Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUGTEMİZ Gammazlıyan
MUGTENEM (Ganimet den) Ganimet olarak alınmış
MUGTENİM Ganimet olarak alan Bedava alan Ganimet bilen
MUGTERİB (Gurub dan) Batan, gurub eden * Gurub * (Gurbet den) Gurbete giden Gurbete çıkan
MUGTERİF Elini daldırarak avucuyla su alan
MUGTERİK Batan, suda boğulan, garkolan
MUGTESİL (Gusl den) Yıkanan, gusleden
MUGVE (C: Mugveyât) Canavarı düşürüp yakalamak için kazıp ağzını örttükleri kuyu
MUGZİB (Gazab dan) Gazaba getiren, kızdıran
MUHAB Kendisinden ürkülüp korkulan
MUHABA Korku, perva, havf, çekingenlik
MUHABBET Sevgi, sevme * Sohbet Ruhun, kendisinden lezzet duyduğu şeye meyletmesi (Zıddı: Buğzetme ve adavettir )(Eğer denilse: Al-i Beyt'e muhabbeti, Kur'an emrediyor Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm çok teşvik etmiş O muhabbet, Şialar için belki bir özür teşkil eder Çünki ehl-i muhabbet, bir derece ehl-i sekirdir Ne için Şialar hususan Râfızîler, o muhabbetten istifade etmiyorlar; belki, işâret-i Nebeviye ile o fart-ı muhabbetten mahkûmdurlar Elcevab: Muhabbet iki kısımdır:Biri : Mâna-yı harfiyle, yâni; Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm hesabına, Cenab-ı Hak nâmına, Hazret-i Ali ile Hasan ve Hüseyin ve Âl-i Beyt'i sevmektir Şu muhabbet Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetini ziyadeleştirir Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine vesile olur Şu muhabbet meşrudur, ifratı zarar vermez, tecavüz etmez, başkalarının zemmini ve adavetini iktiza etmez İkincisi : Mâna-yı ismiyle muhabbettir Yâni: Bizzat onları sever Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm'ı düşünmeden Hazret-i Ali'nin kahramanlıklarını ve kemâlini ve Hazret-i Hasan ve Hüseyin'in yüksek faziletlerini düşünüp sever Hattâ Allah'ı bilmese de, Peygamber'i tanımasa da yine onları sever Bu sevmek, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın muhabbetine ve Cenab-ı Hakk'ın muhabbetine sebebiyet vermez; hem ifrat olsa, başkaların zemmini ve adavetini iktiza eder İşte işaret-i Nebeviye ile, Hazret-i Ali hakkında ziyade muhabbetlerinde, Hazret-i Ebu Bekir-is Sıddık ile Hazret-i Ömer'den teberri ettiklerinden hasârete düşmüşler Ve o menfi muhabbet, sebeb-i hasârettir M )
MUHABBETDARANE Muhabbete yakışır şekilde
MUHABBETKÂR Muhabbetli, sevgi gösteren
MUHABBETNAME f Sevgisini bildiren yazılı kâğıt Aşkını bildiren yazı
MUHABBETULLAH Cenab-ı Hakk'a karşı beslenen ihlâslı sevgi (  Sende, senin nefsine olan şedid muhabbetin O'nun zâtına karşı muhabbet-i zâtiyedir ki, sen su-i istimal edip kendi zâtına sarfediyorsun Öyle ise, nefsindeki eneyi yırt, hüveyi göster Ve kâinata dağınık bütün muhabbetlerin, O'nun esmâ ve sıfâtına karşı verilmiş bir muhabbettir Sen su-i istimal etmişsin, cezasını da çekiyorsun Çünkü yerinde sarfolunmayan bir muhabbet-i gayr-i meşruanın cezası, merhametsiz bir musibettir Rahman-ür-Rahim ismiyle hurilerle müzeyyen Cennet gibi senin bütün arzularına câmi' bir meskeni, senin cismani hevesatına ihzar eden ve sair esmâsiyle senin ruhun, kalbin, sırrın, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedi ihsanatını, o cennette sana müheyya eden ve her bir isminde mânevi çok hazine-i ihsan ve kerem bulunan bir Mahbub-u Ezelinin, elbette bir zerre muhabbeti, kâinata bedel olabilir Kâinat O'nun bir cüz'i tecelli-i muhabbetine bedel olamaz S )(Velâyet yollarının ve tarikat şubelerinin en mühim esası ihlâsdır Çünkü, ihlâs ile hafi şirklerden halâs olur İhlâsı kazanmıyan, o yollarda gezemez ve o yolların en keskin kuvveti, muhabbettir Evet muhabbet; mahbubunda bahaneler aramaz ve kusurlarını görmek istemez Ve kemâline delâlet eden zayıf emâreleri, kavi hüccetler hükmünde görür Dâima mahbubuna tarafdardır İşte bu sırra binaendir ki, muhabbet ayağı ile marifetullaha teveccüh eden zâtlar şübehata ve itirâzata kulak vermezler, ucuz kurtulurlar Binler şeytan toplansa, onların mahbub-u hakikisinin kemâline işaret eden bir emareyi, onların