Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (H Harfi)-Osmanlıca Sözlük (H Harfi) İle İlgili Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (H Harfi) HUNFEŞAN f Kan saçan, kan serpen
HUNHAH f İntikam alıcı, öç alıcı, kan isteyen
HUNHAR f Kan içici Zâlim Kan akıtan Öldüren, öldürücü
HUNHARANE f Kan içercesine Çok zâlimce Öldürerek
HUNÎ f Kanlı, kan dökmeye meyilli
HUNİ yun Dar ağızlı kaplara sıvı dökmeye yarayan; ve yukarı kısmı genişçe, aşağı kısmı dar olan âlet
HUNÎN f Kana bulanmış, kanlı
HUNKÂR f (Bak: Hünkâr)
HUNKE Tecrübe etmek, denemek, sınamak
HUNNAK Tıb: Boğaz hastalıkları
HUNNE Sözü burun içinden söylemek
HUNNES-KÜNNES Hunnes, Hânis'in; Künnes de Kânis'in çoğuludur Kânis, süpüren mânasınadır Umumiyetle, akıp akıp yuvalarına giden veya aynı yollarında gidip gelen yıldızlar demektir Bazılarınca gündüz gaib, gece zâhir olan yıldızlara denir Ekseriyetle yedi seyyar yıldızlara denmiştir (Zuhal, Müşteri, Merih, Zühre, Utarid, Uranüs, Neptün)
HUNPAŞ f Kan döken, kan saçan
HUNRÎZ f Kan dökücü, kan döken, kan akıtan
HUNSA Hem erkek, hem de dişi olan * Erkeklik ve dişilik alâmetlerini birlikte taşıyan bitki
HUNTUF Sakalını yolan
HUNU' Horluk, zelillik, alçaklık
HUNUS Rücu etmek, vazgeçmek, geri dönmek * Örtülü olmak * Tehir etmek, sonraya bırakmak
HUNUT Mumyalama * Bir ölünün uzun zaman çürüyüp kokmaması için kullanılan eczalar
HUNUZ Kokup fenâ olmak
HUNÜK f Ne güzel! Ne hoş! Ne mutlu!
HUNYÂ f Şarkı söyleme
HUNYÂGER f Şarkı söyleyen, şarkıcı
HUNZUB Şişman gövdeli, boş konuşan kadın
HUNZUL Uzun boynuz * Uzun zeker
HUNZUVANE Kin tutmak * Büyüklenmek, kibirlenmek
HUNZÜB (C : Hanâzıb) Erkek çekirge
HUNZÜBA' Kuru * Yellengen böceği
HUR Noksan, eksik
HUR' (C : Hurü') Kuş tersi, necis
HUR f Güneş, şems
HUR f Güneş * Yiyecek şey
HUR f Güneş, şems
HUR (Ahver C ) Ahu gözlüler Gözleri iri ve siyah kısmı pek siyah; beyaz kısmı pek beyaz olan kızlar * Cennet kızları, huriler
HUR-İ ÎN Cennet'te âhu gözlü çok güzel kızlar (Bak: Huri)
HURA' Devenin delirmesi
HURAC Tıb: Bedenin çeşitli yerlerinde çıkan çıbanlar
HURACE Çıban * İrinlenme
HURAFAT (Hurafe C ) Aslı esası olmayan, bâtıl rivayetler Bâtıl inanışlar Hurafeler
HURAFE Uydurma, bâtıl inanış Masal Efsane Yalan hikâye
HURAFE-VARÎ f Hurafeye benzer Hurafe gibi uydurulmuş
HURAK(A) Kav dedikleri nesne * Tuzluk
HURAN (Hur C ) f İri gözlü * Cennet kızları
HURAŞE Ufak parça, küçük şey
HURBE (C : Hureb) Kalça kemiğinin deliği * Her yuvarlak delik
HURC Meşinden veya çadır bezi gibi şeylerden yapılmış büyük heybe ve sandık Meşinden yapılan bu heybe ve sandıklar arka taraflarındaki meşin kollarla hayvanların semerine bağlanır ve iki hurc bir hayvana yüklenirdi Eski zamanın uzun yolculuklarında kullanılırdı Eskiden İstanbulun meşhur yangınlarında en lüzumlu eşyayı içlerine doldurup pencereden atmak suretiyle kurtarma işlerinde kullanılmak üzere konaklarda da bulundurulurdu (O T D S )
HURC Uzun dişi deve
HURCÜL Uzun
HURD f Küçük Ufak İnce * Kırık * Ehemmiyetsiz, önemsiz
HURD (Hurdenî) f Yiyecek, azık
HURD U HÂB Yiyecek ve uyku
HURDA (Bak: Hurde)
HURDE f Bir şeyin küçüğü, ufağı * Ufak şey, ufak parça Ufak ve kırıntıdan ibaret olan * Pek ince ve küçük
HURDE-HÂŞ f Param parça, kırık dökük
