Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (R Harfi)-Osmanlıca Sözlük (R Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (R Harfi)-Osmanlıca Sözlük (R Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (R Harfi) RASN İkmal etmek, tamam etmek, muhkem kılmak
RASRAS Sağlam ve sert yer
RASRASA Muhkem etmek, sağlamlaştırmak
RASS Binayı sağlamlaştırmak * Birbirine darlık getirmek * Bazısını bazısına ulaştırmak
RASSAD (Rasad dan) Rasad eden Dikkatle gözleyen
RASSAS Kalaycı
RASTAN (Râst C) Doğru olanlar Haklı kimseler
RASTBÎN f Herşeyin hak ve doğrusunu görüp farkeden
RASTGÛ (C: Râstguyân) f Doğru konuşan, hak konuşan
RASTÎ f Doğruluk, gerçeklik
RASTKÂR f Doğru adam
RAST U ÇEP f Sağ sol, sağdan soldan
RASYONALİZM Fr Fls: Akliyecilik Her şeyin yalnız akıl ile bilinebileceğini iddia eden bir felsefi görüş (Bak: Felsefe)(Nazar-ı nübüvvet ve tevhid ve iman; vahdete, âhirete, uluhiyyete baktığı için hakaiki ona göre görür Ehl-i felsefe ve hikmetin nazarı; kesrete, esbaba, tabiata bakar, ona göre görür Nokta-i nazar birbirinden çok uzaktır Ehl-i felsefenin en büyük bir maksadı ehl-i usul-id din ve ülemâ-i İlm-i Kelâm'ın makasıdı içinde görünmeyecek bir derecede küçük ve ehemmiyetsizdirİşte onun içindir ki, mevcudatın tafsil-i mâhiyetinde ve ince ahvâllerinde ehl-i hikmet çok ileri gitmişler Fakat hakiki hikmet olan ulûm-u âliye-i İlâhiye ve uhreviyede o kadar geridirler ki, en basit bir mü'minden daha geridirler Bu sırrı fehmetmeyenler, muhakkikîn-i İslâmiyeyi hükemâlara nisbeten geri zannediyorlar Halbuki akılları gözlerine inmiş, kesrette boğulmuş olanların ne haddi var ki, veraset-i nübüvvet ile makasıd-ı âliye-i kudsiyeye yetişenlere yetişebilsinler Hem her bir şey, iki nazar ile bakıldığı vakit iki muhtelif hakikatı gösteriyor İkisi de hakikat olabilir Fennin hiç bir hakikat-ı kat'iyyesi Kur'anın hakaik-ı kudsiyyesine ilişemez Fennin kısa eli onun münezzeh ve muallâ dâmenine erişemez Nümune olarak bir misâl zikrederizMeselâ : Küre-i arz, ehl-i hikmet nazarı ile bakılsa, hakikatı şudur ki: Güneş etrafında mutavassıt bir seyyare gibi hadsiz yıldızlar içinde döner Yıldızlara nisbeten küçük bir mahluk Fakat ehl-i Kur'ân nazarı ile bakıldığı vakit hakikatı şöyledir ki; semere-i âlem olan insân, en câmi, en bedi' ve en âciz, en aziz, en zayıf, en lâtif bir mu'cize-i kudret olduğundan beşik ve meskeni olan zemin semaya nisbeten maddeten küçüklüğü ile ve hakareti ile beraber, manen ve san'aten bütün kâinatın kalbi, merkezi; bütün mu'cizat-ı sanatının meşheri, sergisi, bütün tecelliyat-ı esmâsının mazharı, nokta-i mihrakiyesi; nihayetsiz faaliyet Rabbaniyenin mahşeri, ma'kesi; hadsiz hallakıyet-i İlâhiyenin, hususan, nebatat ve hayvânâtın, kesretli enva-ı sagiresinden cevadane icadın medarı, çarşısı ve pek geniş âhiret âlemlerindeki masnuatın küçük mikyasta nümunegâhı ve mensucat-ı ebediyenin sür'atle işleyen tezgâhı ve menazır-ı sermediyenin çabuk değişen taklidgâhı ve besatin-i daimenin tohumcuklarına sür'atle sünbüllenen dar ve muvakkat mezraası ve terbiyegâhı olmuşturİşte arzın bu azamet-i maneviyesinden ve ehemmiyet-i