Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (S Harfi)-Osmanlıca Sözlük (S Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (S Harfi) SAFH Suç bağışlama, dostluk etme Günah ve cürmü afveyleme * Bir şeyin bir tarafı * Bir şey içirme * Yüz çevirme
SAFHA Aynı şey üzerinde görülen değişik hâllerden her biri * Bir şeyin gözle görülen yüzlerinden her biri * Kısım * Bir şeyin düz yüzü * El ayası * Bir hâdisede birbiri ardınca görülen hâllerin beheri * Yazılmış ve yazılabilir sahife
SAFİ Katışıksız Temiz, süzülmüş ve temiz * Bozuk olmayan Hâlis
SAFİF Kuru ot
SAFİH Gökyüzü, semâ * Yassı veya düz olan şey
SAFİH Men eden, engel olan
SAFİHA (C: Safayih) Yüzün derisi * Kapı tahtası * Kâğıdın bir tarafı * Yassı ve düz nesne * Enli kılıç (Bu mânâya C: Sıfâh)
SAFİL Sefil olan, düşük ahlâklı ve karaktersiz
SAFİL Tortu
SAFİL Alçak yer
SAFİLE Dip, alt taraf Bir şeyin aşağısı
SAFİLÎN Alçaklar, aşağılar, sefiller Allah'tan (CC) uzak olanlar * Aşağı taraflar
SAFİLİYYET Alçaklık, aşağılık
SAFİN (C: Sâfinât) Cins at * Üç ayağı üstünde durup dördüncü ayağının tırnağını yerde dikip duran at
SAFİNE (C: Sevâfin) Yel, rüzgâr, riyh
SAFİR (Sefir) Sefere çıkan * Elçi * Kâtib
SAFİR Islık veya kuş sesi * İnce ve güzel ses * Tecvidde: Harfin ıslık sesine benzemesidir Bu vasıfta olan harfler: Ze, sin, sâd
SAFİYE Temiz, katışıksız, bozuk olmayan * İçinde yapmacık ve uydurma bir şey, fazladan kelime ve kafiye bulunmayan söz
SAFİYE (C: Sevâfi) Toz * Rüzgâr, yel
SAFİYET Saflık, hâlislik, temizlik
SAFİYULLAH Peygamberimiz Hz Muhammed'in (ASM) bir ismidir Bütün mahlukatta efdal ve Cenab-ı Hakk'ın ihsanı ile onlardan seçilip çıkarılmış tertemiz mânâsına Safiyullâh denilmiştir Hz Adem'in de (AS) bir ismidir
SAFİYY Temiz, pak Hâlis, saf, katıksız
SAFİYY-ÜD DİN Dini temiz Dini pak
SAFİYY-ÜL KALB Kalbi temiz
SAFK Sesi işitilen vuruş * Sarfetmek * Reddetmek * Kanatlarını hareket ettirmek Deprenmek * Kullanmak
SAFKA Bir satış anında müşteri ile satıcının tokalaşarak, "hayrını gör" demeleri * Yapılan satış
SAFRA Sarı * Karaciğere bağlı öd kesesi içindeki yeşilimsi sarı ve acı su ki, yağların hazmına hizmet eder
SAFRA Dengeyi sağlamak için yelkenli gemilerin sintinelerine konan mâden, taş, kum gibi ağırlıklar
SAFRAGUN Bir cins serçe kuşu
SAFRE Açlık
SAFRİYE Güz mevsiminden önce biten ot
SAFSAF (C: Safâsıf) Yüksek düz yer * Serçe kuşu
SAFSAF (C: Safsâfe) Her nesnenin kemi, kötüsü, hor ve hakiri * Döğülmüş yumuşak toprak * Mâkul olmayan kelimeler * Mânâsız şiir * Yaramaz ve kötü işler
SAFSAF Söğüt ağacı
SAFSAFA Elemek * Asılsız yapmak * İşe yaramaz hâle getirmek, yaramaz etmek Hor ve hakir etmek
SAFSAFE Ekşi aş * Ekşili nesne
SAFSATA Hezeyan, yalan, uydurma Zâhirde doğru, hakikatte yanlış ve yalan olan kıyas (Bak: Dimağ)
SAFSATAPERDAZ f Safsata kabilinden söz söyliyen adam
