Prof. Dr. Sinsi
|
Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) Kelimeler...
RE: Osmanlıca Sözlük (Z Harfi) ZEKÂT Nisab miktarı mala, paraya sahib olan Müslümanın kırkta birini fakirlere sadaka vermesi ve bu verilen sadaka Ziyadeleşme, artma * Temizlik Taharet (Bak: Sadaka, Nisab) ( $ Bu kelâmın mâkabliyle nazmını icab ettiren münasebet ise: Namaz $ Yani dinin direği ve kıvamı olduğu gibi, zekât da İslâmın kantarası, yani köprüsüdür Demek; birisi dini, diğeri asayişi muhafaza eden İlâhî iki esastırlar Bunun için birbiriyle bağlanmışlardır İ İ )(Zekât ile sadakanın lâyık oldukları mevkilerini bulmak için bir kaç şart vardır:1- Sadakayı vermekte israf olmaması 2- Başkasından alıp başkasına vermek suretiyle halkın malından olmayıp kendi malından olması 3- Minnetle in'âmın bozulmaması 4- Fakir olmak korkusu ile sadakanın terk edilmemesi 5- Sadakanın yalnız mala ve paraya münhasır olmadığı bilinmesi ile ilim, fikir, kuvvet, amel gibi şeylere de muhtaç olanlara sadakanın verilmesi 6- Sadakayı alan adam, o sadakayı sefahette değil, hâcât-ı zaruriyyesinde sarfetmesi lâzımdır İ İ )(Sadakalar kimlerin hakkıdır, bu cihete gelince, emr ü teşvik olunduğunuz infak u sadakat $ Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada vakf-ı nefs etmiş, $ Yeryüzünde şuraya buraya gidemiyen, yani Allah yolunda meşguliyetlerinden veya maraz ve acz gibi bir maniadan dolayı nafakalarını kazanmağa iktidarları olmayan o fakirler içindir ki $ hallerini tecrübe etmeyen cahil, onları $ taaffüflerinden, yani istemeğe tenezzül etmeyip tahammül ve tecemmül ile iffetlerini muhafaza ve ibraz eylediklerinden dolayı, zengin zanneder $ Sen onları simalarıyla, dikkat edildiği zaman hallerinde görülecek edeb ü nezahet, yüzlerinde müşahede olunacak âsâr-ı fakr u zaruret gibi alâmetleriyle tanırsın $ İnsanlardan dilenmezler, hele $ ilhah-ı ısrar ile hiç dilenmezler, olsa olsa pek muztar kaldıkları zaman ehline ifham-ı hâl ederler  Bu âyet, Ashab-ı Suffa tesmiye olunan fukara-yı Muhacirîn hakkında nazil olmuştur ki; dörtyüz kişi kadar vardılar Medine'de ne bir meskenleri, ne aşiret ve akrabaları, hiçbir şeyleri yoktu, daima Mescid-i Nebeviyeye mülazemet ederler, mescidin sofasında ikamet eylerler, ilm-i Kur'an tahsil ederler, mevâız ve tedrisat-ı Peygamberîyi istimâ' ile müstefid olurlar, hep oruçlu bulunurlar Hâsılı; ilm ü ibadete hasr-ı evkat ederler ve her ne zaman bir gaza olursa giderlerdi Bunlar Medrese-i Risalet'in Allah yoluna vakf-ı nefs etmiş talebesiydiler İbn-i Abbas Hazretlerinden vaki olan rivayete göre birgün Resulullah (A S M ) Ashab-ı Suffa'nın başlarına durmuş, hallerini nazar-ı tedkikten geçirmişti Fukaralıklarını, çekmekte bulundukları zahmetleri gördü ve kalblerini tatyib edip buyurdular ki: "Ey Ashab-ı Suffa! Size müjdeler olsun ki, her kim şu sizin bulunduğunuz hal ü sıfatta ve bulunduğu halden razı olarak bana