Konu
:
Yaşam Faktörleri - Kutup Veya Çöl Alanlarında Yaşamayı Zorlaştıran Faktörler Nelerdir
Yalnız Mesajı Göster
Yaşam Faktörleri - Kutup Veya Çöl Alanlarında Yaşamayı Zorlaştıran Faktörler Nelerdir
09-11-2012
#
4
Prof. Dr. Sinsi
Yaşam Faktörleri - Kutup Veya Çöl Alanlarında Yaşamayı Zorlaştıran Faktörler Nelerdir
KUTUPLAR
Matematiksel bir belirlemeye göre kutup bölgeleri kutup dönencelerinin altında ve üstünde kalan (ve her biri 212 milyon km² büyüklüğünde olan) yerler olarak tanımlanıyor
Bir adını da Eski Yunanca’da “ayı” anlamına gelen arktos sözcüğünden alan Kuzey Kutup Bölgesi toplam 27 milyon km²’lik bir alana yayılır
Bunun 9 milyon km’si kara geri kalanı denizdir
Sularla çevrili büyük bir kara parçası olan Antarktika’nın tersine Kuzey Kutbu kısmen karalarla çevrili bir okyanustan oluşur
Akdeniz’in yaklaşık beş katı genişliğindeki Kuzey Buz Denizi kalınlığı yer yer 30 metreyi bulan ve suyun üzerinde yüzen buzlarla kaplıdır
Akıntılar ve rüzgâr bu buz kütlelerine büyük bir basınç yapar
Bu basınçla bazen yüksekliği 15 metreyi bulan buz kütleleri yerinden fırlayabilir
Başka yerlerde de buz çatlar ve birbirinden ayrılır
Suda yüzen bu buz kütleleri düz ve kaygan değildir rüzgârların üst üste yığdığı kar tepecikleriyle kaplıdır
Bankizlerin (yüzer buzlar) kenarları yaz boyunca kırılır ve böylece sağlam gövdeli gemiler kendilerine kısa bir yol açabilir
Kuzey Kutbu’na ilk olarak 1909’da buzlar üzerinde köpekleriyle yolculuk eden ABD’li Robert Edwin Peary’nin ulaştığı sanılmaktadır
Daha sonra SSCB araştırma ekipleri buz üzerinde kamp kurarak kutup bölgesinde çalışmalar yaptı
ABD’nin nükleer denizaltısı Nautilus 1958’de buzların altından Kuzey Buz Denizi’ni aşarken yolu üzerindeki Kuzey Kutbu’ndan da geçti
1969’da Wally Herbert önderliğindeki bir İngiliz keşif heyeti Alaska’dan Spitzberg’e (bugün Svalbard) buzlar üzerinden giden ilk ekip oldu
Kuzey Kutbu’na denizden giderek varan ilk gemi SSCB’nin nükleer buzkıranı Arktika’ydı(1977)
Kuzey Buz Denizi’nin bir yakasında Grönland Kanada ve Alaska öbür yakasında SSCB ve İskandinavya yer alır
Bu deniz Bering Boğazı ile Bering Denizi’ne ve Büyük Okyanus’a açılır
Atlas Okyanusu’na ise daha geniş bir açıklıktan geçilir
Grönland ile Kanada anakarası arasında Baffin Adası ile birçok küçük ada bulunur
İzlanda ise gerçek Kuzey Kutup Bölgesi’nin hemen dışında yer alır
Kuzey Kutup Bölgesi’nin toprakları çoğunlukla bozkır ya da tundradır
Bölgede 1000’den fazla değişik bitki bulunur
Burada uzun yaz günlerinde çok hızlı büyüyen yüzerce değişik çiçek yetişir
Kuzey Kutup Bölgesi’ndeki bitkilerin tümü başka soğuk dağlık bölgelerde yetişenler gibi bodur değildir
Bölgenin yaklaşık beşte birini ot yetişmeyen çıplak dağlar kaplar
Binlerce yıl önce Kuzey Kutup Bölgesi’nde toprak alanlar bugünkünden daha genişti
Bu o dönemde karaların daha yüksek ya da deniz yüzeyinin daha düşük oluşuna bağlanabilir
İklim de daha ılımandı
Bazı yerlerde yoğun bir bitki örtüsü vardı ve bu bitkilerin bir bölümü tropik bölgelerdekileri andırıyordu
Bu zengin bitki örtüsü toprakaltında kalarak zamanla kömüre dönüştü
Bugün dağlar özellikle Grönland bütün yıl boyunca karla örtülüdür
Tundra bölgeleri ise kışın ince bir kar tabakasıyla kaplanır
Çoğu yerlerde toprak yüzeyinin hemen altı sürekli donmuş olarak kalır
Toprağın sualtında kalmadığı çok soğuk olmayan bölgelerde tahıl ve sebze yetiştirilebildiği gibi hayvan da otlatılabilir
Kuzey Kutup Bölgesi’nde kömür bakır nikel kalay elmas altın ve petrol gibi değerli madenler vardır
Alaska Sibirya ve Kanada’nın kuzeyinde zengin petrol yatakları bulunur
Ama boru hatlarını çevreye zarar vermeyecek biçimde döşemek zorunlu olduğu için petrol ve gaz taşımacılığı pahalıdır
İklim
Güneşin altı ay boyunca hiç doğmadığı Kuzey Kutbu bu süre içerisinde sürekli karanlıktır
Öbür altı ayda ise güneş hiç batmaz ve yazın gece yarısı bile kitap okunabilir
Kutup Bölgesi’nde güneşin doğuşu ve batışı çok yavaştır
Alacakaranlık uzun bir süreye yayılır
Sürekli karanlık ve sürekli aydınlık dönemler güneye inildikçe kısalır
Burada en sıcak ayda bile deniz suyu sıcaklığı +10° C’nin üstüne çıkmaz
Arktik kara ve deniz iklimlerinin egemen olduğu bölgede yağış azdır yılda 100 mm ile 500 mm arasında değişir
Kuru rüzgarlar ve sis düşük sıcaklık (Grönland’da şubat ortalaması -40° C) sıcaklığın mevsimlere göre büyük değişkenlik göstermesi (+15° C ile -40° C) bu bölgenin iklim özellikleri arasındadır
23 Eylül ile 21 Mart arasında Güneş’in hiç doğmadığı kış kutup gecesi yılın geri kalan bölümünde ise hiç batmadığı kutup gündüzü yaşanır
Sıcaklığın çok düşük olmasına karşın kutup bölgelerinin de en az tropik bölgeler kadar güneş enerjisi aldığı unutulmamalıdır
Kara bitkileri buna çok hızlı ve karmaşık bir büyüme biçimi benimseyerek uyum sağlamıştır
Denizlerde ise yüksek oksijen ve zengin besin maddesi nedeniyle bir de 0 derece dolayındaki deniz suyu sıcaklığı fazla değişmediği için plankton ve balık çok boldur
Yaşamın denizlerdeki bu zenginliğine karşın az sayıdaki buzsuz kıyı bölgesinde oldukça sınırlı olduğu gözlenir
Bitki örtüsü tundralara özgü yosunlardan likenlerden ardıç ağaçlarından ve cüce ak kayınlardan oluşur
Temmuz sıcaklığı 6° C’nin altına düşerse bunlar da yerlerini buz çölüne bırakırlar
Zemin 600 m derinliğe kadar donmuş durumdadır ve yazın ancak yüzeyden 10-200 m arasında bir derinliğe kadar çözülür
Donmuş zeminin altında bulunan çamur katmanı aşağı doğru akar ve her türlü inşaat çalışmasını çok zorlaştırır
Sanılanın tersine dünyanın en soğuk bölgeleri her zaman Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunmaz
Sibirya’da kutup dairesinin güneyindeki bir C’ ye kadar düşer
Kuzey Kutbu’nda ortalama°yerde sıcaklık bazen -67 dolayındadır
Oysa ABD’nin bazı yerleşim yerlerinde kış°sıcaklık -23 daha soğuk geçer
Kuzey Kutup Bölgesi’nde yazlar da oldukça sıcak geçebilir
Sıcaklığın C’ ye ulaştığı görülmüştür
Denizden esen soğuk rüzgârlardan°gölgede 38 C’ ye kadar çıkar ama yaz°korunan kuytu yerlerde sıcaklık sık sık 27 mevsimi oldukça kısa sürer
Kuzey Kutbu’nda Yaşam
Alaska Kanada ve Grönland’daki Eskimolar bölgenin batı kesimlerinde yaşar
Geleneksel olarak yaşamlarını avcılık ve balıkçılıkla sürdüren Eskimolar suda kayak adı verilen kanolar kar ya da buz üzerinde ise köpeklere çektirilen kızaklar kullanırlardı
