Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SABR-I CEMİL Allah'tan gelen bir acıya sabretme Şükrederek sabır
SABR-I EYYÜB Eyyüb'ün (AS) dillere destan olan sabrı
SABIRSÛZ f Sabrı yakan, sabırsızlık veren
SABSABA Dövmek * Ateş etmek * Kahramanlık göstermek, bahadırlık etmek * Çok inceltmek
SABUR f Çok sabır gösteren, çok sabreden
SABURÂNE f Çok sabır göstermek suretiyle
SABYE (Sabi C) Küçük erkek çocukları Oğlancıklar
SAC Hint vilâyetinde yetişen siyah ve büyük cins bir ağaç * Geniş, yuvarlak libas (Araplar giyerler)
SACE Hatıl ağacı * Altın ve gümüş ayarını astıkları ağaç
SA'CEZ Dökmek
SACİ' Seci'li ve kafiyeli söz söyleyen, konuşan * Kasdedici, kasdeden
SACİD Secde eden, Allah'ın (CC) huzurunda başını yere koyarak dua eden Hâdis meâli: "Bir kulun Rabbine en yakın olduğu an: O'na secde ettiği zamandır"
SACİM (C: Secâm) Akıcı, akan, sâil
SACİR Selin gelip su ile doldurduğu yer
SACUR Köpeğin boynuna takılan tasma
SAD f Yüz sayısı
SAD Kur'an alfabesinin onyedinci harfi olup, ebcedî değeri 90'dır Noktası olmadığından sâd-ı mühmele adı da verilir
SAD SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 38 Suredir Dâvud Suresi de denir Mekkîdir
SA'D Uğur, uğur getiren şey, iyilik, mübareklik, kuvvetlilik * Kutlu, uğurlu
SAD Göz hastalığı, göz ağrısı
SAD' Yarılmak, yarmak * Kesmek, kat'etmek * Göstermek İzhar etmek * Beyân ve meyl etmek, açıklamak
SAD Bakır * Toprağa ağnayan horoz * Devenin başında olan bir hastalık
SA'D Mihnet, meşakkat, zahmet
SADÂ Seda Ses Avaz Savt * Erkek baykuş * Bir böcek adı * Susuzluk * Yankı
SADÂ-YI BASİT Sesin, bir defa tekrarı
SADÂ-YI MÜREKKEB Sesin bir çok defalar tekrarı
SADA' Kasd ve teveccüh eyleme * Bir şeyi âşikâre söylemek * Mevkiine tevcih ve isabet ettirmek * Kat'etmek * İzhar ve beyan etmek * Yarık ve çatlak Bir şeyi ikiye yarmak
SADA' Baş ağrısı ("Suda"' diye de okunur)
SADAGA Zayıflık
SADAK Okları koymağa mahsus torba veya kutu şeklindeki kılıfın adıdır Boyuna asılan bu âlete "tirkeş" veya "tirdan" da denilirdi
SADAKA Allah rızâsı için fakirlere verilen mal, para, ilim gibi insanın muhtaç olduğu her hangi bir şey (Asr-ı Saâdette fukara-i müslimîn için toplanan zekâta dahi bu nâm verilirdi) (Bak: Belâ)(Ehl-i keşiften rivayeten bu geçen Ramazanda Ehl-i Sünnet ve Cemaat için bir ferec, bir fütuhat olacağını haber verdikleri halde zuhur etmedi Böyle ehl-i velâyet ve keşif, neden hilâf-ı vâki haber veriyorlar? Benden sordular Ben de birden sünuhat kabilinden olarak verdiğim cevabın muhtasarı şudur:Hadis-i Şerifte vârid olmuştur ki: "Bazen belâ nazil oluyor; gelirken karşısına sadaka çıkar, geri çevirir " Şu hadisin sırrı gösteriyor ki: Mukadderat, bazı şeraitle vukua gelirken geri kalır Demek ehl-i keşfin muttali olduğu mukadderat mutlak olmadığını, belki bazı şeraitle mukayyed bulunduğunu ve o şeraitin vuku bulmamasiyle o hâdise de vukua gelmiyor Fakat o hâdise, ecel-i muallak gibi levh-i ezelînin bir nevi defteri hükmünde olan Levh-i Mahv-İsbat'ta mukadder olarak yazılmıştır Gayet nadir olarak Levh-i Ezelî'ye kadar keşif çıkar Ekseri oraya çıkamıyor İşte bu sırra binaen, geçen Ramazan-ı Şerifte ve Kurban Bayramında ve daha başka vakitlerde istihrâca binaen veya keşfiyat nev'inden verilen haberler, muallak oldukları şerâiti bulamadıkları için, vukua gelmemişler ve haber verenleri tekzib etmiyorlar Çünkü: Mukadder imiş, fakat şartı gelmeden o da vukua gelmemiş Evet Ramazan-ı Şerifte bid'aların ref'ine Ehl-i Sünnet ve Cemaatin ekseriyetle hâlis duası bir şart ve bir sebeb-i mühim idi Maalesef câmilere Ramazan-ı Şerifte bid'alar girdiğinden, duâların kabulüne sed çekip ferec gelmedi Nasılki sâbık hadisin sırriyle: Sadaka belâyı ref' eder Ekseriyetin hâlis duası dahi, ferec-i umumîyi cezbeder Kuvve-i câzibe vücuda gelmediğinden, fütuhat da verilmedi L)