san'aviyesindendir ki, Kur'an-ı Hakim semâvata nisbeten büyük bir ağacın küçük bir meyvesi hükmünde olan arzı, bütün semavata karşı küçücük kalbi büyük kalıba mukabil tutmak gibi denk tutuyor Onu bir kefede, bütün semavatı bir kefede koyuyor, mükerreren $ diyor İşte sair mesaili buna kıyas et Ve anla ki, felsefenin ruhsuz, sönük hakikatları Kur'anın parlak, ruhlu hakikatları ile müsademe edemez Nokta-i nazar ayrı ayrı olduğu için ayrı ayrı görünür S)(Acaba akıllarına güvenen akılsız feylesoflar gibi "aklımız bize yeter" deyip sana ittiba'dan istinkâf mı ederler? Halbuki akıl ise, sana ittibaı emreder Çünkü bütün dediğin mâkuldür Fakat akıl kendi başı ile ona yetişemezYahut inkârlarına sebeb, tâgi zâlimler gibi hakka serfüru etmemeleri midir? Halbuki mütecebbir zâlimlerin rüesaları olan fir'avunların, nemrudların âkibetleri mâlumdur S) (Bak: İsbatiyecilik)
RASYONEL Fr Fls: Akla uygun, hesaplı, ölçülü, biçili
RA'ŞAN Titreme, titreyiş
RA'ŞE(T) Titreme, titreyiş * Korkmak, havf ve dehşete giriftar olmak
RA'ŞE-İ DEST El titremesi
RA'ŞEAVER (Ra'şe-âver) f Titretici
RA'ŞEDAR f Titreyen, ürken
RA'ŞEVER f Titretici
RAŞİ Rüşvet veren
RAŞİD(E) (Rüşd den) Hak dinini kabul eden, doğruya giden, rüşde erişmiş olan * Akıllı
RAŞİDÎN Hakka erişmiş olanlar Kâmil ve çok ileri olgun kimseler Akıllılar
RAŞİH Yürüyebilen geyik yavrusu
RAŞİN Adı tufeylî olan ve davetsiz olarak ziyafetlere giden kimse
RAT' (Bak: Ret')RATA' : Hamakat, ahmaklık
RATABET (Ratb dan) Rutubet, nem, yaş
RATANET Arapçanın hâricindeki bir dille konuşma
RATB Rutubet, nemlilik yaşlık * Rutubetli, yaş * Yaş hurma * Mülâyim, yumuşak
RATB-ÜL LİSÂN Yumuşak sözlü Mülâyim lisanlı
RATBE (C: Ritâb) Genç ve güzel sevgili * Yonca otu
RATH Yoğurmak * Yumuşak etmek, yumuşatmak
RATIB Islak, nemli, çok yaş, rütübetli Tâze
RATIK Bir şeyin yarığını bitiştiren, yırtığını kavuşturup birleştiren
RATIK Bitişik etmek, bitiştirmek, beraber etmek, karıştırmak * Yırtık bir şeyin parçalarını bitiştirmek
RATİB Tertib edip sıraya koyan
RATİBE (C: Revâtib) Maaş Vazife
RATİBEHÂR f Vazifeli Görevli
RATİC Çam sakızı
RATİN Reçine Çam sakızı
RATİT Avaz, ses * Ahmak, akılsız kişi
RATİYAN (Râtiyâne) f Çam sakızı, reçine
RATK Ulaşmak, yetişmek
RATL (Ratıl) Eskiden kullanılan sıvı ölçüsü olup bâzı yerlerde yüzotuz dirhem sayılmıştır Bâzen oniki kıyyedir Kıyye kırk dirhemdir
RATRAT Bir nevi pelte * Deve su içtiğinde havuz içinde artıp kalan su
RATS El ayasıyla vurmak
RAUF Çok acıyan, esirgeyen, merhamet sâhibi * Esmâ-i İlâhiyedendir
RAUFE Kuyuyu temizleyen kişinin üzerine oturması için kuyunun dibine konan taş * Davarlarını sulayan veya su içen kimselerin oturması için kuyunun kenarına konan taş
RAUK Süt süzeği
RAUM Burnundan sümükleri akan zayıf hasta koyun
RAUS İhtiyarlıktan dolayı başını titreten kişi
RAV' Ürkmek, korku, halecan Hareket-i nefsaniye Havf
RAVH Rahatlık Rahmet ve kolaylık * Serin serin esen rüzgârın vücuda dokunmasiyle verdiği serinlik ve sefa * Koklamak
RAVHULLAH Allah'ın verdiği rahatlık
RAVİ Rivayet eden İnsanlara haberleri nakleden * Hadis nakleden * Söyleyen, anlatan

Alıntı Yaparak Cevapla