Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (L Harfi)-Osmanlıca Sözlük (L Harfi)İle İlgili Kelimeler....

Eski 09-10-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (L Harfi)-Osmanlıca Sözlük (L Harfi)İle İlgili Kelimeler....



RE: Osmanlıca Sözlük (L Harfi) LATMA şamar, tokat
LATMAHÂR f Tokat yiyen Şamar atılan kimse
LATS Dövmek * şiddetle basmak
LATT (C: Litât) Gerdanlık * Lâzım olmak * İnkâr etmek * Sarkıtmak * Örtmek
LÂTUHSA Sayısız Sayıya gelmez Hesaplanmaz
LÂUBALİ Alâkasız, kayıtsız, hürmetsiz, dikkatsiz Senli benli ("Lâ" harfi ile" Ubâli" muzari fiilinden müteşekkildir)
LÂUBALİYANE f Lâubalilikle Kayıtsız, alâkasız, saygısız ve dikkatsiz bir şekilde Senli benli olarak
LAUK Yalanmış nesne * Az, kalil
LAV Fr Yanardağların ve volkanların ağızlarından püskürüp soğuyunca donan madde
LA'V Ahlâkı yaramaz kişi * Haris adam
LÂVALLAH Vallahi hayır
LAVANTA Çeşitli çiçek ve bitkilerden alınan esanslarla yapılan güzel kokulu sıvı
LÂ VE NEAM Hayır ve evet (Daha çok, hiçbir fikir beyan edilmediği zamanlar kullanılır)
LAY f Tortu, posa * Kül * Çamur
LAY f Söyleyen, söyleyici
HERZE-LAY Herze söyleyen, saçmalayan
LÂYA'KIL Aklı başında olmıyan, dalgın, bîhoş Yaptığını bilmez
LÂ-YA'Nİ Mânasız, boş
LÂYEBGIYAN Biri ötekine tecavüz edip karışmaz ve hâsiyetini bozamaz (meâlinde olup, nefyedilmiş muzari fiilidir)
LÂYECUZ Câiz değil, olamaz, müsaade verilmez
LÂYEFHEM Anlayışsız, idrakten âciz
LÂYEFNA Bitmez, tükenmez Fenaya gitmez Yok olmaz
LÂYEMUT Ölmez Mahvolmaz Hayatı sona ermez
LÂYENBAGÎ Lâyık olmaz Yakışmaz Uymaz
LÂYENFEKK Bölünemez, ayrılamaz Parçalanamaz
LÂYENKATI' Aralıksız Kesilmeksizin
LÂYETECEZZA Bölünmez Parçalanmaz Ayrılmaz Tecezzi kabul etmez
LÂYETEGAYYER Değişmez, bozulmaz
LÂYETENAHÎ Sonsuz Nihayetsiz
LÂYETENAHİYET Lâyetenahilik, sonsuzluk, nihayetsizlik
LAYETEZELZEL Sarsılmaz Tezelzül etmez(Tahkikî iman sâhibleri, lâyetezelzel bir itikada sâhibdirler)
LÂYEZAL Zeval bulmaz Yok olmaz
LÂ YEZALÎ Zevalsiz olana ait, sonu olmayanla ilgili
LÂYIH (LÂYİH) Parlak Meydanda Aşikâr Hatıra gelen
LÂYIHA Düşünülen veya tasavvur edilen bir şeyin yazılması Tasarı
LÂYIHA-İ KANUNİYE Huk: Henüz tasdik edilmemiş kanun tasarısı
LÂYIK (Liyakat den) Yakışır ve yaraşır Uygun, münasib ve muvafık
LÂYİM Azarlayan
LÂYUAD Adedi belli olmayan Sayısız Pek çok
LÂ-YUGLEB Yenilmez, mağlup olmaz
LÂYUHSA Hesaba gelmez Hesabsız Pek çok
LÂYUHTÎ Hatâsız, hatâ işlemez Yanılmaz
LÂYU'KAL Anlaşılmaz, akıl ermez Akıl ile idrak olunmaz
LÂYU'LA Üstüne çıkılmaz, çok yüksek * Galip ve üstün gelinemez
LÂYU'REF Bilinmez Tarif edilmez
LÂYUTAK Güç yetmez Dayanılmaz Takat yetmez Çekilmez
LÂYUZAL İzale edilmez, tükenmez, zeval bulmaz
LÂYÜFHEM Anlaşılmaz Fehmedilmez
LÂYÜFNA Tüketilmez, yok edilmez
LÂYÜLHÎHİ (İlhâ dan) Ona gaflet vermez Onu boş şeyler meşgul etmez Boşuna iş yapmaz
LÂYÜS'EL Mes'uliyetsiz Mes'ul tutulamaz Sorumsuz
LAZ Doğu Karadeniz bölgesinde, bilhassa Rize dolaylarında yaşayan bir kavim * Bu kavimden olan kimse
LAZA Ateş Alev * Cehennem'in altıncı katı
LÂZÂLE (Lâzâlet) Zeval bulmasın, zâil ve eksik olmasın * Olsun!
LÂZÂLE ÂLİYEN Yüce ve âli olsun
LÂZEVAL Zevalsiz Sonu gelmez Zeval bulmaz
LÂZIK Yapışkan, yapışıcı Yapışmış olan
LÂZIM Lüzumlu, gerekli * Bir şeyden aslâ ayrılmayan Bir işte beraber bulunmasına ve vücuduna ihtiyaç olan şey * Gr: Müteaddi olmayan
