Yalnız Mesajı Göster

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...

Eski 09-10-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...



Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler
Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler

Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZA "Ze" harfinin adı
ZA-İ MU'CEME "Rı" harfinden ayırd etmek için "ze" harfine verilen bir isim
ZA "Bu, şu" mânalarına gelir Ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Hâkezâ: Bunun gibi, böyle
ZA Sâhib, malik, erbab, ehil mânalarında olup, "Zî" ve "Zû" şeklinde de kullanılır (Müennesi "Zât" dır)
ZA Zı harfinin bir adı "Zâ-yı mu'ceme" de denir Noktalı olduğundan dolayı " : tı" harfinden ayırdetmek için bu isim verilmiştir
ZA (-Zây) f " Doğuran" anlamına gelir ve birleşik kelimeler yapılır Meselâ: Nâdire-zâ $ : Nâdir şeyler yapan, bulunmaz şey meydana getiren
ZAAF (Bak: Za'f)
ZAAL Şâdlık, neşeli oluş, neşat
ZAAN (ZIÂN) Deve üstüne mahfe bağladıkları ip
ZAAR şiddetli korku
ZA'AR Zâlim kimse ki herkes ondan korkar
ZAARRE Kişinin ahlâk ve huyunun kötü olması
ZAAZİ' (Za'zaa C) Sarsmalar, ırgalamalar
ZAB (Zevben - Zevebânen) Eriyen, erimiş, eridi
ZAB' Sırtlan
ZA'B Avaz, ses, savt * Bacanak
ZA'B Def'etmek, kovmak * Doldurmak
ZABAB Rutubetli duman Sis
ZABAZIB Devenin çok acıktığında karnının ötmesi
ZABB Kertenkele, keler
ZA'BEL (C: Zeâbil) Karnı büyük, boynu ince olan çocuk
ZABIT Mahkeme, meclis gibi yerlerde söylenenlerin olduğu gibi yazılmışı * Alâkalılarca yazılarak karşılıklı imzalanan, karşılıklı anlaşmayı bildiren yazı * Yazı varakası * Birçok kimselerce imzalanan rapor
ZÂBITA Yurt içinde emniyet ve intizamı korumakla vazifeli devlet kuvveti, polis * Fık: Bütün hususlara şâmil olmayıp yalnız bir hususa ve onun teferruatına şamil olan hususi kaideye denir Kanun ve âdet, zabt ve idareye vesile olan bağ
ZÂBITA-İ AHLÂKIYE Ahlâk zâbıtası
ZÂBITA-İ BELEDİYE Belediye zâbıtası
ZÂBİH (Zebh den) Boğazlayan, kesen Kurban kesen
ZÂBİT (C: Zâbitân) Askere kumanda eden rütbeli asker * Kuvvetli, yavuz * Zabteden Başkalarını zabtedip idare etmeğe memur olan * Subay * Mc: Dediğini yaptıran, tuttuğunu koparan kimse
ZÂBİTÂN (Zâbit C) Zâbitler Subaylar
ZABİL Kısa boylu
ZABT Zabt etmek İdâresi altına almak * Sıkıca tutmak Kendine mal etmek * Kavramak * Kaydetmek Hülâsasını yazmak * Bağlamak
ZABTIYYE Jandarma veya polis kuvveti Memleket içi âsâyiş ve intizamı te'min maksadı ile çalışan hükümet kuvveti
ZABTIYYE NÂZIRI Emniyet genel müdürü