Evlerinin katı kar bloklarından yapar ya da deriden korunaklı çadırlarda yaşarlardı
Bugün çoğu ahşap evlerde oturmaktadır
Kardan yapılma kulübeler Kanada Eskimoları tarafından yalnızca geçici barınaklar olarak kullanılır
Geleneksel Eskimo yaşamı günümüzde büyük ölçüde yok olmuştur
Avrupalılar Kuzey Kutup Bölgesi’nin bazı yörelerine kalıcı yerleşim bölgeleri kurdular
Grönland’daki Dan toplulukları ve Kanada yönetimindeki ticaret merkezleri bunlara örnek gösterilebilir
SSCB’de de nüfusları 150 bine ulaşan madencilik kasabaları vardır
Kuzey Avrupa ve Asya’da Laponlar ile bazı Sibiryalı kabileler yaşar
Bu insanların bir bölümü yerleşik bir yaşam sürer
Hayvan Yaşamı
Tarihöncesi dönemlerde Kuzey Kutup Bölgesi’nde ilginç hayvanlar yaşıyordu
Bunlardan biri de uzun kıvrık dişleriyle tüylü ve kocaman bir file benzeyen mamuttu
Sibirya’da hiç bozulmadan kalmış mamutlar bulunurdu
Bu hayvanların ölür ölmez dondukları toprak kayması sonucu üzerlerinin örtüldüğü ve bu soğuk ortamda çürümeden kaldıkları sanılmaktadır
Günümüzde tundralarda rengeyiği sürüleri otlar
Bazı bölgelerde hâlâ samur ve tilkiler kalın kürkleri için avlanmaktadır
Bölgenin öbür hayvanları arasında kurtlar tavşanlar ve kakımlar bulunur
Bazı bölgelerde kış uykusuna yatan Amerika boz ayıları yaşar
Buzullar üzerinde yaşayan kutup ayıları ise ara sıra karaya çıkar
Kutup ayıları içinde yalnızca dişi ayılar o da ilkbaharda yavrulayacaklarsa kış uykusuna yatar
Kutup ayılarının başlıca besini ayıbalıklarıdır
Ayıbalıkları ve morslar suda yaşar yavrulamak tüy dökmek ve güneşlenmek için sürünerek buzların üstüne çıkarlar
Yaz aylarında birkaç tür balina da yiyecek bulmak için kutup bölgesine gelir
Ticaret amacıyla avlanma yüzünden balinaların sayısı çok azalmıştır
Kuzey Kutup Bölgesi balıkçılar için bir cennettir
Irmaklar göller som balığı ve alabalık ile doludur denizler de morina ve halibut yönünden oldukça zengindir
Dünyada avlanan balıkların önemli bir bölümü Kuzey Kutbu’nun sularından elde edilir
Kuzey Kutbu’nda en kuzeydeki soğuk bölgelerde bile çeşitli böcekler yaşar
Yaz aylarında arılar sinekler sivrisinekler ve kelebekler görülür
Kuşlar arasında kuzgun ve kar baykuşu karanlık kış boyunca bölgede kalırken pek çok başka kuş güneye göç eder
Bunlar arasında eskiden bu bölgedeki insanların et süt ve tüylerinden yararlandıkları ördekler yabankazları kuğular martılar ve kartavuklar sayılabilir
Ayrıca bölgede dalıcı martılar okyanus martısı ve binlerce deniz papağanı yaşar
ANTARKTİKA
Dünyanın beşinci büyük kıtasıdır
14200000 km²’ lik bir alanı kaplayan bu kıta dünyanın en soğuk ve en erişilmez yeri olan Güney Kutup Bölgesi’ndedir
Adı Arktika’nın karşısındaki anlamına gelen Antarktika’yı ortalama 2
000 m kalınlığında büyük bir buz katmanı zırh gibi örter
Yüzeyi buzlarla kaplı olan Antarktika’nın merkezinde Güney Kutup Noktası vardır
Bir zamanlar “ulaşılamaz” diye adlandırılan kutup noktasında buzun kalınlığı 4
335 m’ yi bulur
Bu buz kütlesi 24 milyon km³’ lük hacmi ile yeryüzündeki bütün buzların yüzde 92’sini oluşturmaktadır
Kıyılarından kopan 350-600 m kalınlığındaki buz parçaları günde 1-3 m hızla ilerler ve birbiri üstüne yığılır
Bu tür yüzen yığınlardan biri olan Ross Buzlası 540
000 km’ yi bulan alanıyla neredeyse Fransa büyüklüğündedir
Gelgit olayının buzladan kopardığı büyük parçalar yüzerek çevreye dağılır
Bu tür buzdağları arasında 20
000 km² büyüklüğüne ulaşanlar olur
Çevresinde büyük bölümü yüzen buz parçalarıyla kaplı olan Güney Okyanusu bulunur
Atlas Okyanusu Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus’un en güney bölgeleri Antarktika’nın çevresinde birleşerek Güney Okyanusu asını alır
Yalnızca araştırma yapmak için gelen bilim adamlarının yaşadığı Güney Kutbu Kuzey Kutbu’ndan çok daha soğuktur
Güney Kutbu’nda yeryüzünün en soğuk ve en fırtınalı iklimi egemendir
Ortalama sıcaklık yaz aylarında -20°C’ dir ve bu güneyden fırtınalar estiğinde -70°C’ ye kadar düşebilir
Coğrafi Güney Kutbu noktasında bulunan ABD gözlem istasyonunda yapılmış ölçümlerde sıcaklığın yıllık ortalamasının -50°C olduğu en sıcak ayda ancak -29°C’ ye yükseldiği belirlenmiştir
Yani yeryüzünün bu en büyük buzdolabının sıcaklığı Kuzey Kutbu’ndan ortalama 22 derece daha düşüktür
Bu durum doğal olarak yaşam koşullarını etkilemektedir
Kuzey Kutbu’nda 400’e yakın çiçek açan bitki türü sayılabilirken Güney Kutbu’nda bir tane bile olmaması bunun bir belirtisidir
Buna karşılık kıtanın kıyılarında ve açık denizlerde çok sayıda hayvan yaşar
Penguenler martılar foklar ve balinalar soğuk ama besin maddesi açısından zengin Güney Kutbu denizlerindeki planktonları ve balıkları yiyerek yaşamlarını sürdürürler
İnsanlar yüzyıllardır dünyanın güneyindeki bu bölgenin nasıl bir yer olduğunu merak ettiler
Bölgeye düzenlenen birçok keşif gezisinin sonunda Antarktika haritası aşama aşama çıkarıldı
Bugün kıtanın yüzeyi oldukça ayrıntılı olarak bilinmektedir
Ama buzun altındaki bu karanın durumu buzun oluşum süreci bu olağanüstü soğuk iklimde bitki ve hayvanların yaşamlarını nasıl sürdürebildikleri buradaki iklimin dünyanın öteki bölgeleri üzerindeki etkileri gibi konularda öğrenilmesi gereken daha pek çok şey var
Dağlar Rüzgârlar ve Buz
Güney Kutup Noktası deniz yüzeyinden yaklaşık 3000 metre yüksekliğindeki bir platonun merkezine yakındır
Çevresinde tepeleri 5000 metreyi bulan sıradağlar uzanır
Bu dağların arasında Erebus ve Terror gibi etkin yanardağlar da vardır
Antarktika yüzey kalınlığı yer yer 4500 metreye ulaşan ortalama kalınlığı ise 2000 metreyi bulan bir buz tabakasıyla kaplıdır
Bu buzlar çok yavaş olarak merkezden çevreye doğru hareket eder
Kıyının alçak ve düzgün olduğu yerlerde buzlar katmanlar halinde denize taşar; yüksek ve dağlık yerlerde ise buzullar vadilerin arasından denize akar
Böylece bütün kıtanın çevresinde denizden 15 ile 60 metre yükseklikte sarp kayalar biçiminde yükselen buzdan büyük bir duvar oluşmuştur
Antarktika’da bazı böcekler dışında kara hayvanı yoktur ve çok az bitkiye rastlanır
Ama kıtayı çevreleyen denizler hayvan türleri açısından son derece zengindir
Birçok balık türü büyük balinalar ve fokların yanı sıra penguenler martılar ve boran kuşları gibi çeşitli kuşlar vardır