SAFSATİYÂT Safsatalar, yalan ve yanlış şeytâni sözler
SAFVAN (Safvâ) Yumuşak, düz ve kaygan taş veya kaya parçası * Çok soğuk ve açık olan gün
SAFVE Hâlis ve seçkin * Katı yüzlü merhametsiz kimse
SAFVET Sâfilik, temizlik, pâklık Hâlislik
SAFVET-İ KALB Fikir ve niyetinde hiçbir garazı ve kötü gâyesi olmamak, temiz kalbli olmak
SAFVET-İ VİCDAN Vicdan saflığı
SAGA (C: Sayâg) Kuyumcu
SAGAİR (Sagire C) Küçük günahlar
SAGAN Mâverâünnehir diyarında bir şehir adı
SAGAR f İçki bardağı Kadeh
SAGAR Zelillik, alçaklık, âdilik
SAGAR Küçük olmak
SAGAT Aslı "sagavet" olup, bir cihete meyil demek olan "sagav" masdarından fiil-i mâzi müfred müennesdir Muzarisi : "tasgi" gelir " Velitasgi ileyh"; söz dinlemek veya dikkat edip kulak vermek, imâle-i guş etmek demek olan ısga da, bundan müştaktır (ET)
SAGG Meyletmek, yönelmek, eğilmek
SAGIB (SAGBÂN) Aç kimse (Müe: Sagbâ)
SAGIR Zelil ve aşağılık kimse
SAGIYE Koyun * Umumu nefy için ehad mânâsına da kullanılır
SAGİR(E) Küçük, ufak Büluğa ermemiş çocuk
SAGİR-ÜS SİNN Yaşı küçük
SAGİRE (C: Sagair) Küçük günah
SAĞNAK Birdenbire ve çok fazla yağıp geçen yağmur
SAGR (Sügur C) Etrafı kale ile çevrili şehir * Sahil şehri * Tepe veya başka bir yerde mağara * Ağız Ön dişler
SAGSAG Galat kelâm konuşmak
SAGSAGA Dişi çıkmamış küçük oğlan * Bir şeyi ısırmak
SAGSEGA Toprak içine bir şey gömmek * Yemeği yağlı ve iyi pişirmek * Dişi depretmek
SAGY (Sagv) Meyletmek, yönelmek * Güneşin batmaya meyletmesi
SAHA' (Bak: Sehâ)
SAHA Meydan, yer, avlu, geniş yer
SAHA-İ ZUHUR Görünme meydanı
SAHA Kirli ve paslı olmak
SAHABE (Sahâbi) Sâhibler Sâhib çıkanlar * Peygamberimiz Hazret-i Muhammed (ASM) sağ iken mü'min olarak görmüş, mü'min olarak vefat etmiş erkek müslüman (Bak: Ashab, Sohbet)(Eğer desen : "Sahabeler de insandırlar, hatâdan, hilâftan hâli olmazlar Halbuki, içtihadın ve ahkâm-ı şeriatın medarı, sahabelerin adaleti ve sıdkıdır ki, hattâ ümmet "Sahabeler umumen âdildirler, doğru söylerler " diye, ittifak etmişlerElcevab: Evet, sahabeler ekseriyet-i mutlaka itibariyle hakka âşık, sıdka müştak, adalete hâhişgerdirler Çünki, yalanın ve kizbin çirkinliği, bütün çirkinliğiyle ve sıdkın ve doğruluğun güzelliği, bütün güzelliğiyle o asırda öyle bir tarzda gösterilmiş ki, ortalarındaki mesafe, Arş'tan Ferş'e kadar açılmış Esfel-i sâfilîndeki Müseylime-i Kezzâb'ın derekesinden Alâ-yı İlliyyinde olan Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ın derece-i sıdkı kadar bir ayrılık görülmüştür Evet, Müseylime'yi esfel-i sâfilîne düşüren kizb olduğu gibi, Muhammed-ül Emin Aleyhissalâtü Vesselâm'ı âlâ-yı iliyyîne çıkaran sıdktır ve doğrulukturİşte hissiyat-ı ulviyeyi taşıyan ve mehâsin-i ahlâkiyeye perestiş eden ve Şems-i Nübüvvet'in ziya-i sohbetiyle nurlanan sahabeler, o derece çirkin ve sukuta sebep ve Müseylime'nin maskara-âlud müzahrefat dükkânındaki kizbe, ihtiyariyle