Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HERHÎR Bir nevi yılan
HERİ' Acele, sür'at * Akıcı kan * Korkak kimse * Zayıf kimse
HERİF (Bak: Harif)
HERİFÇİOĞLU Kızılan kimse hakkında zamir gibi kullanılan argo bir tabirdir
HERİM Çok ihtiyarlamış ve kocamış kimse
HERİME Dişi arslan
HERÎR Köpek uluması * Köpek hırlaması
HERİSE Keşkek yemeği
HERÎT Ağzı büyük kişi * Ferciyle dübürü bir olan kadın
HERKELE İncelik, nezafet, hoşluk, letâfet * İnce, zarif, lâtif, hoş
HERKÜL yun Cesaretiyle meşhur olup, efsaneleşmiş bir Yunanlının adı (Onlarda kuvvet sembolüdür)
HERKÜL BURCU Gök küresi kuzey cihetinde isim verilen bir takım yıldız kümesi (Bak: Büruc)(  Hem şemse kendi mihveri üstünde cazibe denilen manevî ipleri yumak yaptırmak için dolap ve çıkrık hükmünde olan güneşi, bir Kadir-i Zülcelal'in emriyle döndürüp, o seyyaratı o manevî iplerle bağlayıp tanzim etmek ve güneşi bütün seyyaratıyla saniyede beş saatlik bir mesafeyi kestirecek kadar bir sür'atle, bir tahmine göre Herkül Burcu tarafına veya Şems-üş Şümus cânibine sevk etmek, elbette ezel ve ebed sultanı olan Zât-ı Zülcelal'in kudretiyle ve emriyledir S )
HERM Bir ot cinsi
HERMELE Yolmak
HERNA' Ufak bit
HERR Köpek uluması, köpek hırlaması
HERRU "Ne olursa olsun Ya batar ya çıkar " mânâsındaki "ya herrû ya merrû tâbirinde geçer
HERS Tokmak ile dövmek * Mersin ağacı * Arslan * Kedi
HERS Ufak kurt
HERSEME Arslan, gazanfer, esed, haydar * Burun
HERŞ (HERÂŞ) Yırtmak * Çekişmek
HERŞEBE Yaşlı kuru kadın
HERŞEFE Bez veya aba parçası (Su az olduğu zamanda yerden onunla yağmur suyunu alıp bir kabın içine sıkarlar ) * Çok yaşamış, ihtiyar, kuru kadın * Çok eski olan kova
HERT Dokunaklı söyleme, iğneleyici bir şekilde konuşma * Yırtma * Dürtme
HERUS Eski elbise
HERV Dövme, sopalama * Pişirme * Afganistan'da bir şehrin adı
HERVELE Yürüyüş * Koşma
HERYA' Ağaç hışırtısı
HERZ Yırtmak
HERZE f Boş söz Saçmasapan söz Boş lâkırdı
HERZEDERAY f Mânâsız ve saçmasapan sözler konuşan
HERZEGÛ f Saçma sapan konuşan Lüzumsuz ve mânasız söz söyleyen
HERZEHAYÎ f Mânâsız konuşma, saçmasapan söyleme
HERZEKA Çirkin gülmek
HERZEKÂR f Saçma sapan konuşan, mânasız sözler söyleyen
HERZEKÂRANE f Saçma sapan konuşarak Boş ve lüzumsuzca uydurmalarla, abuk sabukça
HERZEVAT (Herze C ) Herzeler, mânâsız ve boş sözler
HERZEVEKİL f Kendine vazife olmayan şeylere karışan Fodul, boşboğaz Her şeye burnunu sokan
HESAR (HESUR) Arslan
HESB şeref * Kifayet
HESHESE Karışıp görüşme
HESİS Gizli ses, gizli kelâm * Ezilmiş, ufalanmış nesne
HESM Kaba yemek Bütün bütün yutmak * Kesmek * Toplamak, cem'etmek
HESM Kırmak * Kesmek
HESMELE Gizli söz
HESR İki kat edip eğmek * Kırmak
HESS Dövmek * Kırmak, ufalamak
HESS Öldürmek, katl
HESS Sıkmak
HESTÎ f Varlık Var olma Mevcudiyet
HEŞAŞ (HEŞUŞ) Açık yüzlü şen yeynicek kişi * Sağan kimseye sevip sütünü veren koyun
HEŞAŞE(T) Şâdlık, hafiflik, irtiyah * Gevreklik
HEŞEME (C : Heşemât) Dağ keçisinin oğlağı
HEŞHEŞE Şâdlık etmek, neşeli olmak
HEŞÎLE Sahibinin izni olmayarak bir adamın bindiği deve
HEŞÎM Ufalanmak Kırılmış, ufalanmış olmak * Kırılmış, ufalanmış kuru ot