Hızı saatte 160 kilometreye erişen sert rüzgârlar bazen günlerce durmaksızın eser
Sıcaklık yazın bile (ocak ayında) genellikle donma noktasının altındadır
Martta denizler de donmaya başlayınca kışın geldiği anlaşılır
Sonra bütün kıta sıkışarak ufalanmış buz parçacıklarıyla örtülür
Rüzgârların ve okyanus akıntılarının buzlar üzerindeki baskısı sonucunda yüksekliği 5 metreyi bulan buzdan dağ sıraları oluşur ya da denizde buzlar arasındaki geniş su kanalları birkaç dakikada kapanabilir
Büyük buzdağları akıntıların etkisiyle buz kütlelerinden kopar
Denizdeki büyük buz kütleleri yaz aylarında erimeye başlayarak parçalanır ve karadan kopan büyük buzdağlarıyla birlikte kuzeye doğru hareket eder
Güney Kutbu Araştırmaları
Antarktika’ya yalnızca deniz yoluyla ulaşılabilen zamanlarda araştırmacılar bölgeye denizin buzlarla kaplı olmadığı yaz mevsiminde gelir ve kışı geçirmek için bir kamp kurarlardı
İç bölgelerdeki incelemelerinin bahar ve yaz aylarında sürdürürler böylece bir yıl sonra başka bir gemi gelip onları alıncaya kadar bilimsel çalışmalarını bitirirlerdi
Gelen araştırmacıların çoğu kamplarını Ross Denizi çevresinde kurardı
Yeni Zelanda’nın güneyine düşen ve kıtanın içlerine kadar giren bu büyük körfez araştırmacıları Güney Kutbu’na en yakın yere ulaştırırdı
Bu denizi 1841’de İngiliz James Clark Ross keşfetti ve bölgedeki Erebus ve Terror yanardağlarına Ross’un iki keşif gemisinin adı verildi
Araştırmaların başladığı çağımıza kadar fok avcıları dışında bölgeye pek kimse uğramadı
Norveçli Roald Amundsen 14 Aralık 1911’de Güney Kutbu’na ayak basan ilk kişi oldu
Onu 35 gün arayla bir İngiliz araştırma grubuna başkanlık eden Kaptan Robert Scott izledi
Scott ve yanındakiler dönüş yolculuğunda öldüler
1929’da ABD’li deniz subayı Richard Evelyn Byrd Ross Denizi’ndeki Balinalar Körfezi’nde Küçük Amerika adını verdiği kampını kurdu
Oradan üç kişilik ekibiyle Güney Kutbu’na giden ilk insan oldu
Kıtanın öbür yanında kalan Weddell Denizi yoğun buz kütleleriyle gemilere geçit vermediği için daha az sayıda araştırmacı tarafından incelenebildi
Kıtanın bu bölgesinin bir bölümünü 1928’de Sir Hubert Wilkins araştırdı
Wilkins ayrıca Antarktika üzerinde uçan ilk araştırmacıydı
Yedi yıl sonra ABD’li Lincoln Ellsworth kıtayı bir uçtan öteki uca uçakla geçmeyi başararak Weddell Denizi’nden Balinalar Körfezi’ne ulaştı
Kıtayla ilgili araştırmalarda en büyük ilerleme 1957-58 Uluslararası Jeofizik Yılı’nda gerçekleşti
Bu araştırmaya 12 ülke 50’den çok bilimsel araştırma istasyonuyla katıldı
ABD istasyonlarından birini tam Güney Kutbu’nda kurdu
Aynı dönemde İngiliz araştırmacı Sir Vivian Fuchs da ilk kez Weddell Denizi’nden Ross Denizi’ne kadar bütün kıtayı aşarak Antarktika’nın her yanını araştırdı
Uluslar arası Jeofizik Yılı’ndan sonra da aralarında SSCB’nin de bulunduğu birçok ülke Güney Kutbu’nda bilimsel çalışmalar yapmayı sürdürdü
Buradaki hava koşullarının incelenmesi yapılan araştırmalar harita çizimleri ve jeolojik bulgular Antarktika’nın bir zamanlar Gondwanaland’ın bir parçası olduğu görüşünü desteklemektedir
Gondwanaland bugün bildiğimiz güney yarıküredeki kıtalara birleşik olduğu düşünülen ilkçağlardaki dev kıtanın adıdır
Birçok ülke Antarktika’nın çeşitli bölgeleri üzerinde hak iddia etmektedir
Buzun altında kömür bakır kurşun ve başka maden yatakları vardır
Ne var ki bunların çıkarılması ve başka bölgelere ulaştırılması çok güç olduğu için Antarktika daha uzun bir süre ekonomik bakımdan fazla değer taşımayacaktır
1959’un sonunda 12 ülke Antarktika Antlaşması’nı imzaladı
Buna göre kıta topraklarından yalnızca barışçıl amaçlarla yararlanılabilecek burada askeri üs kurulamayacak ve silah denemeleri yapılamayacaktır
Ayrıca Antarktika’daki araştırmalardan elde edilen bilimsel sonuçların değiş tokuşu konusunda da anlaşmaya varılmıştır
Göçebe Avcılar ve Toplayıcılar
Kuzey Kutup Bölgesi Yerlileri Amerika’da Eskimolar ve Aleutlar Avrupa ve Asya’da Laponlar ve Doğu Yaklar’ dır
Bunlar avcı ve toplayıcı olarak Taş Çağı’ndakine benzeyen göçebe bir yasam sürerler
Buradaki yaşama koşullarına en iyi uyum sağlamış olan Eskimolar aynı zamanda en kuzeye kadar yayılmış olan halktır
Uygar ülkelerin kutup bölgelerine el atmaları özellikle Spitzbergen’ deki uranyum titanyum ve kömür Alaska’daki petrol ve doğal gaz kaynaklarını işletmek istemeleri doğaya bağlı olarak yaşayan Eskimolar’ ın yaşam olanaklarını sınırlamıştır
ABD ve Rusya da Kuzey Kutbu’nu işgal etmiş yoğun bir sivil ve askeri üsler ağı ile kaplamışlardır
Amerikan atom denizaltısı “Nautilus” ilk kez 1958’de Kuzey Kutbu’nu örten 2-15 m kalınlığındaki buz katmanının altından geçerek bir uçtan ötekine 3
000 km yol almıştır
Kutupların paylaşılmasında her ülkeye kendi sınırlarının en dış iki noktasından Kuzey Kutup noktasına çizilen iki doğru arasında kalan parçasının verilmesi ilkesi uygulanır
ESKİMOLAR
Kanada Sibirya Grönland Alaska gibi Kuzey Kutup Bölgesi’ne yakın kesimlerde yaşayan insanlara verilen addır
Bazı Amerika Yerlileri Eskimo sözcüğünü “yabancı” anlamında da kullanır
Bugün yeryüzünde Grönland’da 40 bin Kuzey Kanada’da 23500 Alaska’da 35 bin ve SSCB’de 1500 olmak üzere 100 bin dolayında Eskimo yaşamaktadır
Geleneksel Eskimo Toplumu
Eskimoların ataları bundan 10-15 bin yıl kadar önce Sibirya ile Alaska’nın birleşik olduğu dönemde Asya’dan Kuzey Amerika’ya göç etmişlerdi
Eskimolar binlerce yıl boyunca hiçbir bitkinin yetişmediği soğuk bölgelerde balıkçılık avcılık ve toplayıcılıkla geçindiler
Rengeyiği fok balina ve balık avlamak için oradan oraya dolaşmak zorundaydılar
Avlarını zıpkın mızrak ve okla yakalarlardı
Eskimoların kendilerine özgü ilginç avlama yöntemleri vardı
Örneğin buz altında yüzen fokların soluk almak için bir hava deliğine gereksinmesi olduğunu bilirlerdi
Fokun soluğuyla ısıtarak buz tabakasında açtığı deliği bulan avcı deliğin kenarında bekler ve hava almak için deliğin altına gelen foku mızrağını saplayarak öldürürdü
Yazları ağ ve zıpkınlarla avlanan Eskimolar kışın deniz donduğunda buzda delikler açıp oltalarını suya sarkıtırlardı
Eskimolar avladıkları hayvanın etini kurutarak ya da dondurarak saklar ve çoğunlukla çiğ olarak yerlerdi
