Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HEM-GUŞE f Komşu
HEM-HAH f Arzu ve talebleri aynı olan, aynı istekleri olan
HEM-HAL f Aynı halde olan İkisi beraber
HEM-HANE f Bir evde oturanların beheri Arkadaş, refik
HEMHEME Rüzgârın esmesi ile ağaç yapraklarından çıkan sesler * Aslan bağırması * Deve sesi
HEM-HUDUD f Hudutları bir olan, sınırları birbirine bitişik olan memleket veya arazi
HEM-HUY f Bir ahlâk ve tabiatda bulunan Huyları bir olan
HEMÎ f Tıpkı bu, bu bile
HEMÎ' Ölüm, mevt
HEMİCEK Şehre köyden yeni gelip bir şey bilmez şaşkın ve kaba adam
HEMÎM Ağır ağır gitmek * Otun tazeliğinden dolayı parlaması
HEMÎME Yumuşak rüzgâr * Ufak taneli yağmur
HEMÎSA' Kuvvetli adam
HEMÎŞE f Dâima Her zaman
HEMK Bir kimseyi bir işle meşgul etme Birini bir işe daldırma * İnat etmek * Sa'y etmek, çalışmak * Cür'et etmek
HEMK Yumuşak Kof
HEM-KADD f Boyları birbirine eşit olan, uzunlukları aynı olan
HEM-KÂR f Aynı işi yapan, aynı işte olan
HEM-KIRAN f Aynı yaşta olan, yaşıt * Kuvvette müsavi olan
HEM-KIYMET f Aynı kıymette olan, kıymetleri eşit olan
HEM-KİTAB f Aynı dersi gören, talebe, öğrenci * Aynı dinde olan, din kardeşi
HEM-KÜN f Aynı cins işte çalışan, işleri ve meslekleri aynı olan Meslekdâş
HEML (HEMELÂN) Gözden yaş akmak
HEMLA' Seri * Kurt (canavar )
HEMLECE (HİMLÂC) Atın yorga olması
HEMM Gam, keder, tasa, hüzün
HEMMAME Zehirli hayvan Akrep
HEMMAS Yavuz arslan
HEM-MATLA' Güneş ve ay gibi gök cisimlerinin ufakta doğdukları yerin veya zamanların aynı oluşu Aynı meridyen üzerinde olup ay ve güneşi aynı saatlerde gören ülkeler
HEMMAZ Koğucu
HEM-NAM f İsimleri aynı olan, adaş
HEM-NEBERD f Savaş arkadaşı, muharebe arkadaşı * Rakib
HEM-NEFES f Arkadaş, musâhib
HEM-NESL f Aynı sülâle ve soydan, aynı nesilden, soydaş
HEM-PA f Ayakdaş Arkadaş Yoldaş
HEM-PAYE (C : Hempâyegân) f Bir pâye ve rütbede olanların beheri
HEMR Su dökmek * Göz yaşı akıtmak * Süt sağmak * Atâ etmek, hediye vermek
HEMRACE Karıştırmak
HEM-RAD f Kahramanlık ve cömertlikte müsavi olan kimseler
HEM-RAH (C : Hem-râhân) f Yol arkadaşı, yoldaş
HEM-RAZ f Sırdaş En yakın arkadaş
HEM-RENG f Rengi bir olan, aynı renkte olan * Mc: Huyları bir olan
HEM-REV f Yol arkadaşı, beraber giden, yoldaş
HEM-RİŞ f Bacanak İki kızkardeşle evlenen erkekler
HEMS Gizli ses Çok gizli Sesi gizlemek * Ağzı açmadan lokma çiğnemek * Fütursuz olarak geceleyin yola gitmek * Peçe * Sıkmak * Kırmak
HEM-SABAK f Ders arkadaşı Aynı dersi okuyanların beheri
HEM-SAZ f Uyan, uygun, muvafık, münâsib * Arkadaş, refik, arkadaşlık
HEMSEN Gizli sesle Gizli ses Savt-ı hafi
HEM-SENG Aynı ölçüde, aynı mizanda, bir tartıda
HEM-SER f Arkadaş, Karı kocadan her biri
HEM-SIFAT Aynı vasıf ve nitelikte olan
HEM-SOHBET f Birbiriyle konuşan, sohbet eden, arkadaş
HEM SUÇLU HEM GÜÇLÜ Suçlu olduğu hâlde suçunu bilmez ve suçsuz olduğunu iddia eder kimse hakkında kullanılan bir tâbirdir