HEŞM Kırmak veya kesmek
HEŞŞ Gevrek, kolayca kırılabilir olan * Keyifli, şen
HEŞT f Sekiz
HEŞTAD f Seksen
HEŞTÜM f Sekizinci
HET' Dikkatle bakmak Acele etmek
HETALAN Akmak * Göz yaşı ve yağmur pespeşe gelmek
HETALLA' Uzun ve iri vücutlu erkek
HETEPETE Kekeleme Konuşurken şaşırıp tereddüd etme
HETEROJEN yun Kim: Cinsi ayrı olan Türlü özellikteki taneciklerden yapılan maddelerdir
HETF Bir şeyi gizlice hatırlatmak Seslenmek Fısıldamak
HETIL Akıcı, akan
HETÎT Birbiri ardınca tez tez gitmek
HETK Yırtma Yarma Perdeyi yırtmak Rezil olmak Rezil etmek
HETK-İ HİCAB-I İSMET Namus perdesini yırtma
HETL Ulaştırmak * (Yağmur) çok yağmak
HETLAN Sürekli yağan hafif yağmur
HETM Ön dişleri kökünden kırmak
HETMA' Dişsiz olup kurban edilemeyen hayvan
HETME Çok kelâm, çok söz
HETMELE Gizli kelâm, gizli söz
HETN (HÜTUN) Yağmur yağmak
HETR Bunama, alıklaşma Ateh getirme, ihtiyarlıktan çocuk gibi olma * Sersemleşme, aptallaşma * Birisini kötüleme * Acib emir * Zahmet, meşakkat * Enine yarmak
HETR Ağaçla vurmak
HETT Yırtmak * İkiye büküp kırmak * Dökmek
HETTAK Yırtıp parçalayan, paramparça eden
HETTAL Dağ ismi
HETTAN Hafif kimse
HETUL Çok miktar akmak
HEV' Himmet
HEV' Kötü hırs
HEVA İstek Nefsin isteği Düşkünlük Gelip geçici olan heves Nefsin zararlı ve günah olan arzuları
HEVA VÜ HEVES Zevk ve şehvetler Boş ve geçici şeyler
HEVA (Bak: Hava)
HEVA (C : Ehviye) İki şeyin arasının uzaklığı * Yer ile gök arası * Yukarıdan aşağıya inmek * Her bir boş, ıssız yer
HEVACİ' Geyik
HEVACİR (Hâcire C ) Günlerin en sıcak olan anları * Göçenler, göç yapanlar, hicret edenler * (Hücr C ) Hezeler, hezeyanlar, boş ve mânasız sözler
HEVACİS (Hâcise C ) Vesveseler, kuruntular Akla gelen kötü düşünceler
HEVADAR f Hevalı Nefsine uymuş Küstah * Etrafı açık, havalı yer
HEVADE Yavaşlık * Yumuşaklık * Kavmin içinde salah ve muvâfakata sebep olması mümkün olan kimse
HEVADÎ (Hâdî C ) Rehberler, deliller, kılavuzlar * Hidayet edenler, istikametli ve selâmetli yolu gösterenler
HEVADİC (Hevdec C ) Kadınların binip oturmaları için devenin üzerine konulan küçük mahfeler
HEVAHAH f Sevilen, muhib, dost
HEVAHAT Ahmak adam
HEVAHÎ Bâtıl nesne
HEVAÎ f Ciddi şeylerle alâkasız Nefsine düşkün Nefsine ve şehvetine mağlub Hevâ ve hevese âit ve müteallik
HEVA-İ NESİM f Güzel, lâtif, hoş hava Lâtif mânevi gıda * Hava (Atmosfer )
HEVAİYE Hava gibi hafif ve lâtif karakterde olan şeyler
HEVAKÂR f Günahlı işlere hevesli Hevâ ve hevesine bağlı
HEVAMM Böcekler, haşereler Pire, tahta kurusu, bit, örümcek, yılan gibi, kışın gizlenip yazın meydana çıkan, insan ve hayvanın vücudundan beslenerek yaşayan, insana zararı dokunan (parazit yaşayan) küçük canlılır
HEVAN Hakaret, zillet, alçaklık, zelillik, aşağılık, horluk
HEVAPEREST f Sadece gayr-ı meşru lezzet ve hevesinin peşinde Cenab-ı Hakk'ı, dinin emirlerini unutmuş, nefsine şiddetle muhabbet eden Nefsine tapınır derecede Haktan gafil
HEVAS Çok yiyen kişi
HEVATİF (Hâtif C ) Hâtifler Gayıptan işitilen sesler * Nidâ eden melekler
HEVAYA Zayıflık
HEVB Yol, tarik * Ateş alevi * Karışık sözlü kimse