Derisinden giysi ve çadır; kas kirişlerinden dikiş ipliği; kemiklerinden iğne ve zıpkın kancası yapar; yağını da aydınlanma ve ısınmada kullanırlardı
Giysileri fok derisinden olur hava durumuna göre kürkün ya içini ya dışını kullanırlardı
Oyarak biçimlendirdikleri küçük heykelcikler ve takılar yaparlardı
Katı kar bloklarından kubbe biçiminde olan Eskimo evlerinin duvarları derilerle kaplanır; evlere rüzgârı kesmek için yapılan dönemeçli bir koridordan girilirdi
Irmak ağızlarında ya da sıcak su akıntılarından etkilenen yerlerde ise deri çadırlarda ya da ahşap kulübelerde yaşarlardı
Kuzey Kutbu’nda ağaç yakılamayacak kadar değerli olduğundan Eskimolar balina ve fok gibi hayvanların yağını yakacak olarak kullanırlardı
Uzun kış gecelerinde eskiden yağ kandilleri sonraları gezginlerin getirdiği gaz lambalarını kullandılar
Eskimolar karada köpeklerin çektiği kızaklarla yolculuk ederler; denizde ise hayvan derisinden yapılmış kanoya benzeyen kayıklar kullanırlardı
Batı Grönland’da ve öteki yerleşim bölgelerinde balina avlamada ve taşıyıcılıkta daha geniş kayıklardan yararlanırlardı
Eskimolar yaşamlarını sürdürmek için bulundukları bölgenin sert iklimine uyum sağlamakta çok başarılı olmuşlardır
Günümüz Eskimo Toplumu
Son yüzyılda Eskimoların yaşamında oldukça önemli değişiklikler oldu
Eskimoların yerleşim bölgelerine gelen Avrupalı tüccarlar ve misyonerler gelenek ve göreneklerini de birlikte getirdiler
Eskimolar avladıkları hayvanların postlarını Avrupalıların getirdiği yeni ürünlerle takasa etmeye tüfek ve tahta kayıklar kullanmaya başladılar
Eskimolar arasında Hıristiyanlık dinini yaymaya çalışan misyonerler Eskimo dilini yazıya dökerek özel bir alfabe geliştirdiler
Bu alfabe bugün Kanada’daki Eskimo gazetelerinde kullanılmaktadır
Kanada’nın kuzeyinde yaşayan Eskimoları Kanada yönetimi yerleşik bir yaşama özendirmeye çalışmıştır
Avrupalıların etkisiyle gelenek ve göreneklerinin çoğunu yitiren Eskimoların bir bölümü bugün çağdaş mobilya ve gereçlerle donattıkları prefabrik evlerde yaşıyor köpeklerin çektiği kızaklar yerine kar otosu motorlu kızak ve motorlu kayaklar kullanıyorlar
Yalnızca yemek için avlanıyor hayvan postları yerine hazır giysiler giyiyorlar
Bütün bunları satın almak için paraya gereksinim duyan Eskimolar eskisi gibi avcılık balıkçılık yapacak yerde artık petrol rafinerilerinde ve madenlerde işçi olarak çalışıyorlar
Eskimoların Kimlik Arayışı
Bununla birlikte Grönland ve Labrador’da yaşayan Eskimolar arasında morina fok ve mors avcılığı hâlâ sürüyor
Kuzey Alaska’da yaşayan Eskimolar 54 tonluk balinaları avlamakla ünlüler
Günümüzde Avrupalıların getirdiği yeni yaşam biçimine ve kentlere uyum sağlamakta güçlük çeken Eskimolar arasında içki bağımlılarının sayısının gittikçe attığı gözleniyor
Avrupalılarla kurulan ilişkiler kızamık ve grip gibi bulaşıcı ve ölümcül hastalıkları da beraberinde getirdi
Tüm olumsuzluklara karşın Eskimolar gelenek ve göreneklerini korumaya çalışıyorlar
Danimarka’’a bağlı birada olan Grönland’da yaşayanlar ise kendi parlementolarını kurarak içişlerinde özerk olmayı başarmışlardır
Avrupa dillerinden çok faklı olan Eskimo dili birçok yerel lehçeyi içerir
Bu nedenle başka başka yerlerde oturan Eskimolar birbirlerini anlamakta güçlük çekerler
Ne var ki Avrupalılarla olan ilişkiler Eskimo diline Avrupa dillerinden birçok yeni sözcüğün girmesine yol açmıştır
Bugün kullandığımız anorak gibi sözcükler ise Eskimo dilinden batıya geçmiştir
Eskimolar çocuklarını Avrupa dillerinde eğitim veren okullara göndermekle birlikte kimliklerinin korumak için kendi dillerinin kullanılmasında ısrarlıdırlar
Gelenek ve göreneklerinin korunması Eskimolar için önemlidir
Bu nedenle erkek çocuklara bugün de avcılıkta konaklama yeri olarak kullanılan eski Eskimo evleri gibi barınakların nasıl yapıldığı avlanacak hayvanların ne gibi alışkanlıkları olduğu öğretilir
Kızlar ise hayvan postlarından giysi dikmeyi ve güzel dokumalar yapmayı öğrenirler
ESKİMOLAR NASIL YAŞIYORLARDI?
“Eskimo” sayısız toplumun (Allivik Copper Netsilik Polar Iglulik Aleut Chukchi Koryak Cugach Kobuk) obalar biçiminde örgütlenerek Kanada’dan Alaska’ya Grönland’dan Kuzey Asya’ya Kuzey kutbun dört bir yanına yayılmış fiziksel görünüşleri dilleri mitolojileri sanatları üretim araçları ve üretim ilişkileri bakımından büyük benzerlik gösteren toplumların genel adıdır
Kimi Eskimo toplumların dilinde “Eskimo” terimi melek anlamına yakın düşüyor
Her bir Eskimo toplumunun kendi iç evriminin getirdiği ve yörelerindeki başka halklardan etkilenmeleriyle edindikleri farkların dışında genel karakteristikleri birbirine çok benziyor
Eskimolar 12 000 yıl öncesine kadar hüküm sürmüş avcı-derleyiciliğin yakın zamana dek kendini koruyabilmiş örneklerinden biridir
Ama tüm toplumun sürekli göçer olduğu derleyici-avcılardan farklılıkla Eskimo avcıları onlarca kilometre kamp yerinden açılır belirledikleri av bölgesinde bir kaç hafta kalır yeterince avlandıktan sonra eti kurutup köpeklerin çektikleri kızaklarıyla konak yerine taşırlar
Konaklama yerindeki topluluk kimi kez tek aileye kadar inebilir
Geçimleri hemen tümüyle denize ve deniz memelilerine bağlıdır
Yakın geçmişlerine dek orman ürünlerinden yararlanmayan tek derleyici-avcı halk onlardı
Sıcaklığın eksi altmış derecenin altına düştüğü ormansız coğrafya koşullarında geliştirdikleri teknolojinin diğer derleyici-avcı toplumlarla kıyaslandığında belirgin üstünlüğü göz kamaştırıcıdır
Kimi Eskimo toplumlarında kadınlar ayı ve fok balığı avına katılıyorlar
Örneğin sandalla avlanırken kadın sandalın dengelenmesi işini üstlenir erkek zıpkın fırlatır
Ama avcılık asıl olarak erkeğin işidir
Avcılığın hakim geçim yolu olmasının maddi etkisi kendini erkek nüfusa verilen önemde belli eder
Yeni doğmuş kız bebeklerin öldürülmesi Eskimoların yaygın pratikleri olagelmiş
Erkek nüfusunun daha büyük olması eşleşme biçimlerine etkir
Çok kocalı evlilik yaygındır
Bekleneceği gibi çatışmaların temel konusu çocukları doğuran emziren büyüten yiyeceği yenmeye hazırlayan deriyi tabaklayıp giysi üreten sepet ören kadınlardır: Kadınlar üzerindeki bu çatışmalı ilişki biçimleriyle karşılaştırılırsa Eskimolar doğal ve üretilmiş zenginlik üzerinde pek az anlaşmazlığa düşerler
Kara ve deniz hayvanlarının avlandığı arazi üzerinde ya da yerleşim alanı üzerinde kişilerin ya da toplumların birbirleri karşısında ayrıcalıklı hakları yoktur