mülaki olursa o benim refiklerimdendir " İşte bu âyet de bunlar dolayısiyle nâzil olmuştur Ve fakat hükmü âmmdır Allah rızası için düşmana karşı nöbet bekleyen veya Allah rızası için medreselerde dirsek çürüten veya Allah rızası için hidemât-ı âmmeye vakf-ı nefs eden ve bu ahval içinde malı mülkü yok, muhtaç olmakla beraber nafakasını kesbe vakit bulamayan veya kudreti yetişemiyen fukara-yı mü'minîn bu âyetin hükmünde dâhildirler Bunlar infakat ü sadakatın en güzel masrıfını teşkil ederler E T )
ZEKÂVET Zeki oluş Zeyreklik Çabuk anlama ve kavrama Keskin anlayış
ZEKEN İlim, feraset
ZEKER (C : Zükrân - Zükur - Zikâr - Zikâre) Erkek * Erkeklik organı
ZEKERİYYA (A S ) Benî İsrail peygamberlerinden ve Hz Süleyman Aleyhisselâm'ın neslindendir Beytül-Makdis'de Tevrat yazan ve kurban kesen reis idi Zevcesi, Hz Meryem'in teyzesi idi Benî İsrail'in büyüklerinden olan İmran namındaki zatın karısı Hanne, Zekeriyya (A S ) ın karısının kardeşidir Hz Meryem İmran kızı ve Hanne'den doğmuştur Zekeriyya Aleyhisselâm'ın himayesinde büyümüştü Sonradan Yahya isminde oğlu dünyaya geldi Yahudiler Zekeriyya'ya (A S ) iftira ederek onu şehid ettiler Kur'an-ı Kerim'de yedi defa ismi geçer (Bak: Yahya A S )
ZEKEVAT (Zekât C ) Zekâtlar
ZEKİ(YE) Hâlis Temiz Hali temiz olan
ZEKİ(YE) Zekâ sahibi Çabuk anlayışlı
ZEKİK Yazının satırlarının sık olması * Yürürken kişinin adımlarının bibirine yakın olması
ZEKİR Unutmayan Hâfızası kuvvetli
ZEKİYY Tâhir ve pâk kimse Temiz insan
ZEKK Zayıf * Yürürken adımların birbirine yakın olması
ZEKUN Sivri ve sarkık enekli
ZEKURET Erkeklik
ZEKVE Tamamlamak Kesmek
ZEKZEKE Çirkin ve yaramaz huylu olmak
ZELA' Ayağın altında ve üstünde; elin ise arkasında olan yarık
ZELAHLAH (C : Zelahlahât) Büyük çanak * Aceleci ve uzun boylu adam * Derin olmayan ırmak
ZELAK (Zelk) Yolmak (tıraş gibi) * Sürçmek Ayağın kayması
ZELAK Sülük
ZELAKA (İzlâk - Zellâka) Fasâhat, kolaylık ve lisan inceliği, keskinlik Nutkun güzel ve çabuk olması * Tecvidde: Keskin olarak çıkan $ harflerinin ismi Bunlara müzlika harfleri de denir
ZELALET Alçaklık, hakirlik, horluk Zillet
ZELAZİL Zelzeleler Yer sarsıntıları
ZELAZİL (Zilzil C ) Uzun etekler
ZEL-CEDD Kudret, kuvvet, azamet ve büyüklük sâhibi (Bak: Cedd)
ZEL-CUD Bol bol ihsan eden, cud ve cömertlik sahibi
ZELEC Kaymak yer
ZELEF Burnun küçük ve ucunun, gerisine eşit olması (O burun sahibine "ezlef" derler) (Müe: Zülefâ)
ZELEFE (C : Zulef) Pâk ve ruşen nesne, parlak ve temiz cisim * Kaypak, düz yer
ZELEL Eksiklik
ZELEME Keçinin boğazı altında sarkık olan kıllar (Müz: Ezlem Müe: Zelmâ)
ZELH Bir ok atımı yer * Islaklığından dolayı ayak kayan yer
ZELİC (Ayak) kaymak
ZELİF Adımını atmak
ZELİK Düşük oğlan, sakat çocuk
ZELİL Sürçüp düşen * Yanılan
ZELİL Hor, hakir, alçak Aşağı tutulan
ZELİLÂNE f Alçakça Hakir ve aşağılık kimselere yakışır şekilde
ZELİLÎ Hakirlik, horluk, zelillik, alçaklık