ellerini uzatmamak ve küfürden çekindikleri gibi, küfrün arkadaşı olan kizbden çekinmeleri ve o derece güzel ve medar-ı fahr ve mübahat ve mi'râc-ı suud ve terakki ve Fahr-i Risalet'in, hazine-i âliyesinden en revaçlı bulunan ve şa'şaa-i cemaliyle, içtimaat-ı insaniyyeyi nurlandıran sıdka ve doğruluğa ve hakka -ve bilhassa ahkâm-ı şer'iye rivayetinde ve tebliğinde- elbette ellerinden geldiği kadar talip ve muvafık ve âşık olmaları kat'idir, zaruridir, şüphesizdir Halbuki şu zamanda, kizb ve sıdkın ortasındaki mesafe o kadar kısalmış ki, âdeta omuz omuza vermişler Sıdktan yalana (geçmek) pek kolay gidiliyor Hattâ siyaset propagandası vasıtasıyla yalancılık, doğruluğa tercih ediliyor İşte, en çirkin şey, en güzel şeylerle beraber bir dükkânda, bir fiatla satılsa; elbette pek âli olan ve hakikat cevherine giden sıdk ve hak pırlantası o dükkâncının mârifetine ve sözüne itimad edip, körü körüne alınmaz S)(Ehl-i Sünnet Velcemaat, sahabeler zamanındaki fitnelerden bahis açmayı men'etmişler Çünki Vâkıa-i Cemel'de Aşere-i Mübeşşere'den Zübeyr ve Talha ve Aişe-i Sıddıka (RAnhüm) bulunmasıyla Ehl-i Sünnet Velcemaat, o harbi, içtihad neticesi deyip: Hazret-i Ali (RA) haklı, öteki taraf haksız; fakat içtihad neticesi olduğu cihetle afvedilir Hem Vehhabîlik damarı, hem müfrit Râfızîlerin mezhebleri İslâmiyete zarar vermesin diye Sıffîn Harbindeki bâgilerden de bahis açmayı zararlı görüyorlarHaccac-ı Zâlim, Yezid ve Velid gibi heriflere İlm-i Kelâm'ın büyük allâmesi olan Sa'deddin-i Taftazanî, "Yezid'e lânet câizdir" demiş; fakat "Lânet vâcibdir" dememiş "Hayırdır ve sevabı vardır" dememiş Çünki, hem Kur'anı, hem peygamberi, hem bütün sahabelerin kudsi sohbetlerini inkâr eden hadsizdir Şimdi onlardan meydanda gezenler çoktur Şer'an bir adam, hiç mel'unları hatıra getirmeyip lânet etmese, hiçbir zararı yok Çünki zem ve lânet ise, medih ve muhabbet gibi değil; onlar, amel-i salihde dahil olamaz Eğer zararı varsa daha fena RN)(İmam-ı Ali (kerremallahü veche)nin şahsına ve hayatına ve adalet-i hakiki üzerine giden siyasetine ilişmek, darbe vurmak başkadır Şahsiyet-i zâhirîsinden ve hayat-ı dünyeviyesinden ve siyaset-i içtimaiyesinden binler derece daha yüksek olan şahsiyet-i mânevîsine ve kemalât-ı ilmiyesine ve makamat-ı velâyetine ve varisliğine darbe gelmez ve gelmemiş ve gelemiyor Kimin haddi var? Onun için, iki ciheti birleştirmek tevehhümüyle karşısında muarazaya çalışanların taarruzu pek dehşetli görünüyor Ehl-i iman ortasında nasıl böyle vukuat olabilir? diye hayret veriyor Halbuki Yezid ve Velid gibi habis herifler müstesna, ötekilerin kısm-ı azamı, İmam-ı Ali'nin (RA) hârika kemalâtına ve kerametlerine ve verasetine ilişmek değil; belki yalnız hayat-ı içtimaiye-i insaniyeye ait idaresine darbe vurmağa çalışmışlar, hatâ etmişler RN)

Alıntı Yaparak Cevapla