Her toplumun tanımlı bir toprağı bulunmakla birlikte kesin siniri belirlenmemiştir
“Beyaz balina gibi büyük hayvanlar hakiki ortak mülkiyettir herkesin ne gereksiniyorsa alma hakkı vardır; bu düzen kıtlık sırasında tüm yiyecekler için geçerlidir
” “Açlık ve bolluk paylaşılır
” maksimi Eskimoların bölüşüm ilişkilerinde birbirlerine karşı takındıkları moral tavrı yetkinlikle ifade ediyor
Obalar arası ziyaretler armağanlaşma şenliği gibidir
Armağan vermek verilen kişiyi akraba yakınlığına yükseltir
Caribou Eskimoları armağanlaştıklarına akraba olmasalar bile “yeğen” derler
Kuzey Alaska kıyı Eskimolarının yaşama koşulları Kuzeybatı Amerika kıyı Kızılderililerine benzer ve onlardan kültürce kuvvetle etkilenmişlerdir
Onlar gibi görece oturgan bir yerleşim örüntüsü sergilerler
Kimi aileler av ve kara memelilerini avlamak için yaz kamplarına taşınırlar diğerleri kış köylerinde kalıp deniz memelilerini avlarlar
Eskimolarda şeflik kurumsallaşmamıştır
Çalışkanlığıyla cömertliğiyle ustalığıyla konuşmacılığıyla deneyimliliğiyle ve barışçılığıyla toplumsal saygınlık kazanan kişi önder konumundadır; öğüdü dinlenir fakat itaat edilmez
Ama Alaska Eskimolarında durum biraz değişik
Oba içerindeki en geniş aile başı tüm obaya önderlik ediyor
Daha çok birikim yapan ve birikimini cömertçe dağıtan geniş aile diğerleri arasından sivrilir
Bölüşüm kendisinin ve ailesinin özel ayrıcalığı olmayan şef tarafından tüm obayı oluşturan bireyler arasında yapılır
Şef şenlikler düzenler ritüel ve törenleri yönetir
Örneğin Aliutların cenaze şölenlerinde şölene katılanlar yıllarca biriktirdikleri kürk çeşitli araç gereç gibi zenginliklerini birbirlerine armağan ederler
Bu şölenler Kuzeybatı Kıyı Kızılderililerinin potlaç senliklerini andırır; en fazla veren en yüksek toplumsal prestij edinir
Eskimolarda Uslamlama süreci maddi olan ile hayali olanı birlikte kuşatır
Polar Eskimosu söyle düşünür: “Ayılar yoktur çünkü buz yoktur; buz yoktur çünkü yeterli rüzgar yoktur; çok rüzgar yoktur çünkü töreye aykırı davrandık
”(**) Mitleri tabuları bu tür düşünüş örnekleriyle doludur
XVIII
yüzyıldan bu yana Rus işgaline uğrayan Alaska Eskimoları gibi hepsi sınıflı toplumların hışmına uğramış
Artık kar evler inşa etmiyorlar metal araç gereç kullanıyorlar parayla alışveriş yapıyorlar geleneklerinin inançlarının bir çoğunu korumakla birlikte eşitlikçi ortaklaşmacı davranış biçimlerini zayıflatıp giderek bize benziyorlar
Birket-Smith Kaj
1959
The Eskimos
Tr
W
E
Calvert
London: Methuen & Co
Ltd
s
146 (**) Birket-Smith Kaj
1959
The Eskimos
Tr
W
E
Calvert
London: Methuen & Co
Ltd
s
150
KUTUP AYISI
Kutup ayısı (Ursus maritimus) kürkü bütünüyle beyaz olan tek ayı türüdür
Kuzey Kutbu’nda yaşayan bu ayının tabanları buz üzerinde kaymadan yürümesini sağlayacak biçimde kürklerle kaplıdır
Parmak aralarının ördek ayağı gibi perdeli olması da yüzmesine yardımcı olur
En iri ayılardan biri olan kutup ayısının ağırlığı 700 kilogramı aşabilir
Öbür ayılardan farklı olarak yalnız etle beslenme alışkanlığındadır; en çok da morsları ve fokları yer
Sombalığını da çok seven kutup ayısı yalnız yaz aylarında av bulamadığı için meyve yemek zorunda kalır
En saldırgan hayvan
Kutup ayılarının koku alma duyusu çok özel
Yaklaşık 30 kilometreden fok kokusunu alıyorlar
Kısa zaman aralıkları ile burnunu rüzgara doğru kaldırıp havadaki değişimleri ve fırtınaları bile bu yolla önceden algılayabiliyor
İsterse kilometrelerce mesafe kat edebiliyor
Kutup ayıları aynı zamanda mükemmel yüzücü ve dalgıçlar
Ve kutup ayıları dünyanın en saldırgan hayvanları
Kafaları ile santimetrelerce kalınlıktaki buzu kırabiliyorlar
Fokların hava almak için açtıkları deliklerin biraz uzağına yatıp ellerini birleştirerek saatlerce bekliyorlar
Bir kutup ayısı fok delikten başını uzattığı anda sıçrayıp onu bu küçücük delikten yukarıya çekebilir
Yatay olarak 5 metre sıçrayabilir
Sıcaklayınca buz banyosu yapar
Büyük bir ustalıkla avının derisini soyar ve vücudu yağla kaplı olan fokun sadece yağını yer
Fokun diğer parçaları da boşa gitmez çünkü az sonra avı uzaktan izleyen kutup tilkisi ayı oradan ayrılır ayrılmaz gelir ve avın geri kalanını yer
Kutup ayılarının vücut ısıları alışılmışın üzerine çıkarsa kendilerini tekrar soğutabilmek için karınlarının üzerine buza uzanıyor veya bir buz banyosu yapıp karın üstüne kıvrılıyorlar
Kutup ayıları için yatacak yer sorunu yok
Her yer onlar için yatak olabiliyor
Vücudundaki 3 kalın izolasyon katı ısı kaybını hissedilmeyecek düzeye indiriyor
Öyle ki üzerlerine düşen hiç bir kar tanesi bile erimiyor
Ayrıca kalori yönünden çok zengin olan fok yağının da bu dayanıklılıkta payı var
Eksi 50 derecede yaşayabiliyorlar
Kutup ayıları eksi 50 dereceyi bulan soğukta yaşayabiliyor ve donma derecesindeki okyanusta yüzebiliyor
Kar fırtınalarında ise kendilerini bir kar çukuru kazarak saklıyorlar
Uykudan uyanınca zevkle gerinip esneyen Kutup ayıları çevrelerinde alışılagelmişin dışında bir şey sezdiklerinde ve yavrularını korumak için iki ayak üstüne dikiliyor
Bunu çevreyi daha iyi görebilmek ve gözdağı verebilmek için yapıyor
Bu sırada boyu 3 metre 30 santime kadar ulaşıyor
Fakat bu kadar güçlü ve büyük oldukları halde başlıca besinleri olan foku bulamadıkları koşulda açlık onları fare avına bile yöneltebilir
Kutup ayıları 500 gr doğuyor
Dişi kutup ayısı güz sonuna doğru iyice beslenerek yağlanır ve ağırlıkları yarım kilogramı bile bulmayan minicik yavrular doğurmak üzere bir mağaraya çekilir
Bahara kadar mağarada kalır ve kendisi hiçbir şey yemeden yalnız yavrularını besler
Dişi ayılar yavrularına çok düşkün
Hamilelik sürecinin yaklaşık son bir ayını kendi kazdığı kar mağarasına girerek geçiren dişi bu süre içinde hiç bir şey yemez
Fakat bu sırada yavrusu için yağ oranı yüksek (%33) ve besleyici bir süt üretir
Bu süt balıkyağı tadındadır ve fok kokar
Ortalama 400-450 kg ağırlığındaki dişi ayı hamilelik sırasında 90 kg’a kadar düşebilir
Doğan ve büyüdüğünde yüzlerce kilo ağırlığa ulaşacak olan yavru ise doğduğu anda sadece 500gr’dır
Gözlerinin açılması ve tüylerinin uzaması bir buçuk ayı bulur
Yavrular et yemeğe başladıktan sonra bile 15 yaşına kadar süt emmeye devam eder
