
kadının radikal nitelikli hak kazanımlarına bu dönem adeta bir zemin hazırlamıştır
Söz konusu dönemde yaşanan deneyimler ve bu deneyimlerle ortaya konulabilen
birikim, Cumhuriyet Türkiyesi’ne aktarılan önemli bir mirastır (Kırkpınar, 1998
:14)
Cumhuriyet döneminde Atatürk devrimleri ile kadınların toplumsal
durumları önemli bir değişimin ve gelişimin içine girmiştir Yasalarda kadın-erkek
eşitliği büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir Kadın, boşanma hakkında, seçmeseçilme,
eğitim, meslek seçimi, kamu görevleri yapma haklarına kavuşmuştur
Gerçek anlamda modern bir toplumu oluşturan bütün sektörlerde en ciddi atılımlar
bu dönemde gerçekleştirilmiştir Mustafa Kemal Atatürk gibi karizmatik bir
önderin bunda belirleyici bir rol oynadığını söylemek gerekir Gerçekte Atatürk’ün
düşünce dünyasının oluşumunda Tanzimat’la birlikte yaşanan batılılaşma çabaları
etkili olmakla birlikte, Atatürk’ün yalnızca yakın çevresinden gelen etkileyici
faktörlerin yanısıra, dünya klasiklerine olan yakın ilgisi ve yoğun okuma
tutkusunun çok daha fazla yönlendirici olduğu söylenebilir Bu nedenle, Türkiye’
de ki kadın konusundaki fiili gelişmeleri yakından görüp anlayabilmek için O’nun
düşünce dünyasında yer alan kadın konusu ve bu konu ile ilgili öngörüleri
önemlidir
Bu anlatılan ve açıklananların yanı sıra, Cumhuriyetin kuruluşundan bu
yana, gerek toplumsal yaşantı içinde kadının yeri gerekse hızla gerçekleştirilen
sanayileşme, kentleşme sürecinde kadının aldığı yeni statü ve hukuksal kazanımlar,
adeta yakın Türkiye tarihinin canlı bir panoraması niteliğindedir
(Kırkpınar,1998:14) Toplumun yaşantısını belirleyen temel faktörler gittikçe içiçe
girip karmaşık ve girift bir durum alırken, kadının statüsü de aynı süreci yaşamıştır
Böylelikle 1950’li yıllardan bu yana, Türkiye’ de gerek ekonomik sektörlere, gerek
kültürel yapılara, gerek dini kalıplara, gerekse sosyal yaşantı biçimlerine göre
kadın grupları arasında ilişkiler yönünden bir yakınlaşma değil, adeta bir
uzaklaşma ortaya çıkmıştır Bunun sonucunda ise başta fırsat eşitliği olmak üzere
her alanda olumsuz göstergeler ortaya çıkmaya başlamıştır Çalışan kadınlar
arasında şaşılacak kadar derin farklılıklar söz konusu olmuştur Çalışmayan
kadınlar arasında da, gerek sosyal statü, gerek dinsel taassubun dayatmaları ve
gerekse diğer normlar açısından benzer farklılıkları görmek mümkündür Toplumu
oluşturan katmanlar arasında olduğu gibi her bir katmanda yer alan guruplar
arasında da ciddi farklılaşmalar söz konusudur Bu farklılık ve anlam derinliği,
bütünüyle Cumhuriyet döneminin benimsediği yeni felsefeden ve uygulamadaki
yöntem farklılığından kaynaklanmaktadır Kadının gerçek toplumsal statüsünde,
gerekse bizzat kendisinin, kendi bedensel ve ruhsal yapısının algılayışında ve
tanımlayışında geçmiş dönemlerle kıyaslanamayacak farklılıklar ortaya çıkmıştır
Bu farklılığı yaratan başta kültürel ve eğitimsel alanlarda olmak üzere, teknolojide,
sanayileşmede, tarımda ve bürokraside yaşanan gelişmeler  Toplumun her
kesiminde olduğu gibi kadın konusunda da yeni algılamalara ve statü edinme
süreçlerine yol açmıştır Kısaca Cumhuriyet kadını, bölgeler ve kültürler arasındaki
farklılıklara ve yaşanan yoğun çelişkilere rağmen önceki dönemlerden
kıyaslanamayacak ölçüde farklıdır Bu farklılık yalnızca kadının dış görünüşünde
değil, toplumsal statüsünde, kültürel yapısında, kişilik tanımlamasında tanık olunan
çok yönlü bir farklılıktır Bu değişmeler, hiç kuşku yok ki, ülkede yaşanmış olan
ekonomik, toplumsal, kültürel alandaki yoğun değişmelerle paralellik
göstermektedir
Kadının başta eğitim olmak üzere, hukuk, çalışma, siyasal katılım, toplumsal
yaşamda ve aile yaşamında eşit haklara sahip olarak yerini alması için gereken tüm
atılımlar yapılmış ve mümkün olan kısa zaman içinde gerçekleştirilmiştir
Daha Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yıllarında gerek hazırlık aşamasında
gerekse savaş sırasında Türk kadınının yapmış olduğu hizmetlerin önemi tartışma