ZELK(A) Sürçme, kayma
ZELL Yanlışlık yapma, yanılma * Ayağı sürçme, kayma
ZELLAT (Zelle C ) Yanılmalar, yanlışlar * Sürçmeler, kaymalar * Hatalar
ZELLE(T) Sürçme, sürçüp kayma * Yanılma Yanlış Ufak suç
ZELLET-ÜL KARİ' Okuyanın yanılması Namaz içinde, kırâat esnasındaki yapılan yanlışlık
ZELUH Kaypak yer
ZELUL Yumuşak huylu Sert başlı olmayan İtaatlı ve râm olan * Hecin devesi * İnsanların emrindeki yeryüzünün hâli
ZELULÎ Başı yumuşak Dayanıklı Sabırlı, tahammüllü
ZELZAL (Zülzâl) Sarsıntı Zelzele Deprem Sarsılma (Bak: Zilzal)
ZELZELE Yer sarsıntısı * Sarsma (Sual : Mâdem bu zelzele musibeti hatâların neticesi ve keffaret-üz-zünubdur Mâsumların ve hatâsızların o musibet içinde yanması nedendir? Adâletullah nasıl müsaade eder? Yine manevî cânipten elcevab: Bu mes'ele sırr-ı kadere taalluk ettiği için, Risale-i Kader'e havale edip yalnız burada bu kadar denildi: $ Yani: "Bir belâ, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zâlimlere mahsus kalmayıp mâsumları da yakar "Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe ve imtihandır ve dâr-ı teklif ve mücahededir İmtihan ve teklif, iktizâ ederler ki, hakikatlar perdeli kalıp, ta müsabaka ve mücahede ile Ebubekirler, A'lâ-yı İlliyyîne çıksınlar ve Ebucehiller, esfel-i sâfilîne girsinler Eğer mâsumlar, böyle musibetlerde sağlam kalsaydılar, Ebucehiller, aynen Ebubekirler gibi teslim olup, mücahede ile mânevi terakki kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı Mâdem, mazlum, zâlim ile beraber musibete düşmek hikmet-i İlâhîce lâzım geliyor Acaba o biçâre mazlumların rahmet ve adâletten hisseleri nedir?Bu suale karşı cevaben denildi ki: O musibetteki gazab ve hiddet içinde onlara bir rahmet cilvesi var Çünki o mâsumların fâni malları, onların hakkında sadaka olup, bâki bir mal hükmüne geçtiği gibi, fâni hayatları dahi bir bâki hayatı kazandıracak derecede bir nevi şehâdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azaptan büyük ve dâimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında aynı gazab içinde bir rahmettir S )
ZELZELET-ÜS SÂA Kıyamet sarsıntısı Kıyamet kopması ânında meydana gelecek olan çok müthiş zelzele
ZELZİL Ev içinde olan mal, mülk ve eşya
ZE'M Katı, şiddetli, şedid * Hacet, ihtiyaç * Mevt, ölüm
ZE'M Tahkir etmek, hakaret etmek * Ayıplanmak
ZEMA' Tenbel olmak * Dehşetli olmak * Acele etmek * Yırtmak * Alçak insan, kötü insan
ZEMAHŞERÎ (Hi: 467-538) Türkistan'da Harzem'in Zemahşer köyünde doğdu Hanefî fukahasındandır Fevkalâde iktidar ve faziletine rağmen bir zamanlar itikadça Mu'tezile'den olmuştu Meşhur bir ilm-i belâgat âlimidir
ZEMAİM (Zemime C ) Kötü haller Beğenilmeyen, sevilmeyen hal ve hareketler
ZEMAM (Bak: Zimam)
