Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #56
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (M Harfi)-Osmanlıca Sözlük (M Harfi)İle İlgili Kelimeler...



RE: Osmanlıca Sözlük (M Harfi) MUHTELEF-ÜN FİH Hakkında ihtilâf olunan mes'ele
MUHTELİ' Kocasından boşanan kadın İhtilâ eden kadın
MUHTELİB Hilekâr, aldatıcı, hile yapan, dalavereci
MUHTELİC (Halecân dan) (Kendi elinde olmıgirsin bir tarafına !!!) titreyen
MUHTELİF(E) Çeşitli Bir türlü olmayan Birbirine uymayan
MUHTELİF-ÜL CİNS Çeşit çeşit cinste Muhtelif cinste
MUHTELİK Tıraş eden
MUHTELİK Yalancı Yalan uyduran
MUHTELİM İhtilâm olmuş
MUHTELİS Beylik maldan çalan Çalıp çırpan
MUHTELİSÂNE f Çalarcasına Çalıp çırparcasına
MUHTELİT Karışmış Karışık Karma
MUHTELL Bozuk Berbâd Karışmış İşgal ve ihlâl edilmiş * İntizamsız Nizamsız olmuş * Fakir kimse * Çok susuz kalmış olan
MUHTELL-ÜS SIHHA Sıhhati bozulmuş
MUHTEMEL (Haml den) Olabilir Mümkün Ümid edilir Kabil Me'mul
MUHTEMEL-ÜZ ZIDDEYN Edb: Birbirine zıt ve iki mânâya da gelebilen ifadelere denir
MUHTEMELAT (Muhtemel C) Olabilir ve umulur şeyler İhtimâl dahilindeki şeyler
MUHTEMER Mayalandıran Ekşiyip kabartan
MUHTEMÎ Perhiz yapan İhtima eden
MUHTEMİR (Hamr dan) Mayalanan Mayalanarak ekşiyip kabaran * Örtü ile örtünen Yaşmaklanan
MUHTENİK (Hank dan) Nefes alamayıp boğulan Boğuk Boğulmuş
MUHTER Yol, tarik
MUHTERA' İcad edilmiş İhtira' olunmuş Uydurulmuş
MUHTERAAT Yeni icad edilmişler Yeniden meydana çıkarılmış olanlar İhtira' olunmuşlar
MUHTEREM Hürmet görmüş İhtiram olunmuş Kıymetli ve şerefli kimse
MUHTERİ' Misli görülmedik bir şey icâd eden İcâd eden Yeni bir şey bulan Yeni bir şey meydana getiren * Uydurma şeyler ortaya atan Müfteri
MUHTERİÂNE f Yeni bir şeyler icad ederek Yenilikler ortaya koyarak * İftirada bulunarak
MUHTERİB (C: Muhteribin) (Harb den) Savaşan, harbeden, muhârib
MUHTERİBÎN (Muhterib C) Harbedenler, savaşanlar, muhâribler
MUHTERİF(E) (Hiref den) Sanatkârlar İş sâhibleri
MUHTERİK Ateşle yanmış olan Yanan
MUHTERİS İhtiras sahibi Çok fazla hırslı istiyen
MUHTERİS (Muhteriz) Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZ Sakınan Çekinen Çekingen
MUHTERİZÂNE f Sakınarak, çekinerek Çekine çekine
MUHTESİB (Hisab dan) Belediye işlerine bakan memur * Kanundan ziyâde idâri ve örfi işler için karar veren İhtisâb ağası (Bak: İhtisab)
MUHTEŞEM Büyük, debdebeli, tantanalı * Etraflı ve taraftarlarının çokluğu ile büyük
MUHTEŞİ' Kendini aşağı gören
MUHTEŞİD Biriken, toplanan
MUHTETIB (Hatab dan) Koruluk, orman, meşelik * Odun toplıyan
MUHTETİM Sona erdiren Hitâma vardıran
MUHTETİN Sünnet olmuş
MUHTEVA Bir şeyin içindekiler Kaplanan, içine alınan İçindeki şey
MUHTEVÎ İhtivâ eden Bir yere toplayan İçine alan Kaplayan
MUHTEVİYYÂT İçindekiler Kapladığı şeyler
MUHTEZEN Biriktirilip ambar veya hazineye konmuş
MUHTEZİN Kederli, hüzünlü, mahzun, mükedder
MUHTEZİR Sakınan, çekinen (Bak: Muhteriz)
MUHTIR (Hatır dan) Hatıra getiren, hatırlatan
MUHTIRA Hatırlatmak veya hatırlamak için yazılan tezkere