götürmez ölçüde büyüktür
Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı verirken güç aldığı, yardımını gördüğü Türk
kadınını hiç unutmamıştır Vefa duygusunu her fırsatta belirtmiştir Cumhuriyet
dönemi boyunca kadın haklarına öncelik tanınması veya çok önem verilmesinde bu
duygunun etkisi vardır
Atatürk, Türk kadınına kendine özgü bir anlayışla gereken önemi vermiş ve
bunu çeşitli nedenlerle yapmış olduğu yurt gezilerinde açık bir dille ifade etmiştir
Daha 23 Mart 1923’ te kadınlara Konya’da söylediği şu sözler önemlidir
“Son senelerin inkılap hayatında hummalı fedakârlıklarla mahmul mücadele
hayatında, milleti ölümden kurtararak hulâsa ve istiklale götüren, azm-ü faaliyet
hayatında her ferdi milletin mesaisi, gayreti, himmeti, fedakarlığı sebkeylemiştir
Bu meyanda en ziyade tebcil ile yâd ve daima şükran ile tekrar edilmek lazım gelen
bir himmet vardır ki, o da Anadolu kadınının ibraz etmiş olduğu çok ulvi, çok
yüksek, çok kıymetli fedakarlıktır   Kimse inkar edemez ki, bu harpte ve ondan
evvelki harplerde milletin kabiliyeti hapyatiyetisini tutan hep kadınlarımızdır Çift
süren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyi getiren, mahsullâtı pazara götürerek
paraya kalbeden, aile ocaklarının dumanının tüttüren, bütün bunlarla beraber,
sırtıyla, kağnısıyla, kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak
demeyip, cephenin mühümmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi, o fedakâr, o ilâhi
Anadolu kadınları olmuştur ”
Yine bir yurt gezisi sırasında daha açık ve seçik sözcüklerle Mustafa Kemal
şöyle demektedir
“Türk kadını savaş sırasında ülkeye çok büyük yardımda bulundu; herkes
gibi o da acı çekti Bugün o özgür olmalıdır, eğitim görmeli, okullar kurmalı,
ülkede erkeklere eşit bir konuma sahip olmalıdır Buna hakkı vardır ”
Atatürk, Ocak 1923’te İzmir’de yaptığı bir konuşmada özellikle kadın ve
erkeğin kalkınmada birlikte yer almaları gerektiği konusundaki düşüncelerini şöyle
dile getirmektedir:
“Şuna inanmak gerekir ki, yeryüzünde herşey kadınlar tarafından
yapılmıştır Bir toplum onu oluşturanlardan yalnız birinin ihtiyaçlarının
kazanılması ile yetinirse, o toplum yarıdan çok güçsüzlük içinde kalır  Bir millet
ilerlemek ve uygarlaşmak isterse, özellikle bu noktayı temel alarak benimsemek
zorundadır Kadınlarımız da bilgili olacak ve erkeklerin geçtiği tüm öğretim
derecelerinden geçeceklerdir Sonra kadınlar, toplumsal hayatta erkeklerle birlikte
yürüyerek birbirlerinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır Memleketimizde
cahillik varsa bu yaygındır Yalnız kadınlarımızı eğil, erkeklerimizi de
kapsamaktadır  Son olarak diyorum ki, bizi analarımızın adam etmesi gerekirdi
Onlar edebilecekleri kadar etmişlerdir Ancak bu günkü seviyemiz, bu günün
gerektirdiği zorunluluk ve ihtiyaçlara yeter değildir Başka zihniyette, başka
olgunlukta adamlara ihtiyacımız var Bunları yetiştirecek olanlarda bundan sonraki
annelerdir ”
Bu konuşmalar açıkça, Atatürk’ün kadınlar yararına açtığı aktif mücadelenin
başlangıcını ifade eder Artık kadınlar hakkında halkın kafasında bulunan olumsuz
fikirleri yok etmek için hiçbir fırsatı kaçırmadı 1924 yılında yaptığı konuşmada
şöyle diyordu:
“Uygarlıktan söz ederken kesinlikle açıklamalıyım ki, aile hayatı gelişmenin
temeli ve güç kaynağıdır Kusurlu bir aile yaşamı, sosyal, ekonomik ve siyasal
zayıflıklara yol açar Aileyi oluşturan erkek ve kadın unsurların doğal haklarından
yararlanmaları ve ailede ki ödevlerini yerine getirecek şartlar içinde bulunmaları
çok gereklidir ”
Görüldüğü gibi Atatürk, daha Cumhuriyet edilmeden önce kadın hak ve
statülerinden her fırsatta söz etmiştir Bu anlamda İnebolu’da yaptığı konuşmada
ciddi bir muhakemeye dayanmadan kadınlara yüklenen bütün adetleri bırakmak
gerektiğini açıkça ifade etmiştir
Türkiye’de kadın hakları ile ilgili ciddi gelişmeler Cumhuriyet ile birlikte
başlamıştır 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’ in ilanı ile birlikte Türkiye yeni
