Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #48
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUAKAB Cezalandırılmış
MUAKABE Bir kimseyi cezalandırma Cezaya çarpma
MUAKADE (Akd den) Mukavele yapma Akid yapma Anlaşma
MUAKARA Nefret etmek
MUAKIB Cezalandıran * Takibeden
MUAKİD Birbiriyle akid yapan, sözleşen
MUAKKAB (Akab dan) Ardına düşülmüş, tâkib olunmuş, peşinden gidilmiş
MUAKKAD İnce ve müşkil olan Zor anlaşılan söz * Ukdeli, düğümlü
MUAKKID Düğümleyen, sihir yapan, cadı
MUAKKİB Ardına düşen, takib eden, ardından koşan * Tağyir ve ibtal eden
MUAKKİBÂT Gece ve gündüz melâikesi * Namazı müteakib otuz üçer defa tekrar edilen tesbih (Bak: Tesbih)
MUAKKİBÎN Tâkipçiler, arkasından koşanlar, ardından gelenler
MUALEBE Erkeğin, karısı ile oynaması
MUALECAT Tedâviler, ilâç kullanmalar * Bir hususta çalışmalar
MUALECE Bir hususa çalışıp devam etmek * Hastaya bakmak İlâç kullanmak, ilâç vermek * Bir işe teşebbüs, bir işe girişmek
MUALLA Yüksek, yüce, âli Makamı ve rütbesi yüksek
MUALLAK Askıda Hakkında karar verilmemiş, hallolunmamış * Havada boşta duran * Sürüncemede kalmış iş * Edb: Açık hece, bir vokalle okunan hece (Bak: Müsned)
MUALLEKA (C: Muallekat) Askılar Henüz karar verilmemiş olanlar * Kocası kaybolan kadın * İslâmiyet'ten evvel Arabların meşhur edib ve şâirlerinin Kâbe duvarına astıkları yazılar ve şiirler
MUALLEKAT-I SEB'A (Yedi askı) Kur'ân henüz nâzil olmadan, câhiliyet devrinde meşhur Arap şâirlerinin en beğenilmiş şiirlerinden, Kâbe'nin duvarına astıkları yedi meşhur kaside(Ceziret-ül Arab ahalisi o asırda ekseriyet-i mutlaka itibariyle ümmi idi Ümmilikleri için mefâhirlerini ve vukuat-ı tarihiyelerini ve mehâsin-i ahlâka yardım edecek durub-u emsâllerini kitabet yerine şiir ve belâğat kaydiyle muhafaza ediyorlardı Mânidar bir kelâm, şiir ve belâgat cazibesiyle eslâftan ahlâfa hafızalarda kalıp gidiyordu İşte şu ihtiyac-ı fıtri neticesi olarak o kavmin mânevi çarşı-yı ticaretlerinde en ziyade revac bulan, fesâhat ve belâgat metâı idi Hattâ bir kabilenin beliğ bir edibi, en büyük bir kahraman-ı millisi gibi idi En ziyâde onunla iftihar ediyorlardı İşte İslâmiyetten sonra âlemi zekâlariyle idare eden o zeki kavim, şu en revaçlı ve medar-ı iftiharları ve ona şiddet-i ihtiyaçla muhtaç olan belâgatta akvâm-ı âlemden en ileride ve en yüksek mertebede idiler Belâgat, o kadar kıymetdar idi ki, bir edibin bir sözü için iki kavim büyük muharebe ederdi ve bir sözüyle musâlaha ediyorlardı Hattâ onların içinde "Muallekat-ı Seb'a" nâmiyle yedi edibin yedi kasidesini altınla Kâbe'nin duvarına yazmışlar, onunla iftihar ediyorlardı İşte böyle bir zamanda, belâgat en revaçlı olduğu bir anda Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan nüzul etti Nasılki, zamân-ı Musâ Aleyhisselâm'da sihir ve zaman-ı İsâ Aleyhisselâm'da tıb revaçta idi Mu'cizelerinin mühimmi o cinsten geldi İşte o vakit bülegâ-yı Arabı, en kısa bir suresine mukabeleye dâvet etti: $ fermaniyle onlara meydan okuyor Hem der ki: "İman getirmezseniz mel'unsunuz Cehennem'e gireceksiniz" Damarlarına şiddetle vuruyor Gururlarını dehşetli surette kırıyor O kibirli akıllarını istihfaf ediyor Onları bidâyeten idam-ı ebedî ile ve sonra da Cehennem'de idâm-ı ebedî ile beraber dünyevî idam ile de mahkûm ediyor Der: "Ya muâraza ediniz, yahut can ve malınız helâkettedir"İşte eğer muâraza mümkün olsaydı acaba hiç mümkün mü idi ki, bir iki satırla muâraza edip dâvâsını ibtal etmek gibi rahat bir çare varken, en tehlikeli, en müşkilâtlı muharebe tariki ihtiyar edilsin! Evet o zeki kavim, o siyasi millet ki, bir zaman âlemi, siyasetle idare ettiği halde, en kısa ve rahat ve hafif bir yolu terketsin! En tehlikeli ve bütün mal ve canını belâya atacak uzun bir yolu ihtiyar etsin, hiç kabil midir? Çünki: Edipleri, birkaç hurufatla muâraza edebilseydi; Kur'an, dâvasından vazgeçerdi Onlar da maddi ve mânevi