ZEMAN Zaman, devir, vakit, çağ, mevsim, mehil (Levh-i Mahv-İsbat ise, sâbit ve dâim olan Levh-i Mahfuz-u Azam'ın daire-i mümkinatta, yâni mevt ve hayata, vücut ve fenâya daima mazhar olan eşyada mütebeddil bir defteri ve yazar bozar bir tahtasıdır ki, hakikat-ı zaman odur Evet herşey'in bir hakikatı olduğu gibi, zaman dediğimiz, kâinatta cereyan eden bir nehr-i azimin hakikatı dahi Levh-i Mahv-İsbat'taki kitabet-i kudretin sahifesi ve mürekkebi hükmündedir S )
ZEMAN-I MEDİDE Pek uzun zaman
ZEMAN-I VUSÛL Varma zamanı
ZEMANE f şimdiki zaman * Vakit, devir * Tâlih, baht, şans
ZEMANEN Zamanca, zaman bakımından * Vaktinde, vaktiyle
ZEMANE(T) Belâ, musibet, âfet * Bedenin bir azası eksik veya kötürüm olma
ZEMANÎ Zamanla ilgili, zamana ait
ZEMANİYAN f İnsanlar Beşer
ZEMAR Kamışa (ney'e) üfleyen
ZEMARE Savt, ses, sayha, bağırış, çığlık
ZEMCA Kuş kuyruğunun çıktığı yeri
ZEMCERE (C : Zemâcir) Şiddetle çağırmak
ZE'ME Şiddetli ses, çığlık * İhtiyaç, hâcet
ZEME (C : Zemmâm) Suyu az olan kuyu * Tenbellik
ZEMEC Gadap etmek, hiddetlenmek, kızmak * Doldurmak
ZEMEL Bir yanı üzerine çöküp öbür yanını yukarıya kaldırarak koşmak * Devenin ayağına ârız olan aksaklık * Su tulumunun sarkması
ZEMEN Zaman, vakit
ZEMER İnce saçlı * Bahadır, kahraman, yiğit kimse
ZEMEYAN Acele
ZEMHA Yaramaz huylu, bahil kimse
ZEMHARE (C: Zemâhir) Ok
ZEMHERİ® Karakış dönümünden (12 Aralıktan) 31 Ocağa kadar olan şiddetli soğuk devresi
ZEMİL Tez, hızlı, seri * Deve yürüyüşünden bir çeşit
ZEMİL Bir adamın hayvan üzerinde iken ardına binmiş olan adam
ZEMİM Burun suyu, sümük * Koç ve teke zekerinden akan bevl * Koyun emziğinden akan süt
ZEMİME Zemme müstehak olan Beğenilmeyen kötü hal ve hareket
ZEMİN Kötürüm kimse
ZEMİN f Yer Yeryüzü * Meydan Satıh * Tarz Eda *Mevzu
ZEMİN-İ ŞURE Çorak yer
ZEMİN-BUS (Saygı ve hürmetten dolayı) yeri öpme
ZEMİN-DÂR (C: Zemindârân) f Hâkim Vâli
ZEMİN-KUB f İkide bir ayağını yere vuran çengi, rakkase * Yer tepici olan at, deve, katır ve benzeri hayvanlar
ZEMİN Ü ZAMAN Vakit ve yer * Münasebet Mevzuya veya mes'eleye olan uygunluk, hâl, vaziyet
ZEMİR Bahadır, kahraman, yiğit
ZEMİSTAN f Kış Kış mevsimi
ZEMİSTANÎ f Kışlık Kış mevsimine ait
ZEMK Sakal yolmak (Yolunan sakala "zemika" veya "mezmuka" derler )
ZEMKA Kuşun kuyruğunun bittiği yer
ZEML Atın, davarın neşeli yürüyüşü * Yük yüklemek * Refik Arkadaş
ZEMM Birisinin ayıplarını söylemek, çekiştirmek Kötülemek, yermek Ayıplamak
ZEMMÂM Ayıplayıcı, zemmedici, kötüleyici
ZEMMAR Düdük çalan
ZEMN Kötürüm olmak
ZEMR Düdük çalmak
ZEMR Savaşmak * Bir nesne ile kandırmak
ZEMU' (ZEMİ') Aceleci ve seri kimse * Sıçraması birbirine yakın olan tavşan
ZEMZEM Çok mübarek bir su * Kâbe-i Mükerreme'nin yanındaki maruf kuyu (Süryanicede Zem: Dur, gitme mânasınadır Vaktiyle Hz Hacer, oğlu İsmail'in (A S ) ayağı altından su çıkıp aktığını veya bu kuyunun çok çok akmağa başladığını görünce, "zem zem" diye söylemesi ile kuyunun akması kesilmiş ve bu vecihle kuyu bu ismi almıştır ) *Kelimenin lügat manası: Yavaş yavaş teganni ve terennüm eylemek, hafif ve yavaş yavaş türkü söylemek * Çok bol
|