Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HAMM Çok sıcaklık, şiddetli hararet
HAMM Kuyuyu temizlemek * Evi süpürmek * Etin kokması
HAM MADDE Bir şeyin meydana getirilmesi için işlenilen ana maddelerden her biri
HAMMADUN Çok hamdedenler Çok çok şükür ve duâ edenler
HAMMAL (Haml den) Bir ücret karşılığında eliyle veya sırtıyla yük taşıyan adam * Mc: Kaba, görgüsüz, terbiyesiz
HAMMALİYYE Hamal ücreti
HAMMAM Banyo, hamam
HAMMAMÎ Hamam idare eden adam veya kadın Hamamcı
HAMMAMİYYE Edb: Divan Edebiyatında giriş kısmı hamam eğlencesi tasvirine tahsis olunan kaside
HAMMAR (Hamr den) Şarap yapan veya satan kimse Meyhaneci, şarapcı * Tas: Mc: Mürşid, şeyh, kılavuz
HAMMAR Eşekçi
HÂMME (C : Hevâmm) Haşerât-ı muzırra, zararlı böcekler * Binek hayvanı
HÂMME Bir kişinin akrabası, yakınları (Hâssa mânâsına da gelir, mukabili âmme'dir )
HAMME (C : Humm) Kaplıcanın sıcak suyu * Kuyruk yağının kıkırdağı * Kızdırmak mânasına mastar da olur
HAMMURABİ (Bak: Nemrud)
HAMNANE Kene
HAMR Ekşi Şarap İçki olup sarhoşluk veren şey * Birine bâde içirmek * Bir hususu söylemeyip setreylemek Ketmeylemek (L R )
HAMR Yüzmek
HAMRA (Müennes) Çok kırmızı, kızıl renk * Şiddet ve meşakkatli geçen yıl * Şiddetle olan ölüm * Arap olmayan cinsten * Yüzü kızarmış kadın
HAMS(E) Açlık * Yaradaki şişin inmesi
HAMSE Beş (sayısı)
HAMSE-İ ÂL-İ ABÂ (Bak: Âl-i Abâ)
HAMSE Mesnevi şekliyle yazılmış beş kitabdan ibaret bir takım demektir ki, böyle eser meydana getirmiş olanlara "Hamsenüvîs", yâhut "Hamseci" denilir XII yüzyıla kadar hamse-nüvîslik mutâd değildi 1195'de vefat etmiş olan Genceli Şeyh Nizamî, manzum olarak beş kitab yazmış ve hepsine birden "penc genç", yâni "beş hazine" "ünvanını vermişti Ondan sonra o yolda mesnevîler vücuda getirmek İran şâirlerince moda oldu İran'ın Hüsrev-i Dehlevî, Mevlânâ Câmi gibi şâirleri hamse yazdılar Çağatay şâiri Ali Şir Nevaî de Çağatay lehçesinde hamse tanzim etmiştir Bizim lehçede ilk hamse yazan, daha doğrusu Şeyh Nizamî'nin hamsesini terceme eden Behiştî'dir Bu Behiştî, İkinci Bayezid'in adamlarındandı Yine bizim lehçemizle yazılmış birçok hamseler vardır Ak Şemseddin'in oğlu Hamdullah Çelebi (Vefatı: M: 1508) Yusuf ve Züleyha, Leylâ ve Mecnun, Muhammediye, Mevlid-ün Nebi adlı hamseleri yazmıştır (Edb L )
HAMSENÜVIS f Hamseci, hamse yazan Mesnevi tarzıyla beş kitabdan ibâret bir takım yazan kimse
HAMSÎN Elli * Erbaîn denen kırk günlük kara kıştan sonra gelen elli günlük kış
HAMSUN Elli sayısı
HAMŞ Baldırı ince olan
HAMŞ Kaşımak * Tırmalamak
HAMŞEK Mestin üstüne vurulan parça
HAMŞÜDE f Bükülmüş, eğrilmiş
HAMT Misvak ağacı * Ekşimiş süt * Koyunun derisini yüzüp kebap yapmak * Gadap etmek, kızmak * Kibirlenmek, tekebbürlenmek
HAMT Şiddetli ve zahmetli olmak * Çürümek * Mütegayyer olmak, değişmek
HAMTA Üzüm çiçeğinin kokusu
HAMTAR Dolu kırba * Yay kirişi