helâketten kurtulurlardı Halbuki, muharebe gibi dehşetli, uzun bir yolu ihtiyar ettiler Demek, muâraza-i bilhuruf mümkün değildi, muhaldi Onun için muharebe-i bissüyufa mecbur oldular Hem, Kur'anı tanzir etmek, taklidini yapmak için gayet şiddetli iki sebep var Birisi, düşmanın hırs-ı muârazası; diğeri, dostlarının şevk-i taklididir ki, şu iki sâik-ı şedid altında milyonlar Arabi kitablar yazılmış ki hiçbirisi ona benzemez Âlim olsun, âmi olsun her kim O'na ve onlara baksa kat'iyyen diyecek ki: "Kur'an, bunlara benzemez Hiçbirisi onu tanzir edemez" Şu hâlde, ya Kur'an, bütününün altındadır Bu ise bütün dost ve düşmanın ittifakıyla battaldır, muhaldir Veya Kur'an, o yazılan umum kitabların fevkindedir S)
MUALLEKİYYET Muallak olma, askıda oluş, boşta durma
MUALLEL Sakat, eksik, noksan * Hasta, illetli
MUALLEM Ta'lim görmüş, ta'limli
MUALLEM ASKER Tâlim görmüş asker
MUALLÎ Yücelten, yükselten * Sağılır davarın sağ tarafından sağmaya varan kişi
MUALLİL Ta'lil eden Sonradan bir sebeb ve bahane ileri süren * Eyyam-ı acuzdan bir gün
MUALLİM Ta'lim eden, öğreten, ilim öğreten
MUALLİMÂT Öğretici kadınlar, kadın hocalar
MUALLİME Hanım hoca Öğreten ve tâlim eden kadın veya kız
MUALLİMÎN Muallimler Hocalar, ta'lim edenler, öğretenler
MUAMELAT (Muâmele C) Muameleler
MUAMELE (C: Muâmelât) Hatt-ı hareket Davranma, davranış Birbiri ile iş görme, amel etme Alış veriş * Resmi dairelerde yapılan herhangi bir iş
MUAMERE İmaret etmek
MUAMİL (Amel den) İş yapan Muamele yapan Muameleci
MUAMMA (Amâ dan) Anlaşılmaz iş Karışık şey Bilinmeyen hâl
MUAMMEM Başı sarıklanmış İmamelenmiş Sarıklı olan
MUAMMER Ömür süren Çok yaşamış Uzun ömürlü, bahtlı
MUAMMERÎN (Muammer C) (Ömr den) Muammerler Uzun ömürlü kimseler
MUANAKA Birbirinin boynuna sarılma Kucaklaşma
MUAN'AN An'aneli Senedli Kimden kime haber verildiği şâhid ve râvilerin isimleri ile bildirilmiş olarak
MUANAT Bir şeyin zahmetini çekme * Bir nesneyi dikkatle göz altında bulundurma Ona göz kulak olma
MUANBER (Anber den) Güzel kokan Güzel kokulu
MUANEDE (Anud dan) İnad etme, ayak direme
MUANIK Birbirinin boynuna sarılan Kucaklaşan
MUANİD İnadcı Kimseye uymayan Dediğini yapmak isteyen
MUANİK (Unk dan) Birbirinin boynuna sarılan, kucaklaşan
MUANNE Muhâlefet etmek, karşı gelmek
MUANNİD İnadcı Muânid
MUANNİF Ta'nif eden Şiddetle azarlayan
MUANVEN İsim sahibi Ünvanlı Ünvan verilen Meşhur Tantanalı
MUAR Ödünç alınmış olan mal
MUARAZA Bir şeyden yan verip sapmak * Biri ile yarışmak * Birbirine karşı gelmek Sözle karşılıklı mücadele Söz mücadelesi
MUARAZA-İ BİL-HURUF Söz, yazı veya fikir ile birisine karşı gelmek Sözlü mücâdele (Bak: Muallekat-ı seb'a)
MUARAZA-İ BİS-SÜYUF Kılınçla, kuvvetle, silâhla mücadele etmek Silâhla karşı koymak
MUARE Zarar etmek
MUAREFE Karşılıklı görüşme ve tanışma * Gr: Nekre olmayan kelime Muayyen ve harf-i târifli olmak (Bak: Lâm)
MUAREKAT (Muâreke C) (Ark dan) Vuruşmalar, savaşlar, kavgalar
MUAREKE (C: Muârekât) Kavga Vuruşma Muharebe Döğüşme
MUARIZ Bir şeyden yan çizen Muâraza eden Karşı gelen (Bak: Münâkaşa)
MUARIZ-ÜL KELÂM (Bak: Maarîz-ül kelâm)
MUARIZÎN (Muârız C) Muârızlar, muhalifler Karşı gelenler
MUARRA Fenalıktan uzak Boş Beri Yüksek Temiz Çıplak
MUARREB Arablaştırılmış Arablaşmış
MUARREF Târif edilmiş, anlatılıp bildirilmiş Bildik Belli Bilinen * Gr: Harf-i târifli kelime * Mat: Sınırlı Hududlu
MUARRES Çömlek koyacak yer Gecenin geç vakitlerinde inilecek yer
MUARRIK (Arak dan) Tıb: Terletici ilâç
MUARRIZ Dokunaklı söz söyliyen
MUARRİF Târif edici Anlatıcı İzah edip bildirici Tanıtan Tercüman
MUARRİFÂN (Tesniye şeklindedir) İki tarif edici * f Tarif ediciler Muarrifler
MUARRİYE Hekim bıçağı
MUASAME Hıfzetmek, korumak
MUASARA (Muâsarat) (Asr dan) Muâsır olma Aynı asır ve zamanda yaşama
MUASAT İtâatsizlik etme Baş kaldırma İsyân etme
MUASERE Fakirlik * Zorluk, güçlük
MUASFER Usfur ile boyanmış nesne

Alıntı Yaparak Cevapla