HEVBER Kırmızı gül
HEVC (C : Hüvüc) Uzun boylu ve akılsız olmak * Rüzgârın sert esmesi
HEVCELE Hiçbir işaret ve alâmet olmayan ev veya sahrâ * Yürügen deve * Uzun boylu, ahmak erkek
HEVD Tevbe etmek
HEVDA' Deve kuşunun erkeği
HEVDE Bağırtlak kuşu
HEVDEC (C : Hevâdic) Kadınların binmesi için devenin sırtına konulan ufak mahfel
HEVEK Ahmaklık
HEVES Gelip geçici istek Nefsin hoşuna gitmek Devran edip gezmek Akıl ile olmayıp nefis ile olan istek
HEVESAT f Arzu ve nefsâni emeller Boş, bâtıl ve günahlı şeylere dâir olan istekler Hevesler
HEVESÂT-I NEFSÂNİYE Nefsin hevesleri, arzuları ve kötü istekleri
HEVESDAR f Hevesli
HEVESKÂR f Hevesli istekli, arzulu Meyli ve arzusu olan, heves eden
HEVESKÂRÂN (Heveskâr C ) İstekliler, hevesliler
HEVESKÂRÎ f Heveskârlık, heveslilik
HEVESNÂK f Hevesli, heves edici, istekli
HEVESNÂKÂN (Hevesnâk C ) Hevesliler, heves edenler
HEVESPERVER f Hevesli, heveskâr
HEVEŞ (Karın) Göçük olmak
HEVHEVE f Ağacın yapraklarının rüzgâr esmesi ile çıkardığı sesler
HEVL Korku Korku verici * Ürkmek Dehşet Yılgınlık İhtilâl-ı dimağ (beyindeki bozukluk) sebebi ile bâzı hayâli suretler tevehhüm ederek ondan korkmak
HEVL-ÂVER f Korkunç, korku getiren, korku veren
HEVL-ENGİZ f Korkunç korkulu
HEVL-NÂK f Korkulu, korkunç
HEVLUL Hafif adam
HEVM Uyuklayıp başını her tarafa eğmek
HEVN Kolaylık, sühulet * Vakar Teenni * Sükunet Sekine Rıfk * Ufak şey Hor ve zelil olmak
HEVR Birisini itham etmek, töhmet Zan Takdir ve tahmin etmek * Binayı yıkmak, yıkılmak * Sulu, ağaçlı yer * Koyun sürüsü
HEVRE Dövmek * Çok fazla yemek
HEVS Bir şeyi vurarak kırmak * İfsad etmek * Dolaşmak * Davarı yavaşça ileri sürmek
HEVŞ Çok miktar
HEVTE Suya gidecek yol
HEVZEB Yaşlı deve
HEVZELE Depretmek, hareket
HEY' Gönül dönmek * Yaramaz gönüllü olmak * Korkak olmak
HEY'A Yere dökülen birşeyin akması * Korkutucu ses
HEYAKİL Heykeller
HEYÂKİL-İ KADÎME Eski heykeller
HEYAM Hayranlık hâli * Çok yumuşak kum
HEYAMOLA Eskiden ramazanlarda para toplamak gayesiyle mahalle çocukları tarafından teşkil edilen bir nevi dilenci alaylarında söylenen bir tâbirdir * Eskiden gemiciler gemi demirini çekerken veyahut bir amele inşaatta ağır bir şey kaldırırken yahut da şahmerdanı yukarı çekerken kuvvetbirliğini sağlamak için hep bir ağızdan "hayemola, yelesa, heyamo heyamo" diye bağırırlardı
HEY'ARE Bir yerde karar etmeyen kadın
HEY'AT Hey'etler Ayrı ayrı mânalar Kısımlar
HEYATİLE Hind taifesinden bir kavim
HEY'ATIN FELETÂTI Birini taklit eden kimsenin taklitçiliğini gösterip ilân eden sürçmeleri, falsoları Kemalât-ı ruhiye veya mükemmelliğin iktizası olan umum ahvaldeki fıtrîlik ve müvazeneyi o seviyede olmayanın sun'î taklitteki gayr-ı fıtrîliği
HEYBAN Korkunç, korku getiren * Çok utangaç çekingen * Korkak * Çoban
HEYBE Eşya koymaya mahsus iki taraflı küçük torba
HEYBET Hürmetle beraber koruk hissini veren hal Sakınıp korkulacak hal Azamet
HEYBUB Korkak
HEYC Heyecan, telaş * Galeyan, tahrik * Kavga, harp, savaş, cenk
HEYCA Cenk, cidal, vuruşma, birbirini öldürme, kıtal
HEYCAGÂH f Muharebe meydanı, savaş yeri
HEYCEMANE Büyük inci
|