Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NA-PERVA f Pervasız, korkusuz, aldırışsız, çekinmez * Sersem
NA-PESEND f Beğenilmez
NA-PEYDA f Görünmeyen, açıkta değil, belirsiz
NA-PEZİR f Olmaz, olamaz, kabul etmez
NA-PUHTE f Ham, çiğ, pişmemiş * Mc: Acemi, tecrübesiz, toy
NAR (C : Niran, envar, niyere, niyâr) Ateş Cehennem * Bir meyve adı * Mc: Allahın gadabı * Yakıcı, azab verici her şey Şer Dalâlet Sefâhet
NAR-I BEYZA "Akkor, beyaz ateş" mânâsında olan bu tâbir fizikte: 1800 derece kadar olan hararette erimeyen cismin sıcaklık hâli demektir * Bir meyve adı (Hikmet-i tabiiyede nâr-ı beyza hâlinde ateşin bir derecesi var ki; harareti etrafına neşretmiyor ve etrafındaki harareti kendine celbettiği için, şu tarz bürudetle, etrafındaki su gibi mâyi şeyleri incimad ettirip, mânen bürudetiyle ihrak eder İşte zemherir, bürudetiyle ihrak eden bir sınıf ateştir Öyle ise, ateşin bütün derecâtına ve umum envâına câmi olan Cehennem içinde, elbette zemherir'in bulunması zaruridir S )
NAR-I HAYAT Canlıya lüzumlu bulunan sıcaklık Vücudun harareti (Bak: Hararet-i gariziye)
NA'R Çağırmak * Haykırmak * Burun içinden çıkan ses * Gitmek * Firar, kaçmak * Galeyan
NA'RA (C : Na'rât) Yüksek sesle uzun uzun bağırma * Tar: Eskiden yangına giderken ve dönerken kalabalık caddelerde, geçitlerde, dönemeçlerde, meydanlarda tulumbacıların içlerinden "naracı" adı verilen birinin bağırması yerinde kullanılır bir tâbirdir Nâra atmakla yangın münasebetiyle sokağa fırlayan halkı çiğnenmekten kurtarmak için insanî bir maksad tâkib edilmekle beraber, daha ziyade caka satılırdı (O T D S )
NA-RAST f Eğri Doğru olmayan
NA'RAT (Bak: Na'ra)
NARBAC Nar aşı
NARBÜN f Nar ağacı
NARCİL Hindistan cevizi
NARCİS Nergis
NARCİSTAN Nergislik
NARÇİL f Hindistan cevizi Ceviz-i Hindî
NARDA f Lâyık değil
NARDAN f Gözyaşı damlaları * Nar tâneleri * Mangal
NARDENK f Erik, nar, elma, kızılcık gibi meyvelerden çıkarılan ekşimsi pekmez
NARDEŞİR Tavla oyunu
NA'RE Nâra Yüksek sesle uzun uzun bağırma Çağırma Haykırma * Burun içinden çıkan ses
NA'RE-ENDÂZ f Nâra atan Yüksek sesle uzun uzun bağıran
NA-REFTE f Gidilmemiş, geçilmemiş Kimsenin gidip geçmediği yer
NARENC f Portakal * Turunç
NARENCÎ Turunç renginde
NARENCİYE Turunçgiller (Mandalina, portakal, limon gibi meyveler )
NARENEC (Nârnic) Hindistan'da yetişen ve turunç ağacına benzeyen bir ağaç
NA-RESA f Yetişmemiş, ham * Uygun ve münasib olmayan
NA-RESAYÎ f Uygunsuzluk, münasebetsizlik * Hamlık
NA-RESİDE Yetişmemiş, körpe * Büluğa ermemiş
NA-REŞİD f Kemâle ermemiş, olgunlaşmamış
NA-REVA Yakışıksız, reva olmayan Münâsib ve lâyık olmayan
NA'REZEN f Nâra atan Yüksek sesle uzun uzun bağıran
NARGİL f Hindistan cevizi
NARH (Aslı "Nirh" dir) Yiyecek maddelerine belediyenin koyduğu fiat
NARÎ (Bak: Nariyye)
NARİN f İnce, zayıf, nazik * İç oda
NARİS f Ham meyva
NARİYYE Nar ile alâkalı, nara mensub Ateşten, yanıp tutuşur, patlar olan şey
NARKOTİK yun Afyon, morfin gibi uyuşturucu maddelerin genel adı
NAS f İnsanlar
NAS SURESİ Kur'an-ı Kerim'de 114 Sure (Bak: Muavvezetân)
NA'S Uykusu gelmek Uyku bastırmak
NAS Iraklık, uzaklık
NASA Kaldırmak * Engel olmak, men'etmek
NASAB Dert * Zahmet, meşakkat
NA-SAF f Saf ve hâlis olmayan Saf olmayıp karışık olan