Kuzey Kutbu’nda yaşayanlar eti yağı ve postu için yüzyıllarca kutup ayılarını avladılar
20
yüzyılın ikinci yarısında bunlara başka yörelerden gelen ve ayılara uzun menzilli tüfeklerle helikopterlerden ateş açan yeni avcılar katıldı
Böylece binlerce kutup ayısı öldürüldü
1970’lerin başında kutup ayılarının sayısının 20
000’e kadar düştüğü tahmin ediliyordu
1973’te çevre korumacıların öncülüğüyle kutup ayıları Kuzey Kutup Dairesi’ne sınırı olan bütün ülkelerin ortak koruması altına alındı
Bugün kutuplarda yaşayan Eskimolar ve bilimsel araştırmacılar dışında herhangi bir avcının kutup ayısı avlaması yasaktır
KUTUP SUMRUSU
Sumrular martılara akraba olmakla birlikte ince yapıları ve kırlangıcı andıran görünüşlerinden ötürü denizkırlangıcı adıyla da tanınırlar
Çoğunun kuyruğu uzun ve çatallıdır
Uzunlukları 20-55 cm arasında değişir
Uçarken son derece zarif görünürler
Denize ender olarak konar uçarken birdenbire pike yapıp suya dalarak balıkları ve yumuşakçaları avlarlar
Büyük ölçüde kıyılarda koloni halinde üreyen bu kuşların yuvaları çoğu kez güvenliklerini sağlayabilecek ıssız adaların üzerindedir
Her türün kendine özgü bir ötüşü vardır
Çoğu martılar gibi gri ve beyaz bazıları siyah ya da siyah ve beyazdır
Kutup sumrusu ve bayağı sumru yaklaşık aynı irilikte ve kırmızı bacaklıdır
Ama gagaları kutup sumrusunda (Sterna paradisaea) tümüyle koyu kırmızı bayağı sumruda (Sterna hirundo) ise açık kırmızı ve siyah uçludur
Kutup sumrusu son derece güçlü bir uçucudur
Bu kuş en uzun göç yolculuğuna çıkarak Kuzey Kutup Bölgesi ile Antarktika arasında gidip gelir
Bayağı sumru kuzey yarıkürenin genellikle ılıman bölgelerinde ürer ve kışı güney yarıkürede geçirir
Yazın Türkiye’nin kıyılarında ve sulak iç kesimlerinde de görülür
Her iki türün uzunluğu 35 cm dolayındadır
KUTUP TAVŞANI
Tavşanlar uzun kulaklı kısa kuyruklu yumuşak postlu ürkek ve çevik memelilerdir
Yakın akrabaları olan adatavşanlarına çok benzerler
Ama genellikle gövdeleri daha iri kulakları ve arka bacakları daha uzundur
Yavruları tüylü ve gözleri açık doğar
Doğduktan hemen sonra hoplaya zıplaya koşmaya başlarlar
Ama adatavşanlarının yavruları tüysüz ve gözleri kapalı doğar
Adatavşanları gibi tavşanların da altta bir üstte iki çift sürekli büyüyen kesicidişi vardır
Bu dişler kemiricilerde olduğu gibi kullanıldıkça aşınıp keskinleşir
Tavşanlar yırtıcı hayvanların ve insanların sürekli tehdidi altında olduğundan dolaşmak için genellikle alacakaranlığı ya da geceyi beklerler
Görme koku alma ve işitme duyuları çok gelişmiştir
Bu duyuları sayesinde tehlikeyi hemen sezer korunmak için bir yere siner ya da koşup kaçarlar
Av köpekleri tarafından kovalanırken kendi izleri üzerinden tekrar geçtikten sonra olabildiğince uzağa sıçrarlar
Koşu sırasında arka bacaklarını burnunun yanına gelecek kadar öne uzatıp yeri iterek büyük bir hız kazanırlar
Tavşanların arka ayaklarını yere vurarak türdeşlerini tehlikeye karşı uyardıkları söylenmektedir
Tavşanlar ağaçların yumuşak kabuklarından otlara kadar değişen çok çeşitli bitkisel maddeleri yer
Adatavşanlarından farklı olarak oyuk açmaz ve genellikle gruplar halinde yaşamazlar
Çalılık ya da fundalıklar arasına gizlenmiş bir çeşit yatağa benzer yuvaları vardır
Dişi yılda 2-3 kez ve her batında 2-5 yavru doğurur
Dişiler kısa bir düre sonra yavrularını ayırıp ayrı yerlere yerleştirir ve geceleri gelerek emzirir
Erkek tavşanlar çiftleşme mevsiminde çok hareketlenir
Kuzey yarıkürede mart ayına rastlayan bu dönem boyunca ortalarda koşan sıçrayan birbiriyle dövüşen erkek tavşanlara çok rastlanır
Yeryüzünün birçok yerine yayılmış yaklaşık 30 tavşan türü vardır
Tavşanlar Avustralya’ya sonradan götürülmüştür
En iyi bilinen tavşan türü Avrasya ve Afrika’da bulunan bayağı tavşandır
(Lepus europaeus)
Bu tür Türkiye’de oldukça yaygındır
Avrasya’nın Kuzey Kutbu’na yakın kesimlerinde yaşayan kar tavşanı (Lepus timidus) ve Kuzey Kutup tavşanı (Lepus arcticus) kışın tümüyle beyaz tüylere bürünür
KUTUP TİLKİSİ
Tilkilerin tür sayısı 20’yi aşar
Köpekgillerin (Canidae familyası) üyesi olan bu yırtıcı memeliler renkleri dışında hem görünüşleri hem de davranışları bakımından birbirlerine çok benzer
Genellikle yerdeki oyuklarda barınır geceleri kuşları fareleri tavşanları kümes hayvanlarını ve kurbağaları avlamak için dışarı çıkarlar
Ayrıca yumuşak meyveleri solucan ve böcekleri kısacası bulabildikleri hemen her şeyi yerler
Dişiler genellikle ilkbaharda bir batında 4-6 yavru doğurur
Yavruların gözleri yaklaşık ilk iki hafta boyunca kapalıdır
Tilkiler yeryüzünün hemen her yerinde bulunur
Günümüzde her kıtada yaşamaktadırlar
Avustralya’ya ilk Avrupalı göçmenler tarafından tavşanların sayısını azaltmak için götürülmüşlerdir
Kuzey Kutbu çevresindeki ülkelerde yaşayan kutup tilkisi (Alopex lagopus) bayağı tilkiye göre daha kısa ve kalın yapılıdır
Yazın postunun üst bölümleri kahverengi kışın postu tümüyle beyazdır
Kutup tilkisinin farklı renkte bir çeşidi olan mavi tilki ise yaz kış mavimsi gri tüylüdür
LEMMİNGLER
Lemmingler Kuzey Amerika ve Avrasya’nın dağları ile kutba yakın bölgelerinde yaşayan fareye benzer küçük kemirici memelilerdir
Yaklaşık 13 cm uzunluğundaki Norveç lemminginin (Lemmus lemmus) başı iri gövdesi toplu postu sarımsı kahverengi ve koyu kahverengi ya da siyah beneklidir
Yapraklar ve ağaç kabuklarıyla beslenen kışın karın altındaki oyuklarda barınan bu küçük hayvan canlı atak ve kavgacıdır; rahatsız edildiğinde bir taşın üstünde dikilerek tıslar
Lemminglerin üremesi çok hızlıdır
Dişiler yılda en azından 10 yavru doğurur
Yavrular için hazırladıkları ottan yuvalar kıllarla döşenmiştir
Lemminglerin sayısı 3-4 yıllık aralarla öylesine artar ki yiyecekleri iyice kıtlaşır ve merkezden dört bir yana doğru kitlesel olarak göç ederler
Göç sırasında genellikle gündüzleri beslenip uyur geceleri yol alırlar
İlerlerken onları hiçbir zorluk yıldırmaz
Kırsal alanlara yayılan bu büyük göçe yırtıcı kuşlar ve memeliler de katılır
Lemminglerin sayıları aşırı arttığı zaman davranışlarında önemli değişiklikler görülür
Genellikle suda sakınırken göç sırasında ırmakları geçir kasaba ve köylere bile girerler
Deniz kıyısına ulaştıklarında binlercesi denize atlar yorgun düşüp boğuluncaya kadar yüzerler
Lemminglerin “intihar yüzüşü” hakkında değişik görüşler vardır