ZABTIYYE NEZARETİ Emniyet Umum Müdürlüğü'nün eski ismi
ZABT-NÂME f Hâdise veya vak'a yerinde alâkalı kimselerin hâdisenin oluş şeklini imzâ altında kaydettikleri kâğıt Zabıt tutulan kâğıt
ZABT U RABT Disiplin, âsâyiş, düzen * Hüsn-ü tedbir ve basiret ile muhâfaza
ZABU' (C: Zıbâ) Sırtlan
ZA'BUB Kısa boylu fena adam
ZABY Geyik, karaca, gazâl denen hayvan
ZABYAN Ağaç
ZABZAB Men'etmek, engel olmak * Ayıp * Zahmet Maraz, hastalık
ZA'C Koparmak
ZAC Kara boya
ZACC Cenk arasında medet istemek Savaşta yardım istemek
ZACİR(E) Mâni olan, alıkoyan, yasak eden Zecreden Zorlayan
ZAD Azık Yolda yenecek veya içilecek gıda maddesi
ZÂD-I ÂHİRET Âhiret için hazırlık Âhiret azığı İbadet ve sâlih amel
ZAD f "Doğma, doğmuş, evlâd" mânalarına gelerek birleşik kelime yapılır Meselâ : Mâder-zad : Anadan doğma Nev-zad : Yeni doğmuş
ZAD (Ziyadet den) Artsın, çoğalsın
ZADE (Ziyâdet den fiil) Çoğaldı, ziyade oldu veya çok olsun, çoğalsın (meâlinde)
ZADE f Evlâd, oğul * İyi insan * Nikâh neticesi olmuş çocuk * Kelime sonuna getirilerek birleşik kelimeler de yapılır Meselâ: Şah-zade (Şehzade) $ : Padişah evlâdı
ZADE-İ TAB' (Zâde-i tabiat - Zâde-i hâtır) Bir kimsenin kabiliyetinden, tabiatından meydana gelen eseri
ZADEGÂN f Asâlet * Temiz ve meşhur soydan olan Tanınmış ve temiz âileden olan Aristokrat * Meşhur ve belli âileler cemaatı
ZADEGÎ f Asillik, soy temizliği, zadelik
ZADELLAH Allah ziyade eylesin, artırsın (meâlinde dua)
ZADEN f Doğmak, doğurmak
ZA'F Derhal, hemen öldürmek
ZA'F Zayıflık Kuvvetsizlik İktidarsızlık
ZA'F-I TE'LİF Edb: İbarenin, anlamayı güçleştirecek kadar karışık olması
ZAFAİR (Zafire C) Örülmüş saçlar
ZAFAR Yemen diyarında bir şehrin adı
ZAFER Muvaffak olma, maksada erme Bir çok uğraşmadan sonra maksada erişme * Düşmanı yenme, üstün gelme Başarma
ZA'FERAN (C: Zeâfir) Güzel kokulu meşhur bir çiçek
ZAFERE Göze inen perde
ZAFER-YAB f Muzaffer olan, muvaffakiyet gösteren Üstün gelen Gayesine erişen
ZA'FÎ Zayıflığa aid Kudretsizliğe, cılızlığa dair
ZAFİR Zafer bulan Zafere erişen
ZAFİR Galib gelmiş olan
ZAFİRE Kapı perdesi
ZAFİRE Yar, yoldaş * Kavim Kabile
ZA'FİYYET Zayıflık, dermansızlık, güçsüzlük
ZAFR (Bak: Zufr)
ZAFRE Çukur yer
ZAG (C: Ziygan) f Karga ve kuzgun * Fitneci, gammaz
ZAGAFE (C: Züguf) Nazik, yumuşak gömlek * Geniş nesne
ZAGAİN (Zagine C) Kinler, nefretler
ZAGAK Kızılcık yemişinin çekirdeği
ZAGAN f Çaylak
ZAGAR Av köpeği
ZAG-BEÇE f Karga yavrusu Yavru karga
ZAGİNE (C: Zagain) Kin, nefret
ZAGT Bir şeyi bir yere zorla sokma, girdirme
