Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NAKS Eksiklik, noksan, kusur * Azaltma, eksiltme (Bak: Nâkıs)
NAKS Nakletmek * İfsad etmek, bozmak * Evmek Acele etmek * Kimseye lâkap takmak * Ayıplamak * Kilise çanını çalmak Çan çalmak, çana vurmak
NAKŞ Bir şeyi çeşitli renklerle boyamak * Resim * Tezyin etmek * Bedene batmış dikeni çıkarmak * Bir şeyin esasını araştırmak * Yaymak * Suda ıslanmış hurma * İpekle, sırma ile işleme * Mc: Hile
NAKŞ-I DİL-FİRİB Gönül aldatıcı suret
NAKŞ-I KADEM Ayak izi
NAKŞ-I KİLKÎ Kalemle yapılan nakış
NAKŞ-BEND f Kumaşların nakışlarını bağlayarak ipek tellerle tezgâhı hazırlayan Nakış işleyen * Ressam
NAKŞ-BENDÎ f Kalbde zikir yoluyla, tefekkür ile İlâhî sevgiyi, uyanıklığı nakşa çalışan mânâsiyle, Şeyh Bahâüddin Nakş-bendî nâmındaki azîm bir velinin kurduğu ve en ziyade hafî zikre dayanan tarikata mensub olan (Silsile-i Nakşî'nin kahramanı ve bir güneşi olan İmam-ı Rabbanî (R A ) Mektubat'ında demiş ki: "Hakaik-ı imaniyeden bir mes'elenin inkişafını, binler ezvak ve mevaâcid ve keramata tercih ederim "Hem demiş ki: "Bütün tariklerin nokta-i müntehası, hakaik-ı imaniyenin vuzuh ve inkişafıdır Hem demiş ki: "Velâyet üç kısımdır: Biri velâyet-i suğra ki, meşhur velâyettir Biri velâyet-i vusta, biri velâyet-i kübradır Velâyet-i kübra ise; veraset-i nübüvvet yoluyla, tasavvuf berzahına girmeden, doğrudan doğruya hakikata yol açmaktır "Hem demiş ki: "Tarik-ı Nakşîde iki kanad ile sülûk edilir " Yâni: Hakaik-ı imaniyeye sağlam bir surette itikad etmek ve feraiz-i diniyeyi imtisal etmekle olur Bu iki cenahta kusur varsa, o yolda gidilmez
NAKŞ-PERDAZ f Nakış yapan ressam
NAKŞ-PERDAZÎ f Ressamlık
NAKŞ-TIRAZ f Süslü işlemeler
NAKT Çıkarmak
NAKUR Sur gibi ağızla üflenerek çalınan boruya denir Nakr; vurmak ve didiklemek mânalarına geldiği gibi, boru çalmak mânasına da gelir Çünkü boru çalındığı zaman, içinden hava tazyiki ile didiklenmiş olacağı gibi, dışından da o ses, çarptığı kulakları didikleyeceği cihetle boruya "minkar" mânasıyla alâkadar olarak "nâkur" denilmiştir Boru çalınmak, askerin seferi için hareket kumandası demek olduğu gibi, borusu ötmek de emir ve kumandasının nüfuzundan kinaye olur E T )
NAKUS Kiliselerde asılı bir vaziyette durup belirli vakitlerde çalınan çan Kilisenin büyük çanı
NAKVET Bir şeyin seçkini NAKZ : Bozmak Çözmek Kırmak * Bir sözleşmeyi yok saymak * Kalın bir şeridi çözüp dağıtmak * Parmaklarda veya âzâda oynak yerler * Kiriş * Palan Deri
NAKZ-I AHD Anlaşmayı bozma, muâhede hükümlerini bozma Verilen sözde durmama (Nebz-i ahd da denir)
NAKZ (Nakazân) (C : Nevâkız) Sıçramak * Talep etmek, istemek
NAKZ Halâs olmak, kurtulmak
NAKZAN (Nakzen) Bozarak, hükmü bozulmuş olarak
NAKZEYN İki zıt, zıtlar Birbirine muhalif iki şey
NAL(E) f İnilti, figân * Kamış kalem * Kamış düdük * Şeker kamışı
NA'L Nal Ayağa giyilen tahta ayakkabı veya hayvanların ayağına çakılan demir * Oturulacak yerlerin en aşağısı
NALAN f İnleyen, sızlayan, figân eden
NA-LAYIK f Lâyık olmayan
NALBANT (Na'l-bend) f Nal takan
NA'L-BUR f Nal, çivi vs satan veya yapan kimse Nalbur
NALÇE Küçük nal * Yemeni, çizme gibi ayakkabılara vurulan hafif demir parçaları (O T D S )
NALE (Bak: Nâl)
NALEKÂR f İnleyen, figân eden, feryad eden
NALEKÜNAN (Nâle-künân) f Feryad ederek, inleyerek
NALENDE f İnleyen, feryad eden, inleyici
