Yalnız Mesajı Göster

Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir?‎

Eski 09-11-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Canlıların Yapısında Bulunan Temel Bileşenler Nelerdir?‎



İnorganik Moleküller Organik Moleküller Su asit baz tuz ve minareller Karbonhidratlar yağlar proteinler enzimler vitaminler ve nükleik asitler CANLILARDAKİ İNORGANİK BİLEŞİKLER:İnorganik bileşikler canlılar tarafından sentezlenemeyip dışarıdan hazır olarak bulunan maddelerden alınan bileşiklerdir Canlılar mineral su karbondioksit gibi inorganik bileşikleri dışarıdan almak zorundadır SU: Canlılar için çok önemli bir moleküldür hücrelerin hayatsal faaliyetlerini sürdürebilmesinde önemi büyüktür Bir insanın günlük su gereksinimi 15lt ile 25lt arasıdır Canlıların %65 ile %95′i sudur İnsanda ortalama %65 tohumlarda %5 ile %15 arası su bitkilerinde ise %98′e kadar çıkar İnsan yaşlandıkça vücuttaki su miktarı azalır Su yeşil bitkilerde fotosentez olayı için gereklidir 6H2O + 6CO2 C6H12O6 + 6O2 Yeşil bitkiler suyla karbondioksiti birleştirerek besin ve oksijen üretirler SUYUN GÖREVLERİ:1)Kimyasal tepkimelerin hücrede gerçekleşmesi için gerekli bir çözücüdür 2)Besinlerin sindirimini sağlar(hidroliz) 3)Maddelerin taşınmasında önemlidir 4)Zaralı atıkların seyreltilmesi ve vücuttan atılmasını sağlar 5)Vücut ısısını düşürür 6)Fotosentezde kullanılır ASİTLER: Su içinde çözündüğü zaman H iyonu veren bütün maddelere asit denir Asitlerin iki ayıracı vardır; fenol kırmızısı  sarı mavi turnusol  kırmızı yaparlar BAZLAR: Su içinde çözündüğü zaman OH iyonu veren bütün maddelere baz denir Bazların ayıracı kırmızı turnusol  kırmızı yaparlar ASİT-BAZ DENGESİ: Asit baz dengesi ortamın H iyonu yoğunluğunun negatif logaritması asitliğin OH iyonunun negatif logaritması bazikliğin derecesini verir Bu değer pH ile gösterilir PH 7 nötr pH 7-0 arası asitlik pH7-14 arası bazik özellik artar PH değeri organizma için çok önemlidir Biyokimyasal tepkimelerin gerçekleşmesi için pH değerinin belirli bir değerde sabit kalması gerekir Ör: insan kanının pH’ı 74 tür fakat bu değer 7 veya 78 e çıkarsa insan ölür
İNORGANİK BİLEŞİKLER
canlıların kendi vücutlarında sentezleyemeyipdışarıdan hazır aldıkları bileşiklerdirHem canlı vücutunda hem de cansız ortamda bulunurlarKüçük moleküllü olupdevamlı ve yeterince bulunması gerekirCanlılar bu bileşiklere gereksinim duyarBesin olarak kullanılan inorganik maddeler “mineraller ve su” sindirilemezlerEnerji vermezlerBunlar düzenleyici maddelerdirKarbon elementine sahip olmayan tüm moleküller İnorganik Bileşikler olarak adlandırılr
1) SU
Dünya üzerindeki yaşamın tamamı suya bağlıdırTüm yaşayan dokuların %70-90’ı sudurYaşamı karakterize eden tüm tepkimeler su içeren ortamlarda yer alırlarSu hayat için gerekli olan en önemli moleküldürBir insanyiyeceksiz haftalarca yaşayabilirAncaksusuz sadece birkaç gün yaşayabilirVücut için gerekli olan su miktarı günlük çalışma durumumuza göre değişirGünde ort15-25 lt su almamamız gerekirYaşa göre vücut ağırlığının %40-%75’i sudurYaşlandıkça vücuttaki su oranı azalırBu su dışardan alındığı gibivücutta ara ürün olarak oluşur Canlı organizmanın büyük bir kısmı su moleküllerinden oluşmuşturOrganizmaların yapısındaki su oranı %65-95 arasındadırBu oransu bitkilerinde %98’e kadar yükselmektedirTohumlarda ise su oranı %15’den %5’e düşerBütün hücreler bir sulu çözeltide bulunurHer türlü madde değişimin “doku sıvısı”denilen çözeltiyle sağlarlar
• Su kimyasal tepkimelerde rol alan çok iyi bir çözücüdürBu sayede sindirime büyük ölçüde yardımcı olurSu molekülünün belirgin bir polaritesi ve hidrojen bağı oluşturmak için büyük bir eğiliminin olması nedeniyle suhem iyonik hem de iyonik olmayan maddelere karşı çok iyi bir çözücüdür
• Su pek çok organizmanın vücudunda taşıyıcı ortam olarak görev yaparMaddelerin vücutta bir bölgeden diğer bölgeye taşınması suyla sağlanırAyrıcasu besin maddelerini kan plazması olarak taşır
• Su metabolizma olaylarını hızlandırırEnzimler ancak sulu bir ortamda çalışır
• Idrardaki su boşaltımaterleme olayı ile de dolaşıma yardımcıdırTerleme olayında vücut ısısının fazlası dışarıya suyla atılırBöylece vücut ısısı dengelenir
• Su bitkilerde ‘fotosentez’ ana elemanı olarak bu canlılar için de çok büyük önem taşır