MUHTÎ Hatâ işleyen Günahkâr Hatâlı * Hatâya düşürten Yanıltan
MUHVİL Bir yaş tamamlamış
MUHYÎ Maddî mânevî hayat veren, dirilten, canlandıran, can ve ruh veren mânalarında olup, Cenab-ı Hakk'ın bir ismidir(Ehl-i dünya küfür ve dalâlet karanlığında mânen ölü gibi iken Resul-i Ekremin (ASM) mübarek irşadları ve iman nurları ile dirilmelerine ve o mânevî ölümden kurtulmalarına binaen Peygamberimize de (ASM) Muhyî denilmiştir)
MUHYİDDİN-İ ARABÎ (Hi: 560 - 638) İspanya'da doğmuş, Anadolu ve Arabistan'ı gezmiştir Mutasavvıf ve büyük âlim idi Birçok ilmi eserler yazmıştır Kendisine Şeyh-i Ekber de denir Fütuhat-ı Mekkiye, Füsus-ül Hikem adlı eserleri meşhurdur Şam'da vefat etmiştir (KS)
MUHYEM (C: Mehâyim) İkâmet yeri, oturma yeri
MUHZAR İnce belli Beli ince olan
MUHZIR (Huzur dan) Eskiden şeriat mahkemelerinde mübâşir hizmetini gören kimse Alâkalı kimseleri mahkemeye çağırmaya memur kişi
MUHZİN (Hüzn den) Hüzün verici Acıklandırıcı Kederlendirici
MUÎD Yardımcı Mubassır * Dersi iade eden, tekrar ettiren Muallim yardımcısı * Geri çevirtici * Bir şeyi âdet edinmiş olan * Tecrübeli Hâzık * Güçlü Kuvvetli * Arslan * Gazâ ve cihad eden kimse
MUİDD Hazırlayıcı Amâde edici * İâde eden * Sayan
MUÎL Evlâd ü iyâli, yâni çoluk çocuğu çok olan kimse
MUİLL Hasta eden
MUÎN Yardımcı Muâvin İane eden
MUÎR Ödünç olarak veren Borç veren Karz-ı hasen tarzında veren
MUİZZ İzzet ve ikram eden Ağırlayan Aziz ve şerif eyleyen
MUJE f Musibet, belâ * Keder, gam, tasa, hüzün
MUJİK (Rusça) Rus köylüsüne verilen isim
MUK Göz pınarı * Akılsızlık * Kanatlı karınca * Mest üzerine giyilen çizme
MUK f Diken
MUKA Islık çalmak
MUKA'AR (Ka'r dan) Oyuk, çukur, çökük
MUKA'ARİYET Çukurluk, oyukluk
MUKABBEB (Kubbe den) Kubbeli
MUKABBEL (Kabl dan) Öpülmüş, takbil edilmiş
MUKABBIZ (Kabz dan) Sıkan, daraltan
MUKABBİL (C: Mukabbilîn) Öpen, takbil eden
MUKABBİLÎN (Mukabbil C) Öpenler, takbil edenler
MUK'ABE Kadeh gibi çukur göbek
MUKABEDE şiddet ve zahmet vermek
MUKABELE Karşılık, karşılamak * Mücadele * Karşılaştırmak Karşılıklı yapılan iş, karşılıklı yapılan okuma * Camide Kur'ân-ı Kerimi okuyup halka dinletmek* Yüz yüze olmak * Düşmanın şerrinden kurtulmak ve onun şiddetini kaldırmak için onu yıldıracak tedbirde bulunmak
MUKABELE-İ BİLHURUF Söz ile konuşmak ve hakikatı müdafaa etmek suretiyle karşı çıkıp mukabele etmek (Bak: Muaraza-i bilhuruf)
MUKABELE-İ BİLMİSİL Karşılaştığı aynı muameleyi sahibine iade etmek, o kimseye aynı muameleyi yapmak Mukabil hareketi karşısındakine icra etmek
MUKABELE-İ BİSSÜYUF Silâha, kılınca sarılmak suretiyle karşı koymak
MUKÂBELE Hapsetmek * Sonraya bırakmak, tehir etmek * Meşveret etmek, danışmak * Bir kimsenin evi yanında bir ev satıldığında; "başka kimse satın alsın, ben ondan şüf'a yolu ile alayım" diye şirâsına muhtaç iken tehir etmek
MUKABİL Karşılık olan Karşı taraf İvaz, bedel, karşılığı
MUK'AD Kötürüm
MUKAD Ağır yüklü
MUKADDED Parçalanmış
MUKADDEM Zaman ve mekân cihetiyle daha evvel olan * Askerin ön tarafına sevkedilen karakol * Değerli, üstün * Küçükten büyüğe sunulan, takdim edilen