HAMUL (Haml den) Sabırlı, metanetli, tahammüllü, dayanıklı kimse
HAMULANE f Tahammüllü kimseye yakışır şekilde
HAMULE f Yük Yük taşıyan nakil vasıtalarının yükü
HAMULÎ Tahammüllülük, sabırlılık, dayanıklılık
HAMUM İç yağı
HAMUN f Bozkır Büyük sahra, düz ova
HAMUS Sâkin olmak, susmak
HAMUŞ f Susmuş Sessiz Sâkit
HAMUŞ Sivrisinek
HAMUŞAN Mevlevi tâbirlerindendir Konya'da Mevlâna'nın türbesi haricinde ve kıble cihetindeki büyük kabristana verilen isimdir * Sessizler, susmuş olanlar, uykuda olanlar
HAMUŞANE f Sessizce, ses çıkarmadan Sessizliği andırır bir şekilde
HAMUŞÎ f Susma, sükut etme Sessizlik, sükunet
HAMVÎ Sıcaklık
HAMYAZE f Esnek, elâstik, esneme * Kötü hareket, fenâ iş
HAMYE İçine yağ ve zeytin konulan kap
HAMZ Keskinlik, katılık, şiddet Metinlik, sağlamlık
HAMZ Ekşilik Kekrelik
HAMZA (R A ) Abdulmuttalib'in oğlu olup, Resulüllah'ın (A S M ) amcasıdır Önceleri, İslâm dinine karşı olanlarla beraberdi Ebucehil'in İslâm düşmanlığını çok ileri götürmesi karşısında, imana girip Ebucehil ve din düşmanlarına karşı çıktı ve İslâm'a büyük hizmetleri oldu Uhud Gazası'nda 57 yaşında iken şehid edildi
HAMZA İstemek Arzu etmek * Ekşi olan her ota derler
HAMZE Baklaya benzer bir bitki
HAN f Hükümdar Eski Türklerde Hakan da denen devlet reisi
HAN f Yolcuların misafir olduğu bina Kervansaray Otel * Ticaret ehlinin sakin olduğu yer
HAN f Yemek sofrası Üstüne yemek konan tepsi * Yemek, taam * Ahçı dükkânı, lokanta
HAN f Okuyan, okuyucu, çağıran manasına gelir Meselâ: Duâ-hân : (Niyaz ve tazarrukârane bir tezellül ile) duâ okuyan
HANA Yaramaz ve boş sözler konuşmak
HANACIR (Hancere C ) Gırtlaklar, hançereler
HANADIK (Handek C ) Hendekler Bir mekânın etrafına kazılan geniş ve derin çukurlar
HANADIR Görme kabiliyeti kuvvetli olan
HANADİS (Hındıs C ) Musibetler * Karanlık geceler * Şiddetli hâller
HANAK (C : Hınâk) Hiddetlenme, kızma
HANAN Merhamet, şefkat, acıma
HANAN (Hân C ) f Hânlar, hükümdarlar, pâdişahlar, kağanlar
HANASÎR Helâk olmak
HANASİRE Hıyânet ehli, hâinler
HANAT (Hân C ) Dükkânlar, meyhaneler
HANAZÎR (Hınzır C ) Hınzırlar, domuzlar
HANBELÎ Dört hak mezhepten birisi İmam-ı Ahmed bin Hanbel Hazretlerinin mezhebinden olan (Bak: Mezheb, İmam-ı Hanbelî)
HANCER Ucu sivri, iki tarafı keskin büyük bıçak Halk dilinde hançer şeklinde kullanılır Divan edebiyatında şâirler, güzellerin kaşlarını hancere benzetirlerdi
HANCER-İ BÜRRAN Keskin hançer
HÂNÇE f Küçük tepsi, ufak sini
HÂNÇE-İ ZER Küçük altın tepsi * Mc: Güneş
HANÇERE Gırtlak, boğaz
HANDA HAND f Devamlı gülme, sürekli olarak gülme * Devamlı gülen, sürekli gülen
HANDAN f Gülen, gülücü, mesrur
HANDAN-RU(Y) f Güler yüzlü, güleç, mütebessim
HANDE f Gülme, gülüş
HANDE-İ ÂFTÂB Güneşin gülmesi Güneşin doğması
HANDE-İ GÜL Gülün açması
HANDEBAHŞA f Güldürücü, tebessüm ettirici
HANDEBAR f Güldüren, güldürücü
HANDEFERMA f Güldürücü, güldüren
HANDEFEŞAN f Gülümsemeler dağıtan, gülmeler saçan