devrim ve reformlara sahne olmuştur Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Atatürk Türk
kadının toplumsal statüsünü değiştirmek için çok sayıda reformlara girişmiş ve
hepsinde başarılı olmuştur Özellikle 1925- 1926 yılları kadın haklarının sık sık
konuşulduğu yıllar olmuştur Atatürk 28 Ağustos 1925’te İnebolu konuşmasında,
giyim, şapka ve Türk kadınından söz etmiştir Ülkenin esenliği ve çağdaşlığını
kadınların dünyaya açılmasında gördüğünü ifade etmiştir 30 Ağustos 1925 günü
Kastamonu konuşmasında yine kadın hakları üzerinde duran Atatürk;
“Bazı yerlerde görüyorum ki kadınlar, yüzünü gözünü gizliyor ve yanından
geçen erkeklere karşı ya arkasını çeviriyor veya yere oturarak kapanıyor Bu tavrın
anlamı nedir? Efendiler medeni bir milletin anası, millet kızı bu garip şekle son
vermelidir   Şüphe yok ki ilerleme adımları, iki cins tarafından beraber, arkadaşça
atılmak ve ilerleme yeniliklerle birlikte, merhaleler aşmak lazımdır Böyle olursa,
inkılap başarılı olur Herhalde daha cesur olmak lüzumu açıktır ” (Gül,1998:80)
demiştir
Atatürk, kadın hakları konusunu, öteki gelişmelerin bir parçası olarak
görmüş, birbirinin tamamlayıcısı ve destekleyicisi yaklaşımıyla hareket etmiştir
Genel olarak, devrimlerin başarıya ulaşabilmesi için Türk kadınının çağdaş
dünyadaki yerini almasının gerektiğini kesin ve kararlı ifadelerle vurgulamıştır
Atatürk, kadının kıyafeti ile ilgili konuya eğilirken, kuşkusuz kadının, erkeğin
yanında toplumsal yaşantı ile bütünleşmesinin tek engelinin yalnızca kıyafet ile
ilgili olmadığını biliyordu Bunun yanında bir çok kuralların da aynı şekilde
değiştirilmesini istemiştir
Kadın hak ve statüleri konusunda en önemli gelişmelerden biri de 17 Şubat
1926 günü kabul edilen “Türk Medeni Kanunu” dur Bu kanunla Türk vatandaşları
ayrım yapılmaksızın diğer uygar ülkelerin vatandaşları gibi eşit haklara
kavuşmuşlardır
Bu yasa ile kadın, öncelikle anne ve eş olarak değerlendirilmektedir
Atatürk’ten güç alan Türk kadını, her sahada kendini yenilemiştir  Poligami
önlenmiş, evlilikte tek eşlilik gündeme gelmiştir Kadına kocasından ayrılma hakkı
tanınmış, tanıklıkta cinsiyet farkı ortadan kaldırılmıştır (Gündüz, 2000:238)
Atatürk bu gelişmelerin ardından, kadınlarımızın ekonomik hayattan sonra
eğitimde ve siyaset alanında da gerekli yerini almalarının önemi üzerinde
durmuştur Atatürk çok iyi biliyordu ki, kadının toplumda yerini alabilmesi
eğitimle mümkündür 1924 yılında kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu
(Öğretim Birliği Yasası) ile kadın ve erkeklerin eşit öğretim imkanlarından
yararlanması sağlanmıştır
Atatürk, hareketinin başından beri kadının eğitimine ve eşitliğine büyük
önem vermiştir Atatürkçü eğitim sistemi, laik bir niteliğe sahip olarak gelişip
yaygınlaşırken, çağdaş uygulamalar gerçekleştirilmiştir Bu arada kadınlarımızın
eğitim, sağlık, ekonomik faaliyetler vb de yer ve görev almaları ile ülke
kalkınmasına da katkıları artmaktadır Ülke kalkınmasını kadın-erkek eşitliği ile
bilimsellikte gören Atatürk, gelişmelere bu anlayış ile yön vermiştir (Gül, 1998:83)
Türk kadını çok kısa bir zaman içinde çalışma alanlarının her dalında başarı
ile görev yapabilme durumuna gelmiş ve pek çok Avrupa ülkesinde bile yasal ve
yasa dışı olarak uygulanan ücret farklılıklarından uzak olarak emeğinin karşılığını
alabilmiştir Kadının toplumsal konumunun değişmesinde en önemli haklardan biri de 3
Nisan 1930’da tanınan Belediye Meclislerine seçme ve seçilme hakkıdır
Türk kadınları bu haklarını 1933’te kullandılar 5 Aralık 1934’te de
milletvekili seçme ve seçilme hakkıyla birlikte Türk kadınlarına eşit yurttaşlık
hakları tanınmış oluyor  Atatürk bu konudaki düşüncelerini şöyle dile getiriyor:
“Bu kararla Türk kadınları siyasal ve sosyal alandı pek çok batı ülkesindeki
kadınlardan daha üstün bir durum kazanmışlardır Bundan sonra peçe altında, kafes
altında kadın kalmayacaktır Türk kadınları bugün en önemli haklarını
kazanmışlardır Bundan ötürü ben bu kararı en önemli reformlarımızdan biri sayıyorum
|