MUKADDEM-ÜL AYN Gözün kenarı Gözün pınarı
MUKADDEMA Önce Evvelce Eskiden Bundan evvel
MUKADDEMAT (Mukaddeme C) Başlangıçlar Mebde'ler İleride bulunanlar
MUKADDEMÂT-I İHZARİYE Bir şeyi hazırlamak için önceden yapılan işler
MUKADDEME İlk söz Başlangıç * Önde gelen Medhal Giriş * Man: İki kaziyeden ibaret olan sözün evvelki kaziyesi
MUKADDEME-İ İSTİSNAİYE Man: İçinde istisnâ edatı olan evvelki kaziye "Eğer güneş doğarsa gündüz olacak Güneş doğmuştur" kaziyelerinde: "Eğer güneş doğarsa" kaziyesi Mukaddeme-i istisnâiyedir
MUKADDER Tâyin olunmuş * Kısmet Kader Miktarı tâyin ve takdir olunmuş olan * Kazâ * Kıymeti biçilmiş * Beğenilmiş * Yazılmış olan * Edb: Yazılı olmayıp da sözün gelişinden anlaşılan Lafzan zikredilmeyip, mânen murad edildiği anlaşılan Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de, her sureden evvel "Bismillâh" yazılı olması, bize her işimizde veya her okumaya başlarken Bismillâh diye emir olduğu "mukadder" dir Meselâ: Kur'an-ı Kerim'de ( De ki mânasındaki Cenab-ı Hakk'ın hitabında: "Ya Muhammed (ASM), Sen kullarıma de ki!" mânası, mukadder olarak vardır Aynı zamanda Peygamber'in (ASM) yolunda olanlara ve bütün vâris-i nebi olabilen büyük hakikatlı ve veli kullara aynı emir mukadderdir Çünkü, emir olarak hitabdır Hitab ise muhakkak bir muhataba söylenir Vahiy hitabında birinci muhatab ise, Hz Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm'dır (Bak: Kader)
MUKADDERAT (Mukadder C) Kader Ölçü ve miktarı tâyin olunan şeyler Alın yazısı (Bak: Kader)(Hayat, "İman-ı Bil'kader" rüknüne bakıyor; remzen isbat eder Çünki, madem hayat, âlem-i şehadetin ziyasıdır ve istilâ ediyor; ve vücudun neticesi ve gayesidir; ve Hâlik-ı Kâinat'ın en câmi âyinesidir; ve faaliyet-i Rabbaniyenin en mükemmel enmuzeci ve fihristesidir, temsilde hata olmasın, bir nevi programı hükmündedir Elbette âlem-i gayb yani mâzi, müstakbel yani geçmiş ve gelecek mahlukatın hayat-ı mâneviyeleri hükmünde olan intizam ve nizam ve mâlumiyet ve meşhudiyet ve taayyün ve evâmir-i tekviniyeyi imtisâle müheyyâ bir vaziyette bulunmalarını sırr-ı hayat iktiza ediyor Nasılki bir ağacın çekirdek-i aslîsi ve kökü ve müntehasında ve meyvelerindeki çekirdekleri dahi aynen ağaç gibi bir nevi hayata mazhardırlar Belki, ağacın kavânin-i hayatiyesinden daha ince kavânin-i hayatı taşıyorlar Hem nasılki bu hazır bahardan evvel geçmiş güzün bıraktığı tohumlar ve kökler, bu bahar gittikten sonra, gelecek baharlara bırakacağı çekirdekler, kökler, bu bahar gibi cilve-i hayatı taşıyorlar ve kavânin-i hayatiyeye tâbidirler Aynen öyle de; şecere-i kâinatın bütün dal ve budaklariyle herbirinin bir mâzisi ve müstakbeli var Geçmiş ve gelecek tavırlarından ve vaziyetlerinden müteşekkil bir silsilesi bulunur Her nevi ve her cüz'ünün ilm-i İlâhiyyede muhtelif tavırlar ile müteaddit vücudları bir silsile-i vücud-u ilmî teşkil eder Ve vücud-u hârici gibi o vücud-u ilmî dahi, hayat-ı umumiyenin mânevi bir