ZAGZAG Zayıf nesne
ZAGZAGA Mânâsız söz * Bir nesneyi gizlemek
ZAHA Çirkin kokulu, pis kokulu
ZAHAİR (Zahire C) Zahireler Yiyecek, hububat gibi şeyler
ZAHAR Arka ağrısı
ZAHARA Ev eşyası
ZAHF (C: Zuhuf) Ayaklarını sürüyerek yürüme Sürünerek yürüme * (Çocuk) emekleme * Askerin, düşmana karşı emekliyerek ilerlemesi
ZAHH Hışım ve gadap etmek, öfkelenmek, kızmak * Kovmak, def'etmek
ZAHİB (Zehâb dan) Giden, gidici * Bir zanna kapılan Bir fikre uyan
ZAHİD(E) (Zühd den) Tas: Borç olan ibadetlerden, aslî vazifelerden başka dünya süs ve makamlarından feragat eden kimse Sofi Müttaki Zühd ve perhizkârlıkla muttasıf
ZAHİDÂNE f Zahide yakışır surette Ehl-i takva gibi
ZAHİF Kibirli, mağrur
ZAHİF Nişandan beri düşen ok * (C: Zâhifât) Yılan gibi karnı üzerine sürünerek yürüyen
ZAHİFE (C: Zevâhif) Sürüngenler, (yılan gibi) yerde sürünenler
ZAHİH Ateş közünün parlaması
ZAHİK Berbat, perişan, helâk olmuş * Bâtıl Köhne
ZAHİL Sıkıntıdan sonra yüreği feraha erişen * Unutan
ZAHİL (Zühul den) İhmal eden Unutan
ZAHİL Zakkum ağacı
ZAHİR (Zuhur dan) Görünen, âşikâr olan Açık, belli, meydanda olan * Görünüşe göre * Şüphesiz * Suret Dış yüz Görünüş * Anlaşılan * Meğer Galiba Zannederim Elbette
ZAHİR Parlak, parlayan Hüsün ve safvet üzere olan
ZAHİR Engin denizler * Taşkın, coşkun * Semiz, tavlı ve bol olan
ZAHİR Yüksek şeref * Neşv ü nemâ bulup, gelişip, etrafa sarılıp sarmaşmış bitki
ZAHİR (Zahr dan) Kuvvetli deve * Yardımcı, arka çıkan * Geriden gelen kuvvet
ZAHİRE Anbarda saklanan yiyecek, hububat Azık
ZAHİRE-İ ÂHİRET Ahiret azığı Hayır ve iyilikler Sâlih amel ve ibâdetler
ZAHİRE (C: Zevâhir) Parlak
ZAHİRE (Zahâyir) Öğle vakitleri sıcaklığın çok olduğu vakitler
ZAHİRE Dışarı fırlamış olan göz * Günün yarısında devenin otlamaktan gelmesi
ZÂHİREN Görünüşe göre Meydanda olduğu gibi Göründüğü gibi
ZÂHİRÎ (Zâhiriyye) Görünüşte olduğu gibi Zâhire âit ve müteallik Asıl ve hakiki olmayan * Zâhiriyyun mezhebine âit olan (Bak: Zâhir)
ZÂHİRÎ MEZHEB Huk: Hanefî imamlarından İmam-ı Muhammed'in (El-Mebsut, El-Câmi-üs Sagir, El-Câmi-ül Kebir, Ez-Ziyâdât, Es-Siyer-üs Sagir, Es-Siyer-ül Kebir) nâmları ile mâruf olan altı kitabında münderiç bulunan mes'elelere denir Buna "Zâhir-ür rivâyât mesâili" denir İmam bu eserlerde kendi fıkhî görüşlerini değil, üstadları İmam-ı A'zam ve Ebu Yusuf'un akvâl-i fıkhiyesini zikretmiştir
ZÂHİRİYYAT Dış görünüşler
ZÂHİRİYYUN Görünüşe göre hükmedenler İç yüzünü, hakikatını iyi bilmeyenler Ehl-i zâhir olanlar * İlm-i Kelâm'da: Nassların zâhir mânalarına göre hüküm çıkaran ve te'vil ve tevcihten geri duranlar ve tarafdarları
