Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (N Harfi)-Osmanlıca Sözlük (N Harfi)İle İilgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (N Harfi) NA-SİPAS f Nankör Şükretmeyen
NASİR Nesir yazan * Saçan, yayan
NASİR Nusret eden, zafer veren Yardımcı Muin
NASİYE Çehrenin gösterişi, alın, yüz
NASİYE-PİRA f Alnı süsleyen
NASİYESÂ f Alnını yere süren
NASİYE-SÂZÎ f Alnını yere sürme
NASİYY Yaş ot
NASİYYE Nass oluş Kat'ilik, şüphesizlik, kesinlik (Bak: Nass)
NASL Okun ucundaki sivri demir okun uçmasına yardım eden kanatlar
NASNAA Depretmek * Devenin, kalkarken dizi üstünde çok eğlenmesi
NASR Yardım, üstünlük, yenme, galip kılma * Yağmurun her yeri sulaması
NASR SURESİ Kur'an-ı Kerim'deki 110 Sure İza-câe veya Tevdi' Suresi de denir
NASRANİ Hristiyanlıkla alâkalı ve ona mensub olan Hristiyanlardan olan (Bak: Nasara)
NASRANİYET Hristiyanlık (Nasraniyet, ya intifa veya ıstıfa edip İslâmiyete karşı terk-i silâh edecektir Nasraniyet, bir kaç defa yırtıldı, protestanlığa geldi Protestanlık da yırtıldı, tevhide yaklaştı Tekrar yırtılmağa hazırlanıyor, ya intifa bulup sönecek veya hakiki Nasraniyetin esasını câmi' olan Hakaik-ı İslâmiyeyi karşısında görecek, teslim olacaktır İşte bu sırr-ı azime Hz Peygamber (A S M ) işaret etmiştir ki; "Hz İsa nâzil olup gelecek, ümmetimden olacak, şeriatımla amel edecektir " M )
NASREDDİN (Nasr-üd din) Dine yardımı dokunan
NASREDDİN HOCA (Mi: 1208 -1284) Mizahlı, güldürücü sözleri ile meşhur bir zâttır Akşehir, Sivrihisar Medreselerinde okumuş, Selçuklular zamanında yaşamıştır
NASRULLAH Allah'ın yardımı
NASS Kat'ilik, kesinlik, açıklık Te'vile ihtimali olmayan söz veya delil * Kur'ân-ı Kerim veya Hadis-i Şerifde bir iş ve mes'ele hakkında olan açıklık ve bu şekilde açık olan kelâm ve âyet Akide * Bir haberi kimden aldığını söyleyerek, en nihayet o haberi ilk söyleyene kadar nakledilişi isbat etmek Bazılarınca istihraç ve izhar mânâlarından me'huzdur Bir şeyin belâğ ve nihayetine denir Bundan başka: Delil, haber, seyr-i şedid, ref', hüccet, bürhan, zuhur mânalarına da gelir
NASS-I HADİS Hadisin açık, gerçek ifadesi Muhtemeli olmayan sağlam mânaya delâlet eden lâfız Delil mânâsına olan "Nass-ül fukaha" bundan alınmıştır
NASS-I KATI' Mânâsı açık olan Kur'an âyetlerinden delil olarak gösterilen âyet
NASSAH Terzi, hayyat
NASSÎ Nass'a ait Her türlü şübhe ve tereddüdün ve tenkidin üstünde tutulacak şekilde olan kesinlik, kat'ilik, açıklık Bedahet * Âyet ve hadisle doğruluğu sâbit olan
NASSİYE (yun: Dogmatizm) Fls: Bir görüşün doğruluğuna peşin olarak inanan ve bu inanışlarını tenkide tabi tutmayanların düşünüş tarzı Son heceleri  izm ile biten görüşler, taraftarlarınca peşin olarak kabul edildiklerinden birer dogmatik görüş örneğidir Meselâ; komünizm, materyalizm, darvinizim, birer dogmatizm mâhiyetindedirler İslâmda zorlama yoktur, inanç için bilgi ve tefekkür esastır Hakiki düşünce hürriyeti İslâmda vardır İslâm dışında   izmle biten görüşler önderlerini tartışılmaz otorite olarak kabul eder ve karşı görüşte olanlara her türlü baskı ve zulmü reva görürler
NAST Sükut Konuşurken dinlemek için susmak
NA-SUDE f Dinlenmemiş, istirahat etmemiş
NASUH Hâlis Temiz Kesin, kat'i * Çok nasihat eden
NASUHÎ (Nasuhiyye) Bozulmaz şekilde tövbe eden
NASUR Göz pınarında, mak'at havâlisinde ve diş etlerinde olur bir hastalık