Örneğin Baltık ve Kuzey denizlerinin günümüze göre daha dar olduğu çok eski dönemlerde lemmingler her iki denizi de yüzüp geçerek besinin bol olduğu topraklara ulaşabiliyorlardı
Oysa bugün aynı amaç doğrultusunda yüzmeye yönelmekte ama artık çok uzun olan denizyolunu aşamamaktadırlar
MİSK ÖKÜZÜ
Misk öküzü adını postundan yayılan misk geyiğininkine benzer keskin kokudan alır
Misk öküzü (Ovibos moschatus) keçi koyun ve sığır gibi geviş getiren memeliler grubunun bir üyesidir
Kanada’nın kuzeyinde ve Grönland’da yaşar
Misk öküzlerinin boynuzları alışılmadık bir biçimde gelişmiştir
Erkeklerin geniş tabanlı boynuzları başın orta çizgisinden yanlara doğru çıkar ve önce aşağı doğru yöneldikten sonra uçları yukarıya kıvrılır
Boynuzlar dişilerde daha küçüktür
Misk öküzü uzunluğu yaklaşık 30 santimetreyi bulan sarımsı kahverengi kaba kıllarla örtülüdür
Bu kıllar hayvanın omuz bölgesinde bir hörgüç izlenimi yaratacak ölçüde sık ve kabarıktır
Kaba kılların altında yazın dökülen açık kahverengi ince ve yumuşak tüyler bulunur
Erkeklerin omuz yüksekliği 15 metreye ağırlığı 400 kilograma ulaşabilir
Dişiler daha küçük yapılıdır
Misk öküzleri göz alabildiğine uzanan donmuş ve ağaçsız tundralarda eskiden 20-80 bireyin oluşturduğu sürüler halinde dolaşıyordu
Günümüzde hem sayıları oldukça azalmış hem de oluşturdukları sürüler küçülmüştür
Misk öküzleri yazın otları ve küçük sürgünleri kışın ise yosun ve likenleri yerler
Sürü saldırıya uğradığında misk öküzleri yavrularını içerde bırakacak biçimde bir çember oluştururlar
Kurt saldırılarına karşı son derece etkili olan bu savunma yöntemi ne yazık ki ateşli silahlarla donanmış avcılar tarafından kolayca yok edilmelerine yol açmaktadır
Et ve süt verimlerinin yüksek oluşunun yanı sıra yazın dökülen yün özelliğindeki tüyleri sıcak tutan yumuşak giysilerin yapılmasına elverişlidir
Mors foklara ve deniz aslanlarına akraba olan bir deniz memelisidir
Birbirlerine az çok benzeyen bu hayvanlar arasında yalnız morsun (Odobenus rosmarus) üst köpekdişleri ağzından taşıp aşağı doğru uzadığından ayırt edilmesi çok kolaydır
Erişkin erkeklerin üst köpekdişleri yaklaşık 1 metre uzunluğa ve ağırlıkları yaklaşık 5 kilograma ulaşabilir
Erkek ve dişilerin ağızlarını üstten çevreleyen sert kıllardan oluşmuş “posbıyıkları” vardır
Morslar yalnız Kuzey Kutup Bölgesi’nde ve genellikle kıyıya yakın kesimlerde ya da buz kütleleri üstünde toplu halde yaşarlar
Bir sürü içindeki sayıları 100’ü aşabilir
Erkeklerin uzunluğu bazen 35 metreyi aşarken ağırlığı 1
300 kilograma ulaşır
Dişiler çok daha küçük yapılıdır
Morsun kulakkepçesi yoktur
Yuvarlak başı iyice kalınlaşmış boynuna ve iri gövdesine göre çok küçüktür
Yaşı ilerledikçe kıvrımlı derisi hemen hemen tüm kıllarını yitirir
Morsların ayakları yassılaşarak yüzmeye uyarlanmıştır
Birbirinden ayrık olan arka yüzgeç ayakları karada ilerlemelerine yardımcı olur
Karada zorlukla ve sürünerek hareket ederken denize girdiklerinde ustaca ve çok güzel yüzerler
Morsun başlıca besin kaynağı kabuklular ve midye gibi yumuşakçalardır
Bu hayvanları çamurlu diplerden ve tutundukları yerlerden uzun dişleriyle kazıyıp çıkarırlar
Morslar nisan ve mayıs ayları arasında ürer ve 15 gün kadar yiyip içmeden karada kalırlar
Dişi mors bir batında tek bir yavru doğurur ve yavrusuna iki yıl boyunca tek başına bakar
Eskimolar avladıkları morsların etini yemekte yağını hem yakıt hem de besin olarak kullanmaktadırlar
Morsun derisi ve özellikle uzun köpekdişleri de değerlidir
Yüzyıllardır dişleri ve yağları için ticaret gemileri tarafından topluca kıyıma uğratılan Atlas morslarının sayıları çok azaldı
Bugün bu hayvanların sayısı 10
000 ile 50
000 arasında
Sayıları 200
000′i aşan Pasifik morslarından (odobenus rosmarus divergens) çok daha azlar
Neyse ki ABD’nin 1972 tarihli Deniz Memelilerini Koruma Yasası sayesinde Atlas morslarının sayısı artıyor
İnuitler’in mors avlamaları yasal ama her ailenin yılda yalnızca dört hayvan avlamasına izin veriliyor
Mors İnuit kültürünün ayrılmaz bir parçası; yalnızca bir besin kaynağı olmakla kalmıyor; kemiği ve derisinden giysi barınak alet ve silah yapılıyor
Ren Geyiği
Kuzey Kutup Bölgesi’nin en tanınmış iri yapılı hayvanlarından biridir
Genellikle tek bir tür (Rangifer tarandus) altında toplanan bu çifttoynaklı memeliler günümüzde İskandinavya ve Kuzey Kutbu’na en yakın ada gruplarından biri olan Spitzberg’den (Svalbard) Doğu Sibirya’ya kadar uzanan bölgede ayrıca Kuzey Amerika’nın kuzey kesimlerinde yaşar
Ama tarihöncesi çağlarda bu hayvanların Avrupa’da yaygın biçimde bulunduğu İskoçya’nın kuzeyinde 12
Yüzyıla kadar varlığını sürdürebildiği bilinmektedir
Kuzey Amerika’dakiler dışında rengeyikleri bazı yörelerde evcilleştirilmiştir
Geyikler arasında yalnız rengeyiklerinin hem erkeği hem dişisinde gelişmiş boynuzlar vardır
Boynuzlar yayvan kalın ve çok dallıdır
Omuz yükseklikleri 07-14 metre arasında değişirken ağırlıkları 300 kilogramı bulabilir
Rengeyiğinin kalın postunda iki kıl tipi ayırt edilir
Bunlardan dış örtü tüyleri kaba ve uzun ısı yalıtımı sağlayan iç örtü tüyleri ince sık ve yünsüdür
Dış örtü tüylerinin rengi yazın koyu kahverengi ya da koyu boz kışın açık kahverengi ya da açık bozdur
Ayrıca boynundan aşağıya doğru uzun ve beyazımsı kıllar sarkar
Yayvan toynakları karda ya da bataklık yerlerde dolaşmasını kolaylaştırır
Çok iyi yüzebilen bu hayvanların yazın ve kışın yaşadıkları yerler arasındaki göçleri ünlüdür
Rengeyikleri yaz boyunca iç kesimlerdeki otlaklarda büyük sürüler halinde otlar içlerinden bazı sürüler sonbaharda kıyılara inerek deniz yosunlarıyla beslenir
Kış geldiğinde yeniden geriye dönerek karların vadilerdeki kadar derin olmadığı tepelik yerlere çıkar buralarda toynaklarıyla karı temizleyerek ortaya çıkan likenleri yerler
Kuzey Amerika’daki rengeyikleri yiyecek bulmak amacıyla genel olarak sonbaharda güneye ilkbaharda kuzeye göç eder
Erkeklerin boynuzları yılın son ayında dişilerinki ise bahar aylarında düşer
Üreme mevsimi sonbahara rastlar ve erkekler haremlerini korumak için kıyasıya dövüşürler
Rengeyiği evcilleştirilmiş tek geyik türüdür
Norveç İsveç ve Finlandiya’nın en kuzey bölgelerinde yaşayan Laponlar ile Sibirya’nın kuzeyinde yaşayan insanlar soğuğa atlardan ve sığırlardan çok daha dayanıklı olan bu geyikleri evcilleştirmişlerdir