ZÂHİR-PEREST f Bir şeyin iç yüzüne, hakikatına kıymet vermeyip görünüşüne kıymet veren Dış yüzüne ehemmiyet veren İç yüzüne aldırış etmeyip, hakikatını bilemeyen
ZÂHİT (Bak: Zâhid)
ZAHK Hastalıktan dolayı tilkinin tüyü dökülüp derisi açılması
ZAHL Öç İntikam almak * Düşmanlık, adâvet etmek, kin tutmak
ZAHM İri
ZAHM Yara, ceriha
ZAHM-İ TÎG Kılıç yarası
ZAHM-İ ZEBAN Dil yarası
ZAHM Galebe etmek * Omuz vurmak * Sıkıştırmak * Tazyik
ZAHMDAR f Yaralı, mecruh
ZAHME f Vurma, darbe * Yara, ceriha * Üzengi kayışı
ZAHMET Sıkıntı, eziyet Yorgunluk * Zor, güç
ZAHMHURDE f Mecruh, yaralı
ZAHMİN f Yaralı, mecruh
ZAHMKÂR f Yaralayıcı, yara açan
ZAHMNAK f Yaralı, zahmzede, mecruh
ZAHMRES f Yara açan, yaralayıcı
ZAHMZEDE f Yaralı Mecruh
ZAHR (C: Zuhur-Ezhâr) Binek devesi * Kuş yeleklerinin kısa tarafı * Kara yolu * Sırt, arka * Yüksek yer * Kur'an'ın lâfz-ı şerifi * Haber
ZAHR-I GAYB Gıyabında, kendisi hâzır olmadan
ZAHR-I KALB Kuvve-i hâfıza Ezber kuvveti Ezbere
ZAHRÎ (Zahriyye) Arkaya âit, arka ile alâkalı * Bir kâğıdın arkasına yazılan yazı, şerh
ZAHZAH Uzak, baid
ZAHZAHA İkrar etme, uzaklaştırma * Uzak, baid olma
ZAİ' Yayılmış olan Dağılmış olan Herkesçe bilinen şey
ZAİB Eriyici, eriyen
ZAİD Artan Fazlalık İlâve olunmuş * Lüzumsuz, gereksiz * Gr: Te'kid için söylenen * Mat: Müsbet işareti, artı (+) (Bak: Harf-i zâid)
ZAİF Kalp, eksik akçe
ZAİF (Za'f dan) Güçsüz, iktidarsız, kuvveti az, kuvvetsiz, tâkatsız Kansız Gevşek, tenbel
ZAİK Tadan, tadıcı, lezzet alan Zevklenen
ZAİKA (Zevk den) Tatma, tad alma Tad alıcı kuvvet, tad duyurucu hassa(Hakiki ehl-i şükrün ve ehl-i hakikatın ve ehl-i kalbin kuvve-i zâikası, Rahmet-i İlâhiyenin matbahlarına bir nâzır ve bir müfettiş hükmündedir Ve o kuvve-i zâikada taamlar adedince mizancıklarla nimet-i İlâhiyyenin envâını tartmak ve tanımak; bir şükr-ü manevî suretinde cesede, mideye haber vermektir İşte bu suretle kuvve-i zâika yalnız maddî cesede bakmıyor, belki kalbe, ruha, akla dahi baktığı cihetle midenin fevkinde hükmü var, makamı var S)
ZAİL (Zâile) Geçen, geçiciDevamlı olmayan Tükenen
ZAİLAT (Zâil C) Zâil olan şeyler
ZÂİLÂT-I FÂNİYE Gelip geçici olanlar, bir hâlde durmayıp gidenler
ZAİM (Zeâmet den) Zeâmet sahibi Kefil * Prens Şef, lider
ZAİNE (C: Zuun-Zaâyin-Zâân-Ez'ân) Mıhfe içinde olan kadın
ZAİR(E) Ziyaret eden, ziyaretçi Hatır sormaya, görmeye giden * Seyirci
ZAİT (Bak: Zâid)
ZAK f Dölyatağı, meşime Rahim

Alıntı Yaparak Cevapla