HANDEHARİŞ f Bir kimseye alay tarzında gülme
HANDEK Kale ve tarla gibi yerlerin etrafına kazılan geniş ve derin çukur Hendek
HANDEKÂR f Gülen, tebessüm eden, gülücü
HANDEK GAZVESİ Peygamberimizin (A S M ) büyük muharebelerinden birisi olup, hicretin beşinci senesinde Şevval ayında vuku bulmuştur Asıl muharebeyi uyandıranlar Beni Nadir kabilesi olup bunlar Kureyş ve Gatfan kabilelerini de davet etmekle hepsi birden Medine-i Münevvere'ye hücuma geçtikleri vakit, Hz Resullulah Efendimiz Selman-ı Fârisî'nin (R A ) reyiyle Medine'nin etrafına hendek kazılmasını emretti Bu münasebetle Gazve-i Handek denmekle meşhur oldu Muharebe bir ay kadar devam edip, nihayet Yahudilerle Kureyş arasına nifak düşmüş ve kâfirler şiddetli bir fırtınaya tutulup perişan bir halde dönmüşlerdir
HANDEKÜNAN f Gülerek, güle güle
HANDEMEŞHUN f Devamlı gülen Çok gülen
HANDEMU'TAD f Devamlı gülmeye alışmış olan, her zaman gülme alışkanlığı olan
HANDEN f Okumak
HANDENÜMA f Gülen
HANDERİS Eski şarap
HANDERİZ f Gülüp duran, devamlı gülen
HANDERUY f Mütebessim, güler yüzlü
HANDEZEN f Gülen
HANDİSTAN f Şaka, lâtife
HANE f Ev, mesken, beyt * Mat: Basamak, bölüm, göz * Bazı kelimelerle birleştirilip mürekkep isim yapılan bir "ek" tir "Hasta-hane, ecza-hane, yazı-hane, kıraat-hane" gibi
HANE-İ AVARIZ Avarız ve bedel-i nüzul ve buna benzer vergiler ve tekâlifin toplanmasında tutulan ölçü Buradaki hanenin, lügat mânası olan evle münasebeti yoktur Kasabalar, köyler nüfuslarına ve emlâk ve arazilerinin miktar ve hâsılatlarına göre hane itibar edilir ve mahallî masraflarla sair vergiler ona göre tanzim edilirdi Bu usul Tanzimat-ı Hayriyeye kadar devam etmiştir (O T D S )
HANE-İ ÂYİNE Her yanı birbirinin aynı olan oda, salon veya köşk
HANE-İ DEVVAR Dâim dönen, devreden hane * Mc: Yıldız
HANE-İ FERDA Ahiret
HANE-İ HUDA Beytullah, Kâbe
HANE BER-DUŞ Evi omuzunda Avare Serseri
HANE Meyhane
HANEBERENDAZ (Hâne ber-endaz) f Ev yıkıcı
HANEDAN f Soyca dindar ve asil âile * Peygamber (A S M ) sülâlesi
HANEF İstikamet, doğruluk * Ayak eğriliği * Eğrilik, udûl
HANEFÎ Dört hak mezhepten birisi Veya bu mezhepten olan kimse (Bak: İmam-ı A'zam)
HANE-FÜRUŞ f Ev komisyoncusu, ev tellâlı
HANE-GÎ f Evcil, evde beslenen Evde bulunanlardan, evdekilerden
HANE-GİR f Bir yeri mekân sayan kimse
HANE-HARAB f Câhil, bilgisiz * Evi yıkılmış, evsiz barksız kalmış * Hâli perişan olmuş kimse * Mc: Müflis, züğürt, sefil
HANE-HUDA f Ev sahibi, sahib-ül beyt
HANEK Ağzın tavanı, damak
HANE-KÜŞ f Mirasyedi, sefih
HANEN şevk * Nefsin cima arzusu
HÂNENDE f Okuyan, şarkı söyleyen
HÂNENDE-GÂN f (Hânende C ) Hânendeler, şarkı söyleyenler, şarkıcılar
HÂNENDE-GÎ f Şarkıcılık, hânendelik
HANES Burnun uç tarafının biraz yüksek olup geri kısmının basık olması * Sığır burnu
HANE-SUZ f Ev yakıcı * Mc: Gözü dışarda olan, kendi âilesini düşünmeyen kimse
|