• Ayrıca su absorbe ettiği fazla ısı ile Dünya’mızın çevresel ısısını düzenlerBöylece hem çevresel ısı çok yükselmez ve saklandığı için ısı kaybolmaz
2) MİNERALLER
• Sindirilmeden direk olarak kana alınırlarEnzimlerin yapısına katılırlarVitaminlerle birlikte düzenleştirici olarak görev yaparlarVücudumuzda Cl P S ve N elementlerinin asit bileşikleriyle Na K Ca Mg Fe Mn ve Cu metallerinin baz özelliğindeki bileşiklerine rastlanmaktadır
• Mineraller hücrede proteinkarbonhidratyağ gibiorganik maddelere bağlı olarak bulundukları gibi hücrede tuz halinde de bulunabilirler
• Minareller vitamin-hormon-enzim vb moleküllerin yapısına katılır70kg ağırlığındaki bir insanda ortalama 3 kg mineral tuzları vardır
• Organizmanın yapısında az da olsa minerallere ihtiyaç vardır
Mineraller kanın kanın osmotik basıncının ayarlanmasında kas kasılmasındakanın pıhtılaşmasında ve sinirlere uyarının iletilmesinde önemli role sahiptir
• Minareller bazı enzimlerin yapılarına katılarak katalizör görevi yapar
• İdrarter ve dışkı ile dışarı atıldığından mineral içeren besinlerin düzenli olarak vücüda alınması gereklidirYiyeceklerde bulunan ve mineral olarak adlandırılan bütün maddeler aslında tuzdurYeterli mineral içermeyen besin maddeleri ile beslenilirsetuz atılması devam edeceğinden kas krampı gibi bazı bozukluklar görülürSıcak ortamlara maruz kalan insanlar daha fazla terledikleri için dışarıdan yeterince tuz almalıdır
Sodyum ve klor bütün vücut sıvıları içinde iyon olarak bulunurAncak kan gibi hücre dışı sıvılar içindeki bu iyonların miktarı daha fazladırSodyum ve klor dokularda suyu tutarak vücudu su dengesini sağlarSodyum ve klor kas ve sinir sistemi işlevleri için gereklidirAncak bazı böbrek hastalıklarındayüksek
• tansiyonu olan insanlarda suyun az alınması gerekirÇok küçük çocukların böbrekleri fazla tuzu süzemediğinden fazla miktarda alınan tuzdan zarar görürler
• Sodyumla birlikte vücut sıvılarında bulunan ve hücrelerin çalışmasını kontrol eden mineral potasyumdurVücutta hücre ara sıvısı ile hücre sıvısı arasında bir sodyumpotasyum oranı vardırSodyum gibi potasyumun da büyük bir kısmıtüketilen besinlerden kolayca emilirFazlası böbreklerden atılırİshal gibisu kaybının fazla olduğu durumlarda potasyum kaybı da fazla olur
• Vücutta en bol bulunan mineral kalsiyumdurKalsiyumun büyük bir kısmı fosforla birlikte kemiğin ve dişin yapısına katılırGeri kalan kısmı kasların kasılmasında sinirlerdekanın pıhtılaşmasında ve bazı enzimlerin çalışmasında görev yaparVücuda alınan kalsiyumun bir kısmı emilirEmilmeyen kısmı dışkı ile atılırD vitamini kalsiyumun emilmesine etki ederVücuda fazla kalsiyum alınsa bile D vitamini yetersiz olursa kalsiyum bağırsaklarda emilemezKüçük çocuklarda kalsiyum ve D vitamini yetersizliğine bağlı olarak’raşitizm’ denilen hastalık görülürYetişkin insanlarda potasyum kaybı ile ‘osteomalazi’ denilen kemik yumuşaması hastalığı ortaya çıkarVücutta en bol bulunan minerallarden biri de fosfordurFosfor kalsiyumla birlikte kalsiyum fosfat şeklinde kemiklerin ve dişin yapısına katılırFosfor nükleik asityağprotein ve karbonhidrat gibi moleküllerin yapısına da katılırVücudun yapısına katılan minerallerden biri de demirdirVücudumuzdaki demirin yarıdan fazlası kana kırmızı rengini veren hemoglobinin içinde bulunurDemir aynı zamanda kas proteinleri karaciğerdalak ve kırmızı kemik iliğinde bulunurVücuda yeteri kadar demir alınmamamsı yada vücuttan atılan demir miktarının alınandan fazla olması durumunda demir yetersizliği başlarDemir eksikliğindehemoglobin yapılamaz ve ‘kansızlık’(anemi) görülürDemir bakımından zengin yiyeceklerle beslenmek sureti ile kansızlık önlenirİyot tiroid bezi hormonu olan tiroksinin yapısına katılırVücuda yeteri kadar iyot alınmazsa tiroid bezi iyi çalışamaz ve tiroksin hormonunu az salgılarTiroksinin az salgılanması tiroid bezinin büyümesine neden olurBasit ‘guatr’ hastalığı denilen bu durum lahanayı çok tüketen insanlardabulunan bir madde tiroid bezinde iyot bağlanma tepkimesini engellemektedirSülfatlar kaslarda bulunur ve proteinlerin yapısına katılırFlüor dişlerin yapısına katılırFlüorün azlığı dişlerin çürümesinefazlalığı dişlerin sararmasına yol açarBakır bazı enzimlerin yapısına katılır