HEM-SUFRE f Aynı sofraya oturan, sofra arkadaşı
HEMŞ Ameli seri olan, hızlı, hareketleri çabuk olan
HEMŞEHRİ f Aynı şehirden Aynı memleketli olan
HEM-ŞERR f Kötülükte beraber olan, kötülüğü birlikte yapan
HEM-ŞİKEM f İkiz çocuk
HEMŞİME Kuru odun Kurumağa yüz tutmuş ağaç Ağaçları kurumuş yer
HEMŞİRE f Aynı sütü emen kızkardeş Abla, bacı * Hastabakıcı kadın veya kız
HEMŞİRE-ZÂDE f Kızkardeş çocuğu
HEMT Karıştırmak Değerini anlamadan almak
HEMTA f Eş denk Benzer
HEMU' Göz yaşı akmak
HEM-VARE f Her zaman, dâima
HEM-VARÎ f Düzlük, düzolma
HEMYAN f Kese, torba, çanta, dağarcık
HEMZ Dürtme, kakma * Parmaklarla sıkma * Yere çalma, vurma * Isırma, dişleme
HEM-ZANU f Diz dize oturup konuşan, yan yana oturan
HEMZE ( ) Elif veya elif yerine kullanılan işaret Elif, vav, ya, he üzerine konulan ve "e" diye okutan işaret * Parmakla sıkma, dürtme, sıkıştırma
HEM-ZEBAN Aynı dili konuşan, lisanları aynı olan
HEM-ZEN f Beraber vuran Birlikte olan
HEM-ZEMAN f Aynı zamanda işleyen * Çağdaş, muâsır Aynı çağda yaşayan insan veya geçen hâdiselerin her biri
HEMZEND f Beraber olanlar Beraber çalışanlar
HEN'A Devenin boynunun altına konan işaret * Menazil-i Kamer'den bir menzil
HENABİK Halka nasihat edip, dediğini kendi yapmayan kimse
HENAE Yemeğin sindirilip hazmolması
HENAZÎR Hınzırlar, domuzlar
HENB Vehamet * Ağırlık
HENBELE Topal sırtlanın yürümesi
HENBER Kısa boylu kimse
HENBERÎT Sırf yalan
HENCAM f Elinden iş gelmeyen, beceriksiz kimse
HENCAR f Kaide, kural, yol, usul
HEND İmsak etmek
HENDEK (Bak: Handek)
HENDELÎN Sözü çok olan kimse
HENDEME Bir şeyi yerli yerince yapmak
HENDESE Geo: şekil bilgisi * Mat: Çizgi, yüzey ve hacim olarak bu üç şeklin özelliklerini ve ölçülerini inceleyen matematik kolu
HENDESE-İ MÜLKİYE MEKTEBİ Osmanlı İmparatorluğu devrinde mühendis yetiştirmek gayesiyle açılan mekteb XIX yy sonlarına kadar memlekette belediye ve mimarî işlerde vazife alacak mühendis bulunmuyordu Nafia Nezareti bu ihtiyacı nazar-ı itibara alarak bir mühendis mektebi kurulmasının lüzumlu olduğunu ileri sürünce, padişahın emriyle 1884 yılında mekteb açıldı Ve ilk mezunlarını1888 yılında verdi 1909 tarihinde ise okulun adı, Mühendislik Mektebi olarak değiştirildi
HENDESEHANE f Eskiden mühendis mektebi, teknik üniversitesi * Bayındırlık ve belediye gibi dairelerin mühendislere mahsus şubesi
HENDESEHANE-İ BAHRÎ Bahriye Mektebinin ilk adıdır Abdülhamid zamanında miladi 1773 yılında Cezayirli Hasan Paşa'nın teşebbüsüyle Tersane içinde açılmıştır Okulun ilk baş muallimi, Türk riyaziyecisi Gelenbevi İsmail Efendi'dir Şimdiki ismiyle "Gemi İnşa Mühendisliği" olan Bahriye Mektebi, 1795 senesinde daha muntazam ve mükemmel halde yeniden açılmıştır
HENDESÎ Muntazam şekli ile alâkalı ve hendeseye dâir Geometrik şekle dâir * Geometri ile alâkalı ve müteallik
HENENE Bir cins kirpi
HENGÂM f Zaman, devir, çağ,sıra, vakit, mevsim