nazarında ibtal edemez Eğer muhabbet olmazsa, o vakit kendi nefsi ve şeytanı ve harici şeytanların ettikleri itirazât içinde çok çırpınacak Kahramancasına bir metanet ve kuvvet-i imân ve dikkat-ı nazar lâzımdır ki, kendisini kurtarsın İşte bu sırra binaendir ki, umum meratib-i velâyette, mârifetullahtan gelen muhabbet, en mühim mâye ve iksirdir Fakat muhabbetin bir vartası var ki, ubudiyyetin sırrı olan niyazdan, mahviyetten, naza ve dâvaya atlar, mizansız hareket eder Mâsiva-yı İlâhiyeye teveccühü hengâmında, mâna-yı harfîden mâna-yı ismîye geçmesi ile, tiryak iken zehir olur Yâni gayrullahı sevdiği vakit Cenab-ı Hak hesabına ve onun nâmına, onun bir âyine-i esmâsı olmak ciheti ile rabt-ı kalb etmek lâzım iken; bazan o zâtı o zât hesabına kendi kemâlât-ı şahsiyesi ve cemâl-i zâtîsi nâmına düşünüp, mâna-yı ismîyle sever Allah'ı ve Peygamber'i düşünmeden yine onları sevebilir Bu muhabbet, muhabbetullaha vesile değil, perde oluyor Mâna-yı harfî ile olsa, muhabbetullaha vesile olur, belki cilvesidir denilebilir M )( $ âyetinde i'cazlı bir îcaz vardır Çünki çok cümleler, bu üç cümlenin içinde dercedilmiştir Şöyleki: Şu âyet diyor ki: "Allah'a (Celle Celâluhu) imanınız varsa elbette Allah'ı seveceksiniz Mâdem Allah'ı seversiniz, Allah'ın sevdiği tarzı yapacaksınız Ve o sevdiği tarz ise, Allah'ın sevdiği zâta benzemelisiniz Ona benzemek ise, ona ittiba etmektir Ne vakit ona ittiba etseniz Allah da sizi sevecek Zâten siz Allah'ı seversiniz, tâ ki, Allah da sizi sevsin" L )
MUHABERAT Muhabereler Haberleşmeler Haberleşme yapan dâireler
MUHABERE Haberleşme Karşılıklı birbirine haber verme
MUHABERE MEMURU Telgrafçı
MUHABİR Haber veren, haberci * Gazeteye havadis gönderen kimse
MUHACAT (Hecv den) Birbirini hicvetme Karşılıklı olarak birbirlerini yerme
MUHACAT Bilmece hususunda birbiriyle zekâ yarışına çıkma
MUHACCE (Hüccet den) İddiâ edip münakaşa ederek deliller ve hüccetler gösterme İsbatlar gösterme
MUHACCEB Perdelenmiş, tecrid edilmiş Perde ile ayrılmış
MUHACCEL Ayağı sekili, beyazlı at * Gerdeğe konulmuş
MUHACERE Birbirini men'etmek, birbirine engel olmak
MUHACCİL (Haclet den) Utandıran, tahcil eden
MUHACEMAT Hücumlar, üşüşmeler Her taraftan ve birden hücum etmeler
MUHACEME Hücum etme, saldırma
MUHACERAT Göç etmeler, hicretler Muhacirlik
MUHACERET (Hicret den) Hicret etme, göç etme, göçme
MUHACET (Hecv den) Karşılıklı olarak birbirini hicvetme, yerme
MUHACEZE Fısıldamak
MUHACİM Hücum eden, saldıran
MUHACİMÎN (Muhâcim C ) Hücum edip saldıranlar, üşüşenler
MUHACİR Göç eden, bir memleketten kalkıp, başka bir yere yerleşen * Mc: Allah'ın yasak ettiğinden uzaklaşan
MUHACİRÎN Göç edenler, hicret edenler İslâmiyetin ilk zuhurunda İslâm olanlardan Mekke'den Medine'ye hicret eden sahâbeler (Bak: Ensar)
MUHADAA(T) (Had' dan) Aldatma, hile yapma, oyun etme
MUHADAT Hediyeleşmek Karşılıklı olarak hediyeler vermek
MUHADDA' Aldana aldana bilgi ve tecrübe sâhibi olan
MUHADDAB Boyanmış
MUHADDAR Yeşil renkle boyanmış Rengi yeşil yapılmış
MUHADDE (Hadde den) Bilenmiş * Sınırlanmış, belirlenmiş, hudutlandırılmış
MUHADDE Muhâlefet, uyuşmazlık
MUHADDEB Kamburlu, tümsekli, üstü yumru olan Dürbin camı gibi yumru olan
MUHADDED Sınırı belirtilmiş olan Sınırlanmış, tahdid edilmiş
MUHADDED Eti buruşmuş olan
MUHADDER (Muhaddere) Kapalı, örtülü * Nâmuslu müslüman kadını
MUHADDES Haber verilmiş Tahdis olunmuş, şükranla bildirlimiş Sadık-ül hads olan kimse * Her zan, tahmine feraseti isabetli olan * Nakil ve rivayet edilmiş olan
MUHADDİD Keskinleştirici, bileyici * Sınırlıyan, sınırını tâyin eden Tahdid eden Hududlandıran
MUHADDİR Şişiren, kabartan
MUHADDİR(E) Uyuşturucu ilâç
MUHADDİRAT (Muhaddire C ) Uyuşturucu ilâçlar
MUHADDİS Hadis ilminin bir çok usul ve füruunu bilen zât Peygamber Efendimizin (A S M ) hâl ve sözlerini bize nakleden ve hadis ilminin mütehassısı
MUHADDİSÎN Hadis ilmiyle uğraşan eskiden gelmiş büyük ve kâmil zâtlar Peygamberimizin (A S M ) sözünü işiterek bildirenler (Bak: Hâfız)
|