NALESENC f İnleyen, inildiyen
NALESENCÎ f İnleyicilik, feryad edicilik
NA'LEYN Bir çift ayakkabı * Bir çift nalın
NALEZEN (Nâle-zen) f İnleyen İnildeyen
NALEZENAN f İnildiyerek, inleyerek
NA'LÎ Nal biçiminde olan
NALİŞ f İnleme, inilti, inleyiş
NALİŞKÂR (Nâlişker) f İnleyen, inildiyen
NALİŞZEN f İnleyen
NA'L-TIRAŞ f Ağaç ayakkabı yapan kimse * Nalıncı
NAM f İsim, ad Lâkab Ün Şan * Vekillik * Adres
NAM-I MÜSTEAR Takma isim
NAM-I ŞERİF Mübarek isim, şerefli ad
NA'MA Rahatlık, nimet Minnet, ihsan ve atiyye İyi halde bulunmak
NA-MA'DUD f Sayılmaz, çok Sayısız
NA-MAĞLUB f Yenilmez, mağlub edilmez
NA-MAHDUD f Hudutsuz, sınırsız, sonsuz
NA-MAHREM f Aralarında evlenmeğe mâni olacak kadar yakınlık bulunmayan Şer'an evlenmeğe mâni akrabalığı olmayan erkek veya kadın * Yabancı
NA-MAHREMİYET f Namahremlik
NA-MAHSUR f Sonu olmayan, sınırlanmamış, sonsuz
NA-MAKBUL f Makbule geçmez, kabul olmayan Kabul edilmeyen
NA-MA'KUL f Akla uygun gelmeyen Akıl almayan Mâkul olmıyan
NA-MA'LUM f Bilinmiyen, bilinmemiş, ma'lum olmayan
NAMAN (Nam C ) f İsimler, adlar
NA'MAN Tâif yolunda Arafata çıkar bir derenin adı
NA-MA'RUF f Tanınmayan, bilinmeyen, ma'ruf olmayan
NA-MARZİ f Beğenilmeyen, arzu ve isteğe uygun olmayan
NA-MATBU f Basılmamış, tab edilmemiş yazı
NAM-AVER (C : Nam-âverân) f Ünlü, meşhur, ad salmış
NAM-ÂVERÂN (Nam-âver C ) Namlı kişiler, ad salmış kimseler, ünlüler, meşhurlar
NAMAZ f İslâmın beş şartından birisidir * Duâ * Zikir * Kur'an * Kunut * Rüku * Salât * Şükür * Tesbih * Secde * Hamd (Bak: Salât - Târik-üs salât)(Arkadaş! Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet ve ulvi bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe'nindendir Namazın erkânı, "Fütühat-ı Mekkiye"nin şerhettiği gibi, öyle esrarı hâvidir ki, her vicdanın muhabbetini celbetmek, namazın şe'nindendir Namaz, Hâlik-ı Zülcelâl tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlerde mânevi huzuruna yapılan bir davettir Bu davetin şe'nindendir ki, her kalb, kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin Ve mi'racvari olan o yüksek münâcâta mazhar olsun Namaz; kalblerde azamet-i İlâhiyyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlâhiyyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbâniye imtisal ettirmek için yegâne İlâhî bir vesiledir Zaten insan, medeni olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlâhîye muhtaçtır O vesileye müracaat etmeyen veya tenbellikle namazı terkeden veyahut kıymetini bilmeyen; ne kadar câhil, ne derece hâsir, ne kadar zararlı olduğunu bilâhare anlar, ama iş işten geçer İ İ )
NAMAZGÂH Namaz kılınan yer İbadetgâh Eskiden şehir dışında, kırda ve sed üzerinde mihrab konulmak suretiyle namaz kılınmak için yapılan yere verilen addır * Bir kasabanın bütün halkını bir arada bulunduran geniş sahaya da bu ad verilirdi Bayramlarda ve fevkalâde günlerde kasaba ve civar köyler halkı hep birden orada toplanırlardı
NAMAZGÜZAR f Namazlarını kılan, namazlarını eda eden
NAMBERDAR f Şanlı, ünlü, ad salmış, meşhur
NAMCU(Y) (C : Namcuyân) f Nam arayan * Yiğit
NAMCUYÂN (Namcu C ) f Ün arayanlar, nam arayanlar * Yiğitler, kahramanlar
NAMDAR f Ünlü, şöhretli, meşhur
NAMDARÂN (Namdar C ) Ünlüler, namlılar, meşhurlar
NAMDARÎ f Namdarlık, ünlülük, meşhur olma
NAME f Mektub Risale Kitap
NAME-İ HİCRAN Hicrân mektubu Ayrılık, mektubu
|