NASAF Hizmetçi, uşak
NASAFE Hizmet etmek
NASAHA Öğüt vermek, nasihat etmek
NASAİB (Nasibe C ) Dikili taşlar
NASAL Temrenci
NA'SAN Uykusu gelmiş olan adam
NASARA Hristiyanlar Nasraniler Hz İsa'ya (A S ) ilk önceleri Nâsıra Karyesindeki ahali yardım ettiklerinden, onlara "Nasara" ismi verilmiştir
NA-SAVAB f Doğru olmayan, yanlış
NASAYİH (Nasihat C ) Nasihatlar Öğütler
NA-SAZ f Münasebetsiz uygunsuz, uymaz
NA-SAZÎ f Uygunsuzluk, münasebetsizlik, uymazlık
NA-SAZKÂR f Uygun görmeyen, muhâlif * Beklenmemiş, işitilmemiş * Münâsebetsiz işle uğraşan
NA-SAZKÂRÎ f Uygunsuz iş yapma, münâsebetsiz iş görme * Zıtlık, uygunsuzluk
NASB Dikme Bir rütbe alma Bir memurluğa tayin edilme * Gr: Arapçada kelimenin i'rabının mensub ( üstün) olması, yani; (e, a) diye okunuşu
NASB-ÜL AYN Göz dikilmesi Bir şeye hırsla ve şiddetli arzu ile bakmak, göz dikmek
NASBA Doğru boynuzlu koyun ve keçi
NASBETMEK Kelimenin son harfinin harekesini (E) diye okutmak * Tâyin etmek
NA'SEL Erkek sırtlan * Uzun sakallı bir kimsenin adı
NA'SELE Yaşlıların yürüyüşü
NA-SENCİDE f Ölçülmemiş, tartılmamış * İyi düşünülmemiş * Değerlenmemiş
NASERE f Ayarı bozuk para
NA-SEZA f Münasib olmayan, lâyık olmayan
NASFET (Nasafet) İnsaf Haklılık Bir şeyin yarısını almak Hakkaniyet İnsanları, kanunların şümulüne girmeyen hakları te'min ve ifasına zorlayan fotri adâlet hissi
NASI' Her nesnenin hâlisi * şiddetli beyaz olan
NASIBE (Bk: Nasibe)
NASIF Geo: Açıyı iki eşit parçaya bölen doğru Açı ortayı
NASIFE (C : Nevâsıf) Su mecrası, su yolu
NASIH (Bak: Nâsih)
NASIR Yardımcı, yardım eden, nusret veren Resül-i Ekrem'in (A S M ) bir ismi
NASIRÎN (Nâsır C ) Yardım edenler, yardımcılar
NASİ Unutan, nisyan eden
NASİB Nasbeden, bir şeyi bir şeye diken * Gr: Harfi (e) diye üstün okutan
NASİB Pay, hisse, kısmet * Bir kimsenin elde edebildiği şey
NASİBDAR f Nasibi olan Hissedar
NASİBDAŞ f Hissede beraber, nasipte eş olan
NASİBE Müfrit Haricîlerden ve Emevîlerden ve Hz Ali'ye (R A ) çok muhalif olan zümrenin adı
NASİBE (C : Nesâib) Yollara dikilen işaret taşı Bir yere dikilen taş
NASİC (Nesc den) Dokuyan, nesceden * Düzenleyen, tertib eden, sıralayan
NASİF Baş örtüsü
NASİH (Nesh den) Battal eden, hükümsüz bırakan * Kitabın kopyasını çıkaran
NASİH Nasihat eden, öğüt veren * İçi temiz adam
NASİH (Nâsiha) (Nush dan) Öğüt veren, nasihat eden (  Hastalık ise birden gözünü açtırır Vücuduna ve cesedine der ki: "Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var Gururu bırak, seni yaradanı düşün Kabre gireceğini bil, öyle hazırlan " İşte hastalık bu nokta-i nazardan hiç aldatmaz bir nâsih ve ikaz edici bir mürşiddir Ondan şekva değil, belki bu cihette ona teşekkür etmek; eğer fazla ağır gelse sabır istemek gerektir L )
NASİHÂNE f Öğüt vererek, nasihat ederek
NASİHAT İbret verici ders, tavsiye, ihtar, öğüt
NASİHAT-ÂMİZ f İçinden öğüt alınacak söz
NASİHATGER f Nasihat eden, öğüt veren
NASİHATKÂR f Nasihat eden, öğüt veren
NASİHAT-NÂPEZİR f Nasihat dinlemez, öğüt tutmaz
NASİHATPEZİR f Nasihat tutar, öğüt tutar, öğüt dinler
NASİK (Nesak dan) Düzenleyen, tertib eden
NASİK Allah yolunda ibâdet eden, dine bağlı, zâhid
NASİL Çenelerin altından boyun ile başın kavuştuğu yerde olan mafsal
NASİL Kıl dökücü ilâç
|