Sütünü sağıp etini yemenin ve derisinden çadır koşum takımları bot ve başka giyecekler yapmanın yanı sıra boynuz ve kemiklerinden de çeşitli aletler yaparlar
Ayrıca rengeyiklerinin kızakları çekecek ve yük taşıyacak biçimde eğitmişlerdir
Kuzey Amerika’daki Eskimolar ise avladıkları rengeyiklerinin etinden ve derisinden yararlanırlar
1986’da yüksek dozda radyasyon aldığı için çok sayıda rengeyiği öldürüldü
SSCB’nin Ukrayna bölgesindeki bir nükleer reaktörden yayılan radyoaktif maddelerle yüklü bulutlar rüzgârla Laponya’ya sürüklenmiş ve buralarda rengeyiklerinin beslendiği likenleri de etkilemişti
GLOBAL ISINMA ANTARKTİKA’YI PARÇALAMAYA BAŞLADI
Dünya atmosferinin ısınması yüzünden Antarktika’nın parçalanmaya başladığı bildirildi
Yetkililer Güney Kutbu’ndan ABD’nin Connecticut eyaleti büyüklüğündeki bir buz kitlesinin son 10 yıl içinde koparak ayrıldığını açıkladılar
Uzmanlara göre Larsen buz tabakasından kopan parçaya yaz aylarında Güney Kutbu ısısının normalden çok az yüksek olması yol açtı
Yaklaşık 100 yıldır Güney Kutbu’ndan kopacak şekilde bünyesinde çatlaklar beliren buz kitlesinin kopma sürecinin 1995 yılından sonra hızlandığı saptandı
Uydudan çekilen fotoğraflar ve tarihsel kayıtları inceleyen Colorado üniversitesi uzmanları Antarktika bölgesinin başka bölümlerinin de aynı tehlikeyle karşı karşıya bulunduğunu belirlediler
Güney Kutbu’ndaki buzların hızla erimesi bilim adamlarını ciddi biçimde endişelendiriyor
Uzmanlar bu erime sonucunda deniz seviyesinin yükseleceğini ve alçak kesimlerin sular altında kalacağını söylüyorlar
Colorado üniversitesi bilim heyetine başkanlık eden Ted Scambos ”Antarktika’daki tüm buzların erimesinin yüzyıllar süreceğini ancak sürecin tahmin edilenden çok daha önce başladığını” belirtti
Uzmanlar dünyanın atmosfer ısısının son 50 yıl içinde kayda değer biçimde artış gösterdiğini belirtiyorlar
Buna paralel olarak Güney Kutbu’nda yaz aylarında ısının normalden 1-2 derece fazla olmasının buzulların erimesini önemli çapta hızlandırdığı kaydediliyor
Yetkililer bu durumun Antarktika’nın Güney Amerika’ya doğru uzanan kesiminde görüldüğünü belirtiyorlar
20
01
11 01:11
Di@ßLeSsE Yaşam Faktörleri - Kutup Veya Çöl Alanlarında Yaşamayı Zorlaştıran Faktörler Nelerdir
--------------------------------------------------------------------------------
Yaşam Faktörleri - Kutup Veya Çöl Alanlarında Yaşamayı Zorlaştıran Faktörler Nelerdir
çöller
Yeryüzünün yedide birini kaplayan çöller yaşamın olanaksız olduğu bölgelerden sayılır
Bununla birlikte yeryüzünün en etkileyici doğa parçaları arasında bazı çöller de vardır
Buralarda yaşayan hayvan ve bitkiler bölgeye uyum sağlayarak varlıklarını sürdürmeyi başarmışlardır
Bölgede yaşayan insanlar ise vahalar oluşturarak ve hayvancılık yaparak geçimlerini sağlamaktadırlar
Bu kurak arazide sulama yoluyla gerçek cennetler oluşturmak olanaklıdır
Bugün pek çok çölden petrol ve değerli madenler çıkarılmaktadır
Yaşama Düşman Bir Ortam
Yeryüzünün en kurak bitkileri çok az ya da hiç olmayan bölgelerine çöl denir
Çölün en önemli özelliği buharlaşmanın yağış miktarından daha çok oluşudur
Tam çöllerde 11-12 ay süren bir kuraklık döneminden sonra 10 mm’den az bir yağış görülür
Gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı çok büyüktür; bu fark +58 derece ile –10 derece arasında değişir
Bu yüksek sıcaklık farkı kayaların parçalanmasına yol açar
Böylece dağlar giderek birer moloz yığınına dönüşür
Sıcaklık değişmeleri kum ve toz fırtınalarına neden olur
Kum tanecikleriyle yüklü rüzgarlar önlerine çıkan kayaları yontup biçimlerini değiştirir
Yağmur yağdıktan sonra suların akıp gideceği yataklar olmadığından bunlar çeşitli yerlerdeki düzlüklerde birikir ve güçlü buharlaşmanın etkisiyle Cezayir ve Namibia’daki gibi tuz gölleri ortaya çıkar
Çöllerin Dağılımı
Çölün en ayırt edici özelliği olan kuraklık çeşitli nedenlerden kaynaklanır
Çöller bulundukları yerlere göre alize ya da dönence çölleri iç çöller ya da kıta çölleri ve kıyı çölleri biçiminde sınıflandırılır
Alize çölleri neredeyse tüm yeryüzünü çepeçevre saran bir kuşak oluşturur
Bunlar ekvatoral alçak basınç kuşağının her iki yanında uzanan yüksek basınç bölgesinde yer alır
Ekvator’da ısınan hava yükselerek kuzey ya da güneydoğuya yönelirken karşı akımlara yol açar
Bunların bir bölümü yere doğru inerek alçalır ve böylece içlerindeki nem oranı yüzde 10’un altına düşer
Bunlar üstünden geçtikleri alanlara kuraklık getirir
Büyük Sahra ya da Arabistan Yarımadası’ndaki çöllerde sürekli bu tür rüzgarlar eser
Denizden esen alize rüzgarları ise Antiller’de olduğu gibi yüksek oranda nem taşır ve yağışa neden olur
Kıtaların içindeki çöllerin az yağış almasının nedeni denize çok uzak olmaları ve önlerinde bulunan sıradağların yağış yüklü bulutların ilerlemesini engellemesidir
Kışların çok soğuk geçtiği bu tür çöllere örnek olarak Gobi verilebilir
Kıtaların batısında yer alan kıyı çöllerinin ortaya çıkış nedeni soğuk okyanus akıntılarıdır
(Örneğin Afrika’nın güneybatısındaki Benguela Akıntısı ile Güney Amerika’nın batısındaki Humboldt Akıntısı
) Bu tür soğuk okyanus akıntıları hava sıcaklığının 6° C’ye kadar düşmesine neden olur; bu nedenle denizden esen rüzgarlar içlerindeki nemi kıyıya ulaşamadan deniz üstünde boşaltmak zorunda kalır
Bu tür çöllere örnek olarak Namib ve Atacama verilebilir
Uygarlık Geliyor
Uçak ve öteki ulaşım araçlarının ortaya çıkmasıyla kervanlarla yapılan ticaret ve taşımacılık önemini yitirmiş ve Sahra’daki göçebelerin çoğu yerleşik yaşama geçmiştir
Ekolojik dengeleri çok duyarlı olan ve gitgide kalabalıklaşan vahalar çölün genişleyerek kendilerini yutma tehlikesiyle karşı karşıyadır
Bir zamanlar çöl şövalyeleri olarak adlandırılan insanlar artık ya petrol kuyularında kömür uranyum ocaklarında ya da çöl kıyısında kurulmuş sanayi tesislerinde çalışmaktadır
Yabancı gezginler de çölü keşfetmiştir
Eski çağlarda insanlar düşünceleriyle başbaşa kalmak için çöllere çekilirken bugün uygarlık yorgunu Avrupalılar çölde serüven gezilerine çıkmaktadır
Prof. Dr. Sinsi
Kullanıcının Profilini Göster
Prof. Dr. Sinsi Kullanıcısının Web Sitesi
Prof. Dr. Sinsi tarafından gönderilmiş daha fazla mesaj bul