LÂZIM FİİL (FİİL-İ LÂZIM) Fâilin zâtında kalan fiil (Geldi, gitti, güldü gibi)
LÂZIM-I BEYYİN Bu tabirin masdariyet şekli "Lüzum-u beyyin" olup ikisi aynı mânaya gelir Herhangi bir şey hatıra gelince hiç bir delil ve emareye ihtiyaç olmadan o şeyle beraber düşünülmesi zaruri olan diğer bir şey Meselâ: İnsan denildiği zaman, kabiliyet-i ilim ve san'at akla gelmesi gibi
LÂZIM-I GAYR-I MÜFARIK Ayrılması mümkün olmayan, terki câiz olmayan, ziyade gerekli, çok lüzumlu
LÂZIM-I MELZUM Biri birisinden aslâ ayrılmaz, birisi olunca diğerinin de olması şart olan
LÂZIM-I ZATÎ Kendisine ait icab eden hal Kendisine has vaziyet
LÂZIM-AMED f Lâzım gelir, lüzum eder Lâzım geldi
LÂZIM-ÂMED ÇÂR-ÇİZ Dört şey lâzım geldi
LAZÎ (Bak: Lazâ)
LAZİB Sâbit olan, yapışan
LAZİSTAN Lazlar'ın oturduğu bölge olan Rize dolayları Osmanlı İmparatorluğu zamanında Rize sancağına verilen ad
LAZLAZ Yol gösterici, kılavuz
LAZLAZA Yılanın deprenmesi
LAZUK Yaraya yapışıp onulmayınca kopmayan devâ
LAZUK Yapışkan nesne * Yapışkan balçık
LAZZ Devamlı yağan yağmur * Men'etmek, engel olmak
LEAL İnci
LEALİ (Leâl C) İnciler Lü'lüler
LEALİ-FEŞAN f İnciler saçan
LEALLE (Bak: Laalle-İnne)
LEAMET Alçaklık, âdilik, zillet, denaet, aşağılık
LEB f Dudak Şefe * Kenar * Sahil Kıyı
LEB-İ ÂFTÂB Gölge
LEB-İ CUY-BÂR Su kenarı
LEB-İ DERYA Denizin dudağı Deniz kenarı, kıyı, sâhil
LEB-İ HADRA Ufuk
LEBAB Sahralarda ve çayırlarda az miktar olan yaş ot
LEBABE(T) Akıllılık, zeyreklik Akıl sahibi olma
LEBAÇE f Önü açık elbise Hırka
LEBAD(E) f Yağmurluk
LEBALEB Ağzına kadar dopdolu * Ağızdan ağıza
LEBAN Göğüs
LEBB Lâzım olmak * Akıllı olmak
LEBBAN Sütçü
LEBBE Göğsün gerdanlık takılan yeri * Devenin ve sığırın, göğsünden boğazladıkları yeri * Evlâdını ve erkeğini seven kadın
LEBBELEB (Leb-beleb) f Dudak dudağa
LEBBESTE (Leb-beste) f Ağzı bağlı Susan, konuşmayan
LEBBEYK Buyurunuz Emredersiniz * Benim muhabbet ve incizâbım dâim sanadır, başkasına değildir, sıdk ve ubudiyyetim dâim sanadır (gibi mânâlar ifâde eder)
LEBBEYK-ZEN f Lebbeyk diye söyleyen Emre hâzır olan Râzı olan
LEBC Güreşmek * Sar'a tutup düşmek
LEBCÜNBAN f Dudak oynatan Söz söyliyen, konuşan
LEBDEĞMEZ t Dudak değmez * Edb: Dudaktan çıkan harflerden olan "B-F-M-P-V" sessizlerinin içinde bulunmadığı manzumeler
LEBEB (C: Elbâb) Göğüste gerdanlık takılan yer * Atın göğsüne yapılan sinebend * Devenin ve sâir davarın göğsüne bağladıkları nesne * Dağ eteğinde olan azıcık yumuşak kum
LEBED Yünden yapılan keçe * Bir yerde mukim olmak * Bir şeye yapışmak
LEBEKE Şerit parçası
LEBEN Süt * Boyun ağrısı (Bak: Libâ')
LEBENÎ (Lebeniyye) Sütle alâkalı Sütlü
LEBENİYYÂT (Lebeniyye C) Sütlü nesneler
LEBGÜŞA f Dudağı açık Söyleyen, konuşan
LEBH Bir büyük ağacın adı (Bir kimse kabuğunu yarsa filhâl o kişiye uyuşukluk gelir; o ağaçtan tahtalar biçip gemi yaparlar Rivâyet olunur ki, iki tahtasını birbirine bitiştirip bir yıl su içinde dursa ikisi bir olup yekpâre olur, Mısır'da yetişir Ahter-i Kebir'den)
LEBÎ f Dilim Ekmek, kavun, karpuz vs dilimi
LEBİD Küçük çuval
LEBİK Tatlı sözlü Yumuşak konuşan * Zeki, anlayışlı, akıllı
LEBİNE (LİBNE) (C: Lebin) Kerpiç
LEBK (LEBÂKA) Akıllı olmak * Islah etmek, terbiye etmek * Karıştırmak * Yumuşak etmek, yumuşatmak
LEBKUS Mürr denilen acı Yemen zamkının adı
LEBKÜŞA f Dudağı açık Konuşan, söyleyen

Alıntı Yaparak Cevapla