HURDE f Yenilmiş
HURDEBÎN (Hurde-bîn) Mikroskop Çok küçük, ufak şeyleri, mikropları gösteren âlet
HURDE-BÎNANE İnceden inceye Kılı kırk yararak
HURDE-BÎNÎ Gözle görülmeyecek derecede küçük Mikroskopik (Gözle görülmeyen hurdebinî bir hayvanın ne kadar keskin duyguları var ki, arkadaşının sesini işitir, rızkını görür, gayet hassas ve keskin hisleri vardır Şu hâl gösteriyor ki; maddenin küçülüp inceleşmesi nisbetinde âsar-ı hayat tezayüd ediyor, nur-u ruh teşeddüd ediyor Güya madde inceleştikçe, bizim maddiyatımızdan uzaklaştıkça ruh âlemine, hayat âlemine, şuur âlemine yaklaşıyor gibi hararet-i ruh, nur-u hayat daha şiddetli tecelli ediyor İşte hiç mümkün müdür ki; bu madde perdesinde bu kadar hayat ve şuur ve ruhun tereşşuhatı bulunsun; o perde altında olan âlem-i bâtın ziruh ve zişuurlarla dolu olmasın  S )
HURDEDAN f Nükteleri ve incelikleri anlayan, bilen
HURDEDANÎ f Nükte ve inceliği anlıyan, dikkatli kimse
HURDEFURUŞ f Ufak tefek şeyler satan kimse
HURDEGİR f Sözün içinde tenkid edilecek noksan arayan
HURDENGÂH f Yemek odası
HURDENÎ f Yiyecek şey
HURDEŞİNAS f Dikkatli İncelikleri ve nükteleri anlayan
HURDE TEZYİNAT Tezhibde küçük süsleme motiflerine verilen genel isim
HURDEVAT f Kırık dökük, eski püskü şeyler, öteberi Hırdavat
HURDSAL f Genç Yaşı küçük
HURD Ü MÜRD f Parça parça Ufak tefek kimse
HURF Üzerlik tohumu
HURFE Mahrumiyet, mahrumluk Bedbaht oluş
HURFE Bir yere toplanmış yemiş * Baklet-ül hamkâ otu
HURFET-ÜL CENNET Cennet bahçesi
HURİ (Ahver ve Havrâ kelimelerinin C ) Ahu gözlüler Gözlerinin akı karasından çok olan, pek güzel ve güzellikleri tarif ve tavsif edilemiyecek derecede güzel olan Cennet kızları (Bak: Hur - Hur-i în) (Sual: Ehadiste denilmiş: "Huriler yetmiş hulleyi giydikleri halde, bacaklarının kemiklerindeki ilikleri görünüyor " Bu ne demektir? Ne mânası var? Nasıl güzelliktir?Elcevab: Mânası pek güzeldir ve güzelliği pek şirindir Şöyle ki: Şu çirkin, ölü, câmid ve çoğu kışır olan dünyada; hüsün ve cemal, yalnız göze güzel görünüp, ülfete mâni olmazsa, yeter Halbuki: Güzel, hayatdar, revnakdar, bütün kışırsız lüb ve kabuksuz iç olan cennette; göz gibi bütün insanın duyguları, lâtifeleri cins-i lâtif olan hurilerden ve huriler gibi ve daha güzel, dünyadan gelme, Cennet'teki nisâ-i dünyeviyeden ayrı ayrı hisse-i zevklerini, çeşit çeşit lezzetlerini almak isterler Demek, en yukarı hullenin güzelliğinden tut, tâ kemik içindeki iliklere kadar, birer hissin birer lâtifenin medar-ı zevki olduğunu hadis işaret ediyor Evet, "Hurilerin yetmiş hulleyi giymeleri ve bacaklarındaki kemiklerin ilikleri görünmesi" tâbiriyle hadis-i şerif işaret ediyor ki: İnsanın her ne kadar hüsün perver ve zevk-perest ve zinete meftun ve cemale müştak duyguları ve hassaları ve kuvaları ve lâtifeleri varsa, umumunu memnun edip doyuracak ve herbirisini ayrı ayrı okşayıp mes'ud edecek, maddi ve mânevi her nevi zinet ve hüsn-ü cemale huriler câmidirler Demek, huriler Cennet'in aksam-ı zinetinden yetmiş tarzını, bir tek cinsten olmadığından birbirini setretmiyecek surette giydikleri gibi; kendi vücudlarından ve nefis ve cisimlerinden, belki yetmiş mertebeden ziyade ayrı ayrı hüsün ve cemalin aksamını gösteriyorlar S )
|