Yani kısaca ;

• Vücut içindeki birçok enzimin ve hemoglobin gibi moleküllerin yapısını oluştururlarBunlardemirfosfor gibi elementlerdir

• Kemiklerin ve dişlerin normal olarak gelişmesini sağlarlarBunlar için gerekli olan madensel maddeler kalsiyum fosformagnezyumdur

• Vücut ve hücre sıvısının osmotik basıncını düzenlerlerBunlardan hücre içi sıvıda sodyumklorhücre dışı sıvıda potasyummagnezyumfosfor bulunur

• Sinirsel uyarı iletiminde kas kasılmasında Kanın pıhtılaşmasında rol alırlar
3) ASİT - BAZ - TUZLAR
a) Asitler
Su içersinde çözündüğünde H+(hidrojen) iyonu veren bütün bileşikler asit özelliğindedir
Asitler turnusol kağıdının rengini maviden kırmızıya dönüştürür
Asitlerin tatları ekşidirAma kuvvetli olanlar tadılamazYapılarında karbon içeren asitlerin çoğu organik asittir
Laktik asit (CH3-CHOH-COOH) ; organik asite hidroklorik asit(HCI) ise inorganik asite örnek verilebilir
Ayrıca asitler ayıraç olarak kullanılır(=Nitrik asit protein ayıracı olarak kullanılır)
Protein + derişik nitrik asit(HNO3) >>>> ısı >>> sarı renk oluşur
b) Bazlar
Suda çözündüğü zaman hidroksil iyonu (OH-) veren bileşikler bazik özellik gösterir
Bazlar turnusol kağıdının rengini kırmızıdan maviye dönüştürür
Yapılarında genellikle karbonazot bulunduran bazlar organik bazlardırMetilamin (CH3NH2) organik baza;sodyum hidroksit(NaOH)potasyum hidroksit (koh) gibi bazlar ise inorganik bazlara örnek verilebilir
Tadları acıdır
Ba(OH)2KOHCa(OH)2NaOH gibi bazlar solunum ve fermantasyon deneylerinde CO2 tutucu özelliklerinden dolayı ayıraç olarak kullanılırBunlar aynı zamanda nem tutucu olarak da kullanılır
Asit – Baz Dengesi
Ortamın hidrojen iyon yoğunluğunun negatif (-) logaritması asitliğin hidroksil iyon yoğunluğunun (-) logaritması ise bazikliğin derecesini verir H+ iyonu arttıkça ortam asidiktir ve pH 0 ile 7 arasında bir değer gösterirOH- iyonu arttıkça ortam baziktir ve pH 7 ile 14 arasında bir değer gösterirH+ iyonu ve OH- iyonları eşit miktarda ise ortam nötrdür ve pH’7 dir
PH değeri organizma için çok önemlidirBiyokimyasal tepkimelerin gerçekleşebilmesi için pH’ın belirli bir düzeyde tutulması gerekirpH’daki çok az bir değişiklik bile biyokimyasal tepkimeleri olumsuz etkilerBu nedenle pH değerinin sabit kalması gerekirİnsan kanının pH’ı 74’e eşittirİnsan kanının p H’I 7’ye düşerse ya da 78’in üstüne çıkarsa ölüm olayı meydana gelirBazı bakteri ve mantarlar asidik ortamlarda yaşayabilirfakat bazik ortamlarda yaşayamazlar
c) Tuzlar
Asitlerle bazlar karıştığında asitin H+ iyonu ile bazın OH- iyonu birleşirBu birleşim sırasında bir molekül su açığa çıkar ve tuz meydana gelir
HCI + NaOH =H20+ NaCL
Hidroklorik asit + sodyum hidroksit(baz) = su + sodyum klorür (tuz)
Hücrenin içinde ve hücrelerin arasında çeşitli mineral tuzları vardırBunlar içinde en önemlileri sodyumpotasyummagnezyum ve kalsiyum tuzlarıdır

Alıntı Yaparak Cevapla