HENGÂM-I BAHAR Bahar mevsimi
HENGÂM-I SABAVET Çocukluk zamanı
HENGÂM-I ŞEBAB Gençlik zamanı, delikanlılık çağı
HENGÂM-I ŞİTA Kış mevsimi
HENGÂME f Seslerin birbirine karışmasından çıkan gürültü Kavga, gürültü Şamata
HEMGÂME-İ AZAB Azab zamanı
HENGÂME-GİR f Meddah, oyuncu Hikâye söyleyici, hokkabaz * Diş macunu, leke tozu gibi şeyler satan çığırtkanlar * Kavgacı, gürültücü
HENF Sür'at yapmak, hız yapmak
HENÎ Hazmı kolay olan, faydalı ve sıhhate uygun
HENÎE şiddetli emir
HENÎEN Sıhhat ve afiyet olsun
HENÎEN LEKÜM Size âfiyet olsun, şifa olsun Helâl olsun * Tebrik ederiz
HENÎN Ağlamak
HENİYYE Kolaylık, sühulet
HENK Darlık Güçlük zorluk
HENK Katı yağmur
HENME Gizli ses
HENN Ağlamak * Ayıptan kinayedir
HENNE Kişinin kendi karısı
HENT Bir nevi kirpi * Göz içinde olan yağ
HENÜZ f Daha, yeni, şimdiye kadar, ancak
HEPTEN Bütünüyle, tamamıyla
HER f Bütün, hep, tamamen
HER' şiddet * Etin iyi pişmesi
HER'A Küçük bir canavar * Erkeğiyle muhalata ettiğinde şevkinin şiddetinden hemen inzal eden kadın
HERAB Kaçmak, firar etmek
HERAS Dikenli ağaç
HERAVE (HİRAVE) Ağır, yoğun asâ (baston)
HER-AYİNE f Mutlaka, elbette Behemehal, zaruri, herhalde
HER-BAR f Her defa, her kere
HERC f Karışıklık
HERC İnsanların arasında meydana gelen fitne, fesad * Söze dalıp çoğaltmak Haltetmek Sözü karıştırmak * Kapıyı açık bırakmak * İnsanların işlerinin karışması * Seğirtmek * Katletmek
HER-CA f Her yer
HERCAÎ (Hercâyî) Her yerde bulunur, kendine mahsus belirli bir yeri bulunmayan Serseri, derbeder * Kararsız, sebatsız, vefasız, dönek, mütelevvin
HERCÂYÎ MENEKŞE Bir cins menekşe
HERCAN Uzun ve kalın olan şey * Hayvanın yab yab yürümesi
HERCELE Karışık yürümek
HERC Ü MERC f Darmadağınık Karmakarışık Allak bullak
HERÇ Karışıklık, gürültü Nizamsızlık
HER-ÇEND f Her ne kadar Her ne zaman
HERÇİ BAD ABAD f Her ne olursa olsun İster istemez
HERD Deve kuşunun dişisi * Yarmak * Kat'etmek, kesmek
HER DEM f Her zaman, her dakika Dâimâ
HER DEM TAZE Parlaklık ve tazeliğini dâima muhafaza eden * Mc: Daima genç görülen, gençliğe heveskâr
HEREB Kaçma, firar * şiddetli üzüntü, keder
HEREC Sıcaklığın fazlalığından devenin gözünün kararması
HEREK Asmaları, fidanları, fasulye gibi tırmanıcı nebatları bağlamak için yanlarına dikilen sırık, değnek
HEREM Kocamak, yaşlanmak, ihtiyar olmak * Mısır'da firavunlar zamanından kalmış piramit şeklindeki mezarların beheri * Geo: Mahrutî şekil, piramit
HEREMDÎDE f Yaşlanmış, kocamış, ihtiyarlamış
HERF Acele Sür'at, hız Hezeyan
HERGÂH f Her vakit, her an, her zaman
HERGELE Binilmek ve yük taşımak için alıştırılmamış at, kısrak, beygir veya merkep sürüsü * Böyle bir sürüye dahil olan hayvan * Mc: Terbiye ve görgüden büsbütün mahrum adam * Bir işe yaramaz işçi kalabalığı
HERGİZ f Aslâ, kat'iyyen Hiçbir suretle
HERHERE Su çağıltısı * Koyunu çağırmak * Aktığında sesi ve çağıltısı işitilecek kadar çok olan su
|