NASUS (Bak: Nass)
NASUT İnsanlık İnsanlar ve onlarla alâkalı şeyler
NASUTÎ Dünya ile ilgili, insanlığa ait, insanlıkla ilgili
NASUTİYÂN İnsanlar
NA-SÜFTE f Delinmemiş, deliksiz
NASYE Her nesnenin iyisi
NA'Ş Kefene sarılıp tabuta konmuş ölü * Cansız vücud
NA-ŞAD f Sevinçli olmayan, mahzun, tasalı, kederli
NA-ŞADÎ f Hüzünlü ve kederli oluş, gamlılık
NA-ŞAYESTE f Lâyık olmayan Lâyık değil
NAŞIT Büyük yoldan ayrılan küçük yol * Vahşi sığır Bir burçtan başka burca varan yıldız * Neşeli ve şen adam
NAŞİ Neş'et eden, yeniden vücuda gelen, yetişen, yetişmiş * Delil, dolayı, ötürü, sebebiyle * Geceleyin meydana gelip zâhir olan şey * Yetişmiş oğlan veya kız
NAŞİB Hâfız * Ok sahibi İçine girip yapışan nesne
NAŞİD(E) (Neşide den) Şiir söyleyen, şiir okuyan, şiir yazan
NAŞİE Delil Zuhur * Gündüz veya gecenin evvelki saati * Uykudan sonra kalkmak hali ve uyanık olduğumuz hal
NA-ŞİKİB f Sabırsız
NA-ŞİKİBÂNE f Sabırsızlıkla
NA-ŞİKİBÂNÎ f Sabırsızlık
NA-ŞİKİBÎ f Sabırsızlık
NAŞİLE Eti az olan
NA-ŞİNAS f Bilmez, câhil * Tanımaz olan, tanımayan
NA-ŞİNİDE f Duyulmamış, işitilmemiş
NAŞİR Neşreden, yayan * Bir müellifin eserini bastırıp çıkartan Editör
NAŞİRE (C : Nevâşir) Kolu açan adale * Kuruyup yağmurdan yeşeren ot
NA-ŞİTA f Sabahtan beri hiç bir şey yememiş olma
NAŞİTAT Meleklerden bir tâife
NAŞİZ Karısına karşı çok zâlim olan koca * (Kalb) heyecanla coşma * Kalkmış, kabarmış, atan (damar)
NAŞİZE Kocasının hanesinden, izni olmaksızın çıkıp kendisini kocasından haksız yere men'eden kadın Bu çıkış hakikaten olabileceği gibi, hükmen de olabilir * Kabarmış, şişmiş
NA-ŞÜKÜFTE f Açılmamış, taze
NA-ŞÜSTE f Yıkanmamış
NAT' (NATA'-NIT') (C : Nütu'-Entâ') Sahtiyan döşek * Zahir olmak, âşikâre olmak, görünmek
NAT'-I ZEMİN Yer yüzü Sath-ı Arz
NA'T Medih ve senâ ederek, vasıflarını göstererek bir şeyi anlatmak * Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâmı medhederek yazılan kaside
NATAFAN Suyun seyelân etmesi, akması
NATAFE (C : Nutuf) Küpe
NATAKTE Söyledin (mânasına karşısındakine hitabdır)
VE Bİ-L HAKKI NATAKTE Hak ile söyledin, hakkı söyledin Haksın, sâdıksın (Zira o, Lâ ilahe illallah der, dâva eder Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nurani zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icma ederek mânen "Sadakte ve bi-l hakkı natakte" derler Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla te'yid edilen bir müddeaya parmak karıştırsın M )
NA-TAMAM f Tamamlanmamış, bitmemiş, yarı kalmış
NA-TAMAMÎ f Eksiklik, noksanlık
NATEF Bulaşmak * Fâsid olmak, bozulmak
NA-TERAŞ Mc: Terbiye görmemiş, kaba saba Yontulmamış
NATES (C : Entâs) Üstad, âlim
NA-TEVAN f (Bak: Na-tuvan)
NATFE (Nıtfe) : Kabarcık * Ufacık sivilce
NATH Süsmek Hayvanın, başı ile saldırması
NATIF Beyaz kaba helva
NATIH (C : Nevâtıh) Boynuzuyla vuran, süsen hayvan * Keder, sıkıntı, elem, mihnet
NATIK Konuşan Söz eden, söyleyen, beyan eden İdrak eden Bildiren Fikir ederek düşünen * Altın ve gümüş gibi olan mal
NATIKA (Nutk dan) Düşünüp söylemek hassası Fesahat ve belâgatta söyleme kuvveti Talâkat-ı lisan, güzel konuşabilme kabiliyeti
NATIKA-İ CEMİYET Cemiyetin nâtıkası, yâni: Söz söyleme kudreti
NATIKAPERDAZ f Düzgün ve te'sirli söz söyleyen
NATIKIYYET Konuşmaklık, söz söylemeklik
NATIR (Nâtur) Bekçi Bağ ve bostan bekçisi
|