SADAKA-İ CÂRİYE Hayrı, sevabı dâimî olan sadaka Sevabı öldükten sonra da devam eden hayırlı ameller (Kur'an ve iman hizmeti gibi)
SADAKA-İ FITR Ramazan bayramından evvel fıtra olarak verilen sadaka Zengin (nisaba mâlik) her müslümanın (ihtiyar, genç, çocuk ve hattâ bunak da olsa) fakirlere vermeye mükellef olduğu sadakadır, vâcibdir Nisaba mâlik olan bir müslüman, hem kendi nefsi için, hem de çocukları, hizmetçisi için sadaka-i fıtır verir Fıtra: Fıtrat sadakası, yaratılış atiyyesi demektir Sadaka-i fıtr: Buğday veya buğday unundan 1667 gram veyahut da arpa, kuru üzüm, hurmadan 3334 gram kadar yahut verildiği zamandaki rayice göre bedellerinin muhtaç olanlara verilmesidir
SADAKAT (Sadaka C) Sadakalar
SADAKAT (Sıdk dan) Dostluk Bir kimseye Allah (CC) için kalbden bağlılık, kalbi ve samimi doğrulukla olan dostluk * Dostlukta sebat, vefadarlık
SADAKATKÂR f Sâdık, sadakat sahibi
SADAKTE "Doğru söyledin, sâdıksın" mânasına karşısındakine söylenilen söz
SA'DANE (C: Sâdân) Develerin yediği dikenli ot * Devenin göğsü * Tırnak dibinin siniri * Terâzi kefesinin iplerinin altındaki düğme * Kadın memesinin etrafı
SADARE Rücu etmek, geri dönmek * Doğmak
SADARET Vezirlik, başvezirlik Osmanlı Devleti zamanında Başvekillik makamına verilen isim * Öne geçme, başta bulunma
SADARET-PENAH f Sadrazam bulunan kimse
SADAT (Seyyid C) Seyyidler Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın soyundan gelenler ve onun izinden gidenler Hususen Hazret-i Hasan neslinden gelenlere seyyid; Hazret-i Hüseyin neslinden gelenlere de Şerif denmektedir
SADAT-I KABİLE Kabilenin ileri gelenleri
SADBAR f Yüz kere
SAD-BERK Yüz yaprak
SA'D BİN EBİ VAKKAS (R A) Aşere-i Mübeşşere'den ve ilk İslâm olanların yedincisidir Peygamberimiz (ASM) ile beraber bütün gazalarda bulundu Müslüman olduğunda 17 yaşlarında idi Hz Ömer zamanında İran'a gönderilen ordunun başkumandanı oldu Medayin şehrinin fethinde ve Kadsiye meydan muharebesinde muvaffak oldu Kufe şehrinin kurulmasına vesile oldu Kufe ve Irak vâliliklerinde bulundu Vefatı 55 Hicri yılındadır
SADD (Sedd den) Örten, kapıyan, mâni olan engel olan
SADD Yüz çevirmek, men eylemek, bir şeyden birini vazgeçirmek * Fikir, niyet, kasd * Yakınlık, civar * Konuşulan husus
SADDA' Suyu lezzetli olan örülmüş kuyu
SADE (Sayd dan) Mâzi fiilidir "Avlandı" mânâsındadır ( dan) "Bağır, ilân et" mânâsına emirdir Meydan okumak, âciz bırakmak mealinde ve i'caz yoluna işaret eder "sâd" diye okunur * Sadakat, sıdk gibi mânâlara da gelir
SADE f Basit, karışık olmayan, katıksız * Saf, gösterişsiz, lüzumsuz bulunmayan * Tek katlı * Ancak, yalnız * Süssüz * Derin düşünemiyen, saf adam
SADE (Seyyid C) Seyyidler
SA'DE Dişi eşek * Süngü ağacı
SA'DE (C: Siad) Yumuşak hurma
SADE' Demir pası
SADED Asıl mevzu, maksad, asıl konuşulan şey, fikir * Niyet, kasıd Teşebbüs * Yakınlık, civar
SA'DEDDİN-İ TAFTAZANÎ (Hicr: 722-792) Horasan taraflarında Teftazan'da doğdu İslâmiyete kıymetli eserleriyle hizmet eden büyük âlimlerdendir Asıl ismi Ömer oğlu Mes'ud'dur

Alıntı Yaparak Cevapla