cilvesine mazhardır ki, mukadderat-ı hayatiye, o mânidar ve canlı elvâh-ı kaderiyeden alınır Evet âlem-i gaybın bir nevi olan âlem-i ervah, ayn-ı hayat ve madde-i hayat ve hayatın cevherleri ve zâtları olan ervah ile dolu olması, elbette mâzi ve müstakbel denilen âlem-i gaybın bir diğer nev'i de ve ikinci kısmı dahi, cilve-i hayatîye mazhariyetini ister ve istilzam eder Hem herbir şeyin vücud-u ilmîsindeki intizam-ı ekmeli ve mânidar vaziyetleri ve canlı meyveleri, tavırları; bir nevi hayat-ı mâneviyeye mazhariyetini gösterir Evet, Hayat-ı Ezeliye Güneşinin ziyası olan bu gibi cilve-i hayat, elbette yalnız bu âlem-i şehadete ve bu zaman-ı hâzıra ve bu vücud-u hâriciyeye münhasır olamaz; belki, herbir âlem, kabiliyetine göre o ziyanın cilvesine mazhardır; ve kâinat, bütün âlemleriyle o cilve ile hayattar ve ziyadardır Yoksa nazar-ı dalâletin gördüğü gibi muvakkat ve zâhirî bir hayat altında herbir âlem, büyük ve müdhiş birer cenaze ve karanlıklı birer virane âlem olacaktı S)(Eşyanın mürur-u zamanla giydikleri suretler ve ettikleri harekât ile hâsıl olan vaziyetler dahi, bir intizam-ı kadere tâbidir Evet, bir çekirdekte, hem bedihî olarak, irade ve evâmir-i tekviniyenin ünvanı olan "Kitab-ı Mübin"den haber veren ve işaret eden, ham nazarî olarak emir ve ilm-i İlâhinin bir ünvanı olan "İmam-ı Mübin" den haber veren ve remzeden iki kader tecellisi var Bedihî kader ise, o çekirdeğin tazammun ettiği ağacın, maddi keyfiyat ve vaziyetleri ve hey'etleridir ki, sonra göz ile görünecek Nazarî ise, o çekirdekte, ondan halkolunacak ağacın müddet-i hayatındaki geçireceği tavırlar, vaziyetler, şekiller, hareketler, tesbihatlardır ki, tarihçe-i hayat namiyle tâbir edilen vakit-bevakit değişen tavırlar, vaziyetler, şekiller, fiiller; o ağacın dalları, yaprakları gibi intizamlı birer kaderî miktarı vardır Mâdem en âdi ve basit eşyada böyle kaderin tecellisi var Elbette umum eşyanın vücudundan evvel yazılı olduğunu ifade eder ve az bir dikkatle anlaşılır Şimdi; vücudundan sonra herşey'in sergüzeşt-i hayatı yazıldığına delil ise âlemde "Kitab-ı Mübin" ve "İmam-ı Mübin"den haber veren bütün meyveler ve "Levh-i Mahfuz"dan haber veren ve işaret eden insandaki bütün kuvve-i hâfızalar birer şahittir, birer emâredir Evet herbir meyve, bütün ağacın mukadderat-ı hayatı onun kalbi hükmünde olan çekirdeğinde yazılıyor İnsanın sergüzeşt-i hayatiyle beraber kısmen âlemin hâdisat-ı mâziyesi kuvve-i hâfızasında öyle bir surette yazılıyor ki, güya hardal küçüklüğünde bu kuvvecikte dest-i kudret, kalem-i kaderiyle insanın sahife-i a'mâlinden küçük bir senet istinsah ederek, insanın eline verip, dimağının cebine koymuş Tâ, muhasebe vaktinde onunla hatırlatsın Hem, tâ mutmain olsun ki; bu fena ve zeval herc ü mercinde beka için pek çok âyineler var ki, Kadir-i Hakîm, zâillerin hüviyetlerini onlarda tersim edip ibka ediyor Hem, beka için pek çok levhalar var ki, Hafîz-i Alîm, fânilerin mânalarını onlarda yazıyor S) (Bak: İmam-ı mübin